Y A T A N
Ben
Piyerlotici
Türk Milletinin İlim, Teknik, Sağlık,
Rahatlık
Sahalarında En İleride Olmasını Dileyorıım.
Fakat Terakkiyi Millî San atın, Millî Musikinin, Millî
Hususiyetlerin Fedası Şeklinde Anlıyamıyorum.
Yunanlılar bugün yaıman millî bir kudret gösteriyorlar. Bunun sırrı acaba nerededir? Bu kudre ti, bu birliği doğuran âmiller ne lerdir?
Bence bu âmilleri, Yunanlıla rın mazileri hakkında duydukları derin sevgide ve kendilerine ait hususiyetlere olan coşkun bağlı lıklarında aramak lâzımdır.
İcabında ölmek azmile cephe ye giden Yunanlılar Bethofenin nağmelerini söylemiyorlar, Ame rikan caz parçalarını da ağızları na almıyorlar.
Yurtlarını müdafaa mecburi yetini duyar duymaz yabancı olan herşeyi ârızî bir kisve gibi üzerlerinden atmışlardır. İstilâcı larla karşılaşmak üzere cepheye giderken, eski Yunan halk şarkı ları dillerinden düşmüyor. Bü tün tarihleri bu şarkılarda ifade bulmuştur. Bunların her birinden kendi topraklarına olan sevgile ri taşıyor. Maziye ait bin muha rebenin hikâyesi, bin millî kah ramanın destanı. Yunan halk şarkılarında izler bırakmıştır.
Yunanlıları köle haline indir mek maksadile gelenlerle çarpış mak için millî kudret ve muka vemet ruhunu tazelemek lâzım dı. Bunu yaparken beynelmilel modern musikide destek aramak kimsenin hatırına gelmemiştir. Pek tabiî olarak kendi mazileri ne, kendi musikilerine düşmüş lerdir.
Gözümüzün önünde harp sah nesine çıkmış başka milletler var. Onlar mazilerine olan bağ ları kaybetmişler, beynelmilel zevkler ifade eden musikiye ken dilerini vermişlerdir. Millî ölçü lerini, millî âdetlerini terkederek beynelmilel ölçü ve zevklerin renksizliğine kapılan bu gibi mil letler, düşman karşısında hiçbir mukavemet gösterememişlerdir.
Amerikalı yerli kabilelerine mensup bir ada,m. diğer kabile den birine tesadüf edince şu sua li sorarmış:
— Ne gibi türküler söylersi niz?
Bu sualin hikmeti şu ki bir zümrenin, bir milletin söylediği türkülerden onun tarihine, mazi sine, kahramanlılık ananelerine olan bağlılığının derecesi hakkın da neticeler çıkarmak mümkün dür. Kendine mahsus türküleri olmıyan, yalnız başkalarını tak lit eden veya başkalarının şarkı larını kendine mal eden bir ka bile, Amerika yerlilerinin ölçüle rine göre kabile adına lâyık de ğildir, nasılsa bir arada oturan bir avuç bağsız, ruhsuz adamdan ibarettir.
Türkiyede yeniliği' ve garbı taklidi taassup derecesine çıka ran bir azlık var. Hariçten
Tür-Y A ZA N :
Nillâ KVK
kiyeye gelen bir insan evvela bunlarla karşılaşıyor. Kendilerin den Türk musikisine dair duydu ğum fikirler beni korkuttu. Övü nerek diyorlar ki:
— Biz garp musikisini kendi mize mal ettik. Türk musikisini üstümüzden attık.
Bereket Anadolu içinde seya hatler yaptım da bu üzüntüden kurtuldum. Hayır, Türklerin ken dilerine mahsus bir halk musikisi var. Türk ruhu bunlara bağlıdır ve bu musiki, büyük şehirlerde rastgeldiğim taassup sahiplerinin dediği gibi atılmamıştır, yaşıyor. Bana öyle geliyor ki yüksek tah sil görmüş Türklerden bazıları, Türk musikisini sevmez görün mekle kendilerini modern terbi yede ileri bir mertebeye varmış göstereceklerini sanıyorlar. Hal buki çoğunun ruhu bu musikiden zevk alıyor. Belki de ancak bir kaç kişi, Türk musikisinden lez zet duymadıklarına sırf taassup baskısı ile kendi kendilerini inan dırmışlardır.
Türk musikisinden, Türk hu susiyetlerinden zevk alanlar da her nedense bunları kendilerine mal etmeyi iş edinmemislerdir. 29 ilfeteşrin 1939 tarihinde Nev- york Türk sergisinde verilen bir yemeği hatırlıyorum. Büyük elçi B. Münir Erteginin davetlisi sı fat il e ben de bu yemekte bulun muştum. Sofrada çoğu genç ta lebe olmak üzere kırk kadar Türk vardı. Sıra Türk marşını, Türk halk şarkılarını söylemiye gelince beş, altı kişiden başka kimse ağzını açmadı. Civar sof ralardan merak edip sordular:
— Neden tiirkçe şarkılar söy lüyorsunuz?
— Çünkü millî bayramımız dır.
— O halde neden millî şarkı larınızı bir ağızdan söylemiyor sunuz?
Sofrada'kiler birbirlerine bakış tılar. İçlerinden çoğu bu bakım dan dilsizdi. Dinlerken elbette zevk alıyorlar, fakat bir millî şar kıyı beraberce söylemenin coş kunluğundan canlı şekilde pay alamıyorlardı, çünkü bilmiyor lardı, öğrenmemişlerdi.
Benim fikrimi sorarsanız: «Türk musikisinden hoşlanmı yorum» diyen bir Türk şöyle bir ifadede bulunmuş demektir:
— Yurdumun ruhunu sevmi yorum. Tarihine ve mazisine bağ lılık duymuyorum. Millî hususi yetlerini benimsemiyorum.
Tarihin en eski devirlerinden- beri, bir milletin ruhu daima halk şarkıları şeklinde ifadeler
aramıştır. Fransızlar, Hollanda lIlar, Belçikalılar, DanimarkalI lar kendi halk şarkıları yerine Alman musikisini geçirdikleri gi bi, Yunanlılar da halk şarkılarını unutsalardı ve komşuları olan İtalyanların musikisini kendileri ne mal etselerdi bugünkü Yunan mukavemetini göretmiyecektik.
Ben şuna şükrediyorum ki beynelmilelcilik ruhu, henüz Türk ruhundaki kuvvetli 1 ürk hususiyetlerini dağıtamamıştır. Bunun için Amerika yerlilerinin: «Hangi türküleri söylersin?» di ye birbirine sordukları suali ben -taklitçi azlığa değil, kendi millî ruhuna bağlı olan çokluğa sor mak isterim. Alacağım cevabın: «Türk hamaset destanlarına ait türküleri» yolunda olacağına eminim.
Pek iyi bilirim ki taklit ruhlu insanlar, bu yolda fikirler ileriye süren ecnebi Türk dostlarından hoşlanmazlar ve derhal şu hükmü verirler:
— Bu da bir nevi Piyerloti... Şark diye hayallerinde yaşıyan geri şekiller ortadan silinmesin diye bizim meskenet ve süfliyet- ten ibaret bir hayatı sürükleme mizi, modern hayatın nimetlerin den mahrum kalmamızı istemi yor.
Eğer Piyerloticilifc bu mânâya geliyorsa kendi hesabıma ben, bir Piyerloti olmaktan çok uza ğım.
Ben, sevdiğim Türkiye için ilmin, fennin, tekniğin bütün ni metlerini, sağlık, rahatlık, zevk temin eden herşeyi isterim.
Sıhhat ve istirahat icaplarını temin etmiyen bütün eski binalar yıkılsın, yerine ısınma, havalan ma, su tertibatı yerinde modern binalar yapılsın.
Fakat bunları mutlaka çirkin yapmrya lüzum var mı? Mimarî tarzı neden Türk sanatını can landırmasın? Neden Türk zev kini okşamasın?
Ben Türkiye için modern ol mayı; ilim, teknik, sağlık, rahat lık sahalarında en iyiyi kendine mal etmek ve hayatına sokmak şeklinde anlıyorum. Maziye olan bağları gevşetmek, millî sanatı, millî zevki, millî musikiyi red detmek şeklinde anlıyamıyorum.
Kişisel Arşivlerde IstanDul Beneği Taha Toros Arşivi