• Sonuç bulunamadı

Destan Kavramı Yrd. Doç. Dr. Yakup Karasoy

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Destan Kavramı Yrd. Doç. Dr. Yakup Karasoy"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

D E S T A N K A V R A M I

Yard. Doç. Dr. Yakup KARASOY

I. T A R İF L E R :

A — Yerli Kaynaklarda :

I — D estanlar, m illetlerin din, fazi­ let ve m illî kahram anlık m aceralarının m an ­ zum hikâyeleridir.1

II —■ D estan deyimi âşık şiir tü rle rin -- den birini gösterir. «Epopee»2 (Epos) a n ­ lam ın a gelen destan, âşıkların destanlarıy­ la uzaktan ilgilidir. Bu ikinci anlam ı ile destanın başlıca niteliği, uzun soluklu bir an latı olm asıdır.(...) D estanlar çokluk n a ­ zım la düzenlenm iştir.(...) D estanlar, ulusla­ rın yazı-öncesi çağlarında oluşm uş, geliş­ miş y apıtlardır.(...) D estan yozlaşm am ış b i­ çimiyle, toplum daki iç çelişkileri, bireyle­ rin ya da sınıfların türlü ilişkilerini değil, to plum u yöneten, ona baş olan «ideal» k i­ şilerin dış güçlerle bir, bir de olağanüstü ya­ ratık larla savaşlarını anlatır .;i

III — D e s ta n : Büyük, olağanüstü to p ­ lu veya ferdî kahram anlık olaylarını uzun ve m anzum olarak anlatan edebî tür, epo­ p e .4

IV — D estan : 1 — hikâye, kıssa, fr. epopee. 2. hîle, mekr, tezvir. 3. Rüstem in babasının lâk ab ı.5

V — D e s ta n : Belli belirsiz tarih olay­ la rın a ve efsane m otiflerine dayanılarak to p lu m u n m anevi gücüyle m eydana gel­ m iştir. M illetlerin hayatında pek büyük ya­ k ılar uyandırm ış tarih olaylarının çağdan çağa değişmiş, ülküleşm iş ve sayısız hayal u nsurlarıyla tanınm az hale gelmiş uzun m anzum hikâyelerdir.6

V I — D estan (Epos), bir boy, ulus (ka­ vim ) veya m illet hayatında tam estetik h ü ­ viyet kazanm am ış eser sayılan efsanelerden sonra nazım şeklinde ortaya çıkan en eski halk edebiyatı m ahsullerinden biridir. Söz­

lü geleneğe bağlı bu anonim m ahsuller, z a ­ m an ve m ekân içinde cem iyetin irâdesini ellerinde tu tan «Kahraman-Bilge» şahsiyet­ lerin m enkabevi ve hakiki hayatları e tra fın ­ da teşekkül etm iş uzun, didaktik hikâye­ lerdir. Târihe bağlı olm akla beraber, târih sayılm ayan; ozanların kobuzlarla terennüm ettiği cem iyetin ortak h ay at görüşü ile ül­ külerini aksettiren bu eserlerin teşekkülü için b ir «yaratm a zem ini »ile savaş, din değiştirme, göç, kuraklık vb. gibi büyük hâdiselerin m illet vicdanında bir takım sar­ sıntılara sebep olm ası lâzım dır.

İşte m illet hayatında askerî, dinî, si­ yasî, içtim âî hadiselerin hazırladığı m uhit iç in d e : K ahram anlık, anekdotlar, m enka- beler, felâketler, aşklar, hâtıralar, bilgiler, görgüler, «kızılalma» sayılan hedefler, tek ve büyük olm a ihtirası ozanlar tarafın d an ananenin getirdiği teknik ve kom pozisyon­ la terennüm edilmeğe başlar.

U m um iyetle İslâm iyetten önce ve son­ ra olm ak üzere iki kolda sınıflandırılan des­ tanlarım ız bu esaslar içinde m eydana gel­ m işlerdir.7

V II — D estan : H alk edebiyatında çok kullanılan, şekil bakım ından tıpkı koşm aya benzeyen, dörtlük sayısı konuya göre ço­ ğalan, topluluğu ilgilendiren olaylar ü zeri­ ne düzülm üş, ölçüsü on b ir heceli halk şiiri konularını çok defa savaşlar, m ahallî k av ­ galar, isyanlar, yangınlar, gülünç hayat sahneleri teşkil ed er.(...)

U lusların, yiğitlerin çok eski çağlarda­ ki b üyük savaşlarını, başlarından geçenleri an latan m anzum ve büyük eser de destan adım alır.8 U lusların din, fazilet ve m illî kahram anlık m aceralarını anlatan m anzum hikâyedir.9

(2)

VIU — B ütün b ir milletin, m anevi­ yatından, ruhundan, ta rih î ve bediî varlı­ ğından kendi kendine doğm uş «ma’şerî» verim lerdir.10

IX — D e s ta n : O lağanüstü k ahram an­ lık serüvenlerini uzun ve m anzum olarak an la ta n edebî tü r .11

X — D âstân : K ıssa, hikâye, m asal.(...) D e s ta n : H île. tezvir.12

X I — D estan : Eski çağların k ahram an­ lık öykülerini, ulusların tanrıların, yiğitle­ rin savaşlarını, başlarından geçen olayları, toplum un o rtak düş-gücüyle de beslenerek dile getiren b üyük m anzum yapıtlara de­ n ir .13

X II — D estan : B ir v ak ’a veyahut m u­ ayyen bir keyfiyet hakkında söylenen m an ­ zum sözlere verilen a d d ır.14

X III — D estan : 1 — H ikâye, masal, sergüzeşt, 2 — Bir v a k ’a veya hâli hikâye eden âm iyane m anzum e dem ektir.15

X IV — D â s tâ n : H ikâye, sergüzeşt, m asal.(...) D estan : H île, nağm e ve taganni, R üstem ’in babasının lağabı, hikâye.16

X V — D estanlar tarih ten önce veya tarih in başlangıcı sırasında bir m illetin ge­ çirdiği m âceraları, yetiştirdiği kahram anla­ rı; tabiat, k âin at ve cem iyet hâdiseleri h ak ­ kında düşündüklerini ve b u n lar karşısında aldığı vaziyetleri an latan din ve k ah ram an ­ lık efsâne ve hikâyelerdir.17

X V I ■— D estan : 1. B ir harbi, b ir k ah ­ ram anlığı, b ir aşk m acerasını veya bir olayı anlatan, koşm a şeklinde, ölçüsü olan on b ir heceli h alk şiiri.

2 . (D aha çok eski çağların) K ah ra­ m anlık hikâs'elerini ulusların, tanrıların, yiğitlerin savaşlarını ve başlarından geçen­ leri anlatan büyük m an zu m eser.18

X V III — D estan : Y iğitçe işlemleri a n ­ latan uzun şiir. Çoğu zam an bu işlem ler bir te k k ah ram an ın eserleri olup, göze çarpan b ir m illî anlam taşır.18

X V III — D estan : B üyük, olağanüstü toplum ve kahram anlık olaylarını uzun ve m anzıım olarak anlatan edebiyat tü rü .20

X IX —- 1. Bir kahram anlık öyküsünü ya da b ir olayı anlatan, koşm a biçim inde, ölçüsü on bir hecelik halk koşuğu. 2. (D a­ ha çok eski çağların) K ahram anlık öyküle­ rini, ulusların, T anrıların, yiğitlerin savaş­ larını ve başlarından geçenleri anlatan b ü ­ yük koşuk y ap ıt.21

X X — D estan (Pope, Lejand),22, m il­ letlerin hay atın d a derin izler b ırak an olay­ ların ve b u olayların içinde bulunan büyük k ah ram an ların efsanevi hikâyeleri olan ede­ b î tiir.23

B — Yabancı Kaynaklarda:

X X I — Epos, das; (D e sta n ): M ısra­ lar halin d e yazılmış geniş düzyazı. T a n rı­ lar, kahram anlar, savaş ve çöküşler üzeri­ ne yazılan b atı destan edebiyatının başlan­ gıcı ve yükselişi (burada dinî özellikler k en ­ dini gösterir, m s l: H om eros’un îliad a ve Odysee’si), belirli b ir m esafeden yönelttiği görüş açısından kendi gerçeklerine, ö rf ve adetlerine bağlı b ir toplum un dünya gö­ rüşlerini a n la tır.24

X X II — D estan, önemli şahsiyetlerin büyük kahram anlıklarıyla ilgili, geniş sa­ h ad a ve büyük tesirde, engin anlatım lı h i­ kâye tarzında yazılmış uzun m anzum edir.25 X X III — E pic Poetry or Epos : K ah ­ ram anlık şiirine has m akam ından ve u zu n ­ luğundan dolayı ilgi çekici olan, günüm ü­ ze k a d a r gelen m anzum hikâye tarzını be­ lirtm ek için genellikle «destan» ve «kah­ ram anlık şiiri» terim lerini kullanm ak alı­ şılagelm iştir.26

X X IV — das E p o s : A ynı zam anda m ısra şeklinde olan uzun şiir; uzun, süslü nesir (kahram anlık destanları, şiir halinde­ ki destanlar).

«U zun m anzum şiir. Aynı vezinli mıs- ralard an oluşan m anzum eser. K elim e h i­ kâye, m enkıbe, şiir m analarına gelir.27.

X X V — D estan : U zun b ir çabayı ve zam anı gerektiren şiirdir, olağanüstü güzel­ liği ile karışm ış kahram anlık m aceralarını an latan hikâyedir. H er destanda sonuç ön­ ceden düşünülm üştür. D aha geniş b ir ifa­

(3)

deyle, kahram anlıkla ilgili olağanüstü ve şa­ şırtıcı olayların birb irin i takip etm esidir.(...)

Çoğu zam an ta rih î bir olayın h atıra­ sını m uhafaza eden, fak at efsane ile değiş­ tirilm iş olan destan; halkın hayal gücüne h i­ tap etm eye en elverişli bir edebî şekildir ve bu nedenle edebî tü rlerin en eskisidir.-8

X X V I — D e s ta n : K ıssa ve hikâye’ye den ir.20

X X V II — 1. D estan, rivayet (m enkı­ be), 2. tarih , anekdot, 3. Festival.30

X X V III — T arih , destan, hikâye, te ­ ma, m asal, rom an, h a b e r.31

II. D ESTA N TARİFLERİNDEKİ ORTAK U N SU R L A R :

1) K ahram anlık unsuru I, III, VI, V II, IX, X I, XV, X V I, X V II, X V III, X IX , XX, X X I, X X II, X X III, X X IV ve XXV. tariflerde kullanılm ıştır.

2) D estanın m anzum bir eser olduğu I, II, III, V, V I, V II, V III, IX , X I, X II, X III, X V I, X V III, X IX , X X III ve XXIV. tariflerde belirtilm iştir.

3) D estanın hikâye veya m anzum h i­ kâye olduğu I, IV, V , VI, V II, X, X III, X IV , XV, X V I, X X , X X II, X X III, X XIV , X XV, X X V I ve X X V III. târiflerde belirtil­ m iştir.

4) F erd î veya m illî b ir m aceranın destan haline geldiği I, V II, X I, X III, X IV, X V, XVI, X IX ve X X V . târiflerde belirtilir. 5) D estanın h alk edebiyatı nazım şe­ killerinden veya edebî b ir tü r olduğu, II, III, VII, V III, IX, X V I, X V III, X IX ve X X. târiflerde belirtilm iştir.

6) O lağanüstülük unsuruna II, III, IX , X V III ve XXV. târiflerde yer verilm iş­ tir.

7) D in unsuruna I, VI, V II ve XV. târiflerde yer verilir.

8) D estanın m illî b ir özellik arzetm e- si I, V II ve X V II. târiflerde yer alır.

9) D estanın efsone ile olan ilişkisine V, VI, XV, X X ve X X V . târiflerde deği­ nilir.

10) T anrıların m aceralarından oluştu­ ğu X I, X V I, X IX ve XXI. târiflerde yer alır.

UI. D ESTA N TARİFLERİNDEKİ FARKLI UNSURLAR :

1) F azîlet hissi sadece I. ve V II. t â ­ riflerde yer alır.

2) D in değiştirm enin destan konusu­ nu oluşturduğu VI. târifte belirtilm iştir.

3) Dış güçlerle yapılan savaşların ko­ nu edildiği II. târifte gösterilm iştir.

4) T abiî âfetlerden göç ve kuraklık VI. târifte yer alır.

5) T ab iî âfetlerden yangm ve m ahal­ lî kavgalar ve isyan unsuru da V II. tâ ­ rifte yer alır.

6) Y ine gülünç hayat sahneleri sadece V II, târifte yer almıştır.

7) D estanın geniş bir sahada vücuda geldiği X X II. târifte belirtilm iştir.

8) D estanın hususi bir m ak am ı veya ezgisi olduğu III, X IV ve X X III. târiflerde belirtilm iştir.

9) D estanın süslü nesir olduğu sade­ ce X IV . târifte belirtilm iştir.

10) X XV. târifte sonucun önceden dü­ şünüldüğü belirtilir.

11) Ö zellikle L ügat k itaplarında (IV, X, X III, X IV , XVI, X V III) destana kıssa ve m asal denilmektedir.

12) D estanın kendi kendine doğmuş olm ası V III. târifte belirtilm iştir.

13) V I. târifte de didaktik hikâye ol­ duğu belirtilm iştir.

IV. D EĞ E R L E N D İR M E :

A — D estan tü rü n ü n zam anla m ânâ­ sım genişletm esi sonucu D ivân, Â şık ve Çağdaş edebiyatlarda m uhteva ve şekil b a ­ kım ından değişik yeni türlerin ortaya çık­ m ası :

1 — D ivân edebiyatında : İslâm kü ltü ­ rü etkisinde gelişen D ivân edebiyatında aruz vezni ile ve mesnevi şeklinde yazılan;

a) D in î hikâyelerde (Yusuf ile Zeliha), b) F ik ri ve tasavvufî eserlerde (Risa- letü ’n-Nushiyye),

(4)

c) A şk hikâyelerinde (Leylâ ile M ec­ nûn),

d) N asihat k itaplarında (K abusnâm e Tercüm esi),

e) M anzum V akayânam elerde (Das- tân-ı Tevârih-i M ülûk-i  l-i O smân),

f) M ensur târih k itaplarında (T âcü’t- Tevârih),

g) M anzum m asallarında (D astân-ı A hm et H aram ı),

h) D in büyüklerinin hayat hikâyele­ rinde (D astân-ı İm âm Ali),

ı) . E pik nitelikteki m ensur eserlerin (Cengiznâme) bölüm başlıklarında destan kelimesi kullanılır.

2 — Â şık E d e b iy a tın d a : Â şıkların söyleyip yazdığı biçim olarak halk şiiri tü r­ lerinden koşm a’ya benzeyen, ondan dörtlük sayısı, konu, anlatım ve ezgi yönünden ay­ rılan halk şiiri türü.

Belli b ir olay veya bazıları kalıplaş­ mış belli konular işlenir. K onu sınırlandırı­ lam az. H ikm et D izdaroğlu32’na göre (10) çeşit destan v a r d ır :

a) Savaş destanları.

b) T abiî âfetler, deprem , yangın, sal­ gın ve kıtlık ile ilgili destanlar.

c) E şkiyalarm ya da çevrede ü n sal­ mış kişilerin m aceralarım anlatan destan­ lar.

d) G üldürücü destanlar.

e) T oplum u tenkîd, taşlam a niteliğin­ de destanlar.

f) Bekçi destanları.

g) Ö ğüt (atasözü) destanları. h) Y aş destanları.

ı) H ayvan destanları. i) D eğişik k o nulu destanlar. D estan aynı başlıklar altın d a T ü rk D ili ve E debiyatı A nsiklopedisi33nde de 10 çeşide ayrılm ıştır.

3 — Çağdaş E debiyatta D e s ta n : G ü ­ nüm üz edebiyatında da görülebilen destan, hâlâ b ir tü r olarak bulunm akla b erab er şe­ kil ve m uhteva bakım ından eski destanlar­ dan farklıdır. M eselâ; H alû k N ihad Pepeyi :

M illî M ücadele D estanı (1940), Fazıl H üs­ nü D a ğ la rc a : Ü ç Şehit D estanı (1949) ve­ ya M. N ecati S ep etçio ğ lu : Y aratılış ve Türeyiş D estanı (1965) g ib i...

B — D estanın M asal ve Efsane ile il­ gisi, bu tü rle r ile destan arasındaki ben­ zerlik ve farklılıklar :

a) D estan ile M asal34 :

B en zerlik ler: M asal kahram anı olarak bilinen perilerin yaşayışına benzer b ir h a ­ yat süren destan kahram anları vardır. Oğuz K ağan destanında b u tip kahram anlar gö­ rülür.

F ark lar :

1) M asa! konularının çeşitli olm ası­ na karşılık destan konularında k ah ram an ­ lığa fazla yer verilir. U m um iyetle m illetle­ rin m azisindeki önemli olaylar ve büyük kahram anlar etrafında destanlar teşekkül eder.

2) M asal kahram anlarının hay alî ol­ m alarına karşılık destan kahram anlarını biz târih sayfalarında bulabiliriz. Oğuz H an gibi.

3) D estanlar daha hacim li olurlar. Pek çok olayın anlatıldığı destanların h a ­ cim leri de uygun olarak geniş yer kaplar.

4) D estanlar m anzum olurlar, m asal­ lardaki durum ise tam am iyle tersidir. M a­ sallarda m anzum kısım lar yok denecek k a ­ dar azdır.

5) M asalların benzerlerine başka m il­ letlerde rastlanıldığı halde destanlarda du­ ru m farklıdır. D estanlar m illîdir, bir mil­ lete aittir.

b) D estan ile efsâne35 :

Efsâne ve destandaki hâdiseler gerçek­ ten cereyan etm iş olarak kabul edilir. D es­ tanlardaki hâdiseleri târih sayfalarında bul­ m am ız m üm kündür. A m a b u n u efsâne için her zam an söyleyemeyiz.

E fsâne ile destanın cereyan ettiği za­ m an farklıdır. Bir hâdisenin destan olabil­ mesi için eski b ir devirde vuku bulm ası, aradan geçen zam anda m eydana gelm esi ge­ rekir. Y ani, destanın konusu olan hâdise

(5)

ile destanın teşekkülü arasında uzun zam a­ nın geçmesi gerekir.

Efsâne ile destanın birbirine en yakın oldukları hususiyet cereyan ettiği yerdir. H er iki anlatm ada da günüm üz dünyası kendilerine m ekân o larak seçilm iştir. E fsâ­ nelerin benzerlerini başka m illetlerde de b u ­ labiliriz. F ak at destanlar m illî oldukları için benzerleri olam az; sadece bir m illete a it­ tirler.

Esasında destan; D estan — —> H alk H ikâyesi ---> R om an’a geçişin kaynak noktasındadır. D estandan rom ana geçiş h a ­ disesi günüm üzde de m ünakaşa konusudur.

c) S o n u ç :

Ü ç safhada vücııt bulan destanın oluş­ m asında ilk safha; m illetin m üşterek şuu­ runda ve hayal gücünde iz bırakm ış birta­ kım târihi olaylar ve b u olaylar içinde yü­ celtilm iş kahram anlar bulunm alıdır. İkinci safhada destanı yeni nesillere aktaracak destan şairlerinin olm ası gerekir. Ü çüncü safhada ise, sözlü geleneğin güçlü şairle­ rinden birilerinin destanı derlem esi ve d ü ­ zenleyip b ir b ü tü n haline getirm esi söz ko­ nusudur.

M üşterek şuurun eseri olan destanlar ait oldukları m illetin «var olma»36 m üca­ delesini sergilerken; ortaya koyduğu olay­ lardan, m illet olm anın, vatan duygusunun, m illî benliği korum anın, m illet hayatının nasıl bütünleşip yükseldiğini anlatm ağa ça­ lışır. Y alnız b u kadar mı? E lbette değil, m üellifi m illet olan b u eser bize m illeti­ m izin m üşterek sosyal zevkini, m illî h aya­ tın zenginliğini, insanlık anlayışını, duygu ve hassasiyet m otiflerini, fazilet ve mezi­ yetlerini, kahram anlık ru h u n u aksettirir.

«M illî Servet» olarak ele alınm ası ge­ reken destanlar, b ir m illetin geçmişini tül­ ler arkasından gün ışığına çıkarırken bir ne­ vi ilkel târih görevini ifâ eder. M illî ve ter- biyevî yönü ile de istikbâle müteveccihtir.

K aynağı tarihtir. Teşekkülünde tarihî olaylar kadar, psiko-sosyal olaylar da yer alır. Psiko-sosyal yönü ise hâdiseleri yöne­ ten şahsiyetlerin tahlilî yoluyla, sözkonusu

kahram anların a it oldukları toplum un m ad­ dî ve m anevî b ü tü n özelliklerini çıkarabi­ liriz. A talarım ızın yaşam a şart ve şekille­ rini b u n lara yön veren örf, âdet ve gele­ nekleri yakalayabiliriz. M eselâ, Dede K o r­ k u t K itabı bize bu yönde bitm ez tükenm ez bilgiler verir.

T ü rk destanlarındaki kahram anlara dikkat edersek, onlarda şahsî arzu ve istek­ lerin zorladığı iç bunalım ların olmadığını görürüz. Şahsî tutk u ların sınırlarını aşan destan kahram anları m ensûbu oldukları m illetin varlığım m uhafazaya yönelm;ş u l­ vî duygularla meşguldür. B unlardan h are­ ketle «millet yapım ızın ortak ru h î tem ayül­ lerini»37 bulabiliriz. Bu itibarla destanlar edebiyat tarihim iz kadar İçtim aî tarihim iz için de büyük önem taşır.

D estanı «şartlandıran en m ühim va­ sıf onun, cem iyetin dahilinde şiddetli ça­ tışm aların olm adığı ve m ücadelelerin yal­ nız harice yöneldiği devrin m ahsulü olm a­ sıdır.»38. A ristokratik bir züm renin edebî nev’idir. E serin kahram anları cemiyet için­ deki nizam ın şuuruna sahiptir.

1. N . Sâmi BANARLI, Resimli Türk Edb. Tarihi, lstanbul-1971, c. 1, s. 1 2. Epopee : Târihî fakat efsaneleşm;ş kah­ ramanlık vak’alannı ve bunları yapan­ ları anlatan; yâni târihî kahramanları ve onların maceralarını terennüm eden manzum hikâyelerdir. Bunlar milletin ortak malıdır.

3. Prof. Pertev Naili BORATAV, 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, İstanbul 1969, s. 37-38

4. Büyük Türkçe Sözlük, Birlik Yayın­

ları, Ankara-1982, s. 220

5. Ferit DEVELİOĞLU, Osmanlıca - Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi, Ankara-1982, s, 212. 6. Hikmet DİZDAROĞLU, Halk Şiirin­

de Türkler, Ankara-1969, s. 91 7. Prof. Dr. Şükrü ELÇİN, Halk Edc-

biyat na Giriş, Kültür Bakanlığı Y a­ yınları, Ankara-1981, s. 71.

(6)

8. Destana Yakut Türkleri «olongho», Kırgız Türkleri «Comok» derler. Ay- nca destan yerine «sab» ve «irtegi», «esatir» kelimeleri de kullanılır. 9. S. Kemal KARAALİOĞLU, Edebiyat

Terimleri Kılavuzu, İnkılap ve Aka Kitabevleri, İstanbuI-1975, s. 76 10. Ord. Prof. M. Fuad KÖPRÜLÜ, Tüi k

Edebiyatı Tarihi, Ötüken Neşriyat, İs­ tanbul 1981, s. 41.

11. Meydan-Larousse, Meydan Yayınevi, İstanbul-1970, c. 3, s. 599.

12. Muallim N aci, Lûgat-ı N âci, s. 403, s. 410.

13. Atilla ÖZKIRIMLI, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, Cem Yayınevi, İstan- bul-1982, c. 1, s. 368.

14. M. Zeki PAK ALIN , Osmanlı Tarih Deyimleri Sözlüğü, MEB Yayınları, İstanbul-1971, c. 1, s. 431.

15. Şemseddin Sâıni, Kâmus-i Türkî, İk­ dam Matbaası, İst.-1317, s. 598 16. Ziy ŞÜ K Û N , Farsça - Türkçe Lügat,

MEB Yay. İst. 1984, s. 2, s. 848-904. 17. Prof. Dr. Faruk K. TİMURTAŞ, Ta­

rih İçinde Türk Edebiyatı, Vilâyet Yayınları, İstanbuI-1981, s. 3. 18. Pars TUĞLACI, Okyanus Ansiklo­

pedik Sözlük, Cem Yayınevi, İstan- bul-1978, c. 2, s. 560.

19. Türk Ansiklopedisi, MEB Yayınları, Ankara-1966, c. 3, s. 130.

20. Türk D ili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Dergâh Yayınları, İstanbul-1977, c. ?, s. 263.

21. Türkçe Sözlük, TDK Yayınlan, An- kara-1981, s. 218.

22. Leğende: Tarihten önce veya tarihin başlangıcı sıralarında bir milletin ge­ çirdiği maceraları, yetiştirdiği kahra­ m anlan, tabiat, kâinat ve tabiat hâ­ diseleri hakkında düşündüklerini ve bunlar karşısında aldığı vaziyetleri an­ latan din ve kahramanlık efsâneleri ve masallandır.

23. Yeni Türk Ansiklopedisi, Ötüken N eş­ riyat, İstanbuI-1985, c. 2, s. 652. 24. Otto F. Best; Handbuch Literarischcr

Fnchbergriffe Deinitionen und Beispi- efe; Fischer Taschenbuch Verlag. Gıııb. H . Frankfurt am Main; 9-b. 1982, s. 142.

25 Encylopedia Americana, Publisched by Americana Corporation, U S.A. in 1978, c. 10, s. 500.

26. Encylopedia Britannica, c. 8, s. 636- 637.

27. Gerhard Wahrig, Deutsches Wörter- buch, Mosâik crlag 3b. 1980, s. 1135. 28. Grand Larousse EncycIopedique,

Auqe, Gillon, Hollier-Larousse, Mo- rcau et C. Libairie Larousse, Paris - 1961, c. 4, s. 626.

29. Muhammed Padişah, Ferhengi Ana- diraj, Tahran 1336 Hurşidî.

30. Sir James W. Redhouse, Turkish and Eııglish Lexicoıı, Çağrı Yayınları, İs- tanbul-1980, s. 901.

31. F. Steingass, Persian-English Dictio- nary Libraire Du Liban Beyrut-1970, s. 497.

32. Hikmet Dizdaroğlu, Halk Şiirinde Tür­ ler, Ank. 1969, s. 93-95.

33. Tiirk D ili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Dergâh Yayınları, İstanbul-1977, c. , s. 267.270.

34. Doç. D r. Saim Sakaoğlu, Gümüşhane M asallan-M etin Toplama ve Tahlil. Ankara-1973, s. 12.

35. Doç. D r. Saim Sakaoğlu, Anadolu - Türk Efsânelerinde Taş Kesilme M o­ tifi ve Bu Efsânelerin Tip Katalogu, Aııkara-1980, s. 22.

36. Ali Öztürk, Çağlan İçinde Türk D es­ tanları. 1980, s. 24.

37. P.N . Boratav, Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliğimiz, Ankara-1946, s. 65.

Referanslar

Benzer Belgeler

aytadı: Taksir Han'ım (Alpamış) atı özüb geldi deyib, Barçınnı 757. Kıyamatımız ahir, can da

Kirdeci Ali’ye Ait Olduğu Söylenen İki Hikâye Metni (Güvercin ve Geyik Destanları)” Erciyes Üniversitesi Sos. Dergisi S.20, Kayseri, 2006.] künyeli makalesinden alınmıştır..

Milli Folklor.. Moğol boyları ile karışarak yeni kavim- ler meydana getiren Türk Toplulukla-. rından Kırgız ve Kazak

Resul eydür: Gel yenime gir hamâm Bunda geldin uş işin oldı tamam Çün gögercin girdi (Resul) yenine Sen bak imdi Tanrı’nın takdirine Bin doğan gelürse virmeyem seni

莫輕忽頸椎問題 小心要人命

Bu makalede Kırgız fıkra tipi olarak tarif edebileceğimiz kuudulluk ve kuudullar tanıtılmakta, ayrıca bir kuudul olarak tanıtılan Nasreddin Hoca (Apendi) ve onun

Kahraman atalar kültünü Acısu Sıraç köyü evliya ziyareti örneğinde ele almayı kendisine konu edinen bu çalışma, Alevi değerler sisteminin geleneksel Türk kültürü ile

Bununla beraber Philoponus’u hem doğrudan hem de dolaylı olarak takip ederek Kindî’nin bütün alemin sonlu zaman ve mekanın aynı yasalarına konu olduğu fikrini