• Sonuç bulunamadı

Dağlarca:'Ben şiiri çok sevdim':Cumhuriyet Gazetesi'nin şimdi tarihi bir görev yüklendiğini söylemek durumundayız

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dağlarca:'Ben şiiri çok sevdim':Cumhuriyet Gazetesi'nin şimdi tarihi bir görev yüklendiğini söylemek durumundayız"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

25 NİSAN 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA

KÜLTİJ K

kultur(u cumhuriyet.com.tr

Asker ve şair

- Yazıda mantık, şiirde çıplaklık öyle mi? Şiirin de mantığı vardır, estetiğin de. Mantık öyle bir şey ki... Aslında dünya hazır, her şey önümüzde. Biz bunu anlamıyoruz, gözümüzü kapatıyoruz, bir şeyler bulmaya çalışıyoruz.

Yok. Ben sizin gibi bilgili bir insan olsam, mekteplerde çocuklara durmadan bugün ne gördün diye yazı yazdırırını. Onlar yaza yaza bir eğitimden geçerler ki şaşarsınız. Ben okumak için, babamdan dayak yememe rağmen... Daha da baştan anlatırsam, bir gün yemek yerken, Tarsus’tayız, ben de ortaokulu

bitirmek üzereyim. Babanı da orada çalışıyor. Ablam İstanbul 'a gelmiş, akrabamızda kalmış, bu evin oğlu Kuleli'ye gidiyormuş. Geldi bunu sofrada anlattı överek. Babanı dedi ki ben seni Kuleli'ye göndereyim. Halbuki ben üniversiteye gitmek istiyorum. Ben kalktım sofradan, hayatta

ilkprotestomdu, babam da sert, asabi bir adamdı, suratına bakamazsınız. Kalktım ayağa, gittim sedire basarak Kuranıkerim 'in en

küçüğünü aldım, 3 kere öptüm, askeri okula gitmem dedim. Babam bir kızdı, kıpkırmızı

oldu, yiyecek gibi baktı. O da kalktı,

Kuranıkerim ’in büyüğünü aldı ve 3 kere öptü, ben seni Kuleli 'ye göndereceğim dedi. Ondan sonra, Kuleli 'ye giderken dedim ki, şiir kitabımı çıkarmazsam lanet olsun... Uğraştım uğraştım, bir şeyler yazdım, çizdim ve tam mektep bitti 1 Ağustos 'ta, evden bana 60 lira para geldi, kaba kumaştan güzel bir elbise yaptırayım diye. Aldım parayı yanıma hemen, nerede kitap basılır ne yapılır bilmeden, Beyazıt ’a gittim. Sora sora bir matbaa buldum. Bozkurt

Matbaası ymış. Oraya kitabı verdim, ama kitap benim demeye de utanıyorum, bir arkadaşım bana Anadolu ’dan gönderdi, bunu ben bastıracağım dedim. Kitabı aldım, ama ben yanlışlıkları düzeltiyorum sürekli, adam

anlamış zaten benim kitabım olduğunu. Neyse, sonra kitap basıldı, adam bana bunu imzalar mısınız, dedi. O zaman cahilliğimi anladım. O kitap ben subay çıktığım gün çıktı. Ve

arkadaşlarım da aldı kitabımı.

- Peki, şair olmaya nasıl karar verdiniz? Çünkü Kuleli’yi bitirirken şiir kitabımı da çıkaracağım düşüncesinde bir kararlılık beliriyor. Nereden çıktı?

İşte, babam Kuranıkerim 'i öptüğü zaman ben de her şeye rağmen, nereye gönderirseniz gönderin, ben şiirime devam edeceğim, dedim. - Siz şiiri başlatmışsınız zaten. Bakarsak, 13 yaşında Adana gazetesinde ilk şiiriniz yayımlanmış. Ancak şairlik bir meslek olarak

karşımıza çıkmıyor o zamanlar. Şair olacağım diye nasıl karar verdiniz? Onu öğrenmek istiyoruz.

Meslek olarak düşünmüyordum ben o zamanlar. Sadece şiir yazmak istiyordum, oradan ekmek kazanır mıyım, kazanmaz mıyım, hiç aklıma gelmedi.

ani şairliği meslek olarak düşünme­ diniz.

Ben şiiri o kadar çok seviyordum ki o yüzden para beni hiç ilgilendirmedi. Bütün edebiyat kitaplarım da incele­ dim. Kabiliyetim de vardı. M esela ilk sınıfta bir yazı yazdım, hocam bana, “ Babanın yazdığı yazıyı getirme bir daha” dedi. Bir de hocam bilse baba­ mın duruma yaklaşımını. Neyse inan­ dı bir daha yazdığımda. Sonra da şiir­ leri de çok okurdum, ablamların kitap­ larını okurdum. Aruzu daha ilkokulda bilirdim.

- Peki, neden subaylığa karşı öğ­ retmenlik düşünmediniz de, şairlik gibi soyut bir şeyi seçtiniz?

O mektebe girerken arkadaşlar şart koşarlardı. Bir gün hatta kaçtım mek­ tepten. Anlatsam acırsınız, ben şiiri çok sevdim ve onu istedim.

İŞGALE KARŞI EYLEM

- Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında okuldan çıkıp eve giderken yaşadığı­ nız olayı anlatır mısınız?

Ben Konya’da büyüdüm, Konya’da okudum. Bir gün annemle bir cenaze­ ye gittik. Konya’nın uzağında bir m e­ zarlıktı. Giderken baktım, kaldırımda kocaman bir m erm er var, üzerinde de bir haç. Herhalde bir kiliseyi yıkmışlar, o taş da oradan çıkmış diye düşündüm. Ondan sonra baktım o koca haç ülke­ nin düşmanlarının simgesi. Bunu anla­ dım, çiğnedim , üzerinden geçtim. Utandım da aynı zamanda, bir mezar­ lıktan çıkmış olabilir diye utandım bi­ raz. Sonra onu gördüm ya evimizden uzakta, orduya yardım olsun diye her gün çiğniyordum.

A n a d o l u y a v r u s u

OLACAKSIN

- İşgale karşı çiğniyorsunuz yani? Annem de kızıyordu bana. Sen mek­ tepten eve gelmiyorsun, geç kalıyorsun diyordu. Ben koşarak dönmeye başla­ dım.

- Çiğneme göreviniz vardı, o yüz­ den geç kalıyordunuz...

İşte böyle haller. Asıl benim anahta­ rım vardı. Bize bir kitap verdiler;

için-En ufak bir şey eğitim gücü taşıyor. Eğitim yalnızca öğrenmek değil, her şey eğitimdir. Yürümek, konuşmak, iyi film seyretmek... Sonra, öztürkçe m e­ selesine gelirsek, A tatürk’ün bıraktı­ ğı en önemli yatırımı budur. Daha ön­ ce başlamış. Biraz daha temelden orta­ ya koyan M ustafa Kem al’dir. Benim de en son kitaplarım da kullandığım ya­ bancı sözcük sayısı yüzde beşi aşmaz. Hepsi var. Örnek olarak bana bir söz­ cük verin, bunun Türkçesini bul deyin,

%

'

en şiiri o kadar çok seviyordum ki o yüzden para beni hiç

ilgilendirmedi. Biitün edebiyat kitaplarını da inceledim. Kabiliyetim

de vardı. Mesela ilk sınıfta bir yazı yazdım, hocam bana, “Babanın

yazdığı yazıyı getirme bir daha ” dedi. Bir de hocam bilse babamın

duruma yaklaşımını. Neyse inandı bir daha yazdığımda. Sonra da

şiirleri de çok okurdum, ablamların kitaplarım okurdum. Aruzu daha

ilkokulda bilirdim.’

de fizik, kimya, bütün konular var. Ki­ tabın adı Anadolu Yavrusu. Ben düşün­ düm, bu kitabın ismi neden böyle diye düşündüm. Buldum. Sonradan anladım ki bütün bunları bileceksin, öğrenecek­ sin, işte o zaman Anadolu Yavrusu ol­ maya hak kazanacaksın. Eğer bunları bilmiyorsan bir Anadolu Yavrusu, bir Türk çocuğu değilsin. Bakın çocuğa bile ne kadar faydalı oluyor.

- Simge işte, şiirin gücü de orada. Yani Anadolu Yavrusu sizi nasıl et- kilediyse, şiirler de milyonlarca gen­ ci etkiledi.

bulurum. Bulmaya çalışırım. Buna ait bir şey oluştu bende.

CUM HURİYET GAZETESİNİN GÖREVİ

- Randevu yerine gün alm ak de­ mişsiniz kapıya. Hemen dikkatim i­ zi çekti.

Güzel değil m i? Neden konuşayım boşuna, gün almsm öyle gelinsin. Bu kelime tam karşJıyor anlamı.

- Son yıllarda dış etkiler, içeride de bunun uzantıları var, Atatürk’ün yaptıklarına karşı, Aydınlanmaya

karşı, onun düşüncelerine karşı bir hareket oldu. Bununla ilgili ne düşü­ nüyorsunuz?

Şimdi burada ister istem ez Cum hu­ riyet gazetesinin tarihi bir görev yük­ lendiğini söylemek zorundayız. Ne ya­ zık ki sadece C um huriyet gazetesi, belki başka gazeteler de vardır, ama ben görm edim , M ustafa K em al’in devrim lerinin bekçisi durumunda.

Bu bence bir bakım a iyi, bir bakıma eksik. İşin bu dereceye düşmesi kötü. Çünkü 60 gazete çıkıyor, yalnızca bi­ ri bunu savunuyor. Ve üstelik tirajı da az. İşte düşündüren de asıl bu. Bu A ta­ türk aydınlanm asını ne yazık ki zora sokuyor. Aradan 80 - 90 yıl geçmiş, korkuyorum daha kötü olacak diye.

T E H L İK E BÜYÜK

- Kesintiye uğradı denebilir mi? İkinci parçası olm adan kesintiye uğ- rayam az ki. K esintiye uğradı demek için ikinci parçasının olması gerekir. Kesinti denemez, son denir buna. Halk Partisi seçimi kaybeder, sonra yeniden kazanır, bu kesintidir. Burada kesinti yok.

- Burada sürekli bir karşıdevrim var. 1950’de böyle bir kesintiye uğ­ radı demek istedik. Ondan sonra sü­ rekliliği olamadı.

O lam adı işte. Hep geri çekilm eye devam edildi.

- Gerilem e bu, geri çekilm e değil. Bir savaş tekniği var. Savaşa girersi­ niz, çekilirken sağa sola kuvvet bıra­ kırsınız, belli bir yere geldiğinizde düşmanı çevreler, sarar, saldırırsınız. Bu meşhurdur, bütün savaşlarda yapıl­ mıştır. Ama bu ona benzemiyor.

Şimdi sınav zamanıdır

- Bugün geldiğimiz noktada demokrasi ve laiklik ko­

nularında bir sınav vermek gerekiyor!

Evet haklısınız, burada bir sınav vermek gerekiyor. Cumhuriyet gazetesinin bu karşı tavrı çok yerindedir Ka­ bul ediyoruz ve çok takdir ediyoruz. Hatta ben emreder­ seniz aklıma yeni bir şey gelirse gönderiririm size.

- İstirham ederiz. Keşke yeni bir şeyler yazsanız da onları yayımlasak. Hatta bu kampanyayı, yani sizin şiir­ lerinizi basacağımız bu kampanyayı yeni şiirle açsak...

Güzel. Siz bana buraya birkaç kelime yazın.

D

inSÖMÜRÜSÜNE KARŞI

- Amerika, emperyalizm, Irak, Türkiye, şeriat, Ata­

türk.

Şeriat demeyelim ona. Türkçesini nasıl söyleyelim. Dincilik doğru bir tanını olmaz, düşman kazanırız. Din sömürüsü diyelim. İşte şiir:

Körlerin Görmediği Sanki yeşil bayrak astılar Kör adımlarla aydınlığı bastılar Birinin omzunda din sömürüsü Birinin omzunda Osmanlıca

Birinin omzunda sıkmabaş sımsıcak Birinin omzunda karanlık

Birinin omzunda sömürü

Toplum gece yarısı da uyanabilir Birinin omzunda eski yazı Hayır

Aydınlığın omzunda Atatürk

B e y n i y l e t a r t i ş a n ş aIr

- Burada çok ilginç bir kavram getirdiniz. Sımsıcak

sıkmabaş derken burada türbanı mı kastediyorsunuz, yoksa köydeki başörtüsünü mü?

Onun duyduğu lezzeti söyledim. Türbanla olan sevinci­ ni, gericilik sevincini belirtiyorum. Peygamberimiz bir köleyi görmüş yıkanırken, bir ayet söylemiş, ben bu kızı alacağım demiş. Niye, demişler? Ayet diyor ki demiş: Çıplak bir kadın görürsen günaha girersin, illa ki bu ka­ dını al da bu günahtan kurtul.

- Irak ve Amerika başka şiire kaldı o zaman. Şiir kül­ türünüz, halk kültüründeki atmacadan mı geliyor?

Ben çok yazı yazmışım, benim daha çıkmamış yazıla­ rım var eski Türkçe, içlerinde çok güzel şiirlerim var. Ben çok çalışkan bir adamım. Dikiş makinesi gibiyim, hiç yo­ rulmam. Allah bana böyle bir kafa gücü vermiş. Çok se­ verim. Küçükken de çok severdim yazıyı. Bazı şeylerde zorlanırım. Mesela bir yeri birleştirenıeyince çok sinirle­ nirim. Mesela Çanakkale Savaşı ’nı yazarken bir yere gel­ dim ki birleştiremedim. Bir deniz savaşları var, bir de ka­ ra savaşları var. Uğraştım uğraştım, olmadı. Bir gün çok yüksek bir binada bir gece kalktım, dedim ki Allahım, ya

bana bunu birleştirecek çareyi ver ya da beni şurdan, pencereden at. Bunu deyince hemen aklıma geldi.

Tuttum, bir tip yarattım. Erdede diye. Bu Erdede bir savaş simgesi. İnsana benziyor, ama eski çete gibi bir adam. Bu adamı tuttum

evvela deniz savaşlarına koydum. Sonra diğer sa­ vaşlara koydum. Böylece iki destan birleşti. Yani böy­ le, sıkışınca ölümü is­ tiyorum. Ya öldür beni ya da bulayım. Orada

işte psikolojik bir savaş oluyor. Orada benim beynim kendi kendine bir alarm veriyor. Kendi bey­ nimi muhatap gibi kullanıyorum. Kendi beynimle karşılıklı tar­ tışıyorum.

- Harika bir konuşma oldu. Çok büyük bir yük­ leme oldu, siz farkında mısınız bilmiyoruz. Konuş­ manın bize yüklediği enerji ve iyimserlik çok güzel.

Siz bir kişi gördünüz bugün, ben 5 kişi gördüm. Siz haylaz bir çocuk gör­ dünüz, ben 5 mektep bitir­ dim. B İTTİ

TAKLİT ŞÎİİRLER

Ansan

anlam sız

şiir

yazam az ’

Şu an tam zamanı. Kendimizi savunmak, birleşmek, kurtarmak zorundayız. Ayrıca şiir şu

toplumda dışlanıyor. Şiirin ne kadar önemli olduğunu göstermek f i gerekiyor. Onu da biz yaptık. Ortalık şairlerin taklit şiirleri ile, anlamsız şiirleriyle doldu. İnsan anlamsız şiir yazamaz, bir anlamı olmalı.

Onlarınki şiir değil bir defa,

okuduğunda bir tat alamıyorsun ki. Sonra üstelik bir şey de bilmiyor; ne evveliyatını, ne başını, ne sonunu biliyorlar.

Fuarda Cumhuriyet Kitap Kulübü en çok uğranılan standlar arasında yer alıyor

11. İzmir Kitap Fuarı ’rıa büyük ilgi...

İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) -11 İzmir Kitap Fuarı, kentliyle yazarlann buluş­ ma noktası oldu. Hafta sonu yoğunluğu ya­ şanan fuara kentlinin ilgisi büyük olurken Cumhuriyet Kitap Kulübü en çok uğranılan standlar arasında yer alıyor. Gazetemiz ya­ zarlarının eserlerinin sergilendiği stantta, ga­ zetemize özgü özel eşyalar da satışa sunulu ­ yor. Fuar kapsamında 500’e yakın yazar ve sanatçı ayrı ayn standlarda okuyucularıyla buluşma olanağı yakalıyor. Yazarlarla kitap­ lara yansımayanlan konuşan okurlar, güncel gelişmeleri de değerlendiriyor. Fuar kapsa- muıda gazetemiz yazarı Server Tanilli ile Turgut Özakman, Muzaffer İzgü de ziya­

retçilerle bir araya geldi.

2N o’lu Salon’da 12.30-13.30 saatleri ara­ sında Ecnıel Erlat “Küresel Isınma ve İk­ lim Değişikliği”, 14.00-15.00 saatleri ara­ sında Asını Gönen, Baha Önem, Ferhat İşlek, Gülsercn Engin, Mustafa Gökçek, Mevlüt Kaplan, Neyzar Karahan, Zübey- de Turan “40 Kuşağı Şairlerinden Şür- le ı”, 15.15-16.15 saatleri arasında Halim Yazıcı yönetiminde Recai Atalav, Aydın Cunıalı, Fehmi İşıklar, Aydın Şimşek, Itıncer Uçarol, Zehra Ünüvar “İşçi Öy­ küsü Nedir? Ne Değildir?” konulu söyle­ şilere katılacak. 16.30-17.30 saatleri arasın­ da “Berfiıı Şairleri - Berfın Şiirleri” baş­

lıklı şiir dinletisi, 17.45-18.45 saatlerinde Ferda İzbudak Akıncı yönetiminde Gülse- ren Engin, Tacim Çiçek, Zehra Ünüvar’ın katılımıyla “Öykünün Günümüzdeki Ye­ ri” konulu söyleşi gerçekleştirilecek. 19.00- 20.00 saatleri arasında Yıldırım Türker, İl­ han Pınar, Ahmet Itıncay Karaçorlu, No- yaıı Özkan, Ortaç Olmuş, “Doğal ve Kül­ türel Çevrenin Saklı Gündemi” başlıklı söyleşide yer alacak.

çocuklarla söyleşi

3 No’lu Salonda, 11.00-11.45 saatleri ara­ sında Zeliha Akçagüner, “Çocuklarla Söyleşi”. 12.00-13.00 saatleri arasında Be­

kir Yurdakul, Hacer Kılcıoğlu “60’larda Çocuk Olmak” konulu söyleşilere katıla­ cak. 15.00-16.00 saatleri arasında Sevgi Özel yönetiminde Gürol Tonbul, Mavisel Yener, Bekir Yurdakul’un katılımıyla “Te­ levizyonlar Nece Konuşuyor?”, 16.15- 17.15 saatleri arasında Aydın Şimşek “Ya- ratacı Yazarlık ve Deneysel Düşünme”, 17.30-18.30 saatlerinde Veysel Çolak, Yu­ suf Alper, Fergun Özelli, Veysel Gültaş, Dinçer Sezgin “Şiir, İnsan, Yaşam” baş­ lıklı söyleşilerde yer alacak. 18.45-19.45 sa­ atlerinde Yunus Kırılmış, Nihat Aydın “Ege Türküleri” adlı müzik dinletisinde kitapseverlerle bir araya gelecek.

Referanslar

Benzer Belgeler

“Güneş benzeri yıldızların %30’unun çevresinde yörüngesi yıldıza yakın, süper Dünyalar ya da Neptün benzeri gezegenler olduğu görüşü çok dikkate değer. Bu çok

Basınç dağılımı, basınç merkezi, sağ/sol dengesi, ön/arka dengesi gibi gözle ölçülemeyecek verileri gerçek zamanlı olarak ölçen akıllı ayakkabıyı kullanmaya

2002 yılında kemer ve kemer tokası geliştirmek üzere Kaliforniya’da kurulan bir giyim firması, giyilebilir teknolojiyi kemer mekanizması üzerinde kullanarak farklı

Ayrıca bu mısırdan üretilen şeker fruktoz olduğu için GDO’suz mısırdan üretilse bile şeker pancarı şekerine göre çok daha sa ğlığa zararlı olacak.. Çünkü

Daha çok yeşil alan yaratmak amacıyla, kentleri gizlice sebze, meyve ve çiçeklerle donatan gerilla bahçıvanlar, önceki gece Hollywood topraklar ına el attı....

Biz, Küresel Eylem Grubu (KEG) olarak, 3 Aralık 2005 yılında küresel ısınmaya karşı örgütlenen küresel eylem gününde bir araya gelen kurum, birey ve inisiyatiflerin

konu şmada şiir ve romanı bir çeşit aşağılama terimi olarak kullanmasını eleştirmiş, metalurji mühendisi olan Bakan'ın 'sodyum siyanürün zehirli olmad ığı'

• Allerji ailesel bir sorun : allerjik ebeveynin allerjik çocukları oluyor ama bu allerjen-spesifik