• Sonuç bulunamadı

Birinci Cihan Harbine Türkiye'nin girmesi:Maliye Nazırı Cavit Beyin notları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Birinci Cihan Harbine Türkiye'nin girmesi:Maliye Nazırı Cavit Beyin notları"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yeni Alman Sefiri

— 200 —

Avusturyada Çernin’in başlı bağı­ na nota vermek hususundaki fikrinin

önüne geçileceğini, hututu esasiyoyi

muhtevi olacak olan notanın müşterek

ei'leceğini, notada yalnız Papanın

hissiyatı âlicenabanesinden dolayı te ­ şekkürle iktifa edileceğini, milletlerin zihinleri bu yüksek teklifleri kabule mütemayil olunca mesaili sairenin hal­

li kesbi sühulet etmiş olacağından

bahsolunacağını, boğazlar hariç bıra­ kılmak üzene Hautemer tâbirinin kul­ lanılacağını söyledi. Ermenistan hak­ kında réserve yapılmasını tensip etmi­

yor. Çünkü réserve yapılacak olursa

kendilerinin de Belçika ve Alzas hak­

kında AvusturyalIların Boğarların

başka meselelerde réserve yapmak is-tiyecelilerini söylüyor ki, yanlış bir

rey değildir.

Meselei maliye hakkında bir şey görüşmedik. Müzakeratı kendisinin i-dare etmek istediğini, fakat bu akşam Avusturya imparatorunu ziyarete gi­ deceği cihetle bunun mümkün ohnıya-cağmı, herhalde az bir zamanda ikmal edeceğimize emin olduğunu söyledi.

Külman, İstanbulu terk ettiğine

pek müteessir görünmekle beraber ih­ raz etliği mevkiden de gayri memnun

değil. Rayiştag’da mebuslarla olan

nüzakeratmı anlatışında ve bu su­

retle orada vaziyetini sağlamlaştırmış oimasım zımnen göstermesinde belirli bir hoşnudu var.

Rosemberg'e vekâlet eden Köfert'i gördüm. Mesaili maliye hakkında

gö-üştük.

Evvelâ Falkenheim’in para meşe­ si. Saniyen Cemal paşanın şimdi is-rdiği beşyüz bin lira ile şehrî

istiye-eği mebaliğ. Salisen İmza edilecek

iiıkavele maddesi.

Birinci meselede yine mecidiyele­ rin burada darbolunmasında ısrar e di -vur Bunun technique imkânsızlıkları

’duğundan bahsettim. Burada buru

ayri mümkün görmüyorlarmış. lstan-mldan izahat istiyeceğimi söylemekle iktifa ettim.

Falkenheim’e bir milyon liradan

fazla altuı vermek istemiyorlar. Bizim neden dolayı fazla gümüş vermeğe mü­ temayil olmadığımızı ve

olamıyacagı-nzı izah ettim.

ikinci mesele için Suriyede şinıdî-’ n nakit ve kâğıt fiyatının yanında

jir de gümüş fiyatı husule gelmeğe

başladığını, hal böyle devam edecek

re mütemadiyen piyasaya gümüş dö­ külecek olursa gümüşün de kâğıt mm •’.¡leşine düşeceğini, binaenaleyh iht; -yat etmek lâzım geldiğini izah ettim.

' Üçüncü mesele için tabii müzaku-e müzaku-etmmüzaku-edik. Bmüzaku-erlindmüzaku-e smüzaku-ekiz on gündmüzaku-en ziyade kalamıyacağımı, binaberin bu müddet zarfında her şeyi ikmal etmek zarureti katiyesi bulunduğunu söyle­ mekle iktifa ettim.

Gece Wasserman’m dinerinde İs­

tanbul sefaretine tayin olunan Kont

Bemsdorf ile görüştüm. Alman sefir­ lerde pek ahbapça ve lâübalice cete-yan etmeğe başlamış olan miinasebata biraz ağırlık verecek bir şahsiyet ol­ duğunu görmekle memnun oldum. Ga­ yet ince ve centilmen bir adam tavrı var. Amerikadaki müşkül hayatı ida­ re etmiş olması zekâsının da kâfi oir

delilidir. Berlinde, Reichstag’da gayet iyi bir presse! olduğunu söylüyorlar.

Wasserman’la biraz işten bahset­ tik. Kendisinin îstanbuldan avdetinde bizim noktai nazarımızı kabul ettir­ mek için pek ziyade çalışmış olduğu­ nu, her türlü müşkülâtın vuku buldo­ ğunu zanneylediğini, yalnız Eylül - Şu­ bat aylan zarfında on beş, yirmi mii-yon liraya baliğ olacak olan Alman mübayaatının tediye bedclâtı çaresini bulmak iktiza ettiğini söyledi.

1 Eylül (1917) Cumartesi.

Köfert geldi. Dünkü meseleleri tek­ r a r ettikten sonra bir diğer şeyden bahsetti. Şimdiye kadar A'manlar !s-tanbulda altın şahadetnamelerinin kâ­ ğıt mukabilinde tamamiie satın alıı.p sonra tedarik edilecek altın.arla di­ ğer evrakın bir liraya mukabil üç dört olarak toplanmasını teklif ediyorlardı, Şimdi bir yeni teklif var: Hükümetin nezareti ve emri altında olarak altın şahadetnamelerini - herkesin ihtiyari-le bittabi - gümüş mukabilinde tebdil

etmek. Sonra bu şahadetnamelerin

mukabili olan altınları Cemal paşaya ve general Falkenheim’e vermek. Bu­ nu Köfert pek iyi izah edeme.fiyse de goııra Wasserman’dan aldığım izahat üzerine maksadın bundan ibaret oldu­ ğunu anladım.

Köfert’ln zaten muvazzafı olmıyan teklifini reddetim.

Hakkı paşa ile istikraz meselesi için görüştüm. Ve benim telgrafım ü-zeıine yaptığı teşebbüsün mahiyetini anlamak istedim. Hakkı paşa hariciye ve maliye nazırlarına benim nezaret­ ten bıkmış olduğumu ve çekibnek için fırsat aradığımı telgrafımdan istihraç eylemiş olduğundan, ve ne yapıp ya­ pıp memnun etmeleri lâzım geldiğin­ den, çekilecek olursa remplacé etmek mümkün olamıyacağı gibi hükümetin mevkii de kesbi müşkülât eyl'yeceğin-den bahsetmiş. Onun zanmnea teklifi­

mizi kabul edecekler. Ya'nız Bağdat

hakkında bir şey yapılmasını arzu et­ tiklerini söylüyor.

Ingilterenin ittifaka ithali madde­ sini görüştüm. Son defa bahsedişinde aldığı cevabı mahrem olarak söyledi. İmparator geçende tekrar bu mesele­ den kendisine bahsolunduğu vakit ar­ tık bu muahede ile çok oynadık, de­ miş. Bundan dolayı şimdi bir ş$y söy­ lemeğe cesaret edemiyorlarmış.

2 Eyliil (1917), Pazar.

Wasserman’da déjeuner’de îdim.

Alman mübayaat meselesini bahis

mevzuu etti ve bunu kısmen temin et­

mek için bizim bu defaki istikrazda

mark istemekliğimizi söyledi. Ben mar­ ka olan ihtiyacımızdan, eğer markları Osmanlı lirası satarak tedarik edecek

olursak fiyatları yükselteceğimizden,

bunun da bittabi işimize gf Jmediğinden bahsettim. Buna karşı 19/50, 19/75 gi­ bi bir fiyat temin edeceklerini söyledi.

Kezalik Alman mübayaatının

e-hemmiyetine mebni orada mübayi şir­ ketine diğer suretle de Osmanlı lirası tedarik olunmasından bahsetti. Eğer İsmail Hakkı Paşanın liralarına mu­ kabil 22 mark verilecek olursa belki bir miktar parayı burada bırakmağa muvafakat edeceğini söyledim.

(2)

20 MAYIS IMS

Birinci Cihan Harbine

Türkiyenin girmesi

M a liy e N a z ırı C a v it b eyin n o fla rı

Verilecek gümüşün miktarının tayini

202

3. — Maık olarak istediğim beş milyon liraya itiraz ettiler. Buna ve­ rilecek muhik bir cevap olmadığı için

marka süratle ihtiyacımız olduğunu,

Istanbulda ise evrakı nakdiyemız bulun madığından şimdilik mark tedariki biz­ ce mümkün olamıyacağını, bundan da idarei askeriyenin dûçarı müşkilât ola­ cağım söyledim.

4. — Müddetin 11 sene olması mu­ cibi itiraz olmadı. İlk beş sene için remboursement olarak 14 milyon diğer dört sene için 31 milyon (45 M. üz eri -( ne) koydum.

5. — Badelharb senevi muayyen bir miktar rrrübayaat yapılacağına da-: ir olan taahhütten tabii ben bahsetme­

diğim gibi onlar da bahsetmediler.

Saniyen: Falkenheim’in gümüş

mukavelesi:

1. — Bu beş milyon liranın geçen mukaveledeki yedi milyona mahsup e-dilen kısmın maadasının bu mukave­ leye mahsup olunmasını yani mukabi­ linin îstanbulda evrakı nakdiye olarak Almanya hükümetine verilmesini tek­ lif ettiler. Defaten bunu vermeğe kati­ yen imkân olmadığını, şehrî beş yüz bin lira olarak belki verilebileceğini söyledim.

2. — Almanya hükümeti vereceği gümüşün bir milyon lirasından maada-■ sıııı bugünkü fiyat ile almağı teklif e-iiyordu. Bu noktadaki İsrarım üzerine şimdi tamamı için bunu kabul ediyor.

3. — Gümüşün iadesi müddeti beş sene iken bunu da on bir seneye yani

bize rayiç mecburiyetinin kalkacağı

zamana kadar temdidi kabul eyliyor­ lar.

4. — En mühim mesele verilecek ! gümüşün miktarım tayin meselesi. Ge-I rek Falkenheim’e gerek Cemal Paşa­ ya verilecek gümüşün miktarı mahdut olmamasını yani badema bilûmum te-] diyatı nakdiyenin gümüş olarak yapıl-| masun teklif ettiler. İade müddetinin , ‘.emdidine rağmen bunun mümkün

ola-vuyacağını, gümüş darbiyatımn bu

akdirde bir nihayeti gelmiyeceğini, fi­ yatlar da tezayüt edeceği cihetle dar-biyatı daima tezyit eylemek iktiza e-deceğini, bir miktar altın göndermek **tı zarurette olduğunu, Almanya için bunun müşkilâtını teslim edersem de m mevkiimizin müşkilâtı da onlar-a tonlar-akdir edilmek lâzım geldiğini, e-ger ordular altınsız, gikaüeflüz idarei maslahat edebilirlerse her iki taraf için de iyi bir şey olacağım, ber halde al­ tın ve gümüş meselesi hana taallûk e-der bir mesele olmadığım söyledün.

Salisen: Almanya müsssesatı hay-I -eyesi ve memurlarile Bağdat şimendi-eri için de ayda otuz bin liralık gü­ müş darbolunmasını teklif'ettiler. Ken­

di memurlarına, müstahdemlerine

a-melelerine gümüş para ile tediyat ya­ pacak olurlarsa kâğıdın kıymetini mu­ hafaza katiyen mümkün olamıyacağını, biz memurlai'ijpıza kâğıt verirken Al­ manların nakit vermeleri memlekette fena bir tesir yaptığını ve kâğıdın kıy­ metini daha ziyade düşürdüğünü söy­ ledim.

bach’la görüştüm. Kendisine noktaina­ zarımı ve tadilâtı neden dolayı arzu ettiğimi izah ettim. Esas itibariie bize hak vermekle beraber Fransızların gı-yabnıda bu meselenin bir Halli katiye iktiran ettirilmesi nazik bir madde teşkil ettiğini söyledi. Evvelâ kanunda yapılacak tadilât ile mukavelede yapı­ lacak tadilâtı y ek diğerinden ayırmak i-cap ettiğini, kanunda tadilât icrasına meclisin her zaman hakkı olduğunu, maamafih bu tadilâtı reji bugün dahi kabul etmiyecek olursa tabii fesihten başka elinde bir silâh olmadığından bu silâhı harbden sonra için de onlarin lehine olarak muhafaza edebileceğimizi söyledim.

Kanundaki tadilât için îstanbulda maliye ve reji murahhasları müzakere­ ye girişip itilâf edecekler. Teşrinievve­ lin on beşine doğru Schwabach’la A-.vusturyalılar gelip gerek bu noktala­ rı gerek mukaveleye ait nukatı mü­ zakere ederek az bir zamanda işi bir neticeye iktiran ettirecekier.

***

Gece Kont dö Röhdern’in diné’sin-de işlerle iştigal ettim: Bühassa Al­ man hazine tahvilâtının îstanbulda ih­ racına müteallik muamelât ile:

Sefir ve Rosenberg ile Ermenistan meselesi hakkında görüştük. Rosen­

berg imparatora bahsejilemiyeceğini

ve bu meselenin de Talât Paşa burada iken halledilmesi daha iyi olmuş ola­ cağım söyledi. Bunu biz de tasdik eder­ sek de madem, ki o zaman halloluna-mamış şimdi halledilmek lâzımdır. De­ dik.

6 Eylül (1917), Perşembe.

Guinner ve Köfert müzakereye de­ vam etmek üzere geldiler.

(Devamı var)

Gece Kühlman’ın dinâr’sinde Mös­

yö Kriege ile uzun uzun görüştüm.

Düveli muhasama şubesine ait bilû­ mum müessesatın likidasyonundan ba­ his etti. Buna dair serdettikleri efkâ­ rın en büyük hasım ve muarızı olduğu­ mu bildiklerini de ilâve eyledi. Ben de bu husumetimin esbabım izah ettim.

Evvelâ: Harbin neticesi malûm oî-| madiği için bu ağır mesuliyeti

deruh-, te etmek istemediğimizideruh-, buna karşı

\ couvrir olmak arzusunda

bulunduğu-ı muzu söyledim. Bunu kendisi de teslim I ediyor. Almanya ile bizim aramızdaki muahedei ittifakiyeden İngiltere hariç olduğundan îngilterenin bu likidasyo­ nu kabul etmeyip bizimle harbe devam etmesi, yahut yeniden bize karşı bir harb açması ihtimali derpiş edilebile­ ceğini kendisi de ■ söyledi. Buna karşı İngiltere için, muahedeye bir madde i-iâvesini ümit ettiğini ilâve etti.

Saniyen: Likide edilecek müesse-sat Osmanhlar tarafından müesse-satın alın-mıyacağı, bunların kâffesini Alman­ lar mübayaa edecekleri cihetle bu su­ retle Ahnanyaya temin ettiğimiz feva- : ide mukabil Almanyadan bizim de bir |

menfaat temin eylemekliğimiz pek |

mantıkî ve âdilâne olacağı, bundan do­ layı bu mesele ile muharebe esnasın­ da Almanyada akdettiğimiz duyûn me­ selesini birleştirmek ve her iki likidas- | yonu ayni zamanda yapmak fikrinde olduğumuz söyledim. Buna cevaben' bu noktanın kendi salâhiyeti haricinde bir meselei maliye olduğunu söyledi. Baş­ ka şeylerden bahsettik. Sonra-yine bu maddeye rücu “ederek bahsettiğim me­ sele hakkında izahat istedi. Sonra da bunun da hakkında düşünmeği vâdetti.

5 Eylül (1917), Çarşamba.

Reji meselesi hakkında

Schuva-tesine tevdi edilmiştir.

İngiliz, Amerikan ve Sovyet hey etlerinin temsilcileri, bu münasebetle yapılan törende hazır bulunmuşlardır.

(3)

istikraz işinde çıkan zorluklar

— 203

Evvelâ, mukavele. (1) Elli milyon lirayı kabul ediyorlar. (2) Harb daha evvel bitecek olursa mukavelenin hük­ mü sakıt olacağına dair declaration’dan sarfı nazar ediyorlar. (3) Mark verme­ mekte musirdirler. Bizim müstacelen yirmi milyon franga muntaç olduğu­ muzu, bunu ya mark olarak vermeleri, yahut kânunusani, şubat aylai”nda mu­ kabili verilmek üzere şimdiden disposi-tion’umuza komaları icap ettiğini, fa­ kat her halde mark olarak vermelerini tercih eylediğimi söyledim. Bu ciheti görüşecekler. (4) Marktan kalan beş milyonu büyük kısmı son senelere kü­

çük kısmı ilk senelere olmak üzere

taksim etmişler. (5) îstanbulda placé etmeğe çalışacağımız A'ınan hazine tahvilâtı hakkın daki maddenin talebi­ ni teklif ettim. Bunun içi ı icap ederse diğer bir itilâf yapacağız.

Saniyen: Falkenheim'in parası: (1) Ayda beş yüz bin lira olarak rembour­ ser etmemizi kabul ediyorlarsa da bu teklifi belki kaydile yapmış olduğu­ mu, buna dair kendi kendime angaj­ man alamıyacağımı, harbiye nezareti­ ne telgraf çekmek icap ettiğini söyle­ dim. (2) Gümüşlerin iadesi için teklif ettiğim müddeti kabul ediyorlar. (3) Miktar meselesinde İsrar ettim. Bu

maddenin îstanbulda halledildiğini,

ekrar buna avdet etmek doğru olmı-•acağını söyledim. Nihayet nihayet ya­ nacağım fedakârlığın Guinner’e üç mil-on lira için îstanbulda kabul ettiğim nsfiyet esasının beş milyon liraya teş­ milinden ibaret olacağını sureti kati-ede söyledim. Falkenheim ile Alman-va hükümeti arasında hu itilâfın bi-•im tesirimizden hariç olarak yapıldı­ ğını, bizim reyimizi o zaman istimzaç

tmek lâzım geldiğini söyledim. (4) Paranın Doyçe banka tevdii maddesinde de bunun münakaşa dahi e-dilmiyeceğini, nezaretimin istiklâlini kimsenin keyif ve arzusile feda edemi-yeceğimi söyledim.

Salisen: Cemal Paşanın parası. Ce­ mal Paşanın talep ettiği beş yüz bin liranın kısmen altın kısmen gümüş ol­ ması lâzım geldiğini ve îstanbulda ken-îisile bu suretle görüşmüş olduğumu söyledim. Gûya Helfrich’ie burada gö-üşürken tamamının gümüş olmasını la kabul edeceğini söylemiş imiş. Ta-M ademi malûmat beyan ettim. Bu ıesele de muallâk kaldı.

* * *

Butschkes ile Alman hazine tahvi­ lâtına müteallik mesaili uzıın uzadıya görüştük. Tahvilâtın formüllerini "va­ lelerini,, her vâdeye göre sureti inkı­ samlarını, metinlerini tayin ettik. Ha­ line tahvilâtının Almanya hükümeti tarafından doğrudan doğruya mâliyeye veyahut düyunu umumiyeye gönderil­

mesi meselesini de düyunu umumiyeye gönderilmesi suretinde Kararlaştırdık.

7 Eylül (1917), Cuma.

Butschkes ile Alman hazine tahvi-nakdiye hakkında uzun uzadıya görüş­ tük. Coupuıes’ler vesaire tayin edildi. Yalnız halledilememiş bir nokta kalı­ yor.

Düyunu umumiyenin teklifine gö­ re bu Emission’un bir kısmı dördüncü Emission’a dahil olacak, evrak dördün­ cü Emission’un tarihini hâmil olacak, metinde hiç bir şey değişmiyecek. Da­ ha doğrusu dördüncü Emission’a gire­ cek meblağ o Emission’un malı olup altıncıda dahil bulunmıyacaktır. Baki kalan kısım altıncı Emission’u teşkil edecek; Remboursement müddeti be-şincininkinin ayni olacak yalnız rem­ boursement miktarları beşinci ve altın­ cı için tevhit olunup tezyit edilecek ve metinde beşinci Emission’la bu Emis­ sion’un remboursement’i birlikte yapı­ lacakları zikrolunacak.

Eğer dördüncü Emission’a bilâ kayit bir miktar ilâve olunduğu gibi beşinciye de metin hiç değişmeksizin bir miktar ilâvesi mümkün olsa idi bu teklifi kabul edeceğimi fakat bir altın­ cı Emission teşkil edilince bunu umu­ mu için teşkil eylemeği tercih edece­ ğimi söyledim.

Halk nazarında sui tesir husule

getirecek olan (50) milyon liraliK kâ­ ğıt ihdasıdır. Bu bir defa ihdas edil­ dikten sonra bilhassa müddetin on bir seneyi geçmiyeceği malûm olunca ye­ ni tipin hiç olmazsa son tipten daha

cazip olması için yeni bir Emission

yaparak remboursement’i on bir sene­

ye taksim eylemeği daha münasip

gördüğümü halkın bu evrakı beşinci

tertibe tercih edeceğini söyıedim.

Butschekes, technique bir itiraz ser-dettiyse de bunun da ehemmiyeti ni­ hayet bir miktar fazla memur istih­ damından ibarettir. Yalnız bir mah­

zur var ki, o da dokuzuncu senede

Rumboursemet’in bir kısmının 5 bir

kısmının 6 tertip için yapılmasıdır.

Halkın bunu anlamıyacağı kaziyesi­

dir. O vakite kadar halk evrak ile ta ­ mamen me’luf olacağından bu da o kadar mühim bir mahzur değildir.

Almanya hükümetinin menfaatine de benim teklifimin daha ziyade

u-yacağı müzakere esnasında nazarı

dikkatimi celbetti ve Butschekes’e izah ettim: Onların teklifine göre Alman­ ya 5, 6, 7 senelerde ayni tipte (yani 4 tertip) kâğıtları toplamakta düçarı müşkülât olacaktır. Ve altınla rembo­ ursement yapmak mecburiyetini his­ sedecektir. Benim teklifime göre ise altıncı Emission’u daima bulacağın­ dan şu yeni ilâve edilecek kısım için altın göndermek mecburiyeti katiyen | hissedilmiyecektir.

(4)

29 MAYIS 1945

Birinci Cihan Harbine

Türkiyenin girmesi

M a liy e N a z ırı C a v it b eyin notları

K u ru lm as ı ko lay olan bir ş irk e t

— 209 —

Akşam Berlinden hareket ettim.

Trende Guinner’le beraberdim.

I Millî bankanın Türkiyedeki teşebbüsat için teşkil etmek istediği gruptan bahs etti. Ana şirketin ekseriyeti bizde ol­ masını kabul edeceğini, bu şeraitle şir­ kete dahil olacağını, ecnebi sermayesi­ nin yüzde yetmişini Alnıanlara yüzde otuzunu AvusturyalIlarla Macarlara tahsis edebileceğini, yalnız Ereğli kö­ mürlerde petroller için teşkil oluna­ cak şirketin idaresini ve ekseriyetini kendilerine bırakmak lâzım geleceğini, eğer bu şartı kabul ediyorsak Ana şir­ keti bir iki saat zarfında teşkil etmek mümkün olacağını söyledi.

Tabii bu sözler den maksadı ne ol­ duğunu, en ziyade takip etmekte ol­ dukları işler için bu surptle bir vâad olsun almak istediğini anladım. Umu­ mî tarzda cevap verdim.

Teşkil edilecek bilûmum şirketler­ de ekseriyetin OsmanlIlara ait olması fikrinde olmadığımızı, küçük ve muta­ vassıt şirketler için bu siyaseti takip

edeceğimizi, fakat bilhassa ecnebi

memleketlerde tahvilât ihracını istil­ zam edecek pek büyük işler hakkın­ da meclisi idare ekseriyetinin ve ser­ maye ekseriyetinin ecnebilere ait olma­ sı lâzım geleceğini takdir ettiğimizi, OsmanlI - Alman - Avusturya grupu ■ teşekkül etmekle beraber umum işle­ rin bu gruptan geçmiyeceğini, Avus-i turyanın Avus-ihtAvus-isası olan bAvus-ir Avus-işAvus-in yalnız i Avusturya ile, Almanyanın ihtisası o-I lan bir işin Almanya ile yapılacağını

söyledim.

13 Eylül (1917), Perşembe

Mösyö Dadler geldi. Guinner’le ci­ lan mülakatımı hikâye ettim. Ve Avus­ turyalIların efkârım sordum.

Dadler bizim noktai nazarımızın buranın noktai nazarına tamamen mu­ vafık olduğunu, yalnız AvusturyalIla­ rın Alınanlara verilecek hisseye mua­ dil bir hisse istediklerini ve Avusturya hükümetinin de bunu müdafaa ve ter­ viç eyliyecegiııi ve bir de evvelce Weil le bu mesail hakkında görüşmüş olan

liskoııto Geselschaft müdürü

Sak-moııso’nun Viyana bankalarına müra­ caat ettiği \ akit bu iş kendi elinde i-niş ve tevziatı kendi yapacakmış gibi S bir lisan istimal eylemiş olduğu

ci--' Me şimdi de Guinner’in ayni tarzı te­

lâkkide bulunacağından bu noktanın

avzihi icap ettiğini söyledi.

Weil’in Salomonsona karşı biı az leri gitmiş olması melhuz olduğunu, maamafih Almanyada işi Doyçe Ban­ kın mı yoksa Dresdner Bank ın mı ida-j e edeceğini Almanların tayin

eyliye-ceklerini, tabii Doyçe Bankı gücen­

dirmeği arzu etmediğimizi söyledim.

14 Eylül (1917), Cuma

Bana verilen Avusturya nişanım getirmek üzere otele gelen (¿in ) ile yine ayni meseleden bahsettik. Avus­ turyalIlarla Almanların ayni hisseye malik olmaları hükümetçe arzu edil­ mekte olduğunu, kont Ternin’in de bu noktai nazarı terviç etmekte bulundu­ ğunu söyledi ve benim bu hususta ken­ dilerine müzaheret eylemekliğimi rica etti. Tabii bizce yapılması mümkün o-lan şeyleri yaparız, dedim.

16 Eylül (1917), Pazar

Dün Baden Kredit Austalt’m ye­

ni Gouverneur’ü gelmişti. Bugün de

müdürlerinden biri geldi. Kendilerinin burada teşekkül eden şark grupuna da­ hil olmıyarak istiklâllerini muhafaza etmiş olduklarını, Doyçe Bankın da grupa dahil olmayıp birlikte hareket etmek üzere müstakil kalmalarını tav­ siye eylemiş olduğunu, bazı işler için grupla birlikte hareket edeceklerini fa­ kat Avusturyanın en mühim sanayiini kendileri kontrol etmekte oldukların­ dan, îstanbulda bu sanatlere mütealhk

olarak vukubulacak teşebbüsat için

bittabi şerik aramıyacaklarını uzun u-zadıya söylediler. Yakında bizzat tet-kikatta bulunmak üzere İstanbula ge­ lecekmiş.

(5)

Sadrazam Enver Paşaya imza mezuniyeti vermemişti

— 214 —

Likidasyonun şimdi yapılmasına

muvafakat etmeyeceğimizi anladıkla­

rından tekliflerine başka şekil vermiş­ ler;

Evvelâ: Sulh müzakeratı esnasın­ da bizdeki müessesatı muhasemeyi li­ kide ederek bunları Almanyanm düve­ li muhasama memleketindeki menafi­ me karşılık göstereceğimize dair bir teminatı tahririye istiyorlar.

Saniyen: Meclisi mebusandan şim­ diden likidasyon mezuniyetine dair bir kanun istihsalini arzu ediyorlar.

Bu meselenin ehemmiyetine meb-ni bizim Almanyaya olan duyunumeb-niuzla

birleştirilmesine dair münakaşa ol­

muş. Hakkı paşa borçları tediye ede-miyeeeğimiz nazariyesini teşrih etmiş. Almanlar bu meselenin şimdiden mü­

zakeresine taraftar olmuşlar. Fakat

bu müzakere bitmezden ve belki baş­ lamazdan evvel iki arzularının husu­ lünü talep ediyorlar.

Ben, buna muvafakat

ectemiyece-ğimi, sulh zamanında yapılacak bir

sey için şimdiden kanun istihsaline lü­ zum görmediğimi, elde böyle bir kanun ünnca Almanyanm yarın bizi tazyik ederek bunun daha evvel tatbikini ta-ep edebileceğini hatıra gvelmiyen ih-. İmalât zuhur eyliyebüecegini ve buna arşı silâhsız olacağımızı, böyle bir meselenin kanunu muvakkatle halledile "•¡ye • -ui ' t caten Almanların da bu eti halli arzu etmediklerini sara­ haten söylemiş olduklarını, Almalılara imdiden bir vaitte bulunmağa da lü-m g-.lü-medigilü-mi, bunun âtiye ait lü-mes eler olduğunu, Almanların gûya bu-¡nla îtip dizleri tehdit etmek

tarzın-aki iddiaları pek vahi ve tıflâne

r delil teşkil ettiğini, İngilizler bizim ııu yapabileceğimizi pek âlâ bldik-'■rini ve bunu yapmaklığımızdan

endi-? ederek Almanlar aleyhindeki

teh-tlcrıiıt’ .nihay.ct , vermiyeceklerini ve u baptaki itiraz'isun gayet kat’î oldu­ ğunu söyledim. Bunun üzerine şimdilik İmanlara karşı biı, taahhüt alınma-' masına karar verildi.

Mukavele! askeriye meselesi ge­

çen meclisi vükelâda görüşülmüştü,

3u mukavelenin akdinde neden dolayı I stical edildiğini anlamadığımı

söyle-I t,tim. Çünkü mukavele badelhaı-p

merî olacak. O zaman akdinde ne rrıah-I ur vardı?

vermek mecburiyetindedir dedi. Buna karşı da Bulgaristan çok şeyler aldı, biz harpten eli boş çıkıyoruz, elbette

bir kompansasyona ihtiyacımız var,

dedim. Bulgarların nasıl haris olduk­ larım bizimle böyle bir itilâf yapıla­ cak olursa bir çok müşkülât çıkara­ caklarını söyledi.

***

18 Teşrinievvel (1917), Perşembe

Bugün itilâfnameler parafe edil­ miş. Likidasyon meselesi hakkında hiç olmazsa bir zabıtname kaleme alınma­ sını teklif etmişlerse de arkadaşları-mızı henüz ikna edemediğimiz için bir

şey yapacağız cebabım verdiklerini

Nesimi söyledi.

20 Teşrinievvel (1917), Cumartesi

Sadrazamla yine Şükrü bey mes­

elesi görüşüldü. Bu şerait dahilinde

gelmesinde bir fayda olmıyacağım söy­ ledi. Darüleytam memurları halikında­ ki talebimin kavanin ve nizamatı

mev-cudeye tamamen muvafık olduğunu

teslim ile beraber heyeti teftişiye ni­ zamnamesinde devairi devlet üzerinde pek büyük bir salâhiyeti olduğunu, bu. nıın nasıl kabul edildiğini anlıyamadı-ğvca söyledi. Cevaben bunu o nizamna­ meye senelerce evvel imzasını korken düşünmesi iâzımgeldiğini; şimdi benim zamanımda bu nizamnamenin değişe-miyeceğini söyledim.

Şükrü beye bir halef tayinini dü­ şünüyorlardı (1)

Ben Halit Ziyayı teklif ettim. İpti­ da soğuk kabul ettiler. Mithat Şükrü de beraberdi. Sonra ısınır gibi oldu­ lar.

21 Teşrinievvel (1917), Pazar

Sadrazam bugün yine Maarif Na­ zırından bahssetti. Eğer ben gelmesini arzu ediyorsam kendisinin tekrar çalı­ şıp Şükrü beyi ikna edeceğini söyledi. Arada Darüleytamı maariften almak­ tan da bahsetti. Ben tekrar Şükrü bey aleyhinde olmadığımı, kanuna ve usul ve nizama riayet etmesini arzu ettiği­ mi söyledim.

(Devamı var)

Halbuki geçende Enver paşa ka-■ argâha giderken sadrazam kendisine

niza mezuniyetini vermiş olduğunu

hayretle işittim. Şimdi ise İmparator, rbive Na-uını b;.hassa bu iş içir

•'•a göndo-fpgtntfen mutlaka mu

t" ün imzası lâzım geliyor. Muka-e tMuka-ekrar okundu. Bazı tashihat ya­ ddı.

Ben Berline gitmezden evvel tek-f ettiğim tadilâtın bir kısmı zaten t elden vapılirmş: (1) Harbiye bili­

ne. ait maddeye "mümkün oldıh

adar’’ kaydı konulmuş. (2) Alma: ■anın bizde mecburî olacaksa

türkçe-n .d’matürkçe-nyada tahsilitürkçe-ne ihtimam olu--’cağma dair olan madde mütekabil-r. Şekle ifrağ edilmiş. (3) Ham mc addı tabiiyenin müttefikler menfaati a işletilmesi için hazertten ittihazı tı iabir fıkrası tadil olunmuş.

Şimdiki kıraatte telsiz telgrafın ' ■ e'..’e bulunması lüzumundan bahis ':ra vardı. Bizim telsiz telgraflar? İkim olmamaları için ou tadil edil-i. Ham mevaddm tedarik ve nakline

abotage’a dair olan fıkralar

müşte-ek bir harp ile takayit edildi. Bu mukavelenin bütçeye tesiri o-up olmıyacağım sordum. Harbiye na-ırı biz kuvvei mâliyemizin müsaade ettiği şeyi yapacağız, dedi. Kezalik A-vusturya ile ve Bulgaristanla bir mu­ kavele yapılıp yapılmadığı sualine kar­ şı Avusturya ile daha geniş esas üzc -ine yapılmış olduğunu, Bulgaristan’; da yapılacağım söyledi. Bundan m& da bu mukavele mucibince ileride mü lıimmat ve saireyi istediğimiz memlt keten satın almakta hür olup olınıya-cağımızı sordum. H attâ muhasım mem leket1,erden bile alabiliriz, dedi. Bu te­ minat üzerine ben de itiraz veya mü­ manaata lüzum görmedim.

Bugün Hariciye Nazırı mukavele­ lerin türkçe ve almanca metinleri ara­ sında tefavüt olduğunu söyledi. Bu mu­ kavelede Fransızca metin hiç müda­ hale etmediğinden ileride ihtilâf husu­ le gelirse ne olacak? Hangi metin mu­ cibince halledilecek?

Yarın parafe edilmezden evvel me­ tinler mukabele ve tashih olunacak.

***

Rosenberg ziyarete gelmişti. P ara meselesi hakkınîia Bulgar Maliye Na­ zırı ile aralarında bir müzakere cere­

yan edip etmediğini sordum. Nazır

kendisine bahsetmişse de cevaben o Almanyaca daha şayanı kabul olabile­

cek bir teklif yapmasını söylemiş:

Müzakereler daha ileriye gitmemiş.

Ben de ayni meseleden bizim için bah­ setmek isterdim, dedim. Müşkülât size verdiğimizi tamamen Bulgaristana da

(6)

Tl BA2KAM IMS

Birinci Cihan Harbine

Türkiyenin girmesi

M a liy e N a z ırı C a v it beyin notları

—-n r >

Reji meselesinin müzakeresi

— 215 —

Enver paşa, Cemal paşa ile Mah­ mut Kâmil paşanın terfilerinde ısrar etmiş ve gûya bu terfiler kanunî veya nizamî imiş. Cemal paşa Mısır’ı zapta gitti, ricat etti. Ve hem de nişan aldı. Mahmut Kâmil paşa düşmana kale tes­ lim etti, müsteşar oldu. Şimdi de ter­ fi ediyorlar. Sadrazam evvelce katiyen yapmam derken, Enverin ısrarına kar­ şı ısrar edemedi. Bu hareketlerle ken­ disinin ve hükümetinin mevkiini nasıl tenzil ettiğini hiç düşünmüyor. N<e yapayım. Mesele mi çıkarayım? diyor. Sait Halim paşa da mesele çıkarma­ mak için her şeyi kabul ediyordu.

22 Teşrinievvel (1917), Pazartesi

Sadrazam Şükrü beyi ikna etmiş. Bir ay mezuniyet alacakmış, Şüphesiz vaktini küçük klüpte geçirecek. Her­ kes bunu görecek. Bu müddet zarfın­

da Ali Münif vekâlet edecek. Şükrü

beyin ıslah etmek istemediği yolsuz­

lukları düzeltecek, sonra Şükrü bey

mevkiine avdet edecek. Bu, sadrazam için idarei hükümet...

1 Teşrinisani Perşembe - 10 Teş­

rinisani (1917), Cumartesi

Reji meselesini müzakere için Ber­ linden Schuabah, Viyanadan Benedickt ve Neurath geldiler. Bilhassa âtideki meseleler hakkında görüşüp itilâf et­ tik:

Evvelâ: Mukavelenin ikinci mad­ desine sermayenin tezyidi halinde nısfı­

nın OsmanlIlara veya hükümete arz

edileceğüıe, muayyen bir müddette bun

lara talibi zuhur etmediği takdirde

eeanibe satılabileceğine dair bir kayıt ilâvesini teklif etmiştim. Bu sırf reji fazla kazanıyor iddiasına karşı bir mu­ kabele maksadile teklif olunmuştu. Sts

ü mucibince rejinin kendi kendine

bunu yapmağa salâhiyeti olmayıp mev-t aksionerlerin hakkı rüchanları

bu-'unduğundan bu kayıttan sarfınazar

ettim. Yalnız reji ileride assamble ge-nerale’den bunu istihsale sây edeceği­ ne dair bir mektup yazacaktır.

Saniyen: Tütün aşarı meselesinde Düyıınuumumiye vazifeyi deruhte et­

mek istemediği için mühim bir şey

yapılamadı. Maamafih aşar için tütün i,yatı takdirinde hükümetin ve Düyu-nuumumiyenin delegelerinin müdaha­

lesini reji kabul edecektir.

Tütün işretinin kavanini haliye ve müstakbeleye nazaran tahsil ve istifa kılınacağına ve miktarının diğer aşar miktarım tecavüz edemiyeceğine dair

ir kayıt ilâve ettik.

Salisen: Eski mukavele mucibince emvali gayri menkule % 1/2 nisbetile, makinelerle alât ve edevat da evvelce kabul olunan usulü muhasebe mucibin­ ce imha ediliyor, ve masarifi itfaiye iş­ tirak ettiğimiz halde de şirketin inkı-zayı müddetinde emvali gayri menkule kamilen şirkete kalıyor.

Uzun müzakereden sonra emvali

gayri menkulenin bedeli itfasını % 2 diğerlerini % 10 olarak tayin ettik. Müddetin hitamında emvali gayri men­ kulenin inventaire’e muayyen kıymet­ le hükümete geçmesini teklif ettim.

Düyıınuumumiye delegesi bu

İn-ventaire’deki kıymetle kıymeti hakiki­ ye arasındaki farkın devlet, “Reji” Dü-vunuumumiye arasında taksimini teklif etti. Bu teklif kabul olundu. Fakat bil­ âhare reji 312 de kabul olunan bir iti­ lâfa istinat ederek hükümetin emvali gayri menkuleden tamamen keffi yed etmiş olduğunu (o zaman mevcut

a-mortissement sermayesi taksim edil­

mek suretile) ileriye sürerek bu muva­ fakatini istirdat eylemek istemişse de artık keyfiyetten meclisi vükelâyı ha-bedar etmiş olduğum için bu meseleyi münakaşa edemiyeceğimi söyledim. Ka bul ettiler.

Rabian: Şirket senedatmın ecnebi borsatarma kabulü masrafının hissede, ranea deruhte edilmesi teklifini kabul ettiremediğim için Osnıanîı borsasma senedatın kabulü masrafını da onlara tahmil edecek bir fıkra koydurdum.

Hamisen: Evvelce inhisara tâbi ol-mıyan herhangi bir mahallin inhisar hududuna ithali takdü-inde bedeli mak-tuun ve hasılâtı safiye hesabının sureti icrasına dair bir madde ilâve ettirdim. Sadisen: Hissei temettü taksiminin esası ihlâl edilmemek şartile daha ba­ sit ve sade bir şekle ifrağına çalışıla­ cağına dair bir mektup yazacaklar.

Bu nokta doğrudan doğruya heyeti umumiyeye ve mukavelenin en büyük esasına taallûk ettiğinden tadil tekli­ finden sarfınazar ettim.

Sabian: Rejinin müddeti imtiya­ zının hitamınta hakkı rücham olaca­ ğına dair olan maddeyi kaldırttım.

Saminen: Refine resmi hakkında 325 mukarreratı memleket için hiç bir fayda temin etmediği cihetle 1895 u-sulüne ricat edilmesini, harp seneleri için hükümetten tazminat aranılmama-sını teklif ettim. Birincisini kabul etti­ ler. İkincisi esas bir müzakere teşkil etmediğinden dolayı hazine ile reji ara­ sında kararlaştırılacaktır. Bittabi nok­ ta!.pazarımızı kabul, ettireceğiz.

Badel-harp düveli muazzama memleketine

gönderilecek tütünlerin ihracat resmi bittabi bize ait olacak. Fak at bizim miktar resmimiz Mısır vesaireye giren tütünlerinkinden fazla olursa reji de bu miktara iblâğa mecbur olacaktır.

Mukavelede yapılan tadilâtı esasi­ ye bunlardan ibarettir. Kanuna gelince: İhracata mahsus sigara imali. Esas ka­ bul ettirildi. Buna dair mevaddı kanu­ niye ilâve olundu. Senevî 200 bin kilo-« dan eksik imali fabrikalara müsaade olunmıyacak. Reji bu miktarın mutla­ ka ihracında ısrar etmişse de fabrika­ törler tarafından ancak imalât taah­ hüdü alınabileceği bir çok ahvali fev­ kalâdenin sene nihayetinde imal olunan tütünlerin ihracına mâni teşkil edece­ ği cihetle rejinin bu teklifi ancak her üç sene nihayetinde 400 bin kilo ihra­ cı suretile takyit ederek kabul ettim.

Fabrikaların teftişine müteallik

kuyud da ilâve edildi. Bir fabrika niza-mat ve kavanine muhalif hareket etti­ ği takdirde eşyasının müzayedeye vazı-na dair olan maddeye rejinin de bu mü­ zayedeye iştirak etmesi kaydım koy­ malarım teklif etmiştim. Onlar da ka­

bul eylemişlerdi. Böyle olduğu halde

yine imza günü imzaya mahsus nüsha­ ların bu kayıt ile hazırlanmış olduğunu göldüm. Altına bir küçük işaret koy-, makla ve kendilerine manidar bir na­ zar atfeylemekle iktifa ettim. Anladı­ lar ve ümit ederim ki, mahcup oldular. Avrupadan gelen zevatın hüsnü niyet­ lerinde şüphe yoksa da buradakilerdö levantin ruhu eksik olmadığıdır.

Saniyen: Fidanlıklar hakkında

mebusan ziraat encümeninin maksadı istihsal olundu.

Salisen: Tütün zerine müteallik

memnuiyetler tahdit olundu. Daire!

zeriyat tevsi edüdi. Yeniden bir ma­ halde tütün zerine ihtiyaç hissettiği

takdirde rejinin mütaleasını istihsal

etmek ve zer tecrübeleri yapmak ku­ yuda ile beraber bu hususta itayı ka­ rar hakkı mutlakı Maliye IJazırma tev­ di edildi.

Bunu istihsal için pek ziyade uğ­ raştım.

Bunlardan maada yapılan tadili esasa müstenit olmayıp tavzihi tadi­ lâttan ibarettir.

Gere bu tadilât, gerek Procès ver­ bal umum delegeler tarafından

imza-edildi. /k

Procès verbal’de mukarreratm As­ samblée generale’e arzedileceğine dair bir fıkra koymuşlardı. Bunu tay etme­ lerinde ısrar ettim. Çünkü bu kayıt ile meselenin bir gün tekrar münakaşası­ na lüzum görülmesi muhtemel olacağı­ nı Assamblée génerale’in kabul etm e, mesi ihtimali olduğunu, o zaman mec­ lisi mebusanımızda bizim maruz oldu­ ğumuz müşkülâtın berakis olarak, Ken­

di haklarında tahaddüs edebileceğini

söyledim. Sarfınazar ettiler.

Tarafeynin irae ettiği seuplesse sayesinde, benim rejinin esasen düş­ manı olmadığımı bilâkis her fırsatta kendilerini meclisi mebusana karşı mü­ dafaa ettiğimi bilmelerinden dolayı

u-zıın müddet sürecek zannolunan bu

müzakere üç içtimada her iki tarafın memnuniyetini calip bir surette bitti, KendUerine bu tadilâtı arzuyı kalbi ile teklif etmediğimi, imza diye bitmiş

bir mukavelede tadilât teklif etmek

hattâ hükümet aldanmış olsa bile be­ nim prensiplerimle kabili telif bir şey oimadığı, şimdi böyle bir mecburiyet altında kalışım rejiyi kurtarmak mak­ sadına mebni olduğunu, binaenaleyh be­ ni miiddei değil, kendi müdafileri gibi telâkki etmeleri lâzım geldiğini ve işi meclisten geçirmek maksadile yapabile­ cekleri concessions'larm haddi âzamisi­

ni yapmaları lâzım geldiğini kemali

samimiyetle söyledim. Onlar da haki­ katen bu sözleri samimiyetle dinledi­ ler.

16 Teşrinisani (1917) Cuma.

Kampiyo komisyonunun mark ve kronları da kontrol etmesine dair ver­ diğimiz karar üzerine Almanlar muhte­ lif turuk ve vesaite müracaatlarda bu-lnudular. Evvelâ, Doyçe Bank uğraş­ tı. Muvaffak olamayınca maliye mü­ şavirini tavsit ettiler. Daha soma Ber­

line yazdılar. * j

(7)

Avusturya Sefirine yapılan teklifler

— 218 —

8 — Avusturyada bize vuku bu­ lacak idhalâtta da daha bazı tenzilât istiyorlar.

Şimdiden kat’i cevap verememek­ le beraber mezkûr noktalar hakkında mülâhazatımı söyledim.

1 — Mahzur görmüyorum. 2 — Keza,

3 — Badelharp ihracat resminin muayyen bir çnüddette ilgasına fakat bazı mevat için daima ihracat resmi

vaz edilebileceğine dair gümrük ka­

nununa bir madde ilâve ettiğimizi, bi­ naenaleyh şimdilik ihracat resmi hak­

kında bir angajman almıyacağımızı,

herhalde meselâ tütün hakkında ihra­ cat resmini ipka etmek fikrinde bu­ lunduğumuzu söyledim.

4 — Transit için bir mahzur gör­ müyorum.

5 — Bu fıkranın başka bir şek­ le ifrağı mümkün olduğunu esasen bu

meseleyi düşünmeğe de tarafeynin

menafii icabiyle, mecbur olduğumuzu söyledim. Badelharp gerek Avusturya gerek biz - bugün olduğu gibi - bir takım eşyanın idhalâtına mâni olma­ ğa çalışacağız. Bu pek tabiîdir. Bina­ enaleyh bu ciheti de ya maddede zik­ retmek yahut buna dair bir mektup

teati eylemek lâzım gelecektir. Bu

noktai nazarı onlar da muvafık bulu­ yorlar.

6 — İmza parlâmentolardan geç­ mezden evvel vuku bulacağından bu maddeye başka bir şekil vermek lâzım gelecektir.

7 — Bunun bir prensip meselesi olduğunu, Avusturya hükümeti bu nok tai nazarında ısrar edecek olursa mü­ nakaşaya beyhude devam etmemekli-ğimizi, çünkü başka bir esas üzerine yapılacak muahedeyi mecliste müda­

faa edemiyeceğimi, diğer devletlerle

olan ticaret muahelerindeki tarifei

ahdiyeden bizim zaten hali hazırda is­

tifade etmekte olduğumuzu ve bizim

tarifei umumiyemizi bundan dolayı

Avusturyaya tatbik ettiğimiz, bu mes­ elede iddiaları esası hukukiye müste­ nit olmadığını söyledim.

S — Tenzilâtın son haddine gel­

diğimizi ve artık yeniden müzakere

vuku bulmıyacak diye en son, teklif­ lerimizi serdetmiş olduğumuzu söyle­ dim.

10 Kânunuevvel (1911). Pazartesi

Suat beyi şu nukatı muhtelife

hakkında Hariciye Nazirile görüşmeğe

memur etmiştim. Noktai nazarları­

mız. Avusturya sefirine haber gönder­ dim, geldi. Tekliflerimizi yaptım.

1 — Fıkranın tayyım .kabul edi­

yoruz.

2 — Keza,

3 — İhracat resmine dair olan

maddeyi ipka edeceğiz.

4 — Transit’e dair olan maddenin tarafeynin transit resmi almıyacakla-rı suretinde tadil ediyoruz.

5 __ İtiraz edilen kelimeler yerine Avusturya ile İtalya arasındaki mu­ ahedelerin birinde mevcut harp halini ikame ediyoruz.

6 __ Bir ay zarfında muahedeyi

meclisten çıkarabileceğimiz cihetle

imzadan bir ay sonra mer’î olmasını teklif ettim.

"

7 — Bizim Avusturyaya ihracatı­ mız hakkında eski noktai nazarımızda

ısrar ederek prensipi değil, erkamı

yalnız müzakere edebileceğimizi söyle dim.

8 — Avusturyanın bize idhalât

hakkında eski noktai nazarı tekrar et­ tim.

Muahedenin bir an evvel imza e-dilmesini temin etmek üzere Avustur­

ya murahhaslarının mümkün ise 17

Kânunuevvelde burada bulunmalarını,

yoksa benim Berlinden avdetimden

sonraya tehir etmek lâzım geleceğini söyledim.

11 Kânunuevvel (1917), Salı

Almanya sefiri bugün sadrazama müracaat ederek Bağdat esas mese­ lesinin hallinden ve bir de Bağdat şir­ ketine bizim vereceğimiz beş milyon marktan mada gûya Almanyamn da beş milyon mark vermesini Günther’e teklif etmiş olduğumdan bahsetmiş.

Bu sabah da Waldburg buna mü­ masil bir şey söylüyordu. Günther’e katiyen böyle bir teklifte bulunmadı­ ğımı, gerek Waldburg’a gerek sad­ razama söyledim. Sadrazam esas mes elenin de zamanı halli hûlül etmediği­ ni söylemiş.

v ***

Guinner, Change meselesi için

geldi. Bu münasebetle Bağdattan bah­ setti.

Change meselesi hakkında Alman-yanın teklifatı bizim metalibimize mu vafık olmadığım, bizce şayanı kabul tekliflerle gelecek olursa derhal mes­ eleyi halledeceğimizi söyledim. Bizde de efkârı umumiye mevcut olduğunu, Almanya bize karşı tedabir ittihaz et­ tiği takdirde bizim sükût etmekliği­

miz mümkün olmıyacağmı ilâve et­

tim. Bağdat meselesi hakkında da

geçmiş seneler için bundan fazla bil şey yapamayız, şirketin hâlâ memnun olmayışının esbabını anlamıyorum, de­ dim.

***

Almanya sefiri sadrazama tekrar

likidasyon meselesinden bahsetmiş.

Şimdilik meclisten likidasyonu yapa­

bilmek için bir mezuniyet istihsal e-dilmesini, fakat bunun sulh zamanın­

dan evvel yapılmasını, kanun istih­

salden maksat da Ingiiizlere bizim a-ramızdaki tesanüde bir delil göster­ mek olduğunu söylemiş.

Sadrazam buna kanaat etmişti.

Bu maksadın mânâsız olduğunu, çün­ kü İngilizlerin bizim aramızdaki tesa­

nütten şüphe etmediklerini ve hattâ

daha ileriye giderek bizi tamamen

Al-manyanm esiri addeylediklerini, Al­

manların takip ettikleri maksat büs­ bütün başka olduğunu, şimdi ihtimal üzerine bir kanun istihsal edilince ile­ rde bir fırsat zuhurunda ve elde ka­ nun olmasından bilistifade derhal onu tatbik ettirmeğe kalkacaklarını söyle­ dim. Ve katiyen muarız bulunduğumu da ilâve ettim.

Bu işe dair kanunu muvakkat

- icabederse - yapabileceğimizi söyliye bilir miyim? sualine karşı da kuvvet­ le hayır, dedim.

(8)

i7

haziran

ın*a

Birinci Cihan Harbine

#Türkiyenin girmesi

r»-»» ________________ ____________________

M a liy e N a z ırı C a v it beyin notları

_____

.________________

***»—«— II m m m — .M —— — — I

Cavit Beye Nafia Nezaretinin teklifi

^ . «i.

— 221 —

18 Kânunuevvel (1917), Salı.

Avusturya sefirinden mektup al­

dım. Hükümeti metbuası kendisini

murahhas tayin etmi§. Diğer deiegué-lerin Viyanadan gelmedeiegué-lerine lüzum yokmuş. Buna dair bilûmum talimat

vesaireyi cuma günü alacağı cihetle

cumartesi günü içtima etmemizi teklif ediyor.

Bizim taraftan da benimle birlik­ te bulunmak üzere Suat Beyi memur ettirdim.

19 Kânunuevvel (917), Çarşamba.

Enver, İsmail Hakkı Paşa ile gö­ rüştükten sonra hâdisei malûme hak­ kında hiç bir şüphesi kalmamış oldu­ ğumu söyledi ve sadrâzamın . . . (1) ehemmiyet vermiş olmasına hayret et­ ti.

Sadrâzamdan da . . . . e nasıl e-hemmiyet vermiş ve bu adamın söz­ lerine nasıl inanmış, İsmail Hakkı P a­ şanın . . . . i kendisine mahremi es­ rar addedeceğini nasıl farz eylemiş ol­ duğunu sordum. Bu ismin bizim ağzı­ mızdan çıkmasına ve muhbirin ahlâkı, efkârı bizce bu kadar malûm olan bir adam olduğunun bilinmesine şüphesiz cam sıkıldı. — Her halde söyliyen bu değildir, dedi ve yine İsmail Hakkı P a­ şa hakkındaki suizannının baki oldu­ ğunda İsrar etti. Buna artık inat der­ ler ve inanmak istediği içindir ki ina­ nıyor, diye hükmetmek lâzım gelir.

20 Kânunuevvel (917) Perşembe.

Sadrâzam bir kaç kere olduğu gi­ bi bugün de Fethi Beyin Nafia

Neza--retine alınmasından bahsetti. Ben

kabinede zuhuru melhuz ihtilâfat do-layısiyle bunu evvelden derpiş etmesi lâzım geldiğini, her halde birden ka­ rar vermemesini söyledim.

Fethi Bey Meclisi Mebusanda et­ rafına taraftarlar toplamakla meşgul. Gelir gelmez reji bayrağını eline al­ mış. Bandrol taraftarı diye ortaya a-tılmış. Rejinin aleyhinde propaganda yapmakla meşgul. Takrir bile vermiş.

Dün Enverin evinde rejiye dair beş

dakika görüşünce hiç bir malûmatı

olmadığını, beylik sözler söylemekle

iktifa ettiğini gördüm. Her gördüğüne

de Meclisin murakabesi lüzumundan

bahsedip* duruyor. Encümenlerde ken­ disine mevki arıyor. Her halde bir ha­ zırlık görülmekte. Bunun önünü kep­

mek için kendisini hükümete almak

istiyorlarsa da yarın hükümette de ay­ ni mesleği takip edince ne olacak?

***

Sadrâzam da sulh müzakeresine birinci délégué olarak gitmeğe karar

vermiş. Hakkı Paşanın yumuşaklığı,

Nesiml’nin autorité’si (dahili ve hari­ ci) az olması hasebile arkadaşlarca buna lüzum görüldüğünü söyledi. Ay­ ni zamanda hariciye, maliye nazıı-la-rile dahiliye nazın ve sadrâzamın

İs-tanbuldan müfarakati bahusus

meclisin müçtemi bulunduğu zaman­

da — doğru bir şey olmıyacağından bahsettim. Ancak müzakerat hâd bir

şekle geldiği, kabul edemiyeceğimiz

(1) İsim çıkarılmıştır.

metalibatta İsrar olunduğu takdirde

gideceğini söyledi...

Cemal Paşanın da sulh müzake­ resine askeri murahhas sıfatile gitme­ sinden Enver Paşa sadrâzama bahset­ miş. Ben itiraz ettim. Bereket versin, ki Nesimi de sureti katiyede kabul e-demiyeceğini söylemiş.

•**

Bağdat şimendiferine harb masa­

rifi olarak verilecek meblâğın beş

milyon yerine on milyon olması için çok uğraştılar.

Ludendorf’dan Enver Paşaya ge­

len telgrafta daha beş milyon mark

verilmesi, işletme formülünün tezyidi teklif olunuyor. Ve gûya bizi tahvif veya tehdit için de Suriyeye gönderi­ lecek kuvayi askeriye ve mühimmatın bu babda ittihaz olunacak karara mu­ allak olduğu söyleniyor. Buna karşı şirketin bizden bir hak. > metalebesi olmadığını, beş milyon markı hediye olarak verdiğimizi, esas mukavelenin tadiline maliye ve nafia nazırlarının

muvafakat etmediklerini, hükümetin

bu babda noktai nazarını maliye nazı­ rının defaat ile Almanyamn salâhiyet-tar ricali siyasiyesine bildirmiş oldu­ ğunu yazdım. Telgrafı da kendi tara­ fından çekiinıek üzere Enver Paşaya verdim.

Bu sabah Huguenin gelerek beş

milyon markı kabul ettiklerine dair

Bellinden telgraf almış olduğunu söy­ ledi.

. Weitz’de Kühlman’dan gelen bir

telgrafta şirketin bu parayı kabul et­ tiğinden dolayı Almanya hükümetince on milyonda İsrar «edilmek iktiza et­ mediğinin bildirilmekte olduğunu söy­ ledi.

21 Kânunuevvel (1917), Cuma.

Almanya sefirinde dejeuneı'de i-dim. Bağdat meselesinden hiç bahset­ mediler. Yeni yapacağımız muamelei maliye hakkında Berline yazmışlar. E -sasını kabul ediyorlarmış. Fakat altın alış verişine müsaade edilmek üzere. Bu müsaadenin neden dolayı verileme­ diğini, bir maliye nazırı için meclise bu yolda bir teklif yapmak pek acı bir şey olacağını söyledim.

Sefir likidasyondan bahsetti. Bu baptaki fikrimi bilmem kaçıncı kere olarak izah ettim. Kendisini tamamen benimle hemfikir buldum. O halde ma­ sa başına geçmekten başka bir şey kalmıyor. Dedim. Sefir hemfikir oldu­

ğunu bu münasebetle bir kaç kere

tekrar etti.

Kuhlman’a, Wasserman’a

Zim-merman’a söylediğim şeyleri muhtasa-ran sefire de söyledim.

22 Kânunuewel(917), Cumartesi.

Avusturya «efirile ticaret muahe­ desi müzakeresi için içtima ettik. Ye­ ni bir teklif karşısında bulunduk. Her iki tarafın da tarifelerinde tenzilât ic­ ra eylemelerinden sarfı nazar ederek tarifesiz bir ticaret muahedesi yapmak istiyorlar. Bu evvelce bizim tarafımız­ dan vukubulan metni 10 tarifesi 2 se­ nelik muahedeye daha ziyade takar-rüp ediyor. Bu esas dairesinde hazır­ ladıkları muahedeyi tetkik ettik. Ek­ serisi şayanı kabul şeyler. Yalnız mü­ him bir kaç nokta var:

(9)

Bnverin Anadoluya davet edilmesi imkânını görmediğim gibi,

bunu arzu da etmediğimi söyledim.

— 247 —

Geliniz îslâmm, Türkün kör­

leşmiş kılıcım biliyelim.”. Enverin

bu fikirlerde sebat edeceğini Na­

zım da şüpheli buluyor. İtilâf ile

müzakerat devam ettikçe bu va­

ziyetti

i

istifade edilmez değilse

de müzakerat hüsnü neticeye ik­

tiran ettikten sonra — benim

kendisine yazdığım gibi — zarar

görüleceğini teslim ediyor. Maa-

mafih Enver mevki ve hissinde

bir adamın başka bir meslek ta­

kip edemiyeceği — bahusus dahil

dekiler müsait bir vaziyet almaz­

larsa — söylüyor. Dahildekiler

Envere karşı nasıl bir vaziyet ala­

bilir?

* * *

Mahmut Muhtar paşa bilmem

hangi gazeteyi tekziben kendisinin

Londrada olduğu cihetle Talât

paşanın cenazesinde bulunmadığı­

na dair bir telgraf göndermiş. Bu

ne güçüklük? Türkiyede bunun

kadar istiklâline sahip bir adam

hemen yokken neden böyle şeyle­

re-tenezzül ediyor? Harun son

mektubunda Muhtar paşanın îs-

tanbula davet edilmiş olduğundan

bahsediyordu. Böyle bir şey mev­

cut ise ve bu bilhassa Avni paşa­

ya yazdığı bir mektubun cevabı

ise zahir sadareti kaçırmamak i-

çin padişah nezdinde kendisini bu

cenazede bulunmak cürmünden!

tenzih lüzumunu hissetmiş ola­

cak.

— 30 nisan (1921) Cumartesi —

avlamaktan başka bir hisle yazıl

mamış olan bu acubeleri bir ga­

zete nasıl neşreder? Hemen her

nüshasında bana dair bir kaç sa­

tır var: Adada limon yokmuş da

îstanbula kadar istimbot yolla­

mışım. îyi ki, istimbotu Galata

rıhtımından kızaklarla Beyoğluna

çektirdiğimi söylememiş! 31 mart

günü Sirkeci istasyonuna gitmi­

şim de “her şeyden

evvel ben

imişim. Ve bu vakadan fırkand­

an istifadesini hazırlamak lâzım,,

mütaleasmda bulunmuşum.

Fakat Mahir Sait? .... (1) kur­

tardık. Kendisini menfadan ge­

tirttik; cebine para koyup çalış­

ması için İzmire yolladık. Harp

zamanında ticaretini tevsi etmesi ı

için bankalardan kredi açtırdım. I

Şimdi bunların mukabilini böyle

ödüyor. İttihat ve Terakkinin en

büyük meziyeti fena adamlarda

aldanmamış olmasıdır. Bir defa

çirkefe düşen artık temiz olamı­

yor.

Mahir Sait gûya bunların

i en az levse bulaşması idi. Şimdi

görmeli neler yazıyor? Saltanatı

meşruta taraftarı

olmuş, belki

(bu gazetenin başka türlü çıka­

cağını zannetmiyorum) Abdülha

midi müdafaa ediyor; hal’ hak­

kında ne yaveler söylüyor. Al­

man hukuku diye acayip acayip

makaleler yazıyor. Ankaranm ye

ni teşkilâtı esasiye kafıununu İt­

tihat ve Terakkinin senelerdenbe-

ri tasavvur ettiği bir melanet şek

linde gösteriyor.

(Sonu var)

Alemdar nüshalarını gördüm.

Şimdi Mahir Saidin idaresinde çı­

kıyormuş. İmzalar hep harflerden

ibaret. Fakat bunlardan birinin

(H. Hı.) Hakkı Halit olacağını

kaviyen zannediyorum. Diğerleri­

ni aııiıyamadım. İsimlerini sakla­

mağa da hakları var. Öyle heze­

yanlar, öyle yalanlar, öyle iftira­

lar saçıyorlar ki.

Hele benim aleyhimdeki itha-

mat birer şaheser. Birkaç nümu-

ne: “Evrakı nakdiye ihraç etmek

için Türkıyenin bütün altınlarını

Avusturya ve Almanya

bankala-(1) Bir iki satır çıkarılmıştır.

rina göndermişim!” Bu, maliye

nazırı namzedi Hakkı Halit

efeıı-dinin buluşu.

Bir daha: “İttihat ve Terak­

ki Seıanığe gelince Avusturya

Macaristan

ticarethaneleri ko­

misyoncularının eiinde Alman po­

litikasına âlet olmuş!! Almanya

daha sonra devairi resmiyei dev­

leti sionisme kuvvetlerine istinat

eden uavit vasıtasiie kazanarak

Fransa ve İngiltereye ilânı harp

ettirdi!,,

“Abdülhamidin

hal’i

kararı Berimden geldi!,, “Tebliğ

bir sioniste’le vuku buldu!,, Ab-

dülhamit Selânikte bilhassa Alâ-

tini Bazirgâmn köşkünde ikamet

ettirildi!!,, Bir kaç cahil adamı

Referanslar

Benzer Belgeler

Marka, Pazar payını koruma ve gel şt rme le b rl kte rak pler ne göre daha yüksek fiyat beraber nde daha yüksek katma değer ve net ces nde ürün bazında daha fazla

Benim için yazı yazmasın beni değerli bulanlar, iki yıl beklesinler, iki yıldan sonra unut­ mazlarsa, beni yine değerli bulurlar­ sa. ilk üzüntü de geçmiş olur,

Hasta ve kontrol grupları karşılaştırıldığında, norovirus an- tijeninin immünosüprese hasta grubunda istatistiksel olarak anlamlı şekilde sık tespit edildiği

Bir örnek daha verelim: «İnsan oğlu doğru yoldan şaşmaz- dı./İşte hiyle sözde yalan olmasa./ Türlü türlü felakete düşmezdi./İşte.. hiyle sözde yalan

Avrupa ve Asya’da bulunan hantavirus tipleri (Hantaan virusu [HTNV], Seoul virusu [SEOV], Dobrova virusu [DOBV], Puuma- la virusu [PUUV] vb.) ise renal sendromla seyreden kanamalı

Osmanlı aile­ sinden Fevziye hanımla konuşurken, «Bu kadar zenciye Kara Afrika’dan başka bir yerde rastlanmaz her halde» diyecek oldum da, beni: «Bir de

Haluk Eraksoy, ‹stanbul Üniversitesi, ‹stanbul T›p Fakültesi, ‹nfeksiyon Hastal›klar› ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dal›, Çapa, ‹stanbul, Türkiye Tel./Phone: +90

Fırsatçı infeksiyonlar nedeniyle toplam 21 (%58.3) olgu tedavi alırken, olgularımızın 12 (%33,3)’sinde ortaya çıkan tüberküloz, en sık görülen fırsatçı