t
T ) f e n < 2 .1 9 2
frumet
T
ektaş
TAHA TOROS
1
nat 940'h yılların -kalbi sasevgisiyle dopdoluolan- bir yıldızı vardı: FRUMET TEKTAŞ... Giizel sanatların 2 büyük ko lu olan müzikle resini, onun ço cukluk çağında kucak kucağa yaşadığı konulardı. 6 yaşında müziğe, 7 yaşında resme başladı. Musikinin ve resmin, özellikle heykel sanatının dünyadaki bü- viik merkezlerinden olan Ro ma şehri, onu geleceğin bir sanal meleği olmaya hazırladı. İtal ya'daki 9 yıllık yaşantısının ar dından, -yine dünyanın en bü yük sanat merkezi olan- Paris'le 7 yıl süren resim eğitimiyle, dört dörtlük bir sanatkar olarak yur da döndü.
Frıııııet İlanım, İstanbul' daki sanat hayalına filarmoni derneğini kurarak başladı, tik re simlerini bu derneğin salonunda,
1945 yılında sergiledi. Sanat __
İ ruinet in orjin a l bir imzası vardı.
P
A laliirk, ism inin tam karşılığı olarak Frunırt V (Parla) atlını verm işti.
dünyamızda büyük övgülerle ya şamını sürdürürken, genç denile bilecek bir çağda 4.2.1961 günü aramızdan ayrıldı.
Bu makalemizde Frıııııet İla nınım aile çevresinden, Roma ve Paris'teki sanat eğitiminden Is- laııbul'a dönüşünde girişimi ile sanat dünyamızda açtığı ve ya şattığı çığırdan kısara söz edece ğiz. Bu vesile, ile Frumet Tek- iaş'ııı sanatseverlerimize bir ta nıtımını yapmayı gönülden bir görev sayarken onu rahmet ve saygılarla anmak istiyorum.
FRUMET HANIMIN AİLE ÇEVRESİ Türk diplomatları arasında büyük ün yapmış olan Sınıl Da- vaz, P'rtımtTin babasıdır. I kıya lı, üstün hizmetlerle dolu olan
büyükelçi, Sııat Davaz'ın öz geçmişi kısaca şöyle:
Konya defterdarı Alııııet
Muhtar Bey'iıı oğhı olan Sııat Dava/ (1876-1941) 1888 yılın da Galatasaray'a girdi. 1898 yı lında birincilikle diploma aldı. Ardından başarılı bir hukuk tah sili yaptı. Hukuk Fakültesini ik mal ettiği yıl; hariciye nezaretin de görev aldı. Nezaretin hukuk müşavirliğinde ve Ticaret Mü dürlüğünde bulundu. Saltanat döneminde müsteşar vekili oldu. 1921 yılında Ankara'ya geçerek Milli Mücadele I lükiinıeti'ne ilti hak elli. Dış İşleri Bakanlığının ilk müsteşarı oldu. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Ro- ına'ıla devletimizi temsil edeıı Suat Dava/, 1932'den 1939 yı lına kadar Paris Büyükelçiliğinde
1940'h yıllarının, B eyo ğlu ’ndaki sa n a t haya tın a dam gasını vuran Frumet Tektaş. ■* F rum et ’in halıası. Uıkııı tarihimizin iinlii diplom alı B üyükelçi Suat Itaraz (IS46- 1941)
bulundu. 1940 yılında Tahran Büyükelçiliğini üstlenen Davaz, burada 22. 8.1941 günü kalb sektesinden öldü. Cenazesi İstan bul'a getirtilerek, Edinıekapı Şe- lıitliği'nde toprağa verildi. Suat Davaz, diplomatlığı yanında, sal tanat döneminde, İstanbul'daki liselerde coğrafya ve Fransızca öğretmenliği yaptı. Ilukuk Fa- küllcsi'nde de dersler verdi. Ba sında hukuki makaleleri yer aldı. Halta bir hukuk dergisi
yayınla-Fnunet, M S yılımla el lendiği Afif Tektuf ile frumet 'in jrıif kızlık döneminden, portresi (Besini ı e I h kel Ahizesine armağan edileli eserlerinden) dı. Boma'da ve Paris'te sürdür düğü uzun diplomatlık yaşamın da, Türkiye'ye büyük itibar ka zandırdı. (Halay)'m Fransızlar-
daıı kurtarılmasındaki siyasi
gayretleri ve Fransız diplomatla rıyla yaptığı uzun ve çetin görüş meler, yakın diplomasi tarihi mizde yer alacak övgülü olaylar dandır.
Sual Davaz'ın 3'ü kız l'i er kek olmak üzere 4 çocuğu oldu. Bunlar Refika, Nuhhc, Frumel ve Sadi'dir. En küçük kızı olan Fruıııei daha çocuk yaşlarında iken musiki ve resme olun aşırı tutkusuyla tanınırdı.
FRUMET'İN (ROMA) VE (PARİS)'PEKİ SANAT
EĞİTİMİ
Babasının elçi olarak Ro- ma'da göreve başladığı sırada, küçük Frumet belirgin kabiliyeti üzerine “Villa Medicis”'e devam etti. Resimde Fransız ekolünü iz leyen bu okuldan sonra “Via Margut”'deki İngiliz Akademi sinde eğitim gördü. Bu eğitimle rinde anatomiyi ön plana aldı. Natürmort'ta ve portre'de çalış
malar yaptı. ı
Boma'da müzikle de uğraştı. Batı musikisinin sihirli nağmele rini, devam ettiği okullarda ve kurslarda, zevkle içine sindirdi. Opera müziği üzerinde etütler yaptı. Babasının Roma'dan sonra Paris Büyükelçiliğine nakledil
mesiyle buradaki eğitimini yal nız resim üzerinde yoğunlaştır dı. Paris'teki eğitimi 7 yıl sürdü. Temel harcını Roma'da attığı bu sanat dalınırı gelişimini Pa ris'te sağladı. “André Llıote”ile “Grande Chaumière” atölyeleri nıııııı fırçasına olgunluk kazan dırdı. Frumel, Avrupada resim eğitimi yapan Türk gençlerinin en şarıslısıydı. Babasının Büyü kelçiliği dolayısıyla entelektüel ve seçkin bir ortamda yaşıyor du. Yabancı dostlar ve sanat karlar arasında batı kültürü ite, zenginleşen bir dağarcığı vardı. Gerek Roma'da, gerek Paris'te ünlü Türk ressamlarıyla tanıştı rılmış olması da hevesini kamçı lıyordu.
Resim dalında, profesyonel nitelikte, ilk kadın ressamımız Milıri Hanım o yıllarda Ro- ıııa'daydı. Bazı ailevi nedenler ve sosyetedeki olaylar
dolayısıy-hı kırgın olarak, İstanbul'dan uzaklaşmış Roırıa'ya yerleşmişti. Böndeki notlarından sezinlediği me göre Milıri İlanım, İstan bul'a geri dönmesi için eski İtti hatçı kodamanları tarafından ya pılan telkinlere iltifat etmemişti. Nitekim dönemin ünlü edibi olan Süleyman Nazif bir makalesin de, Milıri Hanım'm yurttan küskün ayrılmasına değinmişti.
Ole taraftan kişisel kaııaatla- rnna göre ve yine notlarından se zinlendiği üzere Milıri Hanım'm dünyada en çok sevdiği şehir (Roma)'ydı. Çünkü Roma şehri, Milıri Hanım'm ilk göz ağırısıy- dı. Gençlik yıllarında -çevresinin bir macera olarak nitelediği- Av rupa'ya kaçışında, ilk uğrağı Ro ma olmuştu.
Resim eğitiminin ilk yıllarını burada geçirmiş, daha sonra Pa ris'e gitmişti, bu konuları özellik le resim tarihimiz ve Milıri İla nım üzerine kalem oynatanlar pek bilmezler... Milıri Hanım ile ilgili bilgileri, ikinci, hatta üçün cü ağızlardan çok uydurma laflar dinleyerek, yalıutta daha önceki yıllarda bizim yazdıklarımızdan -değişiklik yapmaya yeltenerek- yararlanınak isterler! Bilgiçlik satmak için de kaynak göster mekten kaçınırlar!
Milıri Hanım'm son defa yurt lan ayrılarak Roma'ya yerleşmek istemesi -ileride Türkiye'de kur mayı tasarladığı- Güzel Sanal lar Enstitüsünün etüdleriyle il giliydi. (Bunların detaylarını, ile ride, Milıri Hanım'la ilgili olarak hazırlamakta bulunduğumuz ki tapla açıklayacağız.)
Milıri Hanım'm hayal tonu, bazı kadın sanatkarlara kıyasla daha yüksekti. Macerayı andıran acılı yaşamında, eğilimli olduğu hayallerinin etkisi olmuştur. O
güzel I v t ıdııı ve o güzel (ırça, böy-
lece hayallerinin gerçekleşmedi ğini görerek, ezilip gitti.
Biz yine Frıımel Hanıma dö nelim. Milıri İlanım. Roma yıl larında, elçiliğimizi sık sık ziya ret ederdi. Suat Davaz ailesiyle samimi bir dostluk oluşturdu. Bu arada elçimiz ile eşinin portrele rini yaptı. Bıı portreler yapılırken küçük Frumet başından sonuna kadar, Milıri Hanım'm fırçasını heyecanla izledi. Frumet, Milıri llaıımı'ı çok, ama çok severdi. Gabriel Dııııancıyo
ılrıı. ziiınmı ziiıımn elçimizin aile çevresine girmiş lııılııııaıı Milıri I laıııın'ııı dostluğundan rıı çok mııllıı otan l'rıımet I lanım'dı.
0 villanla Roıııa'ıia lıiri re sim. diğeri lırvkel dalında, vük- sek düzerde eğilim yapması için gönderilen iki Tiirk genci bulu nuyordu. Banlar Helik (I,pik inim) ile ilk kadın heykeli Taşları mızdan Sahilin MaııınıMı.
Irııınefin Paris'ti villan da Inıradaki Tiirk ressamlarıyla ta nışmasına vesile oldu. Bunların hasında. Bessanı Galip Bey ge lir ordu. Galip Bey. 20. asrın Başlarında. Sııllaıı Abdiillıamit döneminde. Paris'e resim lalısili- »ıo gitmiş. Burada .lönliirk'ler grubuna katılarak, resimli bir
mizah gazetesi yayınlamıştı.
100« inkılabından sonra, ¡ilkeye dönmemiş, ölümüne kadar, ken disine özgii çelebiliğiyle yaşamını Paris'le sürdürmüştü.
Merhum Galip Bey'den dinle diğimizi'göre. Paris'e resim eğili mi için gelenlerin çoğu kendisini ziyaret etmişler, yol göstericili ğinden ve deneylerinden yarar lanmışlardır. Galip Bey. bunlar arasında. Sultan Abdiilhanüd döneminde İstanbul'dan Avru pa'ya kaçarak kendisini resme adayan Mitııi llamın'ı daima takdirle lıatıılıvordıı. Sultan Bo şal dönemimle Paris'e resim tah sili için selenlerden en çok dik katini çeken ressamlar Hikmet Beylerdi. Bunlardan biri iinlii ressamımız Hikmet Oııat'dı. Di ğeri -lırçısını Amerika'da kullan mış ve liirkiye'de pek tamimin miş olan- başka bir Hikmet 8e\ 'di.
Galip Bey. ( üımlıtırivel döne mindi' Paris'e resim eğilimi için gelen gençlerden de söz ederdi. Bunlar arasında. Bessanı Saip ile Seramikçi İsmail Hakkı ( lö\gar)'um Paris'e gelir gelmez kabiliyetlerinin su yiiziiııe çıktı ğına değinirdi. Bossam Galip Bov'e. zaman zaman uğrayan sa natkarlar arasında, -t genç kız bulunuyordu. Bunlar Hale. Nec inin. I rinnet ve Selime hanım lardı. k ruınel I lamın için konu şurken. hep "Sefirin kızı derdi. Yukarıda belirttiğimiz gibi Irıı- ınet'iıı babası Suat Davaz o vil lanla Paris Din iikelçisi idi.
Galip Bev'iıı söziinii elliği genç kadın sanatkarlarımızdan
I*i »olıı I ılımı 1945 y ılı» il». Filarmoni D erneğinde ilk rergiledifii eserlerin en çok b eğen ilen iyd i. (Herim re
llerk el M iizerine ıırtnnğnn edilm iştir.)
Selime (Işıtan) ise. ülkemizin köklü bir sanat ailesinden geli yor« İn. Galip Bey -eğilimlerini Paris'le yapmış olan- Selime'niıı mılıı bir sanatkar olan babasını
ve ünlü amcasını çok ivi tanıyor du. Ne var ki. Selime İlanım. Galip Bev'iıı yaşlılığı nedeni ile. ıızıııı süre onunla çalışamadı. Ama ivi bir portre ressamı olarak
.\ nlnrm o ri.
I iflası \ ¡¡libe ııiıı Portresi. ( 'ertesinden kadın
portreleri.
vurdu döııdii. karakalem li*. sulu- l>uva, |>asl(‘l ve 0X4*1 likit* yağlıho- yayla kiıriik boy |»orlr(*İ4*r yaplı. ( K < rı i < I i s i 11 i. ileride lıa/ırlav ara ğ ı
mı/ İm başka m akalede daha yakından laın lın a lıtsaııiıı bula- ra»ız.)
İS T A N I IU L 'D A B i l i S A N A T Ö N C Ü S Ü
I' ı ıı11ıcı I lııııım , 1 ‘PİK vılm da.
Paris'ten Islan lıııl'a dündü. Dü-
lirinin lum ımnş kişilerinden A lil T e k la ş ile evlendi. Aynı /am an da Islaııln ıl'd a renkli lıir sanal lıayalın ın kapısını aylı, k a llıi sa nal sevgisiyle dolu ulan F r ıu ııe l T o k la ş , lanıınnı.ş müzisyen, sa
■ iniktir ve edebiyatçılarla lıir kiil
ılir çevresi oluşturdu. Ilım lınla vel¡im leyerek Islaıılm rım sanal
I IU MI r İN I SI Ki l IÎİ l'rımıel fırçasını. İliç lıir za man geçim ve liearel kaygıısııyla
knllaıınıadı. Kıllımın s i 11111 i ıs olan
sanal zevkine doymak için re simler yanlı. Dalla çok yağlıbo yayı işledi. Fırçası porire ve ıın- liirıııorl'a eğilimliydi. Nadir ola rak manzara yaptı. Figüratif eserleri çoğunlukladır. Sanalının ilk mayasını Koıııa'da aldığından
resimlerinde h e p İni elki sezilir.
l ‘)-(.r) yılında sergilediği eserlerin lıir kısım ile ondan sonrakileri ölümünün I. yılında, (iiizel Sa nallar Akadeıııisi'ınn değerli Mü-
döllerinden \snıı Mniln'mm
aşanımda iz lıırakaıı Filarmoni emeğini kurdu.
Filarmoni derneği, sanal
evresinde, adela lıir çığır açlı, aplaze lıir hava gelirdi. I’rıl- ııel Toklaş resimlerini, ilk ile
li, 1945 yılında lın derneğin
alnınında sergiledi. Ihı derııek-
■ sanal lophmlıları yapılır ve
oııferaııslar düzenlenirdi. Ne ar ki Frnmel'iıı kurııensn ol- Inğn ve herkesin hayranlık lııydıığtı hıı sanal yuvası, oıııın ıliiııhiylc öksüz kaldı.
Onun sanalı ve anısı üzerine inli) ressamlarımız, müzisyeıı- rriıııiz ve vazarlarımız göıüil- leıı duygularla övgülü yayınlar 'apiılar. Ilımlar arasında Oiizel ¡anallar Akademisi Prolesürlc- indeıı l.oııis Siie, Leopold- ,evi, Cemal lleşit ve F.krenı 5eşi( lley kardeşler, Mesul
Cemil Tel, Vedat Nedim l or,
llelıçel Kemal Cağlar ile Aka deminin laımumş profesörleri varili.
gayretiyle Akademi salonunda sergilendi Ilımlardan çok I»eğr
ililen • > lalılosıı. Devlet İlesim ve
I ley kel M üzesi dıe hediye edildi. Ali l. ÇF.VHI.SİNDİN
KALANLAR
F.Tekiaş'ııı Oıııer ve Aylin adında iki çocuğu oldu. Oıııer Toklaş halen Islaıılnıl'da. kızı Aylin -annesinin fırçasını \akn- laınavu çalışan- lıir ressam ola rak Vivaııa'da vnşnnnııı sürdür mekledir.
Frııınel'in yakın aile çe\re sinden iki yeğeni Imlımuvnr. liiıi Londra'da Çiller Sofu, diğeri ls- Iaıılıııl'dii Aslı Mardin. İler iki-ı de kadın diiııvasının lauınmiş ki şileriııdendir.
ATATÜRK VI FRl Mi l llüyiikelçi Suat Dava/., Ata türk'ün takdir elliği sakın mesai
arkadaşlarındandı. Kıırııılıiş .sa
vaşından sonra Koıııa'da. sonra da Paris'le liirkive'vi temsil et- mesiııi Ataliirk önermişii.
I iirk dilinin özdeşleştirilmesi ve soyadmıu kaluıhi vıllarıııda Ataliirk. yakın dosilarıımı çu- rııklamın öziiirkçe adlar verir. Iıazılamım da soyadını belirlerdi. Alatiirk 'Frıuııel adını seri ve eskimiş bir kelime olarak nite lendirdiğinden bunu l'iirkeeleş-
1 irııırk isledi. Oııee Parlak diye
düşüımıüşlü aıııa Parla ila karar
kıldı.Ve I rıımet'e l’Alll \
adını verdi. Ne var ki. I rıııııeı'e verilen bu ad kağıt üzerinde, tatlı bir ııiıı olarak kaldı.
İstanbul Şehir üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi