• Sonuç bulunamadı

Safiye Ayla'nın yaşamından birgün

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Safiye Ayla'nın yaşamından birgün"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

W K Y R A TASI

V I I Yİ E T T A V

CUMHURİYET/7

Safiye Ayla’nın yaşamında birgün

Atatürk bana iltifat ederdi

Yemekten sonra TV’nin karşısına

geçerim. Gözlerim kapanır.

Uyuklamamda yemeğin yarattığı

rehavet kadar, programların

uyutuculuğunun da rolü var

sanıyorum.

SABAHLARI erken kalkarım. Saat zili vesa­ ire ile değil, kendiliğimden uyanırım. Evde yar­ dımcılarım var, ama kahvaltımı kendim hazır­ larım. Çay vazgeçilmez bir şeydir benim için. Çay keyfim gün boyu sürer, 15-20 bardak çay içerim. Kızarmış ekmek ve beyazpeynir.

Doğrusu bu ya, gazete almam. Ve çok sey­ rek okurum. Arada bir rastlarsa, aklıma gelir­ se şöyle bir karıştırırım. Öğleden önce sokağa çıkarım. Muhakkak bir işim olur. Alışverişten, herhangi bir ziyarete, dışarıya çıkmak için mut­ laka bir neden vardır. Ben fır fır dolaşan bir in­ sanım. Sokaklarda, hayatın içinde olmakla,

SAFİYE AYLA — 1917 İstanbul doğumlu. Annesini üç yaşında kaybetti. Yetimler Yurdu’ na verildi. Buradanı Bursa Milletvekili Şeyh Servet Efendi kendisini evlat edindi. 1930 yılında ilk plağı ile bir ayda üne kavuştu. Aynı yıl İstanbul Radyosu’ na katıldı. 55 yıldır sahne ile ilişkisini sürdürüyor.

halkla, beni tanıyanlarla merhabalaşmak, do­ yumsuz mutluluklar verir.

Evde iki köpeğim ve bir kedim var. Köpeği­ min birisi yabancı. Kaniş, ciddi, adı “ Diksi. ” Bu adı ben koymadım. Yabancı binlerinden alın­ mıştı. İsmini değiştirmek de hakkım değildi. Ha­ yır Bulgarlara laf falan dokundurmak istemiyo­ rum. Bir insanın, hayvanın adı ne ise odur, onu söylemek istedim. Öteki köpeğim, bizim mem­ leketin gariban binlerce köpeğinden biri. Adı

“ Garip” zaten, Garip’i iki aylıkken yaralı, da­

ha doğrusu zehirlenmiş bir durumda bulmuş­ tuk. Yoğurtla falan tedavi edip kurtardık. Ga­ rip şimdi on yaşında. Kedimin adı ise “ Mer­

can” , Mercan da on yaşında, o da sokak ke­

disi. Ama, bir türlü evcil olamadı. Vahşiliğini hâ­ lâ sürdürüyor.

Genellikle dışarda iken, bir pastanede veya büfede börek, çörek cinsi bir şeyler atıştırırım. Bu abur cubur yeme merakı ile zayıflığım ara­

sında bir bağ yok. Hem zayıf olduğumu da ka­ bul etmiyorum. 1.52 boyum var. Kilom ise 49-50. Yalnız yüzümün inceliğinden herkeste nedense zayıf olduğum izlenimi vardır.

Sigara, içki içmem. Hayatım boyunca da iç­ medim. Sigara içilmesinden hiç hoşlanmam. Evimde de sigara içilmesini sevmediğimi dost­ larım, arkadaşlarım bildiklerinden, içmezler. Akşam 5-6 dolayında mükellef bir sofra ha­ zırlarım. Yardımcım 14 yıldan beri yanımdadır. Karı koca iki yardımcı daha vardır. Bunlarla bü­ yük bir aile gibi olmuşuzdur. Yemekten sonra TV’nin karşısına geçerim. Gözlerim kapanır. Uyuklamamda yemeğin yarattığı rehavet kadar programların uyutuculuğunun da rolü var sa­ nıyorum.

Arabesk müzik konusunda düşüncelerim mi? Ben öyle arabeski büyük felaket, amansız düşman falan görmüyorum. Dünyanın bu ka­ rışık durumu içinde arabesk de bir durumdur. Buna da belli ölçüde katlanmak zorundayız. Üzerinde fazla kafa patlatmak gereksiz.

Evde klasik müzik dinlerim, bizim müziğimizi dinlerim. Hepsi yaşamı güzelleştiren unsurlar­ dır. Bach’a bayılırım. İnsanı ilahi bir atmosfe­ re sokuverir. Dede Efendi ve Itri de öyle. Dini musikiye bayılırım. Yeri gelmişken ekleyeyim, fanatik değilim ama, dindarım.

55 yıldan beri sahnelerdeyim, şarkı söylüyo­ rum. Bundan birkaç g ü n ö n c e Ankara’da da bir konser verdim. Âma gazeteler nedense il­ gilenmedi. Aslında bana sokakta 7’den 70’e in­ sanlardan gördüğüm ilgi yetiyor. Hayır TV’den kapımı çalan hiç olmadı. Bir müzik röportajı fa­ lan yapan olursa bir gün inşallah gelen olur.

Ankara'daki konseri bir gazete, (adını verme­ yeyim) küçük bir haberle duyurdu. Ama o ha­ ber de konserimle değil, bana atfen uydurul­ muş bir anı ile ilgili idi. Güya ben Atatürk ile başbaşa bir meyhaneye gitmişiz, meze para­ mız yokmuş. Ben de ceplerimi karıştırıp kuru birkaç kestane bulmuşum. Atatürk de bana “ Hayat kuru bir kestanedir” demiş. Tövbe töv­ be estağfurullah. Bu anı Ata ile okul arkadaşı Nuri Conker arasında geçmiştir. O gazeteci ar­ kadaş bana mal etmiş..

Atatürk’ün Çankaya Köşkü’nde ses sanatçı­ larını çağırıp onlardan şarkı dinlemesi bilinen bir şey. O söylediğiniz, beni bir tahta perdenin arkasından dinlediği söylentisi ise, o gazete­ cinin haberi gibi. Atatürk’ün beni çirkin bulma­ ları bir yana, herkesin içinde iltifat ederlerdi. Se­ simi de, beni de çok hoş bulduğunu ifade eder­ lerdi.

Atatürk’ün huzuruna çıkıp şarkı söylediğim­ de yıl 1931 idi. Ben de 14 yaşında idim. Çeşitli aralıklarla huzura çıkmamız ölümüne dek sür­ dü.

Ben o tarihlerde de aynı fiziğe sahiptim. Gençliğimde biraz kilo almayı isterdim. Biraz şişmanlık ile güzellik arasında bir bağ olduğu­ na inanırdım. Hâlâ da belli ölçüde inanırım.

Geceleri geç yatmam. Televizyonda film var­ sa, seyreder öyle yatarım. Ama yatağa girmek için illa 12 ’yi beklemem. Uyku sağlığın, sağlıklı kalmanın önemli bir unsuru.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

E¤er atom, ›fl›na do¤ru hareket edi- yorsa, ve ›fl›n›n atom taraf›ndan alg›lan- mas› isteniyorsa, ›fl›n›n dura¤an bir atom için gerekli olan frekanstan

Bu nedenle büyük araflt›rma laboratu- varlar› bile, halk›n ilgisinin (dolay›s›yla da devlet yard›m›n›n) sürmesi için za- man zaman "dünyan›n en küçük

Bu çalışmada, böyle bölgesel magnetik alanlı bir demet-plazma sis­ teminde de toplam plazma, elektron siklotron ve iyon siklotron gibi karakteristik frekanslara

Ferahda misli yok, âbı havada bî nazir elhak Nedeğlu iltifat olsa seza ender seza oldu Boğaz içre nice nüzhetgehi şahane var. amma Bu nev tarhı mücessem

Şehrin büyük ve sayılı meydan­ larından biri olan Beyazıd meydanı, bügün Beyazıd camii, medresesi ve bunlara yakın olarak da hamamla Şimkeşhane ve Haşan

Şimdi bu genç mücadelecinin hayatı­ nın, konumuzla ilgili safhasına geliyo­ ruz. Mütarekeden sonra memleketin ileri gelen vatansever kişileriyle bir müdafai hukuk

Hayat’a göre 13 yaşında iken saraya gi­ ren bu afet-i cihan orada musiki dersleri ve­ ren Hacı Arif Bey’e gerekli dersi, ilk “tenef­ füs” sırasında vermiş

Erksan bu fil­ miyle sinemamızda ilk gerçekçi köy film i de­ nemesine girdi ama sansürün de hışmına uğ­ radı ve film o kadar çok makas yedi kİ, film olmaktan