• Sonuç bulunamadı

Trakya Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi'ne başvuran adli nitelikli olguların ve düzenlenen adli raporların değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Trakya Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi'ne başvuran adli nitelikli olguların ve düzenlenen adli raporların değerlendirilmesi"

Copied!
61
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

T.C.

TRAKYA ÜNĠVERSĠTESĠ

TIP FAKÜLTESĠ

ACĠL TIP

ANABĠLĠM DALI

Tez Yöneticisi

Doç. Dr. Mustafa Burak SAYHAN

TRAKYAÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK ARAġTIRMA VE

UYGULAMA MERKEZĠNE BAġVURAN ADLĠ

NĠTELĠKLĠ OLGULARIN VE DÜZENLENEN ADLĠ

RAPORLARIN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

(Uzmanlık Tezi)

Dr. Serap YEMENĠCĠ

(2)

2

TEġEKKÜR

Tanımış olduğum süre içerisinde ilgi ve desteğini daima hissettiren, bilgi ve tecrübelerini paylaşmaktan onur duyduğum başta tez danışmanım ve Anabilim Dalı Başkanım Doç. Dr. Mustafa Burak SAYHAN olmak üzere, değerli hocalarım Prof. Dr. Mutasım SÜNGÜN'e ve Doç. Dr. Cemil KAVALCI'ya, tez çalışmalarım sırasında bana destek veren Prof. Dr. Ahmet YILMAZ'a, Yrd. Doç. Dr. Nesrin TURAN'a, tüm çalışma arkadaşlarıma ve sevgili aileme bütün emekleri için sonsuz teşekkürler…

(3)

3

ĠÇĠNDEKĠLER

GĠRĠġ VE AMAÇ

... 1

GENEL BĠLGĠLER

... 3 ADLĠ OLGU ... 3 ADLĠ RAPOR ... 4

ADLĠ RAPORLARIN HAZIRLANMASINDA TEMEL KURALLAR ... 4

ADLĠ OLGULARDA HEKĠMLERĠN SORUMLULUKLARI ... 12

GEREÇ VE YÖNTEMLER

... 15

BULGULAR

... 17

TARTIġMA

... 31

SONUÇLAR

... 41

ÖZET

... 44

SUMMARY

... 46

KAYNAKLAR

... 48

EKLER

(4)

4

SĠMGE VE KISALTMALAR

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

AIS : Abbreviated Injury Scale

ATA : Acil Tıp Araştırma Görevlisi

CMK : Ceza Muhakemesi Kanunu

SPSS : Statistical Package for the Social Sciences

SS : Standart sapma

TCK : Türk Ceza Kanunu

TUĠK : Türkiye İstatistik Kurumu

TUSAM : Trakya Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi

(5)

1

GĠRĠġ VE AMAÇ

Adli nitelikli olgular, sıklıkla adli muayenenin ilk basamağını oluşturan sağlık kuruluşlarının giriş kapısı olarak görülen acil servislerde karşımıza çıkmaktadır (1). Acil servis hekimlerinin, tedavi edici hekimlik görevlerinin yanı sıra adli hekimlik görevleri de bulunmaktadır (2). Darp, trafik kazası, ateşli silah ve patlayıcı madde yaralanması, her türlü alet yaralanması, yanık, elektrik çarpması, asfiksi, işkence ve kötü muamele, çocuk istismarı, düşme ve diğer yaralanmalar, zehirlenmeler, özkıyım girişimleri gibi nedenlerle başvuran tüm hastalar adli olgu niteliği taşımaktadır (3,4).

Adli nitelikli olgularla karşılaşıldığında, durumun adli makamlara haber verilmesi ve hastaya adli rapor düzenlenmesi, acil hekimlerinin en temel görevlerinden birisidir (5,6). Yapılan birçok çalışma adli tıp uzmanları dışında verilen adli raporların eksik ve hatalı olduğunu göstermektedir (7-11). Adli tıp uzmanları dışında düzenlenen raporların incelendiği bir çalışmada %35 oranında, başka bir çalışmada ise % 44.1 oranında adli yargıyı yanlış yönde etkilediği kanaatine varılmıştır (10,12). Acil servislerde düzenlenen adli raporların yargı sürecinde önemi büyüktür. Eksik ya da hatalı hazırlanan raporlar adli yargılamanın gecikmesine, hasta haklarının kaybolmasına neden olabilecek yanlış kararlar verilmesine neden olmakta, dolayısıyla adli yargılama hakkını da tehdit etmektedir. Adli raporlardaki hata ve eksikliklerin belirlenmesiyle hekimlerin karşılaşabileceği "adli sorumluluğu ihmal" ve "gerçeğe aykırı bilirkişilik" gibi suçlamaların önlenmesine fayda sağlayacaktır (7,13,14).

Adli nitelikli olguların bireye, aileye, topluma ve dolayısıyla ülkeye getirdiği sosyokültürel ve sosyoekonomik sonuçlar oldukça ağırdır (7). Trakya Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi (TUSAM), Trakya Bölgesi'ne hizmet veren en önemli

(6)

2

merkez olma özelliğine sahiptir. Adli nitelikli olaylarda bölgesel profillerin belirlenmesi, bu tür olayları en aza indirme çabalarına yönelik düzenlemelerde çıkış noktası olarak kullanılabileceği gibi bu verilerin eğitim çalışmalarına da yön vermesi sağlanabilir.

Bu çalışmanın amacı, bir üçüncü basamak hastane acil servisine başvuran adli nitelikli olguların geriye dönük olarak demografik, epidemiyolojik özelliklerini ve tedavi sonuçlarını saptamak, adli olguların bölgemizdeki profilini belirlemek ve ülkemizin bu konudaki veri tabanına katkıda bulunmaktır.

Ayrıca bu çalışmada hekimler açısından çoğu zaman sıkıntı ve endişeye neden olan adli raporların düzenlenmesindeki hata ve eksikliklerin belirlenmesi, mevcut genelge ve yasalar ile uluslararası standartlar çerçevesinde tartışılması ile bu konuda hekimlerin sorumluluklarının vurgulanması da amaçlanmıştır.

(7)

3

GENEL BĠLGĠLER

ADLĠ OLGU

Doğal karşılanmayan dış etkenlerle oluşan; kişinin dikkatsiz, tedbirsiz, ihmalkar, kasti hareketleri ya da meslekte acemiliği neticesinde sağlığının fiziksel ya da emosyonel olarak bozulması, kanunlar nezdinde adli yön içerir (4,7,15,16). Bu bağlamda trafik kazaları, iş kazaları, düşmeler, kesici-delici-batıcı-ezici alet yaralanmaları, bütün ateşli silah ve patlayıcı madde yaralanmaları, darp, intoksikasyonlar, elektrik ve yıldırım çarpmaları, yanıklar, cinsel saldırı iddiaları, çocuk ve yaşlı istismarı şüphesi, mekanik asfiksiler (tıkanma, tıkama, elle ya da iple boğulma, ası, karın-göğüs tazyiki, suda boğulma, canlı gömülme), bütün intihar girişimleri, işkence ve kötü muamele iddiaları ile bütün şüpheli ölümler (cinayet, intihar, kaza şüphesi olan olgular) adli olgu özelliği taşımakta ve bunların azımsanmayacak bir bölümü sağlık kurumlarının acil polikliniklerine başvurmaktadır (3,4,13-15,17,18). Bu kişilerin zarar gördükleri dış etkenlerden korunmaları ve mağduriyetlerinin önlenmesi amacıyla adli olgu olarak ele alınması, hastanın olduğu kadar hekimin güvenliği için de önemlidir (2).

Adli nitelikli olguların değerlendirilmesi, hukuki süreçte sanık ve mağdur açısından önem taşır. Bu durum hekim hasta ilişkisine çok yönlü ve karmaşık bir özellik kazanmaktadır. Bu bağlamda yapılan adli ve tıbbi bir eksiklik veya ihmal çoğu zaman hekimin önceden tahmin edemeyeceği, önemli sonuçlara neden olabilmektedir. Bu sebeple adli nitelikli olgular başvurdukları sağlık kuruluşlarında öncelikli ve acil değerlendirilmesi gereken olgulardır (16,19-21).

(8)

4

ADLĠ RAPOR

Bilindiği gibi rapor düzenleme, hekimlik pratiğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hekimlerin, mesleki çalışmaları sırasında düzenledikleri raporlar, genel olarak adli ve tıbbi raporlar olarak ikiye ayrılabilir. Tıbbi raporlar; kişinin sağlık ve hastalık durumlarının belirlenmesi ile ilaç raporlarını kapsarken; adli raporlar kişinin sağlığını ilgilendiren ve yargıya yansıyan tüm olaylarda, adli makamlara yol gösteren raporlardır (22,23).

Adli olarak değerlendirilen olgularda hekimlerin üzerine düşen görev; adli nitelikli olguyu belirlemek, uygun şekilde ve uygun makamlara bildirimini yapmak, muayeneyi uygun koşullarda, tam ve eksiksiz olarak yapmak, tıbbi delil özelliği olan her türlü materyali uygun koşullarda saklamak ve muayene bulgularını kaydetmektir (1,3,24).

ADLĠ RAPORLARIN HAZIRLANMASINDA TEMEL KURALLAR

Ülkemizdeki adli tabiplik uygulamaları, Sağlık Bakanlığı bünyesinde hastaneler ve aile hekimlikleri, Adalet Bakanlığı bünyesinde Adli Tıp Kurumu ve bağlı kurumlarla üniversitelerde bulunan Adli Tıp Anabilim Dalları ve Adli Tıp Enstitüleri tarafından sürdürülmektedir (25-27). Bununla birlikte adli tıbbın ülkemizdeki yapılanmasının ihtiyacı karşılayamaması ve adli tıp uzmanı sayısının istenilen düzeyde olmaması sebebiyle adli nitelikli olguların azımsanmayacak bir kısmı, adli tıp uzmanı olmayan hekimlerce değerlendirilmektedir (25,26,28). Adli tıp uzmanı sayısı istenen seviyeye gelse bile adli tıp uzmanı olmayan hekimler de takip ve tedavilerini üstlendikleri adli nitelikli olgulara rapor düzenlemekle yükümlüdürler (16).

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ve bu kanuna dayanarak Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan genelge doğrultusunda, adli hekimlik hizmetleri ve uygulamaları kapsamında dikkat edilmesi gerekenler, yasal çerçeve içerisinde açıklanmıştır (16,29,30). Bütün adli raporların bu doğrultuda hazırlanması gerekmektedir (16,22).

Bu genelgeye göre; acil vakalar hariç olarak, adli nitelikli hastaların muayenesi ile rapor düzenlenmesine öncelik tanınmalı, bu işlemler en fazla 10 gün içinde neticelendirilerek rapor ile adli mercilere bildirilmelidir. Tetkiklerin uzaması ve benzeri (vb) sebeplerle 10 günlük süre aşılacak ise, bu durum, nedenleri ile birlikte yine ilgili adli makama bildirilmelidir (29,31).

(9)

5

Kimlik Tespiti

Kimlik kontrolü yasal bir kimlik belgesi ile yapılmalıdır. Muayene edilecek kişinin kimliği hususunda şüphede kalınması halinde; hekim vakit kaybetmeden ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı'na durumla ilgili bilgi vermelidir. Resmi bir belge gösterilememesi halinde ise durum adli raporda belirtilerek, tıbbi kimlik bilgileri (boy, kilo, saç ve göz rengi, varsa vücuttaki tatuaj) rapora eklenmelidir (29).

Muayene Edilenin Bilgilendirilmesi

Muayene edilecek kişiye, yapılacak işlemler hususunda hekim tarafından ayrıntılı olarak bilgi verilmeli ve aydınlatılmış onam alınmalıdır. Buna rağmen kişinin, vücudundan örnek alınmasına veya muayene yapılmasına izin vermemesi durumunda, vaziyet bir tutanakla tespit edilerek adli mercilere bilgi verilmelidir (29).

Kişinin hayati tehlikesinin olduğu acil durumlarda onam şartı aranmaz, hekim gerekli gördüğü hayat kurtarıcı girişimleri yapmakla yükümlüdür (32).

Muayenede Dikkat Edilecek Hususlar Ve Muayene KoĢulları

Adli nitelikli olgular da diğer hastalarda olduğu gibi hekim tarafından bizzat görülerek muayene edilmelidir. Muayene ve tetkikler esnasında insan hak ve özgürlükleri ile hasta mahremiyetine özen ve saygı gösterilmeli, tıbbi deontoloji kurallarına uyulmalıdır(29,31).

Hekim üçüncü şahısların duyamayacağı ve göremeyeceği, iyi aydınlatılmış, hasta ile yalnız kaldıkları bir ortamda muayeneyi gerçekleştirilmelidir. Hekimin lüzum görmesi durumunda bir sağlık personeli de muayenede bulunabilir (29,31,33). Hekim kendisine yönelik bir güvenlik endişesi taşıyorsa bu durumu yazılı olarak belgelendirmek kaydı ile muayenenin kolluk kuvvetlerinin gözetiminde yapılmasını isteyebilir. Muayene edilenin istemesi ve muayenenin kolluk kuvvetlerinin gözetiminde yapılması durumunda müdafii de, gecikmeye sebep olmamak şartıyla, muayenede bulunabilir (29,31).

Muayene olacak kişi kadınsa ve kadın bir hekim tarafından muayene edilmeyi talep ederse, bu isteği sağlık kurumunun imkanları dahilinde yerine getirilmelidir. Bununla birlikte talebe rağmen kadın bir hekim bulunamamışsa, muayene sırasında sağlık mesleği mensubu bir kadın personel bulundurulmalıdır (29).

(10)

6

Muayene, bölgesel olarak ya da varsa şikayete yönelik olmamalı, tepeden tırnağa yapılmalıdır. Muayene sırasında tespit edilen bulguların, unutulmaması ve rapor yazarken yardımcı olması açısından kısaca not alınması tavsiye edilir (29).

Hekim gözaltına alınmış kişilerin değerlendirilmesi sırasında özellikle TCK'nın 94, 95 ve 96. maddelerinde bahsedilen ''işkence, neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence ve eziyet'' suçlarının işlendiği yönünde herhangi bir bulguyu saptaması halinde, durumu vakit kaybetmeden Cumhuriyet Savcısı’na bildirmelidir (29).

Hekim; adli nitelikli hastalarda, delil olma olasılığı yüksek olan, suçun aydınlatılmasına faydası olabilecek, elbise ve benzeri malzemelerin uygun koşullarda muhafaza edilmesi için gerekli önlemleri almalıdır (29). Bu durum acil servisin günlük işleyişinde zaman zaman göz ardı edilebilmekteyse de adli araştırma açısından oldukça önemlidir (34,35).

Raporların Düzenlenmesinde Dikkat Edilmesi Gereken Durumlar

Adli raporlar tarafsız olmalıdır. Hekim raporunu, objektif bulgulara, konsültasyonlara ve tetkik sonuçlarına göre mesleki bilgileri ışığında yapacağı değerlendirmelere dayandırmalıdır (29,31,36).

Adli raporlar, resmi mercilerin istek yazısının altına değil ayrı olarak düzenlenmelidir.

Raporlar el yazısı ile düzenlenebileceği gibi bilgisayar çıktısı şeklinde de olabilir. Bununla birlikte rapor el yazısı ile düzenlenecek ise mutlaka okunaklı olmalı; rapor tekniğine uygun, anlaşılır, yalın ve net bir dil kullanılmalı, özellikle tıbbi terimlerde kısaltma kullanılmamalıdır (5,17,29-31,37,38). Raporları değerlendirecek adli makamların anlayabileceği bir dil kullanılması gerekmektedir (5,39).

Adli rapor formunun bütün bölümleri eksiksiz olarak doldurulmalıdır. Adli olgunun kimlik bilgileri, olayın öyküsü, muayene bulguları, muayene tarihi ve saati, konsültasyon bulguları, travmatik lezyonlar ve tetkik sonuçları belirtilmelidir (3,17,29,31,37). Şayet “yaşamsal tehlike” kararı verildiyse hangi bulguya dayandırıldığı sonuç kısmında belirtilmelidir (29,31,40). Adli raporlarda adli mercilerin sorularının yanıtlanması esastır. Hekim değerlendirmesi sırasında rapor isteminde sorulmamış olsa da soruşturmayı etkileyebilecek bulguları da raporda belirtmelidir (29,31).

Kişinin muayene sırasındaki alkol durumu dikkate alınmalı; hekim tarafından gerekli görülmesi, adli mercilerin veya kolluğun talep etmesi durumunda kişinin alkol alıp almadığı

(11)

7

usulüne uygun olarak tespit edilmelidir. Hekim, alkol muayenesi sonucunu raporunda belirtmelidir (29,31).

Raporun birinci sayfasında sağlık kurumunun adı yazılmalıdır. Ayrıca raporun her sayfasında hakkında rapor düzenlenecek olan kişinin adı, soyadı ve hekimin parafı bulunmalıdır. Raporun son sayfasında raporu hazırlayan hekimin adı, soyadı, diploma numarası ve imzasıyla sağlık kuruluşunun adı ve mührü olmalıdır (29,31).

Tetkik sonuçları ve grafilerin aslı kanıt özelliği taşıdığından yüz yıl süre ile arşivlenmelidir. Muayene edilen kişinin adı ve soyadı ile protokol numarası silinmeyecek ve değiştirilemeyecek biçimde bu materyallerin üstünde bulunmalıdır. Kişinin başka bir sağlık kurumuna sevk edilmesi ya da tıbbi belgelerin rapora eklenmesi gerektiği hallerde, kopyaları “aslı gibidir” onayı ile gönderilmelidir (29,31).

Muayene edilen kişinin, tetkik sonuçlarını ve çekilen grafileri kendisi için istemesi durumunda, tıbbi belge ve grafilerin aslı sağlık kurumunda saklanmak şartıyla sağlık kurumunun imkanları dahilinde yapılan tetkik sonuçlarının bir örneği verilmelidir (29,31).

Başka bir sağlık kurumundan sevkle gelen adli vakaların, gönderen kurumda düzenlenen geçici raporu incelenmeli, yapılan işlemler ve değerlendirmeler mutlaka ayrı bir rapor olarak düzenlenmelidir (29).

Tespit edilen bulgular doğrultusunda kesin rapor hazırlanabiliyorsa geçici rapor yazma yoluna gidilmemedir (17,29). Adli raporun gerekçesiz olarak geçici rapor olarak düzenlenmesi yargı sürecinin uzamasına ve adaletin gecikmesine neden olmaktadır (17,41). Ancak, mevcut bulgular ile kesin rapor düzenlemek mümkün değilse, ayrıntılı geçici rapor (durumu bildirir rapor) hazırlanarak kesin rapor düzenlenmesi amacıyla hastanın bir üst sağlık kurumuna uygun koşullarda sevki yapılmalıdır. Adli nitelikli hastaların sevk edilmesi durumunda, hazırlanan raporun bir örneğinin sağlık kurumunda saklanması gerekmektedir (29).

Bütün sağlık kurumlarında sayfa sayısı bilinen, mühürlü ve onaylı bir adli rapor kayıt defteri bulunması gerekmektedir (17,42). Düzenlenen bütün raporların, raporun sonuç kısmındaki değerlendirmeler yer alacak şekilde, adli rapor kayıt defterine kaydı yapılmalıdır (29).

Adli Raporda Yaraların Tanımlanması

Adli nitelikli olguların önemli bir çoğunluğunu yaralanmalar oluşturmaktadır. Adli raporlar yargılamada suçun ağırlığının belirlenmesinde temel faktör olarak kabul

(12)

8

edilmektedir (43). Muayene sırasında tespit edilen lezyonların doğru tanımlanması; hekimlik uygulamalarında tıbbi ve adli açıdan büyük önem arz etmektedir (33).

Doku bütünlüğünü ve yapısını bozan, değişik şiddet ve özellikteki kuvvetlerin vücutta meydana getirdiği lezyonlar yara olarak tanımlanabilir. Yarayı oluşturan cisim, enerji ve yaranın oluştuğu alan yara oluşumundaki üç temel faktördür. Uygulanan kuvvetin oluşturduğu enerji miktarı; vücutta hasar oluşumunu ve bu hasarın derecesini belirleyen temel etkendir. Oluşan hasar dışarıdan görülebilen vücut bölgelerinde meydana gelebileceği gibi kuvvete maruziyetin şekline ve şiddetine göre değişmek üzere derin dokular ve iç organlarda da oluşabilir (22,44,45).

Hekimler adli olgu çerçevesinde; ölü muayenesi, canlı muayenesi ya da otopsi sürecinde yaralarla sıklıkla karşılaşmaktadırlar. Yaraların değerlendirilmesinde, doğru tanımlama yapabilmeleri ve standart bir yaklaşım sağlamaları gerekmektedir. Bu durum olguyla ilgili düzenlenen raporun; tıbbi, adli ve hukuki süreçte güvenirliliği ve anlaşılabilirliği noktasında önem kazanmaktadır (22).

Fizyolojik ve histolojik olarak sürekli değişim içinde olan yaraların; yapısı ve görünümü de buna paralel olarak değişiklikler göstermektedir. Özellikle sağlık kuruluşlarına müracaat eden adli nitelikli olguların yara özelliklerinin tedavi öncesinde değerlendirilmemesi tedavisinden sonra yara ile ilgili bilgilerin kaybolması ile sonuçlanmaktadır. Bu durum kişilerin hukuki olarak hak kaybına uğramalarına neden olabilmektedir. Yaraların fizik muayenesinde yaranın görünümünün yanı sıra travmanın meydana getirdiği harabiyetin (sinir, organ, damar vb.) durumu ve ağırlığının da belirlenmesi adli ve tıbbi raporlamada büyük önem taşımaktadır (22,46).

Yaralar değerlendirilirken; yaranın vücut yüzeyi üzerindeki uzunluğu, genişliği ve kapladığı alan ile lokalizasyonu belirtilmelidir. Yaraların ayrıntılı tanımlaması yapılırken özellikle hekim olmayanların da anlayabileceği şekilde bilinen anatomik noktalara mesafesinin metrik sisteme göre belirtilmesi önem taşımaktadır (1,47-49). Aynı zamanda yaranın, her iki kenar (yara dudakları) özellikleri, bu kenarların birleştiği yerin geniş veya dar açı olup olmadığı, buradan sağlam deri üzerine uzanan yüzeysel çizgilerin (yara kuyruğu) olup olmadığı varsa uzunlukları değerlendirilmelidir. Yine yaranın deri altında hangi dokuları kapsadığı ve trasesi ile vücut boşluklarıyla ilişkisi belirlenmelidir (1,22,47,49,50).

(13)

9

Yaralar tanımlanırken muayene ortamının uygun ışıklandırmaya sahip olmasına özen gösterilmelidir. Yara ölçümlerinin, bir cetvelle yapılmalı ve mümkünse fotoğraf çekilmeli ve vücut diyagramları üzerinde işaretleme yapılmalıdır (22).

Yara yaşının belirlenmesinde yol gösterebilecek aktif kanama, renk değişiklikleri, kabuklanma, iltihaplanma, nedbeleşme gibi yaranın vital bulgularının belirlenmesi önem arz etmektedir (1,22).

Numune Alınması Ve Ġletilmesi

Numune alınması işlemi için kişinin rızası alınmalıdır. Alınan numunelerin taşınması sırasında örneklerin dış koşullardan etkilenip bozulmaması ve değiştirilmemesi için gerekli tedbirler alınmalıdır (29). Bunun için alınan kan, idrar vb. örneklerinin üzerine silinmeyecek şekilde kişinin kimlik bilgileri, numunenin alındığı tarih ve saat bilgileri yazılmalıdır (51).

Alkol Tayininde Dikkat Edilecek Hususlar

Alkol ölçümünde en doğru metot venöz kan analizidir. Bununla birlikte, alkol tayininde sık kullanılan yöntem solunum havasındaki alkol düzeyinin alkolmetre ismindeki bir alet yardımı ile ölçülmesidir. Bu yöntemin sensitif olmadığı ve hata olasılığının olduğu yönünde görüşler olmasına rağmen, sürücülerin yasal sınırın çok üzerinde alkol aldığı durumların belirlenmesinde yeterli kabul edilmektedir. Alkolmetre ile yasal sınıra yakın bir alkol düzeyi saptanmışsa, bu kişilerde, kan alkol düzeyi de ölçülmelidir (52).

Alkol tayini için kan alma işleminin yapılacağı vücut bölgesi, alkol içermeyen bir dezenfektan ile temizlenmelidir. İkinci tüp kontrol amaçlı kullanılabileceği için iki tüp kan alınmalıdır. Kan analizi hemen yapılamayacaksa, tüpler buzdolabı koşullarında muhafaza edilmelidir. Kan örnekleri etiketlenerek, üzerine kişinin ismi, kanın alınış tarih ve saati yazılmalıdır (51,52).

Klinik muayene yöntemleri ile sinir ve kas sisteminin koordineli çalıştığını gösteren testler ile kaba ve ince motor hareketlerdeki beceriler alkol muayenesi açısından da değerlendirilmelidir. Ayrıca görme fonksiyonlarında bozulma olup olmadığı da tespit edilmelidir. Bu amaçla, parmak testleri (parmak-burun, parmak-parmak testi), düz çizgide yürüme, ceket düğmesini ilikleyip açma, küçük bir cismi yerden alma vb.testler kullanılabilir (52).

Ağızda alkol kokusu varlığı bazı ilaçların (bellagastrin, kinoforsin, histogenel, pygasol, gargarin vb.) alımı sonrasında görülebileceği gibi; alınan alkol düzeyinin yasal

(14)

10

sınırların üstünde ya da altında olduğunu da ayırt edememektedir. Malt özü içen, fazla meyve yiyen ve şeker hastalığı olan kişilerde de ağızda alkol kokusu olabimektedir. Ağızda hissedilen alkol kokusunu tıbbi raporda belirtmek kişinin alkol etkisi altında olduğunu göstermediği gibi, bazı hak kayıplarına, yanlış değerlendirmelere neden olabilmektedir (53-55).

24.05.13 tarih, 6487 sayılı Bazı Kanunlar İle 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun çerçevesinde 19. maddede; ''0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili bir suç oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi altı ay süreyle geri alınır, hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır.'' denmektedir (56).

Yeni Türk Ceza Kanu’na Göre Raporların Tanziminde Ortaya Çıkan Farklılıklar

Yeni TCK’da tanımlanan yaralama suçlarının önemli bir kısmı eski TCK’da olanlarla benzer özellikteyken, yeni bazı suçlar da tanımlamaktadır. Yeni TCK’nın 86.maddesinde bahsedilen ''basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif yaralanma'' ile 87. maddesinde bahsedilen ''vücutta kemik kırılmasına neden olan yaralama'' TCK da yeni tanımlanan suçlardır (29).

Eski TCK’da bulunan ''mutad iştigale devam edememe/mutad iştigalden mahrumiyet'' kavramı yeni TCK’da bulunmamaktadır (29).

Eski TCK’daki kavramların önemli bir kısmı yeni TCK’da türkçeleştirilerek korunmuştur. Örneğin; kişinin hayatını tehlikeye maruz kılma, yaşamı tehlikeye sokan durum; uzuv zaafı, organlardan veya duyulardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması; çehrede sabit eser, yüzde sabit iz şeklinde değiştirilmiştir (29,57).

''Basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif yaralanma'' kanunda en hafif yaralama suçunu belirtmektedir. Yeni TCK'nın 87. maddesi ''kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış haller''ini kapsamakta, 3. fıkrada, kasten yaralamanın ''vücutta kemik kırılmasına neden olması hali'' ile ilgili ayrı bir düzenleme de bulunmaktadır (29,58).

Adli raporlarda; travma sonucu yaralanmanın, "BTM ile giderilebilecek ölçüde olup/olmadığı" değerlendirmesi yapılmalı ve "yaşamı tehlikeye sokan bir durum olup/olmadığına" kesinlikle yer verilmelidir. Bununla birlikte, tespit edilmişse ''yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış'' diğer durumları ayrıca belirtilmelidir. Aynı şekilde;

(15)

11

kemik kırığı tespit edilmişse tanımlanmalı ve yaşamsal fonksiyonlara etkisi değerlendirilmelidir (29).

Yeni TCK adli travmatoloji açısından eski TCK’ya göre farklı tanımlamalar getirmektedir. Bu durumun yol açabileceği karışıklıkları engellemek ve vakalarda adli değerlendirmenin yeni TCK’ya göre yapılabilmesi için Adli Tıp Kurumu Başkanlığı, Adli Tıp Uzmanları Derneği ve Adli Tıp Derneği tarafından rapor örnekleri de içeren bir rehber hazırlanmıştır. Buna göre uluslararası kısaltılmış yaralanma cetveli (Abbreviated Injury Scale,AIS) paralelinde yaralanma ağılığının ve ayrıca kemik kırıklarında ağırlık derecesinin belirlenmesinde yol göstermesi ve hekimler tarafından farklı değerlendirilmelerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır (29,30,58).

Kullanılacak Adli Rapor Formları

Adli rapor düzenlenmesinde, Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan genelgede üç nüshadan oluşan otokopili standart formların kullanılması tavsiye edilmektedir (29). Bu formlar yönlendirici notlar ve açıklamalarla bir rehber gibi hazırlanmıştır. Bununla birlikte; bütün sağlık kuruluşlarında uygulamada birliktelik sağlama; adli tıbbi hizmet sunan hekimlere rehberlik etme ve adli muayenenin eksiksiz olarak yapılmasını sağlama amaçlanmıştır. Sonuç olarak; hem adli olayın çözümlenmesine katkıda bulunulmuş olacak, hem de hekimlerin olası hataları ve bundan dolayı oluşabilecek mağduriyetler azaltılmaya çalışılacaktır (59).

Düzenlenen Raporların Adli Makamlara Ġletilmesi

Raporlar üç nüsha halinde düzenlenmelidir. Her bir nüshanın verilmesi gereken merci, vakanın ''Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğin Tespiti Hakkında Yönetmelik'' ya da ''Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği'' kapsamında bulunmasına göre farklılık göstermektedir (29).

Adli rapor ''Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğin Tespiti Hakkında Yönetmelik'' çerçevesinde olan bir suça ilişkin ise, bir kopyası sağlık kuruluşunda arşivlenmeli, iki kopyası ise mühürlü ve kapalı zarf ile ilgili adli makama ulaştırılmak üzere şahsı getiren kolluğa teslim edilmeli ya da rapor hemen düzenlenemeyecekse ilgili makama en kısa sürede ulaştırılmalıdır (29).

Adli raporun düzenlenmesi ''Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği'' çerçevesinde yer alan, yakalama veya nezarethaneye giriş hallerinde ise bir kopyası sağlık

(16)

12

kurumunda arşivlenmeli, bir diğeri kişiye, sonuncusu da kolluk görevlisine teslim edilmelidir (29).

Adli raporun düzenlenmesi ''Gözaltı süresinin uzatılması, yer değişikliği, nezarethaneden çıkış'' durumlarında ise, raporun bir kopyası sağlık kurumunda arşivlenirken, diğer ikisi de kapalı ve mühürlü zarf ile ilgili adli makama en kısa sürede gönderilmelidir (29).

Raporların gönderilme sıklığı ve yöntemi sağlık kurumunun iş yükü, yerleşim biriminin büyüklüğü ve ulaşım imkanları göz önüne alınarak ve sağlık kurumu tarafından, görevli bir personel, taahhütlü posta ya da elektronik ortamda gönderilebilir (29).

ADLĠ OLGULARDA HEKĠMLERĠN SORUMLULUKLARI

Adli Olguları Belirleme ve Ġhbar Etme Sorumluluğu

Karşılaştığımız yasadışı durumları adli makamlara ya da emniyet güçlerine haber vermek insani görevimiz olduğu gibi aynı zamanda hekim olarak yasal sorumluluklarımız arasındadır. Sağlık çalışanları için; yeni TCK'nın 280. maddesine göre; “görevini yaptığı sırada suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşmasına rağmen, durumu yetkili makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme gösteren sağlık mesleği mensubuna bir yıla kadar hapis cezası” öngörülmektedir. Bu noktada hekime düşen görev, hastaya gerekli acil tıbbi bakımı yaparken, adli açıdan da bir değerlendirme yapmaktır. Hekim adli olgu kararını verdikten sonra vakit kaybetmeden Cumhuriyet Savcılığı’na veya kolluk güçlerine yazılı veya sonradan tutanağa geçirilmek kaydıyla sözlü olarak adli olgu bildirimini yapmakla yükümlüdür (7,16,60). Olayın adli olup olmadığı hususunda kesin karar adli makamlar tarafından verilir (16).

Hekim herhangi bir ölümün doğal olmayan nedenlerden kaynaklandığı şüphesine neden olacak bir durumla karşılaştığında ya da ölünün kimliğinin tespit edilemediği hallerde vakit kaybetmeden Cumhuriyet Başsavcılığı’na haber vermekle görevlidir. Bu durumda defin işlemi Cumhuriyet Savcısı tarafından verilebilecek yazılı izinle mümkündür (16).

BilirkiĢilik ve Adli Rapor Hazırlama Sorumluluğu

1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun çerçevesinde, adli makamlar, bilirkişilik görevi için ülkemizde hekimlik yapma yetkisi olan bütün hekimleri görevlendirebilirler (22,23,61). Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde tıp

(17)

13

fakültesinden mezun olan tüm hekimler, kendisinden adli makamlarca talep edilmesi durumunda, adli olaylarda verilen görevi almak, görüş ve kanaatini açıklayan raporu ilgili mercilere ulaştırmak zorundadır. Yargı makamlarınca adli rapor talep edildiğinde, hekimlerin bu görevi reddetme hakkı yoktur. Bununla birlikte; hekim, bu süreçte sorulan sorularla ilgili diğer bir uzmanlık dalından görüş alınmasına, ek inceleme yapılmasına ihtiyaç duyduğunu raporunda belirtebilir (16,22,61).

Sır Saklama Sorumluluğu

Sır saklama meslek ahlakının temel kurallarından biridir. Hekimler hastalarının ahlaki ve bedeni eksikliklerini, sakatlıklarını ve kusurlarını görevleri sırasında öğrenebilen kimseler olup, hastayla alakalı sırları saklamak zorundadırlar. Hekim, hastası ile ilgili bir sırrı ifşa etmesi durumunda; hapis cezasının yanında maddi ve manevi tazminat cezası istemi ile karşı karşıya kalabilir (60). Buna karşın adli olgu kapsamındaki hastalar hakkındaki bilgilerin hekim tarafından kanun gereği resmi kurumlarla paylaşılması hukuka ve sır saklama sorumluluğuna aykırı değildir (16).

Tıbbi Kayıt ve ArĢiv Tutma Sorumluluğu

Hekimlerin, travma hastası olsun olmasın tüm hastalarına ait bilgi ve bulgularını hem hukuki bir zorunluluk olması hem de ilerde gündeme gelebilecek iddialar karşısında kendisini savunabilmek adına mutlaka ayrıntılı olarak kaydetmelidir (16,33,62,63). Tetkik sonuçları ve grafiler de aynı gerekçeyle saklanmalıdır. Grafilerin hastaya veya yakınlarına verilmesinin gerektiği hallerde mümkünse aslının arşivlenmesi ve bir örneğinin tutanakla verilmesi gerekmektedir. Kayıtların tarih ve saatler belirtilerek ayrıntılı ve günlük olarak tutulması hem adli hem de tıbbi açıdan önemlidir. Tıbbi dosyalar adli süreçte hukukçuların hekime soracağı soruların cevaplanmasında en doğru yol gösterici olacaktır (16).

Hekimlerin tıbbi ve dosya protokol defteri tutması kanunlarla zorunlu kılınmıştır. Hastayla ilgili kayıtların vaktinde tutulması sonradan hiçbir suretle üzerinde değişiklik yapılmaması, yeni belge düzenlenmemesi ve belgelerin yok edilmemesi gerekir (61). Bu konuyla ilgili olarak TCK’nın ilgili maddelerinde alt sınırı ikiyıl olan ağır hapis cezaları öngörülmektedir. Ayrıca hastayla ilgili bilgilerin gerektiği şekilde toplanmaması ve kaydedilmemesi durumunda; hekim, suç delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme ile görevi kötüye kullanma suçlamalarıyla karşı karşıya gelebilir (60).

(18)

14

Acil Olgulara Müdahale Sorumluluğu

Hekimlerin, görevi ve uzmanlık alanına bakılmaksızın, adli niteliği olmayan acil olgularda olduğu gibi adli olgularda da görevini yapmasını engelleyecek geçerli bir sebep olmadıkça ilk yardım yapma zorunluluğu vardır (64). Hekimler için bu durum insani, vicdani, mesleki ve kanuni bir zorunluluktur (65). Hekim hastaya güncel bilimsel kıstasların dışında hastanın kimliği, tutumu, ekonomik durumu, sosyal güvencesi ve hasta yakınlarının etkisi veya olayın şekli gibi sebeplere göre yaklaşamaz (16).

Tıbbi Müdahalelerde Ceza Sorumluluğu

Hekim hastasını, ülke koşullarının elverdiği ve tıp biliminin imkanları dahilinde bütün teşhis ve tedavi olanaklarını kullanarak tedavi etmeye çalışmalıdır. Aksi takdirde, hastanın eksik tetkik ve araştırma neticesinde zarar görmesinden sorumlu olacaktır (16,65).

Adli nitelikli olgulara hiçbir şart altında, hiçbir gerekçeyle acil olgulara gerekenden daha az özen ve ilgi gösterilemez. Hekimlerin, adli olgularda yapılması gereken yardım ve müdahaleden çekinmeleri nedeniyle hastanın zarar gördüğü durumlarda hekim suçlu ve hatalıdır. Yapılan bir hareketle hastaya zarar verilmesi suç teşkil ettiği gibi yapılması gereken bir müdahalenin eksikliği ile hastanın görebileceği zarar da suçtur (16).

(19)

15

GEREÇ VE YÖNTEMLER

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan 11.12.2013 tarih ve 26 / 10 sayılı onay (Ek 1) alındıktan sonra 01 Ocak 2012-30 Kasım 2013 tarihleri arasında, 23 aylık dönemde TUSAM'a başvuran ve acil serviste hastayı değerlendiren Acil Tıp Araştırma Görevlileri(ATA) tarafından adli rapor düzenlenen on sekiz yaşından büyük olgular çalışmaya dâhil edildi. Herhangi bir nedenle Adli Tıp Anabilim Dalı Arşivi'nden adli raporuna ve hasta dosyasına ulaşılamayan olgular çalışma dışı bırakıldı.

Veriler; Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı arşiv kayıtlarından, çalışmaya dâhil edilme kriterlerini karşılayan olgular tespit edilerek, düzenlenen adli rapor ve hasta dosyalarının tek tek incelenmesi ile elde edildi. Tanımlayıcı ve geriye dönük olarak planlanan çalışmada adli raporların değerlendirilmesi Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 22.09.2005 tarih B.10.0.TSH.013.003-13292 sayılı yayımladığı “Adli Tabiplik Hizmetlerinin Yürütülmesinde Uyulacak Esaslar” konulu genelgede belirtilen hususlar doğrultusunda Adli Tıp Uzmanı bir hekim tarafından yapıldı (29). Olgular demografik özellikleri, sosyal güvencesi, acil servise başvuru zamanı (saat, hafta içi-hafta sonu, ay, mevsim), başka bir sağlık kuruluşuna müracaat durumu, adli olayın niteliği (trafik kazası, zehirlenme, düşme, kesici-delici alet yaralanması, ateşli silah yaralanması, darp, yanık, donma, ası, boğulma, tarım ilişkili yaralanma, hayvan ilişkili yaralanma, künt travma ve diğer), acil serviste geliş anında alkolmetre cihazı ile solunum havasında alkol yoğunluğu ölçümünün yapılıp yapılmadığı, yaralanan vücut bölgeleri (baş-boyun, yüz, toraks, karın, pelvis-ekstremiteler,

(20)

16

deri), istenilen konsültasyonlar, acil operasyon gerekliliği, adli nitelikli olguların takip sonucu (taburcu, yatış, başka kuruma sevk durumu, kendi isteği ile taburcu, ölüm), adli raporu düzenleyen ATA kıdemi ve düzenlenen raporun türü (kati-geçici) yönünden incelendi.

Ayrıca adli raporlar adli nitelikli olguların kimlik bilgileri (ad-soyad, yaş, baba adı), fizik inceleme bulguları (genel durum, bilinç durumu, kooperasyon, oryantasyon, harici travmatik lezyonların özellikleri ve vücut diyagramında işaretlenip işaretlenmediği), muayene tarihi ve saati, raporun düzenlenme tarihi ve saati, muayene eden doktorun adı ve imzası, teslim alan görevlinin adı/sicil numarası ve imzası, adli nitelikli olgunun yaşamsal tehlike ve basit tıbbi müdahale ile iyileşebilme durumu ile solunum havasındaki alkol yoğunluğu ölçüm sonucunun belirtilip belirtilmediği çalışma için oluşturulmuş özel formlara kaydedildi (Ek 2). Son olarak adli raporlar uygunsuz kullanılan kısaltmalar ve okunabilirlik açısından değerlendirildi.

Araç içi ve araç dışı trafik kazaları, motosiklet kazaları ve bisiklet kazaları trafik kazası grubuna dâhil edildi. Sert cisimle temas, ağırlık altında kalma ve sıkışma olguları künt travmalar olarak sınıflandırıldı. Açlık grevi, gözde yabancı cisim, alkol muayenesi, mahkeme kararı ile yatış, cinsel saldırı, insan ısırığı, makatta yabancı cisim ve yabancı cisim yutma olgularının travma şekli diğer olarak gruplandırıldı.

Çalışmadan elde edilen tüm verilerin analizinde Statistical Package for the Social Sciences (SPSS) 16 paket programı kullanıldı. Tanımlayıcı sayısal değişkenler ortalama ± standart sapma (SS), kategorik değişkenler sayı ve yüzde olarak verildi.

(21)

17

BULGULAR

Trakya Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi Yetişkin Acil Servisi'ne l Ocak 2012-30 Kasım 2013 tarihleri arasında başvuran on sekiz yaş üstü adli olgu niteliği taşıyan hasta sayısı 2574'tür. Adli nitelikli olgular, bu süre içerisinde yetişkin acil servisine başvuran tüm olguların % 4.4'ünü (n=2574) oluşturmaktadır.

Adli Nitelikli Olguların Demografik Özellikleri

Çalışmaya adli olgu niteliği taşıyan, on sekiz yaş üstü, dosyasına ve adli raporuna ulaşılan toplam 2478 hasta dâhil edildi. Hastanemiz yetişkin acil servisine 2012 yılında 1396 (% 54.2) ve 2013 yılının ilk 11 ayında 1178 (% 45.8) adli olgu başvurduğu tespit edildi.

Adli nitelikli olguların yaş ortalaması 36.10 ± 14.63 (18-99) idi. Adli nitelikli olguların yaş gruplarına göre dağılımları incelendiğinde; en fazla başvurunun % 52.1 (n=1292) ile 18-33 yaş grubu arasında olduğu, en az başvurunun % 4.1 (n=101) ile 66 yaş ve üzerinde görüldüğü saptandı (Tablo 1).

(22)

18

Tablo 1.Adli olguların yaĢ grupları ve cinsiyete göre dağılımı

Adli nitelikli olguların % 76.7 (n=1900) gibi büyük bir çoğunluğunu erkekler oluşturmaktaydı. Kadın olguların yaş ortalaması 35.44 ± 15.19, erkek olguların yaş ortalaması ise 36.31 ± 14.44 idi.

Adli nitelikli olgular kliniğimize % 10.6 ile en fazla Ağustos (n=263) ayında ve tüm olguların % 67.9’'u (n=1682) hafta içi günlerde başvurmuştu. Yaz mevsimi % 31.1 (n=771) ile adli nitelikli olguların kliniğimize en sık müracaat ettiği mevsimdi. Adli nitelikli olguların % 53'ünün (n=1314) diğer sağlık kuruluşlarından sevk edilerek hastanemize getirildiği belirlendi. Adli nitelikli olguların acil servisimize en sık 12 00

-17 59 saatleri arasında % 32.6 (n=809), en az olarak da 06 00

-1159 saatleri arasında % 16.1 (n=398) başvurduğu tespit edildi. Adli nitelikli olguların acil servise başvuru zamanlarına göre dağılımı Tablo 2’de ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Çalışmamıza dâhil edilen adli nitelikli olguların % 7’si (n=173) herhangi bir sağlık sigortası kapsamında değildi.

Kadın Erkek Toplam

YaĢ grupları n % n % n % 18-33 316 54.7 976 51.4 1292 52.1 34-49 145 25.1 565 29.7 710 28.7 50-65 95 16.4 280 14.7 375 15.1 66 ve üzeri 22 3.8 79 4.2 101 4.1 Toplam 578 100 1900 100 2478 100

(23)

19

Tablo 2.Adli nitelikli olguların acil servise baĢvuru zamanlarına göre dağılımı

BaĢvuru saati n % 00:00- 05:59 480 19.8 06:00- 11:59 398 16.1 12:00- 17:59 809 32.6 18:00- 23:59 781 31.5 Toplam 2478 100

Hafta içi-hafta sonu

Hafta içi 1682 67.9 Hafta sonu 796 32.1 Toplam 2478 100 Ay Ocak 198 8 ġubat 151 6.1 Mart 193 7.8 Nisan 234 9.4 Mayıs 235 9.5 Haziran 254 10.3 Temmuz 254 10.3 Ağustos 263 10.6 Eylül 230 9.3 Ekim 206 8.3 Kasım 169 6.8 Aralık 91 3.7 Toplam 2478 100 Mevsim KıĢ 440 17.8 Ġlkbahar 662 26.7 Yaz 771 31.1 Sonbahar 605 24.4 Toplam 2478 100

(24)

20

Adli Olayın Niteliğine Göre Değerlendirilmesi

Adli nitelikli olguların % 34.8'inin (n=862) trafik kazası nedeniyle müracaat ettiği, bunu zehirlenme (%14.5) ve yüksekten düşme olgularının (%11.1) izlediği saptandı. Trafik kazalarının % 60.7’sinin (n=523) araç içi trafik kazası, % 26.8'inin (n=231) motosiklet kazası şeklinde gerçekleştiği tespit edildi. Araç dışı trafik kazası nedeniyle başvuran 103 (% 11.9) olgu tespit edildi. Beş olgu ise bisiklet kazası nedeniyle acil servise müracaat etmişti. Trafik kazası olgularının % 64.2’sinin (n=553) acil servise geliş anında solunum havasındaki alkol yoğunluğu ölçüldüğü, alkol düzeyi ölçülen olguların 153’ünün (% 27.7) yasal sınırın üstünde alkollü olduğu tespit edildi (Tablo 3).

Tablo 3.Trafik kazası türlerinin solunum havasındaki alkol durumuna göre dağılımı

Trafik kazası türleri

Solunum havasında alkol ölçümü yapılan Solunum havasında alkol ölçümü yapılmayan Toplam

Alkol var Alkol yok

n % n %

n % n %

Araç içi trafik kazası 91 17.4 245 46.8 187 35.8 523 100

Araç dıĢı trafik kazası 13 12.6 28 27.2 62 60.2 103 100

Motosiklet kazası 48 20.8 124 53.7 59 25.5 231 100

Bisiklet kazası 1 - 2 - 2 - 5 -

Toplam 153 17.7 399 46.3 310 36 862 100

Zehirlenme nedeniyle müracaat eden tüm olguların hasta dosyasında zehirlenmeye neden olan etken madde, acil serviste hastanın ilk değerlendirmesini yapan hekim tarafından kaydedilmişti. Zehirlenmeye neden olan etken maddelerin % 64 (n=230) gibi önemli bir çoğunluğunun ilaç kaynaklı olduğu tespit edilirken, ikinci sıklıkta ise % 12.3 (n=44) ile koroziv maddeler gelmekteydi. Bunu sırasıyla karbonmonoksit (% 8.6), uyuşturucu madde (% 6.4), besin-mantar (% 4.5) ve alkol (% 4.2) ile meydana gelen zehirlenmeler izlemekteydi (Tablo 4).

(25)

21

Tablo 4.Zehirlenme olgularının etkenlere göre dağılımı

Zehirlenme etkenleri n % Ġlaçlar 230 64 Koroziv maddeler 44 12.3 Karbonmonoksit 31 8.6 UyuĢturucu maddeler 23 6.4 Besin-mantar 16 4.5 Alkol 15 4.2 Toplam 359 100

Adli nitelikli olgular % 10.7 (n=264) ile kesici delici alet yaralanmaları, % 9.7 (n=240) ile künt travmalar, % 8.6 (n=212) ile darp, % 2.7 (n=68) ile yanık nedeniyle acil servise başvurmuştu. Ateşli silah yaralanması nedeniyle başvuran olguların oranı ise % 2.3 (n=57) idi. On dokuz olgu (% 0.8) hayvanlarla ilişkili travma nedeniyle başvururken, kırk olgu (% 1.6) tarım ile ilişkili travma nedeniyle başvurmuştu. Çalışmamız süresince kliniğimize müracaat eden donma olgularının sayısı 11 iken, 8 olgu ası, 3 olgu da suda boğulma nedeniyle başvurmuştu.

Adli nitelikli olguların olayın niteliğine göre dağılımı Tablo 5'te ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

(26)

22

Tablo 5.Adli nitelikli olguların olayın niteliğine göre dağılımı

Olay türü N %

Trafik kazası 862 34.8

Zehirlenme 359 14.5

Yüksekten DüĢme 274 11.1

Delici kesici alet yaralanması 264 10.7

Künt travmalar 240 9.7

Darp 212 8.6

Yanık 68 2.7

AteĢli silah yaralanması 57 2.3

Tarım iliĢkili travma 40 1.6

Hayvan iliĢkili travma 19 0.8

Donma 11 0.4

Ası 8 0.3

Suda boğulma 3 0.1

Diğer* 61 2.4

Toplam 2478 100

* Açlık grevi, gözde yabancı cisim, alkol muayenesi, cinsel saldırı, mahkeme emriyle yatış (psikoz), insan

ısırığı, makatta yabancı cisim, yabancı cisim yutma.

Adli Nitelikli OlgularınYaralanan Vücut Bölgeleri

Adli nitelikli olguların % 35.8’inde (n=888) herhangi bir yaralanma bulgusu tespit edilmezken, yaralanma bulgusu tespit edilenlerde ekstremiteler (% 39.1) ve deri (% 32.3) en sık yaralanan vücut bölgeleri arasında idi. Karın bölgesi ise % 6.5 (n=104) ile en az yaralanan bölge idi. Yaralanma bulgusu görülen olguların % 55.3’ünde (n=1371) sadece bir bölgede yaralanma bulunurken, % 8.8’inde (n=219) birden fazla bölgede yaralanma olduğu tespit edildi (Tablo 6, Tablo7).

(27)

23

Tablo 6.Adli nitelikli olguların yaralanan bölgelere göre dağılımı

Yaralanan bölgeler n % BaĢ-boyun 156 9.8 Yüz 220 13.8 Toraks 219 13.8 Karın 104 6.5 Pelvis ve Ekstremiteler 622 39.1 Deri 513 32.3

Tablo 7.Adli nitelikli olguların yaralanan bölge sayılarına göre dağılımı

Yaralanan bölge sayısı n %

1 1371 55.4 2 178 7.2 3 35 1.4 4 6 0.2 Yaralanma yok 888 35.8 Toplam 2478 100

Adli Nitelikli Olguların Sağaltımı

Adli nitelikli olguların % 28.2’sine (n=698) acil serviste sağaltımı sırasında herhangi bir klinikten konsültasyon istenmediği, % 39.7’sine (n=983) sadece bir klinikten konsültasyon istenirken, % 15.1'ine (n=374) iki ve daha fazla klinikten görüş alındığı tespit edildi. İstenilen konsültasyonlar arasında % 28.9 (n=715) ile en fazla oranda ortopedi ve travmatoloji bulunurken, bunu % 22.2 (n=550) ile plastik ve rekonstrüktif cerrahi ve % 21.1 (n=524) ile beyin ve sinir cerrahisi konsültasyonlarının izlediği görüldü. Adli nitelikli olgulara istenen konsültasyonların kliniklere göre dağılımı ayrıntılı olarak Tablo 8'de gösterilmiştir.

(28)

24

Tablo 8.Adli nitelikli olgulara istenen konsültasyonların kliniklere göre dağılımı

Konsültasyon istenen klinik N %

Genel Cerrahi 243 9.8

Göğüs Cerrahisi 352 14.2

Beyin ve Sinir Cerrahisi 524 21.1

Ortopedi ve Travmatoloji 715 28.9

Üroloji 41 1.7

Plastik ve Rekonsrüktif Cerrahi 550 22.2

Kalp ve Damar Cerrahisi 172 6.9

Yoğun Bakım Ünitesi 151 6.1

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları 136 5.5

Göz Hastalıkları 205 8.3

Ġç Hastalıkları 82 3.3

Ruh Sağlığı ve Hastalıkları 60 2.4

Kardiyoloji 18 0.7

Kadın Hastalıkları ve Doğum 17 0.7

Diğer* 12 0.5

*Nöroloji, Enfeksiyon Hastalıkları, Göğüs Hastalıkları.

Adli nitelikli olguların % 44.5 (n=1102) gibi büyük çoğunluğunun acil serviste ilk müdahale ve tedavisi yapıldıktan sonra şifa ile taburcu edilirken, % 18.3 ü (n=454) önerilen takip ve tedaviyi kabul etmeyerek kendi istekleri ile acil servisten ayrıldıkları tespit edildi. Tedavisinin devamı için hastanemiz bünyesindeki bir kliniğe yatırılan hasta sayısı 887 (% 35.8) idi (Tablo 9).

(29)

25

Tablo 9.Adli nitelikli olguların takip sonuçlarına göre dağılımı

Takip sonucu n %

Taburcu 1102 44.5

Exitus 6 0.2

BaĢka merkeze sevk 29 1.2

Kendi isteği ile taburcu 454 18.3

YatıĢ 887 35.8

Toplam 2478 100

Olguların yatırıldıkları kliniklere göre dağılımları incelendiğinde; % 30.1 (n=267) ile en fazla ortopedi ve travmatoloji kliniğine yatış yapıldığı belirlendi (Tablo 10).

Tablo 10.YatıĢ yapılan adli nitelikli olguların kliniklere göre dağılımı

Yatırılan servis n %

Genel Cerrahi 47 5.3

Göğüs Cerrahisi 73 8.2

Beyin ve Sinir Cerrahisi 106 11.9

Ortopedi ve Travmatoloji 267 30.1

Üroloji 8 0.9

Plastik ve Rekonsrüktif Cerrahi 140 15.8

Kalp ve Damar Cerrahisi 29 3.3

Yoğun Bakım Ünitesi 115 13

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları 17 1.9

Göz Hastalıkları 38 4.3

Ġç Hastalıkları 33 3.7

Diğer* 14 1.6

Toplam 887 100

*Kadın Hastalıkları ve Doğum, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Göğüs Hastalıkları, Enfeksiyon hastalıkları.

131 olgu ise acil serviste ilk müdahalesi sonrası acil operasyona alınmıştı. Acil operasyona alınan olguların olay türlerine ve kliniklere göre dağılımları Tablo 11ve Tablo 12’de ayrıntılı olarak belirtilmiştir.

(30)

26

Tablo 11.Acil operasyona alınan olguların olay türlerine göre dağılımı

Olay türü n %

Delici kesici alet yaralanması 50 38.2

Trafik kazası 29 22.1

Künttravmalar 21 16

AteĢli silah yaralanması 18 13.7

Yüksekten düĢme 8 6.1

Tarım iliĢkili travma 3 2.3

Darp 1 0.8

Diğer * 1 0.8

Toplam 131 100

*rektumda yabancı cisim.

Tablo 12.Acil operasyona alınan olguların kliniklere göre dağılımı

Acil operasyon yapılan klinik n %

Genel Cerrahi 23 17.6

Göğüs Cerrahisi 3 2.3

Beyin ve Sinir Cerrahisi 9 6.9

Ortopedi ve Travmatoloji 24 18.3

Üroloji 4 3.1

Plastik ve Rekonsrüktif Cerrahi 45 34.4

Kalp ve Damar Cerrahisi 21 16

Göz Hastalıkları 1 0.7

Kadın Hastalıkları ve Doğum 1 0.7

Toplam 131 100

Yoğun bakım ihtiyacı olan ve hastanemiz yoğun bakımlarında yer olmadığından 26, yanık ünitesinde tedavisi planlanan 2 ve üst ekstremite amputasyonu nedeniyle replantasyon ihtiyacı olan bir olgunun uygun olan merkezlere sevk edildiği tespit edildi (Tablo 13).

(31)

27

Tablo 13.BaĢka bir merkeze sevk edilen hastaların nedenlerine göre dağılımı

Sevk nedenleri n %

Yoğun bakım ünitesi ihtiyacı

26 89.7

Yanık ünitesi ihtiyacı 2 6.9

Replantasyon 1 3.4

Toplam 29 100

Çalışmamıza dâhil edilen adli nitelikli olgularda toplam mortalite oranı %1.4 idi. Bu olguların 6’sının (% 17.6) acil serviste, 28'inin ise yatırıldığı kliniklerde exitus olduğu tespit edildi.

Acil Serviste Düzenlenen Adli Raporların Değerlendirilmesi

Acil servise başvuran adli nitelikli olguların 1702'sine (% 68.7) geçici, 776'sına (% 31.3) kesin adli rapor düzenlendiği tespit edildi. Bu raporların tamamı ATA tarafından düzenlenmişti.

Adli nitelikli olguların % 40.3 ünde raporları düzenleyen hekimler 2. yıl ATA iken, % 9.2 si 4. yıl ATA idiler (Tablo 14).

Tablo14.Adli raporların raporu düzenleyen ATA'nın görev sürelerinin dağılmı

ATA'nın görev süreleri n %

1.yıl 521 21

2.yıl 998 40.3

3.yıl 730 29.5

4.yıl 229 9.2

Toplam 2478 100

ATA: Acil Tıp Araştırma Görevlisi.

Düzenlenen adli raporlar çalışmamızda araştırılan parametreler açısından değerlendirildiğinde, eksiksiz rapor yoktu.

Düzenlenen adli raporların % 18.6'sı yazı karakteri bakımından okunaklı değildi. Hekimler tarafından düzenlenen raporların % 6.4'ünde sağlık mesleği mensubu olmayanların anlayamayacağı kısaltmalar kullanılmıştı. Hasta yaşı ve baba adı bilgileri adli raporlarda en fazla saptanan eksik verilerdi (sırasıyla % 83.5, % 82.2).

(32)

28

Adli raporu düzenleyen hekimlerin kimlik bilgileri (% 0.4), imzaları (% 0.3) ile raporu teslim alan kişiye ait kimlik bilgileri (% 0.3) ve imzaların (% 1.4) bulunmadığı tespit edildi.

Düzenlenen adli raporların % 34.8’ inde muayene tarihine, % 22.7’sinde muayene saatine, % 1.6’sında hastanın adı-soyadına ait herhangi bir bilgi yoktu. Raporların % 21.8’inde olayın meydana geldiği tarih, % 24.1’inde ise olay saati düzenleyen hekim tarafından belirtilmemişti.

Adli raporların düzenlendiği tarih ve saat yönünden değerlendirme yapıldığında; % 34.1’inde rapor saatinin, % 1.4’ünde ise rapor tarihinin düzenleyen hekim tarafından yazılmadığı belirlendi.

Adli raporda bulunması gereken fizik inceleme bulgularından, genel durum (% 96.4) ve bilinç durumunun (% 95.1) raporlarda yüksek oranda yer aldığı görülürken, buna karşın tüm olguların % 82'sinde (n=2031) kooperasyon ve oryantasyon durumunun belirtilmediği, genel fizik muayene bulgularının ise % 49.2'sinde (n=1218) yazılmadığı görüldü.

Harici lezyon tarif edilen toplam 1763 olgunun, 812’sinde (%46.1) lezyonların ayrıntılı tanımlamasının yapılmadığı, 1718'inde (% 97.4) ise lezyonların vücut diyagramında işaretlenmediği belirlendi.

Çalışmamıza dâhil edilen tüm olguların % 40'ında alkolmetre ile alkol düzeyi ölçülmesine ve hasta dosyasına kayıt edilmesine karşın, bunun % 10.1'inin raporunda alkol düzeyinin belirtilmediği görüldü.

Konsültasyon istenen 1780 olgunun, 251'inin (% 14.1) düzenlenen adli raporunda konsültasyon bulgularına yer verilmemişti.

Çalışmamıza dâhil edilen olguların adli raporları incelendiğinde; raporların % 7.6'sında yaralanmanın, kişinin hayati tehlike geçirmesine neden olup olmadığı konusunda, % 8.9'unda basit tıbbi müdahale ile giderilip giderilemeyeceği konusunda görüş belirtilmediği tespit edildi. Düzenlenen adli raporların hiçbirinde hukuki yorum içeren bir ibareye rastlanmadı.

Acil serviste ATA tarafından düzenlenen adli raporların incelenmesi sonucunda ortaya konulan eksiklikler ayrıntılı olarak Tablo 15'de belirtilmiştir.

(33)

29

Tablo 15.Adli raporlarda tespit edilen eksikliklerin dağılımı

Raporda bulunup-bulunmaması Var Yok n % n % Olgunun Adı-Soyadı 2438 98.4 40 1.6

Olgunun Baba Adı 410 16.5 2068 83.5

Olgunun Doğum Tarihi/YaĢı 442 17.8 2036 822 OlayınTarihi 1937 78.2 541 21.8 Olayın Saati 1880 75.9 598 24.1 Genel Durum 2390 96.4 88 3.6 Bilinç 2358 95.2 120 4.8 Kooperasyon 447 18 2031 82 Fizik muayene 1260 50.8 1218 49.2 YaĢamsal tehlike durumu 2290 92.4 188 7.6

Basit tıbbi müdahale durumu

2258 91.1 220 8.9

Hekimin Adı-Soyadı 2467 99.6 11 0.4

Hekimin Ġmzası 2470 99.7 8 0.3

Raporu Teslim Alan Görevlinin Adı-Soyadı

2447 98.7 31 1.3

Raporu Teslim Alan Görevlinin Ġmzası 2443 98.6 35 1.4 Muayene tarihi 1916 77.3 562 22.7 Muayene saati 1880 65.2 862 34.8 Rapor tarihi 2443 98.6 2443 1.4 Rapor saati 1634 65.9 844 34.1

Harici lezyon ayrıntılı tarifi 951 53.9 812 46.1 Harici lezyonun diyagramda gösterilmesi 45 2.6 1718 97.4 Konsültasyon bulguları 1529 85.9 251 14.1 Kısaltmalar 158 6.4 2320 93.6 Okunaklılık 2016 81.4 462 18.6

(34)

30

TARTIġMA

Acil sağlık hizmetlerinin verildiği sağlık kurumlarına müracaat eden hastaların önemli bir bölümünü adli nitelikli olgular oluşturmaktadır. Bu durumun tıbbi uygulamalar içerisindeki önemi, yapılan birçok çalışmada vurgulanmaktadır (2,7,15). Adli olguların doğru ve kapsamlı olarak değerlendirilmesi ve buna uygun olarak adli rapor düzenlenmesi hem hekim hem de suça karıştığı yönünde şüphe bulunan kişilerin hak ve özgürlüklerinin korunması yönünden önem arz etmektedir. Bununla birlikte değerlendirildiğinde gerek acil servis yoğunluğu gerekse bazı hekimlerin adli tıbbi konularda bilgilerinin yetersiz olduğu yönündeki düşünceleri bu süreçte sıkıntılar yaşanmasına neden olmaktadır. Bunun sonucunda da beklenildiği gibi hastalar ve hasta yakınları mağdur olabilmekte, hekimler bazı cezai yaptırımlarla karşılaşabilmektedir (5,7,41,66,67).

Bizim çalışmamızda TUSAM Yetişkin Acil Servisi'ne başvuran on sekiz yaş üstü hastaların %4.4’ünü adli nitelikli olgular oluşturmakta idi. Adli nitelikli olguların, Demircan ve ark.(68) çalışmasında % 3.66, Korkmaz ve ark.(2) çalışmasında % 7.01, Yavuz ve ark.(15) çalışmasında % 6 sıklıkta acil servis başvuruları içinde yer aldığı belirtilmektedir. Bizim sonuçlarımız da literatür ile uyumlu idi.

İstanbul, Bursa, Denizli ve Van'da yapılan çalışmalarda adli olguların erkeklerde kadınlara oranla daha sık görüldüğü tespit edilmiş ve bu duruma haklı olarak erkeklerin çalışma hayatına daha aktif katılması nedeniyle travmalara daha sık olarak maruz kalması gerekçe gösterilmiştir (2,15,69-71). Çalışmamızda adli olguların büyük çoğunluğunun erkek cinsiyette olduğu ve olguların yarısından fazlasının 18-33 yaş grubunda yoğunlaştığı görüldü. Adli olgularla ilgili çalışmalar incelendiğinde yaş ortalamaları 23 ile 33 arasında değişmekte iken bizim çalışmamız da literatür verileri ile uyumlu idi (26,69,72,73). Seviner

(35)

31

ve ark.(72) yaptığı bir çalışmada; adli nitelikli olayların çoğunlukla genç erişkin erkeklerde görülmesini; bu grubun yüksek riskli iş kollarında çalışması, trafikte ve sosyal hayatta fazla bulunması, saldırgan yapıları ile alkol kullanımının fazla olmasına bağlamaktadırlar (72,74).

Benzer çalışmalarda da genç erişkin erkeklerin kadınlara göre çalışma hayatına daha aktif katılmasının travmaya uğrama olasılığını artırdığı sonucuna varıldığı görülmektedir (15,69,73). Korkmaz ve ark.(2) benzer bir bakış açısıyla Bolu ilinde yaptıkları çalışmalarında da toplumumuzda genç nüfusun fazla olmasının da travmaların ve dolayısıyla adli nitelikli olguların gençlerde daha sık görülmesine neden olduğunu belirtmektedirler.

Çalışmamızda adli nitelikli olguların kliniğimize başvuru zamanlarının aylara göre dağılımları incelendiğinde; müracaatların Ağustos, Haziran ve Temmuz aylarında yoğunlaştığı görülmektedir. Altın ve ark.(75) çalışmalarında da adli nitelikli olguların yaz aylarında fazlalaştığını vurgulamaktadır. Turla ve ark.(7) çalışmalarında adli nitelikli olguların en az kış aylarında görüldüğünü bildirmektedir. Van Askeri Hastanesi'nde yapılan bir çalışmada adli olguların en fazla Ekim ve Temmuz aylarında başvurduğu saptanmıştır (71). Bizim çalışmamızdaki sonuçlar da literatür ile benzerlik göstermektedir (7,15,68-70). Yaz aylarında gündüz süresinin uzaması ve bunun doğal bir sonucu olarak insanların günlük aktivitelerinin artması bireylerin travma maruziyetini artırmaktadır. Bu durum ülkemizde yapılan çalışmalarda adli nitelikli olguların mevsimsel dağılım özelliklerinin gerekçesi olarak işaret edilmektedir (7,69,70).

Adli nitelikli olguların hastaneye başvuru zamanlarının irdelendiği farklı çalışmalarda farklı zaman aralıkları ön plana çıkmaktadır (2,68,70). Çalışmamızda adli olguların kliniğimize en sık saat 1200

-1759 saatleri arasında başvurduğu görülmektedir. Tükçüer ve ark.(70) Denizli'de yaptıkları çalışmada; adli nitelikli olgu başvurularının sıklıkla 2200

-2359saatleri arasında olduğu tespit edilmiştir. Demircan ve ark.(68) Ankara'da yaptıkları çalışmada ise acil servis başvurularının 20:00

-08:00 saat diliminde yoğunlaştığı belirtilmektedir. Korkmaz ve ark.(2) yaptıkları çalışmalarında, acil servise adli nitelikli olgu başvurusunun en fazla 12:00

-18:00 zaman diliminde olduğunu bildirmektedirler. Yapılan çalışmaların 3. basamak olarak kabul edilen üniversite hastanelerinde yapılması ve bu hastanelere başvuran adli nitelikli olguların büyük çoğunluğunun sevk ile başka bir sağlık kuruluşundan gelmeleri nedeniyle bölgesel ulaşım imkanlarının başvuru saatini etkileyebileceği kanaatindeyiz. Bu durumu etkileyen başka nedenlerin araştırılması için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

(36)

32

Adli nitelikli olguların büyük bir kısmı travma nedeniyle acil servislere başvurmaktadır (76). Travma olgularının çok büyük bir kısmını trafik kazaları oluşturmaktadır. Trafik kazaları, gelişmekte olan diğer ülkeler gibi Türkiye için de önemli bir halk sağlığı sorunudur ve her yıl kazalara bağlı binlerce insan yaralanmakta, sakat kalmakta ya da ölmektedir (77). Dünya Sağlık Örgütü 2013 raporuna göre, dünyada her yıl trafik kazalarından 1.2 milyon insan ölmekte, tüm dünyada ölüm nedenleri sıralandığında trafik kazaları 9. sırada yer almaktadır. Dünyada meydana gelen trafik kazası ölümlerinin yarısının meydana geldiği on ülkeden biri de Türkiye'dir (78). Ülkemizde Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) istatistiklerine göre; 2012 yılında yaklaşık 1.3 milyon trafik kazası meydana gelmiş, 3750 kişi hayatını kaybetmiştir (79). Ülkemizde hastanelerin acil servislerine müracaat eden adli nitelikli olguları inceleyen çalışmalarda; beklenildiği gibi trafik kazalarının en büyük grubu oluşturduğu görülmektedir (5,15,80). Çalışmamızda da, literatürü destekler şekilde, bu olgular % 34.8'lik oranla ilk sırada yer almıştır.

Çalışmamızda kliniğimize başvuran adli nitelikli olgular arasında ikinci sırada yer alan zehirlenme vakalarının büyük kısmını, özkıyım amaçlı ilaç alımları oluşturmaktadır. Bunu genellikle kaza ile olan koroziv madde maruziyetleri ve CO intoksikasyonları izlemektedir. Erişkinlerde zehirlenmelerle ilgili yapılan çalışmalarda, özkıyım amaçlı ilaç alımların sık olduğu görülmüştür (70,81). Bizim çalışmamız literatür ile uyumlu idi. Adli olgu nedenlerinin araştırıldığı çalışmalarda zehirlenme sıklığının farklılıklar gösterdiği görülmektedir (15,26,72,73). Bu oranların farklı olması kişileri özkıyıma iten sebeplerin çok çeşitli olmasına ve bölgesel, sosyokültürel yapının etkisine bağlı olabilir.

Düşmeler özellikle yaşlıların, çocukların ve çeşitli iş kollarında çalışan işçilerin yaygın yaralanma sebeplerindendir (68). Bizim çalışmamızda da düşme olguları sıklık sıralamasında % 11.1 oranı ile üçüncü sırada yer almaktadır. Benzer çalışmalarda bu oran %1.96 ile %9.4 arasında bulunmuştur (9,15,75).Düşme ile meydana gelen yaralanmaların büyük kısmı kaza ile olmaktadır. Bununla birlikte daha düşük oranda özkıyım ve cinayet orijinli de olabilmektedir (82). Kaza orijinli düşmelerin fazla olması nedeniyle bu konuda önleyici tedbirlerin alınması ve iş güvenliği eğitimleri ile denetimlerine önem verilmesi gerekmektedir.

Delici-kesici aletler değişik amaçlarla ev ve çeşitli iş kollarında geçmişte olduğu gibi günümüzde de yaygın olarak kullanılmaya devam etmektedir (83). Amaçları dışında kullanılmadıkça herhangi bir cezai yaptırım gerektirmeyen ancak çoğu zaman el altında bulunabilen bu tür aletler; savunma, saldırı ve cinayet amacıyla oldukça sık kullanılmaktadır

(37)

33

(83,84). Delici kesici alet yaralanmalarını konu alan epidemiyolojik çalışmalarda bu yaralanmalar % 4.1 ile % 18 arasında bulunmuştur (72,15,80). Bizim çalışmamızda da bu oran % 10.7 olarak tespit edilmiştir. Literatürde acil servise başvuran adli nitelikli olgu serilerinde darp nedeni ile müracaat eden olgular % 5.1 ile % 26.4 arasında değişmektedir. (68,72,73,80). Darp olguları bizim çalışmamızda % 8.6 oran ile altıncı sırada yer almaktadır. Çalışmamızda tespit edilen darp ve delici kesici alet yaralanması sıklığı literatür ile uyumlu bulundu.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de her yıl çok sayıda kişi çeşitli etkenlerle yanığa maruz kalmaktadır. Yanıklar etkenlere göre sınıflandırıldığında en çok görülen türleri sıcak sıvılara bağlı haşlanma, alev ve elektrik yanıklardır (85,86). Çalışmamızda adli nitelikli olgulardan yanık nedeniyle başvuranların büyük çoğunluğu sıcak sıvılara bağlı haşlanma kaynaklı iken bunu daha az sıklıkta olan elektrik ve alev yanıkları izlemekteydi. Sıcak sıvılarla meydana gelen haşlanma yanıklarının sık görülmesi; sıcak su, çay ve çorba gibi yanığa neden olan sıvıların diğer yanık etkenlerine göre günlük yaşam içinde kolay karşılaşılabilir olmasından kaynaklandığı kanısındayız.

Ülkemizde görülen elektrik yaralanmaları dünya ortalamasından belirgin şekilde yüksek olması ve mortalitelerinin yüksek olması nedeniyle önemlidir (87). Bizim çalışmamızda da yanık olguları içinde ikinci sırada elektrik yanıkları gelmekteydi. Elektrik yanıklarının önlenebilir kaza nedenlerinden biri olması nedeniyle bu konuda evlerde ve iş yerlerinde koruyucu önlemler alınması, elektrik tesisatlarının bakımına özen gösterilmesi önemlidir.

Silahlar kasti şiddetle oluşan yaralanmalarda önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) silahlı şiddet önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Diğer ülkelerde ise ateşli silahların temin ve kullanım oranlarının daha düşük olduğu bilinmektedir (68). Bizim ülkemizde yapılan değişik çalışmalarda ateşli silahlarla meydana gelen yaralanmaların farklı oranlarda olduğu görülmektedir (15,80).

Tarımsal faaliyetler sırasında sıkça kullanılan tarım aletleri, bu sektörde yaşanan istenmeyen kazaların başlıca sebeplerindendir (88). Tarım alanında kullanılan birçok araç ve makina için ana güç kaynağını oluşturan traktörler, çağdaş tarımın vazgeçilemez unsurlarından birisidir (89). Gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de güvenlik tedbirleri ve eğitim çalışmalarının yetersiz olması nedeniyle tarım sektöründe çalışanlar yüksek risk altındadır (88). Ege Bölgesi'nde yaşanan traktör kazalarının değerlendirildiği bir çalışmada tarım araçlarıyla yapılan kazaların tüm kazaların içindeki %33’ü gibi büyük bir

Referanslar

Benzer Belgeler

Söz konusu tahlil Said Halim Paşa, Ahmed Hamdi Akseki, Mustafa Sabri, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Eşref Edip ve nihayet Nurettin Topçu gibi Türk

(23) yapmış oldukları çalışmada yaşları 10-12 yıl olan erkek öğrencilerin sağlık topu fırlatma ortalamalarını denek grubu için 5,07±0,92 m ve kontrol grubu

İç çevre faktörlerinin lojistik dış kaynaklama uygulamalarıyla ilgili kararlara olan etkisini araştırmak için oluşturulan Önerme 3’e göre; “İç çevre faktörleri

Bir ulaştırma mühendisliği programı, çağdaş ulaştırma sisteminin / sistemlerinin özelliklerine uyan “ulaştırma profesyonelleri”nin eğitimini hedefleyen bir

Hasan Ali ESİR (Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi) Doç. Necip Fazıl DURU

Öz: Ürün, süreç, bilgi, amaç ve anlam boyutlarına sahip olan teknoloji, yaşamımızın her boyutunda yer alarak bizlere heyecan verici değişiklikler ve kolaylıklar

Binlerce Türk çocuğu, Hacı Ömer Sabancı Vakfı’ nın sağladığı “iaşe ve ibate” ile okudu ve okumakta.... Gerçekten “Ebu-I-hayır” veya “sahibü’I-hayrat

editörü, çevireni varsa, kitap adından sonra parantez içinde gibi verilir: Yazarın soyadı, adı, basım yılı}, eserin adı, [hazırlayanın nzl.}, editörün ed.} veya