B O Ğ A Z
Ünlü yazar rahmetli Ahmet Rasim, Türk edebiyatında ölümsüz bir yeri olan «Şehir Mektupları »nda Sarıyer’den bahsederken şöyle der: «Sarıyer denildi mi, sular hatırıma gelir. Fakat kaç su! Fındıksuyu, Kızılcıksuyu, Çırçır, Hünkâr suyu, artık siz sayın... İtikadımca ora ya Sarıyer denileceğine Su- luyer denilmeliydi...»Hakikaten yalnız Boğaziçi’ nin değil, İstanbul’un hemen en güzel suları, sanki sözleş mişler gibi Sarıyer’de buluş muşlardır. Hepsi birbirinden leziz ve şifalı bu sularla Bo ğaziçi’nin şirin köşesi Sarıyer bambaşka bir özellik taşı maktadır.
Bizans devrinde burasının sarp kayaları ormanlarla kaplı hali bir arazi olduğu bilinmektedir. Bu sarp kaya ların üzerinde bir denizci fe nerinin bulunduğu ve bura dan ötesinin de Karadeniz sa yıldığı söylenir.
Bugün adına «Sarıyer» dedi ğimiz bölgede ilk köy, Os manlIlar devrinde ve İstan bul'un fethinden sonra ku ruldu. 17 asırdan sonra da genişleyip büyümeye başladı. Köyün ilk sakinlerinin bağ ve bahçe işleriyle uğraşan ve Anadolu’dan gelip buraya yerleşen Türklerle balıkçılık ve gemicilik yapan rumlar olduğu bilinmektedir.
Sarıyer daha o tarihlerden itibaren şifalı ve güzel sula rıyla ün yapmıştı. Bu yüzden bilhassa yaz aylarında bura
sı büyük bir rağbet görürdü. O kadar ki Evliya Çelebi meşhur «Seyahatnâme»sinde Sarıyerden bahsederken «Her sene İstanbul halkı burada sohbet eder» der.
Sularının yanı sıra Sarıyerin bağ ve bahçeleri de pek ün lü idi. Yine Evliya Çelebi’nin naklettiğine göre, IV. Murad burasını pek beğenmiş, hele Çelebi Sulak bahçesinden zi yadesiyle hoşlanmıştı. Hün kâr «Ben hadim-ül haremeyn olduğum halde böyle cennet gibi bir bahçeye sahip deği lim» diye hayıflanınca Çele bi Sulak «Devletlûma fedâ ve hibe olsun» cevabını vererek bahçesini Padişaha hediye et miştir.
Evliya Çelebi, o devirlerde Sarıyer’de 7000 bağın mev cut olduğunu yazarken «cüm le dağları bağlarla müzeyyen dir» der.
Sarıyer isminin menşei hak kında iki rivayet vardır. Bi rincisi, burada medfun bulu nan «Sarıbaba» adındaki bir yatırın hâtırasına izâfeten bu ismi aldığı hususudur.
Sarıyer koyundaki balıkçı motorları.
v e
S U L A R I
il
Sarıyer sahilinde bir kır kahvesi..
İkincisi ise toprağının. sarı renginden ötürü halk arasın da buraya Sarıyer denilmiş tir. Bunlardan her ikisi de akla yakın ihtimallerdir. Ev liya Çelebi vaktiyle burada bir altın madeninin bulun duğunu ileri sürer. Burada hakikaten bir altın madeni nin mevcut olup olmadığı bi linmemektedir. Zira Çelebi dahi bunu bir rivayet olarak nakleder. Kesinlikle bilinen husus, Sarıyer’in batı sırtla rında bugün Maden adıyla anılan mahalde vaktiyle bir bakır madeninin bulunduğu dur.
SARIYER SULARI
Sarıyer’de mevcut o güzel ve şifâlı suların ıslâhı ameliye- sine ancak 19 uncu yüzyılda başlanmıştır. Menbaların et rafına yapılan çeşmeler, ha vuzlar ve setlerle bu emsal siz zenginliğin ihyâsı yoluna gidilmiştir. Suların şifâsına ait çeşme kitabelerinde pek çok misaller mevcut bulun maktadır. Bunlar arasında şu satırlara rastlanmaktadır:
«İç bu nev âb zülâli, sadrına versin şifâ» «Hastagânın teşnegânm
cânına canlar katar.»
Sarıyer köyünün arkasındaki vâdinin içinde buranın, Bo- ğaziçinin ve Istanbulun en güzel suları kaynar. Bunlar arasında Kestane, Fıstık, Hünkâr, Kızılcık ve Çırçır en ünlüleridir.
Sarıyer sularının ve havası nın şifâsı hakkında da Ahmet Rasim merhum «Şehir Mek tupları »nda şöyle der:
«... Mevsim hasebiyle çıban çıkaranlar, fıtık illetine uğ rayanlar, midesi bulananlar, başı dönenler o taktak ara balarına binerlerse güzelce tebdili hava ederler...» SARIYER KÖYÜ VEYA İLÇESİ
Bir köy olarak kurulan Sarı yer bugün İstanbul’un en bü yük ilçelerinden biridir. Bu raya bağlı bir bucak (Yeni- köy) ile 9 da köy mevcuttur. Şehir kadastrosuna göre ge nişliği 150 kilometrekareyi bulmaktadır.
Sarıyer’in göz alabildiğine uzayıp giden sarp sırtları or manlar ve korularla kaplıdır. Karadenize bakan yamaçla rı da gayet sert bir şekilde denize iner. Doğu kesiminde ise sırtını tamamen Belgrad ormanlarına dayamıştır. Is- tanbulun içme suyu ihtiyacı nı karşılamak üzere ilk bend- ler de bu ormanlarda yapıl mıştır.
Ayrıca Bahçeköy mevkiinde- ki Orman Fakültesi’nin bu lunduğu yeşil ve ağaçlık saha
6
Kişisel Arşivletde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi