'TT
-ktfo&z
Sedat
Sim avi
Hazırlayan: MUZAFFER GÖKMAN
BEYAZIT DEVLET KÜTÜPHANESİ MÜDÜRÜİ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa Birkaç s ö z ... VII
H a y a t ı ...
1
I — Yazdığı, çevirdiği kitaplar a) Kitaplar ve a lb ü m le r...109 b) Büyük adamlar s e r i s i ...111 c) Vatanî hikâyeler s e r i s i ...114 d) Seyahat hikâyeleri s e r i s i ... 116 e) Çocuk kitapları s e r i s i ...118 II — Yayınladığı dergi ve g a z e te le r ... 119 III — Yazdığı y a z ı l a r ... 163 IV — Çizdiği resim ve k a r ik a tü r le r ...169 V — B a ş y a z ıla r ...221
VI — Yayınladığı gazete ve dergilerin okurlarına paralı, parasız veya indirimli olarak dağıttığı: a) Kitap ve b ro ş ü rle r... 343
b) Çocuk y a y ın la r ı ... 351
c) Albüm, levha ve k a r tp o s ta lla r ...356
VII — Hayatında ve ölümünden sonra yazılanlar 361 VIII — Kitap ve yazı adı d i z i n i ... 479
BİRKAÇ s ö z
— Memleketinizde en çok baskı yapan gazete hangisidir?.. Ne
kadar basar?..
Bu soru bana Amerika’da bulunduğum sırada bir gazeteci tara fından soruldu. Çeşitli kütüphaneleri görebilmek, kütüphanecilik ala nında isim ya/pmış kimselerle tanışmak, kütüphanecilik konusunda serbest tartışmak üzere gidip gelme hariç 120 gün müddetle davet edildiğim Amerika Birleşik D evletlerinin Louisville şehrinde.
Amerika’da bulunduğum süre içinde ev sahiplerinden büyük bir gazetede inceleme yapmak istediğimi söylediğim zaman hiç hayret etmemişlerdi. Devlet kütüphaneleri, genel kütüphaneler, üniversite kütüphaneleri arasında, bilhassa kupür ve fotoğraf bakımından çok zengin olan gazete arşiv ve kütüphaneleri de çok alâka çekiciydi ve bu iş de Yeni Dünya’da bir ihtisas konusu haline getirilmişti.
Amerika’ya gitmeden evvel, kütüphanemize gelen gazeteci dost larımıza, daima arşivleri hakkında bilgi sorar, yeniden yapılan gaze te binalarını gördükçe, bu binalarda kaç oda veya salonun kütüpha ne, arşiv olarak ayrıldığını veya ayrılacağını düşünürdüm. Ev sahip lerine bu arzumu söylerken; dönüşte bu konuda memleketime yararlı olabilirim diye düşünüyordum da.
191f2’de inşa edilmiş, yedi katlı, 800 personelin çalıştığı, sabah ak şam 1,5 milyon tira jlı «The Louisville Times» gazetesinin arşivinde incelemeler yaparken, sorulan bu soru karşısında ilk aklıma gelen; güler yüzlü, sıcak kanlı, birçoklarımızın şikâyetçi olmasına rağmen kesin bir tiryakilikle sabahleyin gözünü açtığı zaman aradığı, aradığı mız «Hürriyet» gazetesi, yeni binasıyla gözlerimin önünde canlanı verdi. Tereddüt etmeden cevaplandırdım.
— Hürriyet Gazetesi, yarım milyon.
* * #
Muhatabım gazetenin adıyla da ilgilendi. «H ürriyet» kelimesi on lar için çok şeyleri dile getiriyordu. Gazetenin sahiplerini sordu. B ir tek kişi tarafından kurulduğunu söylediğim zaman hayret etmekten kendini alamadı. Onlar bu gibi dev kuruluşları ancak birkaç kişi veya
şirketler tarafından yürütebiliyorlardı. Esasen Amerika demek bir yönden de güçlerin birleştirilmesi demekti de.
Arşivist arkadaşım Hürriyet Gazetesi’nin kurucusu hakkında benden bilgi de almak istedi. Oysa ki ben, merhum hakkında çok az şey biliyordum. Türkiye’de ilm i esaslara uygun olarak hazırlanacak bir bibliyografyanın yayınlanması ve buna gerekli dokümanın mem leket içinde tam ve eksiksiz olarak toplanabilmesi için İstanbul’da «Basma Yazı ve Resimleri Derleme Müdürlüğü» adıyla küçük, fakat görevi ilim dünyasına açılan bir pencere olmasından ötürü çok önem li bir müessese kurulmuştu.
Küçük müessese; İstanbul’da Tersane Emini Yusuf Ağa’nm yap tırdığı Sübyan Okulu’nda çalışıyordu. Ankara Caddesinin tam tepe sine yerleşen bu müessesenin İstanbul’da kurulmasının başta gelen nedenlerinin biri de o tarihte Türkiye’de basılan kitap, gazete ve der gilerin yüzde 85’inin İstanbul’da mürekkep kokan bu Babıâli, diğer bir deyimle Ankara Caddesinde yayınlanmasından ileri geliyordu. 2 Temmuz 1984 tarihinde yürürlüğe giren kanun gereğince memleket içinde yayınlanan bütün basılardan beş tanesi buraya geliyordu. Mü essesenin başında, memleket irfanına çeşitli hizmetleri dokunan ve en verim li çağında kaybettiğimiz Selim Nüzhet Gerçek (1891-1945) bu lunuyor, şu küçük bibliyografyanın hazırlayıcısı da o tarihte aynı müessesede çok genç bir memur olarak çalışıyordu.
* * *
Müdürümüz merhum Selim Nüzhet Gerçek günlük gazete ve der gilerde çeşitli yazılar yayınlar, çok defa da devamlı ilişkilerimiz bu lunan idarehanelere bu yazılan bazan benimle de gönderirdi. Birgün yine çağırdı. B ir zarf vererek bunu dedi:
— Sedat Simavi Bey’e götüreceksin. Yedigün Mecmuası’na...
Yedigün mecmuasını devamlı okuyordum. Yeni sayılan piyasaya çıkarken beş nüshası da « Devlet nüshası» olarak elden muntazam bize gönderilir, biz genç memurlar da mecmuayı yerine kaldırmadan para sız tarafından zevkle okurduk. O tarihte memleketin en tutunan, bas kı ve mündericatı itibarile en kaliteli dergisi «Yedigün» dü. Bugün de bu derginin eski kolleksiyonlannı karıştıranlar, aradan yıllar geç mesine, baskı tekniğinin çok ilerlemesine rağmen «Yedigün» ün aynı sıcaklığı ve değeri taşıdığını göreceklerdir.
Sedat Simavi Bey’in çok titiz bir kimse olduğu, dergisinin her yö
nüyle bizzat meşgul olduğu, sadece kendi « çalışma» kuvvetine dayan dığı, kimsenin maddî ve manevî minneti altında kalmadığı, türlü güç lükler içinde yalnız kendi akıl ve teşebbüsüne dayanarak didindiği, gazete ve gazetecilikten başka birşey düşünmediği, azimli ve o derece mücadeleci olduğu, çok şık ve temiz giyindiği söyleniyordu. O tarihte Ankara Caddesinde İkdam Yurdündaki küçük bürosunda çıkarıyordu dergisini.
« Yedigün» idarehanesine gittim . Küçük bir odada birkaç kişi ça
lışıyordu. Masaların üzeri yığın yığın klişeler, müsveddeler, resimlerle doluydu. Sıkı bir çalışma havası vardı içeride. Sedat Bey’i sordum. Zarfı verdim. Aldı, teşekkür etti. Ben ayrılırken O, çalışmasına çoktan aynı hızla başlamıştı.
Amerikalı meslekdaşıma bu küçük hatıranın silik izleri içinde Se dat Simavi’yi canlandırmaya çalıştığımı hatırlıyorum şimdi.
* * *
Sedat Simavi’nin « biyografi - bibliyografyası» nı hazırlamaya iten nedeni, bu küçük anıda aramak bilmem ne dereceye kadar doğ ru olur?.. Ancak şunu da belirtmek isterim ki merhumla, İstanbul - Beyazıt Devlet Kütüphanesine tayin edildikten sonra çok sıkı dost olduk. Sakın bunu sözlük anlâmmda karşılıklı dost olarak almayınız.
Kitaplarıyla, yayınlarıyla her geçen gün biraz daha kaynaş tık. Bu dev kütüphanenin her bölümünde, her kolleksiyonun da bir parça vardı Sedat Simavi’den. Evvelâ bir karikatüristti. Ba sın hayatına karikatürle başlamıştı. B irinci Dünya Savaşindan ev vel dergi, hattâ gündelik gazetelerde karikatür ve resimlerine rast lanıyordu. Arap harfleriyle başlıyarak çeşitli dergi ve gazeteler ya yınlamıştı. Bizzat kendisinin dilimize çevirdiği ve yazdığı kitaplar vardı kataloglarımızda. Senaryo, karikatür albümleri ve kültür ha yatımızda bugün dahi yerine konulması mümkün olabilmesi şüpheli birçok faydalı kitabı, kitapları, dergileri vasıtasıyla yayınlamış, okur larına kâh parasız, kâh indirimli olarak dağıtmıştı.
Devrin kalburüstü kişilerini dile getiren kartpostalları bilhassa ayn bir önem taşıyordu. Kurtuluş Savaşı’mn en umutsuz günlerinde yayınladığı « Güleryüz» adlı dergisi, İstanbul’un o karanlık günlerin de, kurtuluş için çarpışanlara, umutla izleyenlere ayrı bir destek ol muş, İstanbul’da gülmeyi unutanların karşısına umut veren yüzüyle çıkmış ve müvezzilerde en çok aranılan dergi olmuştu.
Kütüphanecinin notları çoğaldıkça; reklâmdan, kendini tanıt maktan kaçan, kendi yayınlan arasında bulunan büyük emek mah sulü dört ciltlik « Meşhur Adamlar» ansiklopedisinde dahi kendine yer vermeyen Sedat Simavi portresinin çizgileri biraz daha şekillendi.
Genç arkadaşlarına:
«— Yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevk içinde
çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma »
Diyerek öğüt veren, Türk basınının bugünkü hale gelmesinde büyük yeri olan, yeni neslin bilmediği gibi, bugünkü yazarlarımızın dahi tam olarak tanımadığı merhum Sedat Simavi, şu kitapta top landı, birleşti.
Bibliyografyanın hazırlanmasında; konumuzla ilg ili yayınlardan faydalanıldığı gibi, kitapta görüleceği üzere merhumu tanıyanlardan, dostlarından yazılı veya sözlü olarak istifade edilmiştir.
İnsan eliyle meydana getirilen her şey gibi bibliyografyamızda da noksan bulunacağı tabiîdir. Unutulan noktalarda bizi aydınlata cak okurlara, meraklı araştırıcılara, göremediğimiz yayınlar hak kında bizlere bilgi vermek lütfunda bulunacaklara ve kitabın hazır lanmasında yardımlarını esirgemeyen kütüphanemiz dostlarından; Sayın Feridun Kandemir, Hikmet Bil, Hayri Alpar, Niyazi Ahmet Banoğlu, Cemal Kutay, Mustafa Yeşil ve diğer anılarıyla katilanlara, fotoğrafları hazırlayan Hürriyet Foto-servisi ve elemanlarından Me tin Erula’ya, kitabın basılmasında emeği geçenlere teşekkür ederim.
1 Mart 1970 Muzaffer GÖ KMAN
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a T o ro s Arşivi