• Sonuç bulunamadı

Geçmiş zaman olur ki!..

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Geçmiş zaman olur ki!.."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SÖYLEŞİ

ATTİLÂ İLHAN

Geçm iş Zaman Olur ki!.

7

-M

ehm et A li Aybar, -kendi deyimiyle, ‘bey’, hat­ ta ‘p a şa ’ takımındandı, ama- ona gelinceye kadar gelm iş geçm iş, ‘so sy a list’ aydınlar arasın­ da, ‘farklı’ siyasal çözüm lem esiyle kendini gös­ termişti.

Bizim nesil, onu, önce Ahmet Emin B e y ’in ‘Va­

tan’, sonra, Esad Âdil B e y ’in, ‘Gün’ ve ‘G e rç e k ’

dergilerinde, yazdığı makalelerle tanıdı; sonra o, bizzat çıkardığı ‘Hür’, daha sonra ‘Zincirli Hür­

riyet’ gazeteleriyle; Marshall P la n ı’na, ve Am e­ rikan Yard ım ı’na sert muhalefetiyle, kamuoyunun

dikkatini çekti; haftalık gazetelerdi bunlar, çözül­ me aşam asına girm iş ‘M illi Ş e f to ta lite rliğ i’ne, sert çıkışlar yapıyor; ‘Am erikan Y ard a kçılığ ı’nm; başım ızı derde sokacağını, o zam andan haber veriyordu. Doğrusu ya, bu ileri görüşlülüğünü,

Mehmet Ali Bey, ço k pahalı ödedi.

'Tek model'e o zamandan 'karşı'...

B

eni, daha o yıllarda; o zamanki Türk Marksist-

lerinin, asla düşünemeyeceği bir gerçeği; be­ yaz üstüne siyah kaleme alması, hem şaşırtmış, hem düşündürmüştür; bazen takm a adla (‘Bete-

roğlu’), bazen kendi adımla; şiirler yayımladığım, ‘Gün’ dergisinde, bakar m ısınız ne diyebiliyordu:

"...sosyalist b ir dünya düzeninin kurulm ası için, daha p ek ço k m ücadele etm ek ica b ediyor. H er ile ri fikir gibi, Sosyalizm’/n de reaksiyoner (tep­ kisel) kuvvetlerle karşılaşm ası tabiidir; fakat ile ri fikirlerin, reaksiyoner kuvvetlere m ağlup olduğu, h iç görülm em iştir; onun için istikbâle em niyetle bakabiliriz. N a sıl bakm ayalım ki.. Sosyalizm, K a­ p ita list dünyayı için d en zaten kem irm iştir ve ke­ m irm ektedir. Binaenaleyh üçüncü b ir dünya har­ b i çıksa da çıkm asa da, eninde sonunda kapita­ lis t rejim çö kecek ve em eğinin hakkını alan insan, gerçek hürriyete ve gerçek eşitliğe kavuşacaktır... ”

“...(buraya dikkat!)... şu h ald e ‘yeni dünya’,

Sovyet Dünyası, örneği üzerine kurulm uş b ir

dünya m ı olacaktır? Zannetm iyom m ! Sovyetizm,

Sosyalizm 'in gerçekleşen b ir şeklidir, fakat ger­

çekleşebilecek tek şekli değildir; Sosyalizme da­ yanan başka hüküm et ve idare şekilleri de bulu­ nabilir...” (Gün, 13 Ekim 1946).

Otuz küsur yıl sonra, Ankara’da yayımlanma­ sına vesile olduğum, o kitabın Türkçesini elimde tutarken; uzaktan uzağa, Mehmet Ali Bey’in bu dediklerini hatırlamıştım. Eseri Fransız sosyalist­ lerinden Gilles Martinet yazmıştı, adı ‘Les Cinq

Communismes’ / ‘Beş Komünizm’l

TİP’e yazılmayışım, yoksa daha önce, T S P ’de

(Türkiye Sosyalist Partisi’) ve Paris’teki ‘İlerici Jön-

türkler Hareketi’nde ‘çektiklerim den’ mi ileri ge­

liyordu? Bunu zaman zaman, kendime sorarım. T S P ’ye, kurşun grisi bir sonbahar günü, yanılmı­ yorsam öğleden sonra, eski ‘Vakıf Yurdu’ndaki

‘Gerçek’ idarehanesinde üye oldum. Başka tür­

lüsü düşünülemezdi: ‘Gün’ dergisine, en umut­ suz, en karanlık günlerde bile, şiirler gönderen bi­ riydim; o kadar ki, mahut ve malûm 1946 şiir ar­ mağanını kazanınca, dergi ikinci sayfasında bir not koyarak, benim ‘m ensubiyetim i’ açıklamıştı. “C H P

ş iir m üsabakasında, ik in c i m ükâfatı, ‘Ağıt’ a d lı uzun şiirini, G ü n ’ün ik in ci sayısında okum uş o l­ duğunuz, arkadaşım ız A ttilâ Ilhan'ın kazandığını sevinçle öğrendik. Arkadaşım ızı b iz de tebrik ede­ riz.” (Gün, 2 Mart 1946) Bilir m isiniz ki, yanılmı­

yorsam üçüncü sayısından sonra, 4 Aralık 1945 olayı patlak verecek; ‘Gün’ ancak birkaç aylık bir tatilden sonra, ancak bir ‘fe d a i’ gibi, tekrar orta­ ya çıkabilecekti.

cezaevinde bir araya gelebildiler...

O

dönemde, şu veya bu şekilde, kendini ‘so l- c u ’ y a d a ‘toplum cu’ sayan genç, ‘G ü n ’ der-

gisinin kadrosunca kurulacak bir ‘so sy a list’ par­ tiye, gözünü kırpmadan girebilirdi; tabii, kafası bu

işlere yatkınsa, biraz da yürekliyse!.. Sebebi ba­ sit, ‘G ü n ’ dergisi, uzunca bir süre, ‘Sosyalist

Sol’un tek sözcüsü olmuştu: Kemal Sülker’den Rıfat İlgaz’a, Mehmet Ali Aybar’dan ‘San’ Mus­ tafa Börklüce’ye, Orhan Kemal’den Sabahat­ tin Ali’ye, ‘h erkes’ oraya, yazıyordu. ‘Sosyalist Sol’da, bunun böyle olması, hem olağan sayılır­

dı; hem de -galiba- böyle olması gerekirdi. Bunun böyle olmadığını, ço k kısa süre sonra anladık:

‘so sy a list’ etiketli bir ikinci parti daha kurulup

(Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi’),

‘so syalist’ etiketli, bir ikinci dergi daha çıkınca, ‘Yı­

ğın’: bu iki ‘hareket’, güçbirliğine girip, çözülm ek­

te olan ‘to taliter ve faşizan ’ yönetimle uğraşacak yerde, birbirleriyle uğraşm aya başladılar: nerede bir araya gelebildiler, biliyor musunuz, cezaevin­ de!

Belki de yazmışımdır: Hukuk Fakültesi’nde, dersten çıktık; kapıda, İzm ir’den arkadaşım Fah­

ri Petek bekliyor; koluma girdi ve koridorda ders­

hanenin öbür kapısına sürükledi, orada bir baş­ ka Izm ir’li arkadaşım, Açlan Sayılgan; bir ağız­ dan aynı şeyi söylediler: “ - ...gel, partiye yazıla­

caksın, oraya gidiyoruz!” Ben, partiler ikileşin­

ce, T S P ’de kalmıştım; öbürünü de izliyor, dergi­ sini okuyor, fakat yazılmayı düşünmüyordum; sa ­ nırım bunda, hem Mehmet Ali B e y ’den aldığım ilhamın rolü vardı, hem de siyasi örgütlerdeki iz- zet-i nefis savaşlannın, hareketi zayıflatacağına olan inancımın! Doğrusu, o tarihte henüz, T K P ’nin 20’li yıllardan bu yana, beş 'fraksiyona' kadar bölün­ düğünü, hatta bir ara Komintern tarafından fesh edildiğini bilmiyordum.

Bir tek 'avdın’ vardı...

j lk Paris serüvenimde, ‘İlerici Jöntürkler Bir- I liğ i’ nde olsun, ‘Nâzım Hikmet’i Kurtarma Ko-

mitesi’nde olsun, aynı ikilik, aynı aynlık gaynlık sü­

rüp gitmiştir: İstanbul’dan, parti yetkilisinin gön­ derdiği ‘a s ıl’ görevliyi, devre dışında tutmakta ıs­ rar ediyorlardı; hepi topu, on - on beş kişi, sen ‘par­

tilisin ’, sen ‘d e ğ ilsin ’ davasından, birbirini yiyor;

iş, bazı hallerde, yumruklu tokatlı kavgalara varı­ yordu. Bütün Paris yaşantımda, bir tek kavga gördüm: Çite Universitaire’in bahçesinde, iki Türk ‘so lcu su ’ çimlere yuvarlanarak, dövüştüler. O ysa ben, Fransızcayı bir güzel söküp, Diyalek­ tik ve Tarihi Materyalizm ’i, ‘m etod ’ olarak öğren­ mek peşindeydim; bir de gözlem yapmıştım ki, ‘c i­

han d eğ e r’: kış karanlığı ve nemli soğuğunda, bir

gece, Vel’d ’h iy’deyiz; en az yirmi bin kişi toplan­ mış, ya bir miting, ya bir toplantı; bandroller, fla­ malar; ‘P a rti B a n d o su ’, ünlü m arşları çalıyor:

‘Avant/Garde’, ‘Partisans’ vs.

Bilmem hâlâ o “b o lşe vik’ âdeti sürüyor mu?

FKP, büyük toplantılarında, sahneye masalan,

masaların arkasına da, Politbüro üyelerini dizer­ di. Hepsi, son derece ünlü adamlar; merak bu ya, tekerteker, kim olduklannı, ‘p rofesyonel’ partili ol­ madan önce, ne iş yaptıklarını Camarade Paul’e soruyorum; cevaplarını hiç unutmam: “...şu mu,

o Waldeck Röchet, tarım kesimine bakar, es­ ki tarım amelesi; beriki, şu kısa boylu, Jacqu­ es Duclos, Genel Sekreter Yardımcısı, eski fı- nn işçisidir; o iriyan, açık alınlıyı tanıyorsun, Maurice Thorez, Genel Sekreter, eski maden işçisi!..”

Kısacası, koca Politbüro’da, bir tek aydın (en­ telektüel) vardı; -yanlış okumadınız, ‘b ir tek’ de­ dim,- o da Laurent Casanova: aklımda doğru kal­ dıysa, direnişte Almanların kurşuna dizdiği, kadın partizan Danielle Casanova’nın eşi!

Bu hatıra, Mehmet Ali Aybar’ın, T İP ’e neden özel bir önem verdiğini anlam aya yarayacaktır.

http://www.prizma.net.tr/AILHAN http://www.bilgiyayınevi.com.tr./ailhan Faks/0-212/26019 88

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kanında kurşun yüksek çıkan işçiler Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi’nde bazen birkaç hafta, bazen birkaç ay tedavi görüyor, sonra yine işbaşı yapıyor.. Kurşun bir

Aralık ayıyla biirlikte bundan sonra her ay toplam 4 film gösterilecek ve Aralık ayında "Doğadan Kopuş" olarak belirlenen tema her ay değişecek, toplum ve

Gerçekten, bizden ayrı sayılmaması için yorgunluğa katlandı, açlığı istedi, susuzluğu reddetmedi, istirahat edebilmek için uyumayı kabul etti, acılara

Aquinas, Aristoteles’in bilimin temel kriterinin yalnızca kendiliğinden tanınabilen apaçık ilkeler olduğu düşüncesini benimsediğinden, teolojik felsefe yani

A) Atmacanın yavrularını beslemesi. C) Herkes yaptığı suçun cezasını çeker. D) Her söylenene inanmamak gerekir. Yıllar önce üç kişiden oluşan fakir bir aile varmış.

Literatürde en sık uygulanan ve önerilen adölesan sağlığını geliştirme programlarının beslenme, egzersiz, hijyen, uyku, alkol, ilaç, sigara kullanımı ve

The basis of such model is forecasting, calculation and measurement of changes in the present value of bank assets, liabilities and off-balance sheet positions in various

Birincil akciğer vebasında, ikincil akciğer vebasının (bubonik.. vebayı izler) aksine, çok seyrek olarak boyun bölgesi hariç, bölge lenf bezlerinde şişlik görülmez..