• Sonuç bulunamadı

Başlık: KAVALALI MEHMED ALİ PAŞA HAKKINDA KISA BİR ETÜDYazar(lar):ALTUNDAĞ, Şinasi Cilt: 1 Sayı: 2 Sayfa: 033-045 DOI: 10.1501/Dtcfder_0000001159 Yayın Tarihi: 1943 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: KAVALALI MEHMED ALİ PAŞA HAKKINDA KISA BİR ETÜDYazar(lar):ALTUNDAĞ, Şinasi Cilt: 1 Sayı: 2 Sayfa: 033-045 DOI: 10.1501/Dtcfder_0000001159 Yayın Tarihi: 1943 PDF"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KAVALALI MEHMED AL

İ

PA

Ş

A HAKKINDA

KISA B

İ

R ETÜD

Dr. ŞINASI ALTUNIDAĞ

Tarih Doçenti

I. Mehmet Ali Paşa hakkında birkaç söz :

Kavala'da doğduğu zannedilen Mehmed Ali, 1769 tarihinde dünyaya geldi. 1799 tarihinde, yani otuz yaşlarında, Ingilizlerin yardımiyle Fran-sızları Mısırdan çıkarmak için gönderilen Osmanlı kıt'alarına Kavala hakimi tarafından teçhiz edilen askerler de iltihak etmişlerdi ki bunların arasında Mehmed Ali de bu müfrezenin zabit vekili olarak bulunu-yordu.

Mehmed Ali, 1801 tarihinde Mısırın Fransızlar tarafından tahliye-sinden sonra da bu paralı askerlerin kumandanı sıfatiyle Mısırda kaldı. Çevirdiği entrikalar ve sarfettiği enerji sayesinde, son vali Hüsrev Paşayı da 1803 tarihinde Mısırdan uzaklaştırdıktan sonra Mısırın mut-lak hakimi oldu.

1805 te Babıâli, az çok bir mecburiyet tahtında senevi bir vergiden maada Medineyi zapteden Vahhabileri de te'dip etmek şartiyle, Meh-met Alinin Mısır valiliğini tasdik etti. Mehmed Ali kısa bir zaman zar-fında bütün muvaffakiyetlerinin esasını teşkil eden modern bir ordu vilcude getirdi. 13 Mart 1811 de Memlükleri, kısa bir müddet sonra da Vahhâbileri temizledi; Mora'da Yunan isyanını bastırdı. Fakat Mehmed Alinin muvaffakiyeti nisbetinde enterese sahası büyüdü. Osmanlı Im-paratorluğunun durmayıp giden aczını iyice anlıyan Mehmed Ali, tâbi-iyet, mükellefiyet vazifelerini unutarak isyan halinde olan valilerle bir-leşmekten, hattâ istiklâlini elde etmeği bile düşünmekten çekinmedi. 1830 senesinde vukubulan Yunanistanın istiklâli üzerine, Bablâli tara-fından bu şartın yerine getirilmesi mümkün olmadığından, bunun yeri-ne Suriyenin kendisiyeri-ne verilmesini istedi; talebinin reddedildiğini gö-rünce Suriye'ye taarruzdan çekinmedi; Osmanlı ordusunu müteaddit muharebelerde mağlup ederek, Osmanlı hanedanını bile tehlikeye

dü-şürdü.

Mehmed Alinin Anadolu'da ilerleyişi Büyük Devletleri biribirine düşürecek ve müdahalelerini mucip olacak bir vaziyet ald ığından, böyle Avrupa devletler muvazenesini bozacak ve ihtimal kendi aleyhinde olacak bir cihan harbinin önüne geçmek için, Mehmet Ali ister istemez bu tasavvurundan vaz geçmek mecburiyetinde kaldı; fakat diğer taraf-tan Mısır, Suriye ve Hicazı, yani islam âleminin en mühim ilim ve ter-

(2)

biye enistitülerini ve mukaddes yerlerini ihtiva eden Kahire, Şam, Mekke ve Medine'yi kendi idaresi altında topladı ve dolayısiyle islam Aleminde Sultandan ziyade nüfuz sahibi oldu,

Mehmed Alinin orduları Yemen ve cenubi Arabistanı zaptederek Iran körfezine kadar ilerledi; Irak bile eline düşecek bir vaziyete geldi, Dikkat edilecek olursa Mehmed Ali bununla bütün Arap âlemini kendi idaresi altında toplamış bulunuyordu.

Müdekkiklerin, Mehmed Ali'nin şahsiyeti ve büyük teşebbüs ve mu-vaifakiyetleri hakkındaki noktai nazarlar çok muhteliftir: Bazı müver-rihler, Mehmed Ali'nin böyle büyük tasavvurlarda bulunamıyacağını

iddia etmektedirler, Mesela Kamil Paşa, Mehmed Alinin Bağdad ve iran körfezini ele geçirmek emelinde bulunması şöyle dursun, Bahreyn ada-larının mevcudiyetinden haberi bile olmadığını, kumandanı Hurşid in kazandığı muvaffakiyetlerden cesaret alarak bu sahaları elde etmek emeline düştüğünü ve bu hususta kendisine emir ve tam salâhiyet ver-meği kararlaştırdığını yazıyor °. Fakat Mehmed Alinin yaptığı işleri iyice gözden geçirecek olursak, bunların keskin bir zekanın, enerji ve cesaret dolu bir yüreğin mahsulleri olduklarını anlarız. Mehmet Aliyi bütün bunlara rağmen, cahil ve tecrübesiz addetmek bence bu büyük adama karşı bir hata, bir haksızlık olur. Diğer taraftan Graf von Prokesch-Osten, Mehmed Aliyi ölü bir memlekete hayat veren yarat ıcı

bir şahsiyet olarak göstermektedir 2. Mehmed Alinin büyük tesiri

al-tında kaldığı muhakkak olan Graf von Prokesch-Osten yazdıklarında az çok mübalâga etmekle beraber, Mehmed Ali birçok hususlarda ha-kikaten büyük bir adamdı; fakat teşebbüslerinin büyüklük ve ehemmi-yeti neticede- Fransa hariç- bütün Avrupayı aleyhine çevirdi. Mehmed Alinin elde ettiği muvaffakiyetler bilhassa ingiltereyi kuşkullandırmıştı; Ingiltere en zengin kolonlsine ğiden en kısa yolun, Mehmet Alinin Mısır ve Suriyedeki nüfuz ve hakimiyetiyle kapandığını görmüş, Fran-sayı bile nazarı itibara almıyarak şiddetle sahaya çıkmış ve nihayet Palmerston gibi büyük bir diplomatın zekâ ve gayretiyle Londra bu meselenin siyasi merkezi haline getirilerek, Mehmed Ali ile meydana çıkan Mısır meselesi İngiliz menfaatlerine uygun bir şekilde halledil-mişti.

Bana öyle geliyorki, Avrupa Devletleri XIX, asrın başlangıcında olduğu gibi bir NapolĞon gailesiyle uğraşmak mecburiyetinde kalaydılar, Mehmed Ali hiç olmazsa bir Arap Imparatorluğu kurmağa muvaffak olacaktı. Mamafih, neticede duçar olduğu büyük hezimetlere rağmen Mısır valiliğini veraseten kendi ailesine temin etmeğe ve Mısıra birçok hususlarda modern bir şekil vermeğe muvaffak oldu.

Kamil Paşa : Tarihi siyasii Devleti Aliyyei Osmaniye, C. III. S. 147

(3)

KAVALALI MEHMED ALİ PAŞA HAKKINDA 35

II. Mehmet Alinin Suriye siyaseti:

Mehmed Alinin üvey (manevi) oğlu İbrahim Paşa 3 tarafından idare edilen Suriye seferi 1831 senesi I. Te şrininde başladı, fakat Mehmed Ali Suriye hakkındaki emellerini bundan tam yirmi sene evvel hazı rlamak-tan çekinmemişti. Suriyeye ait hemen her hadiseye, bilhassa valiler ara-sındaki münazaalara Mehmed Alinin de karıştığını görüyoruz, Mehmed Ali bu gibi münazaalardan istifade ederek derhal ortaya çıkıyor, mü na-zIlerden birini himaye ederek, Babıâliye müessir ve ekseriya arzularının tahakkukunda muvaffak oluyordu. Bu suretle Mehmet Ali, bir taraftan Suriyede taraftar kazanırken, diğer taraftan Babıâli nezdinde nüfuzunu artırıyordu.

Mehmed Ali, daha 1811 senesinde Fransız konsolosu Drovettie'ye o zaman tardedilen Şam valisini tekrar iktidar mevkiine getirmek ve oğlu Tosun için Akkâ valiliğini elde etmek istediğini söylemiş, hattâ Suriyeyi icabında Babıâliden 7-8 milyon krş. mukabilinde satın alabi-leceğini iddia etmişti 4. Mehmed Alinin müşavirlerinden biri ve Kahire Tıp Fakültesinin müessisi ve direktörü bulunan Clot beyin Suriye hakkındaki izah' da çok enteresandır : - "Suriyenin Mısırla birleşmesi zaruri bir tedbirdir. Mısırın tabii hududu Süveyş değil, Anadolu dağ la-rının etekleridir 5. Burada Mehmed Alinin Suriyeyi Mısıra ilhak etmek arzusundan maada Mısırın müdafaası için lüzumlu olan tabii hudutları -da aradığını görüyoruz ki, bundan Mehmed Alinin hakikaten müstakil olmak istediğini istintaç edebiliriz.

1831 senesi Suriyenin zaptı için çok müsait şartları haizdi. Suriye bu esnada merkezi hükûmetin zayıflığı dolayısiyle bir takım adeta yarı

müstakil ve biribirinin aleyhinde uğraşan gruplara ayrılmıştı. Mehmed

3 İbrahim Paşanın doğumu hakkında iki tarih vardır: 1786, 1789. Mehmet Ali

1787 tarihinde dul bir kadınla evlendiğinden, İbrahim Paşanın, Mehmed Alinin hakiki'

oğlu olup olmadığını katiyetle söylemek ancak doğum tarihi olarak gösterilen bu iki

tarihten hangisinin doğru olduğunu isbat etmekle mümkün olabilir. Yalnız İbrahim,

Mehmed Alinin diğer oğlu Tosun'un araları açık olduğu gibi, Mehmet Aliyi de, Tosun'

un ölümüne kadar mühim işleri tercihan kendisine tevdi ettiğini görüyoruz. Bundan

başka Ali Fuad'ın Türk Tarih Encümeni mecmuasında (1 Haziran 1928, No. 19 (96)

neşrettiği vesaik meyanında bulunan Sait Muhip efendinin lâyıhasında da şöyle bir

maliimata tesadüf ediyoruz: Mandum beylerden birisi dahi Derseadete irsal buyrulsa

dedim pek güzel olur Acaba kangısını göndereyim torunum Abbas Paşayımı

gön-dersem dedikte evlâdlarınızdan olsa daha güzel olur ve hemde mübarek hakpayi

hazreti Şehinşahiye yüz sürer, Vükelâyi fiham hazratiyle görüşür mahzuziyeti

inülükâ-neyi dahi müstelzim olur, deyu cevap ita olunmuş olup, öyle ise büyükleri Sait bey

okur yazar ve Farisl ve Arabi, Fransızca ve İngilizce tekellüm eder ve hemde

mü-tefennin gemicidir, Sait beyi inşaallâh evvel baharda Sami beyi terfik eder Derseadete

gönderirim demiş ... • » S. 138.

Burada Mehmet Alinin en büyük oğlu olması icabeden Ibrahim Paşanın mevzu

hahis olmaması hiç şüphesiz calibi dikkattir. Bu taktirde bu günkü Mısır kıral

hane-danı Mehmed Aliden değil, Ibrahim Paşadan neşet etmiş olması icabeder.

4 Süleyman Abu izzeddin : Ibrahim Başa fi Suriye, S. 33-34.

(4)

Ali bu muhtelif partileri, birini diğeri aleyhine tahrik ederek kırdırdı; kendisine yardımları dokunacak olanları mükemmelen himaye etti; ça-lıştırdığı geniş ve faal casus şebekesiyle Suriyeyi nufuzu altına getir-meğe muvaffak oldu. Neticede burada birçok taraftar kazand ı ve bü-tün hırıstiyan ahaliyi kendi tarafına çekti; hatta bazı Suriye ş ehirlerin-de Mehmed Ali bir kurtarıcı nazariyle bekleniyordu.

Osmanlı Imparatorluğu ise Yeniçerilerin 1826 da ilgasiyle ordusu-nu, 1827 de Navarin facıasiyle donanmasını kaybetmiş ve 1828-1829 Rus harbinin başlamasıyle ne ordusunu ne de donanmasını lâyikiyle düzeltmeğe vakit bulamamıştı; bütün bunlara inzimam eden mütevali isyanlar dolayısiyle mali vaziyeti acınacak bir hale gelmişti.

Avrupa da, bu esnada kendi derdtyle uğraşmak mecburiyetinde idi. Fransa, Belçika ve Lehistanda kopan isyanlar Avrupa Devletlerini k ıs kıvrak bağlamış, Şark meselesinin bu safhasında en ziyade âlakadar olması icabeden İngiltereyi bile ses çıkarmamağa sevketmişti. Şu halde Mehmed Ali, Avrupa tarafından da ciddi bir mukavemete maruz kal-mıyacağını biliyordu.

Bu vaziyet malüm olduktan sonra Mehmed Ali için Suriyeye hü-cumu meşru kılacak mazeret ve sebep bulmaktan başka yapacak bir

şey kalmıyordu, Bunlar da kısaca şunlardan ibaretti 6.

1 - Mehmed Alinin Mısırda başladığı ıslâhat, yaptığı daimi' harp-ler çok büyük mikyasta para sarfını mucip oluyordu. Binlerce Mısır fellâhı (çiftcisi), tarhedilen ağır vergilerden inlemekte idi. Bundan başka binlerce Mısırlı genç gayri muayyen bir zaman için askere alınıyordu. Mısırda sanat, ziraat ve ticaret çok ilerlemi şti; gerek ziraat mahsülleri, gerek sanat produksiyonları, hattâ ticaret Mehmed Alinin inhisarı altı n-da idi; bunn-dan dolayı zavallı fakir halkın vaziyetinde bir tahavvül vü-cuda gelmemiş, yine eski sefalet ve fakru zaruretinde kalmıştı; arada bir fark varsa o da, şimdi eskisinden belki üç misli daha fazla çalış -mak mecburiyetinde oluşu idi, Mehmed Alinin aldığı bütün bu tedbir-ler ve tazyiktedbir-ler Mısırdan 6000 kişiyi Suriyeye ilticaya mecbur etmişti. Mehmed Ali, Akkâ valisi Abdullah Paşadan 7 mültecilerin derhal iade-sini istedi: fakat Abdullah Paşa Mehmed Alinin bu arzusunu yerine getirmek istemediği gibi hiddetli bir ifade ile şu cevabı verdi: Mısırlı -lar da Suriyeliler gibi Osmanlı imparatorluğunun tebaasıdırlar ve Osmanlı İmparatorluğunda, istedikleri bir yerde oturmağa hakları vardır.

Bundan Başka Mehmed Ali, Abdullah Paşayı, Mısırın Suriye ve Arabistan ile olan ticaret ve nakliyatını kendisinin inkişaflarına büyük bir ehemmiyet verdiği Mısır limanlarına uğramadan, Sina yarımadası

6 Süleyman Abu Izzeddln : İbrahim Başa fi Suriye, S. 56 - 58.

7 Akkâ valisi Abdullah Paşa 1822 de diğer valilerle münazaalarindan dolayı

(5)

KAVALALI MEHMED ALİ PAŞA HAKKINDA 37

üzerinden yapmağı terviç etmek 8 ve Ingilizlerin teşvikiyle Mısır fabrika mamulâtının Irak'a geçmesine mani olmakla ittiham ediyordu'.

2 — Babıali ile Abdullah Paşa arasındaki ihtilâfta her ikisinin de arasını bulmağa çalışan Mehmed Ali, Babıali tarafından nakdi ceza olarak istenilen 60000 keseyi tamamlamak için Abdullah Paşaya 11000 kese borç vermişti. Abdullah Paşa bilâhare bu borcunu tediye etmekten imtina etti.

3 — Mehmed Ali Mısırda dut ağacı ziraatini ve ipek böcekçiliği büyük bir gayretle himaye ediyordu, fakat ipek böce ği tohumunu Suri-yeden getirmek mecburiyetinde idi. 1831 de Abdullah Pa şa ipek böceği tohumunun Mısıra ihracını menetti.

İşte Mehmed Ali bu sebepler dolayısiyle Suriyeye hücumunda ken-disini haklı buluyordu. Sultan Mahmud her şeye rağmen bu iki vali ara-sında çıkan ihtilafı sulh tarikiyle halletmek için uğraşdı. Her ikisine de Hattı hümayunlar gönderildi. Abdullah Paşaya, Mısırı alâkadar eden meselelere karışmaması şiddetle ihtar edildi. Fakat Sultan Mahmut tarafından yapılan bütün bu teşebbüsler akim kaldı 1°.

Mehmed Ali Suriyeye seferinden evvel, Sultan aleyhine birçok de-falar isyan eden Abdullah Paşayı tedip etmek üzere harbetmek mecbu-riyetinde kaldığını etrafa yaydı. Sultan Mahmud bundan çok müteessir oldu ve Mehmed Alinin islam diyarının rahatını kaçıran bir münafık olduğunu ilan ettirdi; aynı zamanda Halep valisi Mehmed Paşaya da, Mehmed Ali aleyhine hazırlanmasını emreden bir ferman gönderdi.

1 Şubat 1247 (= 5 Kânunusani 1882 ) tarihli olan bu ferman II kısaca

şunları ihtiva ediyordu :

... kendisine ( Halep valisi Mehmed Paşa) bundan evvel liyakatine mebni Arabistan ordusu kumandanlığı ve Halep valiliği tevcih edil-diğini ve gönderilen evamirde, Mısırdan Akkâya yapılan askeri nakli-yatın arzuyu şahanenin hilafına yapıldığı hakkında kâfi derecede izahat

verildiğini İstanbul Kaymakamından Mısıra birçok nasihatları havi bir mektupla bir memur gönderildiğini ve kendisinin (Mehmed Paşa) şayet Mehmed Ali inadında israr eder ve kıtalarını Suriyeden çekmezse, hak-kında lazımgelen tedbirlerin alınması için memur edildiğini kezalik müteyakkiz davranmış olmak için Anadolu, Rumeli, Bosna ve Arnavut-luk taraflarında bulunan bütün askeri kuvvetlerle "Mansure„ asker-lerinin, bütün vezir, kumandan ve memurini lazimenin gerek denizde ve gerek karada Mısırdan gelecek cevaba intizaren hazır bulunma-larının emredildiğini; Mehmed Alinin tahririnde izhar ettiği arzularının

8 S. Abu irzeddin İbrakim Başa fi Suriye, S. 48 - 58, 9 Craf v. Prokesch-Osten : Mehmed Ali, S. 9.

ıo Kâmil Paşa : Tarihi siyasii Devleti aliyyei Osmaniye, C. III. , S. 123.

11- Dr. Esed Rustum : Elusulül arabiyye litarib Suriye fi and Muhammed Ali Başa, C. I. , S. 99.

(6)

gayri kabili is'af olduğunu; Mehmed Aliden son emirlere cevap gelmek

şöyle dursun mütemerrit ve isyankâr vaziyetinde israr ettiğini bildiriyor ve bütün bu hallere sebep olan Mehmed Ali kendi haline bırakıldığı

taktirde bu sene Islâm Aleminin mukaddes haç vazifesini ifa edemiye-ceği anlatılıyordu.

Sultan Mahmud bu fermanla Mehmed Paşaya büyük salâhiyetler de vermiş bulunuyordu.

Mehmed Ali Sultanın hiddet ve gazabından korkmadı; kemali cesa-retle, seyiatiyle müminlerin halifesi olmıyacağı kat'i olarak anlaşılan, işi gücü kâfirlerin adetlerini taklitten ve bunları mukaddes islâm diya-rında neşr ve tamim etmeğe çalışmaktan başka bir şey olmayan Mah-mudun aleyhine hareket ettiğini açıkca izhardan çekinmedi, Mehmed Ali ayni zamanda kendisine minnetdar Mekke şerifini de elde ettiğinden manen de vaziyetini. takviye etmişti 12.

Yukarıda işaret ettiğimiz gibi Mehmed Ali Suriyeyi istilâ için haki-katen en mavafık zamanı seçmişti : Büyük Devletler Avrupa mesaili ile uğraşmak mecburiyetinde idiler; Osmanlı imparatorluğu bilhassa nizam ve disiplin bakımından en kötü bir vaziyette bulunuyordu. Memleketin her bucağı ihtilâl ve isyan ocakları ile tutuşmakta idi. Bosna, Arna-vutluk, Irak (Bağdad) isy anları bunların çok tehlikeli olanları idiler. Suriyede de ihtilâller kopmuştu. Mehmed Alinin teşvikiyle çıkan bir isyanda, Şam valisi Selim Paşa öldürülmüş, Hükümet binaları tahrip edilmiş, birçok halk şehri terkederek kaçmak mecburiyetinee kalmıştı 13

Bu suretle 15 Te

şrinisani 1831 de Sultanın, Konya valisi Uluv Paşayı 14 vali tâyin ettiğini ve isyan eden halk için umumi af verildiğini bildirien fermanı gelinceye kadar Şam hercü merc içinde çalkandı.

Suriyede halk valilerin keyfi olarak tarhettikleri ağır vergilerin tazyiki, bedevilerin çapulculuğu ve bu gibi isyanlar dolayısiyle bizar bir halde idi. Beruttan Şama bir seyahat yapmak değme yeğitin harcı

değildi. Bu gibi tehlikeli seyahatları başarabilenler büyük bir kahraman addediliyor, halk şarkıları için bir mevzu teşkil ediyorlardı '5. Bundan dolayı Mehmed Alinin casusları vasıtasiyle zaten birçok şehirler, ken-dilerine yapılan büyük vaitlerin de tesiriyle Mehmed Aliye iltihaka çoktan razı idiler. Gazze kadısı ile bir Fransız arasında geçmiş olan aşadaki muhavere ' 6 Suriyelilerin Mehmed Aliye olan meyillerini vazıh bir şekilde göstermektedir :

‘t .

mütesellimimizin çöldeki kum gibi teskin edilemiyen bir susuz-luğu vardır. Memleketin serveti hazinesine, nehirlerin denize aktığı gibi

12 S. Abu Izzeddin: İbrahim Başa fi Suriye, S. 58'

13 Müzekkeratün tarihihiyye (müellifi meehul): S. 9-36

Ayni eser, Uluv Paşaya Alkış ve Ali Paşa da denilmektedir. S. 41.

15 S. Abu İzzeddin : S. 319.

(7)

KAVALALI MEHMET ALI PAŞA HAKKIDA 39

akar, halbuki halk azap içinde kıvranrnakta ve inlemektedir. Gayri insani denecek derecede ağır olan vergilerden mada mahsül ve ekinleri bedeviler tarafından yağma edilmektedir. Bedevilerin her sene yağma ettikleri mikdar 10,000 kese kıymetinde tahmin edilebilir. Mütesellimimiz bunun önüne geçmek için en basit bir tedbir bile almamaktad ır. Abu Nebut burada hakim iken bedeviler daha az cesur ve mahsüller de daha iyi muhafaza edilmekte idi. Onun emniyeti ve asayişi temin için sarf-ettiği say, mücrimleri tecziye için bezlettiği gayret bunları (bedevileri) muslihane bir surette yaşamağa icbar etti... Bu gün bu bedeviler sürü-lerini istedikleri çayırda otlatmakta ve istedikleri yerlerde gecelerini geçirmektedirler. Hemen yanımızdaki çölde bunlardan 6,000 kişi yaş a-maktadır. Abdullah Paşa, Nablus çiftcilerini tedip edeceğine bunların aleyhine yürümeli idi. Bütün bu yolsuzluklardan halk bıkmış bir halde teceddüt istemektedir. Halk arasında Mehmed Alinin Suriyeyi yakında idaresi altına alacağı şayıaları dolaşıyor; bundan başka Cezairi zapteden milletiniz (Fransız) hakkında Suriyeyi de fethetmeği düşündüğü söyle-nilmektedir. İşte siz de görüyorsunuz ki bize gelecek fatih hangi taraftan gelirse gelsin büyük bir sevinçle karşılanacaktır.,,

Suriyede olan isyanlardan bilhassa Nablus ve Şa mda olanları çok tehlikeli idi. Abdullah Paşa birincisini güç belâ ve ancak Emir Şahab'ın yardımiyle basdırabilmişti. İkincisi belki de daha tehlikeli idi, fakat Abdullah Paşa Şam' da ele geçirmek niyetinde olduğundan, Şam hal-kını da kendi tarafına çekmeğe çalıştı; bundan dolayı isyanı bastırmak

şöyle darsun, bilakis teşvik ve yardımda bulundu".

Imparatorluğun umumi zafı dolayısiyle müessir bir tedbir alamayan Sultan Mahmud, yukarıda zikredildiği gibi, Şam isyanında ve Selim Paşanın katlinde methaldar olunlara afvı umumi bahşetmekten başka bir şey yapamadı. Bu şedit ve enerjik hükümdar fermanında bile çok mutedil bir lisan kullanmak mecburiyetinde kalmıştı 18.

Suriye halkının Mehmed Aliye olan meylini, Suriyenin zaptından sonra Osmanlı memurlarının yerlerinde bırakılmalariyle anlıyoruz.

İbrahim Paşanın hiç mukavemet göstermeden teslim olan Suriye ş ehir-lerinin hükümet erkânına bu hususta gönderdiği mektuplar mevcuttur. Bir birine pek benzeyen bu mektuplardan birisinin muhtasar tercüme-sini 19, misâl olmak üzere dercediyorum

İbrahim Paşadan Nablus hükümet erkânına

15 Cemaz II. 1247 = 21. II. Teşrin 1831

"... Malüm olaki : bize arzı inkiyat ettiğinizden ve şehriniz hükü-metimizin idaresi altına girdiğinden, sizi muhafaza ve umumi asayişi

17 Müzekkeratün tarihiy ye, S. 22-25 ve S. Abu Izzeddin, S. 69.

18 Dr. Esad Rustum. C. I S. 72-75

(8)

temin etmek bizim için bir vazife olmuştur. Şeyh Mehmed Kasım sada-kat ve doğruluğunu isbat etmiştir. Bundan dolayı, kendisini, eskiden olduğu gibi, Nablus hâkimi tayin ettik. „

Bundan başka hırıstiyanlar da Suriyenin Mehmed Ali tarafından zaptedilmesini çoktan arzu ediyorlardı. Hıristiyanlar İbrahim Paşaya bir muzaffer arslan, bir yardımcı, bir koruyucu nazariyle bakıyor, onun bütün arzu ve emirlerini büyük bir sevinçle kabul ve icra ediyorlard ı. Kendisinden gerek mali, gerek askeri hiçbir yardımı esirgemediler. Hanna-el-Bahri", 23 Mayıs 1832 tarihinde patrik Yusuf Hubeyş'e Hiristiyanların da kendi arzulariyle ( Hükümetin emri olmadan) askeri hizmete iştirak etmeleri hususunda yazdığı bir mektup üzerine, Patrik büyük bir memnuniyetle rızasını izhar etmiş ve hıristiyan ahaliye hitaben birçok mektuplarla, onları bu hareket için teşci etmiş ve ateşlemişti 2'.

Papas Anton-el-Halebrden olduğu zennedilen 2. II. Kânun 1832 tarihli Patrik Yusuf Hubeyş'e hitaben yazılmış olan diğer bir mek-tupta da 22 Patrik'in bizzat İbrahim Paşaya casusluk ettiğini görüyoruz. Bu mektuptan aynı zamanda Mehmed Alinin gayesinin yalnız Abdullah Paşa ile kendi arasında olan ihtilaf' halletmek olmadığını, Osmanlı

Imparatorluğunun zafına inzimam eden bu müsait vaziyetten istifade ederek Suriyeyi istilâ ve Mısıra ilhak etmek istediğini, hatta istiklal elde etmeği düşündüğünü, Osmanlı Hükümeti ve metbuu Sultan hak-kında artık hiçbir hürmet duymadığını, Sultana cevap vermenin onca lüzumsuz bir şey olduğunu vazıhan anlıyoruz.

Mehmed Ali sarfettiği bu kadar fedakarlıklar, çalışmalar ve gayret-lerden ve kazandığı bu kadar taraftarlardan sonra, Osmanlı Hükümetinin bir tâbii olarak kalmak istemiyecekti ve bu aşikardı. Bu gibi ince nokta-larda çok zeki ve hassas olan Mehmed Ali, teşebbüslerinin gayesini apaçık izhar etmemekle beraber, elinden geleni yaptı. Fakat hakikatta erişmek istediği şeyi, istikbâle ve hadisatın inkişafına terketti. Abdullah Paşanın bir zamanlar en sadık dostu olan Emir Beşir bile Mehmed Ali tarafını iltizam etmiş ve yahut etmek mecburiyetinde kalmıştı.

Bu vaziyet karşısında ve ekseriyeti itibariyle Mehmed Aliyi tutan halk arasında, bidayette İstanbuldan da yardım görerniyen Abdullah Paşa için ümit olarak çok kuvvetli olan meşhur Akkâ kalesiyle, cesa-retlerinden emin olduğu 8,000 23 askerinden başka bir şey kalmamıştı.

20 Mehmed Alinin Suriye finans umum müdürü.

21 Dr. Esed Rustum : Elusulülarabiyye litarih Suriye fi and Muhammed Ali B.

S. 134 - 135

22 Ayni eser, S. 97-99

23 Graf v. Prokesch-Osten : Mehmed Ali S. 51; bu mıkdar Kamil Paşanın tarihi

(9)

E

İ

NE KURZE STUD

İ

E ÜBER

MEHMED ALİ PASCHA AUS KAVALA

Einiges Über Mehmed Ali Pascha

Mehmed Ali Pascha wurde im Jahre 1769 wahrscheinlich in Kavala geboren. Im Jahre 1799 befand er sich als Unteroffizier unter den von Hakim von Kavala aufgestellten Streitkraeften, welche bestimmt waren, mit Hilfe der Englaender die Franzosen aus Aegypten zu vertreiben.

Nach der Raeumung Aegyptens durch die Franzosen (1801) blieb Mehmed Ali weiter in diesem Lande. Nachdem er durch seine Gewandt-heit und seine Intrigen den letzten Statthalter (Wali) Husrev Pascha beseitigt hatte (1803), gelang es ihm der Herr Aegptens zu werden.

Die Hohe Pforte erkannte 1805 die Statthalterschaft Mehmed Alis in Aegypten an, allerdings unter der Bedingung, dass er die Wahabiten, welche damals sich der Stadt Medine bemaechtigt hatten, unterwarf. In kurzer Zeit organisierte er eine moderne Armee, die immer das Rückgrat seiner Erfolge und Leistungen blieb. Am 13. Maerz 1811 be-seitigte er die Mamluken, kurz danach die Wahabiten und unterdrückte den Aufstand in Morea. Seinem Genius entging nicht, dass die Ohnmacht des Osmanischen Reiches staendig zunahm und er scheute sich daher nicht, mit den aufstaendischen Statthaltern in Verbindung zu treten, ja sogar seine Unabhaengigkeit anzustreben. Als 1830 Griechenland un-abhaengig wurde, konnte er die ihm für seine Hilfe waehrend des grie-chischen Aufstandes versprochene Statthalterschaft von Morea nicht erlangen, jedoch forderte er vom Sultan Syrien als Belohnung für die Dienste, die er geleistet hatte. Als ihm dies verweigert wurde, griff er Syrien an und errang Siege über die Heere seines Herrn, so dass die Dynastie der Osmanen in Gefahr geriet.

Da aber sein Vormarsch in Anatolien die Grossmaechte veranlas-ste, Stellung gegeneinander zu nehmen und so die Gefahr eines Welt-krieges entstand, dessen Folgen für ihn selbst nachteilig werden konn-te, sah Mehmed Ali sich gezwungen, auf seine weitreichenden Absich-ten zu verzichAbsich-ten; doch verblieb ihm AegypAbsich-ten, Syrien, Hidjas, immer-hin ein grosser Laenderkomplex, der die wichtigsten Institute und heili-gen Staetten des Islams in sich fasste; dadurch gewann er in der İ sla-mischen Welt mehr Einfluss und Ansehen als der Sultan und Chalif selbst.

(10)

bereich kommen würde. Wenn man dies bedenkt, so wird man die Tatsache feststellen können, dass die ganze arabische Welt unter seiner Herrschaft vereinigt war.

Die Forscher sind uneinig über die Persönlichkeit und die eigentli-chen Absichten Mehmed Ali's. Z. B. Kamil Pascha sagt in seinem bekannten Gechichtswerk, dass es nicht die Absicht des Statthalters gewesen sein könne, Bagdad und den Persischen Meerbusen zu er-werben; denn er habe nicht einmal von der Existenz der Bahreyn- İ n-seln gewusst; erst nach den Erfolgen seines Feldhern Hurschit Pascha habe er den Entschluss gefasst, dem Feldherrn zur Eroberung dieser Gegenden Vollmacht zu erteilen. Wenn man aber daran denkt, was Mehmed Ali im Ganzen Grosses geleistet hat, so wird man feststellen, dass aile diese grossen Taten nur die Leistungen einer ausserordent-lichen Klugheit, Energie und Kühnheit sein können. Würde man Meh-med Ali trotzdem als einen Unwissenden und Unerfahrenen betrachten, so taete man nach meiner Meinung ein grosses Unrecht. Andererseits sagt Prokesch-Osten über Mehmed Ali, dass dieser durch seine Per-sönlichkeit einem toten Lande neues Leben geschenkt habe. Sicher steht Prokesch-Osten in seinen Schriften unter, dem sehr starken Ein-druck Mehmed Ali's. Trotzdem muss man sagen, dass Mehmed Ali eine wirklich grosse Persönlichkeit war. Seine Unternehmungen veranlassten mit

Ausnahme Frankreichs alle Grossmaechte, gegen ihn Massnahmen zu

ergreifen. England sah sich auf dem Wege nach seiner reichsten Kolonie gefaehrdet. Durch Palmerston's grossartige Taetigkeit wurde London das politische Zentrum dieser Aegyptischen Frage und endlich wurde sie zugunsten Englands gelöst.

Ich glaube, dass Mehmed Ali sicher ein arabisches Imperium ge-gründet haette, wenn die Maechte Europas auch in dieser Zeit mit einem Napoleon beschaeftigt gewesen waeren.

II

Die Syrische Politik Mehmed Ali's

Mehmed Ali's Interesse an Syrien beginnt schon zwanzig Jahre vor dem syrischen Feldzuge seines Adoptivsohnes im Jahre 1831. Er misch-te sich in jedes Ereignis, dass direkt oder indirekt Syrien betraf, ein und gewann dadurch einerseits Anhaenger in Syrien, andererseits Einfluss bei der Hohen Pforte. Dem französischen Konsul Drovettie gegenüber aeusserte er sich, dass er den vertriebenen Wali von Da-maskus wieder einsetzen, die Statthalterschaft von Akka für seinen Sohn Tosun erlangen wolle und nötigenfalls Syrien von der Hohen Pforte gegen 7-8 Millionen Kurusch kaeuflich erwerben könne. Clot, ein Ratgeber Mehmed Ali's und Begründer und Direktor der Medizinischen Fakultaet in Kairo, behauptete, dass die natürliche Nordgrenze Aegyp-

(11)

EINE KURZE STUDİE ÜBER MEHMET ALİ PACHA AUS KAVALA 43

tens nicht Syrien, sondern nur das Gebirgsland Anatoliens sein könne. Aus dergleichen Aeusserungen können wir schliessen, dass Mehmed Ali eine Vergrösserung und U nabhaengigkeit Aegyptens erstrebte.

Das Jahr 1831 bot günstige Gelegenheit für die Eroberung Syriens: Das Land war in verschiedene gegeneinander kaempfende Parteien gespalten, die je nach der Lage der Umstaende Werkzeuge in den Haen-den Mehmed Ali's wurHaen-den. Er spielte die eine Partei gegen die an-dere aus und so gewann er besonders die christliche Bevölkerung für sich. Dagegen befand sich das Osmanische Reich im Zustande völliger Ohnmacht. Es hatte 1826 die Janitscharen abgeschaf ft, 1827 seine Flotte vor Navarin verloren und hatte in Folge des bald danach begonnenen russichen Krieges keine Zeit gefunden, neue Streitkraefte aufzubringen. Ausserdem waren durch ununterbrochene Aufstaende im Reich seine Finanzen ganz ruiniert. Es war auch kein ernster Widerstand seitens der Grossmaechte zu erwarten, denn sie waren mit den europaeischen Aufstaenden vollkommen beschaeftigt. Auch das durch diese Entwick-lung der Orientalischen Frage am meisten betroffene England hatte mit den Revolutionen in Europa genug zu tun.

Mehmed Ali brauchte also nur Vorwaende zu finden, die einen Angriff auf Syrien rechtfertigten; und sie zu finden war nicht allzu schwer :

1 — Mehmed Ali hatte dem aegyptischen Bauern grosse Steuer-lasten auferlegt, um das nötige Geld für seine organisatorischen und kriegerischen Unternehmungen zu beschaffen. Zwar war in Aegypten eine glückliche Entwicklung des Gewerbes, der Landwirtschaft und des Handels zu beobachten. Aber alle diese Gebiete standen unter dem Monopol des Statthalters und diese Errungenschaften verbesserten kei-neswegs die Lage der Bauern, die jetzt vielleicht die dreifache Arbeit im Verhaeltnis zu den früheren Zeiten leisten mussten. Tausende von jun-gen Aegyptern wurden auf unbestimmte Zeit zum Millitaerdienst einge-zogen. İn dieser bedrückten Lage flohen 6000 Aegypter nach Syrien. Der Wali von Akka, Abdullah Pascha, weigerte sieh, dem Verlangen Mehmed Ali's, die Flücntlinge auszuliefern, Folge zu leisten. Abdullah Pascha gab zu verstehen, dass die Aegypter auch wie die Syrer Un-tertanen das Sultans seien, welche im ganzen Osmanischen Reiche mit demselben Rechte eines Bürgers verweilen könnten. Ausserdem beschuldigte Mehmed Ali den Statthalter von Akka, dass dieser dem aegyptischen Handel und Export Schwierigkeiten bereite.

2 — Zwischen der Hohen Pforte und Abdullah Pascha hatte Meh-med Ali seiner Zeit bei einem Zerwürfnis die Vermittlerrolle gespielt und ihm Geld geliehen, damit Abdullah Pascha die ihm von der Pforte auferlegte Geldstrafe zahlen konnte. Abdullah Pascha aber wollte jetzt dieses Geld nicht zurückerstatten.

(12)

3 — Mehmed Ali wollte in Aegypten die Seidenzucht befördern. Dazu brauchte er Hilfe aus Syrien. Abdullah Pascha aber verbot, die nötigen Seidenraupeneier aus Syrien zu exportieren.

Aus diesen Gründen glaubte sich Mehmed Ali berechtigt, Syrien anzugreifen. Sultan Mahmud wollte diese beiden Statthalter trotz alledem versöhnen. Das gelang ihm aber nicht.

Bevor der syrische Feldzug begann, verbreitete Mehmed Ali andau-ernd, dass er sich genötigt saehe, den dem Sultan widerspenstigen Abdullah Pascha zu bekaempfen. Sultan Murad war zornig über Meh-med Ali's Verhalten und erklaerte ihn für den Ruhestörer des Islams. Gleichzeitig erliess er einen Ferman an den Statthalter Mehmed Pascha von Aleppo, in dem diesem befohlen wurde, militaerische Vorbereitun-gen geVorbereitun-gen den Aegypter zu treffen.

Dadurch liess sich aber Mehmed Ali nicht einschüchtern. Er er-klaerte öffentlich, dass Sultan Mahmud, der sich nichts angelegener sein lasse als die Sitten und Gebraeuche der Unglaeubigen in den heiligen Laendern des İslams zu verbreiten, nicht würdig sei, Chalif der Glaeubigen zu sein.

Nun begann er Vorbereitungen gegen den Sultan zu treffen. Der Scherif von Mekka, der ihm Dank schuldete, war auch auf seiner Sei-te; dadurch fühlte er sich auch moralisch unterstützt.

Waehrend überall im Osmanischen Reiche Aufstaende wüteten, und die Maechte, wie oben gesagt, in Europa mit eigenen Sorgen be-schaeftigt waren, entstand in Syrien auf Mehmed Ali's Betreiben ein neuer Aufruhr, wobei der Wali von Damaskus und einige seiner An-haenger ermordet und die Regierungsgebaeude zerstört wurden: viele Leute mussten die Stadt verlassen, um irgendwo anders sichere Un-terkunft zu suchen. Die Unruhe in der Stadt dauerte bis zum Eintref-f en eines Fermans des Sultans, in dem verkündet wurde, dass der Wali von Konya Uluv Pascha zum Statthalter von Damaskus ernannt und eine allgemeine Amnestie für die Aufstaendischen gesichert sei (15. November 1831).

In Syrien herrschte unter dem Volke eine grosse Unzufriedenheit infolge der schweren Steuern, der Raubzüge der Beduinen und der immer wiederkehrenden Aufstaende. Mehmed Ali hatte durch seine Agenten den unzufriedenen Syrern vieles versprochen; so waren meh-rere Staedte bereit, sich unter seine Herrschaft zu stellen.

Besonders gefaehrlich waren die Aufstaende in Nablus und Da-maskus. Mit Mühe konnte Abdullah Pascha den ersteren mit Hilf e des Emir Schaban niederwerfen. Noch gefaehrlicher war aber der Aufstand von Damaskus, dessen sich Abdullah Pascha bemaechtigen wollte; er schürte den dortigen Aufstand, um zu seinem Ziele zu gelangen.

(13)

EİNE KURZE STUAİE OBER MEHMET ALİ PACHA AUS KAVALA 45

In seiner Ohnmacht konnte Sultan Mahmud II. der Lage nicht Herr werden. Der sonst so energische und strenge Herrscher sah sich ge-zwungen, wie oben angedeutet, gegenüber den Mördern seines Wali Milde walten zu lassen und eine Amnestie zu erlassen.

Dass das Volk Syriens geneigt war, die Herrschaft Mehmed A1i's der des Sultans vorzuziehen, geht daraus hervor, dass nach der Ero-berung Syriens durch İbrahim Pascha fast aile ottomanischen Behörden im Amt belassen wurden. Wir besitzen viele Brief e desselben Inhalts, die İbrahim Pascha an die Behörden richtete, welche ihm bei seinem Vormarsch in Syrien keinen Widerstand leisteten.

Ausserdem war die Herrschaft Mehmed Ali's in Syrien der dorti-gen christlichen Bevölkerung sehr willkommen. Die. Christen sahen in İbrahim Pascha den siegreichen Löwen, der ihnen helfen und sie be-schützen würde, und leisteten ihm mit grosser Freude jeden geforderten Dienst. Der Patriarch Jusuf Hubeysch rief die christliche Bevölkerung auf, freiwilligen Waffendienst im Gefolge İbrahim Paschas zu leisten. Aus einem Brief an denselben Patriarchen geht hervor, dass der Patriarch selbst ein Spion İbrahim Paschas war. Weiter verraet uns derselbe Brief ganz eindeutig, dass Mehmed Ali mit seiner Unternehmung in Syrien nicht nur die Beseitigung seines Gegners Abdullah Pascha bezweckte, sondern in erster Linie die Ohnmacht des Osmanischen Reiches be-nutzen wollte, um Syrien zu erobern und Aegypten einzuverleiben; er wollte sogar seine völlige Unabhaengigkeit erkaempfen; der osmani-schen Regierung und seinem Souveraen gegenüber hatte er gar keinen Respekt; er brauchte nicht einmal dem Sultan irgend eine Antwort zu geben.

Es war klar, dass Mehmed Ali nach so vielen Mühen and Anstren-gungen nicht willens sein würde, in weiterer Abhaengigkeit des Sultans zu bleiben. Er tat alles, was in seinen Kraeften stand, um sein eigent-liches Ziel, die völlige Unabhaengigkeit zu erreichen. In Wirklichkeit aber musste er die Verwirklichung seines Ideals der Zukunft und der Entwicklung der Ereignisse überlassen.

Für Abdullah Pascha, der auch von seinem treuesten Freund Emir Beschir verlassen war, blieb keine andere Hoffnung als sich auf die starke Festung Akka zu stützen und mit seinen 8000 tapferen und zu-verlaessigen Soldaten gegen seinen maechtigen Feind aufzutreten.

Verkürzt ins Deutsche übertragen

Von

Referanslar

Benzer Belgeler

Herakleia Perinthos toplumunda rastlanan örnek, kraniyosinoztozun sagittal suturun erken kapanmasÕ úeklinde ortaya çÕkan formu olmasÕ nedeniyle arkeolojik literatürden bu

Cinsiyeti bilinmeyen beyazlara calcaneus ve talus kemikleri kullanÕlarak geliútirilen Holland’Õn formülü Yoncatepe popülasyonuna uygulandÕ÷Õnda ortalama boy uzunlu÷u

Ayla SEVĐM EROL (Ankara Üniversitesi / Ankara University) Prof.. Berna ALPAGUT (Ankara Üniversitesi /

Kurşun girişi veya çıkışına benzeyen postmortem bir delik, her ne kadar görünüş olarak perimortem kurşun girişine veya çıkışına benzese de, kemik kuru iken

Hamit HANCI (Ankara Üniversitesi / Ankara University) Prof.. Yüksel KIRIMLI ( Đstanbul Üniversitesi / Đstanbul University)

ÇED sürecinin ana işlevi, ekolojik çevre üzerinde baskı oluşturacak projeler ve gelişmelerle ilgili olarak, oluşturulacak karar verme mekanizmalarının

Iasos Bizans Dönemi toplumunun ağız ve diş sağlığını inceleyen bu çalışmada diş aşınması, çürüme, apse, alveol kaybı, diş taşı, antemortem diş

Yeni doğan bir bebeğin kırkı çıktıktan (kırk günlük olduktan) sonra aile büyüklerini ziyarete gidince, alın ve yanaklarına buğday unu sürülmesi küçük bir