tí
2r
---
---Musiki âlemimizden...
H
ayatını musikiye adamış kişilerden biirdir Arif Sami To- ker. Yüzlerce beste yapmış, yüzlerce öğrenci yetiştirmiş, musiki uğruna yurdu bir baştan bir başa gezip dolaşmış, sayısını kendi sinin bile unuttuğu plâklar doldur muş bir insandır. Ve bütün bunları yaparken de musikiyi daima ön plân da tutmuş, maddiyatı ise her zaman geri plâna atmıştır. İşte bu yüzden dir ki, herkesin bir-iki yılın içinde günün moda deyimiyle «köşeyi dön düğü» bir zamanda o bu âlemin için de kırk yılını aşmış iken bir emekli maaşıyla geçimini sağlamaya çalı şırken ekmeğini taştan çıkarmaya gayret etmektedir.
Arif Sami Toker, ses sanatkârıdır, udidir, bestekârdır ve hocadır. Ve bütün bu mevkilere pek genç bir yaş ta erişebilecek yeteneği göstermiş bir kişidir de. Semt arkadaşım ve sı nıf arkadaşım olduğu için onun bu hizmetlerini yakinen görmüş olma nın verdiği rahatlıkla bunu söyleye bilirim.
Asıl adı Sami'dir. Arif ise göbekadı. Dedesi, Hafız Sami'nin hayranı oldu ğun, sesinin ona benzemesi dileği ile ona Sami adını vermiştir. Sıhhiye subaylığından ayrılma ve İstiklâl Ma dalyası ile taltif edilmiş bir babanın oğlu olarak 14 Nisan 1926 günü Geli bolu'da doğmuştu. Sonra, pek küçük yaştayken ailesiyle birlikte İstanbul'a gelerek Sultanahmet semtine yerleş mişlerdi. İlk öğrenimini Mahmudpaşa Birinci llkokul’da yapmış, daha sonra öğrenimini Cağaloğlu Erkek Ortaoku lunda sürdürmüş; Sultanahmet Tica ret Lisesi’ne giderken de sesinin gü zelliğiyle öğretmenlerinin dikkatini çektiğinden Sadeddin Kaynak ve Ha fız Kemal Batanay gibi değerli hoca lardan da meşk etmişti.
Hayata Merkez Bankası’nda memu riyet ile atılmış bu arada Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne de devama baş lamıştı. Kemani Emin Ongan, bu öğ rencisindeki büyük musiki yeteneğini farkederek kendisini İstanbul Kon servatuarına götürmüş ve yapılan sı navdan sonra İstanbul Konservatu arı Türk Musikisi İcra Heyetine kabul edilmişti (1942).
Santurî Ziya Bey, Ali Rıza Şengel, Dürrü Turan, Kemal Niyazi Seyhun, Kemal Emin Bara, Sadi Işılay, Bur- haneddin Ökte, İzzettin Ökte, Vecdi Seyhun, Gavsi Baykara, Hadiye Ö- tügen gibi yıllanmış büyük ustaların yanında henüz onsekız yaşındaki körpe bir sanatçının yeralması bü yük bir olaydı. Arif Sami işte bu ola yın kahramanı olmuştu.
Bu büyük ustalar yalnız onun mes lek arkadaşları olmakla kalmamış lar onun ayni zamanda hocaları da olmuşlardı. Arif Sami bu büyük us taların her birinden bir şeyler, çok şeyler kapmıştı.
İçini kaplayan engin musiki aşkı bir pınar gibi çağlıyordu. Pek genç bir yaşta içinden kopup çağlayan bu duyguları notaya dökerek henüz on- sekiz yaşında ilk bestesini; «Aşk yo lunda avareyken, harap oldum yâr elinden»i vermişti. Bu pınar bundan
ARİF SAMİ
TOKER
Hazırlayan: Cem ATABEYOĞLU
Sevildim sanma, coşup aldanma
Kadına kanma, o bir yalandır;
Sever aldatır, güler atlatır,
Tanımaz hatır, o ne yamandır.
Çiçektir adsız, kuştur kanatsız
Uzakta yıldız, kalpte volkandır
Sever aldatır, güler atlatır,
Tanımaz hatır, o ne yamandır.
Bir içim sudur, sinsi pusudur.
Aşk uykusudur, öp de uyandır.
Sever aldatır, güler atlatır,
Tanımaz hatır, o ne yamandır.
sonra durup dinlenmek bilmeden çağlayıp akocaktı...
Arif Sami Toker, ondokuzuna geldi ğinde hocalığa başlamıştı. Bu yol daki ilk durağı Eminönü Halkevi ol muştu. Halkevlerinde Türk musikisi, onun Eminönü Halkevinde başlattığı çalışmalarla girmişti. Ve ayni yıl Arif Sami Toker, 180 kişiden oluşan ilk topluluğunu Eminönü Halkevinde sahneye çıkarmıştı. Başarısı mutlak tı.
Ve o yıl kendisi de profesyonel ça lışmalarına başlamış, Tepebaşı ga zinosunda sahnelere ilk adımını at mıştı. Değişik bir ses, değişik bir üs lûba sahip bu genç sanatçı derhal tutulmuştu sahnelerimizde. Bu sıra da Safiye Ayla da ona büyük des tek olmuştu. Tepebaşı Gazinosundan kendi programa çıktığı meşhur Kris tal Gazinosuna aldırmıştı genç sa- natçıçyı.
Takvimler 1950 yılın gösterirken Arif Sami Toker İstanbul Radyosu’na gir di. İstanbul Radyosu o yıl faaliyete geçerken genç sanatçı bu yeni rad yomuzun da ilk elemanlarından biri olmuştu.
Sonra yıllar birbirini kovalamıştı. 1952 yılında ilk kez büyük bir Türki ye turuna çıkarak çeşitli illerde kon serler vermiş ve Türk musikisinin Ev liya Çelebisi olmak sıfatına işte bu yıllarda erişmişti. 1954 yılında İse İzmir Radyosuna müzik şefi olarak bu gezginci yaşamına dur demişti. Oradan 415 lira maaşla Ankara Radyosu'na müzik şefi atanmıştı. Ancak bu parayla o zaman dahi ge çinebilmesine imkân olmadığından bu görevi kabul etmemiş, kadrolu sa natçı olarak konserlere çıkmakla ye tinmişti. Bu arada verdiği özel ders ler, açtığı sürekli kurslarla sayısız öğrenci yetiştirmiş, daha sonra da İstanbul Radyosu'nda memuriyet hayatını noktalamıştı.
Ne yaptıysa, yüreğinde çağlayan o engin musiki aşkı uğruna yapmıştı Arif Sami Toker. Gecede binlerce li ra kazanan öğrenciler yetiştirmesi ne rağmen kendisinin yüzlerce lira aylıkla çalışması dahi onu mutsuz etmemişti.
Bugün de sahnelerde gecede onbin- lerce lira kazanan öğrencileri varken mütevazı bir emekli aylığı ile geçin meye çalışmak ona ağır gelmiyor da yıllarını verdiği radyonun ve hele TRT televizyonunun kendisini bir türlü ha tırlamaması haklı olarak gücüne gi diyor. Fakat yine de kimselere, en eski ve en yakın arkadaşlarına dahi bu konuda birşey söylemiyor Arif Sami.
Radyolarda, televizyonda onun bir birinden güzel besteleri çalınıyor, söyleniyor. Nedim'den bestelediği «Erişti nevbahar eyyâmı, açıldı gül-i gülşen», Faruk Nafiz'den bestelediği «Gam çekme güzel, n'olsa baharın sonu yazdır», Fahreddin Ünal’ın şii rinden bestelediği «Sevildim sanma, coşup aldanma», Muhyiddin Raif Yengin’den bestelediği «Ben derdi me hiç çâre bulmam sâki», Süley man Nazif’in bir şiirinden besteledi ği «Çıksam şu dağların yücelerine», onun sayısını kendisinin bile bilme diği yüzlerce bestesinden ilk akla gelenler oluyor.
25
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi