• Sonuç bulunamadı

Bir Kongre Bir Müze Ve Düşündürdükleri Prof.Dr.Saim Sakaoğlu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir Kongre Bir Müze Ve Düşündürdükleri Prof.Dr.Saim Sakaoğlu"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BÎR KONGRE,

BİR

m ü z e

.. ..

..

VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

"Haydi

şu Hitit’in, Umrtu’nun, falannı fılantıı

çanak çömlek ve heykellerini bulmak, korumak

ve teşhir etmek için saıfettiğimiz insan gücü, para

ve zamanın kırkta birini, sadakanız için, açık hava

müzesinin yapımı için sarf ediniz.”

Prof. Dr. Saim SAKAOĞLU*

32. D aim î M illetler Arası A itaistik Kongresi (P1AC- Perm anent International Aîiaistic Gonfçfcnce) 11-16 H aziran 1989 tarihleri arasında Norveç'in başşehri O slo'da toplandı. 16 yıl önce, on alımcısı, C um ­ huriyetimiz 50. yılı münasebetiyle A nkara'da toplanan bu kongrenin yurtdışındaki bir toplantısına ilk defa katılıyordum. A vrupa'nın bu kuzey ülkesi, benim için hcı- bakımdan güzel hatıraları içine alan bir gezinin kaynağı olmuştur. Bu hatıralarımız, elbette bu derginin satırlarının dışında kalacaktır. Pek çok ülkeden 90 kadar üyenin katıldığı bu toplantının cn güzel yönü, bizim Norveç Halk Müzesi'ni (N orsk Folkemuseum) görmemize imkân sağlamasıdır. 14 Haziran sabahı erk en ­ den başlayan müze yolculuğu, bir tram (tramvay ve m etro karışımı bir raylı sistem) ile bir m otor yol­ culuğundan sonra birkaç kilometrelik bir yeşil yürüyüş ite başladı. Bu gezinin halk kültürüm üzün önemli bir parçası olan açık hava müzeleriyle olan m ünasebetini, mukayeseli olarak verirken üzüntülerimi dile getirmeyi dc ihmal etmeyeceğim. Bunu, önemli bir görev biliyorum

Müze, bir bölümü meyilli arazi olm ak üzere çok geniş bir toprak parçası üzerinde kurulmuş. Bir Norveçlinin tarihini, mimarisini, el sanatlarını, kıyafet­ lerini öğrenm ek için kitaplara başvurmak yerine bu

* Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı

2

müzeyi gezmek en iyi ders olacaktır. O slo'nun a?, rastlanan güzel günlerinden birinde müzeyi dolaşmıştık; pek çok okullu da oraya gitmek için aynı günü seçtiğinden müze, adeta bir çocuk ve gençlik bayramı gibi canlı ve neşeli idi. O nlar, orada hem piknik yapıyor, hem de pek çok şeyi görerek öğreniyordu.

Rahmetli sanal tarihi hocamız Aytcıı Hantmııı, Selçuklu eserlerini yerinde görmemiz için, bizleri Konya'daki sanat eserlerine götürmesini hayırla yad ettim. Bizim, eserimize sahip çıkabilmemiz için onu iyi tanımamız gerekm ektedir. Oyunlarımızı, Karagözümüzü, N asrcddin Hocamızı tanıtamadığımız gençlerimiz onlara nasıl sahip çıkabilecek acaba?

Müze, temcide açık hava müzesi olarak biliniyor; ama bir avlu etrafındaki birkaç binadan meydana gelen kapalı kısım, başlı başına bir müze sayılabilir. Yüksek tavanlı, geniş alanlı odalardan ve salonlardan meydana gelen bu biiıalar, daha çok eşya, alet ve kıyafet teşhirine ayrılmış. Şöyle bir düşündüm , bu binaların benzerleri bizde var mı? Şimdilik yok. Sebeplerini araştırıyorum. Otobüs, tram, tramvay ve m otor seferleriyle ulaşım problem ini halletmiş gibi görünen bir şehrin müze problem im dc haücdeceği tabiidir.

Müzenin açık alandaki kısmı ülkenin kuzeyinden güneyine, pek çok köy ve kasabadan getirilmiş çok sayıdaki ev, ahır, depo, değirmen, kilise vs. den meydana

(2)

gelmektedir. Pek azı açık olduğu için gezip görebildik. Bazılarının pencerelerinden bakarak bilgi sahibi olmaya çalıştık. Açık evlerden birini gezerken Türkçe konuştuğumuzu işiten bu kızlardan biri yanımıza gelerek Türkçe konuşmaya başladı. O slo üniversitesi’nde antropo

loji tahsili yapıyormuş ve bu aıad a T ürkçe dersleri de almış. Hocası da, bizim kongrenin başkanı oian d os­ tum uz Bernt Brendem oen imiş. Görevli kızımız bize oldukça geniş bilgi verdi. O nunla T ürkçe konuştuk. Hiç aklıma gelmezdi. Neyse, Türkiye’ye geldiği zam an bizlere de uğramasmı söyleyerek teşekkür edip ayrıldık.

Müzede şunu tesbit ettim. Norveç’te, bizdeki gibi b ir köy odası kavramı yoktu. Şimdi düşünüyorum da, bizde kaldı mı? Birkaç yıl önce bu konuda bir derlem e yaparken karşıma çıkan cümleler, hep üzüntü ifadeleriyle dolu idi. (1) Televizyonun esir alamadığı ne kaldı ki!. . O dalar kendilerini hatırlayacak b ir sosyologu, b ir folklor araştırıcısını, belki b ir de halk mimarisi tem ­ silcisini aramakla meşguldür.

İki küçük barakada, keramik ve gümüş işçiliği ser­ gileniyor ve ürünler yerinde pazarlanıyordu. A rtık siz, o toprak kablann ve gümüş takıların nasıl yapıldığını yerinde görebiliyordunuz. U stalar, b irer m anken gibi görevlerini yerine getiriyor ve bütün dikkatleriyle yeni eserler ortaya koymaya çalışıyorlardı.

Kapalı alandaki bir bölüm dikkatimi çekmişti. Orası, adeta çocuklar ve gençler tarafından işgal edil­ mişlerdi. Burası, oyuncakların tarihi ile ilgili bölümdü, dikkatle inceledim. Bazı oyunların fotoğraftan vardı; oyuncaklar ise örnekleriyle teşhir edilmişti. G erek oyun­ lar, gerekse oyuncaklar arasında bize yakın olanlar, bizimkileri hatırlatanlar da yok değildi. Am a bu bölüm ün bende bıfaktığı cn iyi iz, yurdum a dönünce k e n ­ dini belli etti. 15-17 Ekim 1989 tarihleri arasında gerçekleştireceğimiz îlî. Millî Halk Edebiyatı ve Folklor Kongresine katılacak üyelere teklif ettiğimiz üç ana konunun biri, oradan alınan ilhamla adlandırıldı: Aletli oyunlar ve oyuncaklar.

Hazırlamakta olduğu bitirm e tezi için malzeme toplayan bir öğrencimin dile getirdiği bir konu da sonun­ cu bölüm ile yakından ilgili idi: Fincan (yüzük) oyunu. Sahi, günümüzde bu oyunu oynayabilen kaç kişi çıkabilir »caba? Köy odalarım incelerken oyuna d» eğilmiş

Milli Folklor

-yazılı kaynaklarda birkaç farklı şeklini te*pit etmiştim. (2) Bizim evde de oynandığım çok iyi hatırlam am a rağmen kurallarından hiç bir şey çıkaramadığım bu oyunu acaba atari’lere mi fada ettik. G elecek yıllarda bir "Fincan Oyunu Y anşm ası'nı açmanın f a n o lduju kanaatindeyim.

Halı ve kilim teşhir salonlarında bk im motifleri hatırlatan bir tek m otif çıkarabildim. Am a ttn m aletleri arasındaki benzerlik biraz daha fazla idi. Kıyafetler, biraz da iklim farkından olacak, apayrı dünyalara aitti.

M üzeden ayrılırken iki düşünce kafamda koikofc* yürüyordu. Biri, m erhum H am it Z übeyr Kofay’m açık hava müzeleri konusundaki gayretleri, diğeri iıe İŞ yti önce Karkın (Çumra-Konya) köyündeki çakmaktaşlı düğenierlc gerçekleştirdiğim harm an sürm e işi. Acaba, diyorum, bir düğmeye basıverdiğimiz zam an öküzleri veya atlarıyla bir sürücü ne zaman harekete geçiverecek de düğen sürm e işini "müzelik* hale getirebileceğiz? îşte o gün, m erhum Koşay rahat bir uykuya dalacak.

Beş yıl kadar önce, A nkara’daki Üniversitelerden birinin sayın rektörünün Konya’d a v erd i# bir millf müjdenin gerçekleşmesini dört gözle bekliyoruz. U n u t­ mayınız. Norveç Halk Müzesi’nin açık

aknüm

«zun kış devresinde kalın bir kar tabakasının aliıad* kalmaktadır. A nkara'ya böyle b ir kar, belki de kırk yıldı bir yağacaktır. Kaldı ki bir parçasını kapalı mekânlaflSa

da

gerçekleştirmek m ümkündür.

Haydi şu H itit’in, Urartu’nun, falanm, filanın çanak çömlek vea heykellerini bulmak, korumak ve teşhir etm ek için sarfettigimiz insan gücü, panı ve zamanın kırkla birini, sadakanız için, açık t a *

müzesinin yapımı için sarfediniz. Var m uiniz «yırt aydınlar? Yeşil ışığınızı bekliyoruz. Kendi millî yaşayışımızı "antik" olmadan ortay» koyalım. *ma unut­ mayalım. burada batılının ve dagclum n abffipıkp götüreceği hiç bir parça olmayacaktır, timdiâMg fcüfia

N O TL A R

1. Saim Saksojlu, Gcr*d*‘d* Fıkım Anlcima An'anaai. 2 M , Eylül 1988, 907 (907-822).

2. Saim Saittûfilu, "Yüzük O yu nu-, Görgü A/uMopodfci/ <te-. >r<te-.ımlx, (U tanfeü 1M S ), » l O B <te-.

Referanslar

Benzer Belgeler

Suriye’deki durumun her geçen gün daha da belirsiz hale gelmesi, alt yapısı çökmüş bir ülkeye dönmenin yaratacağı zorluklar, Türkiye’de kurulan yeni hayatlar gibi

Hindistan’daki gayrimüslim şairlerin kaleme aldıkları naatlar dikkatle incelendiğinde bunların tıpkı Müslüman şairler gibi Kur’anî ve hadise dayanan

When the selected descriptive lan- guage and the stylistic characteristics are analyzed, these two mi’rāj paint- ings are seen to bear features that differ from

Batı’da Hz. Muhammed’e yönelik değerlendirmelerde onun risâlet görevinden ziya- de siyasî, sosyo-politik, askerî olmak üzere birçok farklı yön öne çıkarılır. Bunun temel

Çanakkale Boğazında 2000-2011 yılları arasında meydana gelen 117 kazanın 62 adedi karaya oturma kazası olarak tespit edilmiştir.. Kazaların parametreleri arasındaki

Bu çalışmada, Aksaray Altınkaya kasabasında bulunan ilköğretim okulu binasında gelişen çatlakların neden oluştuğunu ortaya koymak ve olası bir deprem etkisinde

Bu çalışmada ultrasonik kimyasal püskürtme tekniği ile elde edilen CdS filmlerinin optik, elektrik ve yüzey özellikleri üzerine In katkısının (% 2, 8)

of Independence” (1776), he assuredly had the citizens of the world in mind as well: “The time has come to reaffirm our enduring spirit; to choose our better his- tory; to