• Sonuç bulunamadı

Kist Hidatik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kist Hidatik"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güncel Gastroenteroloji

Kist Hidatik

Ayd›n fieref KÖKSAL, Mehmet ARHAN, Dilek O⁄UZ Yüksek ‹htisas Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü, S›hhiye, Ankara

E

kinokokkozis (hidatozis) insanların ve hayvan-ların parazitik ve zoonotik bir hastalıùıdır. Kö-peùin ince barsaùındaki eriükin parazit ilk olarak786 yılında Batsch tarafından tanımlanmıü ve granulosus adı verilmiütir. 805 yılında Rudolp-hi paraziti Ekinokok cinsi içine koymuütur. Eriükin parazit ile hidatik kist arasındaki iliüki daha sonra-ları Leuckart tarafından ortaya konulmuütur.

PARAZ‹T VE YAfiAM DÖNGÜSÜ

Ekinokokkus granulosus küçük bir parazit olup bo-yu 2-7 mm arasındadır (ortalama 5 mm). Baüı (sko-leks) ve 3-6 segmentten (proglottid) oluüan vücudu vardır. Biyokimyasal, immünolojik ve genetik tek-nikler ile farklı kültürleri gösterilmiütir ().

Parazit köpek, tilki, kurt gibi hayvanların barsak mukozasına yapıüıktır. Kesin konakçılar oldukça saùlıklı görünürler. Her dıükılama ile milyonlarca yumurtayı etrafa saçarlar. Yumurtalar 35 mikron çapında olup, dıü tabakaları sayesinde her iklim üartında aylarca yaüamlarını sürdürebilirler. 30°C suda 2 gün, 6°C’de 200 günden fazla, 70°C’de 6 dakika,00°’de  dakika ve -70°C’de 24 saat da-yanabilirler (2).

Koyun ve diùer ot yiyen hayvanların köpeùin dıü-kısı ile kontamine otu, insanların sebze ve meyve-leri yemesi, köpeklerle teması ile yumurtalar ara konakçılara geçer. Ara konakçıda alınan yumur-taların zarfı midede hidroklorik asit ve pepsin ara-cılıùı ile açılır. úntestinal sistemin mukozasından geçerek portal ven ve lenfatikler aracılıùı ile kara-ciùere gelir. Bir kısmı sinüzoidlerden ve kalpten ge-çerek akciùere ulaüır. Daha az bir kısmı genel do-laüıma geçer. Tenya ailesinde olduùu gibi Ekino-koklar da yaüam döngülerini tamamlayabilmek

için iki memeli konakçıya ihtiyaç duyarlar. Bu yüz-den insandan insana geçiü olmaz. Kist içeren çiù etin yenilmesi insanda infeksiyon oluüturmaz.

K‹ST‹N YAPISI

Parazit yumurtası tutulduùu son organda larval döneme deùiüim gösterir ve hidatik kist geliüir. Kist kaya suyu olarak adlandırılan berrak bir sıvı ile do-ludur. Sıvı, renksiz, kokusuz ve hafif alkalidir. Anti-jenik özelliktedir. Kistin en dıü tabakası fibröz bir ta-baka olup perikist (ektokist, adventisya) olarak ad-landırılır. Perikist tabakası konakçı dokudan geliüir. Kisti korur ve kapiller aùı ile beslenmesini saùlar. Kalsifiye olabilir. Perikistin iç kısmında laminar membran adı verilen asellüler bir tabaka bulunur. Laminar membran -2 mm kalınlıkta olup kolayca parçalanabilir. Laminar membranın iç yüzeyini germinatif membran örter. Germinatif membran tek hücre kalınlıùında, sellüler bir tabakadır. Bu ta-bakadan kist lümenine doùru brood kapsül uzanır. Brood kapsülün içinde asellüler olarak çoùalan skoleksler vardır. Skoleksler yumurtanın 3 katı bü-yüklüùünde olup geliüme süreleri minimum 0-2 aydır. Zamanla brood kapsülün germinal tabaka ile baùlantısı incelir ve kapsülün parçalanması ile skoleksler sıvıya düüer. Kistin tabanında birleüerek hidatik kumu oluütururlar. Kız vezikülleri germinal tabakanın parçalanması ile kist sıvısının içinde, la-minar tabakanın parçalanması ile perikist kavitesi-nin içinde veya kavitekavitesi-nin dıüında geliüebilirler. Kız vezikülü içeren kistlere multiveziküler kistler denir.

ORGAN LOKAL‹ZASYONU VE K‹ST‹N

KARAKTER‹

Yumurtaların oral alımı sonrası geliüen kistler bü-tün organlarda görülebilir (primer ekinokokkozis).

(2)

Primer bölgelerden kan yolu ile uzak organlara ve-ya kistin peritona, plevrave-ya, bronü aùacına açıl-ması ve invazif iülemler esnasında canlı parazit materyalinin yayılması ile sekonder ekinokokkozis geliüebilir. Ekinokokkus granulosus infeksiyonunda hastalarda çoùunlukla tek bir kist ve tek bir organ tutulumu görülür. Kenya’da 369 hasta üzerinde yapılan bir çalıümada %72 olguda soliter kist, %2 olguda iki kist, %6 olguda üç veya daha fazla kist olduùu görülmüütür (3). Avustralya’da 802 kist ile yapılan bir çalıümada kistin olguların %63’ünde karaciùerde, %25’inde akciùerde, %5’inde kasta, %3’ünde kemikte, %2’sinde böbrekte, %’inde be-yinde, %’inde dalakta ve %’den az olguda kalp, prostat ve pankreasta yerleütiùi gösterilmiütir (4). Karaciùerin saù lobu sol lobundan daha fazla tu-tulur. Kistlerin boyutları deùiüken ve genelde -5 cm arasındadır. 6 cm’den büyük ve 48 litre sıvı içeren kistler de gösterilmiütir. Klasik görüü kistlerin yılda ortalama -30 mm arasında büyüdüùü yö-nündedir. Kenya’da yapılan bir çalıümada kistle-rin %30’unun yavaü büyüdüùü (-5mm/yıl), %45’inin orta hızda büyüdüùü (6-5mm/yıl), %’inin hızlı büyüdüùü (ortalama 3mm/yıl), %6’sının büyümediùi veya küçüldüùü görülmüü-tür (3).

KL‹N‹K BULGULAR

Klinik bulgular çok deùiüken olup semptomlar tu-tulan organlara, kistin büyüklüùü ve organdaki yerleüimine, geniüleyen kist ile kiste komüu organ yapıları arasındaki iliükiye (karaciùerde safra yol-ları ve damar sistemi), kistin rüptürü sonucunda geliüen komplikasyonlara, kistin bakteriyel infeksi-yonuna, astım, anafilaksi, membranöz nefropati gibi immünolojik reaksiyonlara baùlıdır.

Primer infeksiyonun ilk safhası her zaman asemp-tomatiktir. Küçük ve iyi kapsüllü veya kalsifiye kistler organda patoloji oluüturacak lokalizasyon-da deùil iseler yıllarca veya tamamen asempto-matik kalabilirler. Bir çalıümada asemptomatik va-kaların tüm vakaların %38-60’ını oluüturduùu gös-terilmiütir (5). Hayli deùiüken bir inkübasyon döne-minden sonra kısmen kistin büyümesine, komüu dokulara baskı yapmasına ve komplikasyonlara baùlı olarak kistler semptomatik konuma geçebi-lirler. Genelde kistler belli bir büyüklüùe ulaütıkla-rında semptom verirler. Ani baülangıç rüptüre baùlı olabilir. En sık görülen semptom saù üst kad-ran ve epigastriumda aùrıdır. Halsizlik, ateü, bu-lantı veya dispepsi gibi non-spesifik semptomlar görülebilir.

Klinik bulgular kistin kitle etkisine baùlı olanlar ve kistin komplikasyonlarına baùlı olanlar olmak üze-re iki gruba ayrılabilir (6):

A. Kistin kitle etkisine baùlı olarak: Hepatomegali ± kolestaz ± sarılık Sekonder bilier siroz

Bilier kolik benzeri semptomlar, kolanjit Karaciùerde abse

Karaciùer ve dalakta kalsifiye lezyon Portal hipertansiyon ± asit

únferior vena kava kompresyonu veya trombozu Budd-Chiari sendromu

B. Kistin komplikasyonlarına baùlı olarak: Safra yolları

Kistin safra yollarına rüptürü Safra kesesi veya ortak kanalda taü Papilla fibrozisi

Eksternal bilier fistül Bakteriyel infeksiyon

Kist içinde Subfrenik Peritoneal rüptür

Akut (anafilaktik üok) úntraperitoneal kistler Hepatopulmoner kist

Akciùer tutulumu Perikistobronüial fistül Bilipitizis

Plevral boüluùa rüptür

Portal hipertansiyon veya gastrointestinal kanama

TEfiH‹S

Tanı amacı ile laboratuar testleri, immünolojik yöntemler ve radyolojik görüntüleme yöntemleri kullanılır.

A. LABORATUAR TESTLERú: Rutin laboratuar testle-rinde spesifik deùiüiklikler görülmez. Karaciùer fonksiyon testleri normal olabileceùi gibi kolestaz enzimleri veya transaminazlar yüksek bulunabilir. %30 olguda hipergamaglobulinemi görülebilir. %30 olguda %7’nin üzerinde eozinofili görülür. B.úMMÜNOLOJúK TESTLER: Bu testlerin esas pren-sipi kaya suyundaki antijenlerin sızması ile insan-da oluüan antikorların tespitine dayanır. Testler; sızma olmaz ise, kist skoleks içermiyorsa, kalsifiye

(3)

dan yapılmıü olanı olup, bu sınıflandırmada kistler 5 gruba ayrılmıütır (3):

Tip: Saf sıvı koleksiyonu: Bu tipte kist anekoik bir boüluk olarak görülür ve arka duvar ekosu belir-ginleümiütir. Sıvı kolleksiyonu yuvarlak ve sınırları belirgindir. Duvar kalınlıùı sıklıkla deùiükendir. Kis-tin içindeki sıvı berrak olup yeni, monoveziküler, komplike olmamıü kiste iüaret eder.

Tip 2: Duvarı ayrılmıü sıvı kolleksiyonu: Laminar membranın perikistten ayrılması sonucu oluüur. Duvardaki ayrılma kist dıüındaki bir alanda olabi-leceùi kistin içinde yüzen membran görünümü ve-rebilir (nilüfer çiçeùi belirtisi). Duvardaki ayrılma kist hidatik için neredeyse patognomoniktir. Tip 3: Septalı sıvı kolleksiyonu: Kız veziküllerinin varlıùına baùlı olarak multiseptalı kistler görülür. En tipik olgularda bal peteùi görünümü olur. Tip 4: Kaba eko veren heterojen kitle: Kist kaba, yuvarlak, sınırları ve ekosu irregüler bir kitle olarak görülür. Üç tipte görülebilir:

. Birkaç irregüler eko içeren hipoekoik görünüm; hemen her zaman infekte multiloküler kiste baùlı-dır

2. Arka duvar gölgesi olmayan hiperekoik solid görünüm

3. Eüit oranda hipo ve hiperekoik (genelde nodü-ler) alanlar içeren görünüm

Bu görünümlerden yola çıkarak kist hidatik tanısı koymak zor olacaùı için yardımcı olan bulgular olarak hiperekoik sınır ve akustik gölge, intra veya ekstrakistik sekonder veziküllere baùlı sıvı kolleksi-yonu, karaciùer veya baüka organda deùiüik ev-rede kist varlıùı aranmalıdır.

Tip 5: Kalın duvarlı lezyon: Hiperekoik sınırlı, koni üekilli gölgesi olan bir oluüum üeklindedir. Daha nadiren kist çok hiperekoik ve kısmen kalsifikasyo-na baùlı olarak yumurta kabuùu üeklinde görüle-bilir.

Son olarak 2003 yılında Dünya Saùlık Örgütü tara-fından yeni bir ultrasonografik sınıflama geliütiril-miü olup bu sınıflama Gharbi sınıflamasındaki Evre  ve 2’yi aktif, Evre 3’ü transisyonel ve Evre 4-5’i inaktif kist olarak gruplandırmaktadır. Gharbi sınıf-laması ve yeni sınıflama Resim ’de görülmektedir. 3. BúLGúSAYARLI TOMOGRAFú: USG ile karüılaütırıl-dıùında kistin yerleüimi, büyüklüùü, derinliùi yapı-sı hakkında daha iyi bilgi verir (5). Sensitivitesi %00’dür. Kemoterapi esnasında lezyonların taki-ise veya parazit ölü taki-ise negatif olabilir. Ortak

anti-jenik özelliklerinden dolayı sistiserkozis ve alveoler ekinokokkozis ile yalancı pozitif sonuç verebilirler. Casoni testi bir deri testi olup kist hidatik varlıùında %50-80 pozitiftir. En önemli dezavantajı yüksek oranda yalancı pozitif sonuç vermesi ve baüarılı te-davi sonrası pozitif kalmasıdır (7). Weinberg testi kompleman fiksasyon testi olup % 70 pozitiftir. Ya-lancı pozitiflik oranı oldukça yüksektir fakat baüa-rılı tedavi sonrası negatifleüir. úndirekt hemagluti-nasyon testi, koyun eritrositi üzerindeki antijen ile antikor içeren insan kanı karüılaüınca aglutinas-yon oluüması temeline dayanır. Cutoff deùeri /320’dir. Sensitivitesi iyi olmasına raùmen (%60-00) spesifitesi düüüktür. Tedavi sonrası uzun süre pozitif kaldıùı için hasta izleminde kullanılması uy-gun deùildir (8). ELISA’nın pozitiflik oranı yaklaüık %90’dır. Tedavi sonrası negatifleümesi için yıllar geçmesi gerekmektedir. Diùer helmintler ile sıkça çapraz reaksiyon verebilir (9). Presipitasyon testle-ri, hastanın kanı ile antijen karüılaütırıldıùı zaman özgül bir presipitasyon olması temeline dayanır. Majör antijenik kısımda veya antijen 5’e denk ge-len hatta presipitasyon çizgisinin görülmesi hidatik kist için patognomonik sayılır (0). %9-99 pozitif sonuç verilir. Spesifitesi %00’dür. Baüarılı tedavi ile 2-3 yıl içinde negatifleüir.

C. RADYOLOJúK YÖNTEMLER:

. DúREKT BATIN GRAFúSú: Direkt batın grafisinde saù hemidiaframda yükselme, perikistte veya kız veziküllerinde kalsifikasyonlar (%20-30), plevral ef-füzyon veya fistül, kistin infekte olmasına baùlı ola-rak hava veya sıvı seviyesi görülebilir (). 2. ULTRASONOGRAFú: únvazif olmayan en önemli tanı aracıdır. Spesifitesi yaklaüık %90, sensitivitesi %97,7’dir.

Kaya suyu ile dolu, sınırları iyi seçilebilen anekoik kistler tüm kistlerin yaklaüık %38-48’ini oluüturur. Zarı ayrılmıü kistlerde veya daha solid kistlerde ka-rıüık (hipo ve hiperekoik) ekoda (%0) veya eko-dens yapılar (%7-8) görülür. Cart wheel iüareti de-nilen internal septasyonlar multiple kız vezikülleri-ne baùlı olarak olguların %29-46’sında görülür. Kis-tin etrafında küresel, gölge veren eko (egg shell belirtisi) genelde inaktif ve sıklıkla kalsifiye kistlerin belirtisidir. Kistlerin yaklaüık %0’unda duvarda deùiüik derecelerde kalsifikasyon görülebilir (2). Kistlerin ultrasonografik özellikleri günümüze dek deùiüik yazarlar tarafından tanımlanmıütır. Bunlar-dan en çok kullanılanı 98 yılında Gharbi

(4)

tarafın-2. Çok yaülı hastalarda 3. Gebe kadınlarda

4. Birden çok kisti olanlarda 5. Ulaüılması güç kistlerde

6. Ölü kistlerde (homojen olarak kalsifiye) 7. Çok küçük kistlerde

Cerrahi ile skoleksler inaktive edilir, kist muhteva-larının daùılması engellenir, kistin yaüayan ele-manları elimine edilir ve kistin geride kalan kavite-si düzeltilir. Skoleksler formalin, hipertonik salin (%3-30), %0,5’lik cetrimide, hidrojen peroksid, poly-vinylpyrrolidone-iodine, %0,5’lik gümüü nitrat ve etil alkol (%75-90) gibi deùiüik skolisidal ajanlarla inaktive edilebilir. Etkili ve güvenilir ideal bir ajan yoktur. Bilier sistem ile iliükili kist hidatiklerde ajan-ların kullanımı ile sklerozan kolanjit geliüebilir. Ajanları kullanırken önce kist sıvısını mümkün ol-duùu kadar çok aspire edip sonra skolisidal ajanı kavite içine verip belli bir süre beklemek gerekir (en az 5 dakika). Kist muhtevalarının daùılmasını engellemek için kistin etrafındaki alan hipertonik sıvı ile ıslatılmıü kompresler ile kaplanarak iülem esnasında yayılma engellenir. Cerrahi tedavi radi-kal ve konservatif yaklaüım olmak üzere ikiye ay-rılır. Total kistektomi (perikist kalır), perikistektomi veya karaciùer rezeksiyonu gibi radikal rezeksiyon uygulandıùında kistler tamamen çıkartılır. Rekü-rens oranları düüüktür. Masif kanama, postop mor-bidite-mortalite gibi komplikasyonları arttırabilir. Konservatif yaklaüımda kistin evakuasyonu ve ka-vitenin obliterasyonu eksternal veya internal dre-naj, omentoplasti, kapitodre-naj, introfleksiyon ve kap-sülorrafi ile saùlanır. Kistin evakuasyonu ile kistteki tüm canlı elemanlar boüaltılır. Sonra kist kavitesi safra yolları ile iliüki ve kist duvarına yerleümiü ek-sojen kist açısından araütırılır. Evakuasyondan son-ra kavite deùiüik metodlar ile kapatılabilir. Ekster-nal veya interEkster-nal drenaj ve obliterasyon iki ana yöntemdir.

Cerrahinin riski tüm cerrahilerin riski (anestezi, in-feksiyonlar, stres gibi), anafilaktik reaksiyon, uzun dönemde rekürens (%2-25) ve mortalitedir (%0,5-4). 2. MEDúKAL TEDAVú: Medikal tedavi üu nedenler-den dolayı önemlidir:

a. Küratif cerrahi her zaman mümkün olmayabilir ve diùer metodlar ile hiperendemik alanlarda %2-5 relaps görülür (8).

b. Kist spontan olarak rüptüre olabileceùi gibi

cer-Resim. Kist hidatiùin ultrasonografik sınıflamaları

bi, kalsifikasyonun gösterilmesi ve postoperatif re-kürenslerin belirlenmesinde daha faydalıdır. Cer-rahi planlandıùında (özellikle laparaskopik yolla) üarttır.

4. MAGNETúK REZONANS GÖRÜNTÜLEME: Bilgisa-yarlı tomografiye üstünlüùü yoktur. Sadece karaci-ùer içi veya dıüı venöz sistemi dekaraci-ùerlendirmede daha iyi bilgi verir.

TEDAV‹

Kist hidatik tesbit edildiùinde tedavi infeksiyon, komüu yapılara kistin rüptürü veya anafilaksi gibi komplikasyonları önlemeye yönelik olmalıdır. Te-davi, cerrahi teTe-davi, medikal tedavi ve perkütan aspirasyon injeksiyon reaspirasyon (PAIR) tedavisi olmak üzere üç baülık altında incelenebilir. . CERRAHú TEDAVú: Cerrahi endikasyonu kistin yapısı ve hastanın durumuna göre konur. Genel olarak kabul edilen görüü uygun hastada, perife-ral yerleüimli komplike olmayan kistin cerrahiye uygun olduùudur. Dört santimetreden küçük, ka-raciùer parankiminin derinliùinde yerleümiü kistler komplike olmamıü iseler izlenebilirler (6, 7). ENDúKASYONLAR:

. Multiple kız vezikülleri içeren büyük karaciùer kistlerinde

2. Yüzeyel yerleüimli olup spontan veya travma ile rüptür riski olan tek karaciùer kistlerinde

3.únfekte kistlerde

4. Safra yolları ile iliükili kistlerde

5. Çevre organlara basınç uygulayan kistlerde 6. Akciùer, beyin, böbrek, kemik ve diùer organla-rın kistlerinde

KONTRAENDúKASYONLAR: . Hasta cerrahiyi kabul etmiyorsa

(5)

olurlar. Endoplazmik retikulumda, mitokondride dejeneratif deùiüiklikler yaparlar. Lizozomları artı-rıp otolize neden olurlar.

Benzimidazol bileüiklerinin etkinliùini etkileyen fak-törler parazitin büyüklüùü ve yaüı, kalsifikasyon ve fibrozis varlıùı ve seçilen ilaçtır. Yeni kistler, ince duvarlı kistler ve hiç veya az perikistik fibrozisi olan kistler eski, kalın ve kısmen kıkırdaklaümıü veya kalsifiye duvarı olan kistlere göre ilaca daha geçir-gendir. Bu nedenlerden dolayı akciùer ve periton-daki kistler ilaca daha duyarlıdır (20).

Mebendazol, intestinal nematodlara karüı etkili ge-niü spektrumlu antihelmintiktir. Emilimi azdır. Al-bendazolün emilim ve doku daùılımı diùer benzi-midazol bileüiklerinden daha iyidir. Mebendazo-lün karaciùer metabolizması ilacı inaktive eder-ken, albendazol karaciùerde metabolize olarak et-kili skolisid olan albendazol sulfokside dönüüür. Al-bendazol sulfoksidin plazma konsantrasyonu me-bendazolden0-40 kat fazladır. Albendazolün kist konsantrasyonu mebendazolden fazladır (20). Albendazol için önerilen doz 0-5mg/kg/gün’ün iki eüit doza bölünmesidir. Yaùdan zengin yemek-lerle birlikte alınması emilimini arttırır. úlaç aylık te-daviler ve 4’er günlük aralar ile verilir. Mebenda-zol için önerilen doz 40-50mg/kg/gündür. Genel olarak tedavi 4’er gün ile ayrılmıü 4 haftalık 3-4 kürüeklinde verilir. Tedavi süresinin uzaması ile ce-vap veren hasta oranı hafifçe artarsa da 6 ayı ge-çen tedavinin ek faydası çoùu hastada görülme-miütir. Üç aydan kısa tedavilerde kist canlılıùının maksimum azalmadıùını gösteren çalıümalara da-yanarak üç kür tedavi rutin olarak önerilmektedir. Altı ayı geçen tedavi nadiren önerilmektedir (7). Dünya Saùlık Örgütü tarafından Albendazol ile ya-pılan bir çalıümada, 2 aylık izlemde hastaların %30’unda kistin kaybolduùu, %30-50’sinde kist de-jenere olduùu (solid komponentte artma, kız vezi-külleri sayısında veya büyüklüùünde azalma) ve-ya boyutunda anlamlı azalma olduùu, %20-40’ın-da kist deùiümeden kaldıùı veya kötüleütiùi bildiril-miütir. Duvarı ince, küçük kistlerin, infekte olma-yan, safra yolları ile iliükili olmayan ve sekonder kistlerin kemoterapiye daha iyi yanıt verdiùi görül-müütür (7).

Mebendazol ile yapılan çalıümalarda kistlerin %27,9’unun kaybolduùu, %29,7’sinin küçüldüùü görülmüütür (toplam baüarı oranı %56.7). Meben-dazol ile baüarı oranları albenMeben-dazol’e göre daha düüüktür (2).

rahi esnasında yayılabilir. Cerrahi esnasında kist tam olarak çıkartılamadıùında rekürrens görülür. Çalıümalarda ilk cerrahiden sonra beü yıl içinde %-30 rekürrens bildirilmiütir (9).

c.údeal üartlarda bile ilk operasyonun mortalitesi %0,9 ile %3,6 arasında deùiüir. Risk ikinci operas-yonda %20’ye çıkar (8). Medikal tedavi operasyo-nunun riskini azaltırken ikinci operasyon ihtiyacını azaltır.

d. Bazı hastalarda cerrahi için geçici veya kalıcı kontraendikasyonlar vardır ( lezyona ulaümakta zorluk, hastaların kötü koüulları, hastanın cerrahi istememesi).

ENDúKASYONLAR (7):

. Opere edilemeyen (hastanın durumu nedeni ile, peritonda kistler veya çok sayıda kistler varsa) pri-mer karaciùer veya akciùer kist hidatiùinde 2.úki veya daha fazla organda multiple kisti olan hastalarda

3. Cerrahi sonrası rekürensi azaltmak ve iülemi ko-laylaütırmak için

4. PAIR ile birlikte

Medikal tedavide kullanılan benzimidazol bileüik-leri kistbileüik-leri yumuüatarak kist içi basıncı azaltır ve kistin çıkartılmasını kolaylaütırır. Protoskoleks ve kist canlılıùını azaltarak sekonder ekinokokkozis ve rekürrens riskini azaltır. Preoperatif tedavi cerrahi-den 4 gün önce baülanıp  ay sürmelidir. Cerrahi-den sonra medikal tedavi sadece cerrahi esnas ın-da yayılma varsa, kist kısmi olarak çıkartılmıüsa veya safra yollarına rüptür varsa uygundur. Ran-domize çalıümalarda PAIR+Albendazol tedavisi sadece PAIR tedavisine göre kist boyutlarını kü-çültmekte daha etkili bulunmuütur. Tedaviye PA-IR’den 4 gün önce baülanıp  ay devam edilir. KONTRAENDúKASYONLAR:

. Büyük olup rüptür riski olan kistlerde (yüzeyel yerleümiü, infekte)

2.únaktif veya kalsifiye kistlerde

3. Kronik karaciùer veya kemik iliùi supresyonu olan hastalarda

4. Gebeliùin erken dönemlerinde (. trimester): Benzimidazol bileüikleri (mebendazol, albendazol) kumulus oophorus üzerine direkt etki ederlerken kistin duvarına etki edip geçirgenliùini artırabilir-ler. Tubulini inhibe ederartırabilir-ler. Glukoz absorpsiyonunu bloke ederler ve glikojen deplesyonuna neden

(6)

Benzimidazol bileüiklerinin en sık görülen yan etki-si karaciùer fonksiyon testi yüksekliùidir. Hastaların %0-20’sinde tedavinin bir zamanında karaciùer fonksiyon testi yüksekliùii görülür. Yükselmeler ha-fif-orta üiddetli, kendini sınırlayıcı olup tedavinin kesilmesi ile geri döner. Tedavinin devamında da-ha az sıklıkla görülür. Avrupa verilerinde 36 has-tanın sadece 2’si (%3,8) karaciùer fonksiyon testi yüksekliùi nedeni ile tedaviye ara vermiülerdir. úkinci önemli yan etki kemik iliùi supresyonudur. Klinik olarak üiddetli pansitopeni, nötropeni veya agranülositoz nadir görülse de agranülositozdan ölen 2 hasta bildirilmiütir. Bir çalıümada hastaların %4,7’sinde karaciùer fonksiyon testi yüksekliùi, %5,7’sinde karın aùrısı, %2,8’inde alopesi, %,3’ün-de vertigo-uyuüukluk, %,3’ünde bulantı, %,2’sin-de lökopeni ,%0,6’sında distansiyon, %0,5’,n%,2’sin-de ürti-ker, %0,5’inde sarılık, %0,3’ünde trombopeni, %0,3’ünde allerjik üok ve %0,’nde kist aùrısı görül-düùü bildirilmiütir (7).

Medikal tedavi alan hastalar ilk üç ay iki haftada bir daha sonra ayda bir medikal ve laboratuvar takibi ile izlenirler. Tedavinin 3.haftasında ilaç kon-santrasyonu ölçülmesi idealdir.

3. PAIR: PAIR, percutaneous puncture, aspiration, injection of protoscolicidal substances ve re-aspira-tion kelimelerinin baü harflerinden oluümaktadır. úlk olarak 983 yılında uygulanmaya baülanmıütır. Kiste perkütan yolla girilip aspire edildikten sonra skolisidal ajanların verilip tekrar aspire edilmesi iü-lemidir. Perkütan punktürde transhepatik yakla-üım kullanılır. Kist sıvısı aspire edildiùinde bilirubin varlıùı açısından dikkatlice araütırılmalıdır. Kist sı-vısı safra ile kontamine iken verilen skolisidal ajan-lar kimyasal kolanjite neden olabilirler. Bu durum-da sklerozan ajan verilmemeli, kistogramdurum-dan son-ra teson-rapötik ERCP yapılmalıdır. Skolisidal ajan ola-rak deùiüik ajanlar (hipertonik salin, ethanol, poli-docanol) kullanılabilir (22, 23). úülemin, kanama, diùer dokulara mekanik hasar,infeksiyon, kist sıvı-sının sızmasına baùlı allerjik reaksiyon ve anafilak-tiküok, yayılıma baùlı sekonder ekinokokkozis, bi-lier fistül (ani kistik dekompresyona baùlı) gibi risk-leri vardır.

ENDúKASYONLAR (7):

. Çapı 5 cm’den büyük anekoik lezyonlar 2. Gharbi tip I-II kistler

3. Çapı 5 cm’den büyük multiple septalı tip III kist-ler (bal peteùi görünümü hariç)

4. Karaciùerin deùiüik segmentlerinde 5 cm’den büyük multiple kistler

5. Cerrahi sonrası relaps olan kistler KONTRAENDúKASYONLAR:

. Ulaüılamayan ve yüzeyel kistlerde

2. Multiple septalı, bal peteùi görünümlü kistlerde 3.únaktif veya kalsifiye kistlerde

4. Safra yolları ile iliükili kistlerde 5. Akciùer kistlerinde

Akhan ve arkadaülarının yaptıùı bir çalıümada 57 karaciùer kist hidatiùi %5’lik hipertonik salin ve/veya absolü alkol ile PAIR ile tedavi edilmiüler. Kistlerin hacminde ortalama %83’lük azalma ol-muü. %9 olguda ateü, ürtiker, hipotansiyon gibi kendiliùinden düzelen komplikasyonlar görülmüü. %0’dan az olguda majör komplikasyonlar görül-müü. Ortalama 32 aylık takipte sadece  hastada (%3) rekürrens görülmüü (24). Khuroo ve arkadaü-larının yaptıùı çalıümada hepatik kist hidatikli 50 hasta PAIR ve cerrahi olmak üzere iki gruba rando-mize edilmiüler. Ortalama 7 aylık takip süresi so-nunda iki grubun kist çapları arasında fark görül-memiütir. Drenaj grubundaki hastaların %88’inde, cerrahi grubundaki hastaları %72’sinde kist kay-bolmuütur. Drenaj grubundaki hastaların %32 ve cerrahi grubundaki hastaların %84’ünde iüleme baùlı komplikasyonlar görülmüütür. Perkütan te-davinin albendazol tedavisi ile birlikte verildiùinde komplike olmamıü karaciùer kist hidatiklerinde cerrahiye alternatif olduùu sonucuna varılmıütır (25).

ERCP

Kist hidatiùin safra yollarına açılması sık bir komp-likasyon olup (%5-25) kız vezikülleri ve membran-ların safra aùacını tıkaması ile obstruktif sarılık ve kolanjite neden olabilir. Cerrahi tedavinin en sık komplikasyonu rezidü kavite ile safra yolları ara-sında fistül oluüması olup (%4) kendini postoperatif drenajın devam etmesi ile gösterir. Cerrahiden sonra akut kolanjit ve/veya safra yollarındaki hi-datik artıklara baùlı olarak obstruktif sarılık geliüe-bilir.

ERCP, preoperatúf dönemde (26):

. Kist ile safra yolları arasındaki iliükiyi ortaya ko-yup cerrahiyi planlamakta yardımcı olur

2. Kolanjit ve obstruksiyon gibi akut durumları çö-zerek cerrahinin elektif yapılmasını saùlar

3. Kalıcı kür saùlayabilir (%25 olguda)

4. Preop EST yapıldıùında postop eksternal fistül sıklıùını azaltır

(7)

13. Gharbi HA, Hassine W, Brauner MW, Dupuch K. Ultraso-und examination of hydatic liver. Radiology 1981; 139. 459-63.

14. WHO-IGWE (WHO Informal Working Group on Echino-coccus). International classification of ultrasound images in cystic echinococcosis for application in clinical and field epidemiological settings. Acta Trop 2003; 85: 253-61. 15. Pedroza I, Saiz A, Arrazola J, et al. Hydatid disease:

radi-ologic and pathradi-ologic features and complications. Radiog-raphics 2000; 20: 795-817.

16. Sayek İ, Onat D. Diagnosis and treatment of uncomplica-ted hydatid cyst of the liver. World J Surg 2001; 25: 21-7. 17. WHO: Guidelines for treatment of cystic and alveolar

echi-nococcosis in humans. Bull WHO 1996; 74: 231-42. 18. Amir-Jahed AK, Farhia R, Farzad A, Bakshandeh K.

Clini-cal echinococcosis. Ann Surg 1975; 182: 541.

19. Mottaghian H, Saidi F. Post-operative recurrence of hyda-tid disease. Br J Surg 1978; 65: 237-42.

20. Saimot AG. Medical treatment of liver hydatidosis. World J Surg 2001; 25: 15-20.

21. Teggi A, Lastilla MG, De Rosa F. Therapy of human hyda-tid disease with mebendazole and albendazole. Antimic-rob Agents Chemother 1993; 37: 1679.

22. Bastid C, Azar C, Doyer M, et al. Percutaneous treatment of hydatid cysts under sonographic guidance. Dig Dis Sci 1994; 39: 1576.

23. Örmeci N, Soykan İ, Bektaş A, Sarıoğlu M, Palabıyıkoğlu M, Yaşa MH, Dökmeci A, Uzunalimoğlu Ö. A new percu-taneous approach for the treatment of hydatid cysts of the liver. AJG 2001; 96: 2225-30.

24. Akhan O, Özmen MN, Dinçer A, Sayek İ, Göçmen A. Liver hydatid disease: Long-term results of percutaneous treat-ment. Radiology 1996; 198: 259-64.

25. Khuroo MS, Wani NA, Javid G, Khan BA, Yattoo GM, Shah AH, Jeelani SG. Percutaneous drainage compared with surgery for hepatic hydatid cysts. NEJM 1997; 337: 881-7. 26. Özarslan E, Bayraktar Y. Endoscopic therapy in the mana-gement of hepatobiliary hydatid disease. J Clin Gastroen-terol 2002; 35: 160-74.

KAYNAKLAR

1. McManus D. P. Characterization of Echinococcus (hydatid disease) strains in Europe using DNA probes. Med Chir Dig 1988; 17: 293.

2. Lawson JR, Gemmel MA. Hydatidosis and cysticercosis: the dynamics of transmission. Adv Parasitol 1983; 22: 261. 3. Romig T. Beobachtungen zur zystischen Echinokokkose

des Menschen im Turkana-Gebiet, Kenia. Dissertation, Fa-culty, II (Biology), University Hohenheim, 1990.

4. Grove DI, Warren KS, Mahmoud AAF. Algorithms in the diagnosis and management of exotic diseases: Echinococ-cosis. J Infect Dis1976; 133; 354.

5. Grossi G, Lastilla MG, Teggi A, et al. 420 patients with hydatid cyst: Observations on the clinical picture. Arch Hi-datid 1991; 30: 1021.

6. Barros JL. Hydatid disease of the liver. Am J Surg 1978; 135: 597.

7. Kacprzak E, Stefaniak J. Evaluating the activity of liver cys-tic echinococcosis using the delayed-hypersensitivity skin reaction to common antigens. Ann Trop Med Parasitol 1995; 89: 25.

8. Auer H, Picher O, Aspöck H. Combined application of enzyme-linked immunosorbent assay (ELISA) and indirect hemagglutination test (IHA) as a useful tool for the diag-nosis and post-operative surveillance of human alveolar and cystic echinococcosis. Zentralbl Bakteriol Parasitenk Infektionskr Hyg 1988; 270: 313.

9. Shepherd JC, McManus DP. Spesific and cross reactive an-tigens of Echinococcus granulosus hydatid cyst fluid. Mol Biochem Parasitol 1988; 25: 143.

10. Lightowlers MW, Gottstein B. Echinococcosis/hydatidosis: Antigens, immunological and molecular diagnosis. In Thompson RCA, Lymbery AJ (eds): Echinococcus and Hydatid disease. Wallingford, Oxon, UK, CAB Internati-onal, 1995, p 355.

11. Beggs I. The radiology of hydatid disease. Am J Roentge-nol 1985; 145: 639-48.

12. Caratozollo M, Scardella L, Grossi G, et al. Diagnostic app-roach of abdominal hydatidosis by ultrasonography. Arch Hidatid 1991; 30: 531.

obstruksiyon veya kolanjiti ortadan kaldırmak için 3. Post operatif dönemde eksternal fistül tedavisin-de

4. Sekonder bilier striktürlerde kullanılabilir. Post operatúf dönemde (26):

. Devam eden semptom veya laboratuvar bozuk-luklarını açıklamak için

Referanslar

Benzer Belgeler

An alternative explana- tion may be that the patient was asymptomatic and a co-incident exacerbation in her obstructive lung disease caused heart failure symptoms with high

Karın BT’de dalak ile sol böbrek arasında yaklaşık 15x10 cm çapında, dalak ve sol böbrek ile arasında sınırı net ayırt edilemeyen kist hidatik olarak düşünülen

Bizim olgularımızın birinde izole renal hidatik kist izlenirken (Olgu 2) diğer olgumuzda karaciğer ile birlikte böbrek hidatik kist tutulumu mevcuttur (Olgu 1)..

Günü- müzde radyolojik görüntüleme yöntemleriyle kist hidatiğin yapısı (kist duvarı, duvardaki kalsifikasyonlar, kist içindeki kız veziküller ve bölmeler, kist

(2) beyin sapı yerleşimli bir düşük evreli astrositom eşliğinde intraventriküler kolloid kist olgusunu rapor et- mişlerdir ve hastayı iki ayrı operasyonla cerra- hi

Bu yazýda laparoskopik giriþim ile tedavi edilen karaciðer kist hidatik tanýsý almýþ 12 olguyu (14 kist) rapor ediyoruz.. Olgularýn ortalama yaþý 11

Ameliyat öncesi laparoskopik cerrahi adayı olarak hazırla- nan hastalar içinde; ameliyat öncesi değerlendir- mede kist lokalizasyonu laparoskopik erişim açı- sından zor olan

Bir Kardiyak Kist Hidatik Olgusu ve Cerrahi