• Sonuç bulunamadı

Edirne il merkezindeki anaokulu çocuklarının annelerinde ortoreksiya nervoza eğilimi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Edirne il merkezindeki anaokulu çocuklarının annelerinde ortoreksiya nervoza eğilimi"

Copied!
68
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ

TIP FAKÜLTESİ

AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI

Tez Yöneticisi

Doç. Dr. Serdar ÖZTORA

EDİRNE İL MERKEZİNDEKİ ANAOKULU

ÇOCUKLARININ ANNELERİNDE ORTOREKSİYA

NERVOZA EĞİLİMİ

(Uzmanlık Tezi)

Dr. Hatice Hilal YÜKSEL

(2)

TEŞEKKÜR

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı’ndaki uzmanlık eğitimim süresince emeği geçen değerli hocalarım Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nezih Hamdi DAĞDEVİREN’E, Doç. Dr. Ayşe ÇAYLAN’a, Yrd. Doç. Dr. Önder SEZER’e, hem asistanlık eğitimimde hem tez sürecinde yoğun destek ve ilgisiyle beni yüreklendiren değerli eğitim ve tez hocam Doç. Dr. Serdar ÖZTORA’ya ve bütün çalışma arkadaşlarıma

(3)

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ VE AMAÇ ... 1

GENEL BİLGİLER ... 3

YEME BOZUKLUKLARI ... 3 ORTOREKSİYA NERVOZA ... 8

GEREÇ VE YÖNTEMLER ... 15

BULGULAR ... 17

TARTIŞMA ... 36

SONUÇLAR ... 47

ÖZET ... 49

SUMMARY ... 51

KAYNAKLAR ... 53

EKLER

(4)

SİMGE VE KISALTMALAR

ON : Ortoreksiya nervoza VKİ : Vücut kitle indeksi

TETT : Tavsiye edilen tüketim tarihi

(5)

GİRİŞ VE AMAÇ

Ortoreksiya nervoza (Yunanca ortho: doğru, orexis: iştah, arzu, istek) Amerikalı Dr. Steven Bratman tarafından 1997 yılında patolojik bir doğru ve sağlıklı beslenme takıntısı olarak tanımlanmıştır (1).

Ortoreksiya nervozanın normal sağlıklı beslenmeden farkı kişide vaktinin çoğunu meşgul eden ve sosyal işlevlerinin zarar görmesine neden olan bir bozulmaya yol açmasıdır. Kişinin günlük aktivitelerinin çoğunluğu doğru beslenebilmek için plan yapmak, alışveriş ve yiyecek hazırlamaktan oluşur. Diyeti bozan her bir değişiklik kişinin anksiyete ve suçluluk hissine ilave olarak beslenme alışkanlıklarını daha katılaştırmasına yol açar.

Amerikan Psikiyatri Derneği’nin yayınladığı DSM-V’e henüz ayrı bir başlık olarak dahil olmayan ortoreksiya nervoza bazı klinisyenler tarafından yeme bozukluğu olarak değerlendirilmekte ve anoreksiya nervozaya yakın görülmekteyse de obsesif-kompulsif bozukluk ile örtüştüğü de düşünülmektedir (2).

İtalyan araştırmacı Donini ve ark. 2005 yılında ORTO-15 anketini geliştirmişler ve 40 puanın altını ortoreksiya nervoza olarak değerlendirmişlerdir. Eşik puanın 40 kabul edildiği ORTO-15 ile İtalya’da genel popülasyona yapılan bir çalışmada ortoreksiya nervoza prevalansı %57,6 bulunmuş ve kadınlarda sıklığı erkeklere göre iki kat fazla olarak gösterilmiştir. Ancak, eşik değer 35 puan olarak kabul edildiğinde prevalans %21’e düşmüştür. İspanya’da yoga eğitmenleri arasında yapılan bir çalışmada prevalans %86 bulunmuştur (3).

Türkiye’de de tıp doktorları arasında yapılan bir çalışmada prevalans %45,5, performans sanatçıları arasında %56,4 olarak belirlenmiştir. Bazı gruplar ortoreksiya nervoza açısından özellikle risk altındadır. Biz de henüz tanısal aidiyeti tam netleşmeyen, ülkemizde

(6)

ve dünyada da hakkında çok fazla çalışma bulunmayan ortoreksiya nervozayı, bu duruma yatkınlığı bulunabilecek farklı bir grup olan anaokulu öğrencilerinin anneleri üzerinde araştırmayı düşündük. Büyüme çağında çocuğu olan anneler vakitlerinin önemli bir kısmını, nasıl beslenmeli, bugün ne yemeli, yediğimiz yiyecekler ne kadar doğal gibi konularla geçirebilmektedirler. Bu tür düşüncelerin kendilerini ya da çocuklarını ne kadar etkilediği, sosyal yaşantılarına engel olup olmadığı önemlidir.

Bu çalışmanın amacı anaokulu öğrencilerinin annelerindeki ortoreksiya nevroza eğilimini belirlemek ve elde edilecek veriler doğrultusunda ortorektik bireylerin yaşam kalitelerini arttırmaya yönelik sonuçlara ulaşmaktır.

(7)

GENEL BİLGİLER

YEME BOZUKLUKLARI

Tanım ve Sınıflandırma

Yeme bozuklukları, kişilerin yeme davranışlarında ciddi rahatsızlıklara neden olabilen önemli ve sıklıkla ölümcül hastalıklar bütünüdür. Beslenmede, vücut ağırlığı ve görünüşü ile ilgili düşüncelerde ve yeme davranışında bozulmalar görülür (4). Bu alandaki çalışmalara ilgi 1970’li yıllarda başlamıştır (5).

Yeme bozuklukları, bireyin görünüşe, kiloya ve yiyeceklere aşırı derecede gösterdiği obsesyonun; ilişkilerini, sağlığını ve günlük aktivitelerini olumsuz düzeyde etkileyecek kadar ileri gitmesine neden olmaktadır. Bu durum, sadece yiyecekler ve ağırlıkla ilişkili değildir, ön planda görülen bedensel belirtilerin yanı sıra ciddi psikiyatrik problemlerle birlikte seyreder.

Yeme bozukluklarının nedenleri çok net olmamakla beraber biyolojik ve çevresel etkenlerin birlikte rol oynadıkları düşünülmektedir. Popüler kültürde idealize edilen zayıflık algısı da bu duruma katkı sağlamaktadır.

Beslenme ve yeme bozuklukları DSM-5’te;  Pika

 Geri Çıkarma (Geviş Getirme) Bozuklukları  Kaçıngan/Kısıtlı Yiyecek Alım Bozukluğu  Anoreksiya Nervoza

 Bulimia Nervoza

 Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu

(8)

 Tanımlanmamış Beslenme ve Yeme Bozukluğu şeklinde sınıflandırılmıştır.

Bir seferde yalnızca bir yeme bozukluğu tanısı konulabilir (6).

Pika

Pika, en az bir aylık bir süre boyunca sabun, bez, talk pudrası veya kum gibi gıda dışı maddelerin sürekli yenmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tür maddelerin tüketilmesi kişinin gelişim seviyesine uygun olmamakla beraber spesifik bir kültürel veya sosyal uygulamaya da ait değildir (6).

Gıda içermeyen bu tip maddelerin devamlı olarak tüketilmesi zehirlenme, bağırsak problemleri veya enfeksiyonlar gibi tıbbi komplikasyonlara neden olabilir. Pika genellikle otizm spektrum bozukluğu veya zeka geriliği gibi diğer bozukluklarla birlikte görülür (7). Gebe kadınlarda ve çocuklarda da yaygın olarak görülebilen pika için en sık rastlanan yaş aralığı 1-6 yaştır (8).

Geri Çıkarma (Geviş Getirme) Bozukluğu

Geri çıkarma (geviş getirme) bozukluğu, herhangi bir tıbbi durum veya anoreksiya, bulimia ya da tıkınırcasına yeme bozukluğu gibi başka bir yeme bozukluğundan kaynaklanmaksızın, yemek yedikten sonra tekrar tekrar ve sürekli olarak yiyecekleri geri çıkarma durumudur. Yemek, bulantı ya da öğürme olmadan ağza geri getirilir. Geri çıkarılan yiyecekler tekrar çiğnenebilir, yutulabilir veya tükürülebilir (6).

Bu bozukluk, eğer yiyecekler sık tükürülüyorsa veya kişi davranışlarını önlemek için daha az yemek yiyorsa, malnütrisyona neden olabilir. Bebeklik döneminde ya da zihinsel engelli insanlarda daha yaygın görülebilir.

Kaçıngan/Kısıtlı Yiyecek Alım Bozukluğu

Kaçıngan/Kısıtlı yiyecek alım bozukluğu; belirli bir koku, renk, tat veya dokuya sahip yiyeceklerden kaçınma ya da yemek yerken karşılaşabilecek boğulma gibi sonuçlardan korkma gibi nedenlerden dolayı kişinin minimum günlük besin ihtiyacını karşılayamaması ile karakterize bir bozukluktur. Kişide kilo alma korkusu yoktur. Kültürel olarak onaylanan bir uygulama ya da yiyeceklere ulaşamamak söz konusu değildir (6).

Bu bozukluk, çocukluk çağında ciddi kilo kaybı veya kilo alamamanın yanında sağlık sorunlarına neden olabilecek beslenme yetersizliklerine de yol açabilir.

(9)

Belirtiler, anoreksiya gibi başka bir yeme bozukluğundan, tıbbi bir problemden veya farklı bir ruhsal rahatsızlıktan kaynaklanıyorsa kaçıngan/kısıtlı yiyecek alım bozukluğu tanısı konulamaz.

Anoreksiya Nervoza

Anoreksiya nervoza, anormal derecede düşük vücut ağırlığı, aşırı bir kilo alma korkusu ve bozulmuş beden algısı ile karakterize, potansiyel olarak hayatı tehdit eden bir yeme bozukluğudur. Anoreksiyalı kişiler, kilo alma korkusuyla ve vücut şeklini koruyabilmek için aşırı bir çaba içerisindedirler. Bu çaba, sağlıklarını ve günlük aktivitelerini önemli derecede etkileyecek boyuttadır.

Kilo kaybetmek için; aşırı egzersiz, kalori alımını aşırı kısıtlama, müshil ya da diyete yardımcı ürünler kullanma veya yemek yedikten sonra kusma başvurdukları yöntemler arasındadır.

Anoreksiya nervozanın temel belirtileri olan yeme sorunları ve üreme döngüsü bozuklukları primer hipotalamik disfonksiyon ile açıklanabilmektedir. Gonadotropin salıverici hormonun (GNRH) serotonerjik, dopaminerjik ve opioid sistemde oluşan bozulmalar sonucu azalması ile bu kişilerde zayıflamadan önce, zayıflarken veya zayıflamadan sonra menstruasyon durmaktadır. Yaklaşık %50 hastada kilo kaybından önce amenore veya menstruasyon düzensizliği gelebilir. İştah değişikliklerinde ise serotonin, kortikotropin salıverici hormon (CRH) ve nöropeptid Y’nin rolü olduğu gösterilmiştir (9).

Yüksek morbidite ve mortaliteye sahip olan anoreksiya nervoza, kadınlarda erkeklere oranla 10-20 kat daha sık görülmektedir ve başlangıç yaşı genellikle ikinci dekadın ortalarıdır (10). Güncellenen DSM-5 kriterleriyle değerlendirildiğinde, hastalığın kadınlarda yaşam boyu prevalansı %3,6 saptanırken, 15 yıllık insidans hızı 100.000 kişide 230 kişi olarak bulunmuştur (11).

Anoreksiya nervozanın iki alt türü mevcuttur (6):

Kısıtlayıcı tür: Son 3 ay boyunca birey, tekrarlayan aşırı yemek yeme veya çıkarma ile uğraşmamıştır. Bu tür, ağırlık kaybının öncelikle diyet, aç kalma ve/veya aşırı egzersiz yoluyla sağlandığı durumları açıklamaktadır.

Tıkınırcasına yeme/çıkarma türü: Bireyde, son 3 ay boyunca tekrarlayan aşırı yemek yeme ya da çıkarma atakları mevcuttur.

Anoreksiya nervozanın şiddeti, kişinin VKİ’ye göre 4 grupta değerlendirilir (6):  Ağır olmayan: VKİ ≥ 17 kg/m2

(10)

Orta derecede: VKİ = 16 – 16,99 kg/m2  Ağır: VKİ = 15 – 15,99 kg/m2

Aşırı düzeyde: VKİ <15 kg/m2 Bulimiya Nervoza

Bulimiya nervoza, denetlenemeyen bir biçimde tıkınırcasına yeme ve çıkarma epizodları ile karakterize ciddi ve tehlikeli bir hastalıktır. Bu kişiler genellikle, yemek yememek için gün içerisinde kendilerini kısıtlarlar, bu da sonrasında daha fazla yemeye ve çıkarmaya neden olur.

Bu epizodlar sırasında kişi, kısa bir zamanda çoğu kişinin aynı şartlarda yiyebileceğinden çok daha fazla besini tüketir ve sonrasında, aldığı ekstra kalorilerden, sağlığa uygun olmayan yöntemlerle kurtulmaya çalışır. Aşırı yemekten kaynaklanan suçluluk, utanç ve yoğun kilo alma korkusuyla birey; kendini kusmaya zorlar, aşırı spor yapmaya yönelir veya laksatif ilaçlar gibi diğer yöntemlere başvurur.

Bulimiyalı hastalar, beden ağırlıkları ve şekli konusunda çok endişelilerdir. Anorektiklerden farklı olarak vücut ağırlıkları normal veya normalin biraz üstünde olabilir (12).

Beslenme davranışı ve enerji metabolizmasını düzenleyen nöropeptidlerin (CRH, leptin, endojen opiodlar, nöropeptid-Y gibi) ve monoaminlerin (serotonin, dopamin gibi) düzenlenmesinde bozukluk mevcuttur. Düşük beta-endorfin seviyeleri, BN’li hastaların spesifik yeme modelinin bağımlılık davranışı ile benzer olduğunu göstermektedir. Bu da, BN’yi diğer yeme bozukluklarından ve obeziteden ayıran önemli bir unsurdur (13). Yüksek oranda genetik geçiş saptanmıştır. Aile içi problemleri ve çocukluk çağı cinsel travma öyküsü olanlarda daha sık rastlanmaktadır (9).

Bulimiya nervozada hastalığın şiddeti, uygunsuz dengeleyici davranışların sıklığına göre belirlenir (6):

Ağır olmayan: Haftada ortalama 1-3 kez uygunsuz dengeleyici davranış olması.

Orta derecede: Haftada ortalama 4-7 kez uygunsuz dengeleyici davranış olması.

Ağır: Haftada ortalama 8-13 kez uygunsuz dengeleyici davranış olması.

(11)

Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu

Tıkınırcasına yeme bozukluğu, tekrarlayan dönemlerde kendini denetleyemeyerek aşırı miktarda yeme olarak tanımlanabilir.

Hastalarda; çok hızlı yeme, hedeflenen miktardan fazla yeme, aç değilken yeme, rahatsızlık derecesinde tokluk hissedene kadar yeme ve sonrasında bu davranıştan ve yenilen yiyecek miktarından duyulan suçluluk, tiksinme ve utanç hissi görülebilir. Bu davranışlardan en az üçü, ortalama üç aylık bir dönem içerisinde en az haftada bir defa tekrarlanır (6).

Bulimiya veya anoreksiyada olabilecek yeme sonrası aşırı egzersiz ya da çıkarma gibi dengeleyici davranışlar görülmez. Utanç duygusu kişiyi, tıkınma olayını saklamak için yalnız yemeye sevk edebilir (7). Hastalar normal kilolu, fazla kilolu veya obez olabilir.

Tıkınırcasına yeme dönemlerinin sıklığı, hastalığın şiddetini belirler ve 4 seviyede değerlendirilir:

Ağır olmayan: Haftada 1-3 kez tıkınırcasına yemenin olması.

Orta derecede: Haftada 4-7 kez tıkınırcasına yemenin olması. Ağır: Haftada 8-13 kez tıkınırcasına yemenin olması.

Aşırı düzeyde: Haftada 14 veya daha fazla kez tıkınırcasına yemenin olması. Tanımlanmış Diğer Bir Beslenme ve Yeme Bozukluğu

DSM-5’te bahsedilen bu kategoride, beslenme ve yeme bozukluğu belirtileri görülen fakat bu bozukluklara ait ölçütlerin tam olarak karşılanamadığı ve psiko-sosyal fonksiyonel bozulmalara neden olan durumlar yer alır.

Bu sınıflandırmaya dahil olabilecek örnekler şunlardır:

1. Atipik anoreksiya nervoza: Önemli derecede kilo kaybı harici tüm anoreksiya nervoza kriterleri karşılanır. Bireyin vücut ağırlığı normal veya normalin üzerindedir.

2. Bulimiya nervoza (düşük sıklıkta ve/veya sınırlı süreli): Tıkınırcasına yeme ve uygunsuz dengeleyici davranışların ortalama olarak haftada bir defadan az ve/veya üç aydan daha kısa süreli olması haricinde tüm bulimiya nervoza kriterleri karşılanır.

3. Tıkınırcasına yeme bozukluğu düşük sıklıkta ve/veya sınırlı süreli): Tıkınırcasına yemenin ortalama olarak haftada bir defadan az ve/veya üç aydan daha kısa süreli olması haricinde tüm tıkınırcasına yeme bozukluğu kriterleri karşılanır.

(12)

4. Çıkarma bozukluğu: Tıkınırcasına yeme olmadan, vücut ağırlığı veya biçimini etkilemek için, tekrarlayan çıkarma davranışları (kendi kendini kusturma veya laksatif, diüretik ya da diğer ilaçların kullanımı gibi) sergilenir.

5. Gece yeme sendromu: Tekrarlayan dönemlerle, uykudan uyanıp yemek yeme veya akşam yemeğinden sonra aşırı yiyecek tüketme şeklinde görülür. Yemek yendiğinin farkında olunur ve yemek yendiği hatırlanır. Gece yemek yeme, uyku-uyanıklık döngüsündeki değişikler ya da yerel toplumsal değerler gibi dış etkilerle daha iyi açıklanamaz. Gece yemek yeme, önemli derecede sıkıntıya ve/veya işlevsellikte bozulmaya neden olur. Bu yeme düzeni, tıkınırcasına yeme bozukluğu veya madde kullanımı gibi başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz ve başka bir tıbbi bozukluğa ya da bir ilacın etkisine bağlanamaz.

Tanımlanmamış Beslenme ve Yeme Bozukluğu

Bu kategori, sosyal, mesleki veya diğer önemli alanlarda klinik olarak belirgin derecede sıkıntıya ya da bozulmaya neden olan beslenme ve yeme bozukluğuna özgü belirtilerin baskın olduğu, ancak beslenme ve yeme bozukluklarının herhangi birinin tüm ölçütlerini karşılamayan durumlar için kullanılmaktadır. Tanımlanmamış beslenme ve yeme bozukluğu kategorisi, beslenme ve yeme bozukluklarından herhangi birisinin tanı kriterlerini karşılamamasının özel sebebini klinisyenin belirtmek istemediği durumlarda ve tanı koymak için yeterli bilgiye ulaşılamadığı durumlarda (acil servis koşulları gibi) kullanılır (6).

ORTOREKSİYA NERVOZA

Ortoreksiya nervoza (Yunanca ortho: doğru, orexis: iştah, arzu, istek) ilk defa Dr. Steven Bratman tarafından 1997 yılında doğru ve sağlıklı beslenme üzerine patolojik bir takıntı olarak, anoreksiya nervozayı çeşitlendirmek üzere tanımlanmıştır.

Bratman, bu durumu bazı hastalarında gözlemlemiş ve kendini de iyileşmekte olan bir ortoreksiya nervoza hastası olarak anlatmıştır (14).

Ortoreksiya nervoza, ICD-10 ve DSM-5 gibi tıbbi kılavuzlara tanı olarak henüz dahil edilmemiştir. Vandereycken’in 2011 yılında yaptığı bir çalışmaya DSM-5 kriterleri belirlenirken başvurulmuştur (15). Bu çalışmada gece yeme sendromu, emetophobia (boğulmaktan korkma), kas dismorfisi ve ortoreksiya nervoza gibi medyada da popüler olarak konusu geçen bozukluklar hakkında sağlık profesyonellerinden görüş alınmış ve DSM formatında değerlendirmeleri için profesyonellere gönderilmiştir. Araştırmanın sonucunda

(13)

ON en bilinen ve pratikte en çok karşılaşılan bozukluk olarak gösterilmiş ancak literatürde en az yere sahip olduğu görülmüştür (16).

Ortoreksiya nervoza, kişinin günlük yaşantısını etkileyen düzeyde “saf” besin tüketme saplantısıdır. Bulimiya nervoza ve anoreksiya nervoza olan bireyler yediklerinin miktarına yoğunlaşırken, ortorektik bireyler yediklerinin kalitesi ile ilgilenmektedirler (17). Bu kişiler, yiyeceklerin içeriğini, kanserojen madde, boya vb. katkı maddesi içerip içermediklerini, ürünlerin paketlerinin içeriği gibi detayları ayrıntılı olarak incelerler. Gıdaların katkısız ve saf olmasını obsesif bir biçimde önemserler. Bu takıntı nedeniyle kişiler, psikolojik olarak birçok besini tüketmekten kaçınır ve zaman içerisinde anoreksiya nervoza gibi kilo kaybetmeye başlar (18).

Hastalığın boyutları sadece çiğ sebzeler yemekten belirli bir öğünde sadece tek renk gıda tüketmeye kadar değişebilmektedir. Yaygınlaşmaya başlayan bu diyet modasıyla ABD’de çoğu restoran menülerine mısır taneli çırpılmış yumurta, muz püresi gibi bu müşterileri cezbedecek yiyecekler eklemektedirler. Ortoreksiya nervozalı bireyler, sağlıklı beslenmeyle takıntılı olmanın yanı sıra yiyeceklerini de belirli yöntemlerle pişirmek, belli malzemelerden yapılmış, örneğin alüminyum içermeyen, gereçleri kullanmak konusunda da takıntılıdırlar. Ortorektikler, lezzet düşkünü değildirler, onlar için yemeklerin tadı, dokusu, çeşitliliği önemli değildir (19).

“Health Food Junkies: Overcoming the Obsession with Healthful Eating” isimli kitabında Bratman, insanların diyetlerini, faziletli, temiz ve hatta ruhani hissetmek için bir yol olarak gördükleri bir hastalık şeklinde tanımlamıştır. Birey, sağlığı için ne kadar çok diyet yaparsa, kendini o kadar erdemli hissetmektedir (5, 17).

Bratman, ortorektik davranış gösteren bu tip kişilerin, belirli bir teoriyi veya felsefeyi izlemeye eğilimli olduklarını ve diyet ne kadar sınırlayıcı veya karmaşık olursa kişilerin diyetlerine o kadar sadık kaldığını tespit ettiğini belirtmektedir. Bratman, kendisiyle bağlantıya geçen kişilerin, beslenmeyle ilgili kendi fikirlerini paylaşan diğer insanlarla sık sık bir araya gelmeyi, kendi arkadaşlarıyla ve aile üyeleriyle bir araya gelmeye tercih ettiklerini çünkü kendi yakınlarıyla aynı öğünü paylaşma keyfine ulaşamadıklarını belirtmektedir (20).

Obezitenin artışıyla beraber toplum ve uzmanlar tarafından, sağlıklı beslenme normal bir durum olarak görülmekte ve ortoreksiya nervoza pek dikkat çekmemektedir. Ortoreksiya nervoza ile alakalı istatistiklere, bu davranış çoğu zaman olumlu olarak görüldüğünden, oldukça az rastlanmaktadır. Güzellik kavramının zayıf olmak üzerine kurulması, bazı ürünlerin içerikleriyle ve diyetlerle alakalı medyada sürekli gündeme gelen bilgiler, bazı

(14)

ürünlerin katkı maddesi, boya, kanserojen madde ve hormon gibi maddeler içermesi ile ilgili çıkan haberler ortoreksiya nervozanın yaygınlığının artmasında etkili olmaktadır (5).

Sağlıklı beslenme alışkanlıkları aşırı uğraş haline dönüşmüyorsa, uzun süreli değilse, günlük yaşamda olumsuzluklara yol açabilecek şekilde davranış ve kişilik boyutlarını ilgilendiren bir seviyeye gelmiyorsa patolojik olarak değerlendirilemez (21). Obsesif kompulsif bozukluğu olan hastalar gibi sağlıklı beslenme takıntısı olan hastaların da zamanlarının çoğunu katı kurallar ile alakalı uğraş içerisinde geçirdikleri ve zamanla sosyal fonksiyonlarının bu nedenle zarar görebileceği ifade edilmektedir (22). Hatta bazı ortorektik bireylerin, sağlıklarına zarar veren ve “saf olmayan” besinleri tüketmektense kendilerini aç bırakmayı yeğledikleri belirtilmektedir (23).

Ortoreksiya Nervozanın Belirtileri

Tanıda, henüz ayrı bir kategori olarak kabul edilmeyen ve hakkında fazla sayıda klinik çalışma bulunmayan ortoreksiya nervoza diğer yeme bozuklukları ile benzerlikler ve farklılıklar göstermektedir. Anoreksiya nervoza tanılarına ilave olarak ortorektik bireylerde, vücuda sadece faydalı besinlerin girmesi, gereksiz ve sağlıksız gıdaların vücuda alınmaması düşüncesi mevcuttur. Amenore, kilo kaybı, kısıtlayıcı diyet uygulamaları açısından ortorektik bireyler AN hastalarına benzerlik göstermekle beraber, bu bireylerin yiyecek tercihleri besinlerin enerji miktarına odaklı değil sağlıklı veya sağlıksız oluşuna göre şekillenmektedir. Ortorektikler, yalnızca sağlıklı beslenme gayretlerinin bir sonucu olarak kilo kaybetmekte, vücut ağırlıklarıyla alakalı herhangi bir uğraşlarının olmadığını belirtmektedirler (24, 25).

Mükemmelliğe ulaşma çabaları nedeniyle diyetlerini giderek kısıtlayan ortorektik bireylerde yiyecek çeşitliliği oldukça azalmaktadır. Bu nedenle gelişen beslenme bozukluğuna ek olarak osteoporoz, adet düzeninin bozulması ve kan basıncının aşırı düşmesine bağlı kardiyak problemler de meydana gelebilmektedir (26).

Ortoreksiya nervozada kişiler, obsesif-kompulsif bozukluğu olan hastalar gibi zamanlarının çoğunu katı kurallar ile alakalı aşırı uğraşı içinde geçirmektedirler ve bu tür bireylerde zamanla sosyal fonksiyon bozukluklarının gelişebileceği ifade edilmektedir. Fakat bu aşırı uğraşı alanının, yeme bozukluklarındaki gibi, farklı bir kategoride tanımlamayı hak edecek derecede belirgin olmadığı ve yalnızca tüketilen besinin niteliği ile ilgili olduğu düşünülmektedir (16).

Ortorektik bireyler, tarım ilacı kullanılan, genetiği değiştirilmiş olan veya çok fazla tuz ya da çok fazla şeker içeren sağlıksız yağlı yiyeceklerden kaçınırlar. Besinleri hazırlama

(15)

bıçak kullanmak gibi) saplantılı ritüellerinin bir parçasıdır. Gündelik diyetleri dört aşamada biçimlenir. İlk kısımda, o gün veya ertesi gün ne yiyeceklerini dikkatli bir biçimde düşünmek yer alır; ikinci aşamada, kullanılacak her malzeme için titiz ve kapsamlı bir plan oluşturulur; üçüncü aşamada, bu malzemelerin hazırlanması için gerekli sağlıksız olmayan teknikler ve prosedürler değerlendirilir; dördüncü aşama ise, ilk üç evrenin uygun bir biçimde uygulanmasına dayanan bir memnuniyet, konfor veya suçluluk dönemidir (27).

Ortoreksiya Nervozanın Nedenleri

Sağlıklı besinlere karşı duyulan bu saplantıya çeşitli nedenler kaynak olarak düşünülebilir. İçinde bulunulan çevrenin eğilimleri, aileden edinilmiş alışkanlıklar, yakın zamanda geçirilen hastalıklar veya bir yiyecek türü ya da grubu hakkındaki negatif yorumlar ortoreksiya nervozanın ortaya çıkmasına vesile olabilecek etmenlerden bazılarıdır. Başta psikolojik olmak üzere biyokimyasal ve genetik etkenlerin de yeme bozuklukları üzerinde rol alabileceği düşünülmektedir (28).

Bazı kişilerde ortoreksiya nervozanın herhangi bir hastalık ya da alerji nedeniyle diyet uygulaması ihtiyaç olan dönemde gelişebileceği de düşünülmektedir (28).

Yeme bozukluğu tanısı alan bireylerin serotonin, endorfin ve norepinefrin gibi sinir sistemi kimyasallarında düşüş tespit edilmiştir. Bu düşüş, depresyonla ve fiziksel ve duygusal tatminsizlikle ilişkili olarak görülmektedir. Kandaki serotonin seviyesinin düşük olmasıyla açlık hissi oluşmakta, obsesif kompulsif eğilim, endişe, sinirlilik ve karamsarlık gibi belirtiler ortaya çıkmakta; yüksek olmasıyla ise doygunluk hissi oluşmaktadır. Karbonhidrat fazlalığı serotonin düzeyinde artışa neden olur. Sonuç olarak, sinir sistemi kimyasallarının seviyesindeki değişiklikler, bireylerin iştahlarını ve duygusal durumlarını düzenleyen psikolojik etkenlerle alakalıdır (29).

Ortoreksiya Nervoza Tanısı

Organik besinler, doğru beslenme, sağlıklı diyet gibi kavramların giderek yaygınlaşması ve teşvik görmesi ortoreksiya nervozayı maskeleyebilmekte ve bu da tanısal bir sorun oluşturmaktadır. Doğal beslenme, sağlık açısından önem teşkil etmekle beraber obsesyon haline gelmediği sürece önerilen bir yaşam tarzıdır.

Ortoreksiya nervozanın saptanmasında belirleyici olabilecek bir ölçek olan ORTO-15, Donini ve arkadaşları tarafından 2005 yılında hazırlanmıştır. Bu ölçeğin geliştirilmesinde, “Bratman Orthorexia Test” olarak bilinen ve ilk kez bu konuda bir tanı aracı olarak gündeme gelen 10 soruluk bir ölçekten faydalanılmıştır.

(16)

Yakında zamanda, 2016 yılında, Kuzey Colorado Üniversitesi'nden Dr. Thom Dunn ve Steven Bratman, hakemli bir dergi olan Eating Behaviours’ta yayınlanan makalelerinde, ortoreksiya için resmi tanı kriterleri önermiştir. Kriterler şu şekildedir:

A Kriteri:

 Belirli ayrıntıları değişiklik gösterebilen bir takım inanışlar veya diyet teorileri ile tanımlanan bir “sağlıklı” beslenme saplantısı, sağlıksız olarak algılanan gıda seçenekleriyle ilişkili abartılı duygusal sıkıntı ve diyet tercihleri sonucunda kilo kaybı meydana gelebilir ancak bu birincil hedef değildir. Şu şekilde tanımlandığı üzere:

1. Bireyin sağlığını en iyi şekilde geliştireceğine inandığı olumlu ve kısıtlayıcı diyet uygulamaları ile ilgili kompulsif davranış ve/veya zihinsel meşguliyet.

2. Kendi kendine dayatılan diyet kurallarının ihlal edilmesinin aşırı hastalık korkusuna, kişisel hoşnutsuzluk hissi ve/veya olumsuz fiziksel duyumlara neden olması ve beraberinde duyulan endişe ve utanç hissi.

3. Diyet kısıtlamaları zamanla artar ve tüm gıda gruplarının ortadan kaldırılmasını ve arındırıcı veya detoksifıye edici olarak görülen, giderek daha sık ve/veya şiddetli hale gelen “temizlik” süreçlerini de içerebilir. Kısıtlamaların artması neticede kilo kaybına yol açar, fakat bu bireylerde zayıflama tutkusu ya yoktur, ya gizlidir ya da ikinci plandadır.

B Kriteri:

 Aşağıdakilerden herhangi birinin varlığında kompulsif davranış ve zihinsel meşguliyet klinik olarak zarar verici boyuta ulaşmaya başlar:

1. Kısıtlayıcı diyetten kaynaklanan malnütrisyon, ciddi kilo kaybı veya diğer tıbbi komplikasyonlar.

2. Sağlıklı beslenmeyle ilgili inançlara veya davranışlara bağlı olarak sosyal, akademik veya mesleki işlevsellikte içsel sıkıntı veya bozulma.

3. Kendince tanımladığı "sağlıklı" yeme davranışına aşırı bağımlı bir biçimde gelişen olumlu beden imajı, kimlik, benlik değeri ve/veya memnuniyet (30).

Ortoreksiya Nervoza Tedavisi

(17)

doktorlar, psikoterapistler ve diyetisyenleri içeren multidisipliner bir ekibi kapsar; böylece ilaç, bilişsel-davranışçı terapi ve psiko-eğitim kombinasyonu, ayaktan tedavi şartlarında yakın izlem ile uygulanabilir (20, 31, 32). Kilo kaybı ve malnütrisyon vakalarında hastalar, refeeding sendromu da göz önünde bulundurularak hastanede yatarak tedavi altına alınmalıdır (33).

Psikotropik ilaçlardan serotonin geri alım inhibitörlerinin, anoreksiya ve obsesif-kompulsif bozukluğa yönelik kanıtlanmış etkinliklerine benzer şekilde ortoreksiya için de etkili olduğu bildirilmektedir (20, 34). Olanzapin gibi antipsikotiklerin kullanımıyla, yiyeceklerle ilgili obsesif hale gelen düşünceleri azaltmak açısından başarılı sonuçlar elde edilmiştir (33). Bununla birlikte, ortorektik kişilerin ilaçları "doğal olmayan" maddeler olarak görüp reddetme eğilimi gösterebileceğini belirtmek gerekir (20).

Psikoterapi düşünülürken, müdahaleler hastaların gösterdikleri belirtilere göre bireyselleştirilmedir; tedavi hedefleri sadece hastaların ne yediklerini değil, neyi nasıl satın aldıklarını, nasıl hazırladıklarını ve tüketilen yiyecekle ilgili ne hissettiklerini de ele almalıdır (32, 35). Tersine alışkanlık kazandırma eğitimi, ortoreksiyanın obsesif ve kompulsif yönlerini tedavi edebilmek için en başarılı yöntem olabilir (36).

Bilişsel yeniden yapılandırma; ikili düşünme (ya hep ya hiç düşüncesi), aşırı genelleme, katastrofikasyon ve yiyecek, yemek ve sağlık ile diğer kognitif çarpıklıkların yanı sıra mükemmeliyetçilik gibi sorunlu nitelikler için de faydalı olabilmektedir. Çeşitli gevşeme teknikleri, yemek öncesi-sonrası endişe ve diğer sağlık kaygısı belirtilerine yardımcı olabilir (37-39). Ayrıca, davranış değiştirme stratejileri, kişinin yemek çeşitliliğini genişletmek, yemek öğünleri esnasında sosyalleşmeyi arttırmak ve boş vakitlerindeki aktivitelerini gıda temalı olmayan alanlara kaydırmak açısından yararlı olabilir. Son olarak, diyetetik bilimi hakkında psiko-eğitim verilmesi, ortorektik hastaların yanlış gıda inanışlarını ortadan kaldırmalarına yardımcı olabilir (31).

Beslenme ve sağlık eğitiminin besin maddeleri ve fizyoloji ile ilgili objektif kavramlar içermesi gerektiği, aynı zamanda bireylerin gıdalarla ilgili inanışlarını ve gıda tercihlerini derinden etkileyen duygusal bakış açılarını da anlayarak bu kişilere etkili bir biçimde yaklaşabilmek gerektiği vurgulanmaktadır (40). Ağır düzeyde ortorektik olan hastalardan yanlış besin inanışlarını terk etmelerini istemek, onlar için, derin bir ideolojiden vazgeçmelerini istemek anlamına gelmektedir. Lindeman ve ark. (41) tarafından ele alındığı üzere, ideolojiler gerçeklik temelli olsun ya da olmasın, bireyin yaşamına biçim ve düzen sağlar, çevresinde olan bitenlerle ilgili kontrollü olmasını sağlayarak anksiyeteyi azaltır.

(18)

Psiko-eğitim, yerleşik bir inanç sistemine karşı meydan okuduğu için, hastada belirgin bir duygusal karışıklık olabileceği düşünülerek gerçekleştirilmelidir (2).

(19)

GEREÇ VE YÖNTEMLER

Bu araştırma 2016-2017 eğitim-öğretim yılının ikinci döneminde öğrenim gören Edirne İl Merkezi’ndeki anasınıfı öğrencilerinin annelerine yapıldı. Etik kurul onayı (Ek 1) alındıktan sonra Edirne İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden gerekli izin (Ek 2) alındı. Merkez ilçede bulunan anasınıfları ve anaokullarının hepsi gönüllü olarak çalışmaya dahil edilmek istendi ancak bir özel anaokulu kabul etmedi. Kalan 26 okulun mevcudu olan 1299 kişi çalışmamızın evrenini oluşturmaktadır. Örneklem için evrenin tamamına ulaşılması hedeflendi. Araştırma boyunca tüm okullar ziyaret edildi ve ilkokulların anasınıfı velilerine ve anaokullarının 5 yaş grubu anasınıfı velilerine öğretmenler aracılığıyla ulaşılarak doldurtulan anketler geri toplandı. Toplamda 604 anneden geri dönüş alındı ve böylece evrenin yarısına (%46,5) ulaşılmış oldu.

Araştırmamızda katılımcıların kimlik bilgileri toplanmadı. Katılımcıların bilgilendirilmesi ve onamlarının alınması çalışma anketinin giriş bölümünde bulunan, araştırmayı açıklayan ve araştırmaya katılımlarını isteyen bir metin yardımıyla sağlandı. Anket 46 sorudan oluşmakta ve ilk 35 sorusu katılımcıların sosyodemografik özellikleri ile kendilerinin ve çocuklar beslenme biçimlerini irdelemekteydi (Ek 3). Son 11 soru ise ORTO-11 ölçeği idi.

ORTO-11 ölçeğinin aslı Donini tarafından hazırlanan 15 soruluk ORTO-15’tir. Orijinal hali İtalya’da geliştirilmiştir. Bratman’ın 10 soruluk Ortoreksiya Testi temel alınarak hazırlanmıştır. ORTO-15; duygu (ör: son üç ay içerisinde besinler konusunda endişelendiğiniz oldu mu?), davranış (ör: sağlıksız olduğunu düşündüğünüz besinleri yediğiniz olur mu?) ve bilişi (ör: piyasada sağlıksız besinlerin de satıldığını düşünür müsünüz?) değerlendiren 3 alt boyuttan ve toplam 15 maddeden oluşmaktadır. Sorular, 4’lü likert derecelendirme formatında

(20)

şimdiki zamana göre cevaplanmaktadır. Bireylerden, her soru için “her zaman”, “sık sık”, “bazen” ve “hiçbir zaman” seçeneklerinden birini seçmesi istenmektedir. Her madde 1, 2, 3, 4 puanlarından biriyle değerlendirilmektedir. Ortoreksiyaya eğilimi arttıran cevaplar düşük puanla, azaltan cevaplar yüksek puanla değerlendirilmektedir. Sorular, kişilerin seçme, satın alma, hazırlama ve kendilerinin sağlıklı olarak nitelendirdikleri besinleri tüketme konularındaki obsesif davranışlarını araştırmaktadır (42).

ORTO-11’in uyarlandığı orijinal ORTO-15 ölçeğinde sorulara verilen cevaplar toplandığında en az 15 en fazla 60 puan alınabilmektedir. Donini ve ark. (42) değerlendirme için farklı kesme noktaları denemişler ve kesme noktası 40 puan alındığında ölçeğin yordama kapasitesinin yüksek olduğunu ve ortorektik eğilimi olanları ayırt edebildiğini göstermişlerdir. Ölçek Türkçe’ye 2008 yılında Arusoğlu ve ark. (35) tarafından ORTO-11 olarak uyarlanmıştır. 15 maddelik asıl ölçeğin Cronbach Alfa değeri 0,44 iken 11 maddelik ölçeğin değeri 0,62 olarak hesaplanmıştır. ORTO-11’de orijinal ölçekteki 1, 2, 9 ve 15 numaralı sorular çıkarılmıştır ve 8. madde ters yönde puanlanmaktadır. Maksimum değer 44 puandır. Çalışmamızda kullandığımız ORTO-11’in belli bir kesim noktası olmadığı için kesim noktası olarak Fidan ve ark. (21) başvurduğu yöntemden faydalanıldı ve elde ettiğimiz ORTO-11 skorlarının ortalama değeri 25,17±4,93, ortanca değeri 25 olduğundan kesim noktası olarak 25 puan belirlendi.

VERİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Araştırmada elde edilen verilerin istatistiksel analizi SPSS 19 (Statistical Package for the Social Sciences, version 19, seri no:10240642) istatistik programı kullanılarak yapıldı. Araştırmadaki ORTO-11 ölçeği verilerinin normal dağılıma uygun olduğu saptandığı için çalışmamızda parametrik testler kullanıldı.

İstatistik yöntem olarak tanımlayıcı istatistikler, Student t-testi, Ki-kare analiz testi ve Pearson korelasyon testi kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık düzeyi (p) ilgili testlerle birlikte gösterildi (p≤0,05 olduğunda anlamlı, p>0,05 olduğunda anlamlı değil kabul edildi).

(21)

BULGULAR

Çalışmamız, 2016-2017 eğitim öğretim yılı 2. döneminde Edirne İl Merkezi’nde İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı resmi/özel anaokullarının 5 yaş grubu sınıfları ile ilkokulların anasınıfı öğrencilerinin annelerine okul müdürlükleri gözetim ve sorumluluğunda uygulanmıştır. 604 kişi çalışmaya dahil edilmiştir.

TANIMLAYICI İSTATİSTİKLER

Çalışmamıza katılım sayısı okullara göre değerlendirildiğinde elde edilen veriler Tablo 1’de gösterilmiştir. 604 öğrencinin 582’si (%96,4) devlet okulu, 22’si (%3,6) özel okul öğrencisidir.

Araştırmamıza katılan bireylerin hepsinin cinsiyeti kadındır. Katılımcıların yaş ortalaması 33,75±5,13 (minimum 21, maksimum 55) ayrıca ortanca değer 34 olarak hesaplandı. 1 kişi soruya cevap vermedi.

Katılımcıların boylarının ortalaması 163±6 cm (minimum 142 cm, maksimum 195 cm), beden ağırlıkları ortalaması 65,83±11,95 kg (minimum 34 kg, maksimum 102 kg) olarak bulundu. Boy sorusunu 19 kişi, beden ağırlığı sorusunu ise 4 kişi yanıtsız bıraktı. Boy ve beden ağırlığı sorularına tam cevap veren 584 annenin vücut kitle indeksi (VKİ) değerlendirildiğinde minimum 13,27 kg/m2

, maksimum 39,84 kg/m2 değeri saptandı, katılımcıların VKİ ortalaması 24,64±4,30 kg/m2

idi. VKİ verilerinin kategorize edilmiş dağılımı Şekil 1’de gösterilmektedir.

(22)

Tablo 1. Katılımcıların okullara göre dağılımı

Okul adı T K % Okul adı T K %

n n n n

Ayşekadın Anaokulu 132 98 16,2 Kadripaşa İlkokulu 20 14 2,3 75. Yıl İlkokulu 94 59 9,8 Cumhuriyet İlkokulu 30 13 2,2 Plevne İlkokulu 108 51 8,4 Nilüfer Hatun Anaokulu 60 12 2 Zübeyde Hanım

Anaokulu 90 45 7,5 Mithatpaşa İlkokulu 15 11 1,8

50. Yıl İlkokulu 96 41 6,8 Mustafa Necati İlkokulu 17 11 1,8 Hatice Erkurt Anaokulu 74 40 6,6 Gazi İlkokulu 13 10 1,7 Trakya Birlik İlkokulu 65 35 5,8 Ticaret Borsası İlkokulu 20 10 1,7

Şükrüpaşa İlkokulu 100 33 5,5 İnönü İlkokulu 21 8 1,3

Vali Fahri Yücel İlkokulu 65 22 3,6 Yusufhoca İlkokulu 20 7 1,2

Bahçeşehir İlkokulu 82 20 3,3 Ticaret ve Sanayi Odası

İlkokulu 16 7 1,2

Yüksel Yeşil İlkokulu 64 18 3 Fevzipaşa İlkokulu 14 6 1

Şehit Asım İlkokulu 33 16 2,6 Gelişim Anaokulu 18 2 0,3

Meriç İlkokulu 25 15 2,5 Yaren Anaokulu 7 0 0

T: Toplam. K: Katılımcı.

Şekil 1. Katılımcıların VKİ dağılımı

5% 56% 27% 10% 2%

Zayıf (n=27) Normal kilolu (n=329) Fazla kilolu (n=156) 1. derece obez (n=59) 2. derece obez (n=13)

(23)

“Evde kaç kişi yaşıyorsunuz” sorusunu yanıtlayan 602 katılımcıdan ve “kaç çocuğunuz var” sorusunu yanıtlayan 604 katılımcıdan aldığımız cevapların sayısal dağılımı Şekil 2 ve Şekil 3’te gösterilmektedir.

Şekil 2. Hane halkı sayılarına göre katılımcıların dağılımı

Şekil 3. Sahip oldukları çocuk sayılarına göre katılımcıların dağılımı

Katılımcıların ilk doğum yaşı ortalaması 25,25±4,73 (minimum 15, maksimum 45) ve ortanca değer de 25 olarak tespit edildi. 5 kişi bu soruyu yanıtsız bıraktı. Düşük ya da ölü doğum öykünüz var mı sorusunu yanıtlayan (n=602) katılımcıların %79,1’i (n=476) hayır, %20,9’u (n=126) evet cevabını verdi.

0 5 10 15 20 25 30 35 40 45 50 1 kişi (n=1) 2 kişi (n=2) 3 kişi (n=196) 4 kişi (n=281) 5 kişi (n=73) 6 kişi (n=25) 7 kişi (n=8) 8 kişi (n=3) 9 kişi (n=2) Yüzde (%) 0 10 20 30 40 50 60 1 çocuk (n=233) 2 çocuk (n=314) 3 çocuk (n=48) 4 çocuk (n=7) 5 çocuk (n=1) 6 çocuk (n=1) Yüzde (%)

(24)

Çalışmaya katılanların medeni durumları sorgulandığında 579 kişi (%96) evli, 2 kişi (%0,3) bekar, 20 kişi (%3,3) boşanmış, 2 kişi de (%0,3) dul olduğunu belirtti, 1 kişi yanıt vermedi.

Katılımcıların eğitim durumları sorgulandığında 8 kişi (%1,3) okuryazar olmadığını, 17 kişi (%2,8) yalnızca okuryazar olduğunu, 95 kişi (%15,7) ilkokul, 62 kişi (%10,3) ortaokul, 228 kişi (%37,7) lise, 194 kişi (%32,1) üniversite ve üzeri eğitim mezunu olduklarını belirtti (Şekil 4).

Şekil 4. Katılımcıların eğitim durumları

Katılımcılara meslekleri sorulduğunda 309 kişi (%51,2) cevap vermedi. Meslekler gruplandırıldığında 125 kişinin (%20,7) işçi olduğu, 112 kişinin (%18,5) memur olduğu, 38 kişinin (%6,3) sağlık sektöründe çalışan memur olduğu ve 20 kişinin de (%3,3) serbest çalıştığı görüldü.

Çalışma durumları sorulduğunda tüm katılımcılar yanıt verdi. %57’si (n=344) çalışmadığını, %43’ü (n=260) ise çalıştığını belirtti. Çalışanlar arasında tüm katılımcıların %32,8’i (n=198) gündüz ve %10,3’ü (n=62) de vardiyalı olarak çalışmaktaydı.

0 5 10 15 20 25 30 35 40 Okuryazar değil (n=8) Okuryazar (n=17) İlkokul (n=95) Ortaokul (n=62) Lise (n=228) Üniversite ve üzeri (n=194) %1,3 %2,8 %15,7 %10,3 %37,7 %32,1

(25)

Hanenizin aylık geliri ne kadar sorusuna cevap veren 515 kişinin gelirlerinin ortalaması 3402,19±2031,55 TL olarak hesaplandı. Belirtilen minimum gelirin 1000 TL, maksimum gelirin 15000 TL olduğu görüldü. Ortanca ve mod değerleri 3000 TL idi.

Kronik hastalığınız var mı sorusuna 87 katılımcı (%14,4) evet, 517 katılımcı (%85,6) hayır yanıtını verdi. 86 kişi de hastalığının ne olduğunu belirtti (Tablo 2).

Tablo 2. Katılımcıların hastalıklarının dağılımı

Hastalık grubu n % Hastalık grubu n %

Alerji 3 0,5 Onkolojik hastalık 1 0,2

Deri hastalığı 1 0,2 Ortopedik hastalık 1 0,2

Endokrin hastalık 31 5,1 Otoimmün hastalık 5 0,8

Gastroenterolojik hastalık 4 0,7 Solunum sistemi hastalığı 11 1,8

Hematolojik hastalık 2 0,3 Romatolojik hastalık 2 0,3

Kardiyovasküler hastalık 18 2,9

Nörolojik hastalık 8 1,3

Katılımcıların düzenli ilaç kullanımı sorgulandığında 81 kişi (%13,4) evet kullanıyorum, 523 kişi (%86,6) hayır kullanmıyorum yanıtını verdi.

Sigara kullanımları sorgulanan katılımcıların %55’i (n=332) içmediğini, %11,6’sı (n=70) daha önce içtiğini ama bıraktığını, %33,4’ü (n=202) sigara içtiğini belirtti. Katılımcıların %7,1’i (n=43) alkol kullanıyor musunuz sorusuna evet, %92,9’u (n=561) hayır cevabını verdi.

Katılımcıların düzenli egzersiz yapma durumları sorgulandığında %18,2’si (n=110) yapıyorum, %81,8’i (n=494) yapmıyorum cevabını verdi. Haftada ortalama kaç saat düzenli egzersiz yapıyorsunuz sorusuna cevap veren 99 kişinin ortalama 3,69±2,04 saat (minimum 1, maksimum 14 saat) egzersiz yaptıkları hesaplandı. Katılımcılara hangi spor/egzersizleri yaptıkları da soruldu; düzenli egzersiz yapıyorum demeyenler arasında da bu soruya cevap verenler olduğu görüldü, bazı katılımcıların da birden fazla spor dalıyla uğraştığı öğrenildi (Şekil 5).

(26)

Şekil 5. Katılımcıların düzenli olarak yaptıkları egzersizlerin dağılımı

Kendinizi nasıl görüyorsunuz sorusuna katılımcıların %1’i (n=6) çok zayıf, %8’i (n=48) zayıf, %63,7’si (n=383) normal kilolu, %25,6’sı (n=154) kilolu, %1,7’si (n=10) çok kilolu yanıtını verdi. 3 kişi bu soruyu cevaplamadı (Şekil 6).

Şekil 6. Katılımcıların kendilerini nasıl gördüklerinin yüzdesel dağılımı

Katılımcıların %41,2’si (n=248) öğün atlar mısınız sorusuna evet, %58,8’i (n=354) hayır yanıtını verdi, 2 kişi cevap vermedi. Öğün atladığını belirtenlere yöneltilen genellikle

0 5 10 15 20 25 Yürüyüş (n=142) Fitness (n=21) Pilates (n=18) Yüzme (n=5) Dans (n=5) Yoga (n=4) Aerobik (n=3) Jimnastik (n=3) Tenis (n=1) Yürüyüş (n=142) Fitness (n=21) Pilates (n=18) Yüzme (n=5) Dans (n=5) Yoga (n=4) Aerobik (n=3) Jimnastik (n=3) Tenis (n=1) % 23,5 3,5 3 0,8 0,8 0,7 0,5 0,5 0,2 1% 8% 64% 25% 2%

(27)

hangi öğünü atlarsınız sorusuna 237 kişi yanıt verdi; bunların %27,4’ü (n=65) sabah, %70,5’i öğlen, %2,1’i (n=5) de akşam öğününü atladıklarını belirtti.

Katılımcılara sorulan market ve yiyecek alışverişleri ile yiyecek ve tüketim alışkanlıkları hakkındaki sorular Tablo 3’de açıklanmıştır.

Tablo 3. Yiyecek ve tüketim alışkanlıklarına dair verilen cevapların sayısal dağılımı Evet Hayır Genel market alışverişlerinizde ürünün içeriğine dikkat eder misiniz? %85,1

n=514

%14,9 n=90 Yiyecek alışverişlerinizde gıdanın içeriği seçiminizi etkiler mi? %83,8

n=506

%16,2 n=98 Yiyecek alışverişleriniz sırasında ürünlerin son tüketim tarihlerine dikkat

eder misiniz?

%96 n=580

%4 n=24

Yiyecek alışverişlerinizi kendiniz mi yaparsınız? %92,9

n=561

%7,1 n=43

Evde yoğurt yapar mısınız? %82,5

n=498

%17,5 n=106 Evde kendiniz (tarhana, salça, erişte, vs. gibi) kışlık yiyecek hazırlıyor

musunuz?

%81,6 n=493

%18,4 n=111

Katılımcılara anasınıfında öğrenci olan çocuklarının cinsiyeti sorulduğunda 300 kişi (%49,7) kız, 304 kişi (%50,3) erkek cevabını verdi. Çocuğunuz kaç yaşında sorusuna 410 kişi (%67,9) 6 yaşında, 194 kişi (%32,1) 5 yaşında cevabını verdi.

604 çocuğun 156’sının (%27,7) prematür, 402’sinin (%71,4) matür ve 5’inin de (%0,9) postmatür doğduğu öğrenildi, 41 çocuğun doğum haftası anneler tarafından belirtilmedi.

Katılımcılara anasınıfında öğrenci olan çocuklarının kaçıncı çocukları olduğu sorulduğunda %60’ı (n=359) birinci, %35,3’ü (n=211) ikinci, %3,2’si (n=19) üçüncü, %1,3’ü (n=8) dördüncü, %0,2’si (n=1) beşinci çocuğu olduğunu ifade etti.

Hem boy hem de vücut ağırlığı verisini elde edebildiğimiz 582 çocuğun VKİ’lerini yaşlarına göre persentilleri ile hesapladığımızda %7,2’sinin (n=42) düşük kilolu, %66,7’sinin (n=388) normal kilolu, %11,9’unun (n=69) fazla kilolu, %14,3’ünün (n=83) obez olduğu görüldü (Şekil 7).

(28)

Şekil 7. Anasınıfı çocuklarının VKİ’lerinin dağılımı

Çocuğunuzun kronik hastalığı var mı sorusuna katılımcıların %7,5’i (n=45) evet, %92,5’i (n=559) hayır yanıtını verdi. Belirtilen hastalıkların dağılımı Tablo 4’te gösterilmektedir.

Tablo 4. Anasınıfı çocuklarının hastalıklarının dağılımı

Hastalık grubu n % Hastalık grubu n %

Solunum sistemi hastalıkları 19 3,1 Romatolojik hastalıklar 2 0,3

Alerji 19 3,1 Gastroenterolojik hastalıklar 3 0,5

Endokrin hastalıklar 2 0,3 Hematolojik hastalıklar 3 0,5

Kardiyolojik hastalıklar 1 0,2 Nörolojik/psikolojik hastalıklar 5 0,8

Katılımcılara çocuklarının sürekli ilaç kullanım durumları sorulduğunda, %5’inin (n=30) kullandığı, %95’inin (n=574) kullanmadığı görüldü.

Çocuğunuzun hazır gıda tüketimini onaylıyor musunuz sorusuna katılımcıların %10,8’i (n=65) evet, %89,2’si (n=539) hayır yanıtını verdi. Çocuğunuz haftada kaç gün fast food tüketiyor sorusuna verilen yanıtlar Şekil 8’da gösterilmektedir.

7% 67% 12% 14% Düşük kilolu (n=42) Normal kilolu (n=388) Fazla kilolu (n=69) Obez (n=83)

(29)

Şekil 8. Çocuğunuz haftada kaç gün fast food tüketiyor sorusuna verilen cevapların dağılımı

Edirne İl Merkezi’nde anasınıfı öğrencisi çocuğu olan ve çalışmamıza katılan annelerin ORTO-11 skoru hesaplandığında ortalama değer 25,17±4,93, ortanca değer 25 bulundu (minimum 13, maksimum 42). 25 skoru bu çalışma için kesim noktası olarak belirlendi, 25 ve altı puan alan katılımcılarda ortoreksiya nervoza eğilimi yüksek olarak değerlendirildi. Çalışmaya katılan 604 kişinin %54,6’sında (n=330) ortoreksiya nervoza riskinin artmış olduğu görüldü, %45,4’ü de (n=274) riskli olmayan grupta değerlendirildi. Normal dağılıma uyan veriler farklı bir açıdan değerlendirildiğinde; katılımcıların ORTO-11 ölçek skorlamalarına, +1 ve -1 standart sapma arasında kalan puan dağılımına göre gruplama yapıldığında 21 ile 30 arası puan alan 409 (%67,7) kişinin ON açısından düşük riskli grup olduğu, 20 ve altında puan alan 109 (%18,1) kişinin ON riskinin yüksek olduğu, 31 ve üzerinde puan alan 86 (%14,2) kişide de ON bulunmadığı şeklinde de bir yorumlama yapıldı. (Tablo 5).

Tablo 5. Katılımcıların ORTO-11 skor ortalamalarının +1 ve -1 standart sapma, +1,96 ve -1,96 standart sapma dağılımlarına göre gruplandırılması

ORTO-11 puanı

ON riski yüksek ON riski düşük ON riski yok +1 ve -1 SS (%68 GA) 20,2≥ (%18,1) 20,3-30 (%67,7) 30,1≤ (%14,2)

SS: standart sapma. GA: güven aralığı. ON: ortoreksiya nervoza.

0 5 10 15 20 25 30 35 40 Hiç (n=75) 1'den az (n=133) 1 gün (n=221) 2 gün (n=117) 3 gün (n=28) 4 gün (n=2) 5 gün (n=1) 6 gün (n=0) 7 gün (n=1) % H a ft a da

(30)

Ölçek skorlamasında “her zaman” cevabı 1 puan, “sık sık” cevabı 2 puan, “bazen” cevabı 3 puan, “hiçbir zaman” cevabı 4 puan değerindedir. Yalnızca “sağlıksız olduğunu düşündüğünüz besinleri yediğiniz olur mu?” sorusu ters puan almaktadır. ORTO-11 ölçeğinin soruları tek tek değerlendirildiğinde sırası ile şu sonuçlar izlenmektedir (Tablo 6).

Tablo 6. ORTO-11 ölçeğine verilen cevapların dağılımı Her

zaman Sık sık Bazen

Hiçbir zaman

n % n % n % n %

Son üç ay içerisinde besinler konusunda

endişelendiğiniz oldu mu? 130 21,5 333 55,2 81 13,4 60 9,9 Sağlığınızla ilgili endişeleriniz besin seçiminizi

etkiler mi? 48 7,9 221 36,7 153 25,3 182 30,1

Yemeğinizin sağlıklı olması sizin için lezzetli

olmasından daha mı önemlidir? 34 5,6 173 28,6 137 22,7 260 43,1 Daha sağlıklı daha taze besinler almak için daha

fazla para harcamak ister misiniz? 45 7,5 204 33,8 131 21,7 224 37,0 Sağlıklı beslenme ile ilgili düşünceler sizi

günde üç saatten fazla meşgul eder mi? 250 41,4 271 44,8 53 8,8 30 5,0 Sağlıksız olduğunu düşündüğünüz besinleri

yediğiniz olur mu? 21 3,5 47 7,8 453 75,0 83 13,7

Besinler içerisinde sadece sağlıklı olanlarını

tüketmek kendinize olan güveninizi arttırır mı? 55 9,1 150 24,8 143 23,7 256 42,4 Uyguladığınız beslenme tipi yaşam tarzınızı

değiştirir mi? (dışarıda yeme sıklığı, arkadaşlar vb. açısından)

188 31,1 293 48,5 78 12,9 45 7,5 Sağlıklı beslenmenin dış görünümünüzü daha

iyi hale getirebileceğini düşünür müsünüz? 40 6,6 115 19,0 131 21,7 318 52,7 Sağlıksız beslendiğinizde kendinizi suçlu

hisseder misiniz? 81 13,4 242 40,0 129 21,4 152 25,2

Piyasada sağlıksız besinlerin de satıldığını

(31)

ORTO-11 DEĞERLENDİRMESİ

Artan ortoreksiya nervoza riski okullara göre değerlendirildiğinde istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmadı (Pearson χ2

=26,525; p=0,33). Okullar, özel ve devlet olarak gruplandırıldı; 2 özel okuldan 22 katılımcı ile 24 devlet okulundan 582 katılımcının ortoreksiya nervoza eğilimleri karşılaştırıldığında aralarındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (Pearson χ2

<0,001; p=0,99) (Tablo 7).

Tablo 7. ORTO-11 ölçeğinin okul türüne göre değerlendirilmesi Okul türü

ON eğilimi yüksek

ON eğilimi yok Toplam İstatistiksel analiz n % n % n % p=0,99 Pearson χ2* <0,001 Devlet 318 52,7 264 43,7 582 96,4 Özel 12 1,9 10 1,7 22 3,6 Toplam 330 54,6 274 45,4 604 100

*Ki-kare istatistiksel analiz.

Katılımcıların ortoreksiya nervoza eğilimlerine göre yaş ortalamaları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p=0,16); riskli grubun yaş ortalaması 34,01±4,86, riskli olmayan grubun yaş ortalaması 33,42±5,44 olarak hesaplandı. Katılımcıların yaş değerleri ve ORTO-11 puanları korelasyon analizi ile karşılaştırıldığında da aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı (p=0,12; r=-0,63).

Katılımcıların ortoreksiya nervoza eğilimleri, beden ağırlıkları (p=0,53) ve boyları (p=0,92) ile karşılaştırıldığında aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Katılımcıların ağırlık ortalamaları Tablo 8’de gösterilmektedir. Katılımcıların kilogram ve boy değerleri, ayrı ayrı ORTO-11 puanları ile karşılaştırıldığında da korelasyon analizi istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki göstermedi (sırasıyla; p=0,85; r=-0,008; p=0,72; r=0,014).

Tablo 8. ORTO-11 ölçeğinin beden ağırlığına göre değerlendirilmesi

ON eğilimi yüksek ON eğilimi yok İstatistiksel analiz

n m n m

Beden ağırlığı 329 66,10±11,95 271 65,49±11,97 p>0,05 t*=-0,625 *Student t-testi.

(32)

Ortoreksiya nervoza eğilimlerine göre katılımcıların vücut kitle indeksleri kıyaslandığında anlamlı bir fark bulunmadı (p=0,43). Katılımcıların VKİ değerleri ve ORTO-11 puanları korelasyon analizi ile karşılaştırıldığında da aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı (p=0,63; r=-0,02). VKİ kategorilerine göre (zayıf, normal kilolu, fazla kilolu, 1. derece obez, 2. derece obez) sınıflandırılan gruplar ölçek ile kıyaslandığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmadı (Pearson χ2

=0,814; p=0,937). Katılımcılarda ortoreksiya nervoza eğilimi evde yaşayan kişi sayısına (p=0,72) ve çocuk sayısına (p=0,87) göre kıyaslandığında aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Evde yaşayan kişi sayısı ve ORTO-11 puanları korelasyon analizi ile karşılaştırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı (p=0,29; r=0,043). Çocuk sayısı ve ORTO-11 puanları korelasyon analizi ile karşılaştırıldığında da aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı (p=0,29; r=0,042). Katılımcı annelerin ortoreksiya nervoza eğilimlerine göre ilk doğum yaşları kıyaslandığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark görülmedi (p=0,76) (Tablo 9). Katılımcıların ilk doğum yaşları ve ORTO-11 puanları korelasyon analizi ile karşılaştırıldığında da aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı (p=0,052; r=-0,079).

Tablo 9. Ortoreksiya nervoza eğilimlerine göre katılımcıların hane halkı sayıları, çocuk sayıları ve ilk doğum yaşlarının karşılaştırılması

ON eğilimi yüksek ON eğilimi yok İstatistiksel analiz

n m n m

Evde yaşayan kişi sayısı 330 3,89±1 272 3,92±0,99 p>0,05 t*=-0,35 Çocuk sayısı 330 1,72±0,68 274 1,73±0,71 p>0,05

t*=-0,17 Anne ilk doğum yaşı 328 25,3±4,56 271 25,18±4,9 p>0,05

t*=-0,31 *Student t-testi.

“Düşük ya da ölüm doğum öykünüz var mı” sorusuna alınan yanıtlarla ORTO-11 ölçek sonuçları karşılaştırıldığında hesaplanan veriler istatistiksel olarak ilişkili değildi (Pearson χ2

=0,223; p=0,637).

(33)

Katılımcıların eğitim durumu ile ortoreksiya nervoza eğilimleri arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Eğitim durumlarının ki-kare analizi Tablo 10’de gösterilmektedir.

Tablo 10. Eğitim durumu ile ORTO-11 ölçeğinin karşılaştırılması Eğitim durumu ON eğilimi yüksek ON eğilimi yok Toplam İstatistiksel analiz n % n % n % Okur-yazar değil 3 0,5 5 0,8 8 1,3 p=0,121 Pearson χ2* =8,724 Okur-yazar 6 1,0 11 1,8 17 2,8 İlkokul 46 7,6 49 8,1 95 15,7 Ortaokul 31 5,2 31 5,2 62 10,4 Lise 138 22,8 90 14,9 228 37,7 Üniversite ve üzeri 106 17,5 88 14,6 194 32,1 Toplam 330 54,6 274 45,4 604 100

*Ki-kare istatistiksel analiz.

Ortoreksiya eğilimi meslek grupları ile karşılaştırıldığında soruyu yanıtlayan 295 kişinin sonuçları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmadı. Ki-kare analiz sonuçları Tablo 11’da gösterilmektedir.

Tablo 11. Meslek grupları ve ORTO-11 ölçeğinin karşılaştırılması Meslek grupları

ON eğilimi

yüksek ON eğilimi yok

Toplam İstatistiksel analiz n % n % n % İşçi 70 23,7 55 18,6 125 42,3 p=6,534 Pearson χ2* =0,09 Memur 67 22,7 45 15,3 112 38

Memur (sağlık sektörü) 15 5,1 23 7,8 38 12,9

Serbest 8 2,7 12 4,1 20 6,8 Toplam 160 54,2 135 45,8 295 100 İşçi 70 23,7 55 18,6 125 42,3 p=1,801 Pearson χ2* =0,41 Memur 82 27,8 68 23,1 150 50,9 Serbest 8 2,7 12 4,1 20 6,8 Toplam 160 54,2 135 45,8 295 100

(34)

Katılımcıların çalışma durumları ile ortoreksiya nervoza eğilimleri karşılaştırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmadı (Pearson χ2

=0,700; p=0,71). “Hanenizin aylık geliri ne kadar” sorusuna cevap verenler, eğilimlerine göre kıyaslandığında aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,24). Katılımcıların hane gelirleri ve ORTO-11 puanları korelasyon analizi ile karşılaştırıldığında da aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı (p=0,2; r=-0,057).

Kronik hastalık ve ortoreksiya nervoza ilişkisine bakıldığında istatiksel olarak herhangi bir ilişki izlenmedi (Pearson χ2=3,021; p=0,08). Düzenli ilaç kullanımı ve ortoreksiya nervoza eğilimi arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki mevcut değildi (Pearson χ2

=1,899; p=0,17).

Katılımcıların ORTO-11 ölçek sonuçları sigara (Pearson χ2

=1,691; p=0,429) ve alkol (Pearson χ2

=0,025; p=0,88) kullanım durumları ile karşılaştırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmadı.

Annelerin düzenli spor/egzersiz yapıp yapmadıkları sorgulandı ve ortoreksiya nervoza eğilimi ile olan ilişkisi hesaplandı, sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı bulundu; düzenli egzersiz yapanlarda ON eğilimi görülme oranı yapmayanlara göre daha yüksek bulundu. Analiz sonuçları Tablo 12’de gösterilmektedir. Haftada kaç saat spor/egzersiz yaptıkları ve ortoreksiya nervoza eğilimleri Student t-testi ile karşılaştırıldı, anlamlı bir istatistiksel farklılık elde edilmedi (p=0,81). Katılımcıların haftalık egzersiz süreleri ve ORTO-11 puanları korelasyon analizi ile karşılaştırıldığında da aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı (p=0,64; r=-0,047).

Tablo 12. Düzenli spor/egzersiz ve ortoreksiya nervoza eğiliminin karşılaştırılması Düzenli

egzersiz

ON eğilimi yüksek

ON eğilimi yok Toplam İstatistiksel analiz n % n % n % p=0,02 Pearson χ2* =5,329 Evet 71 11,7 39 6,5 110 18,2 Hayır 259 42,9 235 38,9 494 81,8 Toplam 330 54,6 274 45,4 604 100

*Ki-kare istatistiksel analiz.

Katılımcıların kendilerini nasıl gördükleri ile ortoreksiya nervoza eğilimleri birlikte değerlendirildiğinde anlamlı bir istatistiksel veri bulunmadı (Pearson χ2

(35)

Katılımcıların gün içerisinde öğün atlayıp atlamadıkları da ORTO-11 ölçek sonuçlarıyla birlikte değerlendirildi, istatiksel veriler Tablo 13’te gösterilmektedir.

Tablo 13. Öğün atlama ve ortoreksiya nervoza eğiliminin karşılaştırılması Öğün atlama

ON eğilimi yüksek

ON eğilimi yok Toplam İstatistiksel analiz n % n % n % p=0,057 Pearson χ2* =3,637 Evet 147 24,5 101 16,7 248 41,2 Hayır 182 30,2 172 28,6 354 58,8 Toplam 329 54,7 273 45,3 602 100

*Ki-kare istatistiksel analiz.

Öğün atlayan katılımcılar arasında yeniden sorgulanan genellikle hangi öğünü atlarsınız sorusuna verilen yanıtların ORTO-11 ile ki-kare analizi yapıldı, sonuç istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (Pearson χ2=0,988; p=0,61).

Katılımcıların ortoreksiya nervoza eğilimleri ile market alışverişlerinde ürün içeriğine dikkat edip etmediklerine verdikleri cevaplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki görüldü (Tablo 14); ürün içeriğine dikkat edenlerde ON eğilimi etmeyenlere göre daha yüksek bulundu. “Evet” yanıtını verenlerin ORTO-11 skor ortalaması 24,6±4,7, “hayır” yanıtını verenlerin 28,3±4,8 idi.

Tablo 14. Ürün içeriğine dikkat etme ve ortoreksiya nervoza eğiliminin karşılaştırılması Ürün içeriğine

dikkat

ON eğilimi yüksek

ON eğilimi yok Toplam İstatistiksel analiz n % n % n % p<0,01 Pearson χ2* =33,380 Evet 306 50,6 208 34,5 514 85,1 Hayır 24 4,0 66 10,9 90 14,9 Toplam 330 54,6 274 45,4 604 100

*Ki-kare istatistiksel analiz.

Yiyecek alışverişlerinizde gıdanın içeriği seçiminizi etkiler mi sorusuna verilen yanıtlar ve ORTO-11 ölçek sonuçları Pearson ki-kare analizi ile değerlendirildi ve istatistiksel olarak anlamlı bulgular elde edildi (Tablo 15); gıda içeriğine dikkat edenlerde ON eğilimi etmeyenlere göre daha yüksek bulundu. “Evet” yanıtını verenlerin ORTO-11 skor ortalaması 24,6±4,7, “hayır” yanıtını verenlerin 28,2±4,8 idi.

(36)

Tablo 15. Gıda içeriğine dikkat ve yiyecek seçimi ile ortoreksiya nervoza eğiliminin karşılaştırılması Gıda içeriğine dikkat ON eğilimi yüksek

ON eğilimi yok Toplam İstatistiksel analiz n % n % n % p<0,01 Pearson χ2* =32,064 Evet 302 50,0 204 33,8 506 83,8 Hayır 28 4,6 70 11,6 98 16,2 Toplam 330 54,6 274 45,4 604 100

*Ki-kare istatistiksel analiz.

Katılımcıların, yiyeceklerin tavsiye edilen tüketim tarihine (TETT) dikkat edip etmedikleri sorgulandı, sonuçlar, ORTO-11 sonuçları ile ilişkilendirildiğinde istatiksel olarak anlamlı veriler elde edildi (Tablo 16); TETT’ye dikkat edenlerde ON eğilimi etmeyenlere göre daha yüksek bulundu. “Evet” yanıtını verenlerin ORTO-11 skor ortalaması 25,1±4,9, “hayır” yanıtını verenlerin 28,1±5,7 idi.

Tablo 16. TETT’ye dikkat ve ortoreksiya nervoza eğiliminin karşılaştırılması TETT’ye

dikkat

ON eğilimi yüksek

ON eğilimi yok Toplam İstatistiksel analiz n % n % n % p=0,011 Pearson χ2* =6,541 Evet 323 53,5 257 42,5 580 96 Hayır 7 1,2 17 2,8 24 4 Toplam 330 54,6 274 45,4 604 100

*Ki-kare istatistiksel analiz.

Yiyecek alışverişlerini kendiniz mi yaparsınız sorusuna verilen yanıtlar ve ORTO-11 ölçek sonuçları karşılaştırıldı ve istatistiksel olarak anlamlı bulgular elde edildi (Tablo 17); yiyecek alışverişini kendi yapanlarda ON eğilimi kendi yapmayanlara göre daha yüksek bulundu. “Evet” yanıtını verenlerin ORTO-11 skor ortalaması 25,1±4,9, “hayır” yanıtını verenlerin 26,7±4,99 idi.

(37)

Tablo 17. Yiyecek alışverişi ve ortoreksiya nervoza eğiliminin karşılaştırılması Yiyecek

alışverişi

ON eğilimi yüksek

ON eğilimi yok Toplam İstatistiksel analiz n % n % n % p=0,039 Pearson χ2* =4,259 Evet 313 51,8 248 41,1 561 92,9 Hayır 17 2,8 26 4,3 43 7,1 Toplam 330 54,6 274 45,4 604 100

*Ki-kare istatistiksel analiz.

Evde yoğurt yapmayı tercih eden ve etmeyen katılımcıların ortoreksiya nervoza eğilimleri istatiksel olarak değerlendirildi, sonuçlar anlamlı bulundu (Tablo 18); yoğurt yapanlarda ON eğilimi yapmayanlara göre daha yüksek bulundu. “Evet” yanıtını verenlerin ORTO-11 skor ortalaması 24,8±4,9, “hayır” yanıtını verenlerin 27,1±4,9 idi.

Tablo 18. Evde yoğurt yapımı ve ortoreksiya nervoza eğiliminin karşılaştırılması Evde yoğurt

yapımı

ON eğilimi

yüksek ON eğilimi yok Toplam İstatistiksel analiz

n % n % n % p<0,01 Pearson χ2* =16,515 Evet 291 48,2 207 34,3 498 82,5 Hayır 39 6,4 67 11,1 106 17,5 Toplam 330 54,6 274 45,4 604 100

*Ki-kare istatistiksel analiz.

Evde kendiniz (tarhana, salça, erişte, vs. gibi) kışlık yiyecek hazırlıyor musunuz sorusuna verilen yanıtlar ve ORTO-11 ölçek sonuçları Pearson ki-kare analizi ile değerlendirildi ve istatistiksel olarak anlamlı bulgular elde edildi (Tablo 19); kışlık yiyecek hazırlayanlarda ON eğilimi hazırlamayanlara göre daha yüksek bulundu. “Evet” yanıtını verenlerin ORTO-11 skor ortalaması 24,8±4,8, “hayır” yanıtını verenlerin 26,8±5,2 idi.

Tablo 19. Kışlık yiyecek hazırlama ve ortoreksiya nervoza eğiliminin karşılaştırılması Kışlık yiyecek

hazırlama

ON eğilimi yüksek

ON eğilimi yok Toplam İstatistiksel analiz n % n % n % p<0,01 Pearson χ2* =13,866 Evet 287 47,5 206 34,1 493 81,6 Hayır 43 7,1 68 11,3 111 18,4 Toplam 330 54,6 274 45,4 604 100

(38)

Katılımcıların anaokulundaki çocuklarının özelliklerine göre incelenmesine gelindiğinde; katılımcıların ortoreksiya nervoza eğilimleri, çocuklarının cinsiyetleri ile kıyaslandığında istatistiksel olarak anlamlı bir sonuç elde edilmedi (Pearson χ2

<0,001; p=0,99). Çocuğun yaşı ile ortoreksiya nervoza eğilimi arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,16). Katılımcıların çocuklarının yaşları ve ORTO-11 puanları korelasyon analizi ile karşılaştırıldığında da aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı (p=0,22; r=-0,049).

Katılımcıların çocukları, doğum haftalarına göre preterm, term ve postterm doğum olarak gruplandırıldı; sonuçlar ki-kare analizi ile ORTO-11 sonuçlarıyla kıyaslandı, istatistiksel olarak anlamlı bir veri elde edilmedi (Pearson χ2=2,530; p=0,282). Katılımcılara ayrıca, anasınıfına giden çocuklarının kaçıncı çocukları olduğu da soruldu, alınan cevaplar t-testi ile değerlendirildi, istatistiksel olarak anlamlı farklılık elde edilmedi (p=0,399). Katılımcıların çocuklarının kaçıncı çocuk oldukları ve katılımcıların ORTO-11 puanları korelasyon analizi ile karşılaştırıldığında da aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı (p=0,452; r=0,031).

Katılımcıların çocuklarının beden ağırlığı ve boyları ORTO-11 sonuçlarıyla karşılaştırıldı, elde edilen t-testi verileri istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (sırasıyla p=0,57 ve p=0,409). Hem boy, hem de ağırlık verileri bilinen çocukların VKİ’leri hesaplandı ve ORTO-11 sonuçlarıyla karşılaştırıldı, sayısal veriler t-testi ile VKİ kategorileri ki-kare testi ile analiz edildi, sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,09) (Pearson χ2

=4,830; p=0,185). Çocukların beden ağırlıkları ve katılımcıların ORTO-11 puanları korelasyon analizi ile karşılaştırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı (p=0,74; r=-0,014). Çocukların boyları ve katılımcıların ORTO-11 puanları korelasyon analizi ile karşılaştırıldığında da aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı (p=0,56; r=-0,024). Çocukların VKİ değerleri ve katılımcıların ORTO-11 puanları korelasyon analizi ile karşılaştırıldığında yine aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı (p=0,68; r=0,017).

Çocuğunda kronik bir hastalık olan annelerin ortoreksiya nervoza eğilimleri analiz edildi, sonuç istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (Pearson χ2

=0,194; p=0,66). Çocuğu sürekli ilaç kullanmak durumunda olan annelerin ortoreksiya nervoza eğilimleri analiz edildi, sonuç yine istatiksel olarak anlamlı bulunmadı (Pearson χ2

=0,022; p=0,883).

Çocuğunuzun hazır gıda (paket ürün, fast food vs.) tüketimini onaylıyor musunuz sorusuna verilen yanıtlar ORTO-11 sonuçlarıyla karşılaştırıldı ve kıyaslama istatistiksel

Referanslar

Benzer Belgeler

217 / Mehmet Akif Çomoglu 44 Bogaziçi Olimpik Yüzme S.K... 249 / Yüksel Sariçiçek 48 Bogaziçi Olimpik

2 Birsu Tuser 05 Izmir Rota Koleji Spor Kulübü NT.. 3 Zeynep Süverçe Soysal 04 Ted Izmir

[r]

14:30 Researcher Harun Kartal - Researcher Yasemin Çelebi̇ - Researcher Feyza Erdem - Researcher Elif Genç - Prof. Rifat Akbiyikli. İnşaat Projelerinde Tespit Edilen Proje

● DENİZ UÇAĞI ile TRANSFER UPGRADE FIRSATI İç hat uçuş ve sürat teknesi ile havalimanı – otel – havalimanı arası transferler fiyata dahil olup, dileyen

Faiz kararı sonrasında açıklamalarda bulunan Fed başkanı Powell, para politikasının salgın bitene kadar ekonomiyi desteklemeye devam edeceğinin altını

Aynı zamanda topluluk olarak, siber güvenlik alanında çalışmaya başlayan arkadaşlarımızla özel olarak çalışarak, gittiği kurumlarda daha başarılı olmasını

Oturum Başkanı Oturum Başkan Yrd. Sıra Yazar Bilgisi Bildiri Bilgileri.. 9:15 Yusuf Alaybeyoğlu İndüksı̇yon Fırınlarında Sertleştı̇rme