B a ş y a z ı
Açık Mektup:
~r7 c>
» *r
3
n
Prof. F.K.Gökay'a
Ahmed Emin YALMAN
— t —
S
aynı Fahrettin Kerim Bey,Siyasî hayatımızda iren vazifesi görecek bir «üçüncü» par tiye, samimî, dürüst, tertemiz bir prensip partisine olan ih tiyacı Şiddetle duyan bir gazeteciyim. Böyle bir partinin nasıl çalışacağını hayâlimde canlandırdığım zaman liderleri arasında en ziyade siz gözümün önüne geldiniz. Evet, sizin de hepimiz gibi zaaflarınız, kusurlarınız, hatâlarınız görülmüştür. Fakat aynı zamanda müsbet sermayeleriniz de var. Bilginiz, sistemli çalışma usulünüz, şevkiniz, gayretiniz, sebatınız, yaman hafı zanız, dünya anlayışınız, dünyanın her tarafındaki geniş şahsî münasebetleriniz, dost edinmek yolundaki becerikliliğiniz; giriş mek istediğiniz herhangi bir işte müsbet ve kuvvetli destekle riniz ve başan âmillerinizdir. Siyasî hayata girerken, doğru dan doğruya bunlara dayanacağınızı ve zaaflarınızı yeneceğini zi eski bir dostunuz sıfatiyle kuvvetle umdum.
Bir parti adamı sıfatiyle ilk attığınız adımlar, ümitlerimi sarstı ve beni üzdü. Siz, müsbet meziyetlerinizi hiçe sayarak, idealler arkasında koşmanın çetin yolunu zahmetli bularak ve pratik saymayarak, herhangi bir sıra politikacısı gibi demagoji denizine daldınız ve kolay başarının sırrını cehalet ve taassuba kavuk sallamakta, dini politikanın âleti haline indirmekte aradınız. Bu size yakışmaz, Fahrettin Kerim Bey... Samimî su rette dindar olabilirsiniz. Bununla iftihar etmek hakkınızdır. Fakat aynı zamanda bunu Allahla kul arasındaki vakarlı bir sır halinde tutmak ve bir politika gösteriş mevzuu yapmamak da vazifenizdir.
Elemle size söyleyeyim kİ, çok kuvvetli sandığım sezişiniz size yol göstermiyor, sizi terketmiştir. Eski idare zamanında Bern'e giderken, kendinizi istibdada kafa tutan bir kahraman haline koymanızı mümkün kılan, sevgileri üstünüzde toplama nızı mümkün kılan o seziş acaba ne oldu? Sonra îsviçrede mükerrer ziyaretlerde tanıdığım o kesif çalışma adamı tarafı nızı ne yaptınız? Bayram gazetelerinde çıkan yazılariyle halka satırlar arasında birşeyler söylemeğe çalışan kalem sahibi ne rede? Sabah erkenden kalkıp radyoları dinleyen, ajans bülten lerini ve gazeteleri okuyan, dosyalarını bizzat tutan, gündelik resmî vazifesinin yanında türlü türlü toplantılarda konuşmağa giden, birbirinin arkasından her İsviçre kantonuna, her üniver siteye uğrayan, kalbler kazanan Fahrettin Kerime karşı kas- dmız ne? Madem ki siyasî emelleriniz vardı, neden o Gökay’ı yol arkadaşı diye seçmediniz de hiçbir sermayesi olmayan, ancak demagoji oyunlarından netice bekleyebilen bir sıra poli tikacısının rolünü cazip buldımuz?
B
u sözlerime: «Hayat benim değil mi? Hangi yolu istersem tutarım» diyemezsiniz. Hayır, ordinaryüs profesör ve büyiik elçi mevkiine çıkmış bir bilgi adamının millete karşı borç ları vardır. Kendi şahsiyetini bir emanet diye karşılaması, belli ve güzel prensiplere göre kullanması kendisinden bir bak diye beklenir.Hangi yolda yürüdüğünüzün farkında mısınız, Fahrettin Kerim Bey? Adnan Menderes’i bugünkü felâket haline düşü ren ve istemeden millete bu kadar fenalık etmesine sebep olan eğri yoldasınız. Şu farkla ki, Menderes 1945 ile 1954 arasında dokuz yıl mukavemetten sonra ihtiras hastalığına mağlûp o l muştur. Siz ise siyasî hayatla dalıa ilk temasta mağlûp düş mek istidadındasmız.
Siz akıl sahalarının hocasısınız, Profesör F. K. Gökay... Sorarım size: Bu sahadaki o geniş bilginiz, siyasetin en basit baş dönmesine karşı koruyamadıktan sonra o geniş sermaye neye yarar?
Bu satırları belki de acı bulacaksınız. Fakat dost acı söy ler. Bu sözleri size çatmak arzusuyle değil, dostluk hissiyle ve ikaz maksadiyle yazdığımı siz de pek iyi bilirsiniz. Kendinizi toplamanızı, usul ve sisteminizi değiştirmenizi ve kendi ihtiras larının değil, memleketin hizmetinde olan bir siyaset adamı sıfatiyle hareket yolunu tutmanızı candan tavsiye ederim. Şim diki yolunuzda muhakkak bir iflâs, prensip yolunda sağlam ve devamlı başarı imkânları vardır.