K I Z T A Ş I
Yazan : M. Turhan Tan
Bizans tahtı sık sık alüfteler yatağı •Imuştu. İmparatoriçeler o tarihî tahtın berinde devlet değil, gönül idare eder lerdi, siyasî muahedelerden ziyade aşk mukaveleleri imzalarlardı. Birinci Justi - aie’nin karısı Theodora o alüfte tacdarla- nn şahinşahı sayılabilir. B u kadın H i aodromda ayı bekçiliği yapan bir adamın cızıydı. Babasının ölümünden sonra ak- iris oldu, sahne sahne dolaşmaya koyul- 3u. Çok güzel ve çok zeki bir alüfteydi, oütün Bizans gençlerini ardında dolaştı rıyordu. Fakat haya namına, edeb namı na hiçbir şeye malik değildi. B u yüzden de namus mefhumuna kıymet veren kim selerin nefretini kazanmıştı. O gibiler sokakta Theodora’ya tesadüf ettikçe yol değiştirirler ve meşhur aktrise temas et - mekten iğrenirlerdi. Bununla beraber o, Bizans tarihine A yasofya gibi bir şahe ser veren Justinien’le evlenmek yolunu bulmaktan geri kalmadı, hayasızlığı ve iffetsizliği sirk sahnelerinden Bizans tah tına nakletti.
H alk, saray hayatında başlıyan ve git tikçe dalbudak salan fuhşa karşı duydu ğu iğrentiyi belirtmek ve sari illetlere ben- ziyen o murdar dalâletten kendini koru mak için bir takım batıl akidelere bağla nıyor, fuhşun er geç rezalet ve neda - met doğuracağına kanaat besliyordu. Bu meyanda şimdiki Fatih camisi civarındaki bil direğe de hatifî kıymet vermekte ısrar ediyordu. Üstünde güzellik ilahesi, A f- rodit’in heykeli bulunan bu direğe «Kız- taşı» diyorlardı. Halkın kanaatine göre kocaya varmadan kadınlaşan günahkâr kızlar, o taşın önünden geçtikleri takdirde taş heyecanlanır, hızla bir yana eğilir ve günahkârın gizli kalmış suçunu bu hare- ketile açığa vururdu.
Bir gün İmparator İkinci Justinien’in baldızı Kıztaşının yanından geçiyordu. Saray kudret ve azametinden bir parça yı şahsında temsil eden bu gene kız seyr için büyük bir kalabalık yola dökülmüş tü. Ansızın seyirciler arasında bir ses yükseldi ve bütün gözler o sesin davetine icabetle direğe dikildi. Felâket!.. Koca sütun, prensesin bulunduğu yana doğru eğilmişti.
Kıztaşının bugünkü hali
Kalabalıktan bîr kısmı, direğin üzerin deki Afrodit heykelinden: «K ahbe, kah- be» diye bir ses de çıktığını iddia ettikle rinden iskandal feci oldu, kocasız kadın hayatı geçirdiği zaten dillerde dolaşan prensesin parçalanmasına remak kaldı ve saray, bu hâdisenin sık sık tekerrür ede bilmesi ihtimalini düşünerek Kıztaşmı yık tırdı.
JFakat halk, Bizans halkı alüfte impa- ratoriçelere, alüfte prenseslere ve saman altından fuhuş suyu yürütmekte olan iki yüzlü kibar kadınlara hücum fırsatı veren böyle bir taşın ortadan kalkmasını büyük bir ziyan saydı, ondaki kudreti başka bir taşa devredebilmek için Marcien sütunu na Kıztaşı adını taktı. O sütun da eski- sine-yakm bir yerdeydi ve İmparator Mafıyen’in heykelini taşıyordu.
İşte henüz ayakta duran ve Kıztaşı diye anılan sütunun aslı budur. İstanbul abidelerinden bahseden tarihçiler, Kızta- şı adının Afrodit sütunundan Marcien sü tununa geçmesini gelişi güzel olmuş gibi kaydederler. Halbuki halkın bu adı kı rılan direkten alıp Marcien sütununa ver mesi pek de sebebsiz değildir. Z ira j m ':- parator Marcien’in de hayatmcU bir ka dının büyük ve çok büyük tesiri olmuş
tur. Bu kadın, Arcadius’ün kızı, İkinci Theodose’un kardeşi Pulcherie’dir. Ar- sadius öldükten sonra Bizans İmparator luğunu vasi sıfatile Pulcherie idare edi yordu. Zühdî hayata nefsini vakfetmiş görünen bu gene prenses perde arkasın - j dan çok işler görüyordu. Henüz çocuk bulunan Theodose’a nasıl giyinilp ku - şanılacağını, nasıl yürünülüp nasıl oturu lacağını, gülmemek için ne yolda dav - ranılacağını, nerelerde kızgın ve nereler de yumşak görünmek lâzım geldiğini öğ- 1 retmekle iktifa ettiğinden İmparatorun zekâsı sönmüş ve devlet işleri kendi elin de kalmıştı.
Marcien, böyle bir imparatorun za - manında parladı, babası meçhul bir a - damken en ünlü bir general oldu ve T he odose’un ölümünden sonra Pulcherie ile evlenerek Bizans tahtına oturdu. Karısı ona bir tac ve bir tahtla beraber kendi - sinin sadece nikâhlısı olmak şerefini ver - misti. Aralarında yapılan mukavele mu cibince Marcien onunla zifaf olamıya - 1 çaktı. N için ?... Bizanslılar bıı sualin re- vabını, Marcien’in ölümünden yüz kü - sur yıl sonra onun heykelini taşıyan sü - tuna Kıztaşı adını vermekle tebellür et tirmişler ve Pulcherie’yi de - hayli geç olmak şartile - İkinci Justinien’in baldı - zile hemhal saymışlardır!..
Ö z adını kaybederek Kıztaşı diye şöh ret alan Marcien sütunu eski Saraçhane- başmda ve bir bahçe içindeydi. 1908 de vukua gelen Çırçır yangınında Saraçha ne yandı ve yangın yerinin yeni plâna gö re düzeltilmesi sırasında sütun - üç yol ağzına tesadüf ettirilmek suretile - mey dana çıkarıldı. Korent mermerinden ya pılmış üç basamaklı bir kaideye müste - niddir ve 10 metro yüksekliğinde yek - pare bir granitten ibarettir. Üstünde mer merden bir başlık vardır. Marcien’in hey keli - oturmuş veya ayakta durmuş vazi yette olarak - bu başlığın üzerine yerleş tirilmişti. Kaidedeki basamaklar bugün toprak altında olup yangın mıntakasınm temizlenmesi, düzeltilmesi sırasında onla rın niçin meydana çıkarılmadığı anlaşıl maz bir meseledir.
Kıztaşı kaidesinin cepheleri üzerinde bir takım kabartmalar görülmekte ve bir yanında d a; (B u sütun, imparator Mar- cien için Tatianus Decius tarafından dikilmiştir) diye tercüme olunan Lâtince şu ibare okunmaktadır:
(Principis hane Statuam Marciani cerne torumque, Decius ter Vovit quod tatianus opus.)
Taşın Fatih camisine bakan yüzünde de kanadlı iki peri timsali seziliyor ye nisbeten iyice görüneninin elinde Mersin ağacile Haçlı bir levha bulunmaktadır. Marcien’in hangi zaferi hatırlatmak için bu abideyi diktirdiği bilinemez. Çünkü onun yaşadığı devir, Bizansın da, Ro -
manın da Attilâ orduları önünde tiril tiril titredikleri devirdir. Bu hakikati gözö -
nünde tutmak şartile (K ıztaşı) nm tarih bakımından kıymeti vardır. Muhayyele - îeri geniş olanlar bu abideyi seyrederken Marcel Prévost’nun Les Demi - vier - ges’inden bir sahife okuduklarını da zan
nedebilirler!..«
M. TİURHAN TAN
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi