YILDIZ SARAY1-ŞALE
İlk kez Sultan III. Selim'in (1789-1807), annesi Mihrişah Sultan İçin yaptırdığı köşkle yapılaşmaya açılan ve adını, Sultan II. Mahmut'un (1808-1839) yaptırdığı Yıldız Kûşkü'nden alan Yıldız ıçevresi, bir süre sonra İstanbul'da yönetim merkezi görevini de yapan ve tarihi gelişim içinde Eski Saray, Topkapı Sarayı ve Dolmabahçe Sarayı'ndan sonra dördüncü yeri alan Yıldız Sarayı yapılar grubunun bulunduğu bir alan haline gelmiştir.
Sultan II. Abdülhamlt'in (1876-1909) tahta çıkması ve kısa bir süre sonra Yıldız Sarayı'na yerleşmesiyle birlikte Abdülmecit ve Abdülaziz döneminde yaptırılan yapılara'yenileri eklenmiş, bahçe düzenlemeleriyle, havuz, sera ve limonlukların yapımıyla saray bugünkü görünümünü almıştır.
Bu topluluğun bir parçası olan Şale, 19. yüzyıl Osmanlı sivil mimarlığının en güzel yapılarından biridir. Yüksek duvarlarla çevrili bir bahçe içinde, farklı tarihlerde inşa edilen, bitişik İki ana yapıdan oluşmuştur. Birinci bölümün I889'da, İkincisinin ise 1898 yıllarında tamamlandığı, Merasim Köşkü adıyla da anılan ikinci bölümde mimar D'Aronco'nun çalıştığı bilinmektedir. Osmanlı konut geleneğine uygun olarak harem ve selamlık gibi de kulanılabilecek bölümlerden oluşan, dış dünyaya yedi kapıyla ve ahşap pancurlu
pencerelerle açılan Şale'nin katları arasındaki bağlantıyı zarif ahşap merdivenler sağlar.
Koridorlar üzerinde düzenlenmiş, elliden fazla oda ve salonuyla bir köşkün boyutlarını büyük ölçüde aşan yapının görkemli mekanlarını Barok, Rokoko ve İslam etkilerini yansıtan kalem işleri, geometrik bezemeler ve manzaralı panolar süslemektedir.
Zemini duvardan duvara tek parça (yaklaşık 400 mğ bir Hereke halısıyla kaplanmış, tavanı altın yaldız panolarla süslenmiş, duvarları büyük boy aynalarla bezenmiş, görkemli Tören Salonu, sedef kakma kapılı
süslemelerinde Doğu etkileri belirgin biçimde görülen Sedefli Salon, tavanlarındaki manzara resimleriyle ünlü Sarı Salon, çeşitli Avrupa ülkelerinden gelme değerli döşeme eşyasıyla, birbirinden zarif çini sobalarıyla, vazolarıyla çok sayıda salon ve oda, imparatorluğun son yıllarının ince beğenisine tanıklık ederler.
YILDIZ PALACE-ŞALE
The various buildings at Yıldız were constructed at different dates from the reign of Mahmut II (1808-1839) to that of Abdülhamit II (1876-1909). The first pavilion designed for Mihrişah Sultan, the mother of Selim III (1789-1807), w a s constructed at an earlier date. The complex of Yıldız takes its name from the Yıldız Palace constructed during the reign of Mahmut II and furnished by his son Abdülmecit I (1839-1861)
Abdülhamit II, finding himself insecure at Dolmabahçe, moved to Yıldız and turned the complex into his permanent residence. In a short time the Yıldız complex were surrounded by high walls and became a self-contained community with additional pavilions, workshops, library, gardens, ponds, and a theatre of its ow n. It w a s the fourth important official administrative headquarters o f the sultans after the Old Palace, the Topkapı Palace, and Dolmabahçe.
The Şale Pavilion, one of the most interesting buildings of the Yıldız complex, is also one of the finest examples of Ottoman civil architecture. It consists of two main buildings, the first of w hich was constructed in 1889 and the second in 1898.
It is known that the architect D'Aronco had a hand in the design of the second buildinğ also called the Reception Hall.
It is designed after the traditional Ottoman house with "harem" and "selamlık" sections. It has seven main doors and several wooden shutters. A finely designed stairway separates the first floor from the ground floor. Although it is generally known as the Şale Pavilion, with its fifty large rooms and parlours grouped along corridors, it has In fact the dimensions of a palace. The large rooms and halls within the building are
decorated with geometric designs and landscape paintings reflecting baroque, rococo, and Islamic taste. The magnificent Reception Hall has a gilded ornamented ceiling. A Hereke carpet approximately 400 m / covers the floor. Walls are adorned with large mirrors. The Mother-of-pearl Hall with its fine mother- of-pearl inlayed doors, the Yellow Parlour with its beautifully painted ceiling, and the great number of other rooms all furnished w ith exquisite pieces from various European countries reflect the sophisticated taste of the late Ottoman Empire.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi