• Sonuç bulunamadı

Başlık: İSLAMDA HADİSİN YERİ ETRAFINDA MÜCADELELERYazar(lar):GOLDZIHER, Ignaz;çev. TUNÇ, CihadCilt: 19 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000491 Yayın Tarihi: 1971 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: İSLAMDA HADİSİN YERİ ETRAFINDA MÜCADELELERYazar(lar):GOLDZIHER, Ignaz;çev. TUNÇ, CihadCilt: 19 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000491 Yayın Tarihi: 1971 PDF"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İSLA.MDA HADİSİN

YERİ

ETRAFıNDA

MÜCADELELER*

İCNAZ GOLDZIHEH.

çev. Dr. CİHAD TUNÇ

i

İslamın ilk devrinde, Hz. Peygamberden gelişigüzel hadis rivayet etmeye dilir haher ile. ki bu hususta Ebu Hureyre mühim bir misal teşkil etmektedir" bir sözün Hz. Peygamberin hadisi olarak rivayet edilmesi karşısında, yine o de. virde gösterilen büyük endişe ve temkini aynı çerçevede mütalaa edebiliriz. Bu çeşit malzemeııin ilıtimam gösterilmeden yayılması korkusu, bu görüşü benimseyen zatlar tarafından, ileri gelen sahilbenin kanaatı olarak takdim edil. miştir. İbn Sa'd'daki terceme-i haııer bu görüş için bize çok dikkate değer misal. ler vermektedir. Abduııah b. Mes'fıd'dan, uzun zaman onun meclisinde bulun-muş kimselerin anlattığına göre, zar zor bir iki hadis duyulabilmiştir. Şayed Hz. Peygamberden bir şeyler rivayet eder3e, alnından korku terieri dökülür; elinde tuttuğu asa saııanır, vücudunun titrediği, elbiseleri üzerinden bil~ far-kedilirdi. Rivayetlerini mümkün olan her türlü talıdidlerle kısıtlardl2; mesela: "İnşaaııah,3 yahud da bundan daha fazla veya buna yakın, ya da bundan az" (çeşitli rivayetler: ıbn Sa'd'da III,

ııo,

22 vd). Şa'bi'nin, tam bir sene Abdul-liih b. Ömer'in meclisine devam ettiği halde, onun Hz. Peygamberden bir şey rivayet ettiğini duymamış olduğu rivayet edilmektedir (IV, 1,106,25). Bir

defa-• i. Goldziher'in bu makalesi ZDMG. LXI (1907) de "Kampfe um die Sıellung des Iladi3 im Isıam" adıyla 860-872 sayfalar arasında ncşredilmiştir. Tercemede görülecek "Hz." kelimesi larafımızdan ilave edilmiştir.

i ZDMG SO, s. 487. krş. EI-ı'r1urıada, Gurarıt'l-fevu'id (Tahran 1272), s. 32.1. 2 Bir defasında o, rivayetine bir yeminle başladı: ~

J

li

r-~

0'. .ıiı1 ~

~

'.LI JlAi ~...tJ-I

L - (.,/.'I.'

U:--:. .

ll.•

h ~~ . \

'.J

-.r.

ıbn 'Abdalbarr En.Nemeri, Cami'u beyani'l,'ilm ve fadlihi (Kahire 1320, Ahmed El-Mahnıa.anl) s. 94, alttan ikinci satır (krş. aşa~ıda not S).

3 Yenıinlerde ve diğer iddialarda lavsiye edildiği gibi, leıııinatı sıııırland,ran ••

~i

manasında.

(2)

224

cİIIAO TUNÇ

sında Hz. Omer'e bir mesele sorulur, O buna dair bir hadis rivayet edebilecek durumda olduğu halde, hadi,te ziyadelik veya noksanlık yapabileceği endişe-siyle, bundan vaz geçmiştir (III, i,210,4). 5ııheyb b. Siniin, Hz. Peygamberden

hadis rivayetini açıkça r~ddedcr: "Ru tarafa ge1iniz, mağazilerimizden bahse-delim, fakat size şunu sc'ylemeliyim ki 'Hz. Peygamber şöyle söyledi' demeye gelince, ben bunda yokum" (a. e. IM, 1).Hz. Peygamberin en yakınlarından olan Zubeyr Ilmıı'l-' Avvrım'ın hadis rivayetinden çok korktuğu söylenir (a. e. 74 alttan bir evvelki satır). Yukarıdaki bir kaç hadisede görülen korku ve, doğru metni tahrif edebilme endişesi4 Sa'd b. Ebi Vakkas'ı da korkutmuştur:

"Şa-yed ben size bir şey rivayet edersem, sizin buna yüz katmanızdan korkarım (a. e. 102,9). Osman b. 'Affan mükemmel bir hadis ravisi olmalıydı; bunur..la beraber bu hususta o da endişeliydi

~..l;l\ ,-:"Ir.

;1.:::-)

0L)

.ı,;

1 ":JI.

Hadise

karşı gösterilen bu ~Al (korku) sonraki nesillere de sirayet etmiştir, bu nesi ller-de ller-de rivayete karşı çekimser kalınmış ve hadis toplamak ve yay.nak daha

ziya-de zühd ve takva ile ilgili sahaya hasredilmiştir;.

SemerkandIı Fudayl b. 'lyad (Ö. 187:\lekke'de) hadis rivayetine karşı bü-yük bir endişe duyardı: bu iş ona çok ağır gelirdi: ~~

~~i

.lJ...l_';'

i~

"'::iç.

J~

0\))

(Nevevf, Tehzfb, 504, 2

=

ıı.

cüz

ı.

kısım S. 52). Tabiatiyle hu kabil rivayetler, pek haeimli Müsned kitahlarında sahabi-lerden nakledilen son derece bol hadis malzemesiyle çok açık hir zıddiyet içindedir.

Hadis tenkidimiz bakımından, malum hadislerin umuma bildirilmesine karşı hissedilen endişede sadece onların değiştirilmesi korkusu hakim olmayıp, bilakis bu ilk zamanların bu temayülüne ilave edilecek nokta-i nazar bakımın-dan aşağıdaki malumat hiç te önemsiz değildir. Hz. Omer giriştiği bir teşebbüsü engelleyici mahiyette olan bir hadisin IJAl

U;

herkesçe bilinmesini arzu et-memiştir (lfm Sa'd LV, ı, 14, 7)'.

4 Hadi,lerin muahharjW4rivayctine karşı (krş. 1\.1l1h. Slııd. II, 201); 'Amr h. Dinar (ö. 126) ıbn Sa'd V, 35:~, 23.

5 Şu komışma şekli d" hir hu,,,,iyet arzedcr~ ~ • ...l~ Allah için, tak"u sebebiyle; iYeve"i,. Telı.ib s. 615, aşağıdan 3. salır.

6 ıbn Sa'd'cla Emevilerin son zamanlarınıla ncşredilmcyen hadislerin mevcudiyetindcıı bahsedilir V, 308, 10.

(3)

iSLA~IUA HADısiN YERi

225

Hz. Peygamberin hadislerinin umuma bildirilmesinden duyulan yukarıki hadiselerden anla~ılan korkuya onları dinleyenlerin dereceli ihtimamı da ka-tılmaktadır. Hadi:;İn sıhhati için, muhakeme usulünde olduğu gibi, şiihid veya yeminle tekid gibi deliller istenir. Muğire b. Şu'be, Hz. Peygamberin

~i

~~

çocuk düşürme diyeti'ne dair verdiği bir kararını Hz. Ömer'e delil getirdi; bu-nun üzerine Hz. Ömer, ondan Hz. Peygamberin bu kararını işiten bir şahid daha getirmesini istedi: ~.. ~ Ü.•

~~i.

Gerçekten de Muğire şalıid olarak Muhammed b. Mesleme'yi getirdi. (Buhari, Di)'at nr.25=8/45-46)'. Bunun için eski hadis rivayetlerinin şa'şaalı girişleri yemin ibareleriyle ve diğer tekidlerle takdim edilir". EbU Mıisa' I-Eş' ari bir şüpheciye karşı bir rivayetinin doğruluğunu elini vermekle tekid ed cr (Taberi, i, 3153, 18).*

II.

Hadislerin yazılı tesbitiııiıı tasvib edilmeyişine dahil olan diğer amillerin yanı sıra., bu görüşün temsilcilerini şimdi zikredilen nokta-i nazar dahi daha temkinli bir ölçüye sevketti. Hz. Peygamberin sözlerini Şifahi olarak bellcmek onlara ne kadar makul görünmüş olsa da, bu rivayetlerin yazılı tesbitinden de o nisbette çekinmek durumunda kaldılar. Dikkat ve ihtimam sahibi bir kimse-nin aslını az buçuk bir emniyctle Hz. Peygambere kadar götürebildiği pek az malzeme mevcuttu. Hadis teşriinin en eski unsurları diyetle ilgili kaidelerdir. Arab cemiyetinin günlük yaşayışında sık sık rastlanan ve önemi aşikar olan bu meseleyle ilgili kaidelerin konmasına duyulan ihtiyaç nazar-ı dikkate alınmış

7 Başka hir hadise için krş. Sprenger, Mohanımad ııı. LXXXı.

8 Bn çeşit hürmet telkin edici süslemeler için Tabcri I. 109; hnaddaki her ravi Ebı, 'Asım

en.N.bil'den (6. 287/bu tarih 212 olmalıdır C. T.) mer"i hir hadisi

J&-

~i

ibaresiyle nak. letmekte dir, Kitab,,'d.diyat (Kahire 1323) s. ı8;J~

tL.

..:ilI

J

y"" J

J~

J

y4j 0i

..:il4 ,;

şeklindeki istiaze için: ıbn Ilişam; s. 340, 4; ,. 344, 8= I, s. 500, 505 (2. baskı Kahire 1955). Krş.

ZDMG 50, s. 487 zikredilen yerler ve yukarıda not: 2. Ayrıca, şüpheli bir hadise karşı ileri sürülen endişelerin reddi sadedinde dikkate değer bir mukabele için: lbn Sa'd, IV /1, s. 159, 16. • Ebu Musa'nın zikrettiği hadisi şübheyle karşılayan kimseye, onu takviye sadedinde kul.

Iandığı ibare:

ı.:....li~ ~~

o~ " dur. Bunnnla: "naklettiğim hadisin doğruluğunu istediğiniz şekilde isbat etmek üzere emrinize hazırım"demek istemiştir. Hadisi te'yid için elinin muay)'en hir hareketi bahis konum değildir, Çeviren.

(4)

226

CİHAO Tl'NÇ

ve hatta Hz. Muhammed bu ihtiyacı hissetmiş ve kan dayası ve diyete dair Kur'anın sınırlı hükmünü tamamlamak gayesiyle, günlük ihtiyaca, bizzat kendi tatbikatıyla cevap vermişti; ve bu kabil hadiselerc dair olan eski hadis hükümlerinin esasları muhtevalarına göre bu kitabiyatın ilgili bablarında mev-cuttur. Sıhhati hcrkesce kabul edilmiş olduğu için bu yazılı eserlerc itiraz da edilmez.

Buna karşılık, muhtevaları henüz muttasıl bir tatbikata erişememiş diğer yazılı hadisler muhakkik kimseleri düşünceye sevketti. Bu his bazı hadisimsi hikayelerde ifade edildi, ki bunlarda, Hz. Peygamhere isnad edilen teşrii hü-kümlerin yazılı tesbitine karşı vaziyet almdığı kolayca anlaşılır. Eba Musii'l.

Eş' ari, Urisinin kendi rivayetlerinden derlemiş olduğu hadis mecmuasını

biz-zat yoketmişti. (ıbn Sa'd, IV, ı, 83, 18); bu hususta başka misaller de vardırlo. Kısa zamanda inkişaf göstermiş şeriatın hadıs kaynakları olarak kullanılacak olan bu nevi yazılı hadislerin devamlı olarak artmasiyleıı, mütcreddid kimse.

lcrin düşüncesine daha fazla malzeme verilmiş oldu.

Bu arada bir husus daha göz önünde tutulmalıdır. Hz. Muhammed'in vefatından sonra, hadisi teşri kaynağı olarak gören çevrelerde, Hz. Peygam-berden nakledilen sözlerin dini kıymeti, müteakib Fakihlerin onlara verdiği k,ıymetten çok daba yüksek idi. Hz. Mulıammed'e nazil olan vahiylerin Kur'. anla tükenmcdiği kanaat i vardı. Mukaddem şart olarak öne sürülmüştür ki ilahi kitab Allah'ın büyük bir topluluğa bildirmeye karar verdiği vahiyleri ih. tiva eder, fakat Allah'ın seçkin Peygamberine ihsan ettiği bütün tebligatının mecmuunu değiL.Allah ölüm anına kadar Hz. Peygambere vahiy göndermekte devam etmiş; en fazla vahiy öldüğü gün inmiştil '. Tabiatiyle bu husus Kur'. anda mevcud değildi. Hz. Pcygamberin bir sözünde açık ifadesini bulan şu gö. rüş teşekkül ettirildi 4JV 4~ J

I.:"L;:S:J\ ~

Ji

Jl

=Bana kitab ve onunla birlik-te (manaca veya hacimce) bir benzeri de verildi13• Bununla, muahhar hadis sis.

tematiği içerisinde mutad

.ş.,,~

~..l>- 'den

'I'..li

~..l>- 'yi

vcya~l~..l>-10 Krş. Musned, Ahmed III, s. 12 altta, ve MI/h. Sıud. II, 195 deki not 1 de zikredilen haber.

II Krş. mühim işaret ıbn Sa'd V, 216, 16.

12 ıbn Sa'd XI, 2, 7 (Baskıda iken Sehwally'nin rızasıyla istifademe arzedilmiştir):

-.rJ'

0tf

L.

pi

J

Jy

~>- .ı,jlj." ~

oiiı\

J.""".J ~

-.rJ'

oIiı\ 0\

• oiiı\

J.".".J

Ji

,.Y.

(5)

İSL.~MDA HADısiN YERi 227

yi ayıran tebliğler kasdediImiş değildir, bilakis, Hz. Muhammed'in, ister Kur'andan olsun isterse olmasın, akide ve ibadete dair bildirmiş olduğu şey. lerin hepsi vahiy olarak kabul edilmiştir. Hassan

*

b.'Atiyye, (II. asrın orta. larında yaşamış olan Sujyanu's.Sevri'nin talebesidir) Evza'i'nİn naklettiğine göre, şu meselcyi ortaya atar: Allah Hz. Muhammc(l'e Kur'an nazilolurken, melek Cebrail onu açıklayacak Sunen'i dcrhal bildirirdiı'. Malik b. Enes'e,için. de mutaassıb Ebu Muhammed b. Hazm'in dc geçtiğil5 bir isnadla, şu tez atfe. dilir: Hz. Peygamber kendisine tcveih edilen her soruya ilahi vahye dayanmak. sızın cevap vermezdi= .••

W

i

0"

~}1

O\:;~~,.. ~

JLJ İşte hadisin muhte-vasının büyük kısmını bu kabil hükümler teşkil etmektedir, bu durumda, pek çok hallerde, sadece Peygamberin mantığına değil de, bilakis gerçek Allah kelamının işitildiğine inanılır. Şu halde yazıyla tesbite karşı çıkan kimselerin gösterdiği bu ihtimamı haklı çıkaracak bütün sebebler meveud idi. Bütün tereddüdlü hallerIc ilgili gayr.i mevsuk hususları iHihi vahiy haline getirme tl~Wikesinin önlenmesi zarureti vardı.

Sadece mu'tezile akılcılanı. ve serbest düşünenlcrl' ve hatta şeriati

(6.Sure 149.ayete istinaden) Kur'andan ibaret olarak telakki edeni. ve

hadis-• Metinde yanlış olarak "Hasan" şeklinde yazılmıştır. Bir de, müellif, IIassan'" Sufyan'ın (97 161) talebesi olarak göstennektedir ki, lıu doğru olmasa gerektir. Hassiın'ın ölüm tarihi ola-rak Buhari et-Tarihu's-Sağir'inde 120-130 arasını veriyor, Tehzibu't-Tehzib II, 251. Çeviren.

14 lbn'Abdi'l-Barr en-Nemeri, Cami'u Beyani'l-'llm 223 = II, 191, 2. Baskı 11/234;

.ı,]

lr~

J

,-:",l:5Jl

0.A

.ı.:...JI

t!'

y

Babmda bu meselcler için çok malzeme toplanmıştır, a. y. 221 vd.

=

II, 188, 2. Ba,kı II, 230.

15 tbn B"'lkuviil, S ıla Codera 314, 4.

16 Hadislere karşı bu çevrenin şüpheeiliği için: cabız, Kitab,,'I.hayevan Kahire IV, 96, Şer'i lıadislerin değil de, hurafelerİn bulunduğu yer. Mu'teziliye (Zamahşeri'ye) karşı yazılmış uzun bir muamza şiirinde 8. asırda, onlara hayli yüklenilmektedir.

w....;...

',?:J \ ~

~

t,..1

i~

;:;

t'

J ~

WJ>.

<liı \

,-:",l::5" \

J~

.ı..ıi1~1 ~

-:,.;i

J,., ...

)I ~

*

r

..LS"

ı.s-

ı.?'''''''

J ~

Subki, Tabakatu'ş-Şiifi'iyye Kahİre, 1324 V, 172, 4. 17. satırlar. 17 Krş. Muh. StUd. II, 136.

18 Şehri.tani, Cureton !ıask. 94, 4 = I, 198, Kahire, 1948

rr-"

i,.,t

I...O-A>~ ,.,

(6)

228 CİHAD T{;NÇ

ten çıkarılan dini ahkama karı~ı muhfilif bir cephe alan bazı Hariciler değil, bilakis büyük islam cemfiatinin müttaki imamları arasında da, yazıyla tesbit edilmiş, yani Kur'anın otoritesiyle aynı kılınmış hadise karşı gerçekten dehşet duyanlar bulunmuştur.

III

Kur'anın yanı sıra bir de yazılmamış bir vahyin bulunuşu fikrinin meydana gelişinde, Hz. Musa'ya Aııah tarafından vahyediImiş yazılı bir TeVTat'tan ay-rı olarak, bir de şifahi Tevratın verildiği şeklindeki yahudi görüşünün tesirinin olup olmadığı meselesini münakaşa etmiyeceğiz. Bununla beraber, tam bir kat'iyetl'ı tcsbit edilemiyen bu faraziyenin doğruluğunu, islamın ilk gelişme tarihindeki benzer tezahürler isbat edebilir. Buna mukabil, iliihi menşcli ola-rak ortaya çıkan hadislerin reddinde ve bunların yazıyla tcsbitine karşı çıkışta, yahudiliğin teşri i tekamülünün inzar cdici bir misalolarak göz önünde bulun-durulduğu bir gerçektir. Hatta Hz. Muhammed (Kur'an Al-i 'İmran

3/78)

.J~i

için ikaz etmişti ki, onlar "dillerini ldtaha ılolarlar, siz onları (ilahi) kitaba aidmiş gibi telakki edesiniz diye. Haddi zatında o ona aid değildi; Aııah'dan gelmediği halde, Aııalı'dandır derlerdi". Bu şikayet, müslümanları buna benzer yanlış bir adım atmaktan korumak için, kat'i bir kaideye bağlandı: Zühri şöyle anlatıyor: Hz. Ömer Sunen'i yazmak istedi. Bir ay boyunca bu noktada kalbini aydınlatması için düa etti (

..:il

I)>..:: .••.i).

Bir gün şu kat'i karara erişti ve dedi ki: Ben bir kitab yazan kavim hatırlıyorum; onlar bu kitahın üstüne çok düştüler ve Aııah'ın kitabını terkettiler (1bn Sa'd

III, I, 106, 5). Bu riviiyetin bir şerhi aşağıdaki hikiiyede kendini gösterir: 'Abdullfih ibnu'[- 'Ala' -Ebu Bekr'in bir torunu olan Kfisım'a kendisine hadisler yazdırmasını rica eder; Kiisım ceviiben ona şunları söylemiştir: 'Ömcr ibnu'[-Haıılib zamanında yazılı hadislerin mikdarı çoğaldı. Hz. Ömcr bunları kendisine getirmelerini bildirdi; bunların hepsini ele geçirincc, yakmalarını em-retti ve sonra şöyle dedi:

~L::5J\

J'i

öı6 öu..

"Yahudilerin ikiliği gibi bir ikilik mi (arabea kelime ibranice

NQ"~T;l1~

=

matinita kelimesine uygun-dur) istiyorsunuz?" (Cümle müsbet olarak şu şekilde de anlaşılabilir: Bu,

tas-(6EIl'amj145)

(~i

••

(lk

J~ t.~

~JL

"if-

J'\

Lo

J '

~;i~

Ji)

Krş. Hüseyn EI-Kerabisi'nin rivayetine göre,

C),);.J\

ü~lio

~; ~

,:?jj\ •.

!l.:S""

J

(7)

İSLA~fDA HADbİ:\' YEnİ

229

tamam yahudilerin ikiliği gibi bir ikiliktir). O gün Kasım beni (rivayet edeni), böylece hadis yazmaktan alıkoydu (ıbn Sa'd V, 140, 3). 'Abdııllah b. 'Amr'dan mervi bir hadiste kıyamet gününün alametleri arsında (ki bunlar umumiyetle kötü şr.ybrJir) şunlar da zikredilir: "Halk kendi aralarında

öl;.;,.

okuyacak ve onu kimse dcğiştirmiyr.cek:

i~

,li ~

WL

.kıj;.i

,y

lAl~.A>-i ~

(19

ö\:.:l4 ~

~! .

öl;.;..

ne demektir rliye ona sorulduğu zaman, şöyle cevap verdi: "Allah'ın kitabından başka yazdırılmış olan

şeyler

.ı3.ı1,-:,,\:5'

.;f

rf ~~ ...

i Lo öl:£,.

(Nihlıye, ~ mad. I, 225-6).

Yazılı hadislerde belirtildiği üzere, bu husus, sadece Kur'an dışıııdaki şeriat kitabıariyle ilgilidir; EbU 'Ubeyde tarafından açıkça reddedilen bir izah mev-cuddur. Şöyle der: "ıbn' Amr nasılolur da hadisi kabul etmez? çünkü kedisi sahabe arasında en çok harli, rivayet edenlerdendi"'". Bu sözle ifade edilen red keyfiyetini o yahudilerden alınma ibrctamiz rivayetlerin kabulüne atfeder

L ••••••ı & &

(~~i Jııl

W~

J>.~I)

(21)Fakat şurası herkesee" kabul edilmiştir ki,

öl;.;,.

deyince: "Hz. Musa'dan sonra yahudi Ahbannın, Allah'ın kitahından ayn olarak, kendi aralarında, tamamen keyfi surette yazdıklan kİtab" anlaşılır.

J~

f~

~!

t~l::5"\,~."

(r) (.SM"'"

...\"'!

J~lf"\ ~

)~>-i

.:.ıı

ö.l;.;.. .,,~

.ı3.ı\,-:,,\:5'

ft

,y

iJ~I)

Lo

(Nihiiye, zikredilen yer)2J; ve Kamus'ta ilave edildiği gibi "Onlar istediklerini o kitabta haram ve hdal kıldılar"

(ly,L;,Lo

I."..

J>-J ~

ı."b...i

Tacu'[.' Arus, 10/61. 26/ v.d.

19 Li.anu'/.Arab XVIII, 429 = XIV, 119lı-120a (Beyrut 1955-1956)

• "" .• l:J

i

u..•

J

.t)

J~

ö

\:.:14

r:

t

i

J.4~ .:.ı

i

20 Lisanu'I.Arab aynı yerler: ~ J

ci...

J

.ı3.ı\

J."...) ı.::..~...\>-

W~

,:?rı

ı ~

J.

t

J • .ı.;.ç. ~..b- ~

l~\

;S'''ı W"Y'

J

.!Jj~

,f

,:?r:

21 Krş. Mııh. Sıııd. II, 137.

22 EI.Cevheri istisna teşkil eder; o ö\:.::,.'ı acem ~~J~ 'ine benzer şiirler olarak anlar, ki hunlann yaygınlaşması kıyametin kopacağına işarettir.

23 Yahfıdi menşcli sayılan Ebu 'Ubeyde(Mııh. Sı"d. I, 203) şu açıklamayı nakleder (Liga.

-'-' ••••••, &" & ~

nu'I.Arab zikredilen yeler). ~:>v4

ı

Jııl

rf

~.J

~l\ ...:

Ö~~ Yol

Jli

(8)

230

CİHAO TU""\(

Bu ö~

Nı;ı'Jr;ıı~

=n

1

,+-'-ı

=Matinita =Mişna ile olan ayniJiği, islam ilim adamları çevresinde uııutuluvcrdi. Nitekim bu hadif;ler, bu işe elverişli ohıayan nahoş muhtevaları sebebiyle, mııteber meemııalara alınmamıştır. Hahamların şeriat kitaplarına verilecek isimler mevzııunda islam ErIlditi-on'u, kısa zamanda yanlı~ anlayan ve hevesine tabi olan çevreye de yayıldı o:llariç in ~\ tesıniyesini kabullcndi".

Bunıın yanı ;,ıra hieri LV. yüzyılda, yahudi kaynağına istinaden

(~L

~ı!i

ı.f ~)

Nedim'de

C:..:.:.•

şeklini buluyoruz". Şüphesiz bu, Miısa'ya atfedilen Ahdi Atik hukukiyle ilgili kitaplardan hirinin ismidir, ki ondan yahu-diler kendi fıkıh ilimlerini,şeriatlarının kaidelerini çıkarmışlardır; bıı Keldani ve İ:)i"f!nilisanıada büyük kitap demektir. "VI. yüzyılda yahudi dönmesi Samau'al

b. Yahya al-Mağribi'nin, (558

b

-,Jl

i

bJladlı kıtabında, Haham edebiyatına dair malum hilgileri istifadeyil arzetmesinden bu yana", İslam polemik edebiyatı, kaynakta görüldüğü üzere,l;,,;. .•ve~-' .••.

1;

'un manasını yahudilerin şeriat dışı

ka-nun edebiyatı olarak kahulleneli". Buka-nunla beraber l;.;..• 'nın mahiyeti mevzu-unda bu yanlış görüş sonraki zamanlarda da hertaraf edilmedi. Alim Makrizi (öl. : 845),l..:. .• 'dan, her hükümdarın tanı. bir nüshasını yazdırdığı, Hz. Musa tarafınan yazılmış hir Tevrat şerhi, diye bahseder (KşI. Tesniye 17, 18) ". Bu nüshalar kaybolduktan. sonra Tib",ya'da Hillcl ve Sammay yeni bir

l..=...

kitabı

2<ı Keza ~ krş. ZDMG. 58. s. 660.

25 .:.., •••J~ i, 23, 2; şüphesiz l;.;....•şekli sahife kenarındaki uüzeltmeuen çıkanl-mıştır; yazmanın asıl metninde kelime bozuktur.

26 Metin Schreiner de, Moııatsehrift Cür die Gesehielıte des .Tudentums XLII (1898), 254. 27 Mesela İbn Kayyim EI.Cevziyye'nin biraz sonra, zikredileeek eserinde 126, 12

••.

~

&-.J

~\

~

L.;>~~i

0l:s' ( ~

-,eı) rJ

\.J~

(' ~~

. ~ J~ ~

ı.f~)

~.J

~

.J....hl

l

(,?=--:

Jı~\.J ~).J

~li\l ~

(kelime kelime ~

-,J\

il""';l

'uaıı) metin önce Kobak'ın .Tesehurun'unda neşredildi (1873),33,37. 28 Bak! ZD.'HG. 32. 368.

(9)

İSd.ilIDA HADısiN YEHi

231

öI).J::JIJ "

J,;

öl)):lI ~\;)

ortaya çıkarmışlardır, ki bu kitap altı hölümde

öl))1

.ı.A.t

'1ihtiva ediyordu:

onu Dı1vud'un soyundan ı.$'.,:ll ( }Lı

1-1; ~

TJ )Hanaşi tanzim etmişti; Hilld'in Yehı1daisimli bir halefi eksik olan eseri tamamladı. O eski Musa

t..:....

sının pek çok bölümlerini ve muahhar hadiseleri ihtiva eder. Sonra Telmuıl geldi. Karaer

A'

nan yahudiler arasında kabul edilmiş kanun kitalıının karşısına Hz. Musa'. nın gerçek

t..:....

'sının sahih bir kopyamıı koydu; bu Kamer'in kanun kitabı olmalıydı B. HadisIerde geçen

öb

tabiri

t..:....

'uııı muadili olarak artıkkulIa-mlmaz oldu. Önceleri bunun çoğulu olarak da Jw'1 (Kur'anın Jw'1

c:-l

l 'sinden ayrı olarak) teşkil edilmişti. lbnıı Kayyimi'l-Cevziyye'yc göre30 Hakim

NeysabUri'nin.J.:~1

J~

!.i)J,:..JI isimli hadi,; kitabından alınmış aşağıdaki metne dayanıyoruz. Burada yahudi Zubeyr b.

Bata

şöyle konuşturulur: "Tev-dta yemin ederim ki, onun (Hz. Peygamherin) tavsifini Hz. Musa'ya vahye-dilmiş Tevratta okudum, bizim ortaya koyduğumuz

Jl:..

'lerde (yani

muh-• J •

temclen muahhar Mişna kitabIarında) değil" U .ı.::,i..,.::ı ül ; "_ J

29 EI.Makrizi, llıtat II, 47S, kş. ıle Saey, Chrestum, ar. I, 148 ff., II, 167 ff. -Duraya arab edehiyatında geçen en yeni Talmıld haberlerine dair bir kaç şeyi eklcyelim. Yeni Mısırda Roh. Iing'in kitabıarını ve buna benzer diğer Avrupa neşriyatının tereiimesini aralwa)'a kazandırmak ihtiyacı duyuldu. Dr. Yusuf ;Ilasrullah (fransızcadaıı) tereeme kii~ük bir kilalı ııeşretti:

;sJ\

~~i

xl;

J ~~

JU

(Kahire lI1aarif Dsımevi 1899). Mua"r hir Mısırh hakim

cS.J":"P

.ki~

~

"üj\~\Al.I

J

ül;)\Al.I ~L:S'

isimli hir eser ııc~retti (Kahire 1902), bunuii muhtevası eski islamııı ve modern Mısır hukukunun haham lıııkuku)'la (Talmfıd metin ve şerhine münhasır) mufassal bir mukayesesini ihtiva eder.

30

L»L.,a:J\

J ~.JJI

if

cs):-~\ ~

L..uı

(has. \.SL~\ Li

\..-..:.ll

Kahire, 1323) 18, 4. Bu kitapta nakledilen Kitalı-ı Mukaddesten alınan deliller, Broekelmann'. dan anlaşıldığı üzere, Deitrage zur Semit. Spraelıwiss. il I, 46ff, XX

ı-xx

III. muhtemelen müellifin kaynaklanndan olan İbn Kuteybe'ııin bir kitabından gelmektedir. tbnu'l Cevziyye'ııiıı EI.Vefa adlı kitabının muhtasarı olduğuna işaret edeyim. Bu nakil İbn Kuteybe'nin hangi eserinden yapılmıştır sorusu, belki, Ibnu'I.Cevziyye'ııin burayla ilgili şeyler için kaynak olarak zikrettiği İbn Kuteybe'nin Kitabıı'ı-/.Iam'ıdır diye cevaplandırılahilir.

(10)

232

CİIIAO TU"'Ç

Şimdi burada şu hm'usun tcsliti lazımdır ki, yukarıda zikri geçen sözler yazılı olarak tesbit edilmiş bir hadis karşısında duyulan endişeyi ifade ederler; hu, Kur'anın yanında Mişna'ııın bir benzeri gii.ıi oluverme kaygusudur, yani, bu sözlerin sahibIerine göre

~k_,t:(

YJ:- '.4 Kur'andan başka ilahi otoriteye

" _ ı.J

sahib bir kanun kitahının ortaya çıkıvermesi enciişe:.idir. Bu husustaki haber-ler pek az kabule şayan olmalıdır.

IV

Biiyle enJi~el,~r kısa zamanda ortadan kaldırıldı. Ehl-i Sünnet, hadisin yüksek değeri üzerinde çeşitli şekillerde ittifak etti. Daha önee gösterildiği üze-re3!Hicri II. ve1ıl. asırlarda, islam ilahiyatcıları çevrelerinde Kur'arı ile hadisin

aynı değerıle oluşu zamanla kat'ileştiği gibi, çoğu zaman, icahettiği takdirde bir Kur'an hiikmünün hizzat sünnetle kaldırılma5ı imkanı tasdik ve teslim edildi. ikisi de ilahi vahiy olmalıydı.

Burada, iki çeşid vahiy hükmü mevzuuna islam ilalıiyatcılarıııın sık sık kullanmış oldukları yazılı delile işaret ederek önceki açıklamaları tamamlamak arzusundayım. Aynı zamanda hu, isltım müfcssirlerinin din kitahlarııu nasıl tefsir ettiklerinin tesbitini gerektirmektedir. Hasan Basri mektebinde bu delil-lerin tedariki için ~~okgayret edilmiş olduğu görülüyor. Adı geçen mektehin temayüz etmiş !.hmensubu olan Basra'lı ilahiyatcı Katade'ye (öi. 117 veya 118) 3:{. Ahzab suresinin 34. ayetiyle ilgili olarak. Talmud tefsirine benzer yazıları

• . l •• Ji"'" J J o , , o't!""0.

-hatırlatan hir ifade atfedılır.ı

0:'"

0'>'!j-:'-~

r.,p-..! L>l::-:

t..

IJ.;.J

~\J)

4.:.-1\

J

.:ıTJ.AJI 0"

Jt; : (

~:~,~JI

~J ~\

..:..ıC} :

Hz. Paygamberin zeveelerine evlerinde" Allah'ın ayetlerinden ve hikmetten anlatılanları". yani Kur'an ayetlerini ve sünnet hikmetini hatırlarnaları ikaz edilir. Böylece bu ayct, vahyin bu iki çeşidinin aynı değerde oluşunu gösteren ilahi tasvib mahiyetin-de yazılı bir delildir. Tabiatiyle şurası da gözden kaçrılmamalıdır ki, Kur'anın bu ayetinin hususi durumu onun büyük bir prensip olarak umumileştirilmesine pek az müsaittir. Bu sehepten dolayı daha o zaman hu yolda müsait destekler aranmıştır. Hz. Muhammed, deniliyor (2. Sure

151; kşI. ayet 129; 3. Sure 164; 4. Sure 51;62. Sure 2): onların arasından

31 Mulı. Stuıl. II, 20ff.

32 On heş çeşit i,nadla Kalıidc"ye dayandınlan mctinler: tbn 'Abdi'l-Barr en-Nemeri

(11)

İSLA.MDA HADısİN .••.ERİ

233

Allah tarafından giinderilmiş bir peygamberdir.- ~ .••.

:~~ı~

~ı::=--<ı\

F....1.:

J "O size kitab ve hikmeti öğretiyor"; "Kitab ve hikmeti Allah O'na gönderdi"

(4.Sure 113). Allah'ın peygambere vahyettiği kitab ye hikmet ikili tabirinde, sünnete (ki bu hikmettir) iliihi kitahill yanı sıra aynı ilahi menşe tanınmakta-dır. Ne var ki bu mananın sahibleri'3, Kur'andaki Kitah ve Hikmet terkibinin bir ifade bususiyeti olduğunu, sadece Hz. Muhammed'e ihsan cdilı~n vahiy için değil, daha önceki peygamberlerin ve kavimIerin irşadında da (2. Sure 44; 4.

Sure ıOS; -İsa- 3. Surc 79; 6. Sure 89; 45. Sure 16 son iki yerde

~C::..>:lI)

_ :; J ~ ..• ..• o",J o ,

( ilJ'7:JI J

r>'.~1

J kullanıldığıııı düşiinmeınişlerdir)4.

Dinı nazariyelerin daha derinlemcsine gelişmesinin yam sıra, Sünneti Kur'. anla aynı seviyeye çıkaran başka görüşler de ortaya çıktı, fakat onu şifahi vahiy mahsulü olarak göstermcdiler.Bütün hiikümler bizzat Kur'anda mevcuttu (6,38

":r"

~G.s::ıı

l$,,;

C:.:k) G )

ve açıkça (16, 89 ,,:.;~ -

~J

t

C;~ )

••• ..-.. ••• e: .••..••

-':~.;.) veyahut aşikar (~

0l~)

veya gizli bir tarzda (~

0~ )

"

beyan edilmişlerdir. Sünnct hükmü zımni

(\:..-0 )

olarak Kur'an metnini muhtevidir; onun hususi bir tarzda şerhi Hz. Peygambere bırakllmıştır35•

(16, 44ilc ilgili olarak ..••

t_,";-ı,1 -

J)~j

C. ~ L~J -

0-:;;:.} )

36.

Bütün bu kabil iddialar arasıııda Kitab ve hikmet ikililiğinin sebeb olduğu ikili vahiy nazariyesi umumun tasvilıini kazandı. İlahiyatçı istidlalde, Kur'. aıun yanında Hadisc en büyiik değeri veren ve re'yin seviycsini, hcr zaman ve her şekilde reddedilmesI' bile,mümkün olduğu kadar aşağıya düşüren çcnelerde hadisin ilahi sultasına Kur'andan bir delil bulmak gayretini kavramak kolaydır. Bu kimseler bilhassa, -Hadise bazau tamamen alen i olarak gerçekten düşük bir mevki vereu37 rey ehline karşı hadisin değerini yükseltme çalışmasına

girişme-liydiler: böylece harlisin ilahi menşeini tasvibe kadar gitmiş ve bıı inancın

doğ-33 O, Hasan (e1-Basri)ye, fakat i,na<151"olarak: .adecc

~i

~

J şeklinde.

-C- - .",.i - .,

"ı-34

~:l\

Davud'a başka bir tcrkib,le de --erilmiştir: ~.~:>-\ J ~.~_ 12, 251. 35 •

s:J\

-)1

':ıJS"y 4;~ (Wiistenfel<1 has.: ~) ~

0ls-

J

"o J.

.-36 Neyevi, Tehzib, 711, 12

_.ş-~\ ~

lk:;J\

(hak! ona dair IJizanetlı'I-Edeb i, 282). 37 Bak! tbn Tümert'e yazdığım mukııddime 25 vd.

(12)

234 ciHAO TUN(

ruluğunu Aııah kdamıyla isbat etmeyi denenıişlerJi. Katade bizzat bir rey düş-manıydı, re'yde bulunmaktan 4.0 sene kendini uzak tuttu 3R. Kurtubalı Yusuf

b.• Abduııah enoNemeri (öL.463hicri), benim burada k'ıııandığım bir eserinde, yazılı delillerin ibrazına husıısi bir bab ayırmıştır ve kendisi bir zahiridir39;

hatta o kelami meseleIerde Hanbeli istikametinde hareket eder; mezhebler tarafından çok münakaşa edilmiş olan eihet (yani ilahi varlığa mekan tahsis etmek) meselesinde Hanbeli akidesini bir otorite olarak öne sürmüş ve Mağrib'. teki diğer görüşte olan hemşchrileriyle şiddetli bir şekilde ecdelleşmiştir'o. Daha sonraki zamanda Hanbeli Ebu' Abduııah b. Kayyim el-Cevziyye (öL. 751) kendi,ine bu mes~lede ışık tutan Tahi)'yu'd-din İbn Teymiyye'nin41 talebesi ve

taraftarıdır, Kitab ve hikmet rncvzımndaki paralelliğe dayanarak bilhassa "ikili vahiyler" sözünden bahseder. Kur'anda zikredilnıeyen, fakat sadeee hadisle tevsik edilen kab ir azabı mevzuundaki uhrcvi tasavvura olan inaneın doğmatik zaruri karakterini isbatlamak için, hadbin dini değerini kabul etmeye meebur olur ve tav6ifini ikili vahiyle tamamlar: "Bu temel bir kaidedir, bunda mü'min. ler ittifak etmişlerdir, sadece müslüman olmayanlar bunu inkar ederler. Hz.

Peygamber şöyle demiştir: Bana kitab ve onun yanı sıra, onun bir benzeri ~ ~ J verildi". İkili vahiy gürlişliude iema-ı linınıet bulunduğunu da

38~' - Th -b 510 II d d' k' ;." :"••J.J~\ i._

,/1.1.

:-ü

'J

' ;ve,.ev" e:ı, , e ıynr i: -- 1.0'""-: •••••.•• •••• _ ~

39 Zahiriıen 171.

40 Krş. Subki, Ta/!IIkaııı'ş-Ş'ifi'i)'Je, V, 205.

~)i

~.LA

il,J\

J

~l;.JI

{ç-

...lAi

")I...l:ç-

0:

J.E-

~.i

rj&O o~

L.

Gi

J

i

L.

'i ~

l~

J J.Jr~

i

J>T

J

\r

Ji

~1&0 ~JllI

~

J

J

ı..J",U \

4.4Jl~

J

...l:>-i

0~

t

0J.J~ '-:'"

)ttı •.~

0\

,.s>

;jJJ""

~~i

~JI

~i

,-:",,;ll

~j~i

0'.1 .t:f.Jo.t:f

;.JlAt\ o.iaı

LS.I. '-:"'J;J.~

4ltbnTeymiyye...li .ı.&oJ)J

u.

...ul

J

y\

0\

.'i,jJ ••.•

JL

J.J""")

i

~JlA..

J.J""")

i ~ adlı hir risale yazdı (Kahire'de Muayyed Mathaasında 131') Ye Şarkiyat Mııth. 1323 de lekrar hasıldı, c,erde Iıu meseleler nıünakaşa edilir, Bu risale

Jt..,,)\

;,ç.

.J"'~

(13)

İsı.hlOA I1ADısİN YERİ

235

ısrarla belirtir. 42 Bununla beraber islamın en evvelki tekaınül safhalarmda,

böyle bir görüşün her yerde kabul edilmekten henüz ~~okuzakta olduğunu, isıılında yahQui mesnat'ına (

öl:.:,. )

benzeyecek Kur'anuan ayn bir şeriat kaynağının kat'iyede reddi sade,linde yukarıda ;dkrcdilmiş misaller açıkça göstermektedir.

42 Kiıôbu'r-nüh, (Haydarabad 1318) s. 119-120:

Le

j...,J\

J

'ı.c-r: 0Le':11

O)\..ç. Jç. ~

Ji J

,;~'~:;.J

.ı.1J'"j

Jç.

Jj'i

~i

01

... ~~\ J

~~L

~J ~;

. (;... ~

~ ':11

oJ~

':1

J

i

'"j..;.

'll

jA

i

0

.ı...lç. ..;~

J~

i u.Al

Referanslar

Benzer Belgeler

rine eklemek suretiyle meydana da getirmedik. Telif bir kitap yazdık 2. 10) Makalelerde ve kitapda bazı yerlerin atlanılmış olduğundan da dem vuruluyor? Atlama ancak tercüme

Muhbir sonradan mütehemden bir şey istemediğini yani bir talepte bulunmadığını bildirir; şahit gösteremez veya şikâyetini geri alır ve taral olmaktan çıkarsa takip

Mümtaz bir hilkatin yarım asırlık faal irfan hayatında titiz itinalarla derlediği ilim hazinesinin birden bırakacağı boşluğun telâfisi zor olacak­ tır. Ancak, şahsında

Sene için (62) öğrenci lisans (8) öğrenci doktora seminer çalış malanna iştirak etmiş, (2) öğrenci doktora imtihanlarını muvaffakiyetle vermiş, (3) öğrenci de Hukuk

52) Aksi fikir için Bk.. tevası sahte olabilir. Bu takdirde, bahis mevzuu olan hakikat tahrifi, 340 inci maddede işaret edilen, &#34;gayri sahih bir keyfiyeti sahihmiş gibi

kadar sıkı değildir. Roma hukukçularının ifade ettikleri gibi &#34;Dicat tes tator et erit lex&#34;. Müphem herhangi bir hüküm karşısında vasiyette bu­ lunanın iradesini

Suçluda ise tehlikeli olan ve cemiyet için bir tehlike teşkil eden cihet onun işleyip bitirmiş olduğu suç değil, şahsiyeti, onu her an yeni yeni suçlar işletebile­ cek

22) Oser - Schönenberger, art.. sa, kefilin mesuliyetinin kanuna naza'rjan daraltılması keyfiyetj şekle bağlı olmamak gerekir. Arsebük kefilin ibrasının şekle tâbi