Yeni Alman Sefiri
— 200 —
Avusturyada Çernin’in başlı bağı na nota vermek hususundaki fikrinin
önüne geçileceğini, hututu esasiyoyi
muhtevi olacak olan notanın müşterek
ei'leceğini, notada yalnız Papanın
hissiyatı âlicenabanesinden dolayı te şekkürle iktifa edileceğini, milletlerin zihinleri bu yüksek teklifleri kabule mütemayil olunca mesaili sairenin hal
li kesbi sühulet etmiş olacağından
bahsolunacağını, boğazlar hariç bıra kılmak üzene Hautemer tâbirinin kul lanılacağını söyledi. Ermenistan hak kında réserve yapılmasını tensip etmi
yor. Çünkü réserve yapılacak olursa
kendilerinin de Belçika ve Alzas hak
kında AvusturyalIların Boğarların
başka meselelerde réserve yapmak is-tiyecelilerini söylüyor ki, yanlış bir
rey değildir.
Meselei maliye hakkında bir şey görüşmedik. Müzakeratı kendisinin i-dare etmek istediğini, fakat bu akşam Avusturya imparatorunu ziyarete gi deceği cihetle bunun mümkün ohnıya-cağmı, herhalde az bir zamanda ikmal edeceğimize emin olduğunu söyledi.
Külman, İstanbulu terk ettiğine
pek müteessir görünmekle beraber ih raz etliği mevkiden de gayri memnun
değil. Rayiştag’da mebuslarla olan
nüzakeratmı anlatışında ve bu su
retle orada vaziyetini sağlamlaştırmış oimasım zımnen göstermesinde belirli bir hoşnudu var.
Rosemberg'e vekâlet eden Köfert'i gördüm. Mesaili maliye hakkında
gö-üştük.
Evvelâ Falkenheim’in para meşe si. Saniyen Cemal paşanın şimdi is-rdiği beşyüz bin lira ile şehrî
istiye-eği mebaliğ. Salisen İmza edilecek
iiıkavele maddesi.
Birinci meselede yine mecidiyele rin burada darbolunmasında ısrar e di -vur Bunun technique imkânsızlıkları
’duğundan bahsettim. Burada buru
ayri mümkün görmüyorlarmış. lstan-mldan izahat istiyeceğimi söylemekle iktifa ettim.
Falkenheim’e bir milyon liradan
fazla altuı vermek istemiyorlar. Bizim neden dolayı fazla gümüş vermeğe mü temayil olmadığımızı ve
olamıyacagı-nzı izah ettim.
ikinci mesele için Suriyede şinıdî-’ n nakit ve kâğıt fiyatının yanında
jir de gümüş fiyatı husule gelmeğe
başladığını, hal böyle devam edecek
re mütemadiyen piyasaya gümüş dö külecek olursa gümüşün de kâğıt mm •’.¡leşine düşeceğini, binaenaleyh iht; -yat etmek lâzım geldiğini izah ettim.
' Üçüncü mesele için tabii müzaku-e müzaku-etmmüzaku-edik. Bmüzaku-erlindmüzaku-e smüzaku-ekiz on gündmüzaku-en ziyade kalamıyacağımı, binaberin bu müddet zarfında her şeyi ikmal etmek zarureti katiyesi bulunduğunu söyle mekle iktifa ettim.
Gece Wasserman’m dinerinde İs
tanbul sefaretine tayin olunan Kont
Bemsdorf ile görüştüm. Alman sefir lerde pek ahbapça ve lâübalice cete-yan etmeğe başlamış olan miinasebata biraz ağırlık verecek bir şahsiyet ol duğunu görmekle memnun oldum. Ga yet ince ve centilmen bir adam tavrı var. Amerikadaki müşkül hayatı ida re etmiş olması zekâsının da kâfi oir
delilidir. Berlinde, Reichstag’da gayet iyi bir presse! olduğunu söylüyorlar.
Wasserman’la biraz işten bahset tik. Kendisinin îstanbuldan avdetinde bizim noktai nazarımızı kabul ettir mek için pek ziyade çalışmış olduğu nu, her türlü müşkülâtın vuku buldo ğunu zanneylediğini, yalnız Eylül - Şu bat aylan zarfında on beş, yirmi mii-yon liraya baliğ olacak olan Alman mübayaatının tediye bedclâtı çaresini bulmak iktiza ettiğini söyledi.
1 Eylül (1917) Cumartesi.
Köfert geldi. Dünkü meseleleri tek r a r ettikten sonra bir diğer şeyden bahsetti. Şimdiye kadar A'manlar !s-tanbulda altın şahadetnamelerinin kâ ğıt mukabilinde tamamiie satın alıı.p sonra tedarik edilecek altın.arla di ğer evrakın bir liraya mukabil üç dört olarak toplanmasını teklif ediyorlardı, Şimdi bir yeni teklif var: Hükümetin nezareti ve emri altında olarak altın şahadetnamelerini - herkesin ihtiyari-le bittabi - gümüş mukabilinde tebdil
etmek. Sonra bu şahadetnamelerin
mukabili olan altınları Cemal paşaya ve general Falkenheim’e vermek. Bu nu Köfert pek iyi izah edeme.fiyse de goııra Wasserman’dan aldığım izahat üzerine maksadın bundan ibaret oldu ğunu anladım.
Köfert’ln zaten muvazzafı olmıyan teklifini reddetim.
Hakkı paşa ile istikraz meselesi için görüştüm. Ve benim telgrafım ü-zeıine yaptığı teşebbüsün mahiyetini anlamak istedim. Hakkı paşa hariciye ve maliye nazırlarına benim nezaret ten bıkmış olduğumu ve çekibnek için fırsat aradığımı telgrafımdan istihraç eylemiş olduğundan, ve ne yapıp ya pıp memnun etmeleri lâzım geldiğin den, çekilecek olursa remplacé etmek mümkün olamıyacağı gibi hükümetin mevkii de kesbi müşkülât eyl'yeceğin-den bahsetmiş. Onun zanmnea teklifi
mizi kabul edecekler. Ya'nız Bağdat
hakkında bir şey yapılmasını arzu et tiklerini söylüyor.
Ingilterenin ittifaka ithali madde sini görüştüm. Son defa bahsedişinde aldığı cevabı mahrem olarak söyledi. İmparator geçende tekrar bu mesele den kendisine bahsolunduğu vakit ar tık bu muahede ile çok oynadık, de miş. Bundan dolayı şimdi bir ş$y söy lemeğe cesaret edemiyorlarmış.
2 Eyliil (1917), Pazar.
Wasserman’da déjeuner’de îdim.
Alman mübayaat meselesini bahis
mevzuu etti ve bunu kısmen temin et
mek için bizim bu defaki istikrazda
mark istemekliğimizi söyledi. Ben mar ka olan ihtiyacımızdan, eğer markları Osmanlı lirası satarak tedarik edecek
olursak fiyatları yükselteceğimizden,
bunun da bittabi işimize gf Jmediğinden bahsettim. Buna karşı 19/50, 19/75 gi bi bir fiyat temin edeceklerini söyledi.
Kezalik Alman mübayaatının
e-hemmiyetine mebni orada mübayi şir ketine diğer suretle de Osmanlı lirası tedarik olunmasından bahsetti. Eğer İsmail Hakkı Paşanın liralarına mu kabil 22 mark verilecek olursa belki bir miktar parayı burada bırakmağa muvafakat edeceğini söyledim.
20 MAYIS IMS
Birinci Cihan Harbine
Türkiyenin girmesi
M a liy e N a z ırı C a v it b eyin n o fla rı
Verilecek gümüşün miktarının tayini
—
202
—3. — Maık olarak istediğim beş milyon liraya itiraz ettiler. Buna ve rilecek muhik bir cevap olmadığı için
marka süratle ihtiyacımız olduğunu,
Istanbulda ise evrakı nakdiyemız bulun madığından şimdilik mark tedariki biz ce mümkün olamıyacağını, bundan da idarei askeriyenin dûçarı müşkilât ola cağım söyledim.
4. — Müddetin 11 sene olması mu cibi itiraz olmadı. İlk beş sene için remboursement olarak 14 milyon diğer dört sene için 31 milyon (45 M. üz eri -( ne) koydum.
5. — Badelharb senevi muayyen bir miktar rrrübayaat yapılacağına da-: ir olan taahhütten tabii ben bahsetme
diğim gibi onlar da bahsetmediler.
Saniyen: Falkenheim’in gümüş
mukavelesi:
1. — Bu beş milyon liranın geçen mukaveledeki yedi milyona mahsup e-dilen kısmın maadasının bu mukave leye mahsup olunmasını yani mukabi linin îstanbulda evrakı nakdiye olarak Almanya hükümetine verilmesini tek lif ettiler. Defaten bunu vermeğe kati yen imkân olmadığını, şehrî beş yüz bin lira olarak belki verilebileceğini söyledim.
2. — Almanya hükümeti vereceği gümüşün bir milyon lirasından maada-■ sıııı bugünkü fiyat ile almağı teklif e-iiyordu. Bu noktadaki İsrarım üzerine şimdi tamamı için bunu kabul ediyor.
3. — Gümüşün iadesi müddeti beş sene iken bunu da on bir seneye yani
bize rayiç mecburiyetinin kalkacağı
zamana kadar temdidi kabul eyliyor lar.
4. — En mühim mesele verilecek ! gümüşün miktarım tayin meselesi. Ge-I rek Falkenheim’e gerek Cemal Paşa ya verilecek gümüşün miktarı mahdut olmamasını yani badema bilûmum te-] diyatı nakdiyenin gümüş olarak yapıl-| masun teklif ettiler. İade müddetinin , ‘.emdidine rağmen bunun mümkün
ola-vuyacağını, gümüş darbiyatımn bu
akdirde bir nihayeti gelmiyeceğini, fi yatlar da tezayüt edeceği cihetle dar-biyatı daima tezyit eylemek iktiza e-deceğini, bir miktar altın göndermek **tı zarurette olduğunu, Almanya için bunun müşkilâtını teslim edersem de m mevkiimizin müşkilâtı da onlar-a tonlar-akdir edilmek lâzım geldiğini, e-ger ordular altınsız, gikaüeflüz idarei maslahat edebilirlerse her iki taraf için de iyi bir şey olacağım, ber halde al tın ve gümüş meselesi hana taallûk e-der bir mesele olmadığım söyledün.
Salisen: Almanya müsssesatı hay-I -eyesi ve memurlarile Bağdat şimendi-eri için de ayda otuz bin liralık gü müş darbolunmasını teklif'ettiler. Ken
di memurlarına, müstahdemlerine
a-melelerine gümüş para ile tediyat ya pacak olurlarsa kâğıdın kıymetini mu hafaza katiyen mümkün olamıyacağını, biz memurlai'ijpıza kâğıt verirken Al manların nakit vermeleri memlekette fena bir tesir yaptığını ve kâğıdın kıy metini daha ziyade düşürdüğünü söy ledim.
bach’la görüştüm. Kendisine noktaina zarımı ve tadilâtı neden dolayı arzu ettiğimi izah ettim. Esas itibariie bize hak vermekle beraber Fransızların gı-yabnıda bu meselenin bir Halli katiye iktiran ettirilmesi nazik bir madde teşkil ettiğini söyledi. Evvelâ kanunda yapılacak tadilât ile mukavelede yapı lacak tadilâtı y ek diğerinden ayırmak i-cap ettiğini, kanunda tadilât icrasına meclisin her zaman hakkı olduğunu, maamafih bu tadilâtı reji bugün dahi kabul etmiyecek olursa tabii fesihten başka elinde bir silâh olmadığından bu silâhı harbden sonra için de onlarin lehine olarak muhafaza edebileceğimizi söyledim.
Kanundaki tadilât için îstanbulda maliye ve reji murahhasları müzakere ye girişip itilâf edecekler. Teşrinievve lin on beşine doğru Schwabach’la A-.vusturyalılar gelip gerek bu noktala rı gerek mukaveleye ait nukatı mü zakere ederek az bir zamanda işi bir neticeye iktiran ettirecekier.
***
Gece Kont dö Röhdern’in diné’sin-de işlerle iştigal ettim: Bühassa Al man hazine tahvilâtının îstanbulda ih racına müteallik muamelât ile:
Sefir ve Rosenberg ile Ermenistan meselesi hakkında görüştük. Rosen
berg imparatora bahsejilemiyeceğini
ve bu meselenin de Talât Paşa burada iken halledilmesi daha iyi olmuş ola cağım söyledi. Bunu biz de tasdik eder sek de madem, ki o zaman halloluna-mamış şimdi halledilmek lâzımdır. De dik.
6 Eylül (1917), Perşembe.
Guinner ve Köfert müzakereye de vam etmek üzere geldiler.
(Devamı var)
Gece Kühlman’ın dinâr’sinde Mös
yö Kriege ile uzun uzun görüştüm.
Düveli muhasama şubesine ait bilû mum müessesatın likidasyonundan ba his etti. Buna dair serdettikleri efkâ rın en büyük hasım ve muarızı olduğu mu bildiklerini de ilâve eyledi. Ben de bu husumetimin esbabım izah ettim.
Evvelâ: Harbin neticesi malûm oî-| madiği için bu ağır mesuliyeti
deruh-, te etmek istemediğimizideruh-, buna karşı
\ couvrir olmak arzusunda
bulunduğu-ı muzu söyledim. Bunu kendisi de teslim I ediyor. Almanya ile bizim aramızdaki muahedei ittifakiyeden İngiltere hariç olduğundan îngilterenin bu likidasyo nu kabul etmeyip bizimle harbe devam etmesi, yahut yeniden bize karşı bir harb açması ihtimali derpiş edilebile ceğini kendisi de ■ söyledi. Buna karşı İngiltere için, muahedeye bir madde i-iâvesini ümit ettiğini ilâve etti.
Saniyen: Likide edilecek müesse-sat Osmanhlar tarafından müesse-satın alın-mıyacağı, bunların kâffesini Alman lar mübayaa edecekleri cihetle bu su retle Ahnanyaya temin ettiğimiz feva- : ide mukabil Almanyadan bizim de bir |
menfaat temin eylemekliğimiz pek |
mantıkî ve âdilâne olacağı, bundan do layı bu mesele ile muharebe esnasın da Almanyada akdettiğimiz duyûn me selesini birleştirmek ve her iki likidas- | yonu ayni zamanda yapmak fikrinde olduğumuz söyledim. Buna cevaben' bu noktanın kendi salâhiyeti haricinde bir meselei maliye olduğunu söyledi. Baş ka şeylerden bahsettik. Sonra-yine bu maddeye rücu “ederek bahsettiğim me sele hakkında izahat istedi. Sonra da bunun da hakkında düşünmeği vâdetti.
5 Eylül (1917), Çarşamba.
Reji meselesi hakkında
Schuva-tesine tevdi edilmiştir.
İngiliz, Amerikan ve Sovyet hey etlerinin temsilcileri, bu münasebetle yapılan törende hazır bulunmuşlardır.
istikraz işinde çıkan zorluklar
— 203
Evvelâ, mukavele. (1) Elli milyon lirayı kabul ediyorlar. (2) Harb daha evvel bitecek olursa mukavelenin hük mü sakıt olacağına dair declaration’dan sarfı nazar ediyorlar. (3) Mark verme mekte musirdirler. Bizim müstacelen yirmi milyon franga muntaç olduğu muzu, bunu ya mark olarak vermeleri, yahut kânunusani, şubat aylai”nda mu kabili verilmek üzere şimdiden disposi-tion’umuza komaları icap ettiğini, fa kat her halde mark olarak vermelerini tercih eylediğimi söyledim. Bu ciheti görüşecekler. (4) Marktan kalan beş milyonu büyük kısmı son senelere kü
çük kısmı ilk senelere olmak üzere
taksim etmişler. (5) îstanbulda placé etmeğe çalışacağımız A'ınan hazine tahvilâtı hakkın daki maddenin talebi ni teklif ettim. Bunun içi ı icap ederse diğer bir itilâf yapacağız.
Saniyen: Falkenheim'in parası: (1) Ayda beş yüz bin lira olarak rembour ser etmemizi kabul ediyorlarsa da bu teklifi belki kaydile yapmış olduğu mu, buna dair kendi kendime angaj man alamıyacağımı, harbiye nezareti ne telgraf çekmek icap ettiğini söyle dim. (2) Gümüşlerin iadesi için teklif ettiğim müddeti kabul ediyorlar. (3) Miktar meselesinde İsrar ettim. Bu
maddenin îstanbulda halledildiğini,
ekrar buna avdet etmek doğru olmı-•acağını söyledim. Nihayet nihayet ya nacağım fedakârlığın Guinner’e üç mil-on lira için îstanbulda kabul ettiğim nsfiyet esasının beş milyon liraya teş milinden ibaret olacağını sureti kati-ede söyledim. Falkenheim ile Alman-va hükümeti arasında hu itilâfın bi-•im tesirimizden hariç olarak yapıldı ğını, bizim reyimizi o zaman istimzaç
tmek lâzım geldiğini söyledim. (4) Paranın Doyçe banka tevdii maddesinde de bunun münakaşa dahi e-dilmiyeceğini, nezaretimin istiklâlini kimsenin keyif ve arzusile feda edemi-yeceğimi söyledim.
Salisen: Cemal Paşanın parası. Ce mal Paşanın talep ettiği beş yüz bin liranın kısmen altın kısmen gümüş ol ması lâzım geldiğini ve îstanbulda ken-îisile bu suretle görüşmüş olduğumu söyledim. Gûya Helfrich’ie burada gö-üşürken tamamının gümüş olmasını la kabul edeceğini söylemiş imiş. Ta-M ademi malûmat beyan ettim. Bu ıesele de muallâk kaldı.
* * *
Butschkes ile Alman hazine tahvi lâtına müteallik mesaili uzıın uzadıya görüştük. Tahvilâtın formüllerini "va lelerini,, her vâdeye göre sureti inkı samlarını, metinlerini tayin ettik. Ha line tahvilâtının Almanya hükümeti tarafından doğrudan doğruya mâliyeye veyahut düyunu umumiyeye gönderil
mesi meselesini de düyunu umumiyeye gönderilmesi suretinde Kararlaştırdık.
7 Eylül (1917), Cuma.
Butschkes ile Alman hazine tahvi-nakdiye hakkında uzun uzadıya görüş tük. Coupuıes’ler vesaire tayin edildi. Yalnız halledilememiş bir nokta kalı yor.
Düyunu umumiyenin teklifine gö re bu Emission’un bir kısmı dördüncü Emission’a dahil olacak, evrak dördün cü Emission’un tarihini hâmil olacak, metinde hiç bir şey değişmiyecek. Da ha doğrusu dördüncü Emission’a gire cek meblağ o Emission’un malı olup altıncıda dahil bulunmıyacaktır. Baki kalan kısım altıncı Emission’u teşkil edecek; Remboursement müddeti be-şincininkinin ayni olacak yalnız rem boursement miktarları beşinci ve altın cı için tevhit olunup tezyit edilecek ve metinde beşinci Emission’la bu Emis sion’un remboursement’i birlikte yapı lacakları zikrolunacak.
Eğer dördüncü Emission’a bilâ kayit bir miktar ilâve olunduğu gibi beşinciye de metin hiç değişmeksizin bir miktar ilâvesi mümkün olsa idi bu teklifi kabul edeceğimi fakat bir altın cı Emission teşkil edilince bunu umu mu için teşkil eylemeği tercih edece ğimi söyledim.
Halk nazarında sui tesir husule
getirecek olan (50) milyon liraliK kâ ğıt ihdasıdır. Bu bir defa ihdas edil dikten sonra bilhassa müddetin on bir seneyi geçmiyeceği malûm olunca ye ni tipin hiç olmazsa son tipten daha
cazip olması için yeni bir Emission
yaparak remboursement’i on bir sene
ye taksim eylemeği daha münasip
gördüğümü halkın bu evrakı beşinci
tertibe tercih edeceğini söyıedim.
Butschekes, technique bir itiraz ser-dettiyse de bunun da ehemmiyeti ni hayet bir miktar fazla memur istih damından ibarettir. Yalnız bir mah
zur var ki, o da dokuzuncu senede
Rumboursemet’in bir kısmının 5 bir
kısmının 6 tertip için yapılmasıdır.
Halkın bunu anlamıyacağı kaziyesi
dir. O vakite kadar halk evrak ile ta mamen me’luf olacağından bu da o kadar mühim bir mahzur değildir.
Almanya hükümetinin menfaatine de benim teklifimin daha ziyade
u-yacağı müzakere esnasında nazarı
dikkatimi celbetti ve Butschekes’e izah ettim: Onların teklifine göre Alman ya 5, 6, 7 senelerde ayni tipte (yani 4 tertip) kâğıtları toplamakta düçarı müşkülât olacaktır. Ve altınla rembo ursement yapmak mecburiyetini his sedecektir. Benim teklifime göre ise altıncı Emission’u daima bulacağın dan şu yeni ilâve edilecek kısım için altın göndermek mecburiyeti katiyen | hissedilmiyecektir.
29 MAYIS 1945
Birinci Cihan Harbine
Türkiyenin girmesi
M a liy e N a z ırı C a v it b eyin notları
K u ru lm as ı ko lay olan bir ş irk e t
— 209 —
Akşam Berlinden hareket ettim.
Trende Guinner’le beraberdim.
I Millî bankanın Türkiyedeki teşebbüsat için teşkil etmek istediği gruptan bahs etti. Ana şirketin ekseriyeti bizde ol masını kabul edeceğini, bu şeraitle şir kete dahil olacağını, ecnebi sermayesi nin yüzde yetmişini Alnıanlara yüzde otuzunu AvusturyalIlarla Macarlara tahsis edebileceğini, yalnız Ereğli kö mürlerde petroller için teşkil oluna cak şirketin idaresini ve ekseriyetini kendilerine bırakmak lâzım geleceğini, eğer bu şartı kabul ediyorsak Ana şir keti bir iki saat zarfında teşkil etmek mümkün olacağını söyledi.
Tabii bu sözler den maksadı ne ol duğunu, en ziyade takip etmekte ol dukları işler için bu surptle bir vâad olsun almak istediğini anladım. Umu mî tarzda cevap verdim.
Teşkil edilecek bilûmum şirketler de ekseriyetin OsmanlIlara ait olması fikrinde olmadığımızı, küçük ve muta vassıt şirketler için bu siyaseti takip
edeceğimizi, fakat bilhassa ecnebi
memleketlerde tahvilât ihracını istil zam edecek pek büyük işler hakkın da meclisi idare ekseriyetinin ve ser maye ekseriyetinin ecnebilere ait olma sı lâzım geleceğini takdir ettiğimizi, OsmanlI - Alman - Avusturya grupu ■ teşekkül etmekle beraber umum işle rin bu gruptan geçmiyeceğini, Avus-i turyanın Avus-ihtAvus-isası olan bAvus-ir Avus-işAvus-in yalnız i Avusturya ile, Almanyanın ihtisası o-I lan bir işin Almanya ile yapılacağını
söyledim.
13 Eylül (1917), Perşembe
Mösyö Dadler geldi. Guinner’le ci lan mülakatımı hikâye ettim. Ve Avus turyalIların efkârım sordum.
Dadler bizim noktai nazarımızın buranın noktai nazarına tamamen mu vafık olduğunu, yalnız AvusturyalIla rın Alınanlara verilecek hisseye mua dil bir hisse istediklerini ve Avusturya hükümetinin de bunu müdafaa ve ter viç eyliyecegiııi ve bir de evvelce Weil le bu mesail hakkında görüşmüş olan
liskoııto Geselschaft müdürü
Sak-moııso’nun Viyana bankalarına müra caat ettiği \ akit bu iş kendi elinde i-niş ve tevziatı kendi yapacakmış gibi S bir lisan istimal eylemiş olduğu
ci--' Me şimdi de Guinner’in ayni tarzı te
lâkkide bulunacağından bu noktanın
avzihi icap ettiğini söyledi.
Weil’in Salomonsona karşı biı az leri gitmiş olması melhuz olduğunu, maamafih Almanyada işi Doyçe Ban kın mı yoksa Dresdner Bank ın mı ida-j e edeceğini Almanların tayin
eyliye-ceklerini, tabii Doyçe Bankı gücen
dirmeği arzu etmediğimizi söyledim.
14 Eylül (1917), Cuma
Bana verilen Avusturya nişanım getirmek üzere otele gelen (¿in ) ile yine ayni meseleden bahsettik. Avus turyalIlarla Almanların ayni hisseye malik olmaları hükümetçe arzu edil mekte olduğunu, kont Ternin’in de bu noktai nazarı terviç etmekte bulundu ğunu söyledi ve benim bu hususta ken dilerine müzaheret eylemekliğimi rica etti. Tabii bizce yapılması mümkün o-lan şeyleri yaparız, dedim.
16 Eylül (1917), Pazar
Dün Baden Kredit Austalt’m ye
ni Gouverneur’ü gelmişti. Bugün de
müdürlerinden biri geldi. Kendilerinin burada teşekkül eden şark grupuna da hil olmıyarak istiklâllerini muhafaza etmiş olduklarını, Doyçe Bankın da grupa dahil olmayıp birlikte hareket etmek üzere müstakil kalmalarını tav siye eylemiş olduğunu, bazı işler için grupla birlikte hareket edeceklerini fa kat Avusturyanın en mühim sanayiini kendileri kontrol etmekte oldukların dan, îstanbulda bu sanatlere mütealhk
olarak vukubulacak teşebbüsat için
bittabi şerik aramıyacaklarını uzun u-zadıya söylediler. Yakında bizzat tet-kikatta bulunmak üzere İstanbula ge lecekmiş.
Sadrazam Enver Paşaya imza mezuniyeti vermemişti
— 214 —
Likidasyonun şimdi yapılmasına
muvafakat etmeyeceğimizi anladıkla
rından tekliflerine başka şekil vermiş ler;
Evvelâ: Sulh müzakeratı esnasın da bizdeki müessesatı muhasemeyi li kide ederek bunları Almanyanm düve li muhasama memleketindeki menafi me karşılık göstereceğimize dair bir teminatı tahririye istiyorlar.
Saniyen: Meclisi mebusandan şim diden likidasyon mezuniyetine dair bir kanun istihsalini arzu ediyorlar.
Bu meselenin ehemmiyetine meb-ni bizim Almanyaya olan duyunumeb-niuzla
birleştirilmesine dair münakaşa ol
muş. Hakkı paşa borçları tediye ede-miyeeeğimiz nazariyesini teşrih etmiş. Almanlar bu meselenin şimdiden mü
zakeresine taraftar olmuşlar. Fakat
bu müzakere bitmezden ve belki baş lamazdan evvel iki arzularının husu lünü talep ediyorlar.
Ben, buna muvafakat
ectemiyece-ğimi, sulh zamanında yapılacak bir
sey için şimdiden kanun istihsaline lü zum görmediğimi, elde böyle bir kanun ünnca Almanyanm yarın bizi tazyik ederek bunun daha evvel tatbikini ta-ep edebileceğini hatıra gvelmiyen ih-. İmalât zuhur eyliyebüecegini ve buna arşı silâhsız olacağımızı, böyle bir meselenin kanunu muvakkatle halledile "•¡ye • -ui ' t caten Almanların da bu eti halli arzu etmediklerini sara haten söylemiş olduklarını, Almalılara imdiden bir vaitte bulunmağa da lü-m g-.lü-medigilü-mi, bunun âtiye ait lü-mes eler olduğunu, Almanların gûya bu-¡nla îtip dizleri tehdit etmek
tarzın-aki iddiaları pek vahi ve tıflâne
r delil teşkil ettiğini, İngilizler bizim ııu yapabileceğimizi pek âlâ bldik-'■rini ve bunu yapmaklığımızdan
endi-? ederek Almanlar aleyhindeki
teh-tlcrıiıt’ .nihay.ct , vermiyeceklerini ve u baptaki itiraz'isun gayet kat’î oldu ğunu söyledim. Bunun üzerine şimdilik İmanlara karşı biı, taahhüt alınma-' masına karar verildi.
Mukavele! askeriye meselesi ge
çen meclisi vükelâda görüşülmüştü,
3u mukavelenin akdinde neden dolayı I stical edildiğini anlamadığımı
söyle-I t,tim. Çünkü mukavele badelhaı-p
merî olacak. O zaman akdinde ne rrıah-I ur vardı?
vermek mecburiyetindedir dedi. Buna karşı da Bulgaristan çok şeyler aldı, biz harpten eli boş çıkıyoruz, elbette
bir kompansasyona ihtiyacımız var,
dedim. Bulgarların nasıl haris olduk larım bizimle böyle bir itilâf yapıla cak olursa bir çok müşkülât çıkara caklarını söyledi.
***
18 Teşrinievvel (1917), Perşembe
Bugün itilâfnameler parafe edil miş. Likidasyon meselesi hakkında hiç olmazsa bir zabıtname kaleme alınma sını teklif etmişlerse de arkadaşları-mızı henüz ikna edemediğimiz için bir
şey yapacağız cebabım verdiklerini
Nesimi söyledi.
20 Teşrinievvel (1917), Cumartesi
Sadrazamla yine Şükrü bey mes
elesi görüşüldü. Bu şerait dahilinde
gelmesinde bir fayda olmıyacağım söy ledi. Darüleytam memurları halikında ki talebimin kavanin ve nizamatı
mev-cudeye tamamen muvafık olduğunu
teslim ile beraber heyeti teftişiye ni zamnamesinde devairi devlet üzerinde pek büyük bir salâhiyeti olduğunu, bu. nıın nasıl kabul edildiğini anlıyamadı-ğvca söyledi. Cevaben bunu o nizamna meye senelerce evvel imzasını korken düşünmesi iâzımgeldiğini; şimdi benim zamanımda bu nizamnamenin değişe-miyeceğini söyledim.
Şükrü beye bir halef tayinini dü şünüyorlardı (1)
Ben Halit Ziyayı teklif ettim. İpti da soğuk kabul ettiler. Mithat Şükrü de beraberdi. Sonra ısınır gibi oldu lar.
21 Teşrinievvel (1917), Pazar
Sadrazam bugün yine Maarif Na zırından bahssetti. Eğer ben gelmesini arzu ediyorsam kendisinin tekrar çalı şıp Şükrü beyi ikna edeceğini söyledi. Arada Darüleytamı maariften almak tan da bahsetti. Ben tekrar Şükrü bey aleyhinde olmadığımı, kanuna ve usul ve nizama riayet etmesini arzu ettiği mi söyledim.
(Devamı var)
Halbuki geçende Enver paşa ka-■ argâha giderken sadrazam kendisine
niza mezuniyetini vermiş olduğunu
hayretle işittim. Şimdi ise İmparator, rbive Na-uını b;.hassa bu iş içir
•'•a göndo-fpgtntfen mutlaka mu
t" ün imzası lâzım geliyor. Muka-e tMuka-ekrar okundu. Bazı tashihat ya ddı.
Ben Berline gitmezden evvel tek-f ettiğim tadilâtın bir kısmı zaten t elden vapılirmş: (1) Harbiye bili
ne. ait maddeye "mümkün oldıh
adar’’ kaydı konulmuş. (2) Alma: ■anın bizde mecburî olacaksa
türkçe-n .d’matürkçe-nyada tahsilitürkçe-ne ihtimam olu--’cağma dair olan madde mütekabil-r. Şekle ifrağ edilmiş. (3) Ham mc addı tabiiyenin müttefikler menfaati a işletilmesi için hazertten ittihazı tı iabir fıkrası tadil olunmuş.
Şimdiki kıraatte telsiz telgrafın ' ■ e'..’e bulunması lüzumundan bahis ':ra vardı. Bizim telsiz telgraflar? İkim olmamaları için ou tadil edil-i. Ham mevaddm tedarik ve nakline
abotage’a dair olan fıkralar
müşte-ek bir harp ile takayit edildi. Bu mukavelenin bütçeye tesiri o-up olmıyacağım sordum. Harbiye na-ırı biz kuvvei mâliyemizin müsaade ettiği şeyi yapacağız, dedi. Kezalik A-vusturya ile ve Bulgaristanla bir mu kavele yapılıp yapılmadığı sualine kar şı Avusturya ile daha geniş esas üzc -ine yapılmış olduğunu, Bulgaristan’; da yapılacağım söyledi. Bundan m& da bu mukavele mucibince ileride mü lıimmat ve saireyi istediğimiz memlt keten satın almakta hür olup olınıya-cağımızı sordum. H attâ muhasım mem leket1,erden bile alabiliriz, dedi. Bu te minat üzerine ben de itiraz veya mü manaata lüzum görmedim.
Bugün Hariciye Nazırı mukavele lerin türkçe ve almanca metinleri ara sında tefavüt olduğunu söyledi. Bu mu kavelede Fransızca metin hiç müda hale etmediğinden ileride ihtilâf husu le gelirse ne olacak? Hangi metin mu cibince halledilecek?
Yarın parafe edilmezden evvel me tinler mukabele ve tashih olunacak.
***
Rosenberg ziyarete gelmişti. P ara meselesi hakkınîia Bulgar Maliye Na zırı ile aralarında bir müzakere cere
yan edip etmediğini sordum. Nazır
kendisine bahsetmişse de cevaben o Almanyaca daha şayanı kabul olabile
cek bir teklif yapmasını söylemiş:
Müzakereler daha ileriye gitmemiş.
Ben de ayni meseleden bizim için bah setmek isterdim, dedim. Müşkülât size verdiğimizi tamamen Bulgaristana da
Tl BA2KAM IMS
Birinci Cihan Harbine
Türkiyenin girmesi
M a liy e N a z ırı C a v it beyin notları
—-n r >
Reji meselesinin müzakeresi
— 215 —Enver paşa, Cemal paşa ile Mah mut Kâmil paşanın terfilerinde ısrar etmiş ve gûya bu terfiler kanunî veya nizamî imiş. Cemal paşa Mısır’ı zapta gitti, ricat etti. Ve hem de nişan aldı. Mahmut Kâmil paşa düşmana kale tes lim etti, müsteşar oldu. Şimdi de ter fi ediyorlar. Sadrazam evvelce katiyen yapmam derken, Enverin ısrarına kar şı ısrar edemedi. Bu hareketlerle ken disinin ve hükümetinin mevkiini nasıl tenzil ettiğini hiç düşünmüyor. N<e yapayım. Mesele mi çıkarayım? diyor. Sait Halim paşa da mesele çıkarma mak için her şeyi kabul ediyordu.
22 Teşrinievvel (1917), Pazartesi
Sadrazam Şükrü beyi ikna etmiş. Bir ay mezuniyet alacakmış, Şüphesiz vaktini küçük klüpte geçirecek. Her kes bunu görecek. Bu müddet zarfın
da Ali Münif vekâlet edecek. Şükrü
beyin ıslah etmek istemediği yolsuz
lukları düzeltecek, sonra Şükrü bey
mevkiine avdet edecek. Bu, sadrazam için idarei hükümet...
1 Teşrinisani Perşembe - 10 Teş
rinisani (1917), Cumartesi
Reji meselesini müzakere için Ber linden Schuabah, Viyanadan Benedickt ve Neurath geldiler. Bilhassa âtideki meseleler hakkında görüşüp itilâf et tik:
Evvelâ: Mukavelenin ikinci mad desine sermayenin tezyidi halinde nısfı
nın OsmanlIlara veya hükümete arz
edileceğüıe, muayyen bir müddette bun
lara talibi zuhur etmediği takdirde
eeanibe satılabileceğine dair bir kayıt ilâvesini teklif etmiştim. Bu sırf reji fazla kazanıyor iddiasına karşı bir mu kabele maksadile teklif olunmuştu. Sts
ü mucibince rejinin kendi kendine
bunu yapmağa salâhiyeti olmayıp mev-t aksionerlerin hakkı rüchanları
bu-'unduğundan bu kayıttan sarfınazar
ettim. Yalnız reji ileride assamble ge-nerale’den bunu istihsale sây edeceği ne dair bir mektup yazacaktır.
Saniyen: Tütün aşarı meselesinde Düyıınuumumiye vazifeyi deruhte et
mek istemediği için mühim bir şey
yapılamadı. Maamafih aşar için tütün i,yatı takdirinde hükümetin ve Düyu-nuumumiyenin delegelerinin müdaha
lesini reji kabul edecektir.
Tütün işretinin kavanini haliye ve müstakbeleye nazaran tahsil ve istifa kılınacağına ve miktarının diğer aşar miktarım tecavüz edemiyeceğine dair
ir kayıt ilâve ettik.
Salisen: Eski mukavele mucibince emvali gayri menkule % 1/2 nisbetile, makinelerle alât ve edevat da evvelce kabul olunan usulü muhasebe mucibin ce imha ediliyor, ve masarifi itfaiye iş tirak ettiğimiz halde de şirketin inkı-zayı müddetinde emvali gayri menkule kamilen şirkete kalıyor.
Uzun müzakereden sonra emvali
gayri menkulenin bedeli itfasını % 2 diğerlerini % 10 olarak tayin ettik. Müddetin hitamında emvali gayri men kulenin inventaire’e muayyen kıymet le hükümete geçmesini teklif ettim.
Düyıınuumumiye delegesi bu
İn-ventaire’deki kıymetle kıymeti hakiki ye arasındaki farkın devlet, “Reji” Dü-vunuumumiye arasında taksimini teklif etti. Bu teklif kabul olundu. Fakat bil âhare reji 312 de kabul olunan bir iti lâfa istinat ederek hükümetin emvali gayri menkuleden tamamen keffi yed etmiş olduğunu (o zaman mevcut
a-mortissement sermayesi taksim edil
mek suretile) ileriye sürerek bu muva fakatini istirdat eylemek istemişse de artık keyfiyetten meclisi vükelâyı ha-bedar etmiş olduğum için bu meseleyi münakaşa edemiyeceğimi söyledim. Ka bul ettiler.
Rabian: Şirket senedatmın ecnebi borsatarma kabulü masrafının hissede, ranea deruhte edilmesi teklifini kabul ettiremediğim için Osnıanîı borsasma senedatın kabulü masrafını da onlara tahmil edecek bir fıkra koydurdum.
Hamisen: Evvelce inhisara tâbi ol-mıyan herhangi bir mahallin inhisar hududuna ithali takdü-inde bedeli mak-tuun ve hasılâtı safiye hesabının sureti icrasına dair bir madde ilâve ettirdim. Sadisen: Hissei temettü taksiminin esası ihlâl edilmemek şartile daha ba sit ve sade bir şekle ifrağına çalışıla cağına dair bir mektup yazacaklar.
Bu nokta doğrudan doğruya heyeti umumiyeye ve mukavelenin en büyük esasına taallûk ettiğinden tadil tekli finden sarfınazar ettim.
Sabian: Rejinin müddeti imtiya zının hitamınta hakkı rücham olaca ğına dair olan maddeyi kaldırttım.
Saminen: Refine resmi hakkında 325 mukarreratı memleket için hiç bir fayda temin etmediği cihetle 1895 u-sulüne ricat edilmesini, harp seneleri için hükümetten tazminat aranılmama-sını teklif ettim. Birincisini kabul etti ler. İkincisi esas bir müzakere teşkil etmediğinden dolayı hazine ile reji ara sında kararlaştırılacaktır. Bittabi nok ta!.pazarımızı kabul, ettireceğiz.
Badel-harp düveli muazzama memleketine
gönderilecek tütünlerin ihracat resmi bittabi bize ait olacak. Fak at bizim miktar resmimiz Mısır vesaireye giren tütünlerinkinden fazla olursa reji de bu miktara iblâğa mecbur olacaktır.
Mukavelede yapılan tadilâtı esasi ye bunlardan ibarettir. Kanuna gelince: İhracata mahsus sigara imali. Esas ka bul ettirildi. Buna dair mevaddı kanu niye ilâve olundu. Senevî 200 bin kilo-« dan eksik imali fabrikalara müsaade olunmıyacak. Reji bu miktarın mutla ka ihracında ısrar etmişse de fabrika törler tarafından ancak imalât taah hüdü alınabileceği bir çok ahvali fev kalâdenin sene nihayetinde imal olunan tütünlerin ihracına mâni teşkil edece ği cihetle rejinin bu teklifi ancak her üç sene nihayetinde 400 bin kilo ihra cı suretile takyit ederek kabul ettim.
Fabrikaların teftişine müteallik
kuyud da ilâve edildi. Bir fabrika niza-mat ve kavanine muhalif hareket etti ği takdirde eşyasının müzayedeye vazı-na dair olan maddeye rejinin de bu mü zayedeye iştirak etmesi kaydım koy malarım teklif etmiştim. Onlar da ka
bul eylemişlerdi. Böyle olduğu halde
yine imza günü imzaya mahsus nüsha ların bu kayıt ile hazırlanmış olduğunu göldüm. Altına bir küçük işaret koy-, makla ve kendilerine manidar bir na zar atfeylemekle iktifa ettim. Anladı lar ve ümit ederim ki, mahcup oldular. Avrupadan gelen zevatın hüsnü niyet lerinde şüphe yoksa da buradakilerdö levantin ruhu eksik olmadığıdır.
Saniyen: Fidanlıklar hakkında
mebusan ziraat encümeninin maksadı istihsal olundu.
Salisen: Tütün zerine müteallik
memnuiyetler tahdit olundu. Daire!
zeriyat tevsi edüdi. Yeniden bir ma halde tütün zerine ihtiyaç hissettiği
takdirde rejinin mütaleasını istihsal
etmek ve zer tecrübeleri yapmak ku yuda ile beraber bu hususta itayı ka rar hakkı mutlakı Maliye IJazırma tev di edildi.
Bunu istihsal için pek ziyade uğ raştım.
Bunlardan maada yapılan tadili esasa müstenit olmayıp tavzihi tadi lâttan ibarettir.
Gere bu tadilât, gerek Procès ver bal umum delegeler tarafından
imza-edildi. /k
Procès verbal’de mukarreratm As samblée generale’e arzedileceğine dair bir fıkra koymuşlardı. Bunu tay etme lerinde ısrar ettim. Çünkü bu kayıt ile meselenin bir gün tekrar münakaşası na lüzum görülmesi muhtemel olacağı nı Assamblée génerale’in kabul etm e, mesi ihtimali olduğunu, o zaman mec lisi mebusanımızda bizim maruz oldu ğumuz müşkülâtın berakis olarak, Ken
di haklarında tahaddüs edebileceğini
söyledim. Sarfınazar ettiler.
Tarafeynin irae ettiği seuplesse sayesinde, benim rejinin esasen düş manı olmadığımı bilâkis her fırsatta kendilerini meclisi mebusana karşı mü dafaa ettiğimi bilmelerinden dolayı
u-zıın müddet sürecek zannolunan bu
müzakere üç içtimada her iki tarafın memnuniyetini calip bir surette bitti, KendUerine bu tadilâtı arzuyı kalbi ile teklif etmediğimi, imza diye bitmiş
bir mukavelede tadilât teklif etmek
hattâ hükümet aldanmış olsa bile be nim prensiplerimle kabili telif bir şey oimadığı, şimdi böyle bir mecburiyet altında kalışım rejiyi kurtarmak mak sadına mebni olduğunu, binaenaleyh be ni miiddei değil, kendi müdafileri gibi telâkki etmeleri lâzım geldiğini ve işi meclisten geçirmek maksadile yapabile cekleri concessions'larm haddi âzamisi
ni yapmaları lâzım geldiğini kemali
samimiyetle söyledim. Onlar da haki katen bu sözleri samimiyetle dinledi ler.
16 Teşrinisani (1917) Cuma.
Kampiyo komisyonunun mark ve kronları da kontrol etmesine dair ver diğimiz karar üzerine Almanlar muhte lif turuk ve vesaite müracaatlarda bu-lnudular. Evvelâ, Doyçe Bank uğraş tı. Muvaffak olamayınca maliye mü şavirini tavsit ettiler. Daha soma Ber
line yazdılar. * j
Avusturya Sefirine yapılan teklifler
— 218 —
8 — Avusturyada bize vuku bu lacak idhalâtta da daha bazı tenzilât istiyorlar.
Şimdiden kat’i cevap verememek le beraber mezkûr noktalar hakkında mülâhazatımı söyledim.
1 — Mahzur görmüyorum. 2 — Keza,
3 — Badelharp ihracat resminin muayyen bir çnüddette ilgasına fakat bazı mevat için daima ihracat resmi
vaz edilebileceğine dair gümrük ka
nununa bir madde ilâve ettiğimizi, bi naenaleyh şimdilik ihracat resmi hak
kında bir angajman almıyacağımızı,
herhalde meselâ tütün hakkında ihra cat resmini ipka etmek fikrinde bu lunduğumuzu söyledim.
4 — Transit için bir mahzur gör müyorum.
5 — Bu fıkranın başka bir şek le ifrağı mümkün olduğunu esasen bu
meseleyi düşünmeğe de tarafeynin
menafii icabiyle, mecbur olduğumuzu söyledim. Badelharp gerek Avusturya gerek biz - bugün olduğu gibi - bir takım eşyanın idhalâtına mâni olma ğa çalışacağız. Bu pek tabiîdir. Bina enaleyh bu ciheti de ya maddede zik retmek yahut buna dair bir mektup
teati eylemek lâzım gelecektir. Bu
noktai nazarı onlar da muvafık bulu yorlar.
6 — İmza parlâmentolardan geç mezden evvel vuku bulacağından bu maddeye başka bir şekil vermek lâzım gelecektir.
7 — Bunun bir prensip meselesi olduğunu, Avusturya hükümeti bu nok tai nazarında ısrar edecek olursa mü nakaşaya beyhude devam etmemekli-ğimizi, çünkü başka bir esas üzerine yapılacak muahedeyi mecliste müda
faa edemiyeceğimi, diğer devletlerle
olan ticaret muahelerindeki tarifei
ahdiyeden bizim zaten hali hazırda is
tifade etmekte olduğumuzu ve bizim
tarifei umumiyemizi bundan dolayı
Avusturyaya tatbik ettiğimiz, bu mes elede iddiaları esası hukukiye müste nit olmadığını söyledim.
S — Tenzilâtın son haddine gel
diğimizi ve artık yeniden müzakere
vuku bulmıyacak diye en son, teklif lerimizi serdetmiş olduğumuzu söyle dim.
10 Kânunuevvel (1911). Pazartesi
Suat beyi şu nukatı muhtelife
hakkında Hariciye Nazirile görüşmeğe
memur etmiştim. Noktai nazarları
mız. Avusturya sefirine haber gönder dim, geldi. Tekliflerimizi yaptım.
1 — Fıkranın tayyım .kabul edi
yoruz.
2 — Keza,
3 — İhracat resmine dair olan
maddeyi ipka edeceğiz.
4 — Transit’e dair olan maddenin tarafeynin transit resmi almıyacakla-rı suretinde tadil ediyoruz.
5 __ İtiraz edilen kelimeler yerine Avusturya ile İtalya arasındaki mu ahedelerin birinde mevcut harp halini ikame ediyoruz.
6 __ Bir ay zarfında muahedeyi
meclisten çıkarabileceğimiz cihetle
imzadan bir ay sonra mer’î olmasını teklif ettim.
"
7 — Bizim Avusturyaya ihracatı mız hakkında eski noktai nazarımızda
ısrar ederek prensipi değil, erkamı
yalnız müzakere edebileceğimizi söyle dim.
8 — Avusturyanın bize idhalât
hakkında eski noktai nazarı tekrar et tim.
Muahedenin bir an evvel imza e-dilmesini temin etmek üzere Avustur
ya murahhaslarının mümkün ise 17
Kânunuevvelde burada bulunmalarını,
yoksa benim Berlinden avdetimden
sonraya tehir etmek lâzım geleceğini söyledim.
11 Kânunuevvel (1917), Salı
Almanya sefiri bugün sadrazama müracaat ederek Bağdat esas mese lesinin hallinden ve bir de Bağdat şir ketine bizim vereceğimiz beş milyon marktan mada gûya Almanyamn da beş milyon mark vermesini Günther’e teklif etmiş olduğumdan bahsetmiş.
Bu sabah da Waldburg buna mü masil bir şey söylüyordu. Günther’e katiyen böyle bir teklifte bulunmadı ğımı, gerek Waldburg’a gerek sad razama söyledim. Sadrazam esas mes elenin de zamanı halli hûlül etmediği ni söylemiş.
v ***
Guinner, Change meselesi için
geldi. Bu münasebetle Bağdattan bah setti.
Change meselesi hakkında Alman-yanın teklifatı bizim metalibimize mu vafık olmadığım, bizce şayanı kabul tekliflerle gelecek olursa derhal mes eleyi halledeceğimizi söyledim. Bizde de efkârı umumiye mevcut olduğunu, Almanya bize karşı tedabir ittihaz et tiği takdirde bizim sükût etmekliği
miz mümkün olmıyacağmı ilâve et
tim. Bağdat meselesi hakkında da
geçmiş seneler için bundan fazla bil şey yapamayız, şirketin hâlâ memnun olmayışının esbabını anlamıyorum, de dim.
***
Almanya sefiri sadrazama tekrar
likidasyon meselesinden bahsetmiş.
Şimdilik meclisten likidasyonu yapa
bilmek için bir mezuniyet istihsal e-dilmesini, fakat bunun sulh zamanın
dan evvel yapılmasını, kanun istih
salden maksat da Ingiiizlere bizim a-ramızdaki tesanüde bir delil göster mek olduğunu söylemiş.
Sadrazam buna kanaat etmişti.
Bu maksadın mânâsız olduğunu, çün kü İngilizlerin bizim aramızdaki tesa
nütten şüphe etmediklerini ve hattâ
daha ileriye giderek bizi tamamen
Al-manyanm esiri addeylediklerini, Al
manların takip ettikleri maksat büs bütün başka olduğunu, şimdi ihtimal üzerine bir kanun istihsal edilince ile rde bir fırsat zuhurunda ve elde ka nun olmasından bilistifade derhal onu tatbik ettirmeğe kalkacaklarını söyle dim. Ve katiyen muarız bulunduğumu da ilâve ettim.
Bu işe dair kanunu muvakkat
- icabederse - yapabileceğimizi söyliye bilir miyim? sualine karşı da kuvvet le hayır, dedim.
i7
haziran
ın*a
Birinci Cihan Harbine
#Türkiyenin girmesi
r»-»» ________________ ____________________
M a liy e N a z ırı C a v it beyin notları
_____
.________________
***»—«— II m m m — .M —— — — I
Cavit Beye Nafia Nezaretinin teklifi
^ . «i.
— 221 —
18 Kânunuevvel (1917), Salı.
Avusturya sefirinden mektup al
dım. Hükümeti metbuası kendisini
murahhas tayin etmi§. Diğer deiegué-lerin Viyanadan gelmedeiegué-lerine lüzum yokmuş. Buna dair bilûmum talimat
vesaireyi cuma günü alacağı cihetle
cumartesi günü içtima etmemizi teklif ediyor.
Bizim taraftan da benimle birlik te bulunmak üzere Suat Beyi memur ettirdim.
19 Kânunuevvel (917), Çarşamba.
Enver, İsmail Hakkı Paşa ile gö rüştükten sonra hâdisei malûme hak kında hiç bir şüphesi kalmamış oldu ğumu söyledi ve sadrâzamın . . . (1) ehemmiyet vermiş olmasına hayret et ti.
Sadrâzamdan da . . . . e nasıl e-hemmiyet vermiş ve bu adamın söz lerine nasıl inanmış, İsmail Hakkı P a şanın . . . . i kendisine mahremi es rar addedeceğini nasıl farz eylemiş ol duğunu sordum. Bu ismin bizim ağzı mızdan çıkmasına ve muhbirin ahlâkı, efkârı bizce bu kadar malûm olan bir adam olduğunun bilinmesine şüphesiz cam sıkıldı. — Her halde söyliyen bu değildir, dedi ve yine İsmail Hakkı P a şa hakkındaki suizannının baki oldu ğunda İsrar etti. Buna artık inat der ler ve inanmak istediği içindir ki ina nıyor, diye hükmetmek lâzım gelir.
20 Kânunuevvel (917) Perşembe.
Sadrâzam bir kaç kere olduğu gi bi bugün de Fethi Beyin Nafia
Neza--retine alınmasından bahsetti. Ben
kabinede zuhuru melhuz ihtilâfat do-layısiyle bunu evvelden derpiş etmesi lâzım geldiğini, her halde birden ka rar vermemesini söyledim.
Fethi Bey Meclisi Mebusanda et rafına taraftarlar toplamakla meşgul. Gelir gelmez reji bayrağını eline al mış. Bandrol taraftarı diye ortaya a-tılmış. Rejinin aleyhinde propaganda yapmakla meşgul. Takrir bile vermiş.
Dün Enverin evinde rejiye dair beş
dakika görüşünce hiç bir malûmatı
olmadığını, beylik sözler söylemekle
iktifa ettiğini gördüm. Her gördüğüne
de Meclisin murakabesi lüzumundan
bahsedip* duruyor. Encümenlerde ken disine mevki arıyor. Her halde bir ha zırlık görülmekte. Bunun önünü kep
mek için kendisini hükümete almak
istiyorlarsa da yarın hükümette de ay ni mesleği takip edince ne olacak?
***
Sadrâzam da sulh müzakeresine birinci délégué olarak gitmeğe karar
vermiş. Hakkı Paşanın yumuşaklığı,
Nesiml’nin autorité’si (dahili ve hari ci) az olması hasebile arkadaşlarca buna lüzum görüldüğünü söyledi. Ay ni zamanda hariciye, maliye nazıı-la-rile dahiliye nazın ve sadrâzamın
İs-tanbuldan müfarakati — bahusus
meclisin müçtemi bulunduğu zaman
da — doğru bir şey olmıyacağından bahsettim. Ancak müzakerat hâd bir
şekle geldiği, kabul edemiyeceğimiz
(1) İsim çıkarılmıştır.
metalibatta İsrar olunduğu takdirde
gideceğini söyledi...
Cemal Paşanın da sulh müzake resine askeri murahhas sıfatile gitme sinden Enver Paşa sadrâzama bahset miş. Ben itiraz ettim. Bereket versin, ki Nesimi de sureti katiyede kabul e-demiyeceğini söylemiş.
•**
Bağdat şimendiferine harb masa
rifi olarak verilecek meblâğın beş
milyon yerine on milyon olması için çok uğraştılar.
Ludendorf’dan Enver Paşaya ge
len telgrafta daha beş milyon mark
verilmesi, işletme formülünün tezyidi teklif olunuyor. Ve gûya bizi tahvif veya tehdit için de Suriyeye gönderi lecek kuvayi askeriye ve mühimmatın bu babda ittihaz olunacak karara mu allak olduğu söyleniyor. Buna karşı şirketin bizden bir hak. > metalebesi olmadığını, beş milyon markı hediye olarak verdiğimizi, esas mukavelenin tadiline maliye ve nafia nazırlarının
muvafakat etmediklerini, hükümetin
bu babda noktai nazarını maliye nazı rının defaat ile Almanyamn salâhiyet-tar ricali siyasiyesine bildirmiş oldu ğunu yazdım. Telgrafı da kendi tara fından çekiinıek üzere Enver Paşaya verdim.
Bu sabah Huguenin gelerek beş
milyon markı kabul ettiklerine dair
Bellinden telgraf almış olduğunu söy ledi.
. Weitz’de Kühlman’dan gelen bir
telgrafta şirketin bu parayı kabul et tiğinden dolayı Almanya hükümetince on milyonda İsrar «edilmek iktiza et mediğinin bildirilmekte olduğunu söy ledi.
21 Kânunuevvel (1917), Cuma.
Almanya sefirinde dejeuneı'de i-dim. Bağdat meselesinden hiç bahset mediler. Yeni yapacağımız muamelei maliye hakkında Berline yazmışlar. E -sasını kabul ediyorlarmış. Fakat altın alış verişine müsaade edilmek üzere. Bu müsaadenin neden dolayı verileme diğini, bir maliye nazırı için meclise bu yolda bir teklif yapmak pek acı bir şey olacağını söyledim.
Sefir likidasyondan bahsetti. Bu baptaki fikrimi bilmem kaçıncı kere olarak izah ettim. Kendisini tamamen benimle hemfikir buldum. O halde ma sa başına geçmekten başka bir şey kalmıyor. Dedim. Sefir hemfikir oldu
ğunu bu münasebetle bir kaç kere
tekrar etti.
Kuhlman’a, Wasserman’a
Zim-merman’a söylediğim şeyleri muhtasa-ran sefire de söyledim.
22 Kânunuewel(917), Cumartesi.
Avusturya «efirile ticaret muahe desi müzakeresi için içtima ettik. Ye ni bir teklif karşısında bulunduk. Her iki tarafın da tarifelerinde tenzilât ic ra eylemelerinden sarfı nazar ederek tarifesiz bir ticaret muahedesi yapmak istiyorlar. Bu evvelce bizim tarafımız dan vukubulan metni 10 tarifesi 2 se nelik muahedeye daha ziyade takar-rüp ediyor. Bu esas dairesinde hazır ladıkları muahedeyi tetkik ettik. Ek serisi şayanı kabul şeyler. Yalnız mü him bir kaç nokta var:
Bnverin Anadoluya davet edilmesi imkânını görmediğim gibi,
bunu arzu da etmediğimi söyledim.
— 247 —
Geliniz îslâmm, Türkün kör
leşmiş kılıcım biliyelim.”. Enverin
bu fikirlerde sebat edeceğini Na
zım da şüpheli buluyor. İtilâf ile
müzakerat devam ettikçe bu va
ziyetti
iistifade edilmez değilse
de müzakerat hüsnü neticeye ik
tiran ettikten sonra — benim
kendisine yazdığım gibi — zarar
görüleceğini teslim ediyor. Maa-
mafih Enver mevki ve hissinde
bir adamın başka bir meslek ta
kip edemiyeceği — bahusus dahil
dekiler müsait bir vaziyet almaz
larsa — söylüyor. Dahildekiler
Envere karşı nasıl bir vaziyet ala
bilir?
* * *
Mahmut Muhtar paşa bilmem
hangi gazeteyi tekziben kendisinin
Londrada olduğu cihetle Talât
paşanın cenazesinde bulunmadığı
na dair bir telgraf göndermiş. Bu
ne güçüklük? Türkiyede bunun
kadar istiklâline sahip bir adam
hemen yokken neden böyle şeyle
re-tenezzül ediyor? Harun son
mektubunda Muhtar paşanın îs-
tanbula davet edilmiş olduğundan
bahsediyordu. Böyle bir şey mev
cut ise ve bu bilhassa Avni paşa
ya yazdığı bir mektubun cevabı
ise zahir sadareti kaçırmamak i-
çin padişah nezdinde kendisini bu
cenazede bulunmak cürmünden!
tenzih lüzumunu hissetmiş ola
cak.
— 30 nisan (1921) Cumartesi —
avlamaktan başka bir hisle yazıl
mamış olan bu acubeleri bir ga
zete nasıl neşreder? Hemen her
nüshasında bana dair bir kaç sa
tır var: Adada limon yokmuş da
îstanbula kadar istimbot yolla
mışım. îyi ki, istimbotu Galata
rıhtımından kızaklarla Beyoğluna
çektirdiğimi söylememiş! 31 mart
günü Sirkeci istasyonuna gitmi
şim de “her şeyden
evvel ben
imişim. Ve bu vakadan fırkand
an istifadesini hazırlamak lâzım,,
mütaleasmda bulunmuşum.
Fakat Mahir Sait? .... (1) kur
tardık. Kendisini menfadan ge
tirttik; cebine para koyup çalış
ması için İzmire yolladık. Harp
zamanında ticaretini tevsi etmesi ı
için bankalardan kredi açtırdım. I
Şimdi bunların mukabilini böyle
ödüyor. İttihat ve Terakkinin en
büyük meziyeti fena adamlarda
aldanmamış olmasıdır. Bir defa
çirkefe düşen artık temiz olamı
yor.
Mahir Sait gûya bunların
i en az levse bulaşması idi. Şimdi
görmeli neler yazıyor? Saltanatı
meşruta taraftarı
olmuş, belki
(bu gazetenin başka türlü çıka
cağını zannetmiyorum) Abdülha
midi müdafaa ediyor; hal’ hak
kında ne yaveler söylüyor. Al
man hukuku diye acayip acayip
makaleler yazıyor. Ankaranm ye
ni teşkilâtı esasiye kafıununu İt
tihat ve Terakkinin senelerdenbe-
ri tasavvur ettiği bir melanet şek
linde gösteriyor.
(Sonu var)
Alemdar nüshalarını gördüm.
Şimdi Mahir Saidin idaresinde çı
kıyormuş. İmzalar hep harflerden
ibaret. Fakat bunlardan birinin
(H. Hı.) Hakkı Halit olacağını
kaviyen zannediyorum. Diğerleri
ni aııiıyamadım. İsimlerini sakla
mağa da hakları var. Öyle heze
yanlar, öyle yalanlar, öyle iftira
lar saçıyorlar ki.
Hele benim aleyhimdeki itha-
mat birer şaheser. Birkaç nümu-
ne: “Evrakı nakdiye ihraç etmek
için Türkıyenin bütün altınlarını
Avusturya ve Almanya
bankala-(1) Bir iki satır çıkarılmıştır.