• Sonuç bulunamadı

Türk-İslâm Kucaklaşması, Hoca Ahmed Yesevî ve Bilinmesi Gereken Gerçekler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk-İslâm Kucaklaşması, Hoca Ahmed Yesevî ve Bilinmesi Gereken Gerçekler"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRK-ÎSLÂM KUCAKLAŞMASI

HOCA AHMED YESEVÎ ve BİLİNMESİ GEREKEN

GERÇEKLER

H ÜSEYİN ÇELİKCAN*

Türklerin M üslüm an olması, İslâm dininin Türk K ültür ve töreleriyle kucaklaşm ası dünya tarihinin en önemli olaylarından biridir. Bu kuçaklaşm anm çok dikkat çekici neticeleri olmuş, bu birliktelikten im para­ torluklar ve devletler doğm uştur.

Çin Seddi'nden Tuna'ya kadar uzanan topraklarda siyasî, İdarî, askerî ve coğrafî m ânâda m eydana gelen, yüzyıllarca dünya gündem inin birinci m addesini oluşturan bu olaylar hakkında bilgi sahibi olabilm ek için İslâm tarihini ana hatlarıyla gözden geçirm ek, H oca Ahm et Yesevî'yi ve ocağından feyz alarak yetişen halifelerini tanım ak icap etm ektedir.

H oca A hm et Y esevî ve ondan sonrakiler bu büyük olayın, bu kucak­ laşm anın, bu birlikteliğin dolayısıyla da neticelerinin dinî, fikrî ve kültürel önderleridirler. Onlar, m ücadele ile m erham eti, savaş ile sevgiyi hata ile hoşgörüyü, adaletle anlayışı yerli yerinde kullanabilm enin ustalarıdırlar...

Yesevî'den başlayalım

H oca A hm et Yesevî, İslâm dinini, İslâm tasavvufu yönünden ele alıp, anlaşılır hâle getirip; özüne aykırı olm ayacak şekilde Türk töreleriyle kucak­ laştırarak, kitlelere yayan ilk Türk m utasavvıfıdır.

(2)

366 HÜSEYİN ÇELİKCAN

Durum böyle olunca, konu, İslâm iyet ve İslâm tarihiyle yakından ilgili, Türklerin M üslüm an olm alarıyla içiçedir. Yesevî'yi anlam ak, Yesevî'yi Y esevî yapan ilim, iman ve irfan kaynağını tespit etm ekle m üm kündür. Hele de Yesevî'nin Türklükle M üslüm anlığı birbirinden ayrılm az hâle getirm ek hususunda neler yaptığını aydınlığa kavuşturm ak için kısaca İslâm tarihini gözden geçirm ek m ecburiyeti vardır.

Peygam berim izin vefatından hem en sonra, M üslüm anlar arasında "şimdi ne olacak?" sorusuna cevap aranm aya başlanm ış, ilk hâlife Hz. Ebubekir'in seçilişiyle ilgili değerlendirm eler, diğer üç hâlifenin bu m akam a getiriliş şekillerini de içerisine alarak artan dozlarda devam etm iştir.

Hz. E bubekir ve Hz. Ö m er zam anlarında pek su yüzüne çıkm ayan huzursuzluklar, Hz. Osm an'ın devrinde büyük boyutlara ulaşm ış ve M üslüm anlar iki gruba ayrılarak birbirlerine karşı vaziyet alm aya başlam ışlardır.

Hz. O sm an'dan sonra, Hz. Ali'nin hâlifeliğini kabul etm eyen M uaviye ile, onu "biat" etm eye zorlayan Hz. Ali arasındaki m ücadeleler çok kanlı çatışm aların cereyanına sebebiyet vermiş, kutuplaşm a kaçınılm az hâle gelm iştir.

Hz. Ali'nin şehadetinden sonra M uaviye, İslâm ülkesinin tek hâkim i olarak tarihte "Emevîler D evri" diye anılan devri başlatm ıştır. M uaviye'den sonra yerine geçen Yezit'in, Hz. Ali taraftarlarına ve onun soyundan gelenle­ re karşı takındığı sert tavırlar ve Hz. Hüseyin'in K erbela'da şehit edilm esi M üslüm anların iki gruba ayrılm asını adeta kader haline getirm iştir.

Acı olaylarla, kan ve göz yaşlarıyla dolu Em evi'ler devri bitince A bbasiler iktidara gelm işlerdir. Abbasîler, Em evîlerin peygam ber soyundan gelenlere yaptıkları haksızlıklara tepki göstererek idareyi ele alm alarına rağm en kendileri de aynı yolu tâkip etm işlerdir.

Ö zetlem eye çalıştığım ız bu ve benzeri sebeblerle, önceleri idârî ve siyasî m ânâda başlayan kutuplaşm alar; tarafların iddialarını dinî gerekçelere dayandırm a gayretleri neticesinde, inanç ve ibadetlerle alakalı bazı huzur­ suzluklar da ortaya çıkm ıştır.

Bütün bu olaylar A rabistan'da cereyan ederken, Türkler daha M üslüm an bile değillerdi. A m a İslâm dini beraberine bu ihtilafları da alarak, Tük yurt­ larına doğru yayılm aktaydı.

(3)

Hz. Ö m er zam anında İran'a iki sefer yapılm ıştı. "Birinci ve ikinci K adisiye m uharebeleri" denen bu seferler sırasında bazı İran'lılar Türkistan illerine sığınm ışlar, Türkler, İslâm dinini ve cereyan eden olayları İran'lılardan dinlem işlerdi.

Ancak Türklerin İslâm iyet ve M üslüm anlar ile asıl yakın m ünasebetleri A bbasîler devrinde olmuştur. Bazı A bbasî halifeleri, "Sağlam yapılı, temiz huylu, kahram an ruhlu, güvenilir insanlar" olarak görüp, değerlendirdikleri Türklerin ülkelerine gelm elerini sağlam ış, hatta kendilerine m uhafız yapışlardır.

A bbasîler devrinde de idarenin zulm ünden kaçıp, Türk yurtlarına sığınan M üslüm anlar olm uştur. Bunların hem en hepsi Hz. H üseyin'in soyun­ dan gelen seyitlerdi. Türkler M üslüm anlar arasındaki m eseleleri enine, boyuna bu kişilerden dinleyerek öğrenm işlerdi. Bunun için de İslâm iyeti kabul eden T ürkler arasında Hz. Ali sevgisi birinci derecede yer almıştır.

"Bu sebeble M üslüm an Türkler,  l-i Resul (Peygam ber sülâlesi)ııden sonra  l-i Osman'ı hem Oğuz Han soyuna m ensup bulunm akla ve hem de İslâıniyete ve Türklüğe büyük hizm etler yaparak şan ve ş e re f kazandırm akla m ukaddes s a y m ış la r d ı 1

İnsanlığın kurtuluşu için on peygam ber vasıtasıyla tebliğ edilen, K ainatın yaratıcısı Yüce A llah'ın em irleri olan dinî hüküm leri kabul ederek M üslüm an olm ak şerefine ermiş bu insanların m aksatları ne idi? Niçin kam plara ayrılm ış, kavgayı, kanı, kini dinin içine sokm uşlardı. Bu şartlarda kendileri bu dini kabul etm iş olsalar dahi, bu din kendileriyle yoluna devam edebilir, gönüllere girebilir, cihana yayılabilir m iydi?

İşte Türklerin M üslüm an olmaları bu önemli ve tarihî soruların cevap­ larıyla yakından ilgilidir.

Türkler M üslüm an olm alıydı, olacaktı. Bu Allah'ın emri, Peygam beri­ m izin m alum u idi. Böyle olduğu için İslâm iyet yönünü Türkistan'a çevir­ mişti. Türkler İslâm iyet ile şereflenecek, İslâm iyet Türkler vasıtasıyla yayılacaktı.

TÜRK İSLÂM KUCAKLAŞMASI - HOCA AHM ET YESEVÎ 367

(4)

368 HÜSEYİN ÇELİKCAN

"Türk âlim leri Hadîs'elen başka bir Âyette geçen (Belde-i tayyibe) ifade­ siyle İstanbul'un kast edildiğini ileri sürm ek ve hatta, ebcet hesabıyla bunun fe tih tarihini gösterdiğini belirtm ek suretiyle Allah'ın tebciline m azhar bulunduklarına ve Allah'ın askeri (Curıd Allah) olduklarına inanıyorlardı"2

Peygam berim izin İstanbul'un fethi ile ilgili "Türk dilini iyi öğrenin!... Çünkü onların hâkim iyeti uzun sürecektir" hadîsleriyle,

"Benim Türk adını verdiğim ve şarkta iskan ettiğim bir ordum vardır. B ir kavine gazaplandığım zaman onları o kavim üzerine gönderirim " K uds-i hadîsi çoğum uzun m âlum udur.

Hz. Ö m er İran seferine çıkacak ordu ileri gelenlerine, peygam berim izin sözlerine uyarak, "Hazar kıyılarında Türkler vardır. O nlar size do kun ­ madıkça, siz onlara dokunm ayın." dem ek suretiyle, Türklerin önem ini vurgulam ış ve Türklerin M üslüm an olacaklarının bir başka işaretini vermiştir.

Türklerin M üslüm an olması bir taraftan kargaşa içine düşm üş M üslüm anları hizaya getirecek, diğer taraftan Bizans yayılm asını önleyecekti. İnsanlık tarihinin kaderini değiştiren böylesine önem li bir olayın, kainatın yaratıcısı ve O'nun son elçisinin bilgileri dışında olm ası m üm kün değildi.

İslâm î şerefli bir Kavim ile tanıştırm ak, Türk'ün yaratılıştan gelen özellikleriyle, İslâm 'ın fazilet ve güzelliklerini birleştirm ek için gerekli işaretler verilm işti. Artık düşler görülm eye, rüyalar anlaşılm aya, hayaller gerçekleşm eye, gönüller dolm aya başlamıştı.

Türkistan üzerinde güneş daha nurlu doğuyor, Ay, Altayları daha çok aydınlatıyordu. Y ıldızlar daha parlak, gündüzler pırıl pırıl, ışıl ışıld ı... Sularda Satuk Buğra Han'ın, Alparslan'ın hayalleri belli olm aya yüz tutm uştu. Y eller başka esiyor, ırm aklar başka çağlıyordu. Oğuzlar, K arluklar ve diğer Türk boyları İslâm la kucaklaşıyor, bu kucaklaşm adan B üyük Selçuklu İm paratorluğu doğuyordu.

(5)

TÜRK İSLÂM KUCAKLAŞMASI - HOCA AHMET YESEVÎ 369

B uhara, Sem erkant, Taşkent, Horasan gibi şehirler yeni dünyayı titizlik­ le inceleyip yorum layacak ve geleceği etkisi altına alacak ilim ve irfan merkezleri olm aya başlamışlardı.

Şeyh Y usuf H em adânî ve arkadaşları Türkistan ve diğer Türk illerini tekbirlerle yoğurup, beşm elerle karacak halifeleri yetiştirm eye koyulm uşlar­ dı.

Islâm iyetin doğuşu üzerinden yüzyıllar geçmiş, İslâm iyet ve Türklük için yeni bir devir açılm ıştı. Em ir yüksek yerdendi. İslâm dini, bir Türk M utasavvıfı tarafından incelenmeli, değerlendirilm eli ve Türk Kavm ine Türkçe anlatılm alıydı.

Kimdi bu Türk m utasavvıfı?

Bu sorunun cevabını şu mânevi işaretle anlam aya çalışalım ...

"Hz. Peygam berin gazalarından birinde Ashâb-ı Kiram nasılsa aç kala ­ rak onun huzuruna geldiler. Biraz yiyecek istirham ettiler. Hz. Peygam berin duası üzerine Cibril-i Emin Cennetten bir tabak hurma getirdi; fa k a t o hurm adan bir tânesi yere düştü. H azret-i Cibril dedi ki Bu hurm a sizin üm m etinizden Yesevî acili birinin kısm etidir." H er em ânetin sahibine veril­ m esi tabiî olduğu için, H azret-i Peygam ber ashabına, içlerinden birinin bu vazifeyi üzerine almasını te k lif etti. Ashabdan hiçbiri cevap vermedi. Yalnız Arşları Baba inayet-i risâlet peııahı ile bu vazifeyi üzerine alabileceğini söyledi. Bunun üzerine Peygam ber Arslan Baba'ya Sultan A hm et Yesevî'yi nasıl bulacağını ta rif ve tâlim ederek onun terbiyesiyle m eşgul olmasını emretti"'

Bu em ir yerine getirilm ez mi? D aha önce de belirttiğim iz gibi em ir yüksek yerdendi. Em anet sahibi bulunarak teslim edilecekti.

Arslan Baba, A hm et Yesevî'ye bu m übârek hurm a tânesiııi teslim etm ek üzere Yesi'ye vardığında, Ahm et Y esevî 6-7 yaşlarında bir çocuktu ve sokakta arkadaşlarıyla oynam aktaydı.

A m a nasıl çocuk?

(6)

370 HÜSEYİN ÇELİKCAN

Oyun arkadaşlarının içinde hem en farkedilecek şekilde, güzel mi güzel. Yüzleri nurlu, gözleri ışıl ışıl. B ir gül fidanı gibi ince, bahar tom urcuğu gibi temiz. Arslan Baba yanına yaklaşırken "emanetimi ver" diye sesleniyor. Bu tarihî ve İlâhî buluşm a devir teslim işi böyle başlıyor.

Em aneti teslim eden ashab'dan bir m übarek zât. Yesevî, İslâm ilim şehrinin kapısı, Allah'ın Arslan'ı Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim isim li bir babanın oğlu. Bu şeref yetm ez mi insana? Böylesine kutlu bir görev başka kim e verilebilir? İslâm dinini onm ilyon km 2 gibi geniş bir toprak parçası üzerine dağılm ış m ilyonlarca Türk'e anlatılm ası başka kim den istenebilir?

Aradan yıllar geçmiş, Y esevî Şeyh Y usuf H em edânî'nin dergahında pişm iştir. Â yetler huşû içinde, hadîsler saygı dolu dikkatlerle okunm uş, ince­ lenmiş, zâhiri ve batınî ilim lere vâkıf olunm uş ne yapılm ası, hangi tedbirle­ rin alınması lâzım geldiği kararlaştırılm ıştır.

Buna göre;

- Y esevî ocağında yetişen çok sayıda halife bütün Türk yurtlarına dağılacak, Türk toplulukları, oba oba, boy boy ele alınarak kendilerine İslâm dini anlayacakları şekilde izah edilecektir.

- Türkler İslâm dinini kendi m enfaatlerine uygun hâle getirm ek için özünden ayırarak, uzaklaştırarak, yorum layan ve uygulam aya çalışan m ecu- si arttığı İran tefrikacılarının tesir sahası dışında tutulacaktır.

- İslâm tarihinde cereyan eden, Türklerin içinde bulunm adığı olaylar gündem den çıkarılacak, Türklerin sürekli olarak İslâm tarihiyle değil, İslâm dinini öğrenm ekle meşgul olm aları sağlanacaktır.

- M ezheplerin ayrılıklara sebebiyet verm eleri önlenip, M üslüm an Türkler için birinci derecede ayet ve hadîslerin önem li olduğu vurgulanıp, herkesin dinini m üm kün olduğu kadar bu ana kaynaklardan öğrenecek düzeyde yetiştirilm esine çalışılacaktır.

- Türklerin M üslüm an olm adan önceki büyüklerine saygı, yurtlarına bağlılık, küçüklerine sevgi gibi İslâm iyete ters düşm eyen özellik, adet ve töreleri korunacaktır.

- İslâm iyet ilk planda niyet ve gönül bazında ele alınacak, dinin ba­ ğışlayıcı, kolaylaştırıcı, hoşgörülü, üm it verici yönleri açığa çıkarılacaktır.

(7)

TÜRK İSLÂM KUCAKLAŞMASI - HOCA AHM ET YESEVÎ 371

- Bütün konuşm alar, yazışm alar, çalışm alar Türkçe yapılacak, Türk dili korunacak ve geliştirilecektir.

- K urulm uş ve kurulacak olan Türk devletlerinin topraklarında yaşayan insanların M üslüman olm aları, sulh içinde yaşam aları için tedbirler oluşturulacaktır.

- İslâm iyetin yayılm ası, İslâm coğrafyasının genişlem esi için fethedil­ mesi m uhtem el topraklara önceden gidilerek, girilerek, dinî, İnsanî, ahlakî ortam lar hazırlanacaktır.

- İdareyi elinde bulunduranların adâlet, m erham et sevgi, saygı, hoşgörü gibi duygulardan uzaklaşm am aları için çâreler aranacaktır.

M üslüm an T üıklere ülkelerine yeni katılan yerlerdeki Türk ve M üslü­ man olm ayan insanlara karşı, bu yüce dinin icablarına göre hareket edilerek, üzücü, kırıcı, kötüleyici tavır ve hareketlerden sakınılm ası telkin ve tenbih edilecektir.

M addeler hâlinde belirttiğim iz bu hususlar, H oca Ahm et Y esevî'nin Türk dünyasındaki yeri, tesirleri, birleştirici özellikleriyle ilgili olarak, okuduklarım ız, öğrendiklerim iz ve tarihî gelişm elerden çıkardığım ız netice­ lerin özetidir.

Y anıldığım ız, akıl erdirem ediğim iz için tem as etm ediğim iz noktalar elbette vardır. Esasen yüzyıllardan beri cereyan eden olayları, isimler, dipnotlar ve tarihlerle sıkıcı hâle getirm eden anlatm aya çalışırken hâtâsız, noksansız olm ak m üm kün değildir.

Ancak bu düşüncelerin İslâm ın özüne, Türk'ün yaratılış ve yapısında m evcut olan özelliklerine ters düşm ediği, düşm eyeceği de aşikardır.

İslâm dini sevgi ve hoşgörüyü esas kabul eden bir inanç sistem inin adıdır. Bu dini insanların kurtuluşu ve iki cihanda da m utlu ve huzurlu yaşam aları için gönderen Yüce Allah, Peygam berlerim ize "H A B İB İM ” diye seslenm iştir. Bu sesleniş sevm enin, sevilm enin tem elidir.

İlim de, iman da, ibadet de sevgiye dayanır. Sevgisiz bilgi olmaz. İmanın özü de sevgidir. İnsanın inanmadığı bir şeyi sevm esi, sevm ediği bir varlığa inanm ası, m üm kün değildir.

(8)

372 HÜSEYİN ÇELİKCAN

Y aratana olan sevginin daha sonra yaratılanı ve hatta bütün yaratılanları kapsam ına alması normal bir neticedir. Bu kapsam ın ise insanların hoşgörü duygularını geliştirmesi kaçınılm azdır. Z ira seven insan bağışlayacak, hoşgörecektir. Onun için İslâm dinî "M üslümanların birbirlerini sevm em e­ leri hâlinde iman etmiş sayılm ayacakları" esasını getirm iştir.

Bu gerçekleri bildikleri için Yesevî'den - Y unus'a kadar uzanan çizgide bütün gönül, güzellik, sevgi ve hoşgörü dostları insan topluluklarının bu kavram larla kucaklaşm alarını sağlam aya çalışm ışlardır.

A hm et Yesevî; "Kafir de olsa hiç kim seyi incitm em ek sünnettir. Yani Hz. Peygam ber'in yolunun gereğidir. Katı yürekli, gönül kırıcı kim selerden Allah hiç hoşlanm az"4

H oca Ahm et Yesevî'nin halifesi olarak A nadolu'ya gelen, bu topraklar­ da Türklüğün ve M üslüm anlığın tanınm ası ve anlaşılm asında önem li katkıları olan Hacı Bektaş Veli'nin, İslâm dininin hoşgörüsü ile Türk m illeti­ nin âdet ve törelerini bir bünyede toplam ak suretiyle hocasının izinden gittiği m âlum dur.

M ânevi kısm et ve feyzini Hacı Bektaş O cağından alan Yunus Em re'nin sevgi ve hoşgörü konularında ne kadar hassas olduğu herkes tarafından bilinm ektedir.

"Cümle Yaratılmışa bir göz ile bakm ayan Halka M üderris olsa lıakikata asidir"

"Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın nam az değil 72 m illet dahi elin yüzün yum az değil"

"Gelin tanış olalım İşi kolay kılalım

Sevelim Sevilelim

Diinycı K im seye K alm az "5

Kemal Erarslan, Ahm ed Yesevî, Divan-ı H ikm et, Ankara 1991.

Mehmet Demirci, Yunus Emre'de İlahi Aşk ve İnsan Sevgisi, İstanbul 1991. 4

(9)

sözleriyle Yunus Em re, M üslüman Türk toplum unun sevgi ve hoşgörü'ye verdiği veya vermesi gereken önemi en güzel şekilde ifade etm ektedir.

Bu gün dünyanın çeşitli bölgelerinde kanlı olaylar cereyan etm ektedir. Ö zellikle Balkanlar, K afkaslar ve Orta Doğu'daki hâdiseler yürekler acısıdır.

M edeniyetin, tekniğin alabildiğine ilerlediği günüm üzde, sevgi, saygı, merham et, hoşgörü duygularının zayıflam asından hatta yok olm asından kaynaklanan bu durum ların m âdur ve m azlum ları, Yesevî'lerin, Hacı B ektaş'ların, Yunus'ların fikir ve düşüncelerinden m ahrum olanlar tarafından bu hallere düşürülm üşlerdir.

Yine Y esevî ve ondan sonrakilerin belirledikleri dinî, İnsanî, ahlakî prensipleri anlam ayanlar, görm eyenler, bilm eyenler veya bilm ek istem eyen­ ler tarafından insanlarım ız birbirlerine hasım hâle getirilm ek istenm ektedir.

Ü lkem iz adetâ bir ateş çem beri içerisindedir. Y aşadığım ız topraklar bize lâyık görülm em ekte, m illî varlığım ızın ortadan kaldırılm ası için haince plânlar hazırlanm aktadır.

Alevî, Sünnî, Kürt, Türk hepim iz bu yurdun sahipleriyiz. M alazgirt'ten Sakarya'ya kadar vatanım ızın her karış toprağını şehitlerim izin kanlarıyla kararak elde ettik. Aynı A llah'a inanıyoruz, Peygam berim iz, Kitabım ız, K ıblem iz birdir.

Alparslan'm n M alazgirt Zaferiyle Anadolu hem en bizim olm am ıştır. Bu zaferle İstanbul'un fethi arasında yaklaşık 400 sene vardır. Bu durum ülkem izin her karışını, her köyünü her kentini savaşarak, kan dökerek, can vererek aldığım ız gerçeğini ifâde eder.

İstanbul'un alınm asıyla Ç anakkale ve İstiklâl Savaşları arasındaki zamanın da aynı olduğunu düşünürsek, bu toprakların bize m aliyeti bütün haşm etiyle ortaya çıkacak, bizleri bir ve beraber olm aya m ecbur ve hatta m ahkum edecektir.

Yaklaşık 10 yıldır bir PK K olayı ile karşı karşıyayız. V atanım ızın bir bölüm ü bizden koparılm ak istenm ektedir. Bunu engellem ek için nice şehitler verdik. Bu hainlerin sonunun yaklaştığını gören iç ve dış düşm an çevreler bir A levî-Sünnî çatışm ası yaratarak bizi canevim izden vurm ak iste­ m ektedirler.

(10)

374 HÜSEYİN ÇELİKCAN

Uyanık olm ak bu yurdun kıym etini bilm ek Hacı Bektaş Velî'nin ifadesi­ yle "BİR O LM A K İRİ OLM AK , DİRİ OLM AK , Yunus Em re'nin deyim iyle "SEVM EK , SEVİLM EK, zorunda olduğum uzu unutm ayalım . Yazımızı: Y esevî'den günüm üze kadar uzanan, AKIL, İM AN, SEVGİ, SAYGI, HO ŞG Ö RÜ , EDEP, İRFA N ve TED B İR gibi İnsanî hasletlerle donatılan çizgiden ayrılm ayan Veysel ile bitirelim.

"Yezit nedir ne Kızılbaş? Değil m iyiz hep bir kardaş? Bizi yakar bizim ataş Söndürm ektir tek çaresi"6

Referanslar

Benzer Belgeler

National Science Council and other academia institutes such as Science Research Center in Department of Health have also done their best in the related works.. All of the efforts

Ayaklarında yine terlik yok... Sazan balığı soyundan bir balıkdır; vü- cudü çok basık ve gaayet geniş olup bıyıksızdır, Kızılkanad balığını çok

Bu iskelenin yanında bir yeniçeri kolluğu ve bir yeniçeri kahvehânesi de İskeleye nisbetle «Çardak Kolluğu», «Çardak İs­ kelesi Yeniçeri Kahvehânesi»

radan dünyanın en meşhur ro­ mancılarından biri olan Colette ilk aşk randevusunu bu kahveha­ nede vermiş, şöhretli ressam Tou louse - Laııtrec her akşam

Söz konusu bel- gede 'Kral ve Kraliçe tutuklunun sal~verilmesi için, dü~manlar~~ Tawiniya kral~~ ile ili~kisi olan ve kendileri aleyhine baz~~ faaliyetlerde bulundu~undan

Bunun üze­ rine Ankara'ya varıldıktan 14 gün sonra bu kez de gene adı Mustafa Kemal Paşa tarafından konulan Hâkimlyet-i Milliye gazetesi yayımlanmaya başlanır. Üstelik

Tanrıöver, 21 mayıs cumartesi günü saat 17 de başlayacak bu toplantıya gelirimizin diplomasi, ilim, san’at, basın âlemine mensub yüz kadar şahsi

Skrotal üretrostomi; travmatik üretral fistül olgusunda skrotal ablasyon ile, penis nekrozu ve TVT olgusunda ise eksternal genital organların tam amputasyonuyla birlikte