T İ Y A T R O
Gülü Takıl» HHfl M a a
HasşıMln
sarayına
nasıl
girdi
vs orada
nasıl
çalıştı:
Yazan: Vasfı Rıza ZUBU
— 4 — Halil bey devam etti:
«Refikası Huriye hanım da na mazında niyazında mütedeyyin bir hatundu. Veçhen de çok güzeldi.
\ Başında baş örtüsile yalnız bana görünür, efendinin dairesine yol ! gösterir ve çekilirdi. Vefatında,
\ Yakub efendi çok üzüldü. Cena zesinde, 42 yaşında olduğunu söy lemişti.
Çok titiz ve yer yer çok asabi olduğu halde katiyen nezaketten ayrılmazdı. Vücut Bakımından iri yarı denecek kadar gösterişliydi. Gençliğinde âdeta zayıf nahif bir delikanlıydı. — Ben sabahlan kah valtıda yumurtayı sahanda pişirtir de öyle yerim. Onun için böyle semirdim — Diye lâtife ederdi.
Çok zeki idi. Gece gündüz ça lışmaktan yılmazdı. Saraya geldiği zaman tiirkçe okur yazardı. Saray da bulunduğu zamanda da fran- sızcaya ehemmiyet verdi. Lisanda ilerleyişi süratli oldu. Fransızcadan türkçeye, saray tiyatrosunda çalı şan bizler için, sanate ait maka leler, kitaplar tercüme etmeğe baş ladı. "Kuklacı» lâkabile meşhur olan Halim hey: Bu kadar süratle fransızca öğrenmesinden dolayı bir lâtife yapmıştı da. o da: Hiç »aş ma! Malûma, biz Kayseriliyiz! Di ye mukabele etmişti. Sarayda, kaptan Ethem bey isminde biri vardı. Tahtelbahir (denizaltı) yap mağa çalışırdı. Yakııb efendi onun la teşriki mesai edip bir motor yaptılar ve işlettiler. Yakuo efen dinin asıl uğraştığı şeylerden biri de «devr-1 dâim» makinesiydi. Bu na gizli olarak çalışırdı. Muvaffak olduğunu duymadım.»
Halil beye, Yakub efendi gelme den ve geldikten sonraki saray ti yatrosunu sordum.
«Dedim a, Yakub efendi gelme den evvel, sarayda esaslı oyun pnndomimdl. Ama biz, sözlü ti yatroya çalışmaktan geri kalmıyor duk. Piyanist Zati hev. Vasıf. Ga- rib İhsan, Kuklacı Halim, AH İî-» yas, Rıza hevlerle ben elebaşıla rı idik. Suflörlüğümüzü Mshmnd bey yapardı. Kadın rollerini Ali İ1- yas ve Rız«' beriler oynarlardı. Son senelerde HeVimyan ve Binemeci- yan CElizn Bfnçmeeiyan’m annesi) hanımlar da muvakkat olarak bi zim temsillere fştirâk etmişlerdi. Güllü Yakub efendi miizikai hii- mavuna gelinceye. kadar . biz bu halde Irfik. MuriVa'da ilk tİvairo i> »İtilafım kuran Yakut» efendi»ol- mu «t it#»1' «»?<■•.* . - V . a v , . . ..
Malflmunuz'durki Sultan Hamid, şöhretli adamlardan çok çekinir, onların tehlikesinden tevehhuş e - derdi. Güllü Yakub efendinin de " '‘breti. hele Gediknasa vakasın dan sonra fstnnhulu sarmıştı, fia- rava alınmasını biz huna hamlet- m’strk. Ne sebenle olursa olsun, hövle maruf bîr tivatroeıınun ba sımıza getirilmesine biz hevesliler,
çok sevindik ve hemen efendinin etrafını aldık. Az zamanda o ça vuş, sonra mülâzim rütbesine yük seldi. Miizikada ondan yüksek liit- beliler de, efendinin şöhretinden dolayı kendisine hürmet deri erdi, j Yakub efendi gelir gelmez genç i aktörleri karşısına dizdi. Bunların i hepsi, pandomimciler de dahil, mü-
j
zisyendi. 350 kişi kadardık. Sultan Aziz zamanında hu yekûn 700 den ; aşağı değildi. Belki bilirsiniz ama,bir de hen anlatayım:
Ali Suavi vakasından evvel, 03 harbi esnasında bu müzisyenlerin bir çoğunu muharib asker sınıfma aldılar. Büylece bir tabur oldu. Bunlara «Hanri Martin», bir ta burluk galvanizli tüfekler hediye gönderdi. Harpten, darpten, tüfek ten bihaber olan bu gençler, «Ci han yandı taburu» lâkabını s’ dı.
Sultan Hamid bunlara «S«ika-i zafer» ismini koydu. Kumandanla rı da Necib Paşa idi. Suavi vaka sında taburu mahalline sevket- medi. Suavinin adamları galip ge lirse «biz iştirak etmedik» divip kendini kurtaracakmış. Onlar mağ lûp olunca, işittik ki, Sultan H »- midin sualine: «taburda Murad, (mahpus bulunan Sultan Murad) taraftarı gençler var. Onun için mücadeleye sevketmedim» demiş. Sultan Hamid de bunu duyunca 700 kişiden üç yüzünü tutup, di ğerlerini vazifeden atıp dağıttı... Yakub efendi saraya alındığı _ za man, yenilerle beraber bu üç yüz kişi, üç yüz elliyi bulmuştu. Ya kub efendi, tiyatro heyetini bu 350 kişinin içinden seçmişti.
Dekorlarımızı «Mermo» isminde bir İtalyan ressamı yapardı. Bu adam siyasî mücrim olarak mem leketinden kaçmış. İstanbtıla yer leşmişti. Müzikada ressam, mira lay (albay) Hursid bey vardı. Kert dişi kışla (müzikal hümayun bi nası. Ayaspaşadaki şemdiki Teknik Üniversite) marangozhane efradı kumandam idi. Hursid bey de. de kor yapmada evvelâ Mermo'va yar dımcı oldu. Sonra kendi başına yaptığı dekorlarda pek muvaffak olurdu. Biz, müzisyen olduğumuz için operetlerde daha çok muvaf fak olurduk. İlk defa «İki Ahbap çavuşlar» la işe başladık. Sonra «Değirmenci Kızsı oynadık. Piyes ler tercüme, besteleri yerli idi. Ben, tiran Chain rolü). Zati bey: gran pröraive, İhsan bey: perno-yel (çok ihtiyar olacak), Halim bey:' komik, Vasıf bey: omur (jön prömiye) oynarlardı.»
(Arkası var)
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi