YDS 2013 Çözümleri | 92736

(1)

YABANCI DİL BİLGİSİ SEVİYE TESPİT SINAVI

(YDS)

AYRINTILI ÇÖZÜMLEMELERİ

HAZIRLAYANLAR:

Celil URAL – Hakkı KURBAN

EDİRNE YEDİİKLİM ŞUBESİ

(2)

(3)

1. Unicef, yaşlarına veya sosyoekonomik

geçmi-şine bakmaksızın tüm çocukların özgür, zorun-lu ve nitelikli eğitime erişime sahip olduğu bir dünya yaratmaya kendini son derece adamış-tır.

A) access (erişim, erişme) B) dedication (adama, ithaf) C) insight (sezme, iç görü) D) addiction (bağımlılık, tiryakilik) E) tendency (eğilim, meyil)

Doğru yanıt A seçeneğidir.

2. Brezilya ve Rusya gibi bazı ülkelerde, kodlar

orman ekosistemlerinin sürdürülebilir tomruk alım satımını desteklemek için konmuştur. A) applicable (uygulanabilir, uygun,

uyarlana-bilir)

B) penetrable (nüfuz edebilir, işlenebilir, deli-nebilir)

C) notable (önemli, bir hayli)

D) sustainable (sürdürülebilir, devam ettirilebi-lir)

E) provable (kanıtlanabilir)

Doğru yanıt D seçeneğidir.

3. Kullanılmaya müsade edilmeden önce, tüm

ilaçlar, aşılar da dahil, ne kadar güvenli ve etki-li olduklarını değerlendirmek için tamamen (en ince ayrıntısına kadar, adam akıllı) test edilir-ler.

A) incidentally (tesadüfen, eskaza) B) hazardously (tehlikeli olarak) C) thoroughly (tam olarak) D) fatally (ölümcül bir şekilde) E) offensively (saldırganca, çirkince)

Doğru yanıt C seçeneğidir.

4. Birçok bilimadamı, sterilize edilmiş çevremizin,

çocuklarda son 10 yılda ikiye katlayan alerjik rahatsızlıklar geliştirdiğine inanmaktadır. A) extract (çıkarmak)

B) fulfil (yerine getirmek, tamamlamak, yap-mak)

C) unify (birleşmek, birleştirmek)

D) ensure (sağlamak, tedarik etmek, garanti-ye almak)

E) foster (teşvik etmek)

(4)

5. Okuryazar olmayan toplumlarda, geçmişe ait

değerli bilgiler, nesilden nesile ağızla geçen söylemler, ilahiler veya şiirlerle, ağız yoluyla genelde kutsal olarak kabul edilir.

A) take off (1. havalandırmak 2. işlerin iyiye gitmeye başlaması 3. elbise / ayakkabı çı-karmak 4. izne çıkmak)

B) hand down ( kuşaktan kuşağa geçmek, mi-ras bırakmak)

C) throw up (1. istifra etmek 2. vazgeçmek 3. inşa etmek)

D) keep off (uzak tutmak, yaklaşmamak, do-kunmamak)

E) root out (1. kökünden sökmek, kökünü ka-zımak 2. araştırarak meydana çıkarmak)

Doğru yanıt B seçeneğidir.

6. M.S. 800’den beri ekvatoral yağışı ayrıntılı

ola-rak çıkartaola-rak, bilimadamları önümüzdeki yüz-yılda tropikal havanın nasıl değişebileceğini hesapladılar.

A) take out (1. yemeğe götürmek 2. bankadan para çekmek 3. kaldırmak)

B) put aside (1. bir tarafa kaldırmak 2. biriktir-mek)

C) bring down (1. aşağı indirmek, düşürmek 2. devirmek 3. değerini düşürmek 4. vurup in-dirmek)

D) figure out (1. anlamak 2. çözmek, hesapla-mak)

E) count upon (güvenmek, dayanmak, bel bağlamak)

7. Soruda ilk boşluk “ne zaman?” sorusuna “in

the 20th century” ile cevap vermektedir. Seçe-neklerde “Simple Past” arandığında B ve C ön plana çıkıyor. Nesne boşluğun önünde yer al-dığı için “Passive” seçenek olan C doğru ce-vaptır. “… decades earlier” ifadesi ikinci boş-luğu doğrudan ilgilendirmekte ve daha önceye dayandığı için diğer tarafta “Past Perfect” ara-nır.

Çeviri:

20. yüzyılda fiziğin temel parçaları, varlıkları

yıllar öncesinde kuramcılar tarafından tahmin edilmiş olan parçacıkların gözlemleri yoluyla ayırt edilmiştir.

8. Soruda ilk boşluk “ne zaman?” sorusuna “At

the end of the First World War” ile cevap ver-mekte ve dolayısıyla seçeneklerde “Simp-le Past” olan A doğru cevap olmaktadır. İkinci boşluk ise “Noun Clause”un içinde yer almakta ve eylem “Past” olduğu için “will have to pay”, “would have to pay” halini almaktadır.

Çeviri:

Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, Versay’da

bir araya gelen galip devletlerin liderleri; Al-manya, Avusturya ve diğer müttefiklerin ne ce-zalar ödemek zorunda kalacaklarına dair karar vermeye çalıştırlar.

(5)

9. Sorunun ilk boşluğu “reduction” yani

kısaltma-dır. İkinci boşluk ise zaman sorusudur. Cüm-leye bakıldığı vakit ne geçmişe ait ne de ge-leceğe ait bir ipucu bulunmamaktadır. C ve D seçenekleri “past” oldukları için elenir. E seçe-neği “future” olduğu için elenir. İlk boşlukta ise “to” kısaltması gerektiren bir durum yoktur çün-kü bu kısaltma genellikle “passive” eylemler ve “infinive” alabilen fiillerden sonra gelir. Sorunun orijinal hali “An organization which established the types of individuals it seeks to attract, ne-eds to consider what methods to use to reach them.”

Çeviri:

Cezbetmeye çabaladığı kişi türlerini tespit

eden bir organizasyonun onlara ulaşmak için hangi metodları kullanacağını düşünmesi ge-rekir.

10. Çin’in ticaretteki hızlı büyümesi

Güneydo-ğu Asya ülkeleri için bir artı olarak görülmek-te çünkü bu, bölge çapında gelişmeyi görülmek-teşvik et-meye yardım etmektedir.

Doğru yanıt E seçeneğidir. (in / across)

11. Antartik buzulları denizde çöktükleri için,

bili-madamları deniz seviyelerinin yükselmesi için bunun ne anlama geldiğini bulmaya çalışıyor-lar.

12. Kurşunun yaygın olarak tehlikeli olduğu

bilin-mesine rağmen, 20. yüzyıl başlarına kadar, tü-ketici ürünlerinin tüm çeşitlerinde bulunabili-yordu.

İki cümle birbiriyle çeliştiği için “Even though”

doğru cevap olarak kabul edilir.

A) Since (çünkü, için) B) Once (olur olmaz)

C) Only when (… olunca ancak) temel cümle devrik olmalı

D) Even though (-e ragmen) E) Given that (farz edelim ki)

(6)

13. “Kehribar” isimli bir taşın içinde tutsak kalmış

hayvanlar bazen o kadar iyi muhafaza edilirler ki, onlar yeni ölmüş gibi gözükürler.

A) so that (-sın diye)

B) in case (- olması ihtimaline karşı) C) as though (-mış gibi)

D) even if (-e ragmen)

E) now that (çünkü, madem ki)

14. Avrupa Komisyonu, sera gazlarını kesecek

po-litikaların, insanlar düşük bir karbon toplumu vizyonunu paylaşmadıkça işe yaramayacağını ileri sürmektedir.

Doğru yanıt E seçeneğidir.

A) provided that (koşuluyla) B) after (sonra)

C) but (ama) D) while (-iken) E) unless (-madıkça)

15. Modern sahil balıkçılığı 30 yıl önce başladığı

zaman, gerek çevre için gerekse endüstrinin uzun vadeli sürdürülebilirliği için, hiç kimse iş-leri doğru düzgün yapmıyordu.

Burada yakın çeldirici A idi. Ancak “whether /

or” burada “Noun Clause” ve “If Clause” kural-larına uymamaktadır.

16. Enerji kaynağının üçte ikisini fosil yakıtlarından

elde etmesine rağmen, Hindistan’daki enerji üreticileri doğal gazı dağıtmak için yeteri kadar boru hattı alanı alamıyorlar.

İlk taraf olumlu ancak ikinci taraf olumsuz

oldu-ğu için iki cümle arasında çelişki doğmuştur.

A) Despite (-e ragmen) B) Besides (-nın yanı sıra)

C) As a result of (…nın sonucunda) D) By means of (… yoluyla) E) Rather than (…den ziyade)

(7)

Küçük ya da büyük, şehirler, hızla değişen

kü-resel ekonominin tam ortasında yer almakta-dır ve dünyanın ekonomik büyümesinin bir ne-deni ve ona bir tepkidirler. Pek çok şehir bölge-si büyümektedir (17) çünkü; kırsal iç

bölgele-ri darboğaz içindedir bu da yoksul kırsal kesim insanını iş aramak üzere şehre taşınmaya zor-lamaktadır. Şehre yeni gelenler çoğunlukla so-nunda aradıklarını (18) bulamamakta bu

ne-denle fakir şehir kesiminin parçası olmaktadır-lar. Şehre (19) geldiklerinde, çoğunlukla

ko-nut ve altyapı hizmetlerinin eksikliğiyle karşıla-şırlar. Mevcut konutların eksikliğini (20) telafi etmek için, yeni gelenler genellikle kamu

ara-zileri üzerine, şehrin dış kesimlerinde barınak-lar kurarbarınak-lar. Çoğunlukla, elektrik, şebeke suyu, kanalizasyon sistemi, yol ve diğer şehir hiz-metlerinden yoksun yaşarlar. Kötü çevre sağ-lığı ve kirli yakıt ve ilkel sobalardan kaynakla-nan kirliliğin (21) yanısıra, şehrin hava kirliliği,

ekzos dumanları ve sanayi kirliliği gibi modern çevresel tehlikelere de maruz kalırlar.

17.

A) Unless (–medikçe, -madıkça; if … not) B) in case (–olursa diye; olması ihtimaline

kar-şı)

C) so that (– olması için)

D) Whenever (– her ne zaman –se / sa) E) because (– çünkü; -dığı için)

18. Bu soruda “end up” yapısından sonra “gerund”

gelmeli. Doğru yanıt “finding” olacak.

19. On / upon arrival yapısı, ardıl eylem anlatan

“When” kısaltmasıdır ve ‘When they arrive to the city, they …’ anlamındadır.

20.

A) cut down on (azaltmak, kısmak)

B) go in for (-e girmek; ilgi duymak; yer almak) C) turn back on (sırt çevirmek / yardım

etme-mek)

D) fall behind (with) (gecikmek; sürüncemede

kalmak)

E) make up for (telafi etmek; tazmin etmek,

tamamlamak.)

21. Şıklardaki tüm yapıları isim ya da “gerund”

(fii-limsi) takip etmelidir. A) despite (-e rağmen)

B) Owing to (yüzünden, sebebiyle)

C) for the sake of (-nın uğruna, -nın hatırına) D) in addition to (-nın yanısıra, -e ilaveten)

E) unlike (aksine; -den farklı)

(8)

Hiç bir ülke tek başına Antartika’nın sahibi

de-ğildir. (22) Bunun yerine, Antartika’nın (hem

kıtanın kendisi hem de güney okyanus civarı) yönetiminde söz sahibi olmak isteyen ülkeler Antartika anlaşmasını (23) imzalamak ve

an-laşmaya uymayı kabul etmek (23) zorunda-dır. Ancak, 1959 yılında Antartika

anlaşması-nın imzalanmasından önce, birkaç ülke bazıla-rı birbiriyle çakışan, Antartika üzerindeki yerler-de hak iddia etmişti. Anlaşma bu iddiaları (24) tanımamaktadır; Anlaşmanın dördüncü

mad-desi “Mevcut anlaşma yürürlükteyken gerçek-leşen hiçbir eylem ya da faaliyetin Antartika’da bölgesel egemenlik açısından bir hak ileri sür-me, destekleme ya da reddetmeye esas oluş-turmayacağını” ifade etmektedir. Bu şekilde hak iddia konusuna meydan (25) vermeye-rek, pek çok tarafın imzalayabileceği bir

anlaş-ma ortaya koyanlaş-mak mümkün olmuştur. Ne ya-zık ki, bu anlaşmanın işbirliği ruhuna pek çok ülke (26) uysa da (-masına rağmen),

çözüm-lenmemiş halde duran bölge konusunda hala tartışmaların olması ve zaman zaman günde-me gelgünde-mesi söz konusudur.

22.

A) instead (yerine, bunun yerine)

B) for example (örneğin) C) at least (en azından) D) in short (kısaca, özetle) E) similarly (benzer bir şekilde)

23. Burada genel bir zorunluluktan söz ediliyor bu

nedenle zaman “present” olmalı.

Doğru yanıt C seçeneğidir. (must sign)

24.

A) jeopardize (tehlikeye atmak) B) withdraw (çekilmek, geri çekilmek)

C) underestimate (azımsamak, hafife almak, yabana atmak)

D) recognize (tanımak, kabul etmek,

onayla-mak)

E) deteriorate (kötüleşmek, kötüye gitmek, bozulmak)

25. by + doing yapısı -erek / arak, -mek / -mak

su-retiyle, anlamına gelip yöntem ifade eder. Bu nedenle;

Doğru yanıt A seçeneğidir. (by)

26. While bağlacı bu soruda rağmen, iken, oysa,

halbuki anlamına geliyor.

(9)

27. “Su kütlelerini geçecek ilk gemileri yapmak

için…” cümlesi olumlu bir amaç ifadesidir ve karşılığında da olumlu bir cümle görmelidir.

A) “antik medeniyetler, yaşamları ve büyüme-leri için bunlara ağırlıklı olarak bağlıydılar.” cümlesi zamir olarak yukarısını karşılama-maktadır.

B) “Yunanlılar kürek çekme sanatını, asla ge-çilemeyecek bir mükemmellik seviyesine getirdiler.” cümlesi yukarıdaki cümle ile ilgi-sizdir, ayrıca yukarıda Yunanlılar ile ilgili bil-gi yoktur.

C) “İlk girişimler genelde onları ortaya çıkartan toplumlar için eşsizdi.” cümlesi bağlam ola-rak oturmamaktadır.

D) “İnsanlar, balıkçılık ve ürünleri nakletme gibi amaçlar için onları zaten geliştirmişti.” cümlesi yukarıdaki cümle ile ilgisizdir. E) “İlk insanlar, hayvan derilerinden küçük

ke-reste parçalarına kadar malzemeler kullan-mışlardır.” cümlesi amaç ifadesine uygun-dur ve anlamca olumluuygun-dur.

28. “Kas fonksiyonu için bazı diğer minerallere

ih-tiyaç duyulurken …” cümlesi içindeki “while” bağlacından dolayı diğer cümlede zıtlık ara-maktadır.

A) “vücudunu ve işlevlerini tanıman, tüm sağ-lık meselelerinde büyük bir katkı sunabilir” cümlesi yukarısı ile zıtlık oluşturmuyor. Ay-rıca “your body” zamir olarak karşılanma-mış.

B) “yediğimiz yiyeceklerdeki kalorilerin çoğu kaslarımızca kullanılmaktadır.” cümlesi yu-karısı ile zıtlık oluşturmamış ve “we / our” bağlantıları yoktur.

C) “vücudun dış hatları, kaslar kuvvetlendikçe değişir.” cümlesi yukarısı ile zıtlık oluştur-mamıştır.

D) “insan vücudunu sağlıklı tutmak için eg-zersiz, hayati bir faktördür.” cümlesindeki “exercise” ile zıtlık bağlantısı kurulamaz. E) “kalsiyumun sürekli alınımı, sağlıklı bir

is-kelet yapısını korumaya yardımcı olur.” cümlesi yukarıdaki cümleyle “minerals / calcium” kelimeleri ile bağlanmış olup zıt-lık oluşturmuştur.

(10)

29. “Arap dünyasındaki politik kargaşaya rağmen

…” cümlesi olumsuzdur ve diğer cümlelerin bununla çelişmesi gerekmektedir.

A) “Orta Doğu, dünyanın en popüler turist merkezlerinden biri olmak için mesafe ka-tetmektedir.” cümlesi olumludur ve zamir olarak da uyumludur.

B) “Dubai ve Abu Dhabi gibi yerlerde, iş artı-şı ekonomiler üzerinde az tesir yaratmıştır.” cümlesi olumsuzdur.

C) “Havayolu şirketleri hızla rotalarını Avrupa ve Asya’ya genişletiyorlar.” cümlesinde ge-çen “airlines”, “Europe and Asia” ile Arap dünyası ilgisizdir.

D) “Yeni politikalara olan vurgu, bu ülkelerde-ki resesyonla başa çıkmak için gereklidir.” cümlesi bir çelişki yaratmadığı gibi “these countries” ifadesi havada kalmaktadır. E) “Kararlılık, sağlam ekonomik büyüme ve

para değeri, ekonomik hareketliliğin temel faktörlerindendir.” cümlesi geneldir, Arap dünyası ile bağlantısı yoktur.

30. “Artan ev sahipliliğinin şüphesiz sosyal

fayda-ları olmasına rağmen…” cümlesi olumludur ve bağlaçtan dolayı diğer cümlenin bu cümleyle çelişmesi beklenir.

A) “Ev alanları destekleyen mortgage şirket-leri batabilir.” cümlesinde zamir olarak “the mortgage companies” yukarıda karşılan-mamıştır.

B) “Onunla ilişkili olarak bazı ekonomik prob-lemler vardır.” cümlesi olumsuzdur ve üste-lik “it” ile zamir uyumu sağlanmıştır. C) “Gitgide daha fazla insan, kiralamaktansa

ev satın almaktadır” cümlesi bir çelişki ya-ratmamaktadır.

D) “Mevcut kanunlar satın almayı finansal ola-rak daha cazip hale getirmektedir.” cümle-si bir çelişki yaratmamaktadır. Zamir uyu-mu yoktur.

E) “Ev kiralama güdüsü hala tarihsel olarak düşük seviyelerde kalmaktadır.” cümlesi bir çelişki yaratmamaktadır ve zamir uyumu yoktur.

(11)

31. “Yediğimiz yiyecek ne kadar iyi olsa da, iyi

sin-dirilmeyip ve kana karışmaz, hücre içerisinde özümsenmez ise …” cümlesinin bağlacı “if” ol-duğu için hem TYPE uyumu hem de anlamca paralellik aranır. Cümle olumsuz olduğu için di-ğer cümle de olumsuz olmalıdır.

A) “… biz zamanla semptomlar geliştirebilir ve besin eksiklikleri yaşayabiliriz.” cümle-si olumsuzdur ve zamir olarak “we eat / we can” uyumludur. TYPE-1 modundadır. B) “… yiyecek iyi çiğnenmeli ve tükrük ile

ka-rışmalıdır.” cümlesi geneldir, yukarıya za-mir olarak bağlanmamıştır.

C) “… sindirimin diğer aşaması için bir alka-lin çevresine ihtiyaç duyulur.” cümlesi ilgi-sizdir.

D) “… o, karın bölgesine ulaşır, ki orada pep-sin ile karışır.” cümlesi ilgisizdir. Zamir bağ-lantısı yoktur.

E) “… yiyecekteki proteinin kırılımı burada başlar.” cümlesi ilgisizdir ve zamir uyumu bulunmamaktadır.

32. “… kızılderili kültürü esas olarak sürekli

anlatı-lan hikayeler ve rüyalara yüksek önem verilen sözel bir kültürdü.” cümlesi zamir olarak “Indi-an” kelimesini almış ve eylem “past” da ger-çekleşiyor.

A) “Kızılderili gelenekleri ve kültürü olağandışı bir şekilde farklı (çeşitli) olmasına rağmen …” cümlesi yukarıdaki cümle ile çelişki ya-ratmadı. Üstelik iki cümle arasında zaman uyumu da yok.

B) “Yerli Amerikan Kızılderililer, insanları kur-ban eden karmaşık hiyerarşik toplumlar olarak geliştikçe …” cümlesinde bağlaç “As” paralellik ister.

C) “İlk Kızılderililer, M.Ö. 600’de topraktan ya-pılmış gömü alanları inşa etmeye ve güç-lendirme çalışmalarına başlamalarına rağ-men …” cümlesi ile yukarıdaki cümle çeliş-mez.

D) “Tüm Avrupa göçmenleri, politik zulümden kaçmak için topraklarını terk etmiş olsalar-dı …” cümlesi “If Conditional TYPE-3” mo-dunda kurulmuştur.

E) “Kuzey Amerikan kabilelerinin bazıları bazı metinleri korumak için bir çeşit resim yazısı geliştirmelerine rağmen …” cümlesi yukarı-daki “primarily oral” ifadesi ile çelişmiştir.

(12)

33. “… istenmeyen herhangi bir davranışı

söndür-meye tesir edebilirsin.” cümlesi olumlu ve za-mir olarak “you” ele alınabilir.

A) “Görüşmen için görüşmecinin ofisine git-mediğin sürece …” cümlesi “unless” ile ku-rulmuş olup temel cümlede olumsuz anlam ister, oysa temel cümle olumludur.

B) “Bugünlerde, önceki iş deneyimleri nere-deyse tüm işverenler tarafından aranması-na rağmen …” cümlesi hem zamir olarak uyumlu değil hem de yukarıdaki cümle ile konu açısından örtüşmemektedir.

C) “Kendini diğerleri ile etkileşim halinde gö-rebildiğin zaman …” cümlesi olumludur ve yukarıdaki cümleye paraleldir, ayrıca zamir açısından iki tarafta uyum gözlenmektedir. D) “Genel olarak insan doğası hakkında

öğre-nilecek çok şey var olmasına rağmen …” cümlesinde “Whereas”den dolayı karşı ta-rafta zıtlık aranmalıdır. İki cümle arasında zıtlık ya da çelişki bulunmamaktadır. E) “Tıpkı herhangi bir iletişim

organizasyonu-nun en az bir kişi gerektirmesi gibi …” cüm-lesinde yer alan “just as” iki cümle arasın-da benzerlikler gerektirmektedir, ancak iki cümle de birbirinden çok farklıdır.

34. “Girdiğiniz her bir web sitesi için farklı bir

paro-la kulparo-lanmak kulparo-lanışlı olmayabilir, …” cümlesi olumsuz bir cümledir ve konu web sitesi ile ilgi-lidir.

A) “… dolayısı ile online alışveriş sadece bir satıcı ve bir alıcıdan daha fazlasını içer-mektedir.” cümlesi ile parolanın bir bağlan-tısı yoktur.

B) “… bir kimse için bir bilgisayar mühendisi-ne güvenmek daha çok ömühendisi-nerilebilir olması-na rağmen.” cümlesinde geçen “ a compu-ter engineer” yukarıdaki cümle ile bağdaş-mamaktadır.

C) “… internetteki lakaplar sizi felaketten kur-tarmak için yeterli olmadığı için.” cümlesi ile yukarıdaki cümle sebep – sonuç ilişkisi içinde olamaz.

D) “… insanlar daha fazla bilgisayar kullan-dıkça, internet üzerinden sörf yapma teri-mi daha fazla yaygınlaşır.” cümlesi ile yu-karıdaki cümle yanyana geldiğinde ne çe-lişki ne de zıtlık oluşmuyor.

E) “… fakat güvenlik nedenlerinden dola-yı, birden fazla parolaya sahip olmaya ke-sinlikle değer.” cümlesi olumludur. Üstelik zamir olarak “one / password” sözcükleri uyumludur.

(13)

35. “… yuva yapan kuşlar, arkalarında yaşamları

ve çevrelerine ait ip uçları bırakmaktadır.”

A) “Bu yuvaların mimari karmaşıklığı onların soyağacını zar zor çözdükleri için …” cüm-lesinde bağlaç “as”dir ve iki tarafta da para-lel anlam ister. Yukarısı olumludur oysa bu cümle “hardly”den dolayı olumsuz anlam-dadır.

B) “Tıpkı arkeolojik alanların, insanlık tarihi-nin anlık işaretlerini vermesi gibi …” cümle-sinde yukarıdaki cümleye benzetme yapıl-mıştır. Yuva yapan kuşlar – arkeolojik alan-lar. Bu iki zamir yaptıkları eylem ile birbirine benzetilmiştir.

C) “Fakat yuva toplama (koleksiyonu) 19. yüz-yılda popüler bir çocukluk dönemi hobisi idi …” cümlesi olumlu bir havada ancak yuka-rıdaki cümle ile çelişki yaratmamaktadır. D) “Onlar büyük ölçüde kullanılmayan bir

bi-limsel kaynak olarak kalmalarına rağmen …” cümlesindeki “resource” (kaynak) ve “birds” (kuşlar) örtüşmemektedir. Bağlaç “Despite the fact that” olduğu için iki cüm-lenin çelişmesi beklenir. Burada bir çelişki söz konusu değildir.

E) “Onlar türlerinin devamını sürdürmek için yumurtlamadan once …” cümlesi ile yuka-rıdaki cümle yan yana geldiklerinde anlam-sızdır.

36. … sadece cep telefonu operatörleri değil,

ayrı-ca kanun uygulaması da, kullanıcının bilgisi ol-madan kişisel bilgi kullanımını yasaklamıştır.”

A) “Şirketler yaygın bir şekilde gizlilik politika-ları üzerinde fikir birliğine vardıktan son-ra …” cümlesi geneldir ve zamir olason-rak iki cümleyi bağlayan bir unsur olmadığı gibi, “after” ile kurulan bir yan cümlenin “present perfect” alması beklenmez. Cep telefonu operatörlerine atıfta bulunulmamıştır. B) “Kolluk birimleri (yasama birimleri),

kullanı-cılara tüm sitelere giriş izni vermesine rağ-men …” cümlesinde bağlaç “although” ol-duğuna göre iki cümlenin birbirine çelişme-si beklenir. Çelişki olmadığı gibi bir tarafta konu cep telefonu, diğer tarafta ise inter-nettir.

C) “Pazar talebi, en büyük bilgi toplayıcıları-nın bazılarını korsanlığa sürüklediği için …” cümlesi cep telefonu operatörleri ile il-gili değildir.

D) “Akıllı telefon izleme kabiliyetleri daha fazla geliştikçe …” cümlesinde geçen “as” –dık-ça, -dikçe anlamı ile iki cümle arasında pa-ralellik sağlamıştır. Seçenekler arasında sadece bu seçenekte cep telefonu ön pla-na çıkmıştır. İki cümlenin de “present per-fect” ile kurulmuş olması (have come / have become) paralelliği vurgulamıştır.

E) “Mobil cihazlar yoluyla bankacılık işlemle-ri neredeyse tamamen güvenli olduğu için …” cümlesi olumludur. Oysa ki yukarıda-ki cümle olumsuzdur. Üstelik bankacılık iş-lemlerinin yukarıdaki cümle ile bağlantısı yoktur.

(14)

37. Verilen cümlede bağlaç olarak “but”

görülmek-tedir. Bu iki tane fiil aranacak demektir. İlki “but”a kadar olan “are”, ikincisi ise “but”dan sonra “diminishes”. Türkçe sondan eklemeli bir dil olduğu için son kelime “diminishes”e teka-bül eden “azalır” ifadesi olacaktır. Buna sade-ce A seçeneğinin son kelimesinde rastlayabili-yoruz.

38. Verilen cümlede herhangi bir bağlaç

olmadı-ğı için fiil kısmı, “has been ongoing argument” Türkçe cümlenin en son kısmında aranır. Buna E seçeneğinin son kısmında “süregelen bir tar-tışma mevcuttur” şeklinde rastlayabiliyoruz.

39. Verilen cümlede herhangi bir bağlaç olmadığı

için, fiil kısmı “used to be employed by sociolo-gists to describe”, Türkçe cümlenin en son kıs-mında aranır. Buna D seçeneğinde “tanımla-mak için kullanılırdı” şeklinde rastlayabiliyoruz.

40. Türkçe’den İngilizce’ye olan çevirilierde doğru

cevaba giden yol yine ilk olarak eylemin fiilini saptamaktan geçer. Cümledeki fiil “köklü deği-şimler geçirmiştir”. Buna C seçeneğinde “have undergone radical changes” biçiminde rastla-yabiliyoruz.

41. Cümledeki eylem “deliller sunmaktadır” olarak

görülüyor. Bunu sadece C seçeneğinde “provi-de proof” şeklin“provi-de görebiliyoruz.

42. Cümlede iki eylem görülmektedir. Birincisi “ve”

bağlacının önündeki “ithal etmektedir”, ikinci-si “ve” bağlacından sonraki “tahmin edilmekte-dir”. A seçeneğindeki “imports” ve “it is predic-ted that” rahat bir şekilde görülebilmekpredic-tedir.

(15)

Tarih, dünya çapında, eğitim sistemleri içinde

genelde zorunlu tutulan pek az okul dersinden biridir. Üstelik, öğrencinin bilgi edinmesini des-teklemek için tarih ders kitaplarının kullanılma-sı, neredeyse istisnasız kabul gören bir uygu-lamadır. Ancak, sıradan tarih ders kitaplarının uluslararası ölçüde yaygın oluşu, onların ideo-lojik ve kültürel gücünü değiştirmez (43).

Aslın-da, tarih ders kitaplarının gücü ve önemini an-lamak için gereken şey, genellikle her kültürde, bilgi, değer ve fikirlerin koruyucusu olarak var olduklarını kavramaktır. Tarih ders kitapları ne kadar tarafsız görünürlerse görünsünler, sıklık-la, tartışılmaz bir siyasal inanış, ulusal ahlaki değerler ve bir dizi ortak değeri gençliğe yer-leştirmenin peşinde oldukları için ideolojik ba-kımdan önemlidirler (44) (45). Ders kitapları,

bizzat kendileri farklı iktidar, mevki ve etki se-viyeleriyle ilişkili çeşitli konuları kapsayan kül-türel objeler olarak durmaktadır. Ulus devlet-lerin kendileri ve diğer uluslarla ilişkileri konu-sunda anlatmayı tercih ettikleri hikaye ve anla-tımlar tarih ders kitaplarında saklıdır. Sıklıkla, gelecek nesillerin özümsemesi ve destekleme-si beklenen kültürel bilginin özünü temdestekleme-sil eder-ler (46).

43. Parçaya göre, tarih ders kitapları ... .

D) bir ulusun değerlerini nakletmeye yarayan sadece eğitimsel değil aynı zamanda ideo-lojik işleve de sahiptir.

44. Parçada ifade edilmektedir ki ….. .

C) Uluslar, mevcut yapılarının devamını sağ-layacak belli değerleri gelecek nesillere vermeye çalışırlar.

45. Parçaya göre, ne kadar tarafsız yazılırsa

yazıl-sın, tarih ders kitapları ….. .

E) asla tam anlamıyla tarafsız olamazlar.

46. Parçadan çıkarılabilir ki, yazar ….. .

B) genç nesillere ulusal değerleri yerleştirmek için tarih ders kitaplarının kullanımını vur-gulamaya çalışmaktadır.

(16)

Pek çok ülkede çiftçiler antibiyotikleri iki

şekil-de kullanırlar: hasta olan hayvanları tam gü-cüyle tedavi etmek ve düşük dozlarda et ve-ren çiftlik hayvanlarını besiye çekmek ve hay-vansal hastalıkları önlemek için (47).

Antibiyo-tiklerin düzgün kullanımı bile istenmeden ilaca dirençli bakterilerin yayılmasına yol açmasına

(50) rağmen, düşük doz kullanımı ise bir

fela-ket formülüdür: bu tedavi bütün bakterilerin de-ğil bir kısım bakteriyi yok etmeye yeter. Ölme-yen bakteriler sıklıkla antibiyotiğe dirençli ola-cak şekilde genetik mutasyon geçirirler. Daha sonra çoğalır ve diğer dirençli mikroplarla gen değiştirirler. Bakteriler genel olarak her yer-de bulundukları için, hayvanlarda dirençli tür-ler ürer ve nihayetinde insanlara kadar ulaşır-lar (48). Antibiyotiklerin yayılmasını garanti

altı-na almak için daha iyi bir yöntem geliştiremez-siniz. Yayılmayı önlemek için, Danimarka kü-mes ve diğer çiftlik hayvanlarının yetiştirilme-sinde antibiyotik kullanımında daha sıkı kural-lar uygulamaya koydu (49). Sonuç olarak

hay-van bakımını iyilerştirmek –kafes, ahır ve kü-meslerin düzgün temizlenmesini sağlamak ve hayvanlara olgunlaşmaları için daha fazla za-man ve yer sağlamak- antibiyotik kullanımı-nı sıkullanımı-nırlamakullanımı-nın başlangıçtaki olumsuz etkisini dengeler.

47. Parçadan anlaşılmaktadır ki ….. .

A) çiftçiler antibiyotikleri temelde hastalıkları önleyici bir tedbir olarak kullanmayı tercih etmektedirler.

48. Parçada ima edilmektedir ki ….. .

D) insanlarda artan antibiyotik direnci, antibi-yotik içeren hayvansal ürünlerin tüketimi sebebiyle olamaktadır.

49. Parçaya göre ….. .

C) Danimarka’daki sıkı düzenlemeler hem kü-mes hayvanları hem de insanlar üzerinde antibiyotik kullanımının etkilerini en aza in-dirgemek için kullanılmaktadır.

50. Parçada ifade edilmektedir ki, antibiyotikler

…... .

E) her ne kadar dikkatli şekilde kullanılırsa kullanılsın, ilaca dirençli bakterilere sebep olabilirler.

(17)

“Marshal Planı mücadele içindeki ülkelere

bü-yük miktarda para aktarmak için basit bir prog-ram değil, Avrupayı yeniden sanayileştirmek için açık –ve nihayetinde başarılı- bir girişimdir

(51).” diyor Erik Reinert ve Ha-Joon Chang. Bu

nedenle, eğer Afrika gerçekten ekonomik re-fah istiyorsa, Marshal Planı’nın gizli ikizi olan, 1945’te Almanya’da uygulanan Morgenthau Planı’nı incelemeli ve değerli dersler çıkarma-lıdır (54). Hikayeyi en iyi Reinert

anlatmakta-dır: Müttefik güçlerin İkinci Dünya Savaşı’nı ka-zanacağı belli olunca, otuz yıl içinde iki Dün-ya Savaşı’na maruz kalan AlmanDün-ya ile ilgili ne yapılacağı uğraşılacak bir sorun haline geldi. Amerika’nın hazine bakanı olan Henry Mor-gentheau Jr, Almanya’nın yeniden dünya ba-rışını tehdit etmesini önemek için bir plan ge-liştirdi. Almanya’nın sanayiden tamamen yok-sun bırakılıp bir tarım ülkesine dönüştürülme-si gerektiğini (52) ileri sürdü. Tüm sanayi

do-nanımı tahrib edilecek ve madenler su altında bırakılacaktı. Bu program müttefik güçler tara-fından onaylandı ve Almanya 1945 yılında tes-lim olduğunda hemen uygulamaya sokuldu. Ancak, kısa zamanda Morgenthau Planı’nın Almanya’da ciddi ekonomik problemlere ne-den olduğu anlaşıldı (53): Sanayiden yoksun

bırakmak tarım üretiminin batmasına neden oldu. Bu gerçekten ilginç bir deneyimdi. En-düstri ve tarım arasındaki sinerji mekanizmala-rı tersine çalışmıştı (53): Endüstriyi yok etmek,

tarım sektörünün üretkenliğini azaltmıştı.

51. Parçada açıkça ifade edilmektedir ki Marshall

Planı ….. .

B) Avrupayı geliştirme amacında çok kapsam-lıydı.

52. Parçaya göre, Almanya ….. .

A) savaş başlatma gücünden yoksun bırakıl-mak zorunda kaldı.

53. Parçada ima edilmektedir ki ….. .

E) politika üretenlerin planları beklenmedik sonuçlar doğurabilir.

54. Yazarın ana ilgi konusu ….. .

C) birtakım ekonomi politikalarının başarı ve başarısızlığından ders çıkarmaktır.

(18)

Hammadesi tükenen bir endüstri düşünün.

Şir-ketler iflas eder, işçiler işten çıkarılır, aileler acı çeker ve ilgili kurumlar karmaşa içine düşer-ler. Sonunda hükümetler sert önlemler almaya mecbur olur (55). Konumuz, candamarı olan

nakit akışının sekteye uğramasıyla dizlerinin üstüne çöken küresel bankacılıktır. Bu sefer şanslı görünüyoruz. Nakit dolaşımını yeniden başlatmak için, hükümetler rezervlerini tam za-manında serbest bıraktı (56). Balık, tropic

ke-resteler, indiyum gibi metaller ve tatlı su gibi hayati önemi olan kaynaklarımız tükendiğin-de ne yapacağız? Herkesçe biliniyor ki, sınır-lı kaynakları olan bir dünyada yaşıyoruz. Öy-leyse niçin tek konusu büyüme olan bir ekono-mik sisteme sahibiz? Zira, daha fazla büyüme daha çok kaynak kullanmak anlamına geliyor. İnsan nüfusunun milyonlarla sayıldığı ve kay-nakların dağınık olduğu bir dönemde, insan-lar yalnızca yeni yerlere taşınıyorinsan-lardı (58).

An-cak, 2050’li yıllarda beklenen 9 milyar insan ol-duğunda, taşınmak bir seçenek olamaz. Politi-kacılar küresel ekonomiyi oluştururken dikkat etmelidirler (57). Eğer çocuklarımıza bir

geze-gen bırakacaksak, kendi araçlarımız dahilinde yaşamamızı sağlayan bir ekonomik sisteme ih-tiyaç duyuyoruz.

55. Yazar parçaya …..mak için endüstriden bir

ör-nekle başlıyor.

56. Parçaya göre, küresel banka krizi çözüldü,

çünkü hükümetler ….. .

E) bir çözüm bulmak için hızlı hareket ettiler

57. Parçada değinilen ana husus …..dir.

B) şu anda var olan ekonomik sistemin yeni-den değerlendirilmesi

58. Parçada, geçmişte, ….. değiniliyor.

(19)

Pek çok atlet performansını geliştirmede

ilaç-ların etkili olduğuğnu düşünür (59), ancak bazı

atletler bunun yerine beyinlerine minettar kal-mayı isteyebilir (62). Giderek çoğalan kanıtlar,

çok tutulan bir doping ilacı olan insan büyüme hormonu, (HGH)’den kaynaklanan artışın pla-sebo etkisiyle oluşturulabileceğini ortaya koyu-yor. World Anti Doping Agency (Dünya Doping Önleme Kurumu) tarafından madden destek-lenen, ne araştırmacıların ne de katılımcıların, kimin HGH, kimin placebo aldığını bilmedikle-ri çift kör bir denemede araştırmacılar katılım-cıların gerçek ilaç alıp almadıklarını tahmin et-melerini istedi. Sonra, aslında, plasebo aldığı halde, HGH aldıklarını tahmin eden grubun so-nuçlarını incelediler. Bu grup, güç, dayanıklı-lık, enerji ve sprint kapasitesini ölçen dört zin-delik testinde gelişme gösterdi (60) (61). 2011

haziran ayındaki Endokrinoloji derneği toplan-tısında sunulan başlangıç sonuçlarına göre, placebo aldığını doğru tahmin eden katılımcı-lar gelişme göstermemiştir. Çalışmayı yürüten , Avustralya Sidney Garvan Enstitüsünde en-dokrinolog olan Ken Ho “Sonuç gerçekten ak-lın gücünü gösteriyor.” dedi. Ken Ho pek çok atletin aldıkları şeyin faydalı olup olmadığını bilmeden placebo etkisinin faydasını gördüğü-nü ileri sürmektedir.

59. Parçada açıkça ifade edilmektedir ki bazı

ilaç-ların sağladığı destek ….. .

A) Büyük ölçüde, performansa olan olumlu katkısından dolayı kabul görmektedir.

60. Dünya Anti-doping kurumu tarafından madden

desteklenen çalışmanın sonuçlarına göre ….. .

C) Plasebo verildiklerini bilmeyen atletler zin-delik testinde başarılı oldular.

61. Parçadan anlaşılmaktadır ki, placebo etkisi ... . Doğru yanıt B seçeneğidir.

B) atletlerin performansını geliştirmede önem-li bir rol oynayabiönem-lir.

62. Parçadan çıkarılabilir ki ….. .

C) hangi tedaviye maruz bırakılırsa bırakılsın, başarı, kişinin akıl gücünde yatmaktadır.

(20)

63. Emre:

- Saatlerdir güldüğün komik olan şey nedir?

Figen:

- Bir ayakkabı mağazasına sahip olan bir ar-kadaşımı hatırladım sadece. Çok üzgündü çünkü bir çok müşterinin zorla küçük olan ayakkabılara ayaklarını sokmaya çalıştığı-nı ve ayakkabılarıçalıştığı-nı mahvettiğini fark etmiş.

Emre:

-

Figen:

- Ancak, ben kendimi gülmekten alamıyo-rum.

A) Bu onun için gerçekten bir deneyim olmuş olmalı. Şimdi hiç kimseye farklı numaralar denemelerine izin vermeyecektir.

B) Satıcının herhangi bir hakkı yok mu? Bir çeşit şikayet formu doldurabilmesi gerekir. C) Çok sık bir ayakkabı alıcısı olan ben,

arka-daşının mağazasının nerede olduğunu bil-miyorum.

D) Belki de başka şeyler satmaya başlaması gerekir. Bu yolla o, müşterilerle uğraşmak zorunda artık kalmaz.

E) Bunu hiç mi hiç gülünç bulmadım. Müşte-riler yaptıkları şeyde daha dikkatli olmaları gerekirdi.

64. Timur:

- Barbekü ve geleneksel gazlı fırın ile yemek pişirme arasındaki farkı biliyor musun?

Levent:

-

Timur:

- Bunu azaltmak için ne yapılabilir?

Levent:

- Sanırım gazı barbeküye tercih etmemiz ge-rekir çünkü bu, duman seviyelerinde bir ar-tışa neden olur.

A) Mangal kömürünü yakmak, gazla pişirmek-ten çok daha fazla, havaya karbon monok-sit yayar.

B) Esasında, her ikisi de pişirmenin iyi yol-larından, fakat barbekünün hazırlanması daha uzun sürer.

C) Gazla pişirme, bir barbekü kullanmaktan çok daha etkili çünkü ısıyı ihtiyacınıza göre ayarlayabilirsiniz.

D) Malesef, her ikisi de zararlı ve çevreye za-rara sebep olurlar.

E) Gaz daha tehlikeli gibi gözüküyor çünkü patlama riski yüksektir.

(21)

65.

Öğretmen:

- Oğlunuz sosyal olarak oldukça iyi adapte oldu. Arkadaş edinmede problemi yok. Ay-rıca, onlar arasında bir lider konumunda.

Ebeveyn:

- Bunu duyduğuma memnun oldum. Ya sınıf çalışmaları nasıl?

Öğretmen:

-

Ebeveyn:

- Sabit bir biçimde oturup odaklanma konu-sunda hiç başarılı olmadı.

A) Matematik becerileri çok iyi, fakat dil bece-rilerine daha sıkı çalışması gerekir. B) Grup çalışmasını seviyor, muhtemelen çok

fazla sosyalleşmeyi sevdiği içindir.

C) Sanırım daha zor konularda ona yardımcı olacak özel bir öğretmene ihtiyacı var. D) Sınıfta onun gibi birisine sahip olmaktan

gerçekten memnunum çünkü diğerleri için iyi bir örnek.

E) Kabiliyeti var ancak derse karşı için kon-santrasyon eksikliği var gibi gözüküyor.

66. Jale:

- Acil durumlarda insanların nasıl tepki ver-diklerine dair işte burada bir makale var. Araştırmacılar diyor ki daha fazla insan ol-duğu zaman, bu durum esasında yardım edilme şansını azaltıyor.

Adnan:

-

Jale:

- Açıkçası, seyirciler harekete geçme için bir model görevi görmekte. Eğer onlar yumu-şak başlı ve ilgisiz olurlar ise, durum daha az ciddi gibi gözükebilir.

Adnan:

- Sanırım sadece bir seyirci var ise, yardım edilme şansın artıyor çünkü o, derhal yar-dım etmesi gerektiğini düşünecektir. A) Birey diğerlerinin varlığından haberdar

mı-dır?

B) Bu araştırmayı nasıl yaptılar?

C) Bunun sebebine ilişkin herhangi bir açıkla-ma sundular mı?

D) Bu tüm kültürler için geçerli midir? E) Bu araştırmadaki katılımcılar kimlerdi?

(22)

67. Ayça:

- Sence beslenme ve stres gibi çevresel problemler, yaşlanma sürecini hormonal sistemelerin azalması kadar etkiler mi?

Berkan:

-

Ayça:

- Böylece, psikolojik ve çevresel faktörlerin, bir kimsenin yaşam süresine aynı derece-de katkı sağladığını kastediyorsun.

Berkan:

- Kesinlikle! Ayrıca geleneksel bir ailede ya-şamak ve toplumda önemli bir rol oynama-nın da bazı yararlı etkiler getirdiğine inanı-yorum.

A) Beslenme alışkanlıklarının ve yaşam tar-zının yaşlanma ile pek ilişkili olduğunu dü-şünmüyorum. Bu tamamen vücudun kendi-ni ve hücreleri yekendi-nileyebilmedeki kademeli olarak aksaması ile ilgili.

B) Rahat yaşam tarzları ve tükettikleri sebze miktarları sayesinde bazı insanların daha uzun yaşadıklarını ve daha az sağlık prob-lemlerine sahip olduklarını duydum. C) Belki de, kalori kısıtlama ve yaşlanma

kar-şıtı tedaviler, ortalama yaşam ömründe uzamalara neden olabilecek başarılı mü-dahaleler olabilir.

D) Birçok insan için yaşlanma ciddi bir prob-lem gibi gözükmesine rağmen, bazıları onunla başa çıkmak için plastik cerrahiye güvenmektedir.

E) Bir kimsenin ömrünü uzatmak yaşlanma sürecini durdurma meselesi değildir sade-ce, çünkü yaşlanma bilimsel olarak tanınan bir ölüm sebebi değildir.

(23)

68. Bu tip sorularda bağlaçlar, sıfat tamlamaları,

zarflar, isim cümleleri, miktar ifadeleri ve tekil/ çoğul kavramlar belirlenip doğru seçenekte de bizzat görülmeli ve yanlış seçenekler elenirken de bunlara ters düşen ya da verilmemiş kav-ramların üstü çizilerek hızla doğru cevaba ula-şılmalıdır.

Science does not produce a unified picture of

the environment on which all can agree, ins-tead it provides multiple views, each of which

may be valid from a particular ideological ang-le.

A) There is not one single view of the environ-ment that can be provided through science that everyone will agree on, rather it gives

different perspectives, all of which are valid depending on the ideological perspective. B) “instead” bu seçenekte karşılanmamış.

“described / many different ways / and”

ifa-deleri yukarıda bulunmamaktadır.

C) “instead” bu seçenekte karşılanmamış.

“ideological angles” çoğul olarak verilmiş. “and / respects” ifadeleri yukarıda

bulun-mamaktadır.

D) “instead” bu seçenekte karşılanmamış.

“scientists / ideological backgrounds / came together” ifadeleri yukarıda

bulunma-maktadır.

E) “instead” bu seçenekte karşılanmamış.

“unable to / ideological backgrounds”

ifa-deleri yukarıda bulunmamaktadır.

NOT: “instead” bağlacının sadece A

seçene-ğinde karşılık bulması dikkat çekicidir.

69. The stocks of bluefin tuna, the most

valuab-le fish in the world, have plummeted to such paltry levels that many scientists speculate that the fish could be headed for extinction.

A) “could / speculate” kavramları bu seçenek-te karşılanmamış. “believe / excessive de-mand / has risen” ifadeleri yukarıda bulun-mamaktadır.

B) “could / speculate” kavramları bu seçe-nekte karşılanmamış. “desirable / reached / convinced” ifadeleri yukarıda bulunma-maktadır.

C) “could / speculate / such … that” kavramları bu seçenekte karşılanmamış. “some / how far / stocks / can be allowed” ifadeleri yuka-rıda bulunmamaktadır.

D) Stocks of the bluefin tuna, the most expen-sive fish in the world, have dropped to such a low level that scientists are predicting that they might become extinct.

E) “could / speculate / such … that” kavramla-rı bu seçenekte karşılanmamış. “but / fear that / will soon / will become” ifadeleri yuka-rıda bulunmamaktadır.

NOT: “could” kip yardımcı fiili ve “speculate

that” isim cümlesi yapısının sadece D seçene-ğinde karşılık bulması dikkat çekicidir.

(24)

70. Huntington’s has been described as the most

disastrous disease known to man because of its peculiarly cruel characteristics, as it prog-ressively strips a person of control of his musc-les, reason and emotion.

A) “not only … but also / cruelly progressive / ability to control” ifadeleri yukarıda bulun-mamaktadır.

B) “progressively / because of” kavramları bu seçenekte karşılanmamış. “to describe / a cruel disease / people know that / eventu-ally / ability to control” ifadeleri yukarıda bu-lunmamaktadır.

C) Due to its cruel characteristics that gradu-ally take away a person’s control of their muscles, reason and emotion, Huntington’s is said to be the most devastating disease in the world.

D) “because of / progressively” kavramları bu seçenekte karşılanmamış. “when / starts / rapidly / is able to / can be described” ifade-leri yukarıda bulunmamaktadır.

E) “when / cruel experience / will experience” ifadeleri yukarıda bulunmamaktadır.

71. The changing climate will have negative

ef-fects on all parts of the world; depending on people’s location and lifestyles, however,

the-re will be gthe-reat diffethe-rences in the subsequent health hazards that human population face.

A) “However” bağlacı bu seçenekte karşılan-mamıştır. Üstelik “terribly / after” ifadeleri yukarıda yer almamaktadır.

B) “However / great differences / subsequent” kavramları bu seçenekte karşılanmamış. C) “However / great differences / subsequent”

kavramları bu seçenekte karşılanmamıştır. “Whether / incremental / largely” ifadeleri yukarıda yer almamaktadır.

D) “However / great differences” kavramla-rı bu seçenekte karşılanmamıştır. “Since / are likely to / have been” ifadeleri yukarıda yer almamaktadır.

E) All regions of the world will be adversely af-fected by the changing climate, but the

re-sulting health risks to human populations will vary greatly, depending on where and how people live.

NOT: “However” bağlacının sadece E

seçene-ğinde karşılık bulması son derece dikkat çeki-cidir.

(25)

72. Çoğu mutluluk ölçümleri, standartlaşmış

an-ketler veya mülakat programları ile yapılanlar-dır. O aynı zamanda bilgili gözlemciler, yani bi-reyi iyi tanıyan ve onları düzenli olarak gören-ler tarafından da yapılabilir. ---. Fakat bir di-ğer ölçü biçimi de bir kimsenin hafızasını araş-tırmak ve onların ağırlıklı olarak geçmişleri ile ilgili mutlu veya mutsuz hissedip hissetmedik-lerini control etmektir. Son olarak, beyin tara-madan tükürük seviyelerine kadar her şeye ba-kan bazı basit ama sürekli gelişen fiziksel öl-çümler de mevcuttur.

A) Bu seçenekte “such tests” (bu tarz testler) ifadesi geçmekte, oysa ki boşluğun önünde testlerden bahsedilmemiştir.

B) Bu seçenekte “ancestors of Finnish peop-le” (Finlandiyalı insanların ataları) geçiyor, oysa ki paragrafta Finlandiya’ya en ufak atıfta bulunan bir kelime yoktur. Zamir ola-rak uyumsuzdur.

C) Bu seçenekte bir başka ölçüm biçimi olan “experience sampling” (deneyim örnekle-me) geçmektedir. Tercümesi: “İnsanların günde birkaç kez ne kadar mutlu oldukla-rını bildiren ayrıca bir deneyim örnekleme ölçümü vardır.” Boşluktan önceki son cüm-lede ve C seçeneğinde “also” sözcüğünün geçmesi gözlerden kaçmamalıdır.

D) Bu seçenekte “in this process” (bu süreçte) ile ilgili ilk tarafta bilgi yoktur. İlgisizdir. E) Bu seçenekte ölçüm biçimine ait bir bilgi

bulunmamaktadır. Çevirisi: “Hala bir soru cevapsız kalmakta … Bir sayfa dolusu soru ile mutluluk ne derece ifade edilebilir?”

73. Geleceğin fabrikalarında her şey daha akılı

ya-zılımlarla yönetilecek. Üretimdeki dijitalleşme fotoğrafçılık, yayıncılık ve filmleri de içeren di-jitalleşen endüstrilerdeki kadar yaygın bir et-kiye sahip olacak. Bu tür etkiler büyük üretici-lerle de kısıtlanmayacak. ---. Yeni ve yenilik-çi ürünleri piyasaya sürmek onlar iyenilik-çin daha ko-lay ve daha ucuz olacak.

A) Bu seçenekte, kullanılan materyallerden bahsedilmiştir. Geleceğe ilişkin bir atıfta bulunulmamıştır. Paragrafta “will”in ağırlı-ğına dikkat edilmelidir.

B) Bu seçenekte zamir olarak “it”in kullanımı tekil bir olguya gönderme yapmış, oysa ki boşluğun önünde ve devamında çoğul ol-gular bulunmakta.

C) Bu seçenekte ara geçiş olarak “Nonethe-less” kullanılmıştır. Doğası gereği önünde ve devamındaki cümlelerin çelişmesi gere-kir. Boşluğun önü olumlu bir cümle. C seçe-neği de olumlu bir cümle . Öyleyse ortada bir çelişki yoktur.

D) Bu seçeneğin doğru cevap olma nedenle-rinden birincisi, “these developments” (bu gelişmeler) ön tarafta görülmektedir; ikin-cisi, “will” kullanımı; üçüncüsü ise, “in fact” paralel kullanılan bir geçiştir. Boşluğun önü olumludur ve D seçeneği de olumludur. Çe-virisi: “Zaten bu gelişmeler daha küçük fir-maları ve bireysel işletmeleri güçlendire-cektir.”

E) Bu seçenekte geçen “China and India” pa-ragrafta geçmemektedir. Ayrıca, geleceğe ilişkin bir göndermede de bulunulmamıştır.

NOT: Paragrafta geçen “factories of the future”

ve “will” kullanımının yaygın olması doğru ce-vapta da “will” olacağına dair bir işaret olarak algılanabilir.

(26)

74. ---. Bu artık söz konusu değildir. Erken

öğ-renme ve hatırlama için kanıt çeşitli çalışma-lardan gelmektedir. Birinde, sadece birkaç sa-atlik bebekler sesli uyaran veya bir ses tonu duyup duymamalarına bağlı olarak kafalarını sağa veya sola çevirmeyi öğrenmişlerdir. Tat-lı bir sıvıyı tatmak için, bebek sesli uyaran ol-duğunda sola dönmeye, sesli bir ton olduğun-da ise sağa dönmeye mecbur kalmıştır. Sade-ce birkaç denemede, bebekler hatasız olarak uygulamayı yerine getirmişlerdir.

A) Bu seçenekte “Bir zamanlar bebeklerin, ne öğrenebildikleri ne de hatırlayabildikleri dü-şünülmekteydi” denmiş ve boşluktan sonra “bu artık böyle değil denilerek bağlantı sağ-lanmıştır.

B) Bu seçenek bebeklerin doğumdan hemen sonra, tat uyaranlarını ayırt edebildiklerin-den bahsetmiştir. Konu ilgisizdir ve zaman uyumu yoktur.

C) Bu seçenekte bebeklerin insan seslerini di-ğer seslerden ayırt edebildiklerinden bah-sedilmekte.

D) Bu seçenek yeni doğan bebeklerin öğren-dikleri şeyi hatırlamamasından bahsetmek-te.

E) Bu seçenek doğum öncesi deneyimlerden bahsetmiştir.

NOT: Paragrafta “learning / remembering” ve

“infants” sözcüklerinin geçmesi ve “past” bir havanın hakim olması A seçeneğini ön plana koymamıza bir sebeptir.

75. Lou Gehrig’s hastalığı tanısı konan ünlü kuram

fizikçisi Stephan Hawking 30 yıl önce konuş-ma kabiliyetini kaybetti. Bu arada, Hawking’in ağzının içinde kızılötesi bir sensor ile çıkarı-lan mekanik bir ses, onun iletişim kurmasını sağlamıştır. Son bir rapora göre, ancak, ciha-zın kontrolünü sağlayan kaslar kötüye gitmek-tedir ve onu dakikada bir kelimeye kadar kısıt-lamıştır. ---. Bu, onun bulgularından büyük öl-çüde faydalanan bilim dünyası için dehşet ve-rici bir durumdur. Fakat eşi benzeri görülme-miş bir düzeyde beyin fonksiyonlarını kayıt ya-pan yeni bir cihaz geliştirildi ve Hawking’in ko-nuşabilme kabiliyetinin bir kez daha düzelmesi için önerilmiştir.

Paragrafta zamir olarak “Hawking”

görülmek-tedir. Dolayısıyla doğru cevapta mutlaka Haw-king ya da onun temsilcisi zamirler (he / his / him) aranmalıdır. Bu açıdan C ve E seçenek-lerine kalınır. İkinci adım ise hem boşluğun önünde hem de devamında cümleler anlamca olumsuzdur. Bu da doğru seçeneğin de mutla-ka olumsuz olması gerektiğine işarettir. Oysa ki E seçeneği olumlu anlama sahiptir ve elenir. C seçeneğinin çevirisi: “Yeni bir iletişim aracı olmaksızın, Hawking, dilsiz olma durumu riski ile karşı karşıyadır.”

(27)

76. (I) Yaz mutfağınızın tadını arttırmak için

çiftçi-nin pazarından veya bahçenizden otlar kullan-mak gerçekten değerlidir. (II) Otlar ana yemek-lerinize ve salatalarınıza ince süslemeler kat-makla kalmayacak, ayrıca en sevdiğiniz tatlı ve içecek tariflerinize hoş bir aroma da getirecek. (III) Eğer taze ot kullanmıyorsanız, kurutulmuş otların çok etkili olduklarını unutmayın, dolayı-sıyla, kullandığınızın yarısını veya daha fazla-sının miktarını azaltın. (IV) Bir salata tabağına evde yetişmiş mahsülünüzü ve konuksever bir masanın merkezinde muhteşem yaz çiçek de-metlerinden çeşniler dahil edin. (V) Ayrıca, dı-şarıda yemek pişiriyorsanız, sebzeleriniz, bif-tekleriniz ve tavuğunuz için ızgaranın ısınma-sı adına yeterli zaman verdiğinizden emin olu-nuz.

Görüldüğü üzere (V) nolu cümlenin “herbs”

(ot-lar) ile ilgisi yoktur.

77. (I) Aristotle koku ve hafıza arasındaki net

bağ-ları, Duyu ve Mantık Üzerine adlı eserinde in-celemiştir. (II) O zamandan beri, insanlar, koku-nun neden olduğu hatıraların diğer hatırlama-lardan daha samimi ve anlık olduklarını düşün-mekteler. (III) Bazı kokuları aldığımızda, ken-dimizi genelde özel bir olayda veya sahnede, geçmişe gitmiş olarak buluruz. (IV) 1980’lerin birçok filmi, çocukluk ve okul yıllarının anılarını tetikleyen sahneleri içermektedir. (V) Örneğin, Meksika yemeği ile yenen bir sos olan salsanın kokusu, baharatlı sosa cips daldırırken babası ile TV’de James Bond filmini izlemeyi bir kim-seye hatırlatabilir.

Görüldüğü gibi, diğer cümleler koku ve

hafı-za arasındaki ilişkiye vurgu yaparken, (IV) nolu cümle 1980’lerdeki filmlerin sahnelerinden bahsetmiştir.

(28)

78. (I) Kakaonun üretildiği kakao ağaçlarını

yetişti-ren tropiklerdeki 5 ila 6 milyon çiftçi, kendilerini ve ailelerini beslemek için tohumların satışları-na güvenmektedirler. (II) Kakao ağacı yalnız-ca ekvatorun yaklaşık 18 derece kuzey ve gü-neyi içinde dar bir bantta yetişir. (III) Onlar, fut-bol topu şeklindeki kozalardan “fasülye” denen tohumları çıkartırlar ve sonra onları yağ ve toz oluşturmak için mayalayıp kuruturlar. (IV) Bir diğer 40 ila 50 milyonun geçimleri, kakao to-humlarının bir çiftlikten mağaza raflarında şe-kere olan yolculuklarındaki uzun üretim yoluna dayanır. (V) Dünya kakao üretiminin %40’ını sağlayan Fildişi sahilinde, bu tarz çiftçilik, gayri safi milli hasılanın (GDP) tam yüzde 15’ini teş-kil eder ve ev halkının %5’ine iş imkanı sağlar.

Görüldüğü gibi, diğer cümleler kakao üreten

çiftçilerden ve çiftçilikten bahsederken, (II) nolu cümle kakaonun nerede yetiştiğinden bahset-miştir. Ayrıca Ekvator sadece bu cümlede yer almıştır. Cümlelerdeki zamir bağlantıları “far-mers / they / another” şeklinde görülebiliyor.

79. (I) Yiyeceği en eski koruma yöntemlerinden biri

kurutmadır. (II) O, bozulma ve çürümeye ne-den olan bakteri aktivitesi ve üremesini yavaş-latır, fakat su kaybından dolayı yiyeceğin gö-rünümünü önemli ölçüde değiştirir. (III) Don-manın ve onun maddelerin besin değerini ko-rumadaki özelliklerinin başarısı ile, mevsim-siz veya pahalı olduğu zaman, kurutma artık yiyeceği korumak için gerekli bir araç olmak-tan çıkmıştır. (IV) Tarihi çağlardan beri, tahıllar ve meyveler saklanmadan önce güneşte kuru-tulmaktadır. (V) Sebzelerin ve meyvelerin ku-rutulması çok uzun zamandır yaygın bir şekil-de uygulanmaktadır; Yunanistan’da üzümler, Türkiye’de kayısılar ve İran / İspanya’da do-matesler.

Görüldüğü üzere diğer cümlelerde “drying”

yani kurutmanın iyi özellikleri verilmiştir ve cümleler olumlu iken, (III) nolu cümle, “no lon-ger” sözü ile olumsuz hale gelmiştir ve kurut-manın artık gerekli olmadığından bahsetmiştir.

(29)

80. (I) Avrupa Birliğinin hiçbir vatandaşı

sahil-den 700km uzakta yaşamamaktadır. (II) De-nizler ve okyanuslar çok sayıdaki etkileşimle-rin merkezindedir ve politik karar vermeyi en uygun hale getirmek için, bu etkileşimleri net bir biçimde anlamamız gerekir. (III) Avrupa Bir-liği dört deniz ve iki okyanus ile çevrilidir ve 89.oookm’lik kıyı şeridine sahiptir. (IV) Avru-pa birliğinin üye ülkelerinin yetki alanı altındaki deniz bölgeleri kara kütlelerinden daha geniş-tir. (V) Deniz ve okyanusların mantıklı yönetimi için apaçık bir karara gereksinim vardır.

Avrupa Birliği diğer dört cümlede açık bir

şe-kilde belirtilmiş ve özel bir hava oluşturulmuş iken, (II) nolu cümlede genele çıkılmıştır. Ay-rıca bu cümlede geçen “we” (biz) zamir olarak diğer cümlelerle bağlantısızdır, bu kısımda “the European Union” ifadesine rastlanmaması da dikkat çekicidir.