• Sonuç bulunamadı

Ateş Pahası Deyimi ve Sıra Dışı Bir Şair Garâmi Üzerine Yrd. Doç. Dr. Kenan Erdoğan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ateş Pahası Deyimi ve Sıra Dışı Bir Şair Garâmi Üzerine Yrd. Doç. Dr. Kenan Erdoğan"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

¤er bilgileri s›rayla de¤erlendirmek ve

sonra da ilgili metinleri buraya ilave

et-mek istiyoruz.

Tezkirelerde Garâmî’nin muklî

22

hatt›yla yazd›¤› hat ve imzalar› yan›nda,

onun özellikle iki yönüne dikkat

çekil-mektedir: 1. Musikiflinasl›¤›, 2.

Remmal-l›¤›. Musikideki mahareti “hofl-âvâz u

tanbur-nevâz, hofl-âyende ve güflâyende

türkîcikleri ve nakfl-gûne râzbârîleri

vardur. Kendi bir saz dahi te’lif

itmifl-dür...” gibi cüm1elerle verilir. Burada

gü-zel sesi ve tambur çalmas› yan›nda

“tür-kîcik ve râzbârî” gibi bestelerinin de

bu-lundu¤u hatta “sîne-çâk” ad›n› verdi¤i

bir saz bile icat etti¤i ifade edilmektedir.

Ancak hocas› Leys-zade saz› dinledikten

sonra “bu sazdan vazgeç” diye yemin

ve-rip saz yap›m› konusundaki fliddetli dini

tehditlerle Garâmî’yi korkutmufltur.

Remmall›¤› hakk›nda da bir hayli

malumat verilen Garamî’ nin; özellikle

remilin bir türü olan ilm-i habâyâda

efl-siz oldu¤u, defalarca s›nand›¤›, örne¤in

say›l› bir kesenin içinde kaç akçe

oldu¤u-nu, miktar de¤ifltirildi¤inde ayn›

kese-den kaç akçe al›nd›¤›n›, geriye kaç akçe

kald›¤›n› vs. bildi¤i ifade edilir. Bu arada

ilgili oyun ve gelecekten haber verme ifli

konusunda bilgi verilerek Haccac

zama-n›ndaki

bir örne¤i anlat›l›r ve

Garâ-mî’nin de -anlafl›ld›¤› flekliyle gelecekten

haber verme, insan›n içinden geçenleri

bilme, yitikleri bulma, y›ld›zlar›

bar›flt›r-ma (küsleri bar›flt›rbar›flt›r-ma veya belki de

halk aras›ndaki ad›yla

muhabbet=flirin-lik muskas› yapma), sevgiliyi aya¤›na

getirme, sevinci kedere, kederi sevince

de¤ifltirme gibi konularda usta oldu¤u

anlat›l›r. Bu konular› ayr›nt›l› olarak

an-latan Afl›k Çelebi, Garâmî’ nin remildeki

ustal›¤›n› “molla gayet üstad

remmal-dür” diyerek özetler. Tabii bu arada

flâ-irin ilgili özellikleri belirtilirken

tezkire-ci konuyla ba¤lant›l› de¤iflik terim ve

ta-birleri kulland›¤› gibi, flâir de fliirlerinde

bunlara örnekler vermifltir. Serfice’ye

onun yerine kad› oldu¤unu söyleyen

Âfl›k Çelebi, onun bir çok nadir latifesi

ve zariflikleri oldu¤unu belirtir. Ayr›ca

flâirle ilgili flöyle bir flakay› da nakleder:

Altm›fl yafl›na kadar hiçbir fley

söyleme-yen Garâmî, o yafl›ndan sonra seyyidlik

iddias›nda bulunmufl ve alameti olan

ye-flil sar›k sarmaya bafllam›fl. Bir mecliste

ona rastlay›p “Efendi siyadetünüz

evvel-den bilmezdünüz, galiba habaya-y› reml

ile vak›f oldunuz” demifller. O da hayli

al›nm›fl.

Garâmî’ nin fliirlerinden maalesef

elimizde yaln›zca tezkirecilerin örnek

olarak verdikleri kalm›flt›r. Bu konuda

özellikle Afl›k Çelebi Tezkiresi, verdi¤i

ayr›nt›l› bilgi ve bol örnekleriyle onun

bi-yografisinin yaz›lmas›nda nerdeyse tek

kaynak durumundad›r. Sehî hariç di¤er

bütün kaynaklar Çelebi’ den ald›klar›n›

satmaktad›rlar dersek yanl›fl söylemifl

olmay›z. Örnek olarak gösterilen tek

beytin de kayna¤› yine odur.

16. yüzy›l›n Sehî, Latifi ve Afl›k

Çe-lebi gibi üç büyük tezkiresi üzerine bir

araflt›rma ve elefltiri haz›rlayan Prof. Dr.

Harun Tolasa’n›n eserinde de Garâmî,

do¤du¤u yer olan Karaferye; kad›l›k ve

müderrisli¤i; zevk ve sohbet ehli olmas›,

arkadafll›¤›; nezaket ve zarafeti ile

musi-kideki hüner ve kabiliyetleri dolay›s›yla

geçmektedir. Eserde flâirin remmall›¤›

ve ilmi habayadaki üstatl›¤› pek söz

ko-nusu edilmemifl, sadece ilim bahsinde

Garâmî hünerli flâirler aras›nda

say›l-m›flt›r

23

.

Garâmî hakk›nda en genifl bilgiyi

verdi¤ini söyledi¤imiz A. Çelebi, örnek

olarak al›nan beyitler konusunda da

cö-mert davran›r: fiâirin, Karaferye

hak-k›nda yazd›¤› fiehrengiz’inden yaylak

(2)

vasf›nda yaz›lm›fl iki beytinden baflka

-biri mükerrer- sekiz beytini daha örnek

verir. Bu beyitler onun musikiflinasl›¤›,

remmall›¤› ve ilm-i habayadaki üstatl›¤›

konusunda okuyucuyu bilgilendirirler.

Bu sekiz on beyitlik örneklerde bile

Ga-râmî’nin atasözleri ve deyimleri fliirde

ustaca kullanan, yukar›da say›lan

hü-nerlere sahip, söz ve sohbet ehli bir flâir

oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Di¤er

fliirlerin-den sekiz beyit örnek veren A.

Çele-bi’nin, odun ve somun hakk›ndaki

mu-rabba’lar›n yaz›l›fl sebebiyle birlikte, bir

hayli (8 bend) örnek vermesi ve “hûb

va-ki’ olm›fldur” demesi manzumeleri

be-¤endi¤ini göstermektedir. Örneklenen

beyitlere bakt›¤›m›zda flâirimizin dilinin

bir hayli külfetsiz ve “sade”, adeta bir

halk flâirine yak›n, üslubunun da mizahi

oldu¤unu söyleyebiliriz.

fiimdi, di¤er kaynaklar›n hemen

hepsi (Hasan Çelebi Tezkiresi dahil)

bunlar›n k›sa bir özeti ve tekrar› oldu¤u

için, 16. yüzy›l tezkirecilerinden Sehî

Bey’ in ve Afl›k Çelebi’ nin Garâmî

hak-k›nda verdi¤i bilgileri araflt›rmac›lar›n

dikkatine sunuyoruz:

Mevlânâ Garâmî Karaferyeli’dür.

Kad›c›k o¤l› dimekle ma’ruf ve ehl-i ‘ilm

taifesindendür. Emsali ve akran›

aras›n-da ehliyet ile mevsuf fazilet ve zekavet ile

tanbur-nevaz ve ‘ilm-i musikide tamam

imtiyaz bulmufl ehl-i dil nazik musahib

efl ‘ar› latif ve kendüsi hayli zarf!

kimes-nedür. Ve bu bir iki beyt-i müreddef anun

kendü efl’ar›ndandur. fii’r

Dehân› s›rr›na vâk›f leb-i la’liyle yar eyler Nitekim râz-› pinhân› mey-i nâb âflikâr eyler Riyâz-› fenn-i fli’r içre lebün fleftalisin dalam

Garâmî mâ-y› midhatle suvarup âb-dâr eyler24

***

Rumili’nden Karaferye nâm

flehr-dendür (kasabadandur). Ad›

Meh-med’dür. Muklî (Ma’k›lî) hattile yazdug›

imzâlar› imzâlar içinde ser-âmeddür.

Sâlik-i tarîk-› ‘ilm olup kazâ-i M›sr’dan

mütekâ’id Leyszâde merhûmdan

mülâ-z›m old›. Hâlâ Rumili’nde kâdîdür.

Hûb-âvâz u tanbur-nevâzdur. Efl’âr›ndan

gay-r› hofl-âyende ve güflâyende türkîcikleri

ve nakfl-gûne râzbârîleri vardur. Kendi

bir saz dahi te’lif itmifldür. Kemânesüz

rebâb gibi ki kifli gögsi üzerine alup

ke-mânçe s›yh› gibi s›yh›n enegine (egnine)

tayaya ve iki eliyle çeng nevâht ider gibi

nevâht eyleye. Ol mülâbese ile ad›n

‘sîne-çâk’ itmifldür. Monlâs› Leyszâde iflidüp

kendi dinledükden sonra “bu sazdan

vazgeç” deyu yemin virüp te’lif-i sâzda

olan va’îd-i fledîdle Garâmî’yi havfnâk

it-mifldür. Molla gâyet üstâd remmâldür.

Aksâm-› remilden ‘ilm-i habâyâda hod

adîmü’l-misâldür. Defa’âtle imtihan

olunm›fldur. Bir kîsenün içinde olan

ma’lumü’l-’aded akçeden bir mikdar

ak-çesin alsalar, Garâmî reml ile el’ân kaç

akçe alm›fldur ve yirinde el’an kaç akçe

kalm›fldur deyu ta’yin eylemifldür.

Fâide-i ihbâ ba’z› kütüb-i tevârihde

ve muhâdarâtda mezkûr “Lâ

ya’lemu’l-gayba illâ’llâh” (el-hükmi lillâhi velâ

râdde li-kazâihi) âyetinün tefsîrinde

mestûrdur ki Haccâc bin Yusuf

zaman›n-da bir hâz›k müneccim ve ‘ilm-i

habâyâ-da ‘âlim kimesne var idi. Haccâc bir gün

an› imtihan idüp yan›nda olan

ma’lu-mu’1-’aded bir mikdar akçenün bir

mik-dâr›n alup bir mikmik-dâr›n yerinde kod›.

Müneccim ‘ilm kuvvetiyle ikisinün dahi

‘adedin beyan idüp isabet itdi. Ba’dehu

mechûlü’l-’aded akçeden bir mikdar

av-cuna alup ‘adedin sord›. Müneccim her

ne kadar ki cidd ü cehd itdi hatâ itdi.

Haccâc sebeb-i ‘aczin su’âI itdükde bu

ce-vab› virdi ki “Gâlibâ sonrag› ‘adedün

as-l› ma’lûm degül idi. (Haccâc) belî

ma’lu-mum degül idi. Ammâ ne fark› vardur

didi. Müneccim didi ki: Evvelki ‘aded

(3)

malum-› befler olup gayblikden

gitmifl-dür. Anun içün ‘ilm kuvvetiyle ta’yin

kâ-bildür. Ammâ sonrag› ‘aded kimesnenün

taht-› ilmine dahil olmayup ilm-i

gaybî-de kalm›fldur. Anun ‘ilmi Hak Te’ala’ya

münhas›rdur. Anda her ‘ilm cehl ve heme

‘alim cahildür.

El-k›ssa Garâmî ‘nün remlde

hazâ-kati ve habâyâda mahâreti flöyle idi ki

dildâr› hânesine gelür mi deyu reml

eyle-se tali’ ‘atebetü’d-dâhil olup sa’ddur

mu-râd hâs›l olur (sa’d der-mumu-râd hâs›ldur)

diyince dilber ‘atebeden dahil olurd›.

Remlinde ‘akla [ferah] gelse (‘ukle

degül-se) nahsdur ‘akla keder gelse ink›lâb-›

reml ile feraha tebdîl yan›nda kâbil

olur-d›. Beyâz humre (hamra) ile mümtezic

degül iken ol y›ld›zlar›n bar›fldururd›. Ve

cem’-i ezdâd eylemekde yan›nda sa’d u

nahsin ve dahil ü hâric bir olup lahyân

ile (mahyâtla) enkîs vifâk› ile ferah (gibi)

bir cemâ’at mâbeyninde tezâd olsa ol ana

bir tarîk idüp ictimâ’ virüp al›fldururd›.

Zenât-› remilde zebân› andan ögrenüp ol

teskîn-i bezûh konsa ebdah meyl-i remli

tahrîk idemezdi.

Ve bilcümle mîzân-› mîl ile kâdî-i

reml olup teveccüh eylese ‘alem bir yana

gelse zamîr bilmekde kimesne zamîrin

tefkîk idemezdi. Sâhib-i remlün remlinde

nokta-i bâd u nokta-i nâr hareket eylese

katre-i siriflk ü flirâr-› âh›na istidlâl idüp

âfl›k-meflreb oldug›na hükm iderdi.

Gümgeflteden su’âl itseler nokta-i hak ile

‘amel idüp kebki (kebkebi) izin bulur ne

yire vardug›n ve tali’den sorsalar nokta-i

hevâ delâletiyle sitâresi ne kevkeb

oldug›-na hükm iderdi. Fakîr Serfice’ye anun

yi-rine kâdî oldum. Nevâdirden çok letâyifi

ve zarâyifi vardur. Cümle-i biri budur ki:

Altm›fl yafl›na dek sükut idüp ba’dehu

da’vâ-i siyâdet idüp sebz sar›nm›fl. Bir

meclisde rast gelüp “Efendi siyâdetünüz

evvelden bilmezdünüz, gâlibâ habâyâ-y›

reml ile vakif oldunuz” dimifller, hayli

al›nm›fl. Be-her-hal makbi1l-i zurefâdan

ve h›yâr-› flu’arâdandur. fii’r (Efl’ar-› u):

Diler isen ki dile cevr idesin nâz ö¤ren Hazz olunsun dir isen çok da degül az ö¤ren Göz kulak ol güzelim dinle dehânun haberin S›rr-› aflkunda bu gün gizlüce bir raz ö¤ren Nice olur merhamet âfl›k› bilmem dir isen Gel begüm mihr ü vefa âyetini yaz ö¤ren Gayra dem-saz oluben hem-nefes olmakdansa Gel Garâmî’yle ye iç fli’r ile hem saz ö¤ren Ve lehu

Kapuy› dîvâr ider erbâb-› ‘aflka nâzdan Kendüyi bir gufleyile gösterür açmazdan Ve lehu

Ey Garâmî gazelün flevk ile fleh destin öper Bûs idersin varuben sen dahi hünkâr ete¤in Ve lehu

Ol kafla nazîr olmaya ‘alemde bir ebrû

Kim tura bile hançerine dise bire bru25

Nesr: Karaferye hakk›nda

fiehren-giz’i vard›r. Yaylak vasf›nda dimifldür.

Nazm:

Çilekler kim bitürür seng-i hâra ‹der gün terbiyetle la’l-pâre Sevr burcunda togar gice gündüz S›g›r kuyruklar› kuyrukl› y›lduz

Merhum Sultan Süleyman bir k›fl

Edrine’de sene erba’a ve sittîn ve tis’a

mi’ede (964/1556) k›fllayup odun od

ba-hâs›na olup nân hemçünân oldukda

Bend: “Ah odun illa odun illa odun”

ben-dinde murabba’ dimifldür. Bu iki m›sra’›

gâyet hûbdur:

Beyt:

Kapuy› yakdum odun itdümdi açuk kald› bâb Haftas›dur sanc›lal› dahi çig yatur kebâb

Bir murabba’ somun hakk›nda bir

murabba’ odun hakk›nda diyüp rikâb-›

sultanîye virüp câyize alm›fldur. ‹çinde

bu hâne/er hûb vâki’ olm›fldur:

Çok zamandur ikimüz bir sofrada konuflmaduk Cenge girüp biribirimüzle el sunuflmaduk Sofra sahrâs›nda esb-i ekle binüp koflmaduk Karvaflalum gel berü meydâna aslanum somun

(4)

Kapana giden kapar geldükde unun dengini Furuna girsekdi görürdün cihan un cengini Halka diriz beng ile dîvâneler pelhengini Ey yürekler yâresi her yerde yârânum somun Furuna düflen ider habbezâ dilince sadâ Eyne hubz etmek kan› nân› gücâ kamu ehlâ Akçe ile eyle yüz göstermezin dirsen bana Nakd-i canum al ala gözlü güzel hânum somun Oca¤a m› yand› götürüIdi dünyâdan odun Kar yerine ya¤an olsay›d› n’olay›d› un Haftas›dur etmegün yüzini görmedüm bu gün Kandas›n sen ey ekâbir lokmas› cânum somun

Odun murabba’›ndan bu hâne

hûb-dur:

Sözüme gûfl ur iflit ey husrev-i ‘âlî-cenâb Old› bu kaht ile ‘alem halk›nun hâli harâb Od› görmez yirde göz gökdeyse do¤maz âfitâb Kapuy› yakdum odun old› aç›k kald› bu bab Haftas›dur sanc›lal› dahi çig yatur kebâb Ey Garâmî himmet eylerse o flâh-› kâm-yâb Tanr› Da¤›’nun gelür odun› bî-’add ü bî-hisâb

fiimdi halkun derdi bu vallâhu a’lem bi’s-savâb26

NOTLAR

1 Divan fliirinin tenkidi, savunulmas›, tan›t›m

ile ilgili akademik, ak1üel ve popüler yaz›lara onlar-ca örnek vermek mümkünse de belli bafll› baz› kay-naklar› saymakla yetinece¤iz: Abdülbaki Gölp›narl›, Divan Edebiyat› Beyan›ndad›r, ‹star›bu1194S; Or-han fiaik Gökyay, “Divan Edebiyat› Kimin ?”, Türk Dili, S. 424, Ankara 1987, s. 224-236; Kaya Bilgegil, Harabat Karfl›s›nda Nam›k Kemal (Nam›k Kemal ‘in Eski Edebiyata ‹tirazlar›), ‹stanbul 1972; Meh-met Çavuflo¤lu, Divanlar Aras›nda, Ankara 1981; Türk Dili Divan fiiiri Özel Say›s›, S. 41S-417, Anka-ra 1986; Cem Dilçin, Örneklerle Türk fiiir Bilgisi, Ankara 1992; Tunca Kortantamer, Eski Türk Edebi-yat› Makaleler, Ankara 1993; Ali Canip Yöntem, Es-ki Türk Edebiyat› Üzerine Makaleler, Haz. Ahmet Sevgi Mustafa Özcan, ‹stanbul 1996; Mehmet Kah-raman, Divan Edebiyat› Üzerine Tart›flmalar, ‹stan-bul 1996; Amil Çelebio¤lu, Eski Türk Edebiyat› Araflt›rmalar›, ‹stanbul 1998; Cemal Kurnaz, Tür-küden Gazele (Halk ve Divan fiiirinin Müflterekleri Üzerine Bir Deneme), Ankara 1997; Mustafa ‹sen, Ötelerden Bir Ses Divan Edebiyat› ve Balkanlarda Türk Edebiyat› Üzerine Makaleler, Ankara 1997; A. Atilla fientürk, “Klasik Osmanl› Edebiyat› lfl›¤›nda Eski Adetler ve Günlük Hayattan Sahneler”, Türk Dili, S. 49S, s.174-188, 1993; ayn› yazar, Osmanl› fii-iri Antolojisi, ‹stanbul 1999; Mehmet Aslan, Osman-l› Edebiyat-Tarih-Kültür Makaleleri, ‹stanbul 2000; Mine Mengi, Divan fiiiri Yaz›lar›, Ankara 2000; Mahmut Kaplan, Divan fiiirinin K›y›s›nda, Ankara 2003. ‹skender Pala’n›n kaleme ald›¤› popüler ve

ak-tüel bir çok kitap ve makalesi de bu meyanda zikre-dilmelidir. Özellikle son y›llarda yay›nlanan TÜRK-LER (Yeni Türkiye Yay›nlar›, Ankara 2002) C. II’de konumuzla ilgili bir çok makale yay›nlanm›flt›r. Bunlardan baz›lar› flunlard›r: Mustafa Nejat Sefer-cio¤lu, “Divan fiiirinin Hayatla Ba¤lant›s›”, s. 664-681; Muhammet Nur Do¤an, “Divan fiiirinin Milli Karakteri”, s. 682-689; Kenan Erdo¤an, “Edebi Eser-lerden Tarih Belgesi Olarak Yararlanma: Divanlar-daki Tarih Manzumeleri”, s. 708-717.

2 Örnek olarak divan fliirinde sosyal, ahlaki ve

iktisadi çözülme, esnaf tipleri, divan fliiri ve ekono-mik hayatla ilgili bak›n›z: Emine Yeniterzi, “Divan fiiirinde Osmanl› Devletindeki Sosyal, Ahlaki ve ‹k-tisadi Çözülmenin Akisleri”, S. Ü Uluslar aras› Ku-ruluflunun 700. Y›l Dönümünde Bütün Yönleriyle Osmanl› Devleti Kongresi, Bildiriler, Konya 2000, s. 361-377; Nam›k Aç›kgöz, “Edebi Metinlere Göre 15. ve 16. As›rda Baz› Osmanl› Esnaf Tipleri”, F.Ü. Sos-yal Bilimler Dergisi, 6 (1-2), Elaz›¤ 1994, s. 1-10; Mehmet Sar›, “Divan Edebiyat› ve Rüflvet”, Türk Yurdu, A¤ustos 2001, s. 14-22; Dursun Ali Tokel, “Divan fiâirleri ve Ekonomik Hayat”, ‹lmi Araflt›r-malar, S. 13, ‹stanbul 2002, s. 151-174.

3 Mine Mengi, “Necatî’nin fiiirlerinde

Atasöz-lerinin Kullan›m›”, Erdem, 11/4, (Ocak 1986), s.47-S8; Cemal Kurnaz, “Divan fiiirini Halk fiiirine Yak-laflt›ran Bir Özellik: Atasözleri ve Deyimler” a.g.e. s.113-138 ; M. Ali Tanyeri, Örnekleriyle Divan fii-irinde Deyimler, Ankara 1999. Atasözleri ve deyim-ler konusunda belli bafll› eser ve çal›flmalar için bkz., Süreyya Beyzadeo¤lu, “Naz›m ve Nesir Örnekli Os-manl› Dönemi Atasözleri ve Deyimler”, TÜRKLER, C. 11, s. 622-634, Ankara 2002; fiinasi-(Ebuzziyâ), Durûb-› Emsal-i Osmaniye, Haz. Süreyya Beyzade-o¤lu, ‹stanbul 2003.

4 Ö. As›m Aksoy, Atasözlerimiz ve Deyimler

Sözlü¤ü, C. 2, ‹stanbul 1989; Ahmet Do¤an, Aç›kla-mal› ve Örnekleriyle Deyimler Sözlü¤ü, Ankara 1995. fiinasi, deyimin Frans›zca karfl›l›¤›n› verdi¤i gibi (Cher comme poivre: Biber gibi pahal›), afla¤›da örnek olarak verilen Sami’nin beyti ‹le, içinde atefl bahas› deyiminin geçti¤i Safvet’in Letaif-i ‹nfla’s›n-dan “Kömür ‹ltimas›na Dair Tezkire”sinden küçük bir paragraf› da ekler. Bkz, fiinasi. a.g.e., s. 62.

5 ‹skender Pala, ‹ki Dirhem Bir Çekirdek

(Hi-kayeleriyle Deyimlerimiz), ‹stanbul 2003, s. 39-40.

6 E. Kemal Eyübo¤lu, On Üçüncü Yüzy›ldan

Günümüze Kadar fiiirde ve Halk Kültüründe Ata-sözleri ve Deyimler (Tabirler), ‹stanbul 1973-1975, 2. C.

7 Yöntem, a.g.e. s.167-168; Mustafa Yatman,

Osman-zâde Tâib Divan› ‘ndan Seçmeler, ‹stanbul 1989, s. 40-42.

8 E. ‹smail Erünsal’›n “Türk Edebiyat›

Tarihi-ne Kaynak Olarak Arflivlerin De¤eri”ni vurgulayan bir dizi yaz›dan sonra (ilki Türkiyat Mecmuas›, C. XIX, s. 213-222, ‹stanbul 1980) Cevdet Dadafl’›n “Os-manl› Arfliv Belgelerinde fiâirlere Verilen Caize ve

(5)

‹hsanlar” bafll›kl› bir makalesi TÜRKLER C. ll, s. 748-757’de yay›nlanm›flt›r (Ankara 2002).

9 Yahya Bey, Divan, (Haz. Mehmet Çavuflo¤lu),

‹stanbul 1977, s. 106-110.

10 A. Refik Alt›nay, Onuncu Asr-› Hicrîde

‹s-tanbul Hayat›, (Haz. A. Uysal), Ankara 2000, s. 153-154, 192-193.

11 Yücel Özkaya, XVIII. Yüzy›lda Osmanl›

Ku-rumlar› ve Osmanl› Toplum Yaflant›s›, Ankara 1985. Bu çal›flmada savafl, yang›n, ihraç, depolama gibi çe-flitli sebeplerle k›tl›k ve fiyat yükselmelerinin oldu-¤u ifade edilmektedir ki Osmanzade Tâ’ib de yuka-r›da üç beytini ald›¤›m›z fliirinde bu sebeplerin baz›-lar›na de¤inir. Özkaya, mesela (‹stanbul’da) bir ok-ka ekme¤in 1520’de yar›m akçe iken 1593’de bir ak-çeye, 1609’da ise 4-8 akçeye kadar ç›kt›¤›n› yazmak-lad›r. Bkz. a.g.e. s.254, 262. Bu yüzy›lda bu¤day, ya-kacak durumu ve di¤er baz› s›k›nt›lar için bkz. s. 322-332, 346-347.

12 Makedonya’n›n güneyinde bugünkü ad›

Be-roia (Veria) olan bu flehir, yaklafl›k 15. yüzy›l›n ba-fl›nda Osmanl›lar’ca fethedilmifltir. 16-20. yüzy›l aras›nda befl-on bin nüfus aras›nda de¤iflen flehrin nüfusu bugün yaklafl›k 40-50 bin civar›ndad›r. Os-manl› döneminde flehirde bir çok cami, medrese ve tekke yap›lm›fl, Hasan Baba-i Rûmî ve Hâverî gibi flâirler yetiflmifltir. Ahi Benli Hasan’›n türbesi de bu-radad›r. Machiel Kiel-Eleni Gara, D‹A, C. 24, ‹stan-bul 2001, s. 391-394.

13 Âfl›k Çelebi, Tezkire, O. Meredith Owens,

London 1971, v. 288b: Hasan Çelebi, Tezkiretü’fl-fiu-arâ, Haz. ‹brahim Kutluk, Ankara. 1989, C. 2, s. 718; Beyan›, Tezkiretü’fl- fiu’arâ, Haz. ‹brahim Kut-luk, Ankara 1997, s.193; Müstakim-zâde Süleyman Saadetlin, Mecelletü ‘n-Nisab, Süleymaniye Ktp. Ha-let Ef. Nu. 628, v. 329; fiemseddin Sami, Kamusu ‘l-A ‘lam, ‘l-Ankara 1996, C. 5, s. 3259; Mehmet Nail Turnan, Tuhfe-i Nâilî, C. II, s. 726; Haluk ‹pekten-vd., Tezkirelere Göre Divan Edebiyat› ‹simler Sözlü-¤ü, Ankara 1988, s. 157; Haluk ‹pekten, Türk Edebi-yat›nda Edebi Muhitler, ‹stanbul 1996.

14 Sehî, Heflt Behiflt, Haz. Kut, Günay, Harvard

1978, s. 334.

15 Leyszade’nin as›l ad› Mevlana Pir Ahmed

Çelebi bin Nûreddin Hamza bin Ali (ö. 9S2/1S4S)’dir. Medrese e¤itimini takiben önce Üs-küp, soma ‹stanbul Mustafa Pafla Medresesi’ne mü-derris olmufl, bilahare kad›l›k mesle¤ine girerek Üs-küp kad›s› olmufl, soma tekrar müderrislik yolunu seçmifl ve Edirne’de Çelebi ve Dârü’l-hadis medrese-si ve Semaniye müderrisli¤i yapm›fl, tekrar kad›l›k mesle¤ine geçerek M›s›r kad›s› tayin edilmifl, bir ara azI edilmiflse de tekrar ayn› göreve getirilmifl, bura-dan emekli olarak 952/1545 y›l›nda vefat etmifltir. ‹yi’ huylu, ahlakl›, müteflerri’ ve müverri’, dürüst bi-riydi. M›s›r’da uzun müddet kad›l›k yapt›¤› için bir hayli servet sahibi olmufl ve pek çok kitap

biriktir-miflse de kitap telif etmemifltir. Bkz. fiakâik-› Nu’mâniyye ve Zeyilleri, Neflre Haz. Abdülkadir Öz-can, ‹stanbul 1989, C. 1, s. 405-406.

16 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî yahud

Tezkire-i Meflâhir-i Osmaniyye, ‹stanbul 1311, C. III, s. 618.

17 Âfl›k Çelebi, Hasan Çelebi ve Beyânî

Tezki-releri.

18 Sehî Bey, tezkiresini 1538’de yazd›ktan on

y›l soma 1548’de öldü¤üne göre bu y›llar aras›nda baz› ilavelerde bulunmufltur. Nitekim Vahdetî’ye sonradan tarih düflürmesi de bunu göstermektedir. Bkz. Günay Kut, “Heflt Bihiflt”, D‹A, C. 17, ‹stanbul 1998, s. 273-274. Garâmî’nin Tezkire’nin baz› nüsha-lar›nda bulunmay›fl› bundan kaynaklanabilir. Se-hî’nin Garâmî’yi “Mevlana” diye anmas›, ayr›ca “ehl-i “ehl-ilm ta“ehl-ifes“ehl-inden ve emsal ve akran› aras›nda ehl“ehl-iyet ile mevsûf” oldu¤unu söylemesi de onun art›k çocuk-luk yafl›n› geride b›rakm›fl, olgun biri oldu¤unu gös-termektedir. Bütün bunlardan hareketle Garâmî’nin 1510-20 aras›nda do¤du¤unu söylemek yanl›fl ol-maz.

19 Bu “sade” kelimesi Arapça Farsça

kelimeler-den ve tamlamalardan ar› sade Türkçe ile yaz›lm›fl anlam›nda anlafl›labilece¤i gibi “süsten ve sanattan ar›, hatta basit” fleklinde de anlafl›labilir.

20 Ancak araflt›rmalar›m›z s›ras›nda maalesef

biz böyle bir esere rast1aya›nad›k. Nitekim Agah S›rr› Levend’in Türk Edebiyat›nda fiehrengizler ve fiehrengizlerde ‹stanbul isimli eserinde de (‹stanbul 1958) böyle bir flehrengizden bahsedilmemektedir.

21 Charles R›eu, Catalogue of The Turkish

Ma-nuscripts in The British Museum, London 1888, c. 178-179. Bu divan üzerindeki çal›flmalar›m›z devam etmektedir.

22 Abbâsîler zaman›nda hatt›n nizam ve

ahen-gini kaidelere ba¤lad›¤› için ‹bn-i Mukle (328/940)’ye nispet edilen nispetli (oranl›, mevzûn, mensûb) bir yaz› türü. Bkz. M. U¤ur Derman, “Hat”, D‹A, C. 16, s. 428.

23 Harun Tolasa, Sehî, Latifi, Afl›k Çelebi

Tez-kirelerine Göre 16. Yüzy›lda Edebiyat Araflt›rma ve Elefltirisi, ‹zmir 1983, s. 24, 81,102,105,138,140,174-175,183.

24 Sehî, Heflt Behiflt, Haz. Günay Kut, Harvard

1978, s. 334.

25 “Bire berü” kelimeleri, vezin gere¤i

“bi-re’bru” fleklinde okunmufltur.

26 Burada Âfl›k Çelebi Tezkiresi’nden verilen

metin için Meredith Owens neflri (Meflâirü’fl-fiuarâ or Tezkire of Âfl›k Çelebi, London 1971, s. 38-39; v. 288b-289b) ile Filiz K›l›ç’›n çal›flmas› (Meflâirü’fl-fiu-arâ, ‹nceleme-Tenkitli Metin, Gazi Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bas›lmam›fl Doktora Tezi, An-kara 1994, s. 917-920) karfl›laflt›r›larak baz› farklar metne parantez içinde ilâve edilmifltir.

Referanslar

Benzer Belgeler

IMA greftini serbestlestirirken yapılan plörotomi nedeniyle slush salin'in frenik sinire direkt temasının artması sonucu, IMA grefti kullanımı ile frenik sinir

32 tarafından yapılan çalışmada ameliyat öncesi dönemde stoma alanı işaretlenmeyen hastalarda sızıntı ve peristomal cilt irritasyonunun daha sık görüldüğü

INSA471 Betonarme Yapıların Tasarımı INSA211 Statik. INSA222 Cisimlerin

Araştırma sonuçları; öğrencilerin algıladıkları sosyal destek ile içsel ve dışsal motivasyon arasında anlamlı ilişki olduğunu ve sosyal desteğin içsel ve

Araştırmanın diğer bir bulgusu, yaş değişkenine göre ortaöğretim okulu öğretmenlerinin liderlik rollerine ilişkin beklentilerinin anlamlı bir farklılık

Halebî sagîr’de yer almayan bazı meselelerin hükümlerini genellikle İbn Emîru Hâc’ın Halbetü’l-mücellî ve bugyetü ‘1-mühtedî fî şerhi Münyeti’l-musallî

a)Açık ihale usulü veya belli istekliler arasında ihale usulü ile yapılan ihale sonucunda teklif çıkmaması. b)İhalenin, araştırma ve geliştirme sürecine ihtiyaç gösteren

1976’da Türk Maarif Koleji’ne Edebiyat öğretmeni olarak atanan Erdoğan Saracoğlu 1982’de bu okulun Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Şefi oldu.. 1989’da ise