• Sonuç bulunamadı

Neyzen Tevfik'e dair

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Neyzen Tevfik'e dair"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T Ü R K S L S İ

~rr-Ç>SrZV^

r

L

SANAT BAHİSLERİ

Neyzen Tevfik'e

A ziz meslekdaşım İhsan Ada, Neyzen Tevfiğin hayran larm da^c^r^Teyfiği her v e ­ sile ılg a ^ g r , hâtırasına hür­ met sağlar. Geçen, gün de bu kadirbilirliği gösterdi. ' N e y ­ zen Tevfiğin mezarını ziyaret için ufak çapta bir tören ter­ tipledi. T evfiğin dostları, ka­ fadarları ve gönüldaşları, o- nun mezarını ziyaret ederek ruhunu şâd eylediler.

Şurasını hemencecik söy- liyeyim ki, İhsan A d a ’nın nurlu himmetiyle- tertiplenen bu ziyaret hakikaten bir «ih ­ san» oldu.

Tevfiğin mezarını ziyaret etmek, mezarının başında demlenmek bence bir ibadet olacaktı: Samimî imanla do­ lu bir zahidin ruhanî haz ve zevkiyle taşan bir ibadet...

Ne yazık ki, o gün N e y ­ zenin mezarını tavaf edeme­ dim. Hayatın gûna gün ve fakat hepsi de işlerle ve olay larla dolu dakikaları beni bu vazifeden mahrum bıraktı.

Burada bir teselli noktası var: Onun mezarını ziyaret edenlerin gösterdikle’ i yakın ilgi ile mutmain oldum. Bu, elimde olmıyan sebeplerden ‘ ötürü, törende bulunamayışı -

mın elem ve ıztırabını unut- • turacak bir tesellidir.

Bu ziyaret münasebetiyle onun bir sözünü hatırladım: Neyzen T evfiğin babası ö l­ müştü. Onu, kocasından da­ ha evv el ölen annesinin me­ zarına gömdüler. Bu sırada Neyzen mezara doğru yakla­ şarak:

1 — Burada da koynuna al­ dın... venk!

Dedi. O zaman imam du­ asını şaşırır gibi oldu, dudak larıııda tebessümler çiçekle­ nerek, gözlerinin i;i gülerek başını iki tarafa salladı.

Neyzen T evfik hakkında çok -şeyler yazıldı. Şâil-liği ü- zerinde uzun uzun tetkikler yapıldı. K im ne derse desin, onun bir çok manzumeleri ru hanî ve ntâveraî bir âheng-i- lıüsün ile canlanmıştır. Man­ zumeleri, — eskilerin tabin ­ le— nev’i şahsına münhasır bir dehâ karihası gösterir.

Bu şiirler, en vazıh, en sa­ de lisanda felsefenin heyeca­ nı manzarasını arzeder. Bun­ lar, ruhunun samimiyetinde şâir olmuş olan bir filozofun manzumeleri, şiirleridir. Tevfiğin şâirlik kuvveti ka­ dar, heccavhk tarafı da kuv­ vetlidir. Bir kaç defa yazdı­ ğım gibi, bu konuda, çoğu defa üstadı büyük lüciv şairi Eşrefi de geçmiştir.

Tevfik, bilhassa aktüalite- y i hiç kaçırmazdı. İdarî, siya si ve sosyal olayları hemen nazm kalıbına sokar, dile ye­ tirir, hicvederdi.

Bunların içinde neşredil- miyecek kadar müstehcen olanları pek çoktur. Buna rağmen, bunlar zevkle okun­ muştur. Ve hâlâ okuyoruz. Çünkü, bunlar bir san’at ese ridir. V e san’at eserlerinde müstehcen yoktur. Esasen küfür, onun dilinde ve kale­ minde bir sanat nefisesi o- lurdu.

Bir zamanlar pehlivanları­ mız Avrupaya gitmişti. O za­ man söylediği şu k ıt’anın ifa­ de ettiği mânâ ve ima ne güzeldir:

Pehlivanlar güreşip işte mem tekerin ağarttı yüsünü. Evde tok karma boğuşmak değil a, aç açma.

■Vvvv««^

--Kanımızla yeneriz engeli îıasmı güvenip. Yıldırımdan örülen ruhumu­

zun kırbacını.

C.H.P. iktidarının Hariciye

İntihabın sonu gelmez, yaşa­ maktan maksat. Vartasız, köprüyü bir zarta ile geçmektir. Reyini verdiğin şahsın soyu­

nu bilmezse.

MÜNÜR S. ÇAPANOĞLU

V ekili rahmetli Necmeddin Sadak Am erikaya gitmişti. Gazeteler Trumanla uzun u- zun görüşeceğini yazmışlar­ dı. Fakat netice böyle çık­ madı, Truman, Necmeddin Sadak’la 1 kısa bir görüşme yaptı. Neyzen o zaman şu kıt’aları, söylemişti:

Aklı geldi başına amma iş işten geçli; Böyle alçak yürüyüşler ka­

pağı patlattı. Truman, bol keseden, lûli-u

siyasetten. On dakika sadakayla Sadakı allattı!

Kafayı milleta tut çünkü yutar. Para etmez ile karşı bu

caka. Bu işe ilm-i siyaset derler. Yetişir o sadaka, bu Sadaka!

İstanbul un susuzluk derdi malûmdur. Ve bu ezeli bir dâvadır. Gazeteler, zaman zaman bu derdi kurcalayıp şikâyette bulunurlar. 948 y ı­ lında gazeteler yine bu m ev­ zuu ele almışlardı. T ev fik o zaman şu kıt’ayı yayınladı:

Sıkboğaz etti yine halkı su­ suzluk derdi. Biliriz yaz ayının şehri bu­

naltan huyunu. Boğar İsianbulu, toplarsa

eğer valimiz. Belediye kapısında dökülen yüz suyunu!

1903 inkılâbından sonra Kıbn slı Kâm il Paşa sadare­ te getirilmişti. Faşa, îttihad ve Terakkiye muhalifti. Hü­ kümetin teklif ettiği bir ka­ nun M illet Meclisinde redde­ dilince, İttihad ve Terakki milletvekillerinden Babanza- de İsmail Hakkı Bey Meclis­ te yerinden kalkıp «kanun çiğnendi!» diye bağırm ıştı.1 Neyzen, o zaman aşağıdaki kıt’ayı yazdı. Bu kıt a, Baha Tevfiğin çıkardığı (Eşek) ga­ zetesinde (A zgın ) müstear adiyle çıkmıştır:

Kim demiş kanun alınmıştır ayaklar altına. Böyle bir halin vukuunda hatniyyel çiğnenir. İşleri yolsuz görenler haklı, gerçi beldede, Kaldırım olmazsa kanun-u hükümet çiğnenir!

Aşağıdaki k ıt’ayı da Meş­ rutiyetin ilânından sonra si­ yasî ufuklarımızda kara bu­ lutlar dolaşmağa, Bulgarla­ rın, Karadağlıların, Sırpların ve Yunanlıların Türklere kar şı harekete geçecekleri söy­ lendiği sıralarda yazmıştır:

Şahidi şevki safa etmez te­ veccüh bizlere, Yâver-i bahtı ezelde gırtla­

ğından boğmuşuz. Safhai mâzi nrmlevves, hal b.k, âtî kenef, Mader-i hürriyetin sanki

den doğmuşuz!

Seçimler münasebetiyle 1948 de de şu ¿ ifa y ı yaz­ mıştı:

Kendisi, kendisinin düşma­ nım seçmektir.

Ben musikiye meraklıyım. Bilhassa alaturkaya.. Biraz da şarkı meşk ettim, dümtek vurdum, besteler geçtim. Tür kiyenin en üstad sazendele­ rini ve okuyucularını dinle­ dim; tabiî yetiştiklerimi... Bir hayli de neyzen dinle­ dim. Fakat T evfik ayarında bir neyzene, onun kadar sağ­ lam hançerelisine rastlama­ dım.

Onun harikalı üfleyişi, tak simlerindeki o erişilmez kud reti, o coşkun sayhaları, Mâ- veraî nağme oyunlarını, rüz­ gârlara benzeyen sesleri, as­ ma kararları, bir makamın gerçek seyrrni, şedleri birbi­ rine kaynatan geçişleri, gırt­ laktaki perde cümbüşlerini hiç bir icrakârm sazından ve (ney) inden dinlemedim.

Neyzen T evfik her şeyden evvel «n evri yenmiş, kendi­ sine vâm etmiştir. «N e y » g i­ bi âsî bir sazı yenmek, ona hâkim olmak, hükmünü ge­ çirmek, daha doğrusu kafa tutmak ustahğm erişilmez mertebesidir. Çıkardığı ses başka, dem ler başka, tizler başkaydı; nağmelerin teşek­ külüne gelince ondaki Lahn mimarisi, istif sanatkârlığı, üslûp asaleti ne şimdiye

ka---

1

r-Tr—

________ )

dair

dar görülmüş, ne de bundaı sonra görülecektir. Tevfiğin «n ey » üfleyişinde ki asaleti, inceliği, san’at] sihri ve nihayet musiki de hasını anlamak için kendi sini bir saz heyeti arasında loir fasılda dinlemek lâzımdı Saz, onun «neyri, «mansur»u «m sfiyessi ile birdenbire pa: lar, ruhu ve kalbi yakan, bü yüleyen, vecd içinde bırakar bir ahenk olurdu. Berrat nağmeleri, süzme önlemeler ile öteki saziarın ufukların, aşıp kucaklardı.

Neyzenin kulağında ince ve pek keskin bir hassasiyet vardı. Gerçi bu çaptaki in­ sanlar hassas olur, fakat bu hassasiyet T evfik te şaşılacak derecede idi. Tanbur gibi, kanun gibi bir kaç telden aynı notayı çıkaran sazların akordu içindeki sezilmez ay­ rılığ ı hemen duyardı. Kendi çıkardığı «bem ol» ve «d i­ y e z» lerde piyano sadakati vardı.

İşte Neyzen böyle bir N e y ­ zen, böyle bir saz sanatkârı idi.

Bir İran şâiri şöyle diyor: «Cihan bağından, gözümüzü kapadık geçtik. Hiç bir ağaç­ tan hiç bir dal kırmaksızm geçtik!»

Neyzen Tevfik, serseri, derbeder bir ömür yaşama­ sına, deryadil, rind, bir adam olmasına rağmen o da hiçbir ağaçtan hiçbir dal koparma­ dan geçti, fâni şeylere k-y- met vermedi. İnsanlara za­ rarı dokunmadı.

Böyle insanlar güç yetişi­ yor güç!. Hattâ, evet hattâ, haydi söylemeyim., bu sayfa da böyle kapansın!

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Örnek olarak, Bedri Baykam1 m kim olduğu, ne türlü malzeme kullandığı, fikirlerinin bir kısmı hı nereden aldığı nerede sergi açtığı, Bedri gibi genç

Engelli sporcular için dünyadaki spor örgütlenmeleri üç ana grupta top- lanmıştır: sağırlar için, fiziksel engelli- ler için ve zihinsel engelliler için.. Her grubun

Sevimli kahramanı Fahim Bey, Hüseyin Rahmi’nln alt katları yansıtan romanlarına paralel ola­ rak; kayıp, eski, bugün masallaşmış Istanbu- lun orta ve yüksek

Miringoplasti için temporal adele fasyası kullanı- lan hastaların operasyon öncesinde ortalama perforas- yon büyüklüğü 4,73±2,20 olarak hesaplanırken, tragal

Bu nedenle Efe Özal, önü­ müzdeki ağustos ayında normal şevke tabi tutulacak ve vatani görevini herkes gibi yapması için askere gönderi­ lecekmiş. Belki

Ne mutlu bize insan olmuşuz İnsan sevgisini gerçek bilmişiz İnsanın dalında açıp gülmüşüz Muhabbet insana, insan olana Büyük sanatçı, büyük insan.

Belediyesi Başkanı Burhan Özfatura’mn ünlü yazar Yaşar Kemal aleyhine söylediği sözlere bir bildiri yayınlayarak sahip çıkan İstanbul Üniversitesi Edebiyat

Kültür Bakanlığı’nın “Bü­ yük Dost Pierre Loti’ye Mektuplar” kitabı Pierre Loti Dostları Derneği katkılarıyla yayımlandı..