Eski İstanbul hayatı
Harem eğlenceleri ve erkek kıyafetine
bıyık buran çengi kızlar
girip
Eski İstanbulun en gözde sınıfla rından biri de muhakkak ki, saray ha remlerinden, konaklara, yalılara ka dar girip çıkan «oyuncu kolları» dır. Bilhassa sarayda bu sınıfın tesiri bü yük olurdu.
Haseki Sultanın hünkârdan aldığı izinle, soğuk ve karlı kış geceleri tüy yastıklı, atlaslı, ipek perdeli ve ipek ha lı döşeli koca dairelerin ocakları yanar, pırıl pırıl parlayan tunç mangallar te peleme dolar ve eğlencelere hazırlanı- lırdı.
Bu gibi eğlencelerde, en çok içilen şey Salepti.. Harem mutfağında koca güğümlerde • pişirilen salepler, yaldızlı, altın ve gümüş zarflı büyük fincanlara konulur, sık sık dolup, boşalırdı.
İşte, oyuncu kolları, şuh zinde, es mer rakkaseleriyle bu sırada kâh rak- seder, kâh şarkılar, gazeller okuyarak haremi eğlendirirlerdi.
Gecenin bir saatinde tüy yastıkla ra kurulan dilber Haseki Sultan, elini şiltelerden birinin altına sokarak, kır mızı atlas bir kese içinden sarı liracıklar çıkarır, oyuncu kollarının ortasına a- tardı.. İşte bu hareketten sonra, oyun cu kolları coşar, derhal ufak bir hazır lıktan sonra Ferhad ile Şirin, Leylâ ile Mecnun, Kerem ile Aslı masallarından birini, tiyatro şeklinde oynamağa baş larlardı.. İçlerinden evvelâ birisi erkek kıyafetine girer, başına tuğlu bir sarık sarar, arkasına atlas bir cübbe ile, bol atlas bir şalvar giyer, ayaklarına şık de rili çarıklar geçirirdi.. Diğer biri de süslenir, püslenir, «Sim gerdenine» in ciler takar, eline bir tanbur alarak bek lerdi..
Bu sırada çengi kollarının elebaşı sı, Kerem ile Aslı masalının kısa biı hulâsasını yapardı.. Etrafta çıt çıkmaz, şuh ve nazende cariyeler, biribirine sokularak büyük bir dikkatle dinleme ğe hazırlanırlardı.
İki asır evvelki çengi tipi
Oyuncu başı, sıcak dairede, başını önüne eğerek, yüksek bir sesle anlat mağa başlardı:
ne giren o genç çengi bütün bu dilber sürülerini âdeta tılsımlardı.. O ipek sa rık, o siyah perçemler, ince, kıvırcık takma bıyıklar, o rastıkla kalınlaştırıl mış kaşlar ve gözler, zavallı esir cari- yeleri çileden çıkarır, günlerce meşgul ederdi. Kerem ile Aslının yanak yana ğa vererek sevişmeleri rüyalarına bile girerdi.
Bu oyun bittikten sonra, Haseki
Sultan erkek kıyafetine girmiş olan kadım yanına çağırır ve iltifat etmek için de:
— Rahat ol, sıkılma, bizden sana
ruhsat., var yine âdem gibi dur! derdi. Bu sözün asıl maksadını bu gibi oyun cu kadınlar pek âlâ bilirlerdi.. Erkekli ğe has bir cilve ile derhal Haseki Sul tanın ayaklarına koşar, mini mini ve
çıplak ayacıklarmı tutarak, in
ce ve yumuşak derili tabanlarından
öperdi.. Haseki Sultan bu harekete kar şı kahkahalarla gülmeğe başlar:
— Hey kâfir, rahat dur.. Ne de çok bilir hınzırmışsın! diye söylenirdi..
Cariyeler bütün bu hareketleri dik katle seyrederken, erkek kıyafetine gir miş olan kadın, başını yavaş yavaş kal dırarak çenelerini Haseki Sultanın diz lerine dayar, beklerdi. Haseki Sultan da bu sırada, genç çengiye iltifat eder, yanağını okşar, sonra yine şilte altın dan çıkardığı küçük atlas bir keseyi genç çenginin sarığı içine sokarak:
— V ar imdi bir pala oyunu oyna!
derdi.. '
Çengi yerinden sıçrar, o zaman ye niçeriler arasında pek rağbette olan pala oyununu oynamağa başlar, elin deki hafif palayı sağa sola sallayarak boyun kırmağa, göz süzmeğe başlardı.
Oyundan sonra Haseki sultan,
genç çengiyi yine yanına çağırır, tüy yastıklı sedire oturtarak, ellerini çır-1 par, «Salep» söylerdi...
Bu suretle, haremin kış eğlencele rinin bir faslı daha bitmiş olurdu.
Ragıp ŞE V K Î
— Raviyanı ihbar ve nâkilânı âsar ve muhaddisanı rüzigâr şöyle rivayet eder ki zamanı evailde Esfahan şehrinde bir şah var idi. Gayet âdil idi. Haru- nureşide benzerdi. Şahın Keşiş bir hazinedarı vardı. Karısı içeride hazine dardı amma bu şahın dünyaya zürriye- ti gelmediğinden çok elem ve teessüf eder, «acap benim ismim bir dahi dün yada söylenür mü, tacü tahtım kimler zapteder deyüp...»
Çengi başı, Kerem ile Aslı masalı nın bir çok lüzumsuz yerlerini böyle- ce anlattıktan sonra sıra, iki âşığa ge lir, ikisi de karşılıklı otururlar, sazları nı akord ederler ve ikisi de, şiirleri şarkı şeklinde okuyarak sevişmeğe başlarlar.
Erkek kıyafetine giren kadın
— Kerem — , Aslının yanına yakla şır, gözlerini süze süze, ara sıra yüzü nü Aslıya yaklaştırarak şöyle okur:
Kara gözlüm ne gezersin bu yerde
Gel bizim illeri gez, kerem eyle
A kıl başta iken divane oldum Beni Mecnun etme, kız kerem eyle Böylece bir müddet şarkı söylerler, sonra ikisi de ayağa kalkar, yanak ya nağa vererek, sallana, sallana sessizce sevişmeğe başlarlar.
Bu sahne harem cariyelerinin yü reklerini oynatırken, oyuncu kolların dan dört, beş rakkase ayağa kalkar, çıplak vücutlarından sarkan renkli tül leri savura savura dönmeğe, kıvrılıp bükülmeğe, bellerini bükerek, kalçala rını oynatarak, ipek halılar üstünde bir ceylân yavrusu gibi süzülüp dökülerek raksetmeğe başlar, sazendelerle hanen deler de durmadan çalıp söylerlerdi.
Bu aşk ıesmigeçidi harem cariyele- ri için büyük, bulunmaz, görünmez, harikulade bir şeydi... Kerem
kıyafeti-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi
1 5 8 3 2 2 2 0 1 0 * * 0 0