• Sonuç bulunamadı

Kütüphanecilik nedir, ne değildir?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kütüphanecilik nedir, ne değildir?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kütüphaneciliği, kitap sevgisine dayandırmak

yanlış bir düşüncedir. Kütüphaneciliğin özün­

de yatan sevgi, insan sevgisidir, toplum sevgi­

sidir. Yapılan çalışmaların tümü topluma, onun

yararına ve gelişmesine yöneliktir

Kütüphanelerde örümcekler koi gezdiği sürece,

beyinlerde güzel şeyler ummamak gerek. Çün­

kü, kütüphanelerin durumu, olduğu gibi beyin­

lere yansımaktadır. İşte bu nedenle kütüpha­

neler çağdaşlaşmanın göstergesidir

KÜTÜPHANECİLİK NEDİR, NE DEĞİLDİR?

y V1LKELERİN ve ulusların I J çağdaş dünyadaki yerini —i —J belirleyen kimi gösterge­ ler vardır. Örneğin, ekonomi, sa­ nayi, tanm , sanat, ekin, eğitim gibi. Bunlar anılan göstergelerin sadece birkaçım oluşturmakta­ dır. Ancak, bunların dışında bir gösterge vardır ki, tek başına tü­ mün yerini tutmaktadır. Bu gös­ terge ülkedeki kütüphanelerdir. Kütüphaneler ve kütüphanecili­ ğin durumu ile toplum-kütüpha- ne ilişkisidir.

Her alandaki gelişme kütüp­ hanelerde başlar ve oralarda sü­ rer gider. Kütüphaneler geliş­ menin en iyi gözlendiği, çağdaş dünyadaki yerin en gerçek biçim­ de belirlendiği yerlerdir.

Bu gerçeğin ışığında, ülke­ mizde kütüphaneciliğin durumu­ nu, toplumun çeşitli kesiminin kafasındaki kavramlardan yola çıkarak irdelemek ve nerede ol­ duğumuzu sergilemek yararlı olacaktır.

Ne acıdır ki, kütüphanecilik yurdumuzda yeterince tanınma­ mıştır, tanıtılmamıştır. Bu tür ol­ gularda toplumun öğrenme ve tanıma konusundaki isteksizliği gözardı edilemez. Üç

üniverslı»-1947'de doğdu. A Ü D T C F K ütüphanecilik B ölüm ü'n ü b i­ tirdi. H ac e tte p e Ü niversltesi'nde lisansüstü eğitim yaptı ve b ilim u zm a n ı oldu. A Ü V ete rin e r F a k ü lte s l'n d e Kü­ tüphane M üd ürlüğ ü görevini yürütm ektedir. In g ilte re ve B u lg a ris ta n 'd a m e s le ğ i İle ilg ili in c e le m e le rd e b u lu n ­ du. Ç e ş itli d e rg i ve g a z e te le rd e y a zıları yayın landı. A y­ rıca b ir d e k ita b ı b u lu n m a k ta d ır.

de, dört yıllık öğrenim süresi olan üç bölüm bulunmasına kar­ şın isteksizlik anlaşılmaz biçim­ de sürüp gitmektedir.

NEYMİŞ, NE DEĞİLMİŞ?

Kimilerine göre kütüphaneci­ lik kitap okuma işidir. Bir çeşit eğlence yani. Gazetede öyle ta­ nıtmıştı gençlere: Okumayı se­ venler için... Öyle ya... Sabahtan akşama dek kitaplarla dolu bir iş yerindesiniz. işiniz gücünüz de yok. Ne iş olabilir ki, kütüpha­ nede. Tek iş kitap okumaktır. Tıpkı tüm gazetecilerin sabahtan akşama değin gazete okumaları­ nın doğru olduğu gibi. Gazete okumaktan hoşlananiar gazete­ ci mi olmalılar?

Kütüphaneciliği, sadece kitap

sevgisine dayandırmak doğru bir düşünce değildir. Kütüphaneci­ liğin özünde insan sevgisi, top­ lum sevgisi yatmaktadır. Yapılan çalışm aların tümü toplum a, onun yararına yöneliktir. Amaç, toplumun kendisidir. Kitap ise, bu aşamada bir araçtır. Kaldı ki, bugün kütüphanelerin tek bilgi kaynağı kitap değildir. Dergi, ga­ zete, vs. gibi yayınlar, film, plak, bant, fotoğraf gibi her tür bilgi ve ekin gereci bilgi kaynağı ola­

rak değerlendirilmektedir. “ En az orta dereceli bir öğ­ renim görmüş kimseler kısa sü­ reli hizmet içi eğitimden geçiri­ lerek kütüphaneci olabilirler” anlatımı kütüphanecilikteki çeşit­ lemelere tuz ve biber ekmektedir. Eğer kısa süreli eğitimlerle mes­

lek adamı yetişebiliyorsa yüksek­ öğretime ne gerek var? Kütüp­ hanecilikte iki tür görevli vardır. Biri, dört yıllık yükseköğrenim sonunda “ kütüphaneci" sanını alır ve kütüphanenin bilgi gerek­ tiren işlerini yapar. Kuramcı, uy­ gulatıcı ve uygulayıcıdır. İkincisi ise, “ kütüphane memurudur” . Beceri ve alışkanlık gerektiren iş­ lerde çalışır. Bunun için kısa sü­ reli eğitimden geçer.

Kitap okumayı sevenler için iş bulma kaygısı olmayan meslek sözünün tartışılmaz bir ilginçli­ ği var. Yirmi yıllık meslek geç­ mişi olan biri olarak mesleği­ mizde iş bulma kaygısı olmadı­ ğını bilememişim. Genç arkadaş­ larımı iş arar gördükçe hep bunu düşünürüm . Kütüphanecileri

mesleklerinde çalışmaya özendir­ melidir derim. Salt kütüphane­ ciler değil tüm meslek edinenler için de geçerlidir bu düşüncem. Herkes kendi mesleğinde çalışır­ sa eğitilmiş insan beyni ve gücü değerlendirilmiş, yükseköğretim amacına ulaşmış olurdu.

Kadro darlığı, para azlığı, sı­ nav zorunluluğu gibi nedenler kütüphanecileri iş bulma konu­ sunda kaygılandırmaktadır.

SONUÇ

Yapısı ne olursa olsun, kimi beyinlerde kütüphanecilik ve ona bağlı kavramlar böylesine gülünç biçimde anlamlaşıyor. Kapalı ka­ falarda bir meslek böyle oluşu­ yor, çeşitleniyor. Kara ve bağnaz örümcek, kütüphanelerde oldu­ ğu gibi beyinlerde de giderek ağı­ nı büyütüyor. Tozlu raflarda derin izler bırakarak. Kütüpha­ nelerde örümcekler kol gezdiği sürece beyinlerden güzel şeyler ummamak gerek. Çünkü, kütüp­ hanelerin durumu olduğu gibi beyinlere yansımaktadır. İşte bu nedenle kütüphaneler gelişme­ nin, çağdaşlaşmanın göstergesi- dirler. Tozlu raflardaki örümcek izi ise göstergenin derecesi.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Böyle bir protokolün oluşturulması kararı üye ülke- ler tarafından 1995’te Jakarta’da yapılan Üye Ülke- ler Konferansı’nda alınmış, 1996 başlayan

Her fırsat- ta zengin biyololojik çeşitliğimizle övünen sözde tarımcı- ların, ne kadar çok bitki türümüz var ise ondan çok daha fazla zararlı böcek ile hastalık

Yeterlik Yürütme Kurulu, meslekte 10 yılını doldurmuş uzman- ların oylarıyla seçilmiş ve “yeterlik” gibi önemli bir konuda yapılacak düzenlemeler için süreli

Önceden yeterince veri ile eğitildiyse, elimizdeki büste dair ölçümlere (alın genişliği, göz küreleri arasındaki mesafe, vb.) dayalı olarak büstü yapılmış şahsa

Ribâ illetini semeniyet olarak görmeyen fakihler, altın ve gümüşün tar-tılma özelliğini; diğer dört sınıf malın ise ölçülme, saklanabilme, gıda maddesi olma

 Örneğin katı bir bürokrasisi ve dinsel görevlileri olan Hıristiyanlığın aksine, İslamın pek çok yorumunda çok daha gevşek bir örgütlenme vardır.  Aynı

Sonuç olarak Aristoteles, Fârâbî ve İbn Sînâ’da bilimin dışında ve bilimden ayrı olarak felsefe diye bir alan yoktur.. Yanı Mantık ilminden ayrı olarak Mantık

Örneğin insanın zihni, yani soyut iç alan ile, somut dış gerçeklik alanı arasındaki benzemezlik ve çakışımsızlığın, tam da iletişimi olanaklı kılan bir fark