KARMA
EKONOMİDE
PLANLAMA
Prof. Dr:. Orhan SEZGiN (*) Marmara Unlversltesl iktisadi idari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi
1- KARMA EKONOMİNİN
AYIRICI
NİTELİKLERİKarma ekonomi kavramı genellikle, kamu ve özel kesimin birlikte
bu-lunduğu kapitalist ekonomiler için kullanılır. Her iki kesimin birlikte çalıştı ğı ekonomilere aynı zamanda "yumuşatılmış kapitalist ekonomi" de
denil-mektedir. ·
-Ne var ki, karma ekonominin tanımı konusunda tartışmalar yakın za-manlara kadar süre gelmiştir. Çünkü karma ekonomi kavramı yalnızca iki kesimin birlikte işlediği ölçütünden haraketle tanımlanamaz. Zira bu tanım, aralarındaki büyük yapısal farklılıklara karşın, ABD ve Sovyetler Birliği'ni
de aynı pota içine sokar. Genellikle benimsenen bir görüşe göre, karma ekonomi kapitalist ekonomilerde devletin, teşebbüs eksikliğini doldurmak
amacıyla ekonomik hayata müdahale ettiği bir durumu belirtir. Daha açık anlatımıyla karma ekonomi, esas itibariyle kapitalist olup, yani üretim
araç-larında özel mülkiyeti, pazar sağlamak için teşebbüsler aras.nda serbest rekabeti ve kaynakların dağılımı yönünden de fiyat me~anizmasını kabul eden ancak, devletin ekonomiye para ve maliye politikasının dışında giri~
şimci olarak da müdahale edebileceğini benimseyen bir sistemdir(1 ).
Anlaşıldığı gibi, karma ekonomi yalnızca kamusal mal ve hizmetlerin
üretildiği değil, aynı zamanda kamunun özel kesime müdahalesine de izin veren bir sistemdir. Kısaca, kapitalist sistemin varlığını sürdürebilmesi için ülkede var olmayan koşulların devlet eliyle yaratılması karma ekonominin
başlıca amacıdır denebilir.
Bu tür ekonomilerin sosyalist ekonomilerden temel farkı, piyasa
me-kanizmasına dayalı olmalıdır. Kapitalist ekonpmilerden farkı ise, piyasa
ko-şulları altında faaliyet gösteren kamu kesimin varlığıdır.
Kapitalist karakterli karma ekonomide devletin ekonomiye müdahale-si düzene ilişkin iki özellikten kaynaklanır. .
Bunlardan ilki, belirli özel çıkar gruplarının ya da örgütlerinin, kamu-sal gücün kendi çıkarlarını arttırabilecek bir araç olduğunu öğrenmeleri
dir. (2) Sanayicilerin gümrük himayeleri ile korunmaları, tarımsal üreticile-rin taban fiyatlarıyla desteklenmeleri gibi çeşitli politikalar buna örnek ola-rak gösterilebilir.
Kamu müdahalesinin ikinci kaynağını ise, seçme potansiyelleri yük-selen ücretli ve dar gelirliler gruplarının gelişen sendikal faaliyetler ve
yay-gınlaşan eğitim nedeniyle artan talepleri oluşturur(3). Bu grubun kapitalist ekonomide en çok gereksinme duydukları sosyal güvenlik ve adil gelir
da-ğılımı gibi istekleri kamuyu ekonomiye müdahaleye zorlayan ikinci bir et-kendir.
sap-tamak durumundadır. Bunu belirleyecek kuramsal bir ölçüt bulunmadığın
dan, karma ekonomi düzeninde en önemli sorun, kamu ve özel kesimin ekonomideki göreli paylarının belirlenmesidir. Bu nedenle, hangi alanların
kamuya, hangi alanların özel kesime bırakılacağı bu düzende sürekli bir tartışma konusudur.
Bu nedenle, kamunun ekonomfye müdahalesinin:
- Kalkınma süresinde ekonomiye itici güç kazandırmak,
ya da
- Bu görevi özel kesime bırakıp genel desdek sağlamak
gibi iki değişik görünümü vardır. Devletin bunlardan
han-gisini benimsediği bir bakıma karma ekonominin sınırları nı belirler. Buna göre, karma ekonomi kavramının sınırları nın anlamı tamelde, ekonominin merkezi yada piyasa
pa-rametrelerinden en fazla hangisine dayandığına göre
de-ğişme gösterir.
Nitekim kalkınma sürecinde yukarıdaki ilk seçenek uyarınca, devletin ekonomide öncü görevini yerine getirmek için toplam harcamalar içinde kamu h~rcamalarının payını arttırması, karma ekonomiyi üst sınırına ulaş tırır. Bir başka anlatımla, devletin işletmeler kurarak ekonomik faaliyetlere müdahalesi, yani devletçi yöntem izlemesi, karma ekonominin en üst sınır
olarak kabul edilir(4).
Öte yandan, özel kesim harcama oranlarının artması ve kamu kesimi-nin destekleyici' ya da tamamlayıcı duruma düşmesi, sistemin alt sınırına
yaklaşıldığını gösterir (5).
Bu açıklamadan da anlaşılacağı gibi, kalkınmak için yeterli faktöre
sa-hip olmayan Agü'ler, karma ekonominin üst sınırına, buna karşılık ekono-milerini büyük ölçüde özel kesime dayandıran Batılı kapitalist ülkeler alt
sınıra yakın bulunmaktadırlar. Çünkü gelişmiş ülkelerde kamu kesimi, özel kesimin boşluklarını doldurmak ve piyasa ekonomisinden sapmaları önle-mek görevini üstlenir. Oysa, Agü'lerde kamu kesimi, bu görevlerin yanısı
ra öncelikle özel kesimin yetersizliğini giderici koşulları yaratmak gibi ek bir fonksiyonu da yüklemek durumundadır. Agü'lerde kamu kesiminin böyle bir görev üstlenmesi gerçekte, ileride de görüleceği gibi, kalkınmak için
yalnızca karma ekonominin yetmediğini planlamanın da kesinlikle gerekli
olduğunu gösteren bir nedendir. Böylelikle, kamu kesiminin
fonksiyonu-nun diğerlerinden farklı olması Agü'leri karma ekonominin üst sınırlarına doğru iter. Anlaşıldığı gibi karma ekonomi statik bir görünüme sahip değil
dir. Tersine farklı siyasal ekonomik görüşleri temsil eden politik partilerin
işbaşına gelmelerine uygun olarak bunların düşünceleri doğrultusunda alt ve üst sınırları arasında yer değiştirerek dinamik bir. görünüm taşır.
Karma ekonomik düzenin tanım bakımından en belirgin özelliği, her iki kesimin birlikte işlemesine olanak vermesidir. Ancak bu nitelik,
düze-nin tek karakteri olmayıp, geri kalanlannı da aşağıdaki gibi sıralamak
- Esas olarak kapitalist ekonomidir: Böylece ekonominin büyük bir bölümü, kar güdüsü ile hareket eden özel ke-sim oluşturur.
- Devletin piyasa ekonomisinin başıboş işlemesine müda-halesi ve ekonominin belirli bir bölümünün devletce denetlenmesi eylemi ile gerekli alanlarda kamusal mÜl-kiyete sahip olmasına karşı tepki yoktur, hatta des-teklenir.
- Ekonomik faaliyetlerin refahı arttırıcı yönde olması konu-sunda devletin hissedilir bir müdahalesi sözkonusudur. - Devlet ne belirli bir sınıfı temsil eder ne de salt bir sınıfın
çıkarlarına çalışır. Böylece karma ekonomik düzende
farklı çıkar gruplarının güçleri eşit işlerlik kazanır.
11- KARMA EKONOMİ VE KALKINMA
Yukarıda karma ekonominin temelde piyasanın içsel dinamiğine da-yalı kapıtalist bir ekonomi olduğu belirtildi. Bu tip ekonominin Agülerde özel-likle, kalkınma sorunlarına yönelik Çalışması beklenir. Bir başka anlatımla Agü'lerin karma ekonomi sistemini benimsemeleri kalkınmalarına yardım cı olacağı umudundan kaynaklanır. Ne var ki karma ekonominin temelde
dayalı olduğu piyasa mekanizmasının kendiliğinden işleyişi, kalkınma gibi
yapısal bir dönüşümü içeren değişimi sağlamada önemli yetersizlikler gös-terir. Kısaca, piyasa mekanizmasının Agü'lerdeki işleyişi bir takım
aksak-lıklar taşır. Aşağıda bu aksaklıklara kısaca değinilmektedir:
Standart ekonomi kitaplarında anlatıldığı gibi, piyasa yani fiyat
meka-nizması kuramsal düzeydeki fonksiyonlarını yerine getirebildiğinde ekono-mide optimal kaynak dağılımını sağlar. Bilindiği üzere, optimal kaynak
da-ğılımı. ekonomik kaynakların mevcut olan çeşitle kuHanım olanakları
ara-sında maksimum çıktıyı sağlayan en uygun bileşimidir.
Tam rekabet koşullarında ise uzun dönem piyasa fiyatları, marjinal Sos-yal maliyetlere eşit olacağından kaynakların, çeşitli kullanımları arasında
en uygun miktar ve bileşimde dağılımını gerçekleşir.
Oysa Agü piyasalarında oluşan fiyatlar sosyal marjinal maliyetleri yan-sıtamazlar. Çünkü:
- Bu ülkelerde devlet müdahaleleri, , üretim kaynakları fiyatlarının arz-talep dengesine göre oluşmasını önler. Özel-likle emeğin bol, dövizin kıt olduğu bu ülkelerde asgari ücret ya da sabit döviz
kuru gibi devlet müdahaleleri söz konu-su faktörlerin tam rakabet koşullarında oluşacak denge fiyatlarından sapmala-ra neden olur. Böylelikle piyasa fiyatla-nın sosyal marjinal maliyeti yansıtması söz konusu değildir.
_;,_Tam rekabet üretim faktörlerinin çe-şitli kullanım alanları arasında serbest hareket edecekleri varsayıma dayanır. Yani bir üretim faktörü diğer bir kullanım alanındaki yüksek verimi dolayısızla da-ha yüksek gelir elde edebilirse, kuram-sal olarak bu kullanıma doğru kayar. Bu mekanizma ile faktör fiyatları uzun dö-nemde çeşitli kullanım alanları arasın da eşitleneceğinden optimal kaynak da-ğılımı sağlanır. Oysa toplumsal yapı ve düşüncenin gelişmiş ülkelerden çok da-ha farklı olduğu bu ülkelerde özellikle iş gücü yüksek fiyat farklılıklarına karşı ye-terince duyarlı değildir. Bu nedenle fak-törlerin kuramsal düzeydeki hareketlili-ğine Agü'ler de rastlama olanağa, yoktur.
- Bu ülke ekonomilerinde sermaye dö-viz, nitelikli emek ve girişim yeteneği gi-bi unsurların kıt faktör olması bunlara sahip işletmelerin tekelleşmelerine ne-den olur. Bu tam rekabet kuşullarından önemli bir sapma olduğunda piyasa fi-yatları söz konusu fonksiyonunu yerine getiremez. Bir başka deyişle tekelci eği limler altında üretimde, fiyatların sosyal marjinal maliyetleri yansıttığını söyleye-bilmek zordur.
- Bu ekonomilerde dıssal tasarruflar söz konusu olduğundan tam rekabeHn
varsaydığı gibi marjinal maliyet fiyat eşit
liği gerçekleşmez.
- Tam rekabet, üretim faktör ve üretim tekniklerinin bölünürlüğü varsayımından hareketle piyasa mekanizmasının
kay-nakların optimal dağılımını sağlayacağı nı ileri sürer. Oysa üretim faktör ve tek-niklerinde bölünmezlik söz konusu oldu-ğunda azalan maliyetle çalışan işletme ler doğar. Bu da tam rekabet koşulları nın bozulmasına yol açar. Bir firmanın azalan maliyetle çalışması halinde bu firmanın ürettiği mal ya da hizmetlerin ara malı olarak kullanan diğer üretim kollarının karlılığı artarak dışsal tasarruf-lardan yararlanırlar. Kısaca, böyle bir oluşun geçerli olması halinde fiyat me-kanizması optimum kaynak dağılımını sağlayamaz.
Özetlenecek ollursa, kalkınmayı amaçlayan Agü'lerde kuramsal yapı sıyla bile işlerliği tartışılan serbest piyasa ekonomisi sistemi, mevcut uy-gulamasıyla, da bu ülkelerde kalkınmayı tek başına gerçekleştirebilme ye-teneğinden yoksundur. Bir başka anlatımla serbest piyasa mekanizması nın bu ülkelerde kuramsal öğretide olduğu gibi işlediği bir an için varsayıl sa bile bu, Agü'lerin kendilerine özgü bazı sorunlarını gözlemesine fazla-ca katkıda bulunmaktadır. Nitekim, serbest piyasa mekanizmasının Agü'-lerin şu sorunlarını çözümleme de yetersiz kaldığı kabul edilmektedir.
Herşeyden önce bu ülke ekonomilerinin taşıdığı yapısal özellikleri ne-deniyle, serbest piyasa mekanizması işleyişinin kısırlık döngüsüne yol aç-tığı ileri sürülür. Bilindiği gibi Agü'lerde kişi başına reel gelir, düşük oldu-ğundan buna bağlı olarak tasarruflar da düşük düzeyde oluşur. Tasarruf-ların düşük olması yatırımTasarruf-ların yetersizliğine yol açar, bu ise sermayenin
kıt faktör olmasına neden olur. Sermayenin kıt olmAsı genelde emeğin ve-riminin düşüklüğüne neden olarak fert başına gelir düzeyinin artmasına en-gel olur. Kısırlık döngüsünü talep yönünden inceleyen bu yaklaşım arz yö-nünden de aynı sonuca ulaşır. Şöyle ki, reel gelirin düşüklüğü yüzünden ekonomide ortaya çıkan yetersiz satın alma gücü piyasaların daralması na, dolayısıyla yatırımların da buna paralel olarak yeterince genişlememe sine neden olur. Bu durumda küçük kapasiteli yatırımlarda da prodüktivite düşük olacağından, doğal olaak fert başına reel gelir düşük bir düzeyde belirlenir. Görüldüğü gibi, serbest piyasa sisteminin işleyişiyle kısırlık dön-güsünü kırmak olanağı pek yoktur.
Agü'lerin kalkınmada karşılaştıkları en önemli sorunlardan biri de ya-pısal düalizmdir. ·Bu düalizm teknolojik ve sosyal olarak ikiye ayrılır. Agü'-lerde biri geleneksel diğeri modern kesim olmak üzere birbirinden kopuk iki ayrı kesim vardır. Geleneksel kesim kapalı bir ekonomi görümünde olup, üretim ve tüketim arasında değişim mekanizması yeterince gelişmemiştir. Eski teknolojinin ve davranış kalıplarının egemen olduğu bu kesimde
Öte yand.an, modern kesimde, üretim ve tüketim piyasaları arasında gelişmiş bir değişim ilişkisinin ve ileri teknolojisinin uygulandığı görülür. En yeni üretim organizasyonunun ve buna uyan davranış kalıplarının benim-sendiği bu kesimde prodüktivite arttıran sermaye malları kullanılır.
Bunun sonucu olarak, kesimler arası gelir farklıhğı olduğu kadar kültürel farklılık lar da artar. Düalist yapıya sahip Agü'lerde modern teknolojinin uygulan-dığ·ı kesimler ile geleneksel üretim kesimleri arasındaki uyuşmazlıklar
top-lam gelirin azalmasına neden olabilir. Zira kalkınma çabasının
tüm kesim-lerde uyumlu, entegre ve eşanlı başlaması yerine yalnızca birkaç kesimde başlaması, potansiyel kalkınma hızını düşürür. Bu sorunun aşılmasında
da piyasa mekanizması tek başına yeterli olamaz. Ayrıca bazı ekonomistler, piyasa ekonomisinin bir ülkenin gelişmi ve az gelişmiş bölgeler arasındaki dengesizliği daha da arttıracağı görüşündedirler. Myrdal analizi olarak ad-landırılan bu etkiye göre gelişmiş bölgenin, gelir esnekliği
yüksek sınai mal-lar üretmesi, az gelişmiş bölgenin ise gelir esnekliği düşük olan tarımsal ürünlerde yoğunlaşması ülkede gelir düzeyi arttıkç'a gelir akımının geliş miş bölgeye daha çok yönlenmesine neden olur(?). Bu süreç sonucu iki bölge arasındaki değişimde iç ticaret hadleri sürekli olarak gelişmiş bölge lehine işler. Bu olgu, kQ.mülatif olarak gelişmiş bölgeye kapital ve nitelikli iş gücü akımını sağlar. Ote yandan az gelişmiş bölgelerde yapısal
eksiklik-ler nedeniyle gelişmiş bölgeden gelen yayılma etkisi sınırlı kalır.
Bir başka anlatımla piyasanın kendiliğinden işleyişi, bölgeler arasındaki farklılığın ka-panması yönünde çalışmaz.
Agü'lerde karşılaşılan bir diğer sorun da, piyasa mekanizmasının ser-best işleyişinin bu ülkelerin dış ticaretleri üzerinde olumsuz etki yaratma-sıdır. Bilindiği üzere ortodoks dış ticaret kuramı, ülkelerin karşılaştırmalı üstünlük ilkesine dayalı bir iş bölümü benimsediklerinde aralarında yapa-cakları serbest mübadeleden her iki tarafında kazanclı cıkacakları
ilkesini savunur. Ne var ki, uluslararası dış ticarette Agü'lerin 'güÇsüz durumda bu-lunmaları, bunların dış ticaretten alınan yararları sağlamalarını önler. Zira gelişmiş ülkeler ile yaptıkları dış ticartte, ticaret hadleri sürekli olarak bu ülkelerin aleyhine gelişir. Bu nedenle çoğu ekonomistler Agü'lerin daha müdahaleci bir dış politika izleyerek serbest piyasa mekanizmasının
yol açacağı olumsuz etkileri önleyebileceklerini savunurlar.
Serbest piyasa mekanizmasının Agü'lerin sorunları karşısında etkisiz kalmasının bir başka yönü de kalkınma kavramının içeriğine ilişkindir. Ni-tekim Agü'lerin başlıca amacı kalkınmak olmasını karşın fiyat sistemi kal-kınma ile değil kaynak dağılımı ile ilgHidir. Klasik teori teknoloji ve üretim faktörlerini veri kabul ederek, piyasa mekanizmasının etkin çalışmasıyla üretimin maksimuma ulaşacağını varsayar. Oysa kalkınmayı amaçlayan bir ekonomide başlıca sorun kaynak yaratmak olduğuna
göre, tüm üretim fak-törlerinin sabit olmaması. tersine nitelik ve nicelik açısından bir dinamizm içinde bulunması gerekir bu nedenle, fiyat mekanizmasının statik etkinliği ne yönelik analizi Agü'lerin kalkınmasında fazlaca yararlı değildir.
Görüldüğü gibi serbest piyasa mekanizması Agü'lerde kalkınmanın ge-rektirdiği sosyo-ekonomik değişimleri tek ba_şına gerçekleştirememektedir.
su
devletin ekonominin işleyişine müdahalesini haklı kılmakta bir başkadeyişle, kalkınmada devlet müdahalesi zorunlu olmaktadır.
Devletin ekonomi işleyişine zorunlu müdahaleleri bir bakıma
planla-mayı kaçınılmaz kılan nedenleri oluşturur. Kısaca Agü'lerde :
- Kalkınmayı yavaşlatan eski ve gele-neksel eğilimlerin kırılması
- Sosyoekonomik yapıda bilinçli deği şimler gereği ve
- Kalkınma özleminin güçlü bir politik felsefe ile topluma mal edilip desteklen-mesinin zorunluğu vardır. ·
Bu çabaların belirli bir düzen içinde yapılmasını gerektirir. Bu nedenle karma ekonomik yapıya, sahip Agü'lerin rasyonel ve sistemli bir biçimde
kalkınmaları için.planlamayı benimsemeleri zorunludur. Bir başka anlatımla
planlama karma ekonomiler için politik bir tercih değil ekonomik bir
zorun-luk olmaktadır.
111- KARMA EKONOMİDE PLANLAMA
Karma ekonomi adını alan düzen içinde uygulanan .. demokratik plan-lama'', bu ekonominin özelliği gereği diğer planlama türlerinden oldukça
farklı özellikler taşır.
Bilindiği gibi planlama, özel mülkiyetin ve teşebbüsün bulunmadığı sos-yalist ekonomilerde tüm ekonomik faaliyetleri denetleyen, bu amaçla ge-rekli politikaları uygulayan ve büyük bir otoriteye sahip bir kuruluştur. Ote yandan kapitalist ülkelerde planlama büyük ölçüde özel kesimi temsil eden siyasal iktidarın egemenliği altındadır. Bu nedenle Batı tipi planlama
diye-ceğimiz bu tür planlama, zorunlu olarak otoriter değil özendiricidir. Aynı
biçimde, plan amaçları da yine dolayılı olarak özel kesimce
belirlendiğin-den, başarılması oldukça kolaydır. · Oysa karma ekonomi ile planlamayı deneyen Agü'lerde planlama
yu-karıdakilerden çok farklı bir nitelik taşır. Zira bu ekonomilerde plan amaç""
larını büyük ölçüde saptayan özel kesim ile sosyal devlet ve hızlı kalkınma
özlemi içinde bulunan aydınlar grubu arasındaki amaç ve araç uyuşmazlı ğı Karma ekonomik planlamanın temel özelliklerinden. biridir. Karma eko-nomik planlamanın diğer özellikleri şöylece sıralanabilir :
- Demokratik planlama piyasa ekono-misinde ortaya çıkan sapmaları düzelt-mek amacına yönelmekte birlikte, plan hedefleri sadece kamu kesimi için "em-redici''dir.
- Özel kesimin plan hedeflerine ulaş ması için fiyat, maliye, dış ticaret, para kredi ve diğer politikalar kulanılır. Yani plan, özel kesim için "yol gösterici"dir. - Yukarıdaki iki özelliğin bir sonuç ola-rak, karma ekonomide planlama, ade-ta karma bir plancılıktır (8).
- Bu niteliği nedeniyle, demokratik planlamada politika araçları aktif ve do-laylıdır (9).
- Demokratik planlamanın ·başarısı bü-yük ölçüde, özel kesimin politika araç-ları karşısındaki duyarlığına dayanır. ·
- Plan her iki kesim için farklı önlem-ler getirdiğinden, demokratik Planlama-da hedeflerin gelecekteki gerçekleşme derecelerini önceden saptayabilmek ge-nellikle olanaksızdır (1 O).
- Karnia ekonomide ekonominin işle yişi, çeşitli devlet müdahaleleriyle yön verilmeye gayret edilmiş bir piyasa me-kanizması ile sağlanır. Bu nedenle eko-nominin gelişimi, planlama ile zedelen-miş bir piyasa-mekanizmasının ya da Pi-yasa mekanizması ile zedelenmiş bir planlamanın işlerliği ile sıkı sıkıya bağ lıdır (11 ).
- Planlama organının kamu ve özel ke-sim faaliyetleri karşısında ekonomi üze-rindeki etkenlik derecesi Batı ekonomi-lerinden fazla, merkezi planlı ekonomi-lerden azdır (12).
Özellikle karma ekonomi ile merkezi planlı sosyalist ekonomilerdeki planlama organlarının fonksiyon ve yetkileri birbirinden çok farklıdır. Kar-ma ekonomik düzende, planı hazırlayan planlama organı ekonomik önlem-lerin alınmasında ve politikaların saptanmasında yalnızca bir danışma ör-gütü niteliğindedir (13). Sanıldığının tersine, kamu kesimine ilişkin politi-kaların belirlenmesi ve önlemlerin alınmasında bile sonsal karar, toplumun politik tercihlerini yansıttığı varsayılan yasama meclislerine aittir.
Kısaca, devletin ekonomideki gücü bir bakıma kamusal harcama hac-mi ile belirlendiğine göre, planlama organının ekonomi üzerindeki dene-tim gücü benimsenen ekonomik düzene göre değişir.Yani karma ekono-mide devlet kapitalist ülkelerden fazla, merkezi planlı ülkelerden daha az ekonomik denetim gücüne sahiptir. Çünkü karma ekonomide kamu
har-camalarının toplam harcamalar içindeki payı kuşkusuz Batı ekonomilerin-den büyük yaklaşık tüm üretim araçlarının kamu mülkiyetinde bulunduğu
sosyalist ekonomilerden küçüktür. Özellikle kamu kesimi karşısında özel kesimin oldukça büyük bir pay aldığı ekonomilerde, karma ekonomik
plan-lamanın başarı şansı azdır. Çünkü :
- Özel kesimin büyük olması halinde,
planlamanın temel koşullarından biri olan istatistiksel bilgiler çeşitli nedenler-le doğruluğunu, tamlığını ve güvenirlili-ğini yitirirler.
- İyi bir planlamanın temel mal
fiyatla-rı üzerinde egemen olması gerekir. Oy-sa özel kesimde ki fiyat mekanizması
plan otoritesinin dışında kaldığından, ulusal gelirin dağılımı planlamanın
de-ğil, fiyat mekanizmasının belirlediği yön-de olur.
- Kamu kesiminden daha büyük özel kesime sahip ekonomilerde yatırımların dağılımı, üretim tekniği ve düzeyi gibi
konuların, plana uygun olması kuşkulu
dur (14)~
Şu halde, Demokratik düzene sahip karma ekonomili ülkelerde uygu-lanan "demokratik planlama'nın ülkenin ekonomik çıkarları bakımından en iyi plan türü olduğunu söylemek olanağı yoktur. Özellikle, yasama meclis-lerinin halkı temsil etmesi nedeniyle, tüm örgütlerin üzerinde yer alması, bazı sorunların çözümüne rasyonel yaklaşımı engellemektedir. En basit de-yimi ile ülkenin ekonomik sorunun çözümünde, çoğunluğu temsil eden ik-tidar partisinin görüşü ile rasyonel çözüm arasında farklılıklar bulunabilir. Ancak buna en iyi çözümü getirecek ekonomik ve politik kurumların birbi-rinden ayrılması da, demokrasi gereği olanaksızdır. Bu nedenle demokra-tik planın işleyişinde ortaya bir takım sakıncalar doğmaktadır. Bu sakınca
lar şöyle sıralanabilir (15):
- Demokraside seçmenin oyunu etki-leyen en önemli konular, yalnızca
ğil, politik, idari, ahlaki, uluslararası ve
benzeri sorunlardır. Bu gibi faktqrler.
plan konusunda belirli bir karar sahibi
seçmenin görüşünü ekonomi dışı
yön-lere saptırabilir.
- 4 yıllık meclis yaşamı, plan uygula-masının sürekliliğine yetmemektedir. Tıpkı yatırımların yaşam süresinde
oldu-ğu gibi planın da sonucunu görmek için
geçmesi gereken sürenin uzun oluşu,
parlamentonun sürekli denetimine
ola-nak vermemektedir. Çoğu kez daha
plan yürürlükte iken, yeni seçilen
yöne-tim, plan hedeflerinde büyük sapmalar,
doğuracak ayrı politika izlemektedir.
- Demokratik düzende parlamenter,
kendi partisinin ya da kendisinin oy des-teğini aldığı bölgeye yahut sınıfın çıkar ları doğrultusunda bağımlı karar verir.
Böylece planlamanın en önemli avantajı
olan tarafsız planlı ekonomik politikanın
izlenme olanağı azalarak ulusal çıkarlar
gözden kaçırılabilir.
- Demokratik düzende, "tek
parlamen-to, tek plan ve tek hükümet" sloganı, ki-şisel ve politik özgürlüğü tehlikeye ve
politik özgürlüğü tehlikeye sokabilir.
He-nüz gerçekleşemiyen plan hedefleri kar-sısında hükümetler, meclislerden bürok-ratik ve idari engelleri aşmak için özel
yetki kanunları çıkartabilir. Hükümetin
ekonomik sorunları çözmek için aldığı
bu tür yasaları, gelecekte demokratik
düzenin yozlaşabileceğine ilişkin ilk
DiPNOTLAR
•) Marmara Üniversitesi iktisadi ve !.dari Bilimler Fakültesi iktisat Bölümü.
1) Jacov Arnon, Karma Ekonol'f!ide Ozel ve Kamu Kesiminin Finansmanı, Karma
Ekono-mide Planlama ve Gelişme. lst. 1986 içinde. s. 183
( 2) L.G. Reynolds, The Three Worlds of Economics, Yale University Press New Haven 1971.
s. 56
( 3) a.g.e. s. 60
( 4) Dündar Sağlam. Cumhuriyetin 50. yılında Devletçilik. A.l.T.l.A. Dergisi, .Sayı 2. 1973 s. 52 ( 5) Mükerrem Hiç, Kapitalizm, Sosyalizm, Karma Ekonomi ve Türkiye. lst. 1970. s. 62 ( 6) Shigeto Tsuru, E~says on Economic Developme.nt. Kinokuniye Ltd. Japon.1968, ss. 58-9 ( 7) Gülten Kazgan. iktisadi D.üşünce veya Politik iktisadın Evrimi. lst. 1974. s. 313 ( 8) Onur Kumbaracıbaşı, AITIA Dergisi, Cilt 5 Sayı 2. 1973 s, 78
( 9) M.P. Tadaro, Planning and Forecasting Techniques. s.3
(10) Gülten Kazgan, a.g.e. s. 347
. (11) Dündar Sağlam. agm s.52
(12) Planın kamu kesimi için emredici, özel kesim için yol gösterici olmasının bu etkenliği azaltan başlıca unsur olduğu kabul edilir. Ne var ki, Fransız tipi planlamanın özelliği olan "yapma" değil, "yaptırmak" ilkesinin benimsenmesi ile bu etkenliğin artacağı ortaya çıkar. (13) "Plan, Hükümetçe Hazırlanarak Büyük Millet Meclisinin Tasvibine sunulan milli bir eserdir.
Devlet Planlama Teşkilatı Hükümete planın hızlanmasında yardım, uygulanmasında
mü-şavirlik eder". Planlama Dergisi Mart 1973, s.16
(14) Charles Bettelheim, Studies in the Theory of Planning. Asia Publishing house. 1967 s. 13 vd.
(15) Firrnin Oules, Economic Planning and Democracy, Penguirı Books. London. 1966. ss. 348 - 57.