7
1<TS4 tSUuMc
(¿PdZzÂesr.
^ r a U ö _
Heier okunuyor
Nahit Sırrı Beyin
bir kitabı
Nahit Sırrı Beyin “ Eski resim ler,, isimli yeni bir kitabı çıktı. “ Kanlıcanın bir yalısı,, ve “ Eri cenge gitti, cenkien döndü,, isim li iki uzun hikâye taşıyan bu kita bın birinci hikâyesi, yeni nesle, u- nutulmuş, fakat yakın bir maziyi de canüandırabilen bir devreyi ha tırlatması dolayısile iyi bir mev zudur.
Fakat, hikâyenin mevzuundan ziyade dekoruna ehemmiyet veren muharrir, o kadar teferruata giriş miş ki, tez ve romanın kahramanı ikinci derecede kalıyor. Eski Istan bul, şiiri ile efsaneleşen Boğaziçi ile mevzuda kahraman olduğu zannını veren hikâyeyi anlatan; h'kâyenin asıl kahramanı Bahaet- tin Molladan çok kıymet ve yer a- hyor. Fakat hakikatte ne hikâyeyi anlatan kahramandır, ne de “ Kan lıcada bir yalı,, yazısı yalnız eski Boğaziçinin şiirini tesbit eden bir nesir olarak yazılmıştır.
Nahit Sırrı Bey hikâye tekniği ni, mevzuun vüs’atına feda etme sinin sebebini gizli bırakıyor. Bo ğaziçinin güzelliği, şiiri uzun uza dıya methedilmesi hoş görülse bi le hikâyeyi anlatanın en lüzumsuz hallerine verilen ehemiyet okuyu cunun zihninde bir istifham şek linde kıvrılıyor.
En nihayet ikinci ve üçüncü de recede kalması icap eden hikâyeyi anlatan, nasıl büyümüş, tstanbu- lun nerelerinde oturmuş, evinin, sokağının tarifi hikâyeyi uzatmak için ihtiyar edilmiş teferruat ola rak kalıyor ve çok zengin mevzu hak:kî kıymetini onlara feda edi yor. Hikâye, o vaktin İstanbul ha yatını anlatmak iddiasında da de
ğil-“ Kanlıcada bir yalı,, da nazan dikkati celbeden ikinci nokta fan tezi bir mevzuun romantik bir şekle bürünmesidir.
Nahit Sırrı Bey, bir devrin ve o devrin zihniyetini tesbit için deje nere ve komik tipler almağa ne den lüzum hissetmiş. O devirde bir Bahaettin Molla tipi var mı idi? V ar idi ise muhakkak Şehis- lâm olamadığı için bütün ömrünü savmaasına çekilmiş bir dürbün
gibi inzivada geçiren Bahaettin Molla, o devirde de komik bir tip ti. Hattâ Harfnetî zade sarayı nın büyüknine kadar genç kızları da... İnsan bunları okurken Boğaz içinde değil periler diyarında ol duğunu zannediyor.
Hüseyin Rahmi Beye yaraşacak bir mevzuu satırlar arasında giz lenen istihzayı sakınarak yazmak bugün biraz garip geliyor.
Eri cenge gitti, çekten döndü hikâyesi, Sultan İbrahim devrinde geçmiş bir macera olduğu tasrih edilmekle beraber Karadenizin bir ucundan Akdenize kadar G irit harbine giden Haşan ve onun için hayatını çürüten Zehra da bir ma sal hayatım ve Keremle Aslıyı ha tırlatıyor.
Maamafih Nahit Sırrı Bey, mev zuunu bu şekle sokmakla bir hu susiyet göstermiş oluyor. Bugünkü h’kâye tarzı çerçevesini aşan her
iki
hikâye özenilerek hazırlanmış. Yalnız çok eskiyi yazarken “ nagi- han, muammeri olmak,, gibi bu gün lügat kitaplarında kalan keli melerin kullanılmaması arzu edi lirdi.Lebip
Muammer
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a Toros Arşivi