• Sonuç bulunamadı

Edebiyat Akımları: Platon’dan Derrida’ya

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Edebiyat Akımları: Platon’dan Derrida’ya"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sevim Kantarcıoğlu, Edebiyat Akımları: Pla-ton’dan Derrida’ya, Paradigma Yayınları, İs-tanbul Mart 2009, 310 s.

Sevim Kantarcıoğlu’nun, Paradigma Yayınları tarafından 2009 yılında birinci baskısı yapılan Edebiyat Akımları: Platon’dan Derrida’ya adlı eserinde edebiyat akımları başlangıcın-dan günümüze kadar kronolojik ve kapsamlı bir şekilde ele alınmaktadır. Kitapta; “Önsöz”, “Giriş” ve “Bibliyografya”nın dışında altı bö-lüm yer almaktadır. İlk böbö-lüm“Klasisizm”, ikinci bölüm “Rönesans-Klasik Hümanizm ve Neoklasisizm” ve “Aydınlanma Çağı (Akıl Çağı) ve Neoklasisizm”, üçüncü bölüm “Mo-dern Edebiyat Eleştirisinin Gelişmesi-Ro-mantisizm” ve “Bazı Romantiklerin Roman-tisizm Üzerine Düşünceleri”, dördüncü bölüm “Natüralizm ve Gerçekçilik”, beşinci bölüm “Edebiyatta Natüralizm ve Gerçekçiliğe Kar-şı Akımlar”, altıncı bölüm “Yirminci Yüzyıl Edebiyat Eleştirisinde Başlıca Eğilimler” ve “Postmodern Edebiyat Eleştirisi”

başlıkların-dan oluşur. “Önsöz’de Kantarcıoğlu, bu eseri hazırlarken İngiliz ede-biyat eleştirmeni W.J. Bate’in Critisizm: The Major Texts (Eleştiri: Temel Metinler 1970) adlı eserinden ilham al-dığını belirtmektedir. Giriş bölümünde yazar

edebî eserin tanımını şu şekilde yapmaktadır: “Edebî eser, yaratıcı hayal gücünün mahsulü olan, yeni bir sentez, yeni bir hayat görüşü, yeni bir perspektif veya bir değerler ve normlar sistemidir”. Edebî eser kavramının bu şekilde tarifi nden sonra, edebiyat eleştirisi ile edebiyat teorisi arasındaki sıkı ilişki vurgulanır. Edebî olan-edebî olmayan kavramları arasındaki fark üzerinde durularak, edebiyat eleştirisi konu-sunda ileri sürülen görüşler genel anlamda şu şekilde tasnif edilir:

Yeni Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 5, Nisan 2012, s. 241-245

Mustafa Samet Kumanlı

LITERARY MOVEMENT:

FROM PLATON TO DERRIDA

(2)

Pozitivist Edebiyat Eleştirisi Hegel’in Diyalektik İdealizmi Perspektivist Edebiyat Eleştirisi

Edebî eser, edebiyat tarihi, edebiyat teorisine açıklık getirilen Giriş’ten sonra edebiyat akım-ları kronolojik bir şekilde ve felsefi zeminde ortaya konulmaya çalışılmıştır. İlk bölümde “bütün edebiyat akımlarının temeli” olarak nitelendirilen, klasisizm ele alınır. Klasik akı-mın yaratıcısı olan düşünürler ve yazarlar alt başlıklar halinde şu şekilde verilir: “Platon”, “Aristoteles”, “Horace”, “Longinus”. Platon felsefesinin sanata bakışı, Platon’un toplum içerisinde sanatçıya biçtiği rol ve Aristoteles’in sanat kavramına yüklediği anlam ile sanatçıya verdiği değer arasındaki fark bu iki düşünürün temel felsefeleriyle birlikte ele alınmıştır. Aris-toteles’in edebiyat teorisinin kaynağı olarak ka-bul edilen Poetika adlı eseri üzerinde özellikle durulur. Platon’un idea kavramı, Aristoteles’in trajedi üzerine düşünceleri, Horace’in hayal gücü kavramı, Longinus’un edebiyat retoriği üzerine yaptığı ilk çalışmalar birbirleriyle diya-lektik ilşkileri açısından değerlendirilir. Kitabın ikinci bölümü; “Rönesans-Klasik Hü-manizm ve Neoklasisizm” ile “Aydınlanma Çağı (Akıl Çağı) ve Neoklasisizm” başlıklarından oluşmaktadır. Yazar ilk olarak, Rönesanstan modern edebiyatın başlangıcı olarak kabul edi-len, on dokuzuncu yüzyıl romantiklerine kadar edebiyat akımlarının takip ettiği yolu aydınlatır. Rönesans ve Klasik Hümanizmin yarattığı fi kir ortamının Neoklasik akıma zemin hazırlayan yapısı üzerinde durulur. Ortaçağ’ın ardından Klasik Hümanizmin Platon’un da görüşlerinden faydalanarak ortaya çıkardığı insan kavramının, Neoklasisizm ve dolayısıyla İngiliz Neoklasisiz-min en önemli temsilcisi olan Philip Sidney’e nasıl kaynaklık ettiği sorusuna cevap aranır. Bu bölümde, ayrıca Philip Sidney, Ben Johnson, Pi-erre Corneille, John Dryden alt başlıklar halin-de ele alınır. “Aydınlanma Çağı (Akıl Çağı) ve Neoklasisizm” başlığı altında ise, Perspektivist

tarih anlayışı açıklığa kavuşturularak, “Alexand-re Pope”, “Samuel Johnson” ve “Klasik Gerçek-çilik” alt başlıkları altında Pope ve Johnson’un İngiliz edebiyat eleştirisine getirdiği klasik ger-çekçilik kavramı, iki yazarın üslup ve edebî eser üzerine düşünceleriyle ele alınır.

Üçüncü bölümde “Modern Edebiyat Eleştiri-sinin Gelişmesi-Romantisizm” başlığı altında Romantik akımın modern edebiyatın temeli ola-rak kabul edilmesi üzerinde özellikle durulur: “Modern edebiyat eleştirisinin on dokuzuncu yüzyılın başında romantisizmle başladığı artık herkesçe kabul edilmiş bir gerçektir.” (s. 93) Yazar bu şekilde klasik edebiyata bir tepki ola-rak doğan romantik akımın sınır çizgisini çek-tikten sonra romantik akımın doğuşunu “duygu okulu”nu açıklayarak belirtir: “On dokuzuncu yüzyılın başında neoklasisizmin katı akılcılı-ğına ve duygudan kopuk düşünceyi temsiline karşı çıkan ilk akım, Anthony Ashley Cooper’ın kurucusu olduğu ‘duygu okulu’ (School of Sen-sibility) olmuştur” (s. 94). İngiliz edebiyatında Romantik akımın temsilcileri olan, Wordsworth, Coleridge, Keats, Shelley, Byron gibi yazar ve şairlerin romantik akıma katkıları da bu bölümde mukayeseli şekilde değerlendirilir.

Romantik akımın epistemolojisi, İngiliz edebi-yat eleştirmeni Coleridge’in görüşleri temelinde açıklanmıştır. Üçüncü bölümde “Bazı Roman-tiklerin Romantisizm Üzerine Düşünceleri” baş-lığı altında William Hazlitt’in “objektif deha” kavramı ile Wordsworth’ün “subjektif deha” kavramı karşılaştırılarak Johann Wolfgang von Goethe’nin romantik edebiyat hakkındaki gö-rüşleri aktarılır. T.S. Eliot ile von Schlegel’in dü-şüncelerinden hareketle, “romantik bireycilik” ve “evrensellik” kavramları açıklanır.

“Natüralizm ve Gerçekçilik” başlığını taşıyan dördüncü bölümde, temelde realizme dayanan bu iki akımın gerçeklik anlayışları arasındaki fark ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Yazar, Batı edebiyatında natüralizm ve realizm akımlarının ortaya çıkışına kadar yer alan akımları

(3)

(Klasi-sizm, Neoklasi(Klasi-sizm, Romantisizm) “Natüra-lizm” alt başlığı altında özetlemektedir. Dör-düncü bölümün ikinci alt başlığı olan, “Ger-çekçilik (Realizm)” bölümünde yazar, realist akım ile natüralist akım arasındaki temel farkı şu şekilde belirtir: “Realizm, gerçeği olduğu gibi tasvir ederken, olması gerekeni de verir. Natüralizm ise hali olduğu gibi tasvir eder.” (s. 157). Bu açıklayıcı ayrımın ardından gerçekçi romanda yaratılan sosyal tipler üzerinde duru-lur. Gerçekçi romanda, “sosyal tipler” şu şekil-de açıklanmıştır:

Joseph Warren Beach’e göre, geleneksel romanda toplumla aynı değerleri paylaşan ve toplum değerlerindeki normdan sap-maları eleştiren ve bunu karakterlerinin ahlak seçimlerinde ifade eden romancının, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında bu normları eleştirmeye, onları kendi özel dünya görüşü doğrultusunda yeniden yo-rumlamaya ve değiştirmeye başladığı gö-rülmektedir. Natüralist romanda yozlaşan toplumun ve tarihî devirlerin temsilcisi olan sosyal tipler eleştiriye hedef olmuş; gerçekçi romanda ise, romancının kendi dünya görüşü içinde gerçekleştirilebilecek idealleri kendi şahsında toplamış sosyal tipler yaratılmıştır. (s. 160)

Natüralist ve realist akımın ön plana çıkardığı “gösterme tekniği” üzerinde durulur.

Natüralist ve gerçekçi roman, biçimce kla-sik yapı ve ölçüleri benimsemiş, özellikle klasik tiyatro eserlerinin yapısını tekrarla-mıştır. 1895’ten 1925’e kadar uzanan süre içinde romanda dramatik anlatım teknikle-ri yerleteknikle-rini sahne tekniğine (gösterme tek-niği) terk etmişlerdir. (s. 161)

Gösterme tekniği ile olayların oluşum ve geli-şimi verilirken, modern dünyadaki gelişmeler ve özellikle psikoloji alanındaki yeni görüşler realist romanı, insan karakterinin derinlikleri-ni de tasvir etmeye sevk etmiştir. Bu nedenle özellikle Sigmund Freud’un psikanaliz tekniği, insan ruhunun gerçekliğini vermesi açısından

realist yazarlar tarafından kullanılmıştır. Mo-dern romanda ise, psikolojik tahlil yapılacağı zaman, bilinç akışı (stream of consciousness) tekniğine başvurulmuştur. Bu açıklamalarla modern realist romanın gerçeklik anlayışına ışık tutulduktan sonra, René Wellek’in gerçek-çilik üzerine 1964 yılında yayımlanan Mimesis adlı eserinin, ‘Edebiyatta Gerçekçilik’ adlı bö-lümüne yer verilir.

“Edebiyatta Natüralizm ve Gerçekçiliğe Karşı Akımlar” başlığını taşıyan beşinci bölümde yazar, yeni hümanistler üzerinde durur ve bun-ları klasisizme bağlar:

Paul Elmer More, İrving Babbitt ve Ar-nold’un fi kirleri, çağımızda Yeni Hüma-nizmin özünü oluşturmuştur. Bilindiği gibi Yeni Hümanizm, bir yandan roman-tisizme, bir yandan da on dokuzuncu yüzyıl natüralizmine karşı çıkmış, klasik edebiyatın ölçülerini benimsemiş bir ede-biyat akımıdır (s. 169)

Yeni Hümanizm açıklanırken, bu akımın ön-cüsü olan İngiliz edebiyat eleştiricisi Mathew Arnold’un, “Tatlılık ve Işık” (Sweetness and Light) kavramları ile açıkladığı manevi ve maddi insanlık değerleri üzerinde durulur. Ede-biyat eserinde şekil özelliklerine önem veren klasisizm ve neoklasisizm ile şekil özelliklerini yadsıyarak edebiyatta özü ön plana çıkaran ro-mantik akım arasındaki çatışma, modern edebi-yat akımları ile klasik edebiedebi-yat anlayışı arasın-daki farkı açıkça ortaya çıkarması bakımından önemlidir. Ayrıca klasik edebiyatın benimsediği “gerçekçi-ahlakçı hayal gücü” (fancy) ile ro-mantik edebiyatın temsil ettiği, “roro-mantik hayal gücü” (arcadian imagination) de modern edebi-yat teorisi araştırmacılarının dikkat çektikleri kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. “Edebiyatta Natüralizm ve Gerçekçiliğe Karşı Akımlar” bölümünün, bir diğer alt başlığı da gerçekçi ve natüralist akıma karşısında yer alan, ‘Sanat Sanat İçindir’ anlayışıdır. Bu an-layışı yazar şu cümleyle açıklar:

(4)

Sanat sanat içindir anlayışını savunan sa-natçı ve eleştiriciler, sanatın tek amacının kusursuz bir biçim ve ahenk içinde, güzeli yaratarak, insanın duygu tecrübesini dra-matik bir biçim içinde vermek ve okuyu-cuya da aynı coşkuyu yaşatmak olduğunu ifade etmişlerdir. (s. 182)

Bu anlayışın en önemli temsilcisi olan Amerika-lı şair, Edgar Alan Poe’nun Şiirin İlkeleri (Po-etic Principles) adlı eserindeki görüşleri ve bu anlayışın İngiliz ve Amerikan edebiyatlarındaki yansımaları ayrıntılı şekilde verilir. Edebiyat akımlarını organik bir bütün olarak değerlendi-recek olursak, “Sanat Sanat İçindir” akımının da Sembolizme kaynaklık ettiği çıkarımını yapma-lıyız. Sembol (symbol) ve işaret (sign) kavram-larına dayanan sembolizm de beşinci bölümde yerini alır. Sembol ve işaret kavramları arasın-daki fark belirtildikten sonra sembol; ‘yarısı ifa-de edilmemiş, belli olmayan bir mecaz’ olarak tanımlanır (s. 201). “İşaret ise, belli ve sınırlı bir şeyin karşılığıdır.” (s. 161) Sembolist akıma yön veren, Baudelaire, Paul Valery ve Yeats gibi şairlerin görüşlerinden de faydalanılarak sem-bolizme açıklık getirilir. Yeni Klasik Akım da bu bölümde yer alan bir diğer edebî hareket. Bu akımın temsilcilerinden, T.S. Eliot ve Earnest Hulme üzerinde durulur. Natüralizme karşı ge-liştirilen ve natüralizmin pasif insan kavramına karşı çıkan Yeni Klasisizm temsilcilerinin gö-rüşleriyle birlikte ele alınır. Earnest Hulme’ün sanat tasnifi şöyledir:

Geometrik Sanat (Soyut Sanat)

Organik Sanat (Eski Yunan ve Rönesans Sanatı) Bu ikili tasnifi n ardından geometrik sanat, mo-dern sanat olarak ön plana çıkarılır.

Altıncı bölümde, ‘Yirminci Yüzyıl Edebiyat Eleştirisinde Başlıca Eğilimler’ başlığı altında, Marksist Eleştiri, Lengüistik ve Stilistik Eleşti-ri, Organik Formalizme Dayalı EleştiEleşti-ri, Mitlere Dayalı Eleştiri, Psikanalitik Eleştiri, Varoluşçu (Egzistansiyalist) Eleştiri gibi edebî eleştiri ve edebiyat akımları üzerinde kısaca durulduktan

sonra, “Postmodern Edebiyat Eleştirisi” başlı-ğı altında da, yirminci yüzyıl edebiyatının en önemli akımlarımdan birisi olan Postmoder-nizm ve Postmodern Edebiyat Eleştirisi ele alı-nıyor. Öncelikle modernizm ile postmoderniz-min ayırıcı yönleri vurgulanır:

Modernizm on sekizinci yüzyılda başla-yıp 1945 yılında son bulan bir akımdır. Bu akımın amacı, on dokuzuncu yüzyılın birbiriyle uzlaşmayan, çelişkili düşünce akımlarından tarihî bir medeniyet pers-pektifi veya sentezi oluşturmaktır. (s. 266) Bu amacı gerçekleştirmek için, pragmatizm ve hümanizm yöntemlerini kullanmıştır. Moder-nizm ve PostmoderModer-nizm arasındaki fark ise şu noktadan kaynaklanmaktadır. Modernizm, geç-mişi reddetmiş ve geçgeç-mişin yalnızca tecrübe denetiminden geçen unsurlarını benimsemiştir. Postmodernizm ise, kozmopolit bir anlayıştır. Postmodernizm, âdeta halde geçmişi arar. Yazar, Postmodern akımı açıkladıktan sonra, “Postmodern Roman (Metafi ction)” üzerinde durur. Postmodern roman, bir sentez romanıdır. Hayal gücü ve tecrübe ışığında fi lizlenen bir türdür o. Postmodern romanı eleştiri süzgecin-den geçirmek için, şu üç kıstas göz önünde bu-lundurulmalıdır: Yazar, okuyucu ve eserin dili. Postmodern romanda, realist romanda aradığı-mız mantıkî doku (suje)’yu aramak anlamsız-dır. Postmodern roman, bilinmezliğe açılan bir kapıdır. Yazar, romanın karanlık yolunda bizim elimizden tutmaz, çünkü o da bizim gibi bir yol-cu rolü biçmiştir kendisine bu bilinmez yolda. Postmodernizme uygun olarak postmodern ro-manın hâkim zamanı; “ebedî şimdiki zaman”dır. Bu zaman anlayışı bize, Amerikalı fi lozof Henri Bergson’un “zaman” anlayışını hatırlatır. Ro-manda karakter, “bilinç akışı tekniği (stream of consciousness)” ile kişiliğinin ipuçlarını verir. Son bölümde Dekonstrüktivist (Yapı sökücü) Edebiyat Eleştirisi ve bu akımın eleştirideki ana felsefesi olan, sanat eserini ‘yazarın niyeti-ne karşı okumak’ anlayışı açıklanır.

(5)

Metne dışarıdan bakan okuyucu, kolek-tif öznelliğini (okuyucunun kendi hayat tecrübesi) ve kendi geçmişini kullanarak, ona içinde olmayan unsurları da getirerek büyük bir sentez oluşturmakta ve onu yo-rumlamaktadır. (s. 301)

Bu durum okurun eseri, yazarın niyetine karşı okumasıdır.

Edebiyat Akımları: Platon’dan Derrida’ya, daha önce İngiliz edebiyat eleştirmeni T.S. Eliot hakkında yaptığı çalışmalarla da tanınan Prof. Dr. Sevim Kantarcıoğlu’nun, bu kez ge-nel anlamda edebiyat kuramlarını ele aldığı bir eser. Akımlar açıklanırken, akımın temel

edebi-yat kavramları irdelendikten sonra, bahsedilen akımın epistemolojisi (bilgi kuramı) üzerinde durulmuştur. Ayrıca eserde akımlar, felsefe ve fi kir tarihi zemininde, devrin şartları ihmal edilmeden verilmeye çalışılmıştır. Eser, edebi-yat akımlarının tarihçesi ve oluşum şartlarını ayrıntılı bir şekilde vermesi bakımından önem-li bir başvuru kaynağıdır. Özelönem-likle yirminci yüzyılda ortaya çıkan yeni eleştiri akımlarını da kapsaması nedeniyle edebiyat akımlarının tekâmülünü izleyebilme imkânı sunuyor oku-ra. Sonraki baskılarda kitabın sonuna ilave edi-lecek bir edebiyat ve eleştiri kavramları dizini araştırmacı ve okurların işini kolaylaştıracaktır.

Referanslar

Benzer Belgeler

(2007) Literary Criticism: An Introduction to Literary Theory and Practice(4th ed). New Jersey: Pearson.. 3) GUERIN, Wilfred L., LABOR, Earle G., MORGAN, Lee, WILLINGHAM,

S-3) Aşağıdakilerden hangisi sunum yapan kişinin dikkat etmesi gereken özelliklerden biri değildir?. A) Vücut dilini etkili ve doğru kullanmak B) Sunum yapacağı salonu önceden

Fotoğrafa da aynı yıllarda, resim ve tasarımlarının reprodüksiyonlarını yapmak için başlar, daha sonra fotoğrafı başlı başına bir anlatım aracı olarak kullanır..

Hem de Platon’un, bu kitapta da açıkladığım gibi, ideal toplum hakkındaki siyasal irdelemeye çok daha önemli bir hakikatin tasviri olarak yö- neldiğini ısrarla iddia

Çalış- mada öncelikle Don Quijote’nin edebi bir eser olarak önemi üzerinden durulmuş, akabinde modern romanın ilk örneği olması bağlamında Cervantes’in eserinde

Gülser Aktan - Manet’i̇n Salon Sergi̇leri̇nde Olumsuz Eleştiri Alan Resi̇mleri̇ ve Modern... idil, 2018, cilt / volume 7, sayı /

Karşılaştırmalı Edebiyat bilimi sayesinde, okuyucu bir metnin başka bir metni çağrıştırmasını keşfeden, ortak ve ya farklı yönlerini bulan ve eserlerin derinine

çok daha önemli olduğu bir dünyada aşk ideolojilerinin nasıl absürt- leştiğini distopik bir evrende irdelemeye ve doğal olan insan duygularını doğal olmayan ortamlar