• Sonuç bulunamadı

Ünlü Türk gözbağcısı Güney Amerika'yı fethetmişti:Zati Sungur her yerde Tahra Bey'in foyasını çıkardı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ünlü Türk gözbağcısı Güney Amerika'yı fethetmişti:Zati Sungur her yerde Tahra Bey'in foyasını çıkardı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S a y f a

T

Ünlü Türk gözbağcısı

Güney Amerika 'yı fethetmişti

C _ . . ı o H D

Tahra Bey’in fakirizm denemelerin önce, kateleptik duruma geçişiyle başlıyor. Burada bedeni sertleşiyor ve iki destek arasında kaskatı kalıyor, üzerine büyük ağırlıklar konduğunda bunları acı duymadan kaldırabiliyor. Bundan sonra bedenindeki her türlü duyarlığı yokediyor: Böylece bede­ nine şişler, bıçaklar sokuyor, yüzler­ ce çivi üstünde yatıyor, hiç kan ak­ madığı gibi, acı da duymuyor. Ayrıca yanan bir meşalenin alevlerini bede­ ninin çıplak kesimleri üzerinde gezdi­ riyor. Bunu izleyen deneyler daha çok zihinden geçenleri okuma, ipno­ tizma, uzaduyum gibi gösteriler. Canlı hayvanlar, söz gelimi tavuk, tavşan üzerinde de denemeler yapı­ yor: eline aldığı canlı bir hayvanın ka­ fasını kesiyor. Daha sonra koma du­ rumuna geçiyor, burada solunumu ve kan dolaşımı duruyor, nabzı atmıyor En son deneyi ise, diri diri gömül­ mek. Burada önce burun deliklerini ve ağzını pamukla tıkıyor, içiçe iki tabu­ tun içine konuluyor, iki kürekle üze­ rine sahnede bulunan kum örtülüyor. Uzunca bir süre burada kalacağı için Tahra Bey’in yardımcıları bu arada seyircilere tılsım adını verdiği kâğıt­ lar dağıtıyorlar. Sözde bu tılsımı ele geçiren, o gece yatarken geleceği üzerine merak ettiği kararlar, tasarı­ lar üzerine yoğun düşünürse, bu tıl­ sımla o gece göreceği düş onu bu konularda aydınlatacaktır. Böylece 25 dakika kum yığını ve tabutların içinde kaldıktan sonra, sapasağlam çıkı­ yor.

Tahra Bey, bu deneyleriyle en bü­ yük ilgiyi Paris’te toplamıştır. Ancak Tahra Bey’in karşısına Paris’te Paul Heuzâ adında bir meraklı yazar çık­ mıştı. Heuzö ile Tahra Bey arasındaki çekişm e, bir meydan okumaya dönüşmüş ve 11 aralık 1928’de Cirque de Paris’de büyük bir seyirci kalaba­ lığı önünde boy ölçüşmüşlerdir. Bu sırada Karma takma adında bir Fran­ sız gözbağcısı ortaya çıkarak gözbağ­ cılık sanatı ile Tahra Bey'in bütün yaptıklarını tıpkısına yinelemiş ve Heuzâ’nin ileri sürdüklerini kanıtla­ mıştır. Paul Heuzâ’nin açıklamala*. sonucu, Tahra Bey artık Paris’te dikiş tutturamaz olmuştur.

İşte bundan sonra Güney Amerika fiyaskosu başlıyor Tahra Bey için. Güney Amerika'da Tahra Bey’in mas- kesinidüşüren.birTürk olmuştur: Zati

Sungur.

BEY'İN FOYASINI ÇIKARDI

NEREDEN NEREYE?

m U dünyaca ünlü sanat-çımızın o sırada Güney S® Amerika’da ne işi var­

ili

rJ

Za,i Sun9ur

aslın-| L y da Birinci Dünya Sava-i f c f l r şı’nda Almanya’ya de-nizaltıcılık üzerinde çalışmak üzere gitmiş, orada önce amatör olarak gözbağcılık sanatını merak etmiş, Birinci Dünya Savaşı bitip, Almanya savaştan yenik çıkınca, bir öbek sanatçıyla Güney Amerika'ya gelmiş­ ti. İlk başlarda sinemalarda aralarda kısa gösteriler yapan Zati Sungur kısa sürede tanınmış, yalnız Arjantin ve Brezilya’da değil, fakat tüm Güney Amerika’da haklı bir üne kavuşmuş, on iki, on üç yıl Güney Amerika’da kalmıştır.

İşte Tahra Bey, 1932’de Brezilya’ya gelince, yıkımına yol açan yanlış adımı atmış ve gazetelerde, ilânlarda, bildirilerinde, hastaları iyi edebilece­ ğini, geleceği söyleyebildiğini, çeşitli gizli, doğaüstü güçlere sahip oldu­ ğunu ileri sürmüştür. Ayrıca gözbağ- cılara meydan okumuş, onları küçük düşüren sözler söylemiştir. Brezilya

Tahra B ey herkesi kolaylıkla kandırmaya başlamıştı... Yaptıkları şeylere bilim adamları ve gazeteciler de alet oluyorlardı. . . Ancak Zati Sungur bu sahte kişinin içyüzünü gittiği her yerde yaptığı numaralan yineleyerek ortaya çıkardı.

Gözbağcılar Derneği ile Tahra Bey arasında gazetelerde söz düellosu başlamış. Sonunda dernek, Tahra Bey’den ileri sürdüklerini kanıtlama­ sını istemiş, Tahrarl Bey bunu reddetmiş, onların bunun tersini kanıtlamasını istemiştir. Zati Sungur, Waldemar, Tupy, Paperte, David Meinicke ve Famados adlı

gözbağcı-H int fakirlerinin de izleyenleri yanlış yöneltime itmek için çeşitli yöntemleri var... Am a bunlann içinde en önemlisi çivili tahta üstünde yatmaları... Bu yolun da hileleri var... Yani Hint fakirliği genel olarak sadece bir söylenti... A slı

, ______ I.

lardan oluşan bir kurul, tiyatroya gittiğinde, polis onların içeri girme­ lerine izin vermemiştir, işe Brezilya’­ nın önemli gazetelerinden A Noite (Gece) karışmış, bir kampanya açmıştır.

Zati Sungur, gazetenin yazı kurulu odasında doktorlar, bilim adamları, hukukçular ve gazetecilerden oluşan tanınmış ve seçkin kişilerin önünde, Tahra Bey'in tüm deneylerini tekrar­ lamıştır. Bu gösteriye Tahra Bey de çağrılmış, ama gelmemiştir. Gazete, Zati Sungur’un gösterisini 11 nisan 1932 tarihli sayısında resimlerle ve ayrıca gösteride hazır bulunan tanın­ mış kişilerin listesini vererek üç sütun üzerinde yayınlamıştır. A. Noite gazetesi, Tahra Bey’e karşı kampan­ yasını sürdürürken buna öteki gazete­ ler de katılmıştır. Söz gelimi Journal Do Brazil, A Patrîa, Correio Da Manha ve Amerika'da yayınlanan The Sphinx dergisinin ağustos 1932 sayısı gibi. Zati Sungur un zaferi ve lahra Bey’in maskesinin nasıl düştüğü kamuoyuna duyurulmuştur. Böylece Zati Sungur, gözbağcılık sanatı adı­ na, Tahra Bey'in ileri sürdüğü gibi g ö zb a ğ cıla rın yan ılsam ayı gerçek perdesi altında' yutturmadıklarını, bunun bir sahne sanatı olduğunu, asıl dalaverecinin gözbağcılık ilkelerini olağanüstü, doğaüstü güçler gibi gösteren Tahra Bey olduğunu kanıtla­ mıştır. Zati Sungur, A Noite gazete­ sindeki gösteri ile de yetinmemiş, Tahra Bey'in temsil verdiği yerlerde, başka bir tiyatroda, programının ikinci yarısında Tahra Bey’i üne kavuşturan deneyleri yinelemiştir. Tahra Bey, kendisini gölge gibi izleyip, her yerde foyasını ortaya koyan bu Türk’ün gücüne yenik düşerek, Güney Amerika’dan ayrıl­ mak zorunda kalmıştır.

ZATİ SUNGUR HER YERDE TAHRA

“TT- ‘Tllc 1 M

27 ŞUBAT 1979

Tahra Bey, Güney

Amerika 'da kendisini

doğa üstü güçlere {

sahip bir kişi olarak

tanıtarak insan

üstülük taşıyordu.

Zati Sungur ise her

gittiği yerde onun

yaptıklarını yen Hey ere

onun doğa üstü

güçlere sahip

olmadığını

kanıtlayınca, Tahra

Güney Am erika

terketmek

zorunda kaldı

ASALAKLARIN HİLELERİ

NSANUSTÜLÜK t a ş ı ­ yanların iç yüzünü gözbağcıların dört yol­ dan ortaya çıkardıkla­ rını söylemiştim. Yön­ temlerinden ilki olan gözbağcının bu oeneyıeri halk önün­ de yaparak bunu herkesin yapabile­ ceğini kanıtlamasını geçen yazımda örnek lemiştim.

(B) Gözbağcılar yayın yoluyla da asalaklarının yöntemlerini açığa çıka­ rırlar. Söz gelimi Houdini’nin ilerde de göreceğimiz gibi kapalı kutuların, ka­ paklı cep saatlerinin arkasını gören ve “X ışını gözlü Ispanyol” adiyle ün ya­ pan Joaquin Maria Argamasilla’nın, ünlü iletken Margery’nin ve daha ni­ cesinin foyasını bu türlü yayınlariyle açıklamıştır. 1919 doğumlu Mystag (asıl adı Robert François) gözbağcılık sanatını, asalaklarına karşı korunmak için Comité de Défente de L ’illu ti- onnisme (C.D I.) Gözbağcılığın sa ­ vunması için kurulan daha sonraCo- mite de Défense et de Promotion ae l’ıllusionnisme(C.D.P.I.J’İkurmuş, bir yanda Mystag, Fransa’da, öte yandan Isma - Visco (asıl adı François Cuttat) bu asalakların maskelerini düşürmek için çalışmışlardır. Mystag, kör in­ sanlara karşı savaşmış, bunun gerçek olduğunu kanıtlayana bir milyon frank ödül vermiş. Ayrıca gösterile­ rinde üç saat içinde bu asalakların uyutum, durugörü, falcılık, ruhlarla iletişim, fakirlik ve benzeri deneylerin tümünü yapmış, sonunda da her bir oyunun hilesini açıklamıştır. İsviçreli Isma-Visco da Les imposteurs dé­ masqués (Génève 1955) adlı bir kitap yazarak tüm düzenbazların, insan- üstülük taslayanların içyüzünü açık­ lamıştı!. Kitap tüm kitapçılarda satıl­ mış, bunun üzerine karşı yanın sert eleştirilerine uğramıştır. Ayrıca bun­ ları açıklayan temsiller de vermiştir. Ancak oaha önce belirttiğim gibi burada bir tehlike gözbağcının bunla­ rı açıklarken gözbağcılığın gizli kal­ ması gereken yöntemlerini açıklamak zorunda kalışıdır, bu yarar yerine za­ rar getirir. Aslında bunu en iyi

önle-yen Uri Geller üzerine yazdığı The Ma- gic of Uri Geiler ile James Randi ol­ muştur. Hem Uri Geller’in maskesini düşürmüş, hem de kitabında şu noktaları rahatlıkla kanıtlayabilmiştir: (a) Geller’in sözde maden bükme ye­ teneği- sıradan elçabukluğundan öte­ ye gitmez, (b) Çok sıkı bilimsel koşul­ lar altında yoklandığı yolundaki Uri Geller’in ileri sürdükleri martavaldır, (c) Geller’in uzaduyum yetenekleri yüzyıldır eski gözbağcılarca başarıyla denenmiştir. Başarıları da denetimin gevşekliğiyle orantılıdır, (ç) Uri Geller ölçerleri yürütecek bilim adamları daha önce kamuoyuna bu türlü saç­ ma ve gerçek dışı olaylara inanan­ lardan seçilmiştir, (d) En olmayacak olağanüstü sonuçları alabildiği savı Uri Geller’in kendi sözlerine dayanır, hiçbir zaman olmamışlardır, (e) İs­ rail’de yaptıklarından yargıç önünde yargılanmış ve hüküm giymiştir, (f) Çeşitli basın ve yayın araçları Geller üzerine olumsuz görüşlerin pek azını yayınlamışlar, daha çok olumlulara yer vermişlerdir. Gerekçe de gazetele­ rin okur ve izleyici halkın çoğunlu­ ğunun yani okurlarının gerçeklerden çok söylencelerin olağanüstülüğüyle ilgilenmeleridir, (g) Gözbağcılar çoğu Uri Guller'in martavalları karşısında suskunluğa gömülmüşler, halkı ay­ dınlatmak yolunda sorumluluklarını yerine getirmemişlerdir, (h) Uri Geller hilelerine kanmamış ileri bilim adam­ ları ise kendilerini bu saçmalıkların çok üstünde bulduklarından yorum yapmamışlar, onların bu suskunlu­ ğundan yararlanan önemsiz bilim adamları alanı boş bulunca bilim ada­ mına yakışmayan türlü saçmalıklar ileri sürmekten kaçınmamışlardır, (i) Uri Geller İsrail’de işe el çabukluğu ve gözbağcılıkla başladığını saklayarak, yaptıklarının çok kolay ve önemsiz hi­ leli oyunlar olmasına karşın, tanrısal ve olağanüstü kaynaklardan güç al­ dığını ileri sürerek korkunç düzenbaz­ lığını sürdürmüştür.

Açıklanan yöntemler

Ruh

sağlığının

n

a n a

Pencereyi açın,

S y o Z

ama nefes almayın

( SULH! DÖLEK

1

B

ÖYLE sıkıntılı gün­ lerde -gerçi kimileri için tek sıkıntı gazinocuların erken k a ­ panması ya, her neyse- in­ sanın ruh sağlığını koruma­ sı güçleşiyor. Ve çoğunluk, sağlıklı bir bedenin, ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini unutmuş görünü­ yor.

Demek ki, basit ilkelere dönmenin tam sırası.

Uygarlığın karmaşık he­ saplarını ve temaslarını bir yana bırakıp doğaya dönmenin tam sırası.

G a l i b a V i t t o r i o Gassmann’m bir filmi var-_ d ı... Adam', k arısı ve çocuklarıyla birlikte araba­ sıyla giderken trafik tıkanıveriyor... Güneş bu­ yandan, koma sesleri bu­ yandan... Bu uzun işkence­ ye dayanamayan film kah­ ramanı, aüesini arabada bırakıp dağlara kaçıyor. Ve orada bir keçiyle birlikte

mutlu yıllar geçiriyor. Ta ki, yakalanıp yeniden zorla toplumun içine sokulana dek...

Demek ki, sıkıntılardan kurtulmanın bir yolu dağla­ ra kaçmak... Ama nerede şimdi o dağlar? Dağa kaç­ mak deyince, çoğunun aklı­ na Uludağ geliyor. Bir tanı­ dığın züğürt bir tanıdığının dediği gibi, böyle dağlara ancak parası olanlar kaça­ bilir. Zaten onların da dağa kaçmaya ihtiyaçları yoktur.

r

G a z o z v e jik le t e y ı l d a 2 0 m i l y o n d o l a r ö d ü y o r u z ( B a s ı n )

DAR BOĞAZ

y

Yurt dışına çıkmak da bir yol... En son ne zaman çık­ mıştınız dışarı? Hiç mi?.. Güzel... öyleyse dış gezile­ rin üç yılda bir kezle sınırlandırılması sizi etkile­ mez. Aim başınızı gidin... A rtık Alpler mi olur, Riviera mı olur, Hawaii mi olur, Florida; mı olur... Doğa, güneş ve siz...

N e d e n y ü z ü n ü z ü buruşturuyorsunuz? Ah, atılıyorum... Döviz soru­ nu... Yine de yılgınlığa ka­ pılmak yersiz. İnsan yurt içinde de güzel tatiller ya­

pabilir. Şöyle onbeş-yirmi

bini gözden çıka rd ık ta r sonra...

Yine buruşturmayın yü ­ zünüzü... Gelin, bulutların üstünden inelim. Vittorio Gassmann’ı da sevgüi keçi­ sinden ayırmışlardı zaten.

Sağlığım ızı beş kuruş harcamadan da koruyabili­ riz. örneğin spor yaparak. Akşam üzerleri giyeriz eşofmanlarımızı, çevrede koşarız.

Yok, yok... Koşmayız. Adam ya anarşist diye yakalanır, ya da bir otomo­ bilin altında kalır. En iyisi sporu evde yapmak.

Geçelim açık pencerenin önüne. Derin derin soluk a- lalım. Kollarımızı yana açıp sıçrayalım. Hop, ki, (iç, dört... Hop, ki, üç, dört...

HAYATÇOCUĞU

eilhassa hayat geldiği andan beri sokaklarda bırakılmış çocukların hayatları boyunca hayatla­ rını kendi çabaları içinde sürdürmeleri ve toplum içinde ortalıkta kalıp hayatlarının daha küçük yaştan kayması onlara hayat çocuğu denmesine neden olmaktadır. Hayat çocukları, ev çocuğu, apartman çocuğu, muhallebi çocuğu gibi çocuk­ lara nazaran çocuklarını yaşamadan büyüyüp ha­ yatın bütün dümenlerine alışırla^

• H AYAT AD AM I

Hayatı boyunca kendi hayatını garantiye alarak tatlı ve görkemli bir hayat yaşamasını bilen adamla­ ra hayat adamı denir.

• H A YAT SİGORTASI

Hayatını sevenlerin hayatlarını garantiye al­ mak için ödedikleri sigorta parasıdır. Ama as­ lında büyük bir gönül yarasıdır. Bunlardan başka, hayat eczanesi, hayat oteli, hayat romanı, hayat taksi gibi şeyler de vardır hayatım,

Büyüklerimiz ne demişlerse iyi demişler

Eşeğini sağlam

kazığa bağla

TA H ÎR YA M A N

Milyonluk otomobil sahibi bir adam, hırsızlara karşı önlem alarak, otomobilini iki buçuk liralık zincirle ağaca bağladı... Çalman otomobil say ıl ar mı n son yıllarda önemli Ölçüde artması üzerine, kendince

önlem alan milyonluk otomobil sahibi, iki buçuk liralık zincirle arabasını ağaca bağladıktan sonra geceyi nasıl rahat geçirdiğini bize şöyle anlattı: “ — Otomobilimde alarm denen alet yok. Olsa da ne yazar ki, adam aklına koydu mu yine arabanın camını kırar çalar otomobili. Geçenlerde bir arkadaşımın son model milyonluk otomobüi çalındı. Alarmından tutun da içinde hırsızlara karşı her önlem alınmıştı. Bütün bunlara karşı yine otomobili çalındı. Ben bütün bunlan bildiğimden, hırsızı güldürmek için, milyonluk otomobilimi, iki buçuk liralık zincirle bağladım. Adam otomobili çalmaya gelecek, zincirle bağlı olduğunu görünce vazgeçecek, “ Bunda bir bit yeniği var. Adam milyonluk arabasını zincirle bağlamış, deli mi ne” diye düşünecek ve gülüp geçecek. Benim de böylece arabam çalınmayacak.”

Siz de hayatta htr sey olun

SUAVIS U A L P

fâöMApt: ¿eme

M4Q3N <500 LİRAA UÍNT MALI BİR SİGARALIK AIMŞ..

AMA RAHATLAMAK İSTİ­

YORSAN 6EL BENİMLE.

HADİ VE ONU

KAFASINA

f

VU R

T

PATLAT

f

Hayat akıp giderken ve yollar uzarken neden hayatta birşey olmak istememekte ısrar ediyor­ sun Necmi?. Bak, herkes hayatta birşey oluyor. Ömrün bitmeyen çilesi doluyor.

Bu şiirsel başlangıçtan sonra gelelim hayatta ne olacağımıza. Zamanımızda hayat eski hayat değil. Hayat zor. Ondan olacak bakın insanlar ha­ yatta ne biçimlere giriyorlar. Ve kesinkez unvan­ larının başına bir hayat sözcüğü koyuyorlar...

• HAYAT KADINI

Ev kadını deyiminin bi­ raz daha serbesti ve bil­ hassa geceleri çalışmak zorunda olan kadınların her türlü hayatla kucak kucağa olmalarından do­ layı kendilerine verdikleri Hayat Kadını deyimi onla­ ra karşı eskiden kullanılan küçültücü deyim lerden^P^ daha yumuşak geliyor. Hayat kadınları hayatlarını hayata vermiş kadınlar olup gene de bu hayattan kurtulmayı neden

isterler anlamadım...

H AYAT ERKEĞİ

Bunıar da bildiğimiz erkeklerin davranışları dı­ şında ve biraz hötöröfçe durumlarla hayata alış­ mış olan erkek tipleridir. Hayat erkeklerinin nor­ mal erkeklere karşın kendi cinslerine “ hayatım” diye hitap etmeleri doğrusu erkeklik için biraz ters düşmektedir ayol...

Taha Toros Arşivi

V

Referanslar

Benzer Belgeler

Yine de yeterince gelişmiş bir derin öğrenme yazılımının za- man ve mekân sezgilerimizi sandığımızdan çok daha mükemmel şekilde modelleyerek, homotopi tipleri kuramı

Başbakan Sayın Demirel’in de dediği gibi, Türkiye, Rusya müstesna, komşularının kendisinden çekinmeleri lâzım gelecek kadar büyük devlet ve büyük

Hattâ her tarafı kahramanlıklar ve zaferler hatıratı ile dolu olan mübarek toprakları bu sefer dikkatle gezeyim ve heyecanla tetebbü ede­ yim ile bir büyük

Mağazası Galatasaray ha­ nının altında, mahallebici dükkânının yanındaydı.. Kostüm tayör dikmede meharetiyle

metli talebelerim tarafın­ dan 9 ekimde tertibedilen jübilem, ses sanatkârı Ha­ miyet Yüceses’ in mazere­. tine binaen 18

«Aile, cemiyetlerin en küçüğü, fakat en canlısı­ dır. Aile cemiyeti, millî cemiyetin temelidir. Aile ne kadar kuvvetli olursa, millet de o kadar kudretli

Bu takdir ve alâkayı sadece bir musiki m uvaffakiyeti olarak kabul etmek, sanatı çok kolaya almak ve Neclâ İz'e karşı lüzumsuz bir takdir ve iltimas etmek

Üretimi yapılan kompozit numunelerin mikro yapı incelemeleri, Necmettin Erbakan Üniversitesi Malzeme Laboratuvarı’nda bulunan Hitachi-SU 1510 marka SEM cihazıyla ve