TAKVİMDEN
BİR YAPRAK
BOĞAZİÇİ
G
EÇEN gün gazetelerde Boğaza işleyen vapurların m asraflı ve lüzum suz olduğu ileri sürülerek kaldırılacağına dair b ir haber okudum . Yüreğim cız dedi. Zaten Şirket-i-Hay- riye denilen bu T ürk ve Islâm m üessesesi, h er an z arar fırtı n aları içinde bocalayan Denizcilik Bankası tarafından peynir ekm ek parasından daha ucuz b ir bedel m ukabilinde satın alı n ıp, şirkete öm ürleri boyunca hizm et eden m em urları, m en supları sokağa atıldıkları gün yine yüreğim böyle yanm ıştı.F akat Denizcilik Bankasına m al edilen vapurların num ara larının m uhafazası b ir dereceye k a d a r Boğaziçinin m es’u t gün lerin i ve hususiyetlerini hatırlatıyordu. Şimdi:
Eyvah! ne yer, ne yâr kaldı G önlüm dolu âh ü zâr kaldı.
A rtık ne Boğaziçi, ne vapurları, ne yalıları var. En kibar, en sakin sayfiyelerde panayırlar kurulm uş. Zaten o ad am lar da yok... Nerede? Yağcı Şefik Beylerin, H asib Paşaların, İsm ail P aşaların, Valde Paşaların, Prens S ait H alim Paşaların, Sahib M ollaların yalıları, sultan sarayları. Nerede dökm e beyaz şal varlı, hilâli gömlekli ham lacıların en se rt ak ın tıların üzerinden u çurdukları Hanım İğnesi piyade kayıkları? N erede o mavun renkli kiklere kurulup dantel şem siyelerin menevişli gölgesin de b ir göz süzüşü ile herkesi deli divane eden puf yaşm aklı cânanlar?
Boğazın m ehtabı bile kalm adı, T ü rk m usikisinin ru h ları doyuran ses hârikalarının bütün güzelliklerini sinesinde sakla yan K anlıca koyunun bülbülleri susm uş. Şim di güzel Boğazın havasım kokutan m otörlerdeki zenci tam tam ları m ehtabın bile kaşlarını çattırıyor!
Ş irketin Server kaptan, Balas kaptan, K adri kaptan, Şeref k aptan, Eyüp kaptan, Macaroviç kaptan gibi nam lı kaptanları vardı. Hele Server kaptan «Leb-i-Derya» daki yalıların önünden geçerken binalara o kadar yaklaşırdı ki balkondan yahut pen cereden uzatılan baklava tepsisini kaptan köprüsünden alır, m ü retteb atın a taksim ederdi.
Şeref kaptan her gün İstanbula m ektebe inen Boğaziçi ço cuklarını sis demez, fırtın a demez, iskelelerden toplar.
— Korkm ayın yavrularım ! Ben sizi ta ş yağsa yine m ekte binize yetiştiririm .
Derdi ve anneler, babalar, veliler bu babacan adam a em a net ettikleri yavruları için hiç endişe etm ezlerdi.
H epim iz Boğaziçi vapurları ile o k ad ar kaynaşm ıştık ki vapuru düdüğünden tanırdık. O zam an en gözde vapurlar: 33 N u sret, 37 Şükran, 43 İkdam , 44 Resan, 49 Hale, 50 Seyyale idi.
Halici, Kâğıthaneyi, kan ve deri fabrikaları ile ne hale ge tird ik se Boğazın da m esirelerini kendir fabrikaları ile o hale koyduk. Şimdi yalnız iki sahili birbirine bağlayacak bir iki v apur bırakacaklarm ış.
Vaktiyle yine böyle karşılıklı her iskeleye uğrayan vapurlar vardı. Adına «Dilenci vapuru» denilirdi. Bu ism in güzelim Bo ğaza alem olacağını hiç düşünm em iştim .
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi