CUMHURİYET
f
MESUD HAMLELERİMİZDEN
<
Ordumuzun yenileşmesi
U ç ay önce, nisan sonlarına doğ ru B alıkesirde, eski dostum V ali Z iya T ekeli ile, y ap tırm a k ta old u ğu b ü y ü k h astan ey i gezip d ö n er ken, talim y ap m ak ta olan b ir bö lük askere Tasladığımız zam an, a r k adaşım a ço k tan b e ri içim de besle diğim b ir em eli açıkladım :
Y enileşen ord u m u zu b ü tü n iç h ü v iy etile görm ek istiyordum . B
a-E
Yazan
İsmail Habib Sevük
i
1
rın d ö rt n ev i vazifesini m adde m adde b ildirm ektedir. H a rek etten önce 25 m addelik vazife var. H a - lık esir ikinci o rdu m ü fettişlik m o r- rek e t esnasında 12, m olalarda 15, kezi olduğu için b u em elim i b u ra
da ta h a k k u k ettireb ilird im . T ak at bizim o rdu kim senin ayak b a sa m adığı b ir e sra r âlem idir. 1936 a - ğustosunda E rzu ru m d a ik en Azizi ye çenginin yapıldığı tep ey i gez m ek istediğim halde, y erli h alk tan beş on b in k işin in ta rla sın ı sü rü p S d u rd u ğ u o tepeye, y a sa k tır diye, çıkarılm am ıştım . «Y urddan Y azı lar» da Aziziye çengine aid iki y a zıyı o çengin yapıldığı tep ey i geze- m eden yazdım dı.
B ir zih n iy et inkılâbı: B u n ları d in ley en Vali: «O rdu M üfettişi O rgeneral M uzaffer T u ğ - I savul m ü n e v v e r kum an d an larım ız- I dendir, sizin esev! erinizi o k u d u ğ u
n u da biliyorum » d er demez, artuc reyim i b ile alm aya lüzum görm e den, şoföre M üfettişlik dairesine gideceğim izi söyledi. T akdim ed ilir edilm ez ik in ci O rd u M üfettişinin ilk sözü şu olm asın m ı? «A skerle-
\ rin y a p tık la rı cen k le r m azide ve i ta rih te kalır. F a k a t A ziziveyi y a- | 7an kalem onu sanatın ebediliğine j edince o cenk m aziden k a lk a - | rak b ü tü n istikbal boyunca canlı
canlı y a şa r d u ru r.» V ali ile b irb i rim ize bakakalm ıştık.
O rgeneralin b u cem ilekâr iltitın - dan cesaret alarak , ziyaretim izdeki esas m aksadım ı an lattım «A m erika dan yeni silâh lar geldikçe gazeteler tarafın d an ord u m u zu n yenileşm e sinden bahsedilm esi, biraz sinirim e dokunuyor. B ir ordu yeni aletlerle yenileşm iş olamaz. M esele o rd u m u za yeni alet gelm esinde değil, Moh m edeiğin o aletleri k en d in e ram edip edem eyişindedir. Asıl bunu ''ö rü p b u n u an lam ak istiyorum . F ak at biz siviller için...» O rdu M ü fettişi sözüm ü bile tam am latm a dan: «Aziziveyi yazan kalem e o r dunun h e r ta ra fı açıktır» dedi. Allah A llah, on d ö rt yıi önce bar.a o çengin yapıldığı tepeyi bile gez- dirtm edilerdi, şim di ,o cengi y a z dım diye, b u g ü n k ü ordum uzun b ü tün içini gezd iriy o rlar. Evet, belli ortada ad am a k ıllı b ir zihniyet in kılâbı var.
vazife b ittik te n sonra 25 k i to p y e- k û n 72 m addelik b ir vazife cetveli A llahın g ü n ü h e r vazifede b ■ dört safhalı m addeler, b ir tan esi a tla n m am ak üzere, ta tb ik ve ko n tro l e - dilm ektedir.
T abiî M ehm edciklerin b u n la rı b u şekilde yapabilm esi için hepsinin o kur yazar olm ası lâzım dır. Bu ci h e ti soruyorum . On beş yıl k a d a r önce e rle rin okum a n isb eti yüzde beşm iş. G eçen sene y üzde -k. Bu sene yüzde elli. B u n lar p ' ade sınıfında. B iraz sonra göreceğim iz tek n ik sınıflarda ise b u n isb et y ü z de yetm iş beşe çık m ak tad ır. Üç d ö rt aylık talim neticesinde yüzde elliler y üzde yetm iş beşe y ü k se l dikleri gibi yüzde yetm iş beşler de yüzde doksana çıktılar. A ltı yedi ay sonra ise dava yüzde yüzle halle dilecek. Evet, gene belli. Y eni ordu m uz ay n ı zam anda feyizli b ir o k u - lum uzdur.
Z ekâ im tihanı
G österilen arzu üzerine, b ir kaç M ehm edciğe, rastgele soruyorum :
«— En b ü y ü k lüşm anım ız kim ?» B irbirinden habersiz, fa k a t hepsi ağız b irliğ i etm iş gibi ay n ı cevabı verdi:
«—Urus!»
B u b ü y ü k düşm anı coğrafya ile ta rih b irleşerek ışırlar boyu h a y k ırıp d u ru y o r. O nu T ü rk iy ed e b il— rr.iyen lııç b ir T ü rk evi yo k tu r. G e n e soruyorum :
«— En b ü y ü k dostum uz kim ?» A yrı a y rı cevabU r gene ağız b ir liği taşıyor:
«— A m erika!»
O na b u d o stun o olduğu ezb er letilm edi. O b u d o stun kim o ld u ğ u n u canciğer olduğu y en i âletlerin gövdeli dilinden öğrenm iştir. Ü ç ü n cü sual:
«— En b ü y ü k güvendiğim iz kim ?»
C evablarda gene ağız birliği: «— K endim iz efendim .»
E vet b u rad a Mehmedcifc elindeki yeni âleti değil, ezeldenberi b ir
d estan halin d e ak ıp gelen ken d in i söylem ektedir. Y erden göke hakkı var.
M uhabere alayı
B alık esiıin b atısın d ak i K ızpınarı m evkiindeyiz. «Seyyar sa h ra te l sizi»: B ir k ap tık açtı b ü y ü k lüğünde. H em telgraf, hem telefon alıp v e r m ektedir. B u n lard an iki â le t s a h ra n ın b ir ucile öteki u c a arasın d a m u h ab ere ta tb ik a tı y ap tılar. B irine söylediğim iz cüm lenin cevabını h e - m encik Öteki u cdan aldık. «Telsiz arab ası» : Bu âd eta d ö rt lâstik t e k e rle k ü stü n e k u ru lm u ş b ir m esken gibi. S oğutm a ve ısıtm a te rtib a tı var. Y üksekçe b ir y erd en A vrupa ile bile m u h ab ere edebiliyorm uş. «S antral işletm e postası»: Telefon teşk ilâtın a m ahsus b u rası ay rı bir âlem . B ir m erkezi beş m erkezle k o n u ş tu ra ra k aynı eniri b ir an d a beş y ere b ird en v eren p av iy o n lar var. F iş y u v aların ın başında h a rıl harıl iş gören M ehm edcikleri T ek n ik Ü - n iv ersite talebeleri sanırsın.
B u m u h ab ere alay ı içinde en göv deli â le t «bakım kam yonu» d u r. Üç esas vazifesi şu n lard ır: Telefon ş e bekesi için d ire k le r dikm ek, v ak ti gelince d ik ilen d irek leri sökm ek, ve gerilen te lle ri toplam ak. Üç ayaklı vinç sayesinde koskoca telefon d i reğ in i b ir iki d ak ik ad a y ere m ıh - Jayıverdiği gibi sapsağlam dikilm iş direği de, üç, beş dak ik a içinde, k o layca k ald ırıp çıkarıverdi. V aktile b u işler için ne k a d a r asker, ne k a d a r zam an sarfedip, n e k a d a r em ek h arcard ı. Y alnız şu kam yonla bir bölük M ehm cdciği kazanm ış oluyo ruz.
U çaksavar b a tary aları Ş eh rin cenub doğusundayız. H er b iri on tonluk dev topların n a m lu la rı 1300 kiloluk. H epsi ateş v a ziyetinde y ere m ıhlanm ışlar. B u n ların y ü rü y ü ş vazıyetine geçm eleri için em ir v erilir verilm ez y eri çö- k ertirc esin e m ıhlanm ış olan d ev le rin te k e rle k le ri takılınca ayağa k a l kıp canlanıverişleri. İstenilen m ev zie v a rd ık ları zam an te k ra r k u m a n da. M ehm edciklerin o iri iri te k e r lekleri atletik çevikliklerle sö k ü ş leri, ta b a n lev h asın ın y ere serilişi.
' ‘ : :
D evler te k r a r ateş vaziyetine g ir m iş oldular. M ehm edcikler şim di to p u n m u h telif kısım larını, h e r k ıs m ın v azifelerini an latıy o rlar, şu b i zim yağız M ehm edcikler n e le r de öğrenm em işler? T areti çalıştıran j e n eratö r, bilm em n ey e y a ray an a - k iim ü lâtö r; b ir selânom inin kaç a m p e r çektiği... H epsini İngilizcelerde öyle tık ır tık ır sö y lü y o rlar ki.
D im ağ ro lü n d ek i âlet T am o sıra la rd a b ir talim uçağı n ın süzüle süzüle göklere y ü k se l diği görüldü. U çağa k a rşı ateş v a z i y e ti alm aları em redilince ay rı ay rı y erlerd ek i d ö rt dev to p u n d ö rt n a m lu su da hep uçağın ü z erin e çev ril diler. U çağın b ü tü n sü ra tli h a re k etin e rağm en, d ik k a t ediyorum , m ütem adiyen o ld u k ları y erde dönüp m an ev ra yap an to p la rın n am lu ları hep hedef e d in d ik leri uçağı b ır a k m am ak tad ır. B ir de b u to p la n id a r e eden M ehm edciklere baktım : Hiç b irin in uçağı g ö rd ü ğ ü bile yok. H epsi k am aları açıp k a p a y a ra k topu dön d ü rm ek le m eşgul. Sordum :
— B u n lar hiç b ak m ad a n uçağı n asıl görüyorlar?
M eğer h e r şeyi görm e, b u to p la rd a n b ir k aç yüz m etre m esafede k i «kom uta âleti» imiş. G ören, he- sablayan, em ir v eren hep o acayib m akine. İnsan v ü c u d ü n d e k afa ne ise b u m ak in e de o. K afanın gören gözü, işiten kulağı, d ü şü n en beyni n e y ap ıy o rsa b u da onu yapıyor. İşte «tanım a d ü rb ü n ü » , hedefi o gördü, işte atım etre denen «mesafe âleti», hedefi o ölçüyor, işte «hedef cam ı», «saat ayarı», «kontrol p e n ceresi»... Evet, evet, b u m akine içi beyinli b ir kafa. B ü tü n em irleri k ab lo lar vasıtasile ’ b a ta ry a la ra o gönderiyor. 1300 k ilo lu k nam luları, h e r b iri 250 k ilo lu k d ö rd er kolile fıld ır fıldır dönen d ev to p lar hep onun verdiği em irleri ta tb ik eden gövdelerdir. '
N etice
A y rılırk en içim i d o ld u ran h ay ret b u â letler değil, b u âletlere h ü k m e den M ehm edcikti. O eskiden atının yelesine, tü feğ in in arpacığına, s ü n g ü sü n ü n ucu n a, to p u n u n kundağına nasıl hâkim se şim di de kim yadan fiziğe, m ih an ik ten bilm em n eye k a d a r b ir çok ilim leri b ir ara y a to p lay an b u â le tle ri de k en d in e râm ed iv en n iş. E vet, ord u m u zu n y en i leşm esi M ehm edciğin en yeniyi en eski b ir aşina y ap ıv eım ek tek i m u- eizesindedir.
P iyadedeki y en i silâh lar O tom obille B alık esirin güneyin deki Ç ay ırh isar köjuinıin y ak ın la rında b u lu n an garnizona gittik. B ir piyade bölüğü teftiş ediliyor. E sk i den piyadenin m avzerde sü n güsü v erd i. M eğer şim di d ö rt çeşid yeni silâhı öğrenip kullanm ak zo ru n daym ış. Biri, Tom sun m akineli t a b an ca: filin ta cinsinden b ir şey. D ö rt buÇuk kiloyu geçm iyecek k a
d a r hafif. F a k a t a rk a a rk a y a yirm i m erm iyi birden atıyor. D iğeri H oçkis d enen m ak in eü tü fek , dokuz b u çü k kilo ağırlığında, d akikada seksen m erm i atm ak tad ır. P iyade h av an ı denen aletin ceşidli h ü n e r leri var. Sis m erm isi, ayd ın latm a m erm isi diye d ö rt cins m erm i ile d ö rt tü r lü oyunbazlık y ap an alet. Sonuncusu ve en m ühim m i P ia t ta n k sa v a r silâhı: Y üz m etred en b il m em k aç santim lik zırhı deler. B ir m e tre boyundaki b u silâh beton d u v arlı tah k im ata k arşı da k u lla nılm aktaym ış.
S u n ’î k a ra n lık ta k i h iin er M ehm edciklerin h e r b irin e b u y en i silâhların çeşid çeşid kısım la rım soruyorum . S u gibi öyle b ir '
an lay ışları v a r ki. H er silâh h er b irin in sanki k ırk y ıllık y a rıg a n olm uş. M ehm edciklere, hiç aklım a gelm iyecek b ir em ir v eriliyor: «Ge ce zifiri k a ra n lık ta b u aletleri çö züp tak m ak lâzım gelse n e y a p a caklar? H arb hali bu. D üşm an g ö r m esin diye ışık yakılam az. S ilâh ta k i h e r h an g i b ir ârızayı d ü z e lt m ek için silâhın b ü tü n k ısım larını çözmek, ve â n z a d ü zeld ik ten sonra o kısım ları, gene zifiri k aran lık ta, kendi y erlerin e ta k m a k gerek. Ö y le ise şim di su n ’î b ir k a ra n lık y a p malı.»
Bu «sun’ı k aran lık » da n e oluyor 1 diye d ü şü n ü rk e n v erilen em ir üze
rine k alın m en d illerle M ehm edcik lerin gözleri sım sıkı bağlandı. H er
biri sö k tü k le ri aletin h e r kısm ını, adile ve ro lile an la ta anlata, çeşidli parçalara ay ırarak , sırasile y a n ıb a - şm a istifledi. O ndan sonra, gene gözleri kapalı, el y ordam ile y o k - lıv a yoklıya, k o n u laca k p arçaları sıra nizam ında h iç yanılm adan, hepsini b ire r b ire r y erli y erin e ta k tılar. S u n ’I k a ra n lık ta iki safhalı olarak yap ılan bu am eliyenin ilk safhasında h e r a le t b ir iki d a k ik a da gövde o lm ak tan çıkıp param parça olm uştu. O nun ark asın d an da gene b ir iki d ak ik ad a a le tle r te k ra r gövde h alin e geldiler. Belli canım b ü tü n b u en son sistem a - le tle r M ehm edciğin k u lu kölesi ol m uşlardır.
N akliye kolu vc m aarif Biraz ötede oto n ak liy e bölüğüne gidiyoruz. B ir bölük kam yon sıra lanm ış. 48 n u m aralı cetvel b u n la