• Sonuç bulunamadı

Çengelköyü çarşısında pek tuhaf bir hadise:İhtiyar kabakçı kadın ak saçlı romancıya:"Bundan alınız efendim...İhtiyarlar için çok iyidir" deyince...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çengelköyü çarşısında pek tuhaf bir hadise:İhtiyar kabakçı kadın ak saçlı romancıya:"Bundan alınız efendim...İhtiyarlar için çok iyidir" deyince..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

'T T '5 / 0 ^ 5 '1

7ÁN1A

AD1ĞIMI2

V

«O

grelkoyw çarşıs:

j ^

a

8 * ff*

h î I l £ T

V

JA .

U a

i’

«r» ! d

n i S c * *

İhtiyar kabakçı kadın ak saçlı romancıya: “Bundan

alınız efendim... ihtiyarlar için çok iyidir,, deyine?..

V aniköyle Ç engelköy ’! arasında bir yarış — 75 yaşında bir delikanlı

«B izim evde ihtiyar yok!.» — «2>a/ı aslan gibiyim !,» — 74 yaşında iken

18 yaşii.Jaki genç kıza âşık olan G oethe’rdn m acerası ve Sezai — V uslat

öksürüyor nu?. — T ü rk kadınlını ve P iyer L o ti— Bir m ektup..

- !(

Seksenine yaklaştığı U r za* manda bile Sezai hiç bir zam an gençlikten elini eteğini çekmiş değildi. «Hayat karşısında bir delikanlı gibiyim!..» derdi. En sinirlendiği de kendisine ih­ tiyarlık k o n d u ru lm a sın .

Her gün akrabadan pek sevdi­ ği bir genç kızla birlikte Vanikö- yünden Çengelköyüne gidip gel­ mişlerdi, Ekseriya Vaniköyünde otururlardı. Ve Çengelköyile ara­ daki mesafeyi yürüyerek gidip gelirlerdi. Bu yürüyüşlere ekse­ riya Sezai talip olur, yola çıktık­ ları zaman yeğeni olan genç ba­ yana:

— Küçük hanım ... Bu ak •> lı delikanlı ile yanş etmek cesa­ retini gösterebilirler mİ?, diye sorardı.

Vaniköyü - Çengelköyü yolunu 17 dakikada tam am larlardı. H at­ tâ yarım saat İçinde Çengelkö- yüııden alacaklarmı ahp, Vanl- köyüne yahya döndükleri de olurdu. Bu kadar an ırtı Sezai- ııin bu hususta da babasına çek­ tiği anlaşılıyor. HİLm,, şiirinde Sami paşanın 80 yaşında yağ­ murda, sellerde şahikalar aştığı­ nı söylemiyor m u?..

İşte böyle Çengelköyüne inişle­ rinden birinde çek tu h af bir va­ ka olmuştu. Sezai kabak salata­ sına bayılırdı. Çengelköyünde yeril, küçük küçük, çiçeği bur­ nunda kabak ç.kmıştı. Bunları ihtiyar bir Rum kadmı s; M yor­ du, «Sergüzeşt» müH’lf'- « '-ar kabakçıya yaklaştı „v.».«. .

— Körpe mi?.

Kabakçı kadın ak saçlı müş­ terisine cevap verdi:

— Çok körpe... Alınız bun­ dan... İh tiy arlar için iyidir!.. Alınız... İh tiy arlar için çok iyi­ dir * \ - * i m 1' i : , - . .• ¿V. l';~ A » .

i S # $ "s.

il*

s * * j( î -t'* v . w w ! ' - ı • - . r l %,*"<■ -|v ' * •* * *

y

• -V » ..3 ' 3 -n '• * * & < [ :: u n :.. 3 - ' v a V ----' . -Tdİ-e^. . S s £ * ~ " . -u. l jS^lÜL^s -Sezai

İspanyada Alhamra

w ayında

Sami paşa zade pek beğendiği körpe kabakların öcünde kaşla­ rım çattı ve cevap verdi:

— İstemezi., Bizim evde ihti- yar yok!..

Ve yürüdü... O gece kabak sa­ latası yenmedi. İhtiyarlıktan bu derece nefret ederdi.

«Ben ihtiyar.mıyım?..

Aslan gibiyim..»

Bazan edebiyatın bu vakarlı siması evin İçinde sevdiği çocuk­ lardan. birini omuzlan üstüne o tu rtu r bütün odaları, bütün sa­ lonları öylece dolaşırken, şm lu haline & ..tuğu cümlelerle şöyle derdi:

— nen İhtiyar mıyım?. Hiç de değilim!., Aslan gibiyim!..

Bu sözleri daima bir şarkı bes- tesile söylerdi. Hakikaten haya­ tının en son aylanııa kadar ga­ yet hareketli ve genç bir insandı.

Goethe’nin a^la ve

Sezai..

Aşksız yaşanamıyaeağına ka­ rı idi. Gazeteciliğe ilk başladığım sene bana: .

— Ne güzel bir mevzu... Ede­ biyatçıların aşklarım yazsamza.. aşklan ve bunların yazılarına tesirleri... *

-— O derece açık kalble bana gönlünün gizli köşelerini kim an latır ki?, demiştim.

Bunun'üzerine* evvelâ kendisi bana bü tü n ömrünün' gönül mu­ hasebesini çıkarmak gibi emsal­ siz bir nezaket gösterdi. O za­ m an bunları uzun makaleler şek­ linde yazmıştım.

Gençliği b ü tü n bah an ile için­ de hisseden B,’ Sezai:

— Dünyanın en acı şeyi artık iki güzel gözün eskisi gibi üze­ rinizde uzun uzun durmadığını hissetmektir... demişti.

Genç kadınlarla konuşmak­ ta n zevk duyardı H attâ en son zam anlarına kadar aşktan bah- sedilmesinden pek memnun olurdu.

Meselâ Goethe’yl çok iyi bilen ve b u sahada büyük bir ihtisas yapmış olan, ailesinden pek sev­ diği bir bayana:

__Bana Goethe’nin son aşkını an latır mısınız?, diye rica ederdi.

Merak ettiği bu hakikî aşk h i­ kâyesi, büyük Alman edebiyatçı­ sının 74 yaşında iken sevdiği Wricke V. Levetzow adındaki genç kıza aitti. Alman filozofu 74 yaşında bulunurken b u genç

kız henüz 18 ine basıyordu. Sezai yaşlı filozof ile genç kız arasındaki aşkın hikâyesini

A merak eder, saatlerce dinle­ se yine buna doymaz ve m üte­ madiyen:

— Sonra?. Sonra ne olmuş?.. Diye kurcalar, verilen izahatı büyük bir dikkatle, düşünerek takibederdi. Genç kızın ihtiyar’ sanatkâra lâyık olduğu ehemmi­ yeti vermesine dair olan tafsilâtı yüzünde memnun hatlarla k ar­ şılar, Goethe’nln bu yüzden çek­ tiği ıstıraplar ise çehresinde üzüntü çizgileri belirtirdi, 18 ya­ şında genç kız tarafından sevi­ len Goethe’nin macerasını dinler ken kendisi de Goethe gibi 71 ya­ şındaydı. Bu hakikî hikâyenin sonunda macerayı anlatan sayın bayan şunları da ilâve ederdi:

— Fakat Goethe’nin bu haline onun çocukları, gelini pek m ua­ rızdılar. Ve sanatkâr şu hareke- tile onları çok kırdığını ve hiç de iyi bir ış yapmadığını bildirdi.

Sezai, eskiden çocuklara an ­ lattığı terbiyevî m asallara pek benzeyen bu tafsilâtı düşünceli düşünceli dinlerdi.

Vu*l«û öksürüyor mu?.

Acaba halayık ruhunu bu de­ rece yakından bize anlatan Se- zainin pek gençliğinde b ir mace­ rası olmuş muydu?.. Buna dair hiç bir şey bilmiyoruz. Yalnız konaktaki halayıklar arasında «Vuslat» adında çok güzel bir kız vardı. Vuslat verem olmuştu. Bunun ölümünde Sezai son de­ recede büyük teessür duymuştu. H attâ «Küçük Şeyler» adındaki kitabında büyük bir yazıyı «Vus­ lat» a tahsis etmişti. Bu Kafkas­ yalI bir Çerkez kızıydı.

Sezai Parise ilk gittiği zaman teyzesine yazdığı . hemen her mektubunda şöyle bir haşiye ya­ pıyordu: «Vuslat nasıldır?. Yinoj öksürüyor mu?.». Vuslatın ölü­ mü konakta büyük bir hâdise oldu. Ve bir müddet için Sezai- den saklandı..

Sezai yalnız kadının- değil, bü­ tü n insanların öm rünün -yekpa­ re bir neşe ve bütün, b ir kahkah a halinde geçmesini isterdi. K ati­ yen ve hiç bir şeyden şikâyet et­ mezdi. H ayattan yanında şikâ­ yet edilmesini de istemezdi. Ne- tekim bunu son gününe kadar da kendi yapm adı. Şikâyeti, h a­ yata karşı bir nevi izzeti nefissiz­ lik addederdi.

Hikmet Feridun Es

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Potassium-Argon dating has the advantage that the argon is an inert gas that does not react chemically and would not be expected to be included in the solidification of a rock, so

Yaşar Ke­ mal'in Ortadirek adlı roma­ nındaki o unutulmaz yolcu­ luğun .aynı zamanda derin birer gerçeklik de olan o güçlü imgeleri, ilk okudu­ ğumdan bu

The spectra of muscle tissue exhibit lipid signals that stem from two compartments with a difference of their resonance frequencies of about 0.2 ppm (Larmor frequency difference

Sınıf öğretmenlerinin, beden eğitimi öğretmen adaylarının ve eğitim fakültesinde öğrenim gören öğretmen adayları ile birlikte araştırma kapsamındaki

For intercity calls within Turkey first dial O’, then the area code, and then the local number.. Fener Mevkii 34149 Yeşilköy

Huawei Ascend D: Dünyanın En Hızlı Cep Telefonu Huawei, dünyanın en hızlı cep telefonunu, yine kendi üretimi olan K3V2 dört çekirdekli 1,5 GHz hıza sahip

Elde edilen bulgular konutun fiyatının konutun özelliklerine bağlı olduğu ve bunun yanında çalışmanın bir diğer önemli sonucu olarak konutun şehir merkezinde bulunup