• Sonuç bulunamadı

Yerel yönetimlerde halka ilişkiler: Kayseri Büyükşehir Belediyesi beyaz masa örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yerel yönetimlerde halka ilişkiler: Kayseri Büyükşehir Belediyesi beyaz masa örneği"

Copied!
136
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

KAMU YÖNETİMİ BİLİM DALI

YEREL YÖNETİMLERDE HALKLA İLİŞKİLER:

KAYSERİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ BEYAZ MASA

ÖRNEĞİ

SEÇKİN YEŞİL

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

PROF. DR. MEHMET GÖKÜŞ

(2)
(3)
(4)
(5)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

rencin

in

Adı Soyadı SEÇKİN YEŞİL Numarası 144228002010 Ana Bilim / Bilim

Dalı SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ / KAMU YÖNETİMİ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof.Dr. MEHMET GÖKÜŞ

Tezin Adı YEREL YÖNETİMLERDE HALKLA İLİŞKİLER: KAYSERİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ BEYAZ MASA ÖRNEĞİ

ÖZET

Bugün toplumlarda belediyecilik anlayışı ve belediye kavramı farklılaşan toplumsal beklentilerle birlikte kendini yenilemekte ve giderek gelişmektedir. Söz konusu siyasal, teknolojik, kültürel, sosyal ve ekonomik alanlarda meydana gelen gelişim ve değişimler, belediyelerde hizmet kalitesinin yükseltilmesini, hizmet çeşitliliğinin arttırılmasını, belediyeler ve vatandaşlar arasındaki iletişimin etkili bir şekilde gerçekleştirilmesini zorunlu hale getirmiştir. Özellikle halkla ilişkiler biriminin yürüttüğü Beyaz Masa uygulaması, halkın dilek ve şikâyetlerinin kolaylıkla yetkililere bildirmelerinde büyük kolaylık sağladığından anlık bildirimlerin alınım verilmesi daha muhtemel olmaktadır. Belediyenin web sitesi, ALO 153 çağrı merkezi, WhatsApp hattı ya da e-posta yolu ile ilgili birimle iletişim halinde olan halkın dilek ve şikâyetlerinin değerlendirmesi incelenmekte ve geri bildirimle karşılık verilmektedir.

Araştırmanın amaçları dâhilinde Kayseri’deki yerel halkın halkla ilişkiler biriminin uygulamaları arasında yer alan Beyaz Masa uygulamasına bakış açıları değerlendirilmiştir. Buna ek olarak demografik özellikler açısından incelendiğinde; yaş, eğitim düzeyi ve çalışma durumunun Beyaz Masa uygulamasının algılanmasında anlamlı farklar ortaya koyduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

rencin

in

Adı Soyadı SEÇKİN YEŞİL

Numarası 144228002010

Ana Bilim / Bilim

Dalı SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ / KAMU YÖNETİMİ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof.Dr. MEHMET GÖKÜŞ

Tezin İngilizce Adı PUBLIC RELATIONS IN LOCAL GOVERNMENTS: THE CASE OF KAYSERİ METROPOLITAN MUNICIPALITY WHITE DESK

SUMMARY

The comprehension of municipality and the concept of municipality in societies are renewing itself with the changing social expectations and developing gradually today. The developments and changes in aforementioned political, technological, cultural, social and economic fields have made it necessary to improve service quality in municipalities, increase the diversity of services and make effective communication between municipalities and citizens. In particular, since the White Desk application carried out by the public relations unit provides a great convenience in easily informing the authorities about public wishes and complaints, it is more likely to receive instant notifications. The evaluation of the wishes and complaints of the public who are in contact with the related unit by the website of the municipality, the ALO 153 call center, WhatsApp line or e-mail are examined and feedback is given.

For the purposes of the study, the perspectives of the local people in Kayseri on the White Desk application, which is among the practices of the public relations unit, were evaluated. In addition to this, when examined in terms of demographic characteristics; it is concluded that age, educational level and working condition reveal significant differences in the perception of White Desk application.

(7)

TEŞEKKÜR

İçinde bulunulan hal, zaman ya da mekan ne olursa olsun karşılıksız desteğin türlü hissiyatlar vasıtasıyla karşılık bulmuş halidir “Aile” olmak. Bugüne değin izlerini taşımaktan ve taşıyacak olmaktan kıvanç duyduğum, adıma mahzar olabilecek bütün donatıları sağlayan ve halen gayret gösteren, fedakar Annem ve Babam. Size ne kadar minnet, hürmet göstersem de size sahip olabilme şükrünün samimiyetini dile getiremem. Ancak; lisansüstü eğitimimin başarılı bir şekilde nihayete ermiş olması ve bu süreçte bana göstermiş olduğunuz fedakarlığınızın naçizane karşılığını bu şekilde bir nebze de olsa sağlayabilirim umarım.

Aileden geriye ne kalır ? Çok şey. O kadar çok ki sayfalara sığmazlar. Ancak bilsinler ki ben her birini kalbime çoktan sığdırdım. Onlar ki ; iş ve sosyal hayatımızda var olan birbirinden kıymetli şahsiyetler. Onların arasında kardeşler, ağabeyler, ablalar var. Sizin bu süreçteki desteğiniz, iyi niyetiniz, güvenizin sağladığı motivasyon ile bu sürecin nihayete ermesindeki en değerli payelerden biri de sizlere ait hepinize müteşekkirim.

Lisans ve lisansüstü eğitimi boyunca akademik mihmandarlığı bir tarafa, naif kalbi ve özverili emekleriyle çalışmamızı nihayete erdirebilmemde en büyük destekçilerimden olan, danışmanım Prof. Dr. Mehmet GÖKÜŞ’ e de teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Son olarak, çalışmamızın odak noktası olan Kayseri ilimizin değerli Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Dr. Memduh BÜYÜKKILIÇ’ a ve belediye çalışanlarına çalışmamız sürecinde bilgi erişimi ve alışverişi konusunda vermiş oldukları destekten dolayı müteşekkir olduğumu belirtmek isterim.

Seçkin YEŞİL

(8)

İÇİNDEKİLER

TEZ KABUL FORMU ... i

BİLİMSEL ETİK ... ii ÖZET ... iii SUMMARY ... iv TEŞEKKÜR ...v İÇİNDEKİLER ... vi KISALTMALAR ...x TABLOLAR LİSTESİ ... xi

ŞEKİLLER LİSTESİ ... xiii

GİRİŞ ...1

BİRİNCİ BÖLÜM 1. YEREL YÖNETİMLER VE HALKLA İLİŞKİLERİN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ ...3

1.1. Yerel Yönetimlerin Tarihsel Gelişimi ... 4

1.2. Türkiye’de Yerel Yönetimler ... 8

1.2.1. İl Özel İdareleri ... 10

1.2.2. Belediyeler ... 11

(9)

1.2.4. Büyükşehir Belediyeleri ... 16

1.3. Halkla İlişkiler ... 20

1.3.1. Halkla İlişkilerin Amacı ... 22

1.3.2. Halkla İlişkilerin İlkeleri ... 23

1.3.2.1. Bütünlük İlkesi ... 23

1.3.2.2. İki Yönlülük İlkesi ... 24

1.3.2.3. Açıklık ve Şeffaflık İlkesi ... 24

1.3.2.4. Katılım İlkesi ... 25

1.3.2.5. İnandırıcılık ... 26

1.3.3. Halkla İlişkilerin İşleyişi ... 26

1.3.3.1. Sorunu Saptama ... 27

1.3.3.2. Planlama ... 29

1.3.3.3. Uygulama ... 32

1.3.3.4. Değerlendirme ... 32

İKİNCİ BÖLÜM 2. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİNDE HALKLA İLİŞKİLER ...34

2.1. Büyükşehir Belediyelerinde Halkla İlişkiler ... 34

2.2. Büyükşehir Belediyelerinde Halkla İlişkilerin Kullandığı Araçlar ... 36

(10)

2.2.2. Halk Kurultayları ... 38

2.2.3. Kamuoyu Araştırmaları ve Anketler ... 38

2.2.4. Proje Demokrasisi ... 39 2.2.5. Kişisel Başvuru ... 40 2.2.6. Dilekçe ... 40 2.2.7. Referandum ... 41 2.2.8. Medyayı Takip ... 41 2.2.9. E- Belediyecilik Uygulamaları ... 42 2.2.10. Sosyal Medya ... 44

2.2.11. Beyaz Masa Programı ... 46

2.3. Büyükşehir Belediyelerinde Beyaz Masa Uygulamaları ... 46

2.4. Beyaz Masa Uygulamalarının Sağladığı Yararlar ... 50

2.5. Büyükşehir Belediyelerinde Halkla İlişkilere Dair Sorunlar ... 52

2.6. Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nde Beyaz Masa Uygulaması ... 53

2.6.1. Mobil Beyaz Masa ... 57

2.6.2. Kent Timi ... 60

(11)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİNDE HALKLA İLİŞKİLER

UYGULAMALARI: KAYSERİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ BEYAZ MASA

ÖRNEĞİ ...64

3.1. Kayseri ... 64

3.2. Kayseri Büyükşehir Belediyesi ... 65

3.3.Araştırmanın Amacı, Önemi ve Katkıları ... 67

3.4.Araştırmanın Evreni ve Örneklemi ... 68

3.5.Araştırmanın Veri Toplama Aracı ve Ölçekler ... 69

3.6.Araştırmanın Sınırlılıkları ... 69

3.7.Araştırma Verilerinin Analizi ... 70

3.8.Araştırmanın Güvenirliliği, Faktör Analizi ve Normallik Testi ... 70

3.8.1.Araştırmanın Bulguları ... 76

3.8.2.Katılımcıların Beyaz Masa Uygulamasına Ait Görüşlerine İlişkin Analiz Sonuçları ... 78

3.8.3.Demografik Özelliklere Ait Bulguların Sonuçları ... 83

SONUÇ VE ÖNERİLER ...89

KAYNAKÇA ...93

EK-1: Arama Nedeni Analiz Raporu (01/01/2019-31/05/2019) ...102

(12)

KISALTMALAR TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi BŞB Büyükşehir Belediyesi

İBB İstanbul Büyükşehir Belediyesi KBB Kayseri Büyükşehir Belediyesi ABD Amerika Birleşik Devletleri

CİMER Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi

KASKİ Kayseri Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi KCETAŞ Kayseri ve Civarı Elektrik Türk Anonim Şirketi

SPSS Statistical Package for the Social Sciences KMO Kaiser-Meyer-Olkin P AnlamlılıkDeğeri χ2 Ki-kare Değeri df SerbestlikDerecesi N Kişi Sayısı F Frekans ss Standart Sapma T T-Testi değeri

F ANOVA testi değeri

(13)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. 2019 Senesinde Türkiye'deki Belediyelerin Sayısı ... 12

Tablo 2. Beyaz Masa Örnekleri ve Bağlı Olduğu Birimler ... 49

Tablo 3. Ulaşım ile ilgili talep ve şikâyet verileri ... 57

Tablo 4. Elektronik ödeme sistemleri ile ilgili talep ve şikâyet verileri ... 58

Tablo 5. Fen işleri, kentsel dönüşüm ve işletme iştirakleri ile ilgili talep ve şikâyet verileri ... 58

Tablo 6. Spor Aş, kent ekmek, çevre koruma ve park bahçeler ile ilgili talep ve şikâyet verileri ... 59

Tablo 7. İlçe belediyeleri ile ilgili talep ve şikâyet verileri ... 60

Tablo 8. Kayseri nüfusunun ilçeler itibari ile dağılımı (2018) ... 65

Tablo 9. KBB Halkla İlişkiler Departmanı Görevlileri ... 67

Tablo 10. Alpha 0,05 İçin Örneklem Hacminin Hesaplanması Tablosu ... 69

Tablo 11. Likert Tipi Ölçeklerde Güvenirlilik Analizi ... 71

Tablo 12.Katılımcıların Beyaz Masa Uygulamasına Ait Görüşleri Ölçeği Ölçeğinin Madde Ve Toplam Ölçek Korelasyonu Değerleri ... 72

Tablo 13.Katılımcıların Beyaz Masa Uygulamasına Ait Görüşleri Ölçeği KMO ve Barlett Testi Sonucu ... 73

Tablo 14. Katılımcıların Beyaz Masa Uygulamasına Ait Görüşleri Ölçeğinin Öz Değerleri ve Açıkladıkları Varyans Düzeyi ... 73

Tablo 15.Katılımcıların Beyaz Masa Uygulamasına Ait Görüşleri Ölçeği Maddeleri Faktör Yük Değerleri ... 74

Tablo 16. Verilerin Dağılımına Ait Normallik Testi Sonuçları ... 75

Tablo 17. Katılımcıların Demografik Özelliklerine Göre Dağılımları ... 76

Tablo 18.Ölçeklere İlişkin Düzey Sınırları ... 78

Tablo 19. Katılımcıların Beyaz Masa Uygulamasına Ait Görüşlerine İlişkin Ayrıntılı Analiz Sonuçları ... 79

Tablo 20. Katılımcıların Beyaz Masa Uygulamasına Ait Görüşlerine İlişkin Genel Analiz Sonuçları ... 82

(14)

Tablo 21. Katılımcıların Beyaz Masa Uygulamasına Ait Görüşlerinin Cinsiyetlerine Göre Farklılaşma Durumuna Ait Bağımsız Örneklem T-testi Sonuçları ... 83 Tablo 22. Katılımcıların Beyaz Masa Uygulamasına Ait Görüşlerinin Medeni Durumlarına Göre Farklılaşma Durumuna Ait Bağımsız Örneklem T-testi Sonuçları ... 84 Tablo 23. Katılımcıların Beyaz Masa Uygulamasına Ait Görüşlerinin Yaş Gruplarına Göre Farklılaşma Durumuna Ait Bağımsız Örneklem Anova Testi Sonuçları ... 85 Tablo 24. Katılımcıların Beyaz Masa Uygulamasına Ait Görüşlerinin Eğitim Düzeyi Gruplarına Göre Farklılaşma Durumuna Ait Bağımsız Örneklem Anova Testi Sonuçları ... 85 Tablo 25.Katılımcıların Beyaz Masa Uygulamasına Ait Görüşlerinin Aylık Gelir Gruplarına Göre Farklılaşma Durumuna Ait Bağımsız Örneklem Anova Testi Sonuçları ... 86 Tablo 26. Katılımcıların Beyaz Masa Uygulamasına Ait Görüşlerinin Çalışma Durumlarına Göre Farklılaşma Durumuna Ait Bağımsız Örneklem Anova Testi Sonuçları ... 87 Tablo 27.Katılımcıların Beyaz Masa Uygulamasına Ait Görüşlerinin Meslek Gruplarına Göre Farklılaşma Durumuna Ait Bağımsız Örneklem Anova Testi Sonuçları ... 87

(15)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. Halkla İlişkiler Sürecinin Aşamaları ... 27

Şekil 2. KBB’nin Basın Yayın Servisi İş Akış Şeması ... 54

Şekil 3. KBB Çözüm ve Geri Bildirim Süreci ... 55

Şekil 4. KBB Başvuru Kanalları ... 56

(16)

GİRİŞ

Türk idari yapısı kapsamında yerel yönetimler, yerel halkın anında ulaşması gereken, günün her anında toplumsal gereksinimleri gidermek için çalışan, bununla beraber halkın demokratik çerçevede yönetime katılmasına kolaylık sağlayan yönetim birimleridir. Temelinde merkezi yönetimin görevlerini kolaylaştıran, bunun yanında siyasi iktidara veya merkezi yönetime saygınlık kazandıran oldukça mühim kamu tüzel kişilikleridir. Yerel yönetimler kapsamında yer alan ve halkla ilişkiler etkinliklerini sürdüren birimlerde yerel hizmetlerin sağlanması ve etkinliğin artmasında önemli role sahiptir.

İnsanlığın iyi koşullar altında yaşamlarını sürdürebilmeleri için asırlardır süren değişim ve gelişim fikri tarihin başından bu yana sürekli olarak yeni arayışların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu nedenle yeni düşünce yapıları ve arayışlar bugüne kadar sürekli daha iyiye ulaşmak için çabalamıştır. Bu durum, insanların doyumsuz olmasından değil, hayat şartlarının iyileşmesi ve gelişmekte olan teknolojinin insan davranışlarını ve etkinliklerini farklılaştırması sonucunda ortaya çıkmıştır. İnsan ihtiyaçlarıyla birlikte yerel yönetimler de farklılaşmış ve önemli ölçüde değişmiştir. Bu bağlamda değişim ve gelişimin önümüzdeki senelerde de aynı şekilde süreceği ve mevcut farklılaşmanın yerel yönetimlere ve yerel yönetimlerin bir parçası olan halkla ilişkiler unsurlarına etki edeceği düşünülmektedir.

Ülkemizde ait nüfusun önemli bir kısmının belediye örgütleri altında yaşamını sürdürdüğü düşünüldüğünde bu konunun belediyeler kapsamındaki önemi görülmektedir. Ayrıca halkın beklentilerini ve taleplerini karşılama çerçevesinde değerlendirildiği zaman, kilit rol oynayıcılığı ve hızı dikkate alınırsa önemi daha da fazlalaşmaktadır. Halkla ilişkiler etkinlikleri ve birimlerinin, yerel yönetimleri tanıcı, işlerini kolaylaştırıcı ve yönlendirici özelliklere sahip olması da önemini arttırmaktadır. Halkla ilişkilerin bir yönetim uygulaması ve anlayışı olduğunu söylemek mümkündür. Hizmetlerin ve yönetsel işleyişin iyi bir hale getirilmesi ve geliştirilmesi için gerçekleştirilen çalışmalar halkla ilişkiler kapsamına girmektedir. Belediye içerisinde halkla ilişkiler birimleri bilgi verme ve alma hususlarında mühim görevlere sahiptir. Hizmetlerin eşit bir şekilde dağıtılması, daha verimli hizmetlerin

(17)

üretilmesi için çabalamak ve gündelik işlerin daha kolay bir şekilde sürdürülmesini sağlamak da halkla ilişkiler birimlerine ait görevlerdendir.

Çalışmamız kapsamında büyükşehir belediyelerindeki halkla ilişkiler etkinliklerinin anlamı, önemi ve çalışma şekli incelenmiş, büyükşehir belediyeleri içerisinde halkla ilişkilerin önemi araştırılmış, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Beyaz Masa uygulaması araştırılarak elde edilen bulgular değerlendirilmiştir. Hazırlanmış olan “Büyükşehir Belediyelerinde Halka İlişkiler: Kayseri Büyükşehir Belediyesi Beyaz Masa Örneği” isimli çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Bu bağlamda araştırmanın ilk bölümünde yerel yönetimler ile ilgili bilgiler, ikinci bölümde büyükşehir belediyelerinde halkla ilişkiler, bu bağlamda halkla ilişkilerin ilkeleri, amaçları, etkinlikleri ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi’ndeki Beyaz Masa uygulamasının işleyişi yer almaktadır. Araştırmanın son bölümünde ise, Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin bir uygulaması olan Beyaz Masa uygulaması yer almaktadır. Bu bölümde halkın Beyaz Masa uygulamasına karşı bakış açıları ve demografik değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediği incelenmektedir.

(18)

BİRİNCİ BÖLÜM

1. YEREL YÖNETİMLER VE HALKLA İLİŞKİLERİN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ

Yerel yönetimler merkezi yönetime oranla vatandaşlarla daha yakın bir etkileşimde olmasından dolayı, halkla ilişkiler uygulamalarının daha ayrıntılı ve yoğun bir iletişim gerektirmektedir. Merkezi yönetime göre vatandaşların ihtiyaç ve beklentilerinin daha hızlı karşılanması ve vatandaşlar ile arasındaki ilişkinin hep sıcak tutulması da gerekmektedir (Tunç, 2016: 78).

Yerel yönetimler, devletlerin idari yapılarının şekillenmesi ve yerel halkın günlük gereksinimlerinin daha etkin şekilde giderilebilmesi için oluşturulmuş birimlerdir. Alt ve üst yapı, imar, iskân, ekonomik gelir, gider, yol ve çevre düzenlemeleri ile ilgili faaliyetlerle ilgilenen yerel yönetim, sosyal ve insani ihtiyaçları kapsamaktadır.

Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler kamu kurum ve kuruluşlarının halkla ilişkiler uygulamaları için yeni fırsatlar yaratmaktadır. Özellikle belediyelerin web sitelerinden her türlü bilgiye ulaşma imkânı olan günümüz teknoloji ve bilgi çağında belediyeler, faaliyetleri hakkında vatandaşlarını bilgilendirme olanağına sahip olmuştur. Ayrıca vatandaşlar, kuruma gitmeksizin bir takım istek, beklenti, önerilerini iletilebilme sorularına belediye yetkililerince yanıtlar bulma kolaylığına da kavuşmuşlardır. Bu bağlamda halkla ilişkiler çalışmalarının da web siteleri aracılığıyla gerçekleştirilebildiğini söylenebilmektedir. Kuruluşlar hedef kitlelerinin memnuniyet veya memnuniyetsizliklerini, isteklerini, şikâyetlerini web siteleri aracılığıyla öğrenebilmekte; iletmek istedikleri bilgi ve mesajları gene web siteleri aracılığıyla iletebilmektedir. Bunları da kullanılan tüm iletişim araç ve yöntemlerine göre daha hızlı ve az maliyetli olarak gerçekleştirmektedir. Bu avantajları nedeniyle birçok kamu kuruluşunda olduğu gibi belediyeler de kendi web sitelerini oluşturarak halkla ilişkilerini bu mecra üzerinde de sürdürmektedirler. Tüm bunlara ek olarak çağrı merkezleri, sosyal medya araçları, e-posta aracılığı ile de her türlü ihtiyaçlarına karşılık bulabilmektedirler. Bu bölümde yerel yönetim ve halkla ilişkiler kavramlarına ait bilgiler, amaçları, ilkeleri ve işleyişleri sunulacaktır.

(19)

1.1. Yerel Yönetimlerin Tarihsel Gelişimi

Yerel yönetimler, devlet sınırlarının içerisinde yer alan küçük çaplı insan gruplarının (kent, kasaba, köy vb.) yerel ve ortak özellikteki gereksinimlerini gidermek amacıyla belirli bir hukuksal düzen içerisinde kurulmuş anayasal kurumlardır (Nadaroğlu, 2001: 3).Diğer bir tanımda “Yerel topluluklarda yer alan kişiler ortak ihtiyaçlarını gideren, kamu hizmeti veya malı sunan, yerel halk tarafından seçilmiş organlar ile yönetilen kurumlardır” şeklinde belirtilmektedir (Akdemir ve Ulusoy, 2012: 20).

Yerel yönetimler belli gereksinimleri gidermek ve belli hedeflere ulaşabilmek için toplumların tarihi gelişimleriyle birlikte ortaya çıkmıştır (Keleş, 2016). Öncelikle küçük insan grupları içerisinde meydana gelen bu örgütlenmeler, ortaçağ zamanında bilhassa Avrupa ülkelerinde merkezi devletlerin giderek zayıflamasıyla, ilk olarak piskoposların yönetimlerinde ardından da senyörlerden ya da halktan mücadelelerin sonucunda alınan beratlar ile özerk birimler olmuşlardır (Tortop vd., 2006: 2). Kentlerin doğuşu ve yerel yönetimler arasında doğrudan bir ilişki bulunduğunu söylemek mümkündür. Kentlerin ortaya çıkışı Batı Avrupa tarihinde yeni bir sayfa açılmasına sebebiyet vermiştir. Söz konusu döneme kadar toplumlarda iki etkin düzenin var olduğu bilinmektedir. Bu düzenler soylular ve rahipler sınıfıdır. Bu yolla soylular ve rahipler sınıfına orta sınıf da dâhil edilerek toplumsal düzen tamamlanmıştır (Pirenne, 2006: 157).

Kentler daima; toplumsal gelişmelerin içerisinde yer alan ve toplumların eğlenme, dinlenme, çalışma, gidip-gelme, konaklama ve yerleşme gibi ihtiyaçlarının giderildiği, az sayıda insanın tarım alanında çalıştığı, köylere oranla daha yoğun bir nüfusa sahip olan ve küçük komşuluk ilişkileri bulunan yerler olmuştur (Keleş, 2016: 78). Bu bilgilere dayanarak kentlerin sahip olduğu özelliklerden bazılarını şu şekilde belirtmek mümkündür (Görmez, 1997: 10);

Kentler heterojen bir sosyal yapıya sahiptir, farklı sosyal toplulukları, aynı inanç ve kültürlerden insanları kapsar,

Kentler nüfus yönünden oldukça kalabalık ve yoğun yerleşim alanlarıdır,

(20)

Bazı kaynaklarda kentlerin ilk olarak M.Ö. 4000’li senelerde, Mezopotamya’da kurulduğu öne atılmaktadır. Sioberg de Mumford kent yaşamındaki temel şartları şu şekilde belirtmiştir (Görmez, 1997: 8-9);

 Kompleks bir organizasyon,

Gelişmiş bir teknoloji,

 Ekolojik bir temel.

Avrupa ülkelerinde kentlerin ortaya çıkışı eski Yunanlılarda başlamış, ardından Roma kentleri mühim bir yere sahip olmuştur. Ortaçağ döneminde Avrupa kentleri kendisini savunabilme endişesi ile kendini surlar içerisine hapsetmiş bu nedenle de gelişememiştir. Doğu’daki bazı kentler ise büyük yerleşim merkezlerine evrilmişlerdir (Görmez, 1997: 20).

Roma döneminde “municipe”, Antik çağda “site” ve Antik Yunan döneminde toplumsal hayatın en önemli örgütlenme şekli olarak kabul edilmiş olan “polis” yani bugünkü anlamı ile yerel yönetimler ortaya çıkmıştır (Tortop vd., 2014: 2).Site’ler M.Ö. 1000’li senelerden sonra Yunan Yarımadası ve Batı Anadolu kıyılarında ortaya çıkmaya başlamıştır. “Tribu” adı verilen kabilelerin bir araya gelmesi ile oluşturulan siteler en geniş manası ile insanların bir kentte ekonomik, askeri, siyasi ve sosyal beraberlikler kurarak meydana getirdikleri hukuki birimlerdir (Oktay, 2008: 120).

İnsanlar tarafından oluşturulan demokratik en küçük yönetsel birim olan sitenin, karar alma gücü, siyasal işlevi ve yetkisi, dinsel ve yönetsel bağımsızlığı bulunmaktaydı. Antik siteler mevcudiyetini Roma İmparatorluğuna kadar devam ettirmişlerdir. Roma İmparatorluğuna katılan topraklar “municipe” olarak adlandırılmıştır. Municipeler bazı siyasal ve yerel yetkileri bulunmasına rağmen, genellikle yönetsel bağımsızlıktan faydalanmışlardır (Keleş, 2016). Antik Yunanlılarda “polis”ler ortaya çıkışlarından itibaren Antik Yunan tarihinin siyasal kurumları konumuna gelmişlerdir. Polisler, sınırları belli bir toprak alan üzerinde kurulan ekonomik, askeri, sosyal ve siyasal bir bütündür (Göze, 2005: 1). Bunlara ek olarak ideal toplumu oluşturmaya en uygun alan olarak kabul edilmiştir (Keleş, 2016: 33).

(21)

Yukarıda kısaca anlatılmış olan üç birimin yerel yönetimlerin ilk örneklerini olduğunu söyleyebiliriz. Belirtilen birimlerin tesirlerini kaybetmelerinin sonucunda, kentlerin özerkleşmesinde oldukça büyük role sahip olan “komün”lerin ortaya çıkışı, yerel yönetimlerin sahip olduğu önemin yükselmesini sağlamıştır. Komünlerin ortaya çıkmasıyla Avrupa’da yeni oluşumlar ortaya çıkmaya başlamıştır (Özer, 1999: 105). Yerel yönetimlerin ortaya çıkışının “komün” geleneğine dayandığı kabul edilmektedir. “Komün” kavramı belli bir alan içerisinde yaşayan bir topluluğun beraber yaşamasından doğan problemleri çözmek, toplu ihtiyaçları gidermek için kurduğu birliktelikler olarak tanımlanmaktadır (Ertan, 2002: 23). Komünler Orta ve Batı Avrupa’da çok eski tarihlerden bu yana var olan en küçük ve temel örgütlenme kademeleridir. Bugün Avrupa’da tüzel kişiliği bulunan en küçük alansal- yönetsel birim; en düşük yerel yönetimlerdir (Bozkurt ve Ergun, 2008: 150).

Komünleri meydana getiren etkenlerin başında Avrupa ticaretindeki gelişmeleri göstermek mümkündür. Ticaretteki gelişmeler ile beraber öncelikli olarak limanlar olmak üzere nehir ağızları, yol kavşakları ve elverişli diğer topraklarda kentler kurulmaya ve gelişmeye başlamıştır. Kente yerleşen kişilerde bilhassa da ticaretle uğraşarak zenginleşen kişiler kentlerde loncalar oluşturarak, feodal beyliklere karşı, sahip oldukları hakları savunmuşlardır. Ticaretin gelişmesi ve canlanmasıyla beraber kent halkı ve tüccarlar, bazı zamanlarda merkezi devlet ile birleşerek bazı zamanlarda ise kilise ile savaşarak haklarını elde etmişlerdir. Bunların beraberinde komünlerin gelişiminde burjuvazinin krallar tarafından, feodal beylere karşı destek görmesi de etkili olmuştur (Görmez, 1997: 24-25).

Orta çağ döneminde toplumların ihtiyaçlarını giderek komünler, yargı, yasama ve yürütme yetkilerine sahip özerk birimlerdi (Ertan, 2002: 23). Komün yönetimlerin sahip olduğu bazı özellikleri şu şekilde özetleyebiliriz; Komün, feodal bey veya kralca verilen patent ile oluşturulmuştur. Bu patentlerde komünlerin kurulumu, feodal bey veya kral karşısındaki yargısal, mali ve idari hakları, yönetim yapısı ve bunlar ile ilgili hükümler bulunmaktadır. Bu bağlamda komünlerin savunma amacıyla silah kullanması, kendi adına vergi toplaması ve bağımsız bir mahkeme oluşturmasının mümkün olduğunu söyleyebiliriz (Oktay, 2008: 122-123). Her komünde ve her bölgede farklılıklar göstermesine karşın belediye başkanı

(22)

genellikle kentteki önde gelen kişilerden biri olmaktaydı. Bu kişi bazı zamanlarda komün halkı bazı zamanlar ise kral tarafından belirlenmekteydi. Genel olarak belediye başkanıyla beraber ya “parlament” ya da “burjuva meclisi” ismi verilen bir meclis bulunmakta idi (Görmez, 1997: 26). Sanayi, ticaret, maliye işleri meclisin sorumluluğunda bulunmaktaydı. Kentin beslenme gereksinimlerinin giderilmesi, kamusal işlerin düzenlenmesi ve denetlenmesi, ordunun harekâtının ve donatımının yönetilmesi, yaşlılar ve yoksullar için açılan düşkünler yurdu ve okul giderlerinin karşılanması da meclis görevleri arasındadır (Pirenne, 2006: 151). Bu örgütün bazı dönemlerinde işlevini yitirmesine karşın, geliştirilmiş hali bugün kent yönetimlerine örnek oluşturmuştur (Görmez, 1997: 26-27).

Daha sonraki dönemlerde burjuvazinin destekleri ile mutlak monarşinin tarihi olaylarda yer alarak merkezi devletleri ortaya çıkarmasıyla komünler yetkilerini kaybetmeye başlamış ve bağımsızlıklarını yitirmişlerdir (Ertan, 2002: 24). İlk zamanlarda kamu yönetimlerinin ana kurumu kentlerken, imparatorluk ve ulus gibi geniş örgütler perde arkasında kalmıştır. Fakat 16. asırdan sonra ulus-devletlerin oluşmaya başlamasıyla roller değişmiştir. Bölgecilik, kent yaşamında genellikle olumsuz etkilere neden olmuştur. Etnik düşmanlıkları, kültür çatışmalarını ve savaşları kamçılamış ve kentleri karşı karşıya getirmiştir. Ulus-devlet ve ulusçuluk kavramlarının ortaya çıkışıyla beraber, devlet kentlere göre ideolojik üstünlüğünü ortaya koymuştur (Keleş, 2016: 35).

16. ve 18. asırdaysa yerel yönetimler “ana kurum” işlevi görmüştür. Bunun sebebi bu dönemlerdeki egemen tek gücün devlet olmasıdır (Görmez, 1997: 28). Kant ve Jean Jacques Rousseau gibi ünlü düşünürler; “özgür devlet” ve “özgür kentli” arasına, yerel yönetimler gibi ara kuruluşların sokulmasını gereksiz bulmuşlardır.Jeremy Bentham ve Turgot gibi faydacı düşünürlerse; bireysel faydalar ve ülkenin faydaları arasındaki bağı oluşturacak alt birimlere ayrılmasını faydalı bulmuşlardır (Keleş, 2016: 36). Bu adım ile 19. Asrın başlarında Bentham ve Turgot’un düşünceleri ve takipçileri sayesinde yerel yönetimler oluşmuş ve gelişmiştir (Görmez, 1997: 30).

(23)

1.2. Türkiye’de Yerel Yönetimler

Türkiye’de yerel yönetimlerin oluşturulması, tüzel kişilik elde etmesi ve kurumlaşması Batıya oranla daha geç gerçekleşmiştir. Batı ülkelerinde 10. Asırda oluşmaya başlayan bu yönetimlerin tüzel kişiliklerini elde etmesine kadar geçen süreçte yerel topluluklar kendilerini özgür bir şekilde yönetmeyi öğenmiş ve bunun sonucunda yerel yönetim geleneği ortaya çıkmıştır. Yerel yönetimlerin Türkiye’ye gelişi ise toplumun isteği ile değil, merkezi yönetimin kararları sonucunda olmuştur (Şengül, 2014: 142).

Türkiye’de yerel yönetimler tarihsel açıdan incelendiğinde; yönetsel alanda yapılan geniş kapsamlı reform çalışmalarının köklerinin Tanzimat Dönemi’ne dayandığı görülmektedir. Tanzimat, Osmanlı İmparatorluğu’nun toplumsal, siyasal ve hukuki konularda gereksinim duyduğu yenilikleri kendi iç dinamikleri ile gerçekleştirememesi sonucunda Avrupa’ya yönelme eğilimi sonucu doğmuştur (Saran, 2005: 42). Türkiye’de belediye ve yerel yönetim örgütleri Tanzimat ve Islahat Hareketleri esnasında oluşturularak Fransa’nın idari yapıları ile gelişmeleri model alınmıştır (Dursun, 1998: 93-95). Türkiye’nin devlet geleneğinde ilk defa Tanzimat Dönemi’nde görülen yerel yönetimler, mühim ölçüde merkezi yönetimlerin bir çeşit “icracı” veya “idari” uzantıları, temsilcileri veya belli bir ölçüde “taşra teşkilatı” nın bir parçası olma niteliğindedir. Yerel yönetimlerin gelirleri büyük oranda devlet denetimindedir. Hizmetlerin yürütülmesi ve karşılaştırılması hususlarında merkezi yönetim sıkı bir denetim ve gözetim uygulaması yapmaktadır. Bu durumlar Türkiye’de yerel yönetimlerin ortaya çıkışından bu yana aynı şekilde devam etmektedir (Kösecik ve Özgür, 2005: 10).

Türkiye’deki yerel yönetim reformları tarihsel olarak şu şekilde sıralanmaktadır (Çağdaş, 2011; Erdoğan, 2016)

 1857 tarihinde yürürlüğe giren ve İstanbul’un 14 belediye idaresine ayrılmasını sağlayan ve belediyeciliğin Türklerdeki uygulamasının başlangıcı olarak kabul edilen Altıncı Daire-i Belediye Nizamnamesi’dir.

 1864 tarihinde il özel idareleri ile ilgili ilk yasal düzenlemenin yer aldığı ve Osmanlı Dönemi’nde çıkartılan Vilayet Nizamnamesi’dir.

(24)

 1877 tarihinde 1. Meşrutiyet ile Kanuni Esasi’nin 112. maddesinde yer alan İstanbul için Dersaadet Belediye Kanunu diğer iller için ise, Vilayetler Belediye Kanunu’dur.

 1908 tarihinde 2. Meşrutiyet ile hükümet meclise il özel idareleri ile ilgili bir kanun tasarısı sunmuştur. Bu tasarıda vilayetlerin nasıl yönetileceği üzerinde tartışmaların artması ile 1912 tarihine kadar özel bir komisyon tarafından incelenmiştir. 1913 tarihinde tasarıdaki değişiklikler sonucunda temel ilkeler düzenlenerek vilayet tüzel kişiliği, icrai karar alma yetkisi gibi ilkelerin kabul edildiği İdareyi Umumiye-i Vilayet Kanunu Muvakkatı’dır.

Türkiye’de oluşturulan yerel yönetimler, cumhuriyetin ilanının ardından bireysel ve toplumsal refahı yükseltecek hizmetler, sosyal politikalar bakımından önemli olan sağlık, konut, eğitim gibi birçok fonksiyonu kapsamıştır. Bunların haricinde merkezi yönetim ile yereldeki karar ve politikaların uygulanması konularında da rol oynamışlardır. Türkiye’deki yerel yönetimler yasal açıdan ele alındığı zaman batı ülkelerindeki yerel yönetimler ile özellik, çeşit ve sayı açısından neredeyse aynı olduğu görülmektedir. Fakat köy yönetimleri ve il idarelerinin zamanla merkezi yönetimler tarafından görev kaybına uğratıldığı da görülmektedir. Yerel yönetim denildiği zaman akla gelen belediyelerse, yerel yönetim ve merkezi yönetimler arasındaki görev paylaşımı bakımından daha fonksiyonel bir konumda görülmektedir (Ersöz, 2004: 185).

Yerel yönetimler Türkiye’de demokratik hayatın vazgeçilemez bir unsurudur. Yerel yönetimlere anayasada özel bir yer verilmiştir. 1982 anayasasındaki 123. Maddede “...idarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır…” ifadesi yer almaktadır. 127. Maddesindeyse yerel yönetimler ile alakalı düzenlemeler mevcuttur. “Mahalli idareler; il, belediye ve köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere, kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileridir. Mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.” Anayasada belirtildiği üzere Türkiye’de yerel yönetimler üç grupta bulunmaktadır. Bunlar; il özel idareleri, belediyeler ve köy yönetimleridir (Koçak, 2008: 25).

(25)

1.2.1. İl Özel İdareleri

Türkiye’de İl Özel İdareleri 1840 senesinde oluşturulan “memleket meclisleri”, “küçük meclis/ büyük meclis” ve “muhassıllık meclisleri”ne dayanmaktadır. İl Özel İdareleri bugünkü halini 1864-1871 senelerinde ve 1913 senesindeki dönüşümler ile elde etmiştir. Bunlar, alansal yönetimlerdir; yerleşim olmayan ve olan birden çok yeri kapsamaktadır. Belirlenmiş olan alan Türkçede “il”, Osmanlıcada “vilayet” alanı olarak tanımlanmaktadır (Güler, 2013: 284). İl Özel İdareleri’nin görev ve yetkileri 13.03.1913 tarihinde çıkarılan geçici “İdare-i Umumiye-i Vilayet Kanun-u Muvakkati” ile belirlenmiş, belirtilen maddeler Cumhuriyet döneminde de geçerliliğini sürdürmüştür. 1987 senesinde kabul edilen 3360 sayılı kanunla “İl Özel İdare Kanunu” ismi verilmiştir. Bu kanunu yürürlükten kaldıran 5302 sayılı ve 22.02.2005 tarihli “İl Özel İdaresi Kanunu” ise resmi gazetede yayınlanmasının ardından yürürlüğe sokulmuştur. Belirtilen kanundaki 3. Maddede il özel idareleri “il halkının mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, il genel meclisi, il encümeni ve vali gibi organları bulunan, idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişilikleri” ifadesiyle tanımlanmıştır (Türkoğlu, 2009: 131).

İl Özel İdarelerinin sahip olduğu görev ve sorumlulukları Belediye sınırları dışında, Belediyeler dâhil şehir sınırları içerisinde olmak üzere ikiye ayrılmıştır (Eryılmaz, 2019: 157);

İl Özel İdaresinin sorumluluk ve görevleri 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nda belde sahiplerinin mahalli müşterek özellikleri gösteren gereksinimlerinin giderilmesi olarak belirtilmiş ve kanundaki 6. Maddede İl Özel İdarelerinin sahip olduğu yetki ve görevler şu şekilde ortaya konmuştur (Türkoğlu, 2009: 137);

İl Sınırı İçinde Sahip Olduğu Görevler

 İl Özel İdarelerinin köy ve belediyeleri kapsayan sorumluluk ve görevleri; ilin çevre düzenlemeleri, sanayi ve ticaret etkinlikleri, tarım, sağlık, gençlik-spor alanlarındaki düzenlemeler, toprağın iskânı, erozyonun engellenmesi, bayındırlık, sosyal hizmet, turizm, sanat, kültür alanlarındaki çalışmalar, yardımlar, yetiştirme ve

(26)

çocuk yurtları açılması, yoksul durumdakilere mikro kredi imkânlarının sağlanması, orta ve ilköğretim kurumlarının açılması için arsa temin edilmesi, binaların yapım, onarım, bakımıyla ilgili ihtiyaçlarının giderilmesine dair hizmetlerdir (Eryılmaz, 2019: 181).

Belediye Sınırı Dışındaki Görevler

 Orman köylerinin desteklenmesi, kurtarma ve acil yardım, katı atık, kanalizasyon, çevre, su, yol, imar, park ve bahçe tesisi ve ağaçlandırma hizmetleri.

İl özel idareleri ayrıca sınırları dışında kalan umuma açık eğlence ve istirahat yerlerine ve gayri sıhhi müesseseleri denetleme ve ruhsatlandırma yetkisine de sahiptir (Eryılmaz, 2019: 182).

1.2.2. Belediyeler

Belediyelerin tarihi yaklaşık olarak 150 sene öncesine dayanmaktadır. Osmanlı Devleti’nden Türkiye’ye miras bırakılan ve günden güne gelişerek devam eden bir yerel yönetim şeklidir (Eryılmaz, 2019: 191).Türkiye’deki ilk belediye 1855 senesinde Kırım Savaşı’nın ardından İstanbul’da “Şehremaneti” ismi ile oluşturulmuştur. Fakat gerçek manada hukuki bir nitelik kazanması bir süre daha mümkün olmamış ve 1930 senesinde “belediye” kavramı tam anlamıyla oluşturulmuştur (Falay vd., 2010: 195).

1580 sayılı Belediye Kanunu, 1930 senesinde yürürlüğe sokulmuştur. Söz konusu kanun 75 sene yürürlükte kalmış ardından 1984 senesinde 3030 sayılı yasayla belediyelere ilaveten ilçe belediyeleri ve büyükşehir belediyeleri kurulmuştur. 2005 senesinde 5393 Sayılı Belediye Kanunu yürürlüğe sokulmuştur (Parlak ve Ökmen, 2013: 243-244).

Belediyeler nüfus kriterlerine göre kurulmaktadır. 1580 sayılı kanunda minimum eşik 2000’ken, 5393 sayılı kanunda mevcut sayı 5000’e çıkarılmıştır ve aşırı küçük belediyelerin kuruluşuna engel olunmuştur. Fakat öncesinde kurulmuş olan belediyeler varlıklarını devam ettirmişlerdir (Ulusoy ve Akdemir, 2014: 236).

(27)

Tablo 1. 2019 Senesinde Türkiye'deki Belediyelerin Sayısı

Büyükşehir Belediyesi Sayısı 30 İl Belediyesi Sayısı 51 Büyükşehir İlçe Belediyesi Sayısı 519 İlçe Belediyesi Sayısı 403 Belde Belediyesi Sayısı 386 Toplam Belediye Sayısı 1389

Kaynak:(Mülki İdare Birimleri, 2019)

Belediyelerin yetki ve görevlerinin belirlenmesi ülkeden ülkeye farklılıklar gösterir. Bu yetki ve görevlerin belirlenmesinin üç ilke çerçevesinde gerçekleştirildiği ileri sürülmektedir. Bunlar (Keleş, 2016);

 Liste ilkesi,

 Yetki ilkesi,

 Genel yetki ilkesidir.

Genel yetki ilkesi bağlamında belediyeler, kanunlar tarafından yasaklanmayan veya başka yönetim birimlerinin sorumluluğuna aktarılmamış olan tüm yerel hizmetleri yürütmek ile görevlidirler. Hollanda ve Almanya da bu ilkeyi uygulamaktadır. Yetki ilkesine göreyse sadece yasama organı tarafından açık bir şekilde yetkilendirildiği hususlarda etkinlik göstermeleri mümkündür. Belediyeler kanun tarafından yasaklanmayan alanlarda hizmet vermekte yetki sahibi değildir. Bu ilke İngilizler tarafından benimsenmiştir (Eryılmaz, 2019: 72). Liste ilkesine göreyse belediyelerin sahip olduğu görev ve yetkiler kanunlarda tek tek belirtilmektedir. Buna “tadadi (sayma)” usulü adı da verilmektedir.

Belediyelerin görev ve yetkilerinin Türkiye açısından incelendiğinde; ilk başlarda “liste ilkesi” uygulanmaktaydı. Yürürlükten kaldırılan 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 15. maddesinde belediyelerin görev ve yetkileri ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Yenilik kapsamında belediyelerin görev ve yetkilerinin belirlenmesinde “genellik ilkesi” getirilmek ve belediyelerin yasalar tarafından yasaklanmayan ve/veya başka yönetimlere bırakılmayan bütün hizmetleri yapabilmelerine imkân sağlanmak istenmiştir (Kaya, 2006: 17). 5393 sayılı Belediye Kanunu, belediye meclisinin fesih nedenlerini daraltmıştır. Eski 1580 sayılı Belediye Kanunu’nda, “kanunen belirlenen zamanların dışında toplanma, belirlenen yerden başka bir yerde toplanma, belediye meclisinin görevlerini ihmal etmesi ve bunun sonucunda

(28)

belediyenin işlerinin gecikmesi ve siyasi meseleleri müzakere etme ve temennide bulunma” olmak üzere dört ana fesih nedeni varken; 5393 sayılı Kanun ile “belediye meclisinin işlerini sekteye uğratması ve bu durumun belediyeye ait işleri sektere uğratması ve belediyenin kendini alakadar etmeyen siyasi konularda karar alma” fesih nedeni olarak öngörülerek, eski 1580 sayılı kanundaki ilk iki fesih nedeni ortadan kaldırılmış ve siyasi meseleleri müzakere etme ve siyasi temennilerde bulunma şeklini öngören fesih nedeni “müzakere etme ve temennide bulunmanın ötesinde, belediye ile ilgili bulunmayan siyasi konularda karar alma şeklinde katılaştırılmıştır (Sobacı, 2015: 22).

Belediyelerin sorumluluk ve görevleri aşağıda kısaca belirtilmiştir (Eryılmaz, 2019: 195-196);

Denetim, ruhsat, stratejik planlara, kanalizasyon ve su, ulaşım gibi şehrin altyapısal sorunları, şehir içi trafiği ve toplu taşıma konularında çözüm üretmek,

Çevre sağlığı, çevre, ağaçlandırma, katı atık, temizlik, yeşil alan ve parklar konusunda çalışmalar yapma,

Ambulans, kurtarma, acil yardım, itfaiye ve zabıta hizmetlerini sunma ve geliştirme,

Turizm, kültür ve sanat, tanıtım; spor ve gençlik, yardım ve sosyal hizmet alanlarında destek sağlama, meslek ve beceri kazandırma, çocuklar ve kadınlar için sığınma evleri açma,

Mezarlık, defin ve evlendirme işlemlerinde kolaylık sağlama,

Ticaret ve ekonominin geliştirilmesi,

Kent ve coğrafi bilgi mekanizmaları kurma,

Umuma açık eğlence ve istirahat alanlarının ve gayri sıhhi müesseselerin denetlenmesi ve ruhsatlandırılması,

Devlet bünyesindeki tüm okulların onarım, bakım ve yapımları için gereken her çeşit malzeme ve gereksinimlerin sağlanması,

(29)

Tabiat ve kültür varlıkları, kent tarihi ve tarihi dokuyla alakalı işlev ve mekânların koruma altına alınması, onarım ve bakımı,

Perakendeci ve toptancı halleri, fuar alanı, otobüs terminali, mezbaha ve yat limanı kurma.

Yukarıda belirtildiği üzere Belediye Kanunu tarafından ön görülen görevler oldukça geniş bir kapsama sahiptir. Bu görevler yediden yetmişe tüm halkın neredeyse tüm gereksinimlerini gidermeyi hedeflemektedir.

1.2.3. Köy İdareleri

Ülkemiz içerisinde kabul görmüş bulunan ilk ve en küçük yerel yönetim birimleri olan köyler hakkında gereken inceleme bu başlık altında gerçekleştirilmiştir.

Köy olarak adlandırılmış bulunan bu yerel yönetim birimi en eski olarak kabul görmüş yerel yönetim yapılarımızdır. Ama buna rağmen Tanzimat Dönemi’ne kadar köy adı verilen bu küçük yerel yönetim birimi hakkında hiçbir yapılandırmada bulunulmamıştır. Köy olarak adlandırılan yerel yönetim yapılanmamız hakkında birtakım düzenlemelerde bulunulması ve yapısal alanda bu yönetim birimlerindeki değişimlerin gerçekleşmesi 19. yüzyıla dayanmaktadır. Köy olarak adlandırılmadan ülkemizde ilk kez 1858 yılında yürürlüğe girmiş bir yönetmelikte bahsedilmektedir. Ancak bahsedilen yönetmelikte adın geçmesine rağmen, açıklaması ve kapsamı konusunda hiçbir bilgi ile karşılaşılmamaktadır. Köy yerel yönetim birimimiz ile ilgili geniş anlamlı gerçekleştirilmiş olan ilk düzenleme 1864 yılında olduğunu belirtilebilir. Bu düzenlemenin ismi ise Vilayet Nizamnamesidir. Belge temelinde il özel idarelerine yönelik birkaç yapılandırılmaya gidilmeyle alakalı bir belge olarak kabul görmüş fakat köyler kapsamında da birtakım hükümler barındıran bir belgedir. Osmanlı Dönemi çıkarılmış bu nizamname çevresinde ülkemiz livalara, köylere, kazalar ve vilayetlere bölünmesi durumu gerçekleştirilmiştir. Muhtarlar İhtiyar heyeti ile mevcut bulunan köy heyeti olarak benimsenmiştir. Düzenleme çerçevesinde, köy muhtarının ve ihtiyar heyetinin mevcut köy vatandaşları arasından seçilmesine kararı verilmiştir. Liderliğe seçim ile getirilen köy heyetinin kabul edilme yetkisi, devlet tarafından vilayetlerdeki mümessillere verilmekteydi. Bahsi geçen bu Vilayet

(30)

Nizamnamesi doğrultusunda köy olarak adlandırılan yönetim birimi birer yerel yönetim birimi olmuş olup böyle tanınması kararı alınmıştır (Cevher, 2010: 36-37).

1870 yılında bir başka bir nizamname olan İdare-i Umumi Vilayet Nizamnamesi yürürlüğe girmiş ve bunun içerisinde köyün yönetim birimleri, köy mevcudiyetinde gerçekleştirilen faaliyetler hakkında bazı sorumluluklara sahip olmuş bundan yola çıkarak köy yönetim birimlerinden sorumlu kişi ya da kişilerin görevleri kararlaştırılmaya çalışılmıştır. 1913 yılında ise bu nizamnamenin kaldırılması söz konusu olmuştur sebebi ise kararların merkeziyetçi bir yapı tarafından alınması ancak bu kararların köylülerin ihtiyaçlarına cevap verememesi durumundan kaynaklanmasıdır (Cevher, 2010: 37).

1924 yılında Meclis önderliğinde anayasa çalışması yapılmış ve bu konuda anayasa hazırlanmıştır. Bu anayasa çerçevesinde köylerdeki seçimlerin oya sunulma kararı alınmış ve böyle kabul görmüştür bu sayede köy olarak adlandırılmış yerel yönetim birimleri kamusal anlamda tüzel şahıs kimliği kazandırılmıştır ve bağımsız bir mali yapıya sahip olmuştur. Ayrıca yürürlüğe koyma ve karar alma konusunda değişken yapılanmalar da barındıran yerel yönetim birimleri olmaları kabul görmüştür. Bu yasaların tümü incelendiğinde görülecektir ki nüfusu 2000 ile 150 kişi arasında değişen bölgeler köy olarak kabullendirilmektedir (Ergün, 2008: 64-65).

Türkiye'de köy idarelerinin ilkeleri 18/03/1924 tarihinde ve 442 sayılı Kanun'a göre cumhuriyetin ilk yıllarında kabul edilmiştir. Köy, eski zamanlardan beri var olan bir topluluk olmasına rağmen, yerel yönetimler arasındaki meşruiyeti ve tanınması bu yasa ile mümkün olmuştur (Kestane, 2006: 20).

Bu biçimde kabul görmüş bir yönetim birimi olan köylerde mecburi sorumluluklar gerçekleştirilmelidir. Bunlardan önemli olan birkaçı ise; sağlığa dönük ve eğitime dönük sorumluluklar, bütünü ile talebe odaklı gönüllülük biçimine dayanan sorumluluklar, alakalı yerel birimin yaşanılabilir bir hal almadı için gerekli sorumluluklardır. Bu mecburi sorumluluklar içinde köylerin bazı yetkilerinden söz etmek gerekirse eğer; zabıta faaliyetleri kolluk kuvvetleri faaliyetlerini yerine getirmek ve güvenliklerini sağlamak, ilgili birimde yaşayan vatandaşlardan vergi toplanması uygulaması, kamusallaştırma yönelimi ayrıca gönüllülük esaslı

(31)

sorumlulukları da mecburi içerikler kazandırmaktır. Yönetim birimi olarak bahsi geçen köylerde bu yönetimi gerçekleştirmek için birtakım birimler vardır bunlar; ihtiyarlar heyeti, köy derneği, muhtar olmak üzere üç birimden oluşmaktadır (Ergün, 2008: 65).

1.2.4. Büyükşehir Belediyeleri

Türkiye’de büyükşehir belediyeciliği konusundaki ilk adımlar 1982 senesinde atılmıştır. 1982 anayasasının 127. maddesine göre “mahalli idareler, il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileridir. Mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir. Mahalli idarelerin seçimleri, 67. maddedeki esaslara göre beş yılda bir yapılmaktadır. Ancak, milletvekili genel veya ara seçiminden önceki veya sonraki bir yıl içinde yapılması gereken mahalli idareler organlarına veya bu organların üyelerine ilişkin genel veya ara seçimler milletvekili genel veya ara seçimleriyle birlikte yapılmaktadır. Kanun, büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilmektedir. Mahalli idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki denetim yargı yolu ile olmaktadır. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçiçi bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir. Merkezi idare, mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahiptir. Mahalli idarelerin belirli kamu hizmetlerinin görülmesi amacı ile kendi aralarında cumhurbaşkanının izni ile birlik kurmaları, görevleri, yetkileri, maliye ve kolluk işleri ve merkezi idare ile karşılıklı bağ ve ilgileri kanunla düzenlenir. Bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır” (TBMM, 2019).

(32)

Ayrıca, ilk olarak “Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” yürürlüğe sokulmuş, ardından 09.07.1984 tarihli 3030 sayılı “Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” çıkarılmış ve yürürlüğe girmiştir. 3030 sayılı bu kanunu, belediyelerin görev bölgeleri bünyesinde hizmet verdikleri birden çok ilçe olan kentler büyükşehir kabul edilmiştir. İki ana kent yapısı öngörülmüş bunlarda BŞB ile ilçe belediyesi olarak adlandırılmıştır. 1984 senesinde yapılan yerel seçimler sayesinde bahsi geçen düzenlemelere paralel olarak birtakım uygulamalar gerçekleştirilmiştir. İlk defa bunlar; Ankara, İzmir ve İstanbul’da uygulanmıştır. Ardından bu uygulamanın sıradaki dalgası olarak 86 senesinde Adana ve üçüncü dalgada ise yani 1987 senesinde Konya, Gaziantep ve Bursa bundan sonraki dördüncü dalgasında ise 1988 senesinde Kayseri olarak hayata geçirilmiştir. Bu sayede Türkiye’deki Büyük Şehir Belediyeleri sekize yükseltilmiştir. (Adıgüzel, 2012: 158). 10.07.2004’de kabul edilmiş ve 27.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yer bulup yürürlüğe girmiş “5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu” sayesinde Türkiye’de günümüzde de geçerliliğini koruyan belediye sistematiği kabul edilmiştir. 5216 sayılı bu Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun ana amacı, “büyükşehir belediyesi yönetiminin hukuki statüsünü şekillendirmek ve BŞB kanalından sağlanan birtakım hizmeti planlanması, programlanması, verimli, uyumlu ve etkin bir biçimde yürütülmesini amaçlamak” şeklinde belirlenmiştir (Ökmen ve Elma, 2013: 41-42).

Büyükşehir belediyeleri kalabalık bir nüfusa sahip birimlerdir. Şehirlerdeki nüfusun artışı belediyelerdeki maliyetin ve insanların hizmet taleplerinin artmasına neden olmuştur. Vatandaşların kaynaklarda oluşturmuş olduğu baskı kaynak kayıplarına ve hizmet kalitesinin düşüşüne sebebiyet vermiştir. Barınma taleplerindeki artmalar, kaçak yapılaşmaların ve gecekondulaşmayı arttırmış ve kentleri görsel bakımdan bozmuştur. Büyükşehirlerin çevresinde fakir bölgeler belirmeye başlamış bu da ulusal sorunlar yaratmıştır. Kamu tarafından sunulan hizmetler vatandaşların artan gereksinimlerini karşılamakta yetersiz kalmış ve bu sosyal yozlaşmaya sebebiyet vermiştir(Karakaya, 2012: 3).

Büyükşehirlerde yaşanan bu problemler belediyelerin sorumluluğunu arttırmış ve bu sorunlara çözüm bulma kapasitesinde düşme yaratmıştır. Türkiye’deki

(33)

büyükşehir belediyelerine ait yapı, ilçe belediyeleri ve büyükşehir belediyeleri arasında bulunan sorumluluk ve yetki sorunlarının artmasına neden olmuştur(Arıkboğa, 2007: 36). Nüfus baskısı ve hızlı şehirleşme sonucunda ortaya çıkmış olan bu problemlerin mevcut olan idari sistemle çözümlenememesi sebebiyle, 5216 sayılı Kanun’da ciddi iki değişiklik gerçekleştirilmiştir (Zengin, 2014: 101). 6 Mart 2008 tarihli ve 5747 sayılı kanuna göre, 43 yeni ilçe kurulmak istenmiş ve 11 ilde bulunan mahalle ve köyler belediyelere dâhil edilmiştir. 2008 yılında, 5747 sayılı Kanun teklifi sunulmuş, ancak gerçekleşmemiştir. Ama kamuoyunda “Bütünşehir Kanunu” olarak da bilinen 6360 sayılı Kanun’la sonradan uygulamaya geçirilmiştir (Zengin, 2014: 95).

5216 sayılı Belediye Kanunu’na ek olarak getirilmiş olan 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 12 Kasım 2012 tarihinde kabul edilmiş, 14 Mart 2013 tarihinde 6447 sayılı Kanun getirilerek değiştirilmiştir. 6360 sayılı Kanunun gerekçesi, küreselleşen dünyada kamu yönetiminin verimliliğini ve etkinliğini yükseltmek, halkın beklentilerini maksimum etkinlikte karşılamak ve halkın yönetime aktif katılımını sağlamak, bütüncül bölgesel planlar oluşturmak, yönetim kapasitesi düşük olan yerel yönetimlerin mevcudiyeti ve yerel yönetimler arasındaki uyumsuzluk sebebiyle oluşan israfı engellemek olarak belirtilmiştir (Zengin, 2014: 102). “6360 sayılı Kanunla BŞB başkanının seçim çevresi, mülki idare sınırları olmaktadır. Ayrıca aynı Kanunla yeni kurulan büyükşehir belediyeleri için 26 tane yeni ilçe kurulmaktadır. Halen uygulanmakta olan ilk kademe belediyesi ifadesi kanundan tümüyle çıkarılmakta, büyükşehir ve ilçe belediyesi ayrımı netleşmektedir. Çıkarılan yeni Kanunla BŞB’nin tanımı ve BŞB olma ölçütleri değişmektedir. Yeni düzenlemeyle, bir kent belediyesinin BŞB olması için gereken şartlar hafifletilmektedir. Buna göre, daha önce bir kent belediyesinin BŞB olması için gereken kent merkezi ve on kilometre çevresinin nüfusunun 750 bin olma şartı esnetilerek, yalnızca 750 bin nüfusa sahip olma şartı getirilmekte, 5216 sayılı Kanunda yer alan bir kentin büyükşehir olması için gereken fiziki yerleşme durumu ve ekonomik gelişmişlik şartları gibi nüfus dışındaki ölçütler kaldırılmaktadır. Bu durum büyükşehir olma hevesindeki kentlerin ve kamuoyunun

(34)

beklentilerini artırır niteliktedir.” Ayrıca, BŞB statüsüne sahip belediye sayısı 30'a ulaşmış, toplam ülke nüfusunun %77'si büyükşehirlerde yaşar hale gelmiştir. 6360 sayılı Kanunla il özel idarelerinin %37'si, belediyelerin %55'ü, köylerin %49'ü kaldırılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, 6360 sayılı Kanun ülkemizin yerel yönetim sistemi bakımından önemli bir değişim anlamına gelmektedir (Karasu, 2013: 3-6).

“Büyükşehir” kavramıyla birlikte tartışma konusu olan 6360 sayılı kanunun gerekçesinde “etkili, etkin, hesap verebilen, vatandaş odaklı, saydam, katılımcı ve olabildiğince yerel bir yönetim, birçok gelişmiş ülkede kamu yönetimi yenilikleri için temel değer ve ilkeler olarak ön plana gelmiştir” şeklinde belirtilerek, söz konusu ilkeler çerçevesinde kanuni düzenlemelerin getirileceği belirtilmiştir (Günay vd., 2014).

BŞB’lerin sorumlulukları, yetki ve görevleri, Büyükşehir Belediye Kanunu 7. Maddesi’nde şu şekilde açıklanmaktadır (Türkoğlu, 2009: 122);

Büyükşehir belediyesinin bütçesini ve stratejik planlarını hazırlamak,

Parselasyon planları, imar planlarını ve bunlarda dâhil olmak üzere her türlü imar uygulamalarını ruhsatlandırmak ve yapmak,

Büyükşehir belediyelerinin görev ve yetki alanlarındaki, ana yol, bulvar, cadde ve meydanları yapmak,

Hafriyat ve katı atıklarla alakalı hizmetlerde bulunmak, katı atık yönetim planını gerçekleştirmek,

Toptancı halleri, otopark, terminal ve mezbaha inşa etmek, işlettirmek ruhsat vermek veya işletmek,

Büyükşehirlerin bütünlüğüne etki eden hayvanat bahçeleri, parklar, hayvan barınakları, müze, spor, kütüphane, dinlenme tesisi, eğlence yerleri oluşturmak, işlettirmek veya işletmek,

Gerektiği zaman kültür, eğitim ve sağlık hizmetlerinin gerçekleştirilebileceği tesis ve binalar inşa etmek, ulaşım, toplu taşıma, kanalizasyon, su, zabıta ve mezarlık hizmetleri sağlamak,

(35)

Hastaneler, gezici sağlık ekipleri, sağlık merkezleriyle engelliler, çocuklar, gençler, yaşlılar ve yetişkinlere ait olan her türlü kültürel ve sosyal hizmetleri sağlamak.

1.3. Halkla İlişkiler

Halkla ilişkiler kavramı ilk olarak 1807 senesinde Thomas Jefferson’ın ABD dış ilişkileriyle alakalı Amerikan 10. Kongresi’ne ilettiği bir mesajda yer almıştır. Terime isim verilmediği zamanlarda da adının anılmaya başladığı zamanlarda da mesleğin ortaya çıkışının kamu yönetimi alanı olduğu kabul edilmektedir (Zeren ve Özmen, 2010: 166). Kamu yönetimi alanındaki ilk halkla ilişkiler uygulamasının ilk örneklerinden birisi; Büyük İskender’in fethettiği alanlarda halkın tepkisiyle karşılaşmamak için, yörenin kültürel değerlerine uygun sembolik tavırlar sergilemiş olmasıdır. Kontrol altına aldığı bölgelerde, ülkenin giyinme şekillerine uygun giyindiğinin altı özellikle çizilmektedir. Bugün söz konusu uygulamalar, halkla ilişkiler uygulamaları kapsamında “imaj yönetimi” nin bir basamağı olarak kabul edilmektedir. Bilhassa belediye yöneticilerinin, yer aldıkları çevreye ve kültürel atmosfere uyum gösterme çalışmaları manası taşıyan bu davranışları sergilediklerini sıklıkla görmekteyiz (Yayınoğlu, 2005: 43).

Halkla ilişkiler birimi bugünkü kuruluş ve kurumlar açısından en mühim birimlerden birisidir. Rekabetin yoğun bir hale geldiği bugün içerisinde farkındalık oluşturarak hem var olan imajını geliştirmek hem de varlığını sürdürmek kurumların en mühim amaçlarından biridir. Halkla ilişkiler ile alakalı gerçekleştirilen çalışmalar ele alındığında kavram ile ilgili farklı tanımlamalar yapılması mümkündür. Bu tanımlamalardan bazıları bu başlıkta belirtilecektir.

Halkla ilişkiler bir kuruma ait en mühim amaç olan varlığını devam ettirme ve geliştirme ihtimalinin arttırılabilmesi için, çift taraflı etkileşim ve iletişime dayanarak, örgüt içerisinde hedef kitleye sözcülük ve gözcülük yapan, genel etik prensiplere uygun tanıtım, reklam ve propaganda faaliyetlerini yürüten bir yapıdır(Hazar, 2009: 15). Bir diğer tanımdaysa halkla ilişkiler kavramı; özetle bir grup, kişi veya örgütün tanımlanmamış veya tanımlanmış hedef grupları ile arasındaki iletişimi, örgütün hedefleri paralelinde yönetmesi, yönlendirmesi ve hedef

(36)

gruptan aldığı tepkileri göz önünde bulundurarak tekrardan şekillendirebilmesi şeklinde tanımlanabilir(Onat, 2014: 1-2).

Bu tanımlamaların haricinde, halkla ilişkiler kavramı, hedef kitle ve örgüt arasındaki karşılıklı anlayışı ve iletişimi oluşturmaya ve devam ettirmeye katkıda bulunan ayrıcalıklara sahip bir yönetim işlevi şeklinde tanımlanmaktadır(Peltekoğlu, 2007: 3). Diğer taraftan, tüzel veya özel kişinin beraber iş yaptığı gruplar ile ilişkiler kurması veya mevcut ilişkilerini geliştirmesi için harcadığı efor şeklinde tanımlanmıştır(Asna,2012: 7).

Halkla ilişkiler örgütler için oldukça mühim bir yönetim fonksiyonudur. Örgütlerin birçoğunda halkla ilişkiler üst yönetimlere bağlı bir şekilde çalışan, yönetsel süreçlere ait program ve planların hazırlanmasını, örgütsel gelişim ve değişimleri sağlayan, örgütün felsefesinin tanımlanmasını ve tüm üyeleri tarafından benimsenmesini sağlayan bir birimdir(Elden, 2009: 165).

Diğer bir tanımlamada halkla ilişkiler; yönetimin bilgi, ideolojik çaba gereksinimlerini giderici, çalışanları yönetim konusunda bilgilendirici, halk ve kuruluşlar arasındaki ilişkileri güven temelli olarak geliştirmeye yönelik, iletişim temellerine kurulu yöntemlerin tamamı çeklinde tanımlanmaktadır. Halkla ilişkilerin tanıtma ve tanıma olmak üzere iki evresi mevcuttur. Tanıma bu noktada; halkla ilişkiler etkinliklerinde yönetimin karar alma sürecindeki eksikliklerini giderme, halkla bazı hususlardaki sorumluluğu paylaşma, çevreyi tanıma ve farklılaşan şartlar içerisinde halkın taleplerini öğrenme çalışmaları olarak tanımlanabilmektedir. Tanıtmaysa; hedef kitlenin genel bir şekilde bilgilendirilmesi çalışmaları olarak tanımlanabilir(Kazancı, 2007: 85).

Yapılan tüm bu tanımlar ışığında halkla ilişkiler biriminin faaliyetlerini sürdürebilmeleri için halk ile sürekli etkileşim halinde olması gerektiğinin unutulmaması gerekmektedir. Halkla ilişkiler birimi kendi içinde farklı alanlara ayrılmaktadır. Bu alanlardan birisi Beyaz Masa uygulamasıdır. Beyaz masa belediyecilikte halkla ilişkiler biriminin tek çatı altında toplanması anlamına gelmektedir. Halkla ilişkiler araçları ile halkın şikâyet, istek ve beklentilerinin 7 gün 24 saat boyunca muhtelif erişim ve iletişim araçları kullanarak ulaştırdığı ve çözüm

(37)

aradığı bu uygulama ile halkın dezavantajlı kısmı ile moral verici çeşitli aktiviteler de yapılmaktadır. Başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere bütün belediyeler bilimsel, eğitsel, kültürel ve sosyal aktivitelerin yapılması veya desteklenmesiyle kent markası oluşturma etkinlikleri yapmaktadır, bunlar da sıklıkla karşılaşılan halkla ilişkiler etkinliklerindendir (İBB, 2010: 1).

1.3.1. Halkla İlişkilerin Amacı

Halkla ilişkiler uygulamaları kamu kurumları bünyesinde hayati önem arz etmektedir. Bunun sebebi insanların doğumlarından ölene kadar kamu kurumları tarafından üretilen hizmet ve mallardan yararlanmalarıdır (Eken, 1995: 266). Halkın günlük hayatının büyük bir bölümünü meydana getiren kamu yönetimi bünyesinde, yönetim ve yönetilenler arasında bazı problemler baş göstermektedir (Tarhan, 2011: 106). Yönetimin halka yönelik işlem ve eylemlerindeki eksilik veya yanlışlıklar senelerdir bilinmesine karşın bu sorunlar bazı sebeplerden dolayı çözüme ulaştırılamamaktadır (Kazancı, 2010: 202). Bundaki en etkili sebep ise kamu yönetimlerindeki bürokratik yönetim sistemlerinin, kişilere hizmet sunmada bir araç olarak kabul edilmeyip, kamu çalışanları ve yöneticilerince amaç kabul edilmesidir (Tarhan, 2011: 106).

Halkla ilişkiler olgusunun disiplinler arası bir noktada yer alması olgunun birçok alanda uygulama yeri bulmasına neden olmaktadır. Bu durum halkla ilişkilerin amaçlarını da genişletmektedir. Tanımlar başlığında yer verilen ve verilmeyen tanımlamalar temel alınarak halkla ilişkiler uygulamalarının amacının kuruluş ve kurumların hedef kitleleriyle etkin bir iletişim ağı oluşturmak, iletişimi sürdürmek ve geliştirmek olduğunu söylemek mümkündür.

Bu amaçlar ilk olarak “Etki İçerikli Amaçlar (ImpactObjectives)” ve “Destek İçerikli Amaçlar (Output Objectives)” olarak ele alınmıştır(Karadeniz, 2010: 13). Etki içerikli olan amaçlar davranış, tutum ve bilgiye yönelik olarak kendi içerisinde üç kategoriye ayrılmaktadır, hedef kitlede yaratılmak istenen etki seçilen yaklaşım kapsamında değerlendirmeye alınmaktadır. En alt basamakta bulunan destek içerikli amaçlarsa üretilmesi gerekli olan işi ifade eden uygulamalardır. Konuşma metni hazırlama ve basın bülteni dağıtma bu konuya örnek gösterilebilmektedir.

(38)

Halka ilişkilerin amacı kurum, kuruluş ve kişilerin kararlarının yönlendirilmesinde onlara uygun bir çevresel iklim sağlamaktır. Halkla ilişkilerin uygulanabilir olmasındaki en mühim unsur örgütsel kültürün elverişliliğidir. Örgütlerde yapılan halkla ilişkiler uygulamalarında amaca ulaşabilmek için başarılı bir kurum kültürü oluşturulmasında; kaliteli hizmet sunan, insanları önemseyen, samimi, kamuoyuna güven veren ve sosyal sorumluluğa sahip kültürel ve sosyal hizmet yatırımlarının gerçekleştirilmesi mühimdir(Peltekoğlu, 2007: 30). Sosyal sorumluluk bilinciyle yönetsel felsefesini kuran ve çevreye açılan kurumlar, salt ekonomik yaklaşım içinde olan ve çevreye kapalı kurumlara göre çok daha uzun ömürlü ve başarılı olmaktadırlar(Kırdar, 2012: 53).

1.3.2. Halkla İlişkilerin İlkeleri

Bugün özel kuruluşlarda olduğu kadar büyükşehir belediyelerinde ve kamu kurumlarında da sık sık kullanılan halkla ilişkiler uygulamalarıyla ilgili bilgi edinebilmek için halkla ilişkilere ait temel ilkeleri incelemek gereklidir.

1.3.2.1. Bütünlük İlkesi

Halkla ilişkiler uygulamaları yalnızca bu işi yürüten birimin sorumluluğunda değildir. Kurumun farklı seviyelerinde çalışan personele halkla ilişkiler hakkında bilgi vermeli ve bu insanlara belli bir halkla ilişkiler bilinci verilmelidir. Vatandaşların devlet dairelerinde karşılanması, işlerini zamanında bitirmeleri ve kurum hakkında iyi bir izlenim görmeleri önemlidir. Bununla birlikte, sorumluluk, santral görevlisinden uygulama görevlisine, oda hizmetlerinden kamu görevlisine kadar birçok insana aittir (Solakoğlu ve Budak, 1992: 127).

Büyükşehir belediyelerinin bütünlük ilkesine anayasamızın 123. maddesinde yer verilmektedir. Bu maddeye göre “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir” ibaresi yer almaktadır. Bu kanunda merkezi yönetim kuruluşlarının ve yerinden yönetim kuruluşlarının politika ve uygulamalarıyla bütünlük içinde olmaları büyük önem taşımaktadır. Büyükşehir belediyelerinin yapacağı tüm işlemlerden merkezi yönetimin haberinin olması ile yerel yönetim, merkezi yönetimin maddi ve manevi desteği alınmış olacaktır (Acar, 1993: 81’den Aktaran: Yaman, 2011: 46).

(39)

1.3.2.2. İki Yönlülük İlkesi

Halkla ilişkiler alanındaki her türlü iletişim, reklam, propaganda, reklam ve pazarlama gibi tek bir yönden oluşmamaktadır. İnsanların istekleri, beklentileri ve tepkileri kurumdan gelir ve çeşitli iletişim ve kampanyalarla halka gerekli ve yeterli bilgi sağlanır. Halk ve kurum arasındaki iletişim ve işbirliği, iki tarafın normal iletişim kanallarıyla etkileşimi yoluyla sağlanır. Besleyici yankı oluşturma (geri bildirim), iki yönlü iletişimde en mühim olgudur. İşlemin iki yönlü çalışması yalnızca mesajların hedef kitleye ulaşıp ulaşmadığını belirler. Bu süreçte herhangi bir yanlış anlama varsa, tespit edilir ve düzeltilir (Erdoğan, 2008: 23).

Halkla ilişkiler olgusu tek yönlü değildir. Halkla ilişkilerde, aktif kısım ya yönetim tarafı ya da halk olabilir. İdare, diğer tarafın veya insanların tepkisine büyük önem verir, onları değerlendirir ve insanları çeşitli olasılıklar kullanarak belirli düşünce, fikir ve eylemlere ikna etmeye çalışır. Buna ek olarak, halk yalnızca idarenin etkisi altında kalmamakta ve pasif olmamaktadır. Halk, idarenin hareketlerine ve ikna etmeye çalıştığı fikirlere tepki verir ve idareyi çeşitli konularda hareket etmeye zorlar. Halk, idarenin karar ve fikirlerine verilen yanıttan tatmin olmamakla birlikte, idarenin harekete geçmediği durumlarda onu harekete geçirmek için adımlar atmaktadır. Bu bağlamda halkla ilişkilerin iki taraflı bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz, yani yönetimden insana ve insanlardan yönetime. Bu nedenle halkla ilişkiler, insanların sabırla ve sürekli olarak çalışmak zorunda oldukları bir alandır. İki taraflı asimetrik model, halkla ilişkiler uzmanlarının halktan bilgi almaya ve bilgi aktarmaya çalıştığı bir modeldir. Kuruluş, hedef grubun istediği şekilde tutum ve davranışını değiştirmek için araştırmalarla desteklenen bilimsel bir inanç yöntemi kullanır (Gruing, 2005: 22).

1.3.2.3. Açıklık ve Şeffaflık İlkesi

Açıklık ve şeffaflık ilkesi halkla ilişkilerde dikkatli bir şekilde uygulanması gerekli olan ilkelerdendir. Halkla ilişkilerin, açıklık ve şeffaflık ilkesi ile hareket etmesi belediyenin hizmetleri ile ilgili halkın aydınlatılarak olumlu ve/veya olumsuz imajın oluşturulmasında önemli bir yeri vardır. Belediyeler, yerel toplulukça meydana getirilen ve yerel topluluğa hizmet etme amacı ile meydana getirilen

Şekil

Tablo 1. 2019 Senesinde Türkiye'deki Belediyelerin Sayısı  Büyükşehir Belediyesi Sayısı  30
Şekil 1. Halkla İlişkiler Sürecinin Aşamaları  Kaynak:(Center vd., 1985: 200)
Tablo 2. Beyaz Masa Örnekleri ve Bağlı Olduğu Birimler
Şekil 2. KBB’nin Basın Yayın Servisi İş Akış Şeması
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

“Yerel Yönetimlerde Çalışma İlişkileri: Sakarya Örneği” başlığını taşıyan bu tez çalışmasında; öncelikle Türkiye’de çalışma ilişkilerinin değişimi

ÜNLÜHİSARCIKLI, Özlem (2007), “Türkiye'de Mesleki Yaygın Eğitimin Gelişimi”, Editör: Muhammet Altıntaş, İSMEK Öğrenen Toplum İçin Yetişkin Eğitimi

X\JXODPDODUÕQD VWUDWHML SODQODUÕQGD \HU YHUHUHN EX DODQGD SURMH YH SURJUDPODU JHOLúWLUHUHND÷ÕUOÕN YHUPHNWHGLU$\QÕ ]DPDQGDNDQXQODUGDYHNDONÕQPDSODQODUÕQGDGD NDPX NXUXP

Bu dönemde Avrupa Birliği’nin yerel yönetimlere bakışı ve Türkiye’den beklentileri çerçevesinde Türkiye’de yerel yönetimlerin özerkliği ve katılım

Yerel yönetimlerin merkezi yönetime göre halka daha yakın olduğu gerçeğinden hareketle, yerel yönetimlerin halkla olan ilişkileri ve iletişimi daha yoğun

Tablo incelendiğinde 2015 yılında en fazla Kulüp Branşları olan belediyenin Erzurum Büyük Şehir Belediyesi, 2018 yılında en fazla Kulüp Branşları olan

2012 yılları arasında kuruluş (dar ölçek), genişletme ve bütünleştirme (alan- sal) şeklinde aşamalı bir süreç izlenilmiştir (Arıkboğa, 2013, s. Bu bağ- lamda

Günümüzde, bütün çağdaş yönetimler yürüttükleri hizmetler konusunda topluma bilgi ve hesap vermek, halkın dilek ve düşüncelerini öğrenerek