Ölümünün beşinci yılında İzmir’in sevgili çocuğu Ahmet Adnan Saygun
H alk m iiziğm i evrensele taşıyan besteci
ÖNDER KÜTAHYALI
Değerli bestecimiz Ahmet Adnan Say gun, Atatürk karşıtı görüş ve uygulamalar ortaya çıkmaya başladığında. Türkiye’yi bekleyen uluların safındaki yerini almış, kutsal görevini 6 Ocak 1991 akşamına ka dar sürdürmüş, sonra yorgun bedeniyle ölü mün sonsuz uykusuna dalarak bizi yalnız bırakmıştı. Aradan geçen beş yıl, onun ta rihimizdeki önemini bütün açıklığı ile göz ler önüne sermektedir.
Saygun’un şu sözleri, kendisinin ve cum huriyet döneminde yetişen ilk kuşak beste cilerimizin misyonunu açıklar:
“■İstediğini istediğin teknikle yazacaksın; istersen eski perde sistemine göre yaz. So nuçta, evrensel çizgiye ulaşabiliyor musun? İnsanlığa seslenebiliyor musun? Sadece ba na hitap etmek yeterli değildir. Eserlerinle tüm insanlığı etkileyerek yerel sanatçı ol maktan sıyrılıp evrensel bir sanatçı haline gelebiliyor musun? İşte biz, bu yolda pek çok eser verdiğimiz kanısındayız. Tabii bu arada, Bab’nın çoksesli müziğine, kendi mü ziğimizden kaynaklanan eserlerle değişik bir renk getirdiğimiz de kesindin”
Saygun’un müzikli dramları, evrenselli ğin en somut belirtilerini taşır. “Yunus Em re”, “ Kerem”, “Gılgamış”, “Köroğlu”, “Atatürk’e ve Anadolu’ya Destan” gibi ya pıtlarında, hem konular hem de kahraman lar, bizim toplumumuzla birlikte dünya in sanını da ilgilendirmektedir. Yunus’un Tan rı’ya özlemi, Kerem ile Aslı’nın ölümsüz sevisi, Anadolu halkının ezilmişliği, yiğit liği ve kurtuluşu, Köroğlu ile Atatürk’ün kurtarıcılığı gibi olaylara, yeryüzünün her
köşesinde rastlana bilir. Anılan yapıt larda, kişilerle olaylar dengeli bir soyutlamayla m a nevi ölümsüzlüğe ve evrenselliğe ka vuşturulm aktadır. Müzik ise insanlı ğın ortak dili olarak drama, sözün de ötesine geçen an lam derinliğini ka zandırır. Saygun, 1907’de İzm ir’de doğdu; çağdaş kültüre gö nül vermiş ve ünlü Milli Kütüpha- ne’yi kurmuş olan matematik öğret meni Celâl Bey’in oğluydu; 21 yıl bu kentte, halkın ara
sında yaşadı. İttihat ve Terakki Mektebi’nde İsmail Zühtü ile başladığı müzik eğitimini, Rosati ve Macar Tevfık Bey ile sürdürdü; kendi kendine yaptığı çalışmalar da yoğun du. 1928’de devlet sınavını kazanarak Fran sa’ya gönderilişi, Paris’in Schola Canto- rum ’undaki bestecilik eğitimi, ardından Musiki Muallim Mektebi’nde öğretmenlik, Riyaseticumhur Filarmonik Orkestrası Şef liği, İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda folklor çalışmaları, Halkevleri Müzik Mü fettişliği, Ankara ve İstanbul Devlet konser- vatuvarlannda bestecilik dersleri, Talim Terbiye Kurulu ile TRT Yönetim Kurulu
üyelikleri, “devletsanatçısı” ve “profesör” unvanları, İnönü armağanı, “PalmesAcade- mique” nişanı, yurliçinde ve dışında ka zandığı daha pek çok ödül, onun kariyeri ni süsledi.
Sözün kısası, çocukluğu dışındaki her anı dolu geçen kocaman bir yaşamdı bu; fa kat Saygun hiçbir zaman bütünüyle anlaşıl madı. Sözgelimi Yunus Emre Oratoryo- su’nu göklere çıkaran bir müziksever ya da müzikçi, yaylı çalgılar orkestrası için “De- yiş” i ya da “Orkestra İçin Çeşitlemeleri karşısında şaşkınlığa uğrayabildi.
Saygun’u bir sanat yaratıcısı olarak ev
rensel kılan önemli çıkış noktası, özel likle ilk yıllardaki yapıtlarını derinden etkileyen halk müzi ğidir. Burada amaç, Anadolu kimliğinin yansıtılmasıdır; halk ezgisinin doğrudan kullanımı değildir. Ne var ki besteci, ba zı türkülerimizi çok- seslendirmiş, yapıtın içeriği gerektirdiğin de kimi ezgilerimizi tema olarak kullan mıştır; çünkü böyle bir uygulama, halkı mızın müzik yönün den kalkınmasına katkı yapmakta, ay rıca içeriğe inandırı- cılık'kazandırmakta- dır. Saygun, halk müziğine bağlılığını “Anadolu” sözcüğü ile belirtir; ancak yapıtlarındaki ulusal özü tamamlayan başka bir kaynak daha vardır; kendisi, onu şu sözlerle açıklar:
“Benim yazılarımın temelinde yatan in şa unsuru işte budur; yani Anadolu; ama bu Anadolu ile birlikte sanat musikimizden de birçok ıı nsuru elbette aldım; o da bizim çün kü; o da bizim, onu da alıyorum.”
Gerçekten de geleneksel sanat müziğimi zin makamlarıyla ritim özellikleri, önce açık seçik bir biçimde, daha sonra ise so yutlaşarak onun yapıtlarında yer almakta dır. Makam genellikle bir renk öğesidir ve
Saygun’un çalışmalarında, bir Türk müzi ği makamının bünyesinde gizlenen çağdaş laşma olanaklarını gözlemlemek, Türk mü ziğindeki gelişmeler açısından gurur veri cidir. Saygun, halk müziğimizle ve makam larımızla sadece bestelem e tekniği bakı mından ilgilenmekle yetinmem iş, büyük önem verdiği müziğimizi bilim adamı ola rak da derinlemesine incelemiş, kitaplarıy la, yazılarıyla ve dünyanın çeşitli merkez lerinde düzenlenen kongrelere sunduğu bil dirileriyle etnomüzikoloji alanındaki ağır lığını duyurmuştur.
Saygun’un doğduğu küçük ev, ölüm ün den birkaç yıl önce yıkılmış, yerine apart man dikilmiş ve kimseden ses çıkmamıştır. İzmirli müzikseverler, onun ölümünün be şinci yılı nedeniyle düzenlenecek etkinlik lerle hatalarının bedelini ödemeli, öbür sa nat merkezlerimiz de bu kenti izlemelidir.
İlk etkinlik olarak, senfoni orkestraları mız, Saygun dinletileri verebilir. Ayrıca, operalarından biri oynanabilir, oda müziği dinletileri ve resitaller yapılabilir. TRT, hiç olmazsa radyoda bir Saygun dizisi sunabi lir.
Düzenlenecek seminerlerle Saygun, bes teci ve bilim adamı olarak tartışılmalı, elcş- tirilmeli (çünkü eleştirilmesi gereken yön leri vardır), böylece kapsamlı bir Saygun araştırmasının ilk adımı atılmalıdır.
Bütün bu etkinlikler bize, Saygun’un in sanı söylediğini öğretecektir. Senfonileri başta gelmek üzere kaleminden çıkan çok sayıdaki çalgı yapıtı, insancıl anlamlarla doludur. Bccthoven’dan bu yana bestecile rin, insanı soyut müzikle dile getirme çaba ları, Saygun’da da sürmektedir. Son yapıt ları arasında yer alan şarkı dizilerine “in san Üzerine Deyişler” başlığını vermiş ol ması bunun en güzel kanıtıdır.
Yerelden yola çıkıp evrenselliğe ulaş mak, insanı anlatmak, aynı zamanda söyle diklerine inandırıcılık kazandırabilmek, bir yandan iyimserliği, bir yandan da çok ça lışmayı gerekli kılar. Saygun, bu yönleriy le de örnek kişidir.
1987’de, İzm ir’de düzenlenmiş olan “Saygun Scmineri”nin kapanış konuşma sında şunları söyler:
“Ben (her sanat adamı gibi zannediyo rum), çok kötümserim; ama çok da iyimse rim. Eğer sadece çok kötümser olsaydım ça lışamazdım. O kötümserliğin yanında, uzakta bir serap gibi gördüğüm bir şeyin pe şinde koşan veya bir otun arkasından giden, kuzu gibi giden insan vaziyetindeyim. Sanat adamı, ilim adamı böyle olur ve her şeye rağmen çalışıyorum; bir şeyler yapmaya gayret ediyorum; bir şeyler vermeye çalışı yorum.”
Sözün özü şudur ki, Ahmet Adnan Say gun, sanat yaratıcılığı ile ve bilim adamlı ğı ile büyük bir sentezdir. Tarihimizin par lak bir sayfasını oluşturan yapıtları, bilim sel çalışmaları bizi anlatır, bizi inceler, fa kat aynı zamanda dünya insantna da ışık tutar. Öyle ise onu anlamak, yapıtlarını in celemek, çözümlemek ve insanlığa sundu ğu en güzel müzik seslerinin tadına var mak, herkesten önce bizim görevimiz ve hakkımızdır.
• •
Scott Garrigus ve ‘Masa Üstü Kayıtçılık’
MURAT SES
2000 yılma yaklaştığımız bu dönemlerde, teknoloji deki sıçramalarla, bir yandan ‘müzikteki biçemler uzlaş ması’ ya da biçemlerin hangi kültür coğrafyasından ge lirse gelsin bütünleşmesi olgusu gerçekleşiyor; diğer yandan da birbirinden farklı uygulama alanları arasın da oldukça akışkan alışveriş sözkonusu oluyor. Yazının, sözün, resmin, grafiğin, müziğin giderek ‘multimcdya’ dediğimiz bir bağlamda ortaklıkları gelişip durmakta... Sanat mutfağındaki ilginç gelişmelerden söz ettiğim bu sütunlarda, sîzlere daha önce, San Diegolu Jeff Hail dos tumu (Keope ve Dostları’nın İnternet kanalıyla kotar dıkları albümü anımsayacaksınız) tanıtmış ve bu türde ki ilginç bireyleri, kimliklerini, neler yaptıklarını aktar mak dileğimi iletmiştim.
Bu yazının konusu, ABD ’nin doğu yakasında yaşa mını ve etkinliklerini sürdüren bir dost New Hampshi re eyaletindeki Salem kentinden, Scott Garrigus. Etkin likleri, ağırlıklı olarak multimedya alanında olan sanat çı, çokyönlü bir kişiliğe sahip. Kendisi, Keope ve Dost ların d an bir dost olmanın yanı sıra (Jeff H all’la, can landırma filmlerine olan ortak ilgileri. Internet sohbet leri sırasında ortaya çıkmış ve bugün de süren bir dizi projeye neden olmuş), özellikle doğu eyaletlerinde sık ça çalman, “Piece of Imagination” adlı bir solo albümü de kotarmış durumda. Biraz bu albümden söz edelim dilerseniz: ilginç bir besteleme yöntemi var sanatçının.
Kişisel yöntemini ikiye ayırıyor; bir yandan doğaçlama yapıyor, diğer yandan algoritmik programlardan yarar lanıyor (algoritma konularında bizlerle de yoğun Inter net trafiği var; Al Harizmi ve C ezari’nin bugünlere olan katkısı ona da bir esin kaynağı olabilir gelecekte).
Albümündeki deneysel, uzay tınılı parçası “SonicTa- pestry” , bu yöntemin en belirgin örneklerinden biri. Parçanın sonundaki zil ve çan tınıları, algoritmik prog ramlarla üretilmiş. Kendisinin albümde en tuttuğu ça lışması “Dorian Dance”, kişisel yönteminin doğaçlama yanından yararlanmış. “Bicycle Ridc”, basit piyano vur gularıyla Satie estetiğinde oldukça tutumlu. Benim ter cihlerimden bir tanesi olan “Sea Horse Jamboree” (De niz A tlan Toplantısı) etnik nitelikleriyle göz alıyor. Ökul yıllarında, Synthesizer laboratuvarında ödev olarak ha zırlanmış olan bu parça, yıllar sonra albümdeki yerini alıvermiş.
Albümü eleştiren Bill Wemer’e bakılırsa, bu Deniz Atları Türküsü, Disney’in “ Little Mermaid” (Küçük Denizkızı) film inde rahatlıkla yer alabilir. Sanatçının bir özelliği de çalışmalarını bir bütün olarak görmesi, tu tumlu bir yaklaşımla, aklına gelen her şeyi depolaması ve günü geldiğinde bunlardan yararlanabilmesi...
Bana kimi zaman yazan, synthesizerla ve yeni müzik le gerçekten ilgilendiklerini algıladığım, bir şeyler üret meye çalışan genç okurlarıma, bu yaklaşımı dikkate al malarını öneririm. Bir dizi müzik dergisini en çok satan albümler listesinde üst sıralara kadar yükselen bu albüm
üzerine söyleyeceklerim bu kadar.
İkinci solo albümünün çalışmalarını da yoğun bir şe kilde sürdürmekte olan Scott Garrigus, Pinkerton Aka dem isindeki eğitiminin ardından, M assachussettes’de ki ünlü Lowell Üniversitesi’ne devam etmiş ve ses ka yıt teknolojisi dalında diplomasını almış. Bakalım, Scott’un parmaklarında başka ne marifetler var: Eğitim cilik, sanat ve yüksek teknoloji konularında köşe yazar lığı, albüm eleştirmenliği. Yüksek teknoloji alanında son günlerin en yaygın bilgi ve veri taşıyıcısı CD- ROM ’lar konusunda geniş bir alanı kapsayan çalışma ları var Scott G arrigus’un. Bilindiği gibi, CD-ROM ka yıt aygıtlarının yaygınlaşması ve bu olguya koşut ola rak daha geniş kitlelerce satın alınabilir bir konuma gir mesi, bu alanlarda daha çok bilgilenme talebine neden olmuştu.
90’lı yılların ortalarından bu yana, CD-ROM alanın da sürekli bir artış gösteren yazılar, ürün kıyaslanmala rını içeren, herkesçe kolay anlaşılabilecek nitelikte bil gilendirmeler de bu talebin izdüşümü...
Scott’un müzisyenliğinden de kaynaklanan nitelikle ri, kendisinin ağırlıklı olarak Masa Üstü Kayıtçılık (Desk Top Recording yayıncılığının görsel ve işitsel türü) ko nularında üretkenliğe yönelmiş, örneğin, köşe yazarlı ğı y a p tığ ı, ünlü Electronic Musician dergisinin aralık 95 sayısındaki yazısı bu yönde. Bu derginin dışında, In teractivity, Recording Magazine, PC Sense ve CD-ROM Online’a yazıyor.
T ah a Toros Arşivi