• Sonuç bulunamadı

74 yaşındaki Aziz Nesin aşık olmayı yaşamın bir kuralı olarak görüyor:Sık sık sevgili değiştiriyorum

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "74 yaşındaki Aziz Nesin aşık olmayı yaşamın bir kuralı olarak görüyor:Sık sık sevgili değiştiriyorum"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Duygu ASENA, Aziz NESİN ile konuştu:

‘Sık sık sevgili

değiştiriyorum9

*7 A yaşındaki Aziz N esin’le içki sofrasında, X *1 yolculukta, panelde, sohbetlerde birlikte oldum. Onunla beraber olmak çok keyifli, çok hoş

b ir duygu. Ancak b ir dezavantajı da var... Onun yanında kendinizi yaşlı hissediyorsunuz. Onun kadar çok içem iyor, onun kadar çok yazamıyor, onun kadar dansedemıyor, onun kadar yorulmadan

konuşamıyorsunuz. O hep genç, hep canlı.

(2)

DUYGU ASENA

yazıyor

74 yaşındaki Aziz

Nesin aşık olmayı

yaşamın bir kuralı

olarak görüyor

‘ Sksık

9

değiştiriyorum

74

yaşındaki Aziz N esin’le içki sofrasında,

yolculukta, panelde, sohbetlerde birlikte oldum.

Onunla beraber olmak çok keyifli, çok hoş bir

duygu. Ancak bir dezavantajı da var... Onun

yanında kendinizi yaşlı hissediyorsunuz. Onun

kadar çok içemiyor, onun kadar çok yazamıyor,

onun kadar dansedemiyor, onun kadar

yorulmadan konuşamıyorsunuz. O hep genç, hep

canlı, hep cesur, hep âşık. Siz böyle

olamıyorsunuz... Aziz N esin’i sevin sevmeyin,

düşüncelerine katılın katılmayın, onu tarif ed ecek

üç sözcük var ve buna kimsenin itirazı olamaz: “ O

gerçek bir aydın ”

• A

“ Hâlâ âşık oluyorum, niye olmayayım! İnsanlar

yaşıyorsa kesinlikle âşık olacaklardır. Olunmaz­

sa anormallik var demektir. Doksan yaşında bir

adam da âşık olabilir. Olmuyorsa insanlıktan çık- ^

ma durumu vardır”

Yayınlanmış 85 tane kitabınız var Aziz bey, bunları kaç yılda yazdınız?

B

ENİM ilk kitabım 41 yaşında çıktı,

demek ki şimdi 74 yaşında olduğu­ ma göre ne olmuş, otuzdört yılda yazmı­ şım

Biraz geç başlamışsınız değil mi?

E

VET, askerdim, askerken de yazı­

yordum ama kitabım çıkmamıştı. As­ kerlikten ayrıldıktan epey sonra, kitabım 1955'de falan çıktı.

Süregelen bir tartışma var yazın dünyasında, edebiyatçı olmak ya da ol­ mamak. Kim edebiyatçıdır Aziz bey? Her yazı yazan insana yazar denir mi?

Y

AZICI ile yazarı ayırmak gerekiyor.

Yazıcı başka yazar başka. Bir de her yazı yazana yazar denir mi, yazımcı yazar var, gazeteci yazar var. Edebiyat için eskiden şöyle söylerlerdi, edebiyat edep kelimesinden türetilmiştir, ahlak, öğreticilik ağır basar filan. Onun için ede­ biyatçı nedir tam anlatamayacağım ama, okuyanda coşku, estetik beğeni uyandı- rabilen yapıtlar diye söyleyebilirim Bu­ nun içine her şey girer Herkesin özel ka­ nısına göre ayrı bir edebiyat olabilir.

Siz şiir de yazıyorsunuz. Üç tane şi­ ir kitabınız var. Ama çok eleştirildi şi­ irleriniz. Oysa özellikle gençler çok be­ ğeniyorlar, hiç olmazsa okuduğumu­ zu anlıyoruz diyorlar. Neden sizi bu ka­ dar eleştirdiler şiir konusunda?

OK ilginçtir bu. Benim kitaplarımın

üzerine hiçbir eleştiri yoktur. Üç şi­ ir kitabını çıkarırsak eğer 82 kitabın üze­ rine eleştiri yazılmış değildir. Eleştirmen­ lerin bir kısmı beni yok sayıyor edebiyat­ ta. Şiir de yazsam, oyun da, hikaye de yazsam saymıyor. Ama kendi akıllarına göre, ben çok kötü birşey yapmışsam, ya da yanlış yazmışsam, hemen hazır bek­ liyorlar, pusuda, hemen saldırıyorlar. Be­ nim şiirlerimi de beğenilmeyecek bir şiir olarak gördükleri için, fırsat bilip hemen saldıranlar oldu. Yani Karadeniz'li kalfa ne kadar mimarsa, Aziz Nesin de işte o kadar şair. Ağır bir yergi. Tabii ben de be­ nim aleyhime yazılanları hemen kitabıma alırım, onları ebedileştirmek istiyorum, sonsuza havale ediyorum.

Gerçekten sizin tüm eleştirileri alıp kitaplarınızın arkasına koyarsınız, ne­ den yapıyorsunuz bunu?

E

ORTAYA çıksın yanı, ak koyun

■ kara koyun belli olsun. Ben ger­ çekten Karadeniz kalfası ne kadar m i­ marsa o kadar şair miyim, yoksa bunu söyleyen insanın nasıl bir ard niyeti ya da yanlış beğenisi var, bu da ortaya çıksın diye bunları koyuyorum. Şiir kitabımın özellikle önüne koydum, işte böyle, ha­ zırda böyle bekliyorlar.

Neden böyle yapıyorlar acaba?

B

UNUN niye böyle olduğunu ben

söylemek istemiyorum Pek çoğu benim kitaplarımın belki hiçbirini okuma­ mıştır. Gülmece yazını Marko Paşa’ya ka­ dar çok havadan sudan, temeli olmayan, estetik değeri olmayan bir türdü. 1946’da Marko Paşa’yı çıkarana kadar Fransız burjuva gülütünün aktarması, taklidiydi ilk kez yerliyi biz yaptık gülmecede. Onun ıcin gülmece hafife alınıyor, edebiyat sa­ yılmıyor O kadar edebiyat sayılmazdı ki. gülmece yazarları kendi adlarıyla yaz­ mazlardı. Başka nedenler de var tabii. Başka söylemek istemediğim nedenler var, siyasal nedenler var. Benim Türki­ ye'deki siyasal durumum çok grafikler çizmiştir Ben BabIali'ye 1944’de profes­ yonel yazar olarak girdim. Tan Gazete- si'ni 46 da hükümet yıktırttıktan sonra adı sanı anılmayan bir yazar oldum Hiçbir gazetede iş bulamadım.

Politik düşünceleriniz nedeniyle mi?

P

OLİTİK düşüncelerimiz ve gazete­

nin yıkılması nedeniyle. Yalnız iş vermemek değil, eski arkadaşlar, gaze­ teciler filan selam vermezlerdi. Öyle bir

dönem yaşandı Bu yalnız gülmeceler- de değil. "Böyle Gelmiş Böyle Gitmez" için de yapıldı Solcu eleştirmenler genel­ likle benim arkadaşlarım, birlikte cezae­ vinde yatmışız, filan, onlar da yazmıyor­ lar Onun nedeni çok daha başka herhal­ de. Fakat bereket versin dişlerinin kırıla­ cağı kadar sert bir bedenim olduğu için daha fazla ileriye gidemiyorlar.

Siz çok sattığınız halde listelere de pek girmezsiniz. Mesela Adam Yayın­ cılıkla konuştum, "Nah Kalkınırız" korkunç satıyormuş, ama bir yerde adı çıjonıyor.

Ç

IKMAZ. Bir örnek vereyim, bir der-

giden Adam Yayıncılık'a açıp soru­ yorlar en çok satan kitaplarınız hangile­ ridir diye. Memet Fuat da şunlar şunlar diyor ama Azız Nesin yok Sonra bana açıp sordular, sizin kitaplarınız satmıyor mu diye, ben de gittim Nazar'a dedim ki. yahu böyle böyle, benim kitabım az sa­ tan kitaplardan mı, yoo, dedi, çok satıyor. E, peki niçin adım söylenmemiş? E de­ di. söylenmez senin adın, o zaten çok sa­ tıyor, söylenmez. O da böyle bir olay.

“ V

I A ŞIM D A N ötürü sık sık

değişiyor sevgililerim. Benim

uyuşmam çok zor tabii.

Deneyimlerim beğenimi zor

kılıyor. Karşımdaki insanın beni

beğenmesi de zor. Onun için

sevgililerim sık sık değişiyor”

Geçtiğimiz aylarda Zaman Gazetesi aleyhinize yayın yaptı, vakfında kendi gibi zararlı çocuklar yetiştiriyor dedi. Bu saldırıları nasıl karşılıyorsunuz? Yoksa onlara da aldırmıyor musunuz?

P

EK aldırmıyorum, çünkü sanıyorum

ki onlar bu konunun gürültü patırtı yaratmasını istiyorlar. Ama bu kez avu­ katım onları mahkemeye verecek.

O vakfı kurmaktaki amacınız ne. her­ halde komünist yetiştirmek değil...

K

OMÜNİST yetiştirmek filan gibi bir

niyetim yok. Bir insanın kazandığı bütün parayı hiç tanımadığı çocuklar için harcamasını anlamıyorlar. Bugün için ay­ da on milyon lira harcanıyor. Çok alçak gönüllü bir yaşam sürdürüyorum, her ay çocuklar için gittikçe artan bu parayı har­ cıyorum. Şimdi, ne biçim bir insan bu? Bunun nedenini arıyorlar Vergi kaçır­ mak için diyorlardı, sosyalist ülkelerdeki paralarım getirsin diye diyorlardı. Şimdi ben dinsiz olduğumu ilan edince büsbü­ tün şaşırdılar. E, bu adam cennete git­ mek için de yapmıyor bunu, niçin yapa­ cak filan. E. komünist yetiştirecek. Hal­ buki komünist yetiştirmek diye bir olay ol­ maz. insan komünist, faşist yetiştirmez. İnsan yetiştirilir, o komünist olur, faşist olur, liberal, demokrat olur. Önemli olan, insanın insan olarak yetişmesidir, buna

çalışıyoruz, pek de büyük başarı kazana mıyoruz doğrusu Çocuklar karakterleri oluşmuş, kemikleşmiş olarak gelirlerse, onları değiştirmek, geldikleri topluluğun kötü yanlarını silmek çok zor oluyor. Şu anda üç tane üniversiteye giden çocu­ ğum var Şimdi 18 tane çocuğumuz var Başlarına bir pedagog koyamıyorum, ko­ yacağım pedagoga güvenemiyorum Bü­ yük paramız yok, zar zor yetişiyor bu on milyon lira.

Aziz bey, milyonlardan söz edince aklıma geldi, sizin için cimri derler, doğru mudur bu?

C

İMRİ lafı benim hoşuma gidiyor, ba­ yılıyorum O cimri diyenlerle biz 10-15 kişi ziyafete gideriz, hiçbiri para vermez, ben veririm Ben çok tutumlu­ yum, onun için cimri lafını kendim çıkar­ dım Ama kendime son derece cimriyim- dir. Her şeyi çok iyi kullanırım, gazino, ge­ ce kulübü gibi yerlere gitmem Ama gi­ dersem dedir takım insanlar gibi hesap pusulasını didik didik aramam Bir insan kazandığı ayda on milyon lirayı tanıma­ dığı insanların iyi yaşaması için veriyor­ sa. bu cimrilik değildir. Zaten has yazar­ lar genellikle cimri olmazlar, cimri insan­ lardan iyi şair, iyi yazar çıkmaz.

Aziz bey, siz Kenan Evren in dave­ tine de gitmediniz, onunla bir mahke­ meniz mi vardı?

0/1

yılıydı galiba, Aydınlar Dilekçesi O “ adıyla bir dilekçe verdik. 12 Ey- lül'ün Türkiye'ye getirdiği antidemokra­ tik yasal uygulamalara karşı geldik. 58 ar­ kadaş için dava açıldı ve askeri mahke­ mede aklandık Bizim mahkememiz sü­ rerken, Kenan Evren televizyonda ve rad­ yoda imzalayanların vatan haini oldukla­ rını söyledi Tabii bunu yanıtsız bırakmak olmazdı. O kabul etmek demektir. Biz tam tersi vatanımızı çok sevdiğimiz için yazdık. Davada da aklanınca ben dava açtım Cumhurbaşkanı için. Cumhurbaş­ kanlarına ceza davası açılamıyor. Ama tazminat davası açılabilir düşüncesindey- dik biz. açtık davayı, mahkeme reddetti, üst mahkemeye başvurduk, o da reddet- . Başvuracağımız başka adli makam kal­ mayınca bize Avrupa Konseyi’ne başvu­ ru hakkı doğdu. Ama Türkiye Avrupa Konseyi'ne 1987’de girdi. Oysa o laf 85’de söylenmişti Ben şimdi bekliyo­ rum diliyorum ki Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrılır Evren, dilekçemiz hazır, ayrılır ay­ rılmaz hemen dava açacağız, tazminat davası. Davete gitmedim çünkü bana va­ tan haini diyen kim olursa olsun elini sık­ mak istemem.

Aziz bey, bu yaşama sevincinizi, sağ­ lığınızı. dinamizminizi neye borçlusu­ nuz?

P

EK neşeli değilim aslında Sevdiğim

insanlarla yanyana olursam neşeli oluyorum Çevresini güldüren, eğlendi­ ren bir insan değilim yani. Bir de bazen ben deli miyim diyorum, başıma sürekli işler açıyorum ve yorulmuyorum bu işler­ den, hep böyleyim. iki insan kavga edi­ yor. mutlaka dayak yiyenden yana olu­ yorum. Toplumun her olayında böyle. Ba­ zı olaylar var karışmadan duruyorum, is­ tiyorum ki ona birisi karışsın, bakıyorum Kimse karışmıyor, ben karışıyorum. Ay-, dınlar Dilekçesi zamanında da çıldıracak? gibi oluyordum, nasıl olur, nasıl susulur diye Geceleri uyuyamıyordum, inme in­ di bana. Mesela nüfus sayımlarında bizi eve sokuyorlar, kümese girer gibi kış kış Bunun saçmalığının farkına vardım. Hiçbir Türk aydını "beni eve sokmaya ne hakkın var, girmeyeceğim" demiyor Şimdi benim kafamı bu çok meşgul edi­ yor. Bunun yasal dayanağını arayıp b u f lacağım. Başvuralım kaldırsınlar bu ya­ sağı. Şayet kaldırmazlarsa, diyeceğim k i l ben nüfus sayımı kanununu tanımıyo­ rum, Taksim anıtında, falan saatte ara­ baya binip bekleyeceğim orda. Şimdi bu benim işim değil aslında, ama dayana­ mıyorum bu akılsızlığa Başka dayana­ madığını şey, bu üç askeri darbeyle ken­ dilerine yasal gerekçe buldular. Silahlı Kuvvetler iç Hizmetler Yasası'nın 35. maddesi şöyle söylüyor: Türkiye Cumhu­ riyetini korumak ve kollamak görevi or­ dunundur. Bu maddeye dayanarak aske­ ri darbe yapıyorlar. Korumak ve kollamak hükümet darbesi yapmak demek midir? Değildir diye şimdi bir girişimde bulunu­ yorum. Bunların yasal dayanaklarının ol­

madığını ortaya koyacağız. Bunun yara­ rı şu, bundan sonra dördüncü bir askeri darbe olacaksa, böyle bir yasal madde bulamayacaklar. Ama askerler darbe ya­ pacaksa başka gerekçeler bulunur

Bu kadar tepkisiz bir toplum oluşu­ muzu neye bağlıyorsunuz. Halkın ya­ rısı sizin gibi düşünüp protesto etse bir şeyler değişebilirdi.

Y

ARISI değil, yüzde biri düşünse O

tepkisiz olmak değil. Korkudan Korkmak diye bir kitapta bunları anlatma­ ya çalıştım. Türk toplumu değişik sistem­ lerin, baskısıyla korkudan korkar hale ge­ tirilmiş. Yani nörotik bir korku. Aslında korkacak hiçbir şey olmadığı halde, kendi içine sinmiş olan korkudan korkar hale gelmiş. Erkek karısından, kadın kocasın­ dan, çocuk babasından, öğretmeninden, herkes birbirinden korkuyor. Bu kapita­ lizmin. artı OsmanlIların despotizminin yarattığı korku, artı geleneklerin, İslam di­ ninin, toprağa bağlı yaşama düzeninin yarattığı bir korku Bütün bu korkular ka­ lıtım olarak kuşaktan kuşağa geçiyor Binde bir olsaydık bu toplum buraya gel­ mezdi. 12 Eylül, üniversite tıss yok. Taa 1402'likler atılıncaya kadar, işçi sınıfı, ay­ dınlar, basın sustu. Her gazete kapandık­ ça öbüı gazete tiraj alacağım diye sevin­ di. aynı akibet kendi başına geldi. Buna karşılık bu korkaklığı yırtan yürekli insan­ lar hiç yok değil. Ama bu da örgütsel ol­ muyor.

Sizin Nah Kalkınırız kitabınızı bazı okurlar istemeye utanıyormuş nah la­ fı yüzünden, oysa biz çok küfürbaz bir toplumuzdur Bir de nah kelimesi ya­ bancı dillere nasıl çevriliyor?..

İ

ÇTENSİZLİK... Nah kelimesi çok kul­

lanılan bir söz ama ayıp geliyor. Ve sö­ zün ayıbı olacağını ben sanmıyorum Ayıp olan söz değildir, o söz, bir eşyanın ya da bir kavramın adıdır. Eğer o eşya, o kavram, o hareket varsa ayıp olan odur. Onu simgeleyen sözcük ayıp olamaz. Nah başka dile çevrilemiyor tabii. O da dilimizin zenginliğini ve renkliliğim gös­ teriyor.

Aziz bey hatırlıyor musunuz, Hollan­ da’da feminstleri kızdırmıştınız. Hafif alaylı bir konuşma yapmıştınız. Her şeyle ilgilisiniz de bu kadın konusuy­ la hiç ilgilenmediniz galiba?

Aşkı

hatırlatıyorum

A

ZİZ Nesine "Hâlâ âşık.oluyor musunuz?’ diye sorduğum sani yede pişman oldum, hatta utandım "Evet tabii oluyorum, niye olmayayım’' yanıtını duyduğumda sorumdan ötürü duyduğum pişman lık son noktasına ulaşmıştı. Kırk yaşında ilk gençlik yıllarından daha heyecanlı aşklar yaşayan ben. insanın yetmişinde değişebileceğini na- •al düşünebilirdim ki? Nesin, sürdürüyordu konuşmasını: İnsan yaşı ■..orsa, âşık olacaktır Olunmazsa anormallik var demektir İnsan dok saıı yaşında da âşık olmalıdır, olmuyorsa insanlıktan çıkmış demektir

A

Z İZ Nesin niçin bu denli canlı, bu denli üretken, bu denli ya­ şam dolu ve canlı? Çünkü seviyor, çünkü âşık oluyor. Aşkları tek taraflı biterse üzülüyor. İki taraflı biterse, "ne yapalım canım, bitiyorsa da bitiyor" demesini bilip, yeni aşklara koşuyor. Aziz Nesin işte bunun için böylesine sorumlu, böylesine üretken

E

N İS Batur da Kadınca Dergisi’ne "aşk bir çeşit cinnet geçirmektir" diyordu. İlginç bir yaklaşım, belki de doğru. Ama bu cinnet değil midir ki insanı güzelleştiren, bakışlarını değiştiren, canlandıran Ve o cinnet geçince nasıl sönüyor bakışlar nasıl çöküyor omuzlar, nasıl tem­ belleşiyor insan? Bir telefonla sıcacık yatağından kalkıp, kilometreler­ ce yol giden insan, işte o cinnet geçince mutfağa gidip ekmek almaya bile üşenir olmuyor mu’

H

A N I Laz’a sormuşlar, "güzel mi olmak isterdin, aptal mı?” d i­ ye. o da. "güzelluk geçicidur da" demiş ya Ben razıyım bu ge çici cinnetlere ve bu geçici cinnetlerin yaşattığı çılgınlıklara, hazlara. gü­ zelliklere. İşte bu nedenle sevgisiz birliktelikleri ısrarla sürdürenleri ak­ lım alınıyor, çekip gitme cesareti olmayanlara şaşıyorum, her bitişin yeni bir başlangıca yol açacağını bilmeyenlere inanamıyorum Aşksız. sevgisiz, heyecansız nasıl yaşanır?

B

e l k i sizi sıkıntıya sokar, belki de harekete geçmenize neden olur. Bir önerim var: şimdi bu boş boş oturduğunuz Pazar günü, gözü nüzü kapatın ve aşk durumunuzu düşünün Aşık mısınız, seviyor mu sunuz, yalnız mısınız, heyecanlı mısınız? İyice bir düşünün, durum mu hasebesi yapın ve derhal harekete geçin. Ve eğer âşıksanız, hemen ona telefon edin, yanınızdaysa dudaklarına hararetli biı öpücük ko n ­ durun. Aşk büyük bir nimettir, elden kaçıp gidiverir, yakalamışken oııün değerini bilin ve kaçırmamaya bakın

G

A Z E T E M İZ D E K İ erkek yazarlar arada bir aşk konusuna deği­ niyorlar mı bilmiyorum ama. ben bir kadınım ve aşka âşığım. Onlar bunu yazmıyorlarsa, ben bir hatırlatayım dedim

T

AMAM, erkekleri ilgilendirmek için savaşım vermek gerekiyor. Mesela Can Yücel’in söylediği sözde gerçek payı var.

Karı kuvvetleri diyor, o mu?

H

AYIR, işte kimler feminist oluyor, hangi kadınlar feminist oluyor? Çirkin kadınlar mı demek istiyorsu­ nuz?

Y

ALNIZ çirkin kadınlar değil tabii. Her kadının sorunu vardır. Bunu aş­ mak gerekiyor. Mesela gülmece yazar­ larının, komedyenlerin yaşamlarını araş­ tırırsanız, aşağılık duygusu bulursunuz. Bu duygu onları gülmececiliğe yöneltir. Bunu aştıkları zaman, o insanlar büyük gülmececi olur Acı, onu gülmececi ya­ par, alaycılıkla gülmececi olunmaz. Bu alaycılığı, aşağılık duygusunu aşarsa ola­ bilir Kadın haklarını arayanların da böy­ le bir normal yaşamı yaşayamama acısı var. Kadınların bir kısmı mutsuzluğunun farkında bile değil, onlar feminist oluyor­ lar Bu mutsuzluğun farkına vardıkları za­ man ondan kurtuluş yolu aramalılar. Er­ keği karşısına alarak değil, erkekle be­ raber bu hareketin yapılmasından yana­ yım.

Aziz bey. aşk konusunda ne düşü­ nüyorsunuz. nâlâ âşık oluyor musu­ nuz?

E

VET tabii oluyorum, niye olmaya­ yım?

Doğru ya... Sık sık mı oluyorsunuz, yoksa uzun mu sürüyor?

İMDİ efendim, ben demin dedim ki, kadın ve erkek bir bütün olarak in­ sandır Onun için her yaşta mutlaka ka­ dının erkeğe, erkeğin kadına gereksini­ mi var insanlar yaşıyorsa, kesinlikle aşık olacaklardır. Olmaları gerekir. Olunmaz­ sa anormallik var demektir. Doksan ya­ şında bir adam da aşık olabilir, niçin ol­ masın? Mutlaka olmalıdır, olmuyorsa in­ sanlıktan çıkma durumu vardır. Ben ta­ bii insan olmak istiyorum. Bunun için de bir kadına gereksinme duyuyorum

Sık sık değiştiriyor musunuz sevgi­ lilerinizi?

Y

AŞIMDAN ötürü sık sık değişi­ yor.

; ''" „ V

V z IM R I lafı benim hoşuma

gidiyor, bayılıyorum. O cimri

diyenlerle biz 10-15 kişi ziyafete

gideriz, hiçbiri para vermez, ben

veririm. Ben çok tutum luyum ,

onun için cimri lafını kendim

çıkardım ”

İ

LGİLENDİM, feminist hareketleriyle de ilgilendim. Orada da dedim kı. ben feminist değilim ama karşı da değilim Feministler de demokratik eylemlerde görev alıyorlar, bu bakımdan bu hareke­ te karşı değilim.

Niçin feminist değilsiniz, mademki dem okratik bir hareket?

B

EN erkeğ n ve kadının tek başına in­

san olduğuna inanmıyorum Erkek­ le kadın birleştikleri zaman ancak insan olabilirler. O zaman insan haklarını dü­ şünmek gerekiyor, nerede olursa olsun o ülkede kadınların hakkı yoksa, erkek­ lerin de hakkı yoktur. Onun için kadınla erkeğin elele vererek insan haklarını ko­ ruması gerekiyor. Kadın hakları demek Kadını erkekten ayrı görmek demektir Oysa insan bir bütündür. A, kadınlar da­ ha çok eziliyor, tamam bu doğrudur, ta­ rih boyunca, her toplumda bu böyle. Bu­ nu önlemenin yolu kadınların kendi hak­ larını almak için başlıbaşına savaşmala­ rı değil, o zaman insanları ayırırız. Ama erkekler durumdan memnun, on­ lar hiç ilgilenmediği için kadınlar ken­ di hakları için savaşmak zorunda kal­ dılar. Üstelik kadınlar bilinçsiz bırakıl­ dıkları için erkekle elele neyin savaşı­ nı vereceklerini bile bilm iyorlar ki.

Yaşınızdan ötürü mü sık değişiyor?

E

' BENİM uyuşmam çok zor tabii. ■ ■ Deneyimlerim, beğenim, beğen- nerrf zor. iki taraflı tabii, karşımdaki in­ sanın beni beğenmesi de zor. onun için sık sık değişiyor Bir de başka nedenler­ le

Herkes aşka bir yorum getiriyor, siz ne söylüyorsunuz aşk için?

B

İR toplantıda herkes aşkı anlatıyor. bir de köy muhtarı varmış, ona sor­ muşlar. demiş kı. bir delikanlı bir kıza vurulur, evlenmek ister, kızı vermezler­ se âşık olur." Aşk belki ulaşamamaktan doğan bir şey. Ama benim anladığım aşk bu değil. Benim anladığım aşk. bir kadın­ la erkeğin zamanı tam olarak bölüşme­ leri. Eğer insan bundan mutluluk duyu­ yorsa bu aşk demektir. Ne zaman zamanı bölüşmemeye başlarlarsa o aşk değildir Evlilik olabilir de aşk olamaz Aşkta in­ san zamanı hep birlikte yaşamak ister, bölüşmek ister

Ama bir süre sonra bitiveriyor Aziz bey, ne yapmak lazım bitmemesi için?

B

İTİRMEMEYE çalışacaksınız Biti-' yorsa da bitiyor, ne yapalım yanı? İki taraftan birden bitse çok güzel bir şey. pır tanesinden biterse felaKet oluyor.

Ben de diyorum ki, madem ki bitiyor, o zaman aşk yok, yalnızca bir sanı.

Y

OK ben inanıyorum, ben başarmış değilim. Ama öyle bir aşkın olabile­ ceğine inanıyorum. İnsanların 80 yaşına gelip de birbirinden ayrılmak istemedik­ lerine. zamanı bölüşmek istediklerine ma­ rn yorum

Hiç gördünüz mü böyle bir birlikte­ lik?

B

İRKAÇ tane gördüm Öyle anne ba­ banın çocukları kesinlikle iyi bir in­ san oluyorlar Eğer anne baba arasında sevgi yoksa, o çocuktan işte ya gülme­ ce yazarı oluvor ya da feminist.

E L E Ş T İR M E N L E R İN bir

kısmı beni yok sayıyor. Ama

kendi akıllarına göre kötü bir şey

yapmışsam ya da yanlış

yazmışsam hemen bekliyorlar

pusuda, hemen saldırıyorlar”

Aynı kadınla iki kez olmak üzere üç kez evlendiniz. 13 yıldır bekarsınız, ev­ liliğ i düşünmüyor musunuz?

E

VLİLİK düşünülmez ki, düşünülerek yapılacak bir iş değil ki. Evlilik dü­ şünerek olmaz, severek olur Sevmek de düşünerek olmaz, duygusal bir şeydir. Sonra benim özelliğim var tabii, yalnız benim özelliğim değil bütün yaşlıların özelliği, insan yaşlandıkça genç kadın se­ viyor.

Evet, ııeden böyle oluyor acaba?

B

İR defa kışkırtıcılık fazla oluyor do­ ğal olarak. Bir de hayatiyet, canlı­ lık var onda, ihtiyacı var genç kadına. Ve bütün yaşlı erkekler, baba numarasıyla bir makas alır, kızım, evladım falan der. içinde tabii başka şeyler var. Evlilik biraz zor. yaşlandıkça beğenmek, anlaşmak zor Karşındaki insanın da seni sevmesi zor

Peki bu genç kadın arzusu seks ha­ yatında bir problem çıkarmıyor mu?

E

VET, tabii Herhalde insan 50-60 ya­ şındaki gibi değil. O olabiliyor. Bir kısım ayrılık nedenleri de bu oluyor. Her zaman olmuyor ama bazen ae böyle olu­ yor. Senin sevginin ağırlık noktası, mer­ kezi bence seks, cinsel istek. Benim bir arkadaşımın çok nalet bir karısı vardı, ben de galiba belli ettim, bu kadınla nasıl otu­ ruyorsun filan gibi, bir gün. her karı ko­ ca arasında kimsenin bilmediği ayrı bir giz vardır" dedi. Bunu hiç unutmuyorum. Bakarsın 70 yaşında bir adamla otuz ya­ şında bir kadın var. ona insan dışardan bir fikir veremez. O yatağın içinde bir giz­ dir. yolda giderken bir gizdir, konuşurken gizdir, bilemezsin. Benim evlenmeye ni­ yetim var. yok yanlış şeyler Evlenmeye niyet olmak, karım bana baksın, çorba­ mı yapsın gibi bir şey. O. aşka bağlı, kar­ şılıklı isteklere bağlı bir olay

Birlikte yaşamak niyetiniz de yok de­ ğil mi?

S

U bakımdan yok. ben çok çalışırım. bu yüzden arkadaşlığımı sürdüremı- yo’rum. Karşımdaki kadına sevsem bile zamanımı ayıramıyorum, çok az zaman ayırabiliyorum O da benim kadar çalışan bir kadın olabilir, o da kendi zamanını ver­ miyor çalışıyor, böyle bir rastlantı olursa olur

Aziz bey, Türkiye’de sevdiğiniz ya­ zarlar var mı?

A

H, ne kadar isterdim olmasını, ne kadar çok isterdim Yem yazarlığa başladığım zaman seviyordum bir çokla­ rını. şimdi sevmiyorum Yazarlık tutku mesleği. O tutku insanı çok az iyi yapı­ yor. genellikle kötü yapıyor

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kapalı olmayı isteme (maskeler), açık olmayı istemenin tersi olarak kişinin iletişime girme cesaretini kırar." "Açık olmakla, mümkün varoluş olarak kendimi

İnsanın vejetaryen olduğuna dair görüş ve kanıt bildirilirken en büyük yanılma biyolojik sınıflandırma bilimi (taxonomy) ile beslenme tipine göre yapılan

Hükümetin kemer sıkma politikalar ına karşı düzenlenen eylemde "Genel Grev" çağrıları giderek daha yüksek sesle duyuluyordu.İngiltere Sendikalar Birli

En katı şeriat kurallarını egemen kılmak için mücadele eden bu güçler Suriye ve bölgede de ayn ı amaç için savaşmaktadır” diyen Özaydın, AKP Hükümeti’nin en kısa

İstanbul'da önce Orman Bakanlığı'na verilen 1000 dönümlük orman arazisi, Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafından rayiç bedel tespitleri yapt ırılarak özel şahıslara

EGIAD Girişimcilik projesi kapsamında Swissotelde düzenlenen Girişimcilik Zirvesinde projelerini sunan girişimciler, 5 Kasım Pazartesi günü bu kez dernek merkezinde

doğmuş, Bahriye mek­ tebinden mülâzım ola­ rak çıkmış, sonra İs­ tanbul Sanayii Nefise Mektebini de

Bunu bir örnekle açıklayalım: Kaçırılan, araba kazası geçiren ya· da cinsel saldırıya uğrayan bir çocuk, çeşitli korkular ve bunalımlar geliştirir.