• Sonuç bulunamadı

Başlık: HiCRİ 5. / MiLADİ 11. YÜZYILDA iSLAMDA SiYASİ VE DİNİ DURUMYazar(lar):ÇUBUKÇU, İbrahim AgahCilt: 13 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000339 Yayın Tarihi: 1965 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: HiCRİ 5. / MiLADİ 11. YÜZYILDA iSLAMDA SiYASİ VE DİNİ DURUMYazar(lar):ÇUBUKÇU, İbrahim AgahCilt: 13 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000339 Yayın Tarihi: 1965 PDF"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

HiCRİ

5. / MiLADı

ıı.

YÜZYıLDA

iSLAMDA

SiYASİ

VE DiNI

DURUM

Doç. Dr. İbrahim Agah ÇUBUKÇU

Hicrı S.j Miladi 11. yüzyılda siyasi, ilmi ve dini bakımdan önemli olaylar vukua geldi. Siyasi bakımdan bu yüzyılın en önemli olayları, Selçukluların başarıları, Mısırdaki Fatımi.-ler Devlı~ti tarafından desteklenen llatınilerin faaliyetleri ve İslam ülkelerine yöneltilen Haçlı seferleridir.

Bunlardan Selçukluların ilk faaliyetleri Oğuz Türklerinden Selçuk'la başlar. Selçuğun babası' Uygur Devleti vatandaşı idi. Zamanın Hakan'ının güvenini kazandı ve oğlu Selçuk'un ordu kum~ndanlığına tayin edilmesini sağladı. Bir müddet sonra Selçuk, taraftarlariyle birlikte Sey-hun nehri civarına yerleşerek İslamiyeti kabul etti. O bu civardaki Türk kavimleriyle yaptığı harplerde üstün geldi ve ~öhretini artırdı.

Selçuğun iilümünden sonra torunu Tuğrul, idan~yi ele geçirmeğe muvaffak oldu. Horasan'ın bazı şelıirlerini hükmü altına alarak H.428j M.I036 yılında Nişapur'da namına hutbe oküttu. Nihayet Gaznelileri tamamen yendi. H.431j M.I040 tarihinde namına kesin hutbeyi okutarak saltanatını ilan etti. Tuğrul Bey çok geçmeden Curcan'ı Taberistan'ı, Hemedan'ı, İsfehan'ı, Harezm'i, Kuhistan'ı, Azerbayean'ı ve Huzistan'ı hükmü altına aldı. Bu suretle merkezi Rey şehri olan İmparatorluğunu kurdu. Halifenin manevi nüfuzundan istifade etmek isti-yordu. Bunun için H.449j M.IOS7 yılında Hağdad'a gelerek Halife Kaim Biemrillah'ın elini öptü. Daha sonra Tuğrul Bey, kardeşi İbrahim İnaI'ın isyanını bastırmak üzere İran'a gidince, Besasirı Bağdad'ı ele geçirdi ve halifeyi hapsetti. O H.4Slj M.IOS9 da derhal Bağdad'a dönerek Besasirı'yi yendi ve Halifeyi makamına yeniden getirdi. Böylece Halife'nin yanınd~ nüfuzu çok arttı '.

Tuğrul Beyin ölümünden sonra Alp Arslan (Ölm. H.46Sj M.I072) İmparatorluğun idaresini ele geçirdi. Şirvan'ı, Gürcistan'ı ve Ermenistan'ı zaptetti. H.464j M.ıon tarihinde Bizans İm-paratoru Romenos Diogenis'i. yenerek, Türklere Marmara sahillerine kadar yayılma imkanını sağladı. Bundan başka Nizam al-Mulk (Ölm. H.485j M.I092)'ü vezarete getirerek devlet işle-rinin düzenli yöneitilmesini temin etti 2.

Alp Arslan'm yerine oğlu Melikşah (Ölm. H.48Sj M.I092) geçti'. Melikşah İslam ülkesinin büyük bir kısmına hükmediyordu. Seyhun'dan Marmara ve Akdeniz'e, Kafkasya'dan Yemen'e ve Basra'ya kadar olan ülkeye hakimdi. Onun zamanında Nizam al-Mulk vczirliğe devam ederek ilmi ve bilginleri korudu.

i Bak. Küpriilüzade Mehmed Fuad, Tiirkiye Tarihi. s. 156-161, İstanbul, 1923; Ebü'I-Fclah Abd al-Hayy b. al-Hanbeli, Şezerat az-Zeheh Fi AhbarMen Zeheb, C. lll, s. 244, 287-288. Mısır 1350.

2 Bak. ıbn Kesir al-Kureşi, al-Bidaye Va'u-Nihaye Fi't Tarih, c.XII,s. 140, Mısır 1351/1932; ıbn al-Esir, al-Ka-mil I-Tt-Tarih, r. VIII, s. 161, Matbaat aı-lstikamet, al-Kiihirc; KüprüHizade Mehrned Fuad, anılan eser, s. 161-162.

3 Bak. ıbn Kesir al-Kurqi, anılan eser, c. XII, s. 105; Dr. ıbrahim Kafesoğlu. Sultan lI1elikşah Devrinde Büyiik Selçuklu Imparatorluğu. s. 18-25, Istanbul 1953.

(2)

40

DOÇ. DR. İBRAHİM AGAH ÇUBUKÇU

Melikşah'ııı ölümünden bir müddet sonra Barkiyaruk (Ölm. H.498/ '\i.ııO.ı) İmparatorluğu tamamen nüfuzu altına aldı. Onun özellikle Batınilerle mücadelesi meşhurdur. Bu mücadeleye Barkiyaruk'un yerine geçen Gıyas ad. Din Ebi'ı Şuca Muhammed b. Mclikşah (Ölm. H.5U / M.1l17) devam etti. Kardeşleri Barkiyaruk ve Muhammed zamanında Horasan'da Sultan, Muizz ad-Din Ebu'l-Haris Sencer Ahmed (Ölm. H.552/ M.1l17) idi4. Sencer de BatınilerIc mü. cadele etmekten geri durmadı 5.

SelçukluIara dair verdiğimiz hu kısa bilgilerden sonra hicri 5. yüzyılda ünemli siyasi faaliyet. lerde bulunan Batınilerden bahsedebiliriz.

Bu fırkanın kurulup teşkilatlanmasında hicri ikinci yüzyılda 6 Elıvaz taraflarında faaliyet göstermiş olan Meymun b. Deysan ile oğlu Abdullah b.Meymun al-Kaddah'ın büyük rolü ol-muştur 7. Bunlar imametin Ali b. Ebi Talib (Ölm. H.40 / M.660), Hasan (Ölm. H.49/ M. 669), Hüseyin (Ölm. H.61j M.6110), Ali (Ölm. 1-1.94) M.712), Muhammed Bakır (Ölm. H.1l4/ M.732) Cafer as-Sadık (Ölm. H.148j M.765) ve Muhammed b. İsmailden sonra, bu nesilden gelen gizli ve açık imamlara geçeceğini ileri sürdüler. Kendilerinin evvela Ali b. Ebi Talib'in kardeşi Ukeyl, daha sonra da Muhammed b. İsmail'in neslinden olduklarını iddia ettiler. Amaçları siyasi idi . . İslam Devletini yıkmak istiyorlardı.

Hicri üçüncü yüzyılda Kfıfe taraflarında faaliyet gösteren Hamdan b. al.Eş'as da batını-lerdendi. Kendisi Karmat lakabiyle tanınmıştır. Bu şahsın lakabına nisbetle Batıniler'e Karamı-ta da denir. Gerçekte Kuzey Afrika'da Fatımilcr Devletinin kurulmasında Karmatiler'in büyük rolü olmuştur. Bu devletin ilk kurucusu olan Mehdi diye maruf ULeydullah (Ölm. H.322/ M.933), Ebu Abdullah aş-Şii (Ölm. H.298

j

M.910) adlı batını bir dainin yardımlarından çok faydalan-mış~ı. Nitekim sonraları Fatımıler Devleti yöneticileri Batınilerin davalarını benimsemişler ve siyası amaçlarını gerçekleştirmek için bu davayı güden dailerden istifadeye çalışmışlardı.

Bizi buradaözellikle ilgilendiren hicri beşinci yüzyıl Batınilerinden al. Hasan b. as.Sabbah (Ölm. H.518/ MJ 124) da Fatımilerin istifade ettikleri önemli bir daidir. Hasan Sabhah H. 471 de Mısır'a giderek Halife al-Mustansır (Ölm. H.487/ M.I094)'la görüştükten sonra ateşli bir ba-tını oldu. al.Mustansır namına davette bulunmak üzere Horasan taraflarına döndü 8. H.483/

4 Bak. tbn Kesir, amlan eser, e. XII, s. 154, 157; Köpriilüzade Mehmed Fııad, anılan eser, s. 164-167.

5 Bak. Doç. Dr. Mehmed Altay Köymen, Büyük Selçukln İınparatorluğn.Tarihi, c. II, s. 150-156, Ankara 1954. 6 Bak. B. Lcwis, Vsül aı.tsrnailiye, s. 149, Dar al.Kitab al.Arabi baskısı Mısır; Muhammed b. al.Hasan ad-Dey-leıni, Ka;aid Akaid-i AI-i ;\Ohıhammed, s. 12-13, Mısır 1950.

7 Meyrnun ve oğlıı Abdullah hakkında kaynakların verdiği bilgiler arasında farklar varılır. Bıınlar ve Batıni-liğin gelişmesine adı karışan diğer şahsiyeder için bak: al-Bağdadi, al-Fark Beyn al.Fırak, s. 169 ydd, ~fekteb Neşr as.Sekafe aı-tslamiye baskısı, 1367/1948; al.İsferayiııi, at.Tabsir n'd.Oin. >.83 vd, Mısır 1359/1940; tbn Nediın, ai-Fihrist, s. 278 vdd, Matbaat al.İsıikame baskısı, al-Kf.bire; Mubammed b. )Iiilik b. Ebi'I.Fedail al-Hammadi al.Yema-ni, Keşf Esrar al-Batıniye Ve Ahbar al-Karanuta, s. 16 ydd, Matbaat al,Eııvar baskı;;ı 1357/1939; Abd'al.Cebbar h. Muhammed b. Alıdal.Cebbiir, Kitab Teshit Delail-i Nubuvve, var. 170 a vdd, 279 lı vdd, Süleymaniye Kütüphanesi, Şehit Ali kital!larındalı, No: 1575, İstaııbul; İlın al-Cevzi, al.)funtazam Fi Tarih al-Mulük Va'I.Umem, c. V, s. ıı!\.. 119, Hayılariıbfiı 1357; Ebu Ali Hasan b. Ali :"iizam al-Mulk, Siyiisetname, s. 215 vdd, Tahran 1334.

8 al.Mustansır'lıı H. 487 ),hnda ölüliiünden sonra dailer iki :::rilba ayrıldılar. iMustamır'ın oğlıı l\fusta'li'yi iınanı tanıyan lu1'. 2- )Iustansır'ın oğ'hı ~izar'ı İmam kabul edenler. Hasan Sahh:1h bu ikincilerin göriişlt~rini kabul ettiği için onıın yaydığı Batıııili!!e, i\iziıriye adı da verilir. Hasan Sabbillı ve faaliyetleriyle "'iziıriye için bak: aş-Şeh-rcstani, al-~fiIcI Va'n-Nihal, c. II, s. :,2 vd, Mısır 1320; Tarih h. Haldnn, c. IV, s. ıı.66, 9:l ydd. Bıılak baskısı 1284; Browne. Tarih al.Edeb Fi İran, c. Lı' s. 245, 2.ı7, 388.389, al-Kahire 1373i1954; İhn al.Cevzi, al-Muntazam, c. IX, . s. 120.122; Ahmed Ateş, "Gazzali'nin Batıııilerin Belini Kıran Delillerin "Kititb Kavasıııı al.lHtıniye", ılahiyat Fa-kültesi Dergisi s. 21. 26, e. III, sayı: I-II, Aııkara 1954; )[ehmed Şerefeddin, Fatımiler Ve Hasan Sabbah, Darul.Fünun tlahiyat Fakültesi ;\OfeemuaSl, say" IV, s. 20 "dd, Şehzadebaşı 1926. al.Kalkaşcndi, SIıLh al-A'şa, c. XIII, s. 237 vdd, 2.14 vd. 1919 baskısı; aI.Cuveyııi, Kitab Tarih-i Cihaııguşay, c. III, s. 187 vd,l, Leiden 1355i1937; al.Kiimil Fi't-Tarih, C. VIII, s. 10,172-173,200 201; al.Bid,iye Va'n.Nihiiyc, c.xıı,s. 118,15'1; Tarih Ebi'l.Fida, c. Lı' s. ]67, Kostantiniy-ye 1286.

(3)

HİcRİ 5.- :ııİd.Dİ i

ı.

YÜZYıLDA İsd.\IDA SİYASİ VE DİNİ DliRliM 41

M. 1090 yılında Alamut kale~ine yerleşerek Abba~ihalifelerine dehşet vermeğe başladı. Hasan Sabbalı "akıı ve düşünce çokluğa götürür. Gerçek ise birliktedir. Birliği ~ağlamanın tek yolu da bir imam-ı Masum'a bağlanmaktır", diyordu. Onun yaptığı bu türlü propagandalar tarihte ad-Da'vet. al-Cedide adiyle meşhurdur. Bunlar Abbasilerin saltanatına ve Selçukluların hakimi-yetine son verip islam ülkelerini ele geçirmek istiyorlardı. Bunun için de özel bir teşkilat kurmuş-lar ve cahil halkı mezhepıcrine davet etmeğe başlamışlardı. Diledikleri din ve devlet büyüklerini gizli fedailer vasıtasiyle öldürüyorlardı. H.485/ M.I092 de tanınmış vezir Nizam al-Mulk, H. 492/1\1.1098 de Ebii'I-Kasım b. İmam al-Harameyn, H. SOO/ M.II06 de Sultan Sencer'in veziri Fahr al-Mulk Ebil'I-Muzaffer b. Nizam al.Mulk ve daha bir çok tanınmış şahsiyetler fedailer tarafından öldürüldüler 9.

işte böyle kuvvetli bir teşkilata karşı bir yandan ordulariyle Selçuklu Sultanlar savaş ya-parken diğer yandan filozof Gazzali de onları kalemiyle yenmeğe çalışıyordu. Kitab Fadaih al-Batıniyc (al-Mustazhıriye), al-Kıstas al-Mustakim, Mufassıl al-Hilaf, Huccet al-Hakk, Kavasım al-Batıniye ve ad-Dere (ad-Derec) al.Markilm adlı eserIerini hu amaçla yazdı

~°.

Fakat bütün bu çabalara rağmen, bunlarııı faaliyetlerine ancak H.654 yılında Hulagu'nun Alamut ve diğer mustahkem kaleleri zaptetmesiyle son verildi.

Beşinci yiizyıldaki önemli siyasi olaylardan birisi de Haçlı seferleridir. Hıristiyanlar bu seferleri esnasında Batınilerden ve Nuseyrilerden yardım gürerek H.491/ M.I097 de Antakya'yı ve H.492/ M.I098 de Kudüsü zaptettilı~r LI. Haçlı ordularını takriben bir yüz yıl sonra Salahad-din yenilgiye uğratacaktır iZ.

Hieri 5/ Miladi 1

ı.

yüzyılda Devletler arasındaki mücadele gibi mezhepler arasındaki çe-çekişme de şiddetli idi. Bu çekişmelerde her mezhebin saliklerinin kendi mezhepleri için aşırı taassuba kapılmalarınıh tesiri büyüktür. Bu yüzden doğan çekişmeler bazan bir savaş halini alıyordu. Hicri 445, 478, 481, 482 ve 486 yıllarında Şiilerle Ehl-i Sünnet salikleri arasında vuku bulan mücadelede bir çok kimseler öldüler D. Bunun gibi Eş'ari'lerle Hanbeliler arasında Bağ-dad'da ve diğer yerlerde bir çok kavgalar oldu 14. Bu gibi çekişmeler özellikle Şafii'lerle Hanbeli'. ler ve Kerrami'ler arasןilda da vuku buldu i~. ihtilaflar hazan Bağdad'daki Nizamiye Medrese- .

sinde de meydana geliyordu. Bu medreseyi Vezir Nizam al-Mulk kurmuştu. Bundan başka Nişaburda vı~ daha başka yerlerde de Nizamiye medreseleri vücuda getirilmişti 16. Bu medrese-ler, Fatımiler karşısında Ehl-i Sünnet'in görüşlerini korumak görevini yapıyorlardı. Fırkaların

9 Bu olaylar için hak: al-Birla)"" Ya'ıı-Nihayc. c. XII, s. 110,157.167; al-KanıiII'i't-Tarih, c. VII, s. 237, c. VIII, , 161, 228; Tarih al-Edeb Fi İran, s. 3119.

10 Dr. Zeki 'Iubarek, Gazzali'nin Faysal al.Tafrika Beyn al-Islam Va'z-Zandaka adlı eserinin özellikle Batıniler için yazılılığını iddia eııniştir. Adı geçen eser İslam'la zındıkhk arasındaki farkı helirtmek üzere yazılımştır. Anrak küçük bir fa"lda Batırıİlerden bahsedilir. Gazzali'nin ı;erçekte Batıniler hakkmıla yazdı!!ı kitaplar yukarda i,iınlerini verdiklerimizdir. Hundan başka Ganali, al-Mıınkiz'de, al-Mııstasfa',la ve Kimya-yı Saadet ıribi bazı eserlerinde pek az da olsa Batırıilerden bahsetmiştir. Dr. Zeki Mııbarek'in i,ldia" için bak: Dr. Zeki Mubar •.k, al-Ahli',k Ind al-Gazz,ili, s. iS, Mısır.

II Bak. al-Bidiıye Va'n-'liihaye, c. XII, s. 155-156; Carra De vaux, Gazznli, s. 31, Pari, 1092; Tarih al-Edeb Fi hi'ırı, s. 390.

12 Tafsilat için bak. C. Brockelınann, hlam Milletleri Ve Devletleri Tarihi, çeviren: Prof. Dr. Neş'et çağatay, s. 236 .243, Ankara 1954.

13 Bak. al-Kanıil Fi't-Tarih, e. VIII, s. 65; al-Bidaye Va'n-l\ihaye, r. XII, s. 127, 131, ı:15, 145. 14 Bak. al-Bidiıye Va'n-l'iihaye, e. Xii' s. 115,127,162.

15 Bak. al-Küıııi! I'i't-Tarih. r. VIII, s. 72-73, 131, 177-178 .•

16 Ord. Prof. Hilmi Ziya ('Iken, Islamda Akademiler Ye Medreseler, Ei';itim Hareketleri Dergisi, sayı: 78, s. 18, Ankara 1961; Süleyman Il;;nya, al-Hakika Fi 'lazar al-Gazzali, s. 16, Dar Ihya al- K utub al-Arabiye baskısı, Mısır; Dr. Abd ad-Daim Ebıi'I-Ata al-Ans"ri, Ehdaf al-Felsefe al-Isli'ımiye, s. 72-73, al-Kiilıire i9411.

(4)

42 DOÇ. DR. İBRAHİM AGAH ÇUBL'KÇU

ve özellikle Batınilerin çoğaldığı bir devirde bu medreseler, kültürel ve siyasal bakımdan çok faydalı oluyordu. Nizam al-Mu Ik H.484/ M.I091 yılında Bağdaddaki Nizamiye Medresesinin başına Gazzali'yi getirdi. Gazzali din ve insanlık namına ihtiıarların kalkması için elinden geleni yapmağa çalıştı. O devirdeki ilmi durgunluktan ve taifelerin yanlış yollarından eserlerinde yer yer şikayet eder 17. Şüphesiz ki onun bu konuda verdiği bilgiler, çağındaki kültürel durumun anlaşılması için çok faydalıdır. O halde onun bu hususta anlattık1arındankısaea bahsedelim: Gazzali, halkın inaneıııııı yaygın surette zayıflamasıııı ve durgunlaşmasını 4 sebebe isnad ediyor JR. Bu sebeplerden birisi Batınilerden, diğeri felsefecilerden, üçüncüsü mutasavvıflardan ve dördüncüsü ilim adamlarının muamelelerinden doğmaktadır:

Bunlardan Batınilerin durumundan ve yaptıklarından yukarda bahsetmiştik. Onları burada tekrarlamayı gereksiz sayıyorllz.

Felsefecilere gelince: Genel olarak ilahiyatçılar, tabiatçılar ve dehrilcr diye üç bölüme ayrı-lan 19 felsefecilcr, zeka ve anlayışlarının herkesten üstün olduğuna inanıyorlardı ıo.

Bunlardan dchriler bir yaratıcı Allah'ın varlığını inkar ediyorlardı. Onlara göre bu alem ezeldenberi meveud idi Vf~ biiylece sonsuza kadar devam edecektir.

Tabiatçılar ise bir Allah'ın varlığını kabul etmekle beraber Cenneti, Cehennemi ve ahiret hayatıyle ilgili özellikleri inkar ediyorlardı. .

Aristo'ya uyan ilahiyatçılar ise, ilk iki sınıfı tenkit etmekle beraber hak yolu bulamamışlardı. Hasılı bir çok felsefeeiler, peygamberlerin kültürsüz halkı nizama sokmak için dinleri uydur-duklannı, ileri sürüyorlardı. Kendilerinin ise bilge kişiler olduklarını ve bu sebeple de şeriata bağlanıwyaeaklarını söylüyorlardı. Bunlardan mal ve can güvenliği bakımından dine uyar gibi görünenler bile bazı hususlarda şeriatı çiğniyorlardı. Diğer yandan bunl;ırı taklit ederek bir çok kültürsüz kimseler dinle ilgili hususlarda gevşeklik göstermeğe başlamıştı.

Gazzali'nin çağındaki mutasavvıflara gelince: Hicri ikinci yüzyılda başlamış, uçuneü yüz-yılda düzenlenmiş olan tasavvuf ceryanı, beşinci yüzyılda, İslam aleminde yaygın bir hale geldi ıı.

Şeyhlerin ve müridierin ikametine yarıyan zaviye ve hangahlar çoğaldı. Bu devirde tasavvuf adeta bir moda halini aldı. Bunun için de gerçek mutasavVlfların yanında bir çok taklitçi sufiler türedi. Bu taklitçiler gerçek tasavvuftan uzak, çeşitli sebeplerle yollarını şaşırmış insanlardı. Bunları şöyleee bir çok gruplara ayırabiliriz:

İbahiler: Bunlar taklit, şehvet ve tembellik neticesinde yollarını şaşırmış olanlardır 22. İbahi-lerin de çeşitli hölümleri vardır ı.ı. ,Bazıları haramla helal arasıııd~ fark gözetmezlerdi ve Allah'ın kendi ibadetlerine.ihtiyacı olmadığını ileri sürerlerdi. Bazıları, "Allah şehveti yoketmeyibuyur-duğu halde, tecrübemi7.lc anladık ki bundan kurtulmak imkansızdır. O halde kendimizi bu uğur-da yormak ahmaklıktır" derlerdi ı4. Bir kısmı, kalpleriyle Allah'ın huzurunda olduklarını bu

17 al-Gazzali. al-lIfunkiz Min ad-Dala), s. 6, 27-28, 34, Mısır 1309: a)-Gazzali, Mi'rae as-Salikin, "Feraid al.Lali Min Resai! al.Gazzali" içinde. s. 3, Mısır baskısı; al-Gazzali, Mizan al-Amel, s. 63, 106, Mısır 1328: az. Zcbidi, lthiıf as-Sade, e. VII, s. 271: c. VIII, s.ı60, 'lısır 1311; al-Gazza)i Kitab Yuzker Fihi lIamakat •.iı) al.İlıliha, s. 2-6, München 1933.

18 Bak. a1-Munkiz, s. 27.28.

i9 Bak. Aynı eser, s. 8.

20 Bak. a).Gazzali, Tehafut al.Felasife, s. 59, Dar al-Maarif baskı"" .\1ıslr,

21 Bak. Köprüliizade Mehmed Fund, Türk Edebiyatında tık Mutasavv,flar_ s. 17, Istanbul 1918: NichoJson, Fi't-Tasan'uf al. Islami Ve Tarihih. s. 57-58, al.Kahire 1366/1947.

22 a)-Gazzali, Kitalı Yuzker Fihi Hama'at Ehl al-Ilıaha, s. :1, 6.

23 İbaliller hakkında geniş bilgi için bakınız: İbrahim Agah Çubukçu, Gazzaliye Göre Ilıahilik, İlahiyat Fakültesi Dergisi, s. 165-172, sayı: 1956, I..IV, Ankara 1958.

(5)

HİcRİ 5.- MİLADİ l1. YÜZYıLDA İSL.~MDA SİYASİ VE Dİ Nİ DURt;M 43

sebeple ibadetten kaçınmalarının ve zahiren ~ehvete daImalarının birmahzur sayılmıyaeağını iddia ederlerdi.

Mutasavvrf gibi görünen bu gibi ibahilerden başka bazı kimseler de sufiler gibi gıyınıyor-lar, onların sozlerini tekrarlıyorlar ve fakat bu mesleğin gerçeğine nüfuz edemiyorlardı. Çünkü mücahadc, riyazet ve kalbi murakaha gibi tasavvuf yolcusunun uyması gereken ibadetleri hak-kiyle yapmıyorIardı 25. Bunlardan biraz daha ileri giden taklit'liler ise yeme, içme ve giyme şeh-vetine daImışIardı. Günah işledikleri halde, doğru yolda olduklarını zannediyorlardı.

Diğer bazı taklit'liler de Allah indinde yüksek makamlara ve hallere ulaştıklarını, gerçeği müşahede ettiklerini, ilahi ilme sahip olduklarını iddia ediyorlardı. Bunlar fakihlerin, müfessir-lerin ve muhaddismüfessir-lerin kendi ilimIeriyle perdelcndiklerini ileri sürerek sözde kendi üstünlükleriyle öğünüyorlardl26•

Hasılı tasavvuf yolunda çalışarak ittihad, ittisal, hulul ve vee d derecelerine ulaştığını iddia eden ve bu yüzden dini kanunları çiğneyen kimseler, gerçek sufilikten uzaklaşmışlardl27•

Hicri beşinci yüzyıldaki ilim adamlarının durumuna gelince: Her şeyden önee helirtelim ki bu devirde dini kanunlara iyiee bağlanmıyan kültürlü kimselere bile çok rastlanıyordu. Bunun da başlıca sebebi bir yandan Hint, İran ve Yunan kültürünün İslam ülkelerine yayılması diğer yandan siyasi amaçla kurulan fırkaların faaliyetidir. Bazan seyahatlar, bazan tiearet ve çok kere de tercümeler vasıtasiyle Müslümanlar arasına nüfuz eden bu kültürler bir dereceye kadar serbest düşüneenin gelişmesini sağlamıştı. Harpler ve genişliyen hudutlar da çeşitli fikirlerin çarpışmasını temin etmişti. Artık herkes dini ilimIeri, İslamiyetin ilk yüzyılındaki gibi anlamı-yordu. Daha doğrusu ilim anlayışında değişmeler olmuştu. Eskiden hikmet sözünden anlaşılan mana, yerini başka anlamlara terketmişti. Bu yüzyılda tabibe, şaire ve müneccime hakim adı veriliyordu 28. Her bilgin üzerinde çalıştığı ilim dalının, gerçek ilim olduğunu iddia ediyordu. İlim adamlarının çoğu dinin ve ilmin gerçeğine gereği gibi nüfuz edemiyorlar bir çok hususlarda aldanıyorlardı.

Vaizler, ilmi gerçeklerden ziyade, hikayelerden, şiirlerden ve nükteli sözkrden bahsediyor-lardı 29. İlahi aşktan, vusuldan ve vecden siiz açarak şiihretlerini artırmayı düşünüyorlardı.

Büyük şeyhlerden hadis dinlediklerini ve sağlam senetlere sahip olduklarını iddia eden mu-haddisIer, gerçekte hadis ilminin kurallarına riayet etmiyorlardı. Bunların çoğu da şöhret yolu-nu tutmuş ve gerçeği kaybetmiş takliteilerdendi 30.

Kelameılar ise genelolarak iki grup halinde idiler: 1.- Sapıklık yolunu tutanlar. 2- Doğru yolda olanlar. Bu yüzyılda doğru yolda olan kelamcılar da görevlerini hakkiyle yapamıyorlardı. Bunlar başlangıçta Elıl-i Sünnet'in inancını sapık görüşlere karşı korumak görevini yapmağa çalıştıkları halde, zamanla amaçlarından uzaklaşmağa ba~lamışlardl. Cevher, araz ve yanlış netice veren kıyaslara dalmışlardı 31.

25 Bak. İthiif as-Siirte, e. VIII, , 478. 26 Bak. Aynı eöer, c. VIII, s. 4!l0.

27 Bu husu,Iarda ı:euiş bilgi için lıak: Aynı eser, c. VIII, s. 4.81-4!l5; al-:\1unkiz, s. 23; al-Gazz"ll, Kitiilı Maksa,1 aI-Asna Şerh Esmii Allah aI-Husnii, s. III ydd; ~ıısır 1322.

28 Bak. aI-Gazzôll, thyii UIiıın art-Din, c. I, s.. ~8, Matbaat al-İstikiime baskısı, al-Kahire. 29 Bak. Aynı eser, c. I, s. 34; İthôf as-Sade, c. VIII,

,

s. 460.

30 Bak. İthitf as-Sade, c. VII I, s. 460-465.

31 Bak. Aynı eser, c. VIII, s. 456; aI-Munkiz, s. 6-7; thya Vliım ad-Din, c. I, s.:n:al-Gazzall, Milıakk an-!'ia?ar, s. 56-57, aI-Matbaat al-Edebiye, Mısır.

(6)

44

DOÇ. DR. İHRAHhl AGAH çUnUKçı:

Bilginlerin çoğunun düştükleri hataları Gazziili, ihya'da teferruatlı bir surette anlatıyor 32. Biz bunların hepsini burada zikredecek değiliz. Ancak şu kadarını bclirtclim ki bu devirde Pey. gamberliğini ve Allalılığını ilan edecek kadar ileri giden sapıklar türemişti 33.

Hicri 5. / Miladi 1

ı.

yüzyılda kelam ilmi bakımından en önemli olaylardan hiri mutezili ~isteınin yeniden canlanmağa başlamasıdır. Me'mun zamanmda resmi bir mezhep lıaline gelen Mu'tezile, Mütevekkil (hilafeti H. 232-247/ M.847-861) halife olunca gözden düşmiiştü. Fakat Mu'tezile kuvvetli düşünürler yetiştirdiği için unutulınuyordu. Zaman zaman yeniden canlanma aHimeti gösteriyordu. Şüphesiz ki Mu 'tezile'ye en ağır darheyi Eş'ari (Ölrn. H.330 / M.941) ve Maturidi (Ölm. H.333 / M.94.4) vurmuştu. Hicri 4.. / M.IO yüzyılda nü~ı~yh Oğullarının hakimi. yet kurması bir ara Mu'tezile'nin yıldızının yeniden parlamasını sağladı. Gerçi Büveyhiler Şii idiler. Fakat Mu 'tezile hazı Şii akidclere de uymuştıı. Esascn gerek Şia v.e gerekse Mu'tezile kar. şılarında rakip olarak Ehl.i Sünnet 'i göriiydrlardı. Müşterek rakibe sahip olan iki ek ol elele ver. mekte geeikmedi. Biiveyhilerdcn Adud arl.Devle (Ölm. H.:n2! M.982) Mu'tezile mezhebini des. tekledi. Amman, Bahreyn ve Huzis.tan taraflarında Mu'tı~zilenin tesiri çoğaldı. Irakta da Mu'. tezililer çoktu. Aduu :ıd.Devle, vezarete Sahib b. Abbad (Ölm. H.385/ M.995)'1 getirince Mu'. tezilenin şöhreti son derece arttı. Zira adı geçen vezir mu'tezili idi. Bu durum da çok devam etmedi. Biiveyhilerin zayıflaması iizerine Halife al. K adir Billah (Ölm. H. 1.22/ M.I030) 1\1u 'te. zile'nin aleyhine durum aldı ve onları küfre düşmüş saydı 34.

Sünni olan Gazneli Mahmud (Olm. H.421/ M.I030) Büveyhileri yenmekle Sünni sistemin hakimiyetini de yeniden kurmuş oluyordu. Gazneli Mahmud Büveyhilerin merkezi savılan Rı~y şehrini H ,420/ M.I029 yılında I'le geçirerek sünni sistemi himaye ettP'.

Hicri 5/ MiI.ld i IL. yüzyılda Mu 'tezile yeniden canlanmak fırsatı huldu. Mu 'tezilc bu fır. satı Sultan Tuğrul Bey (Ölm. H,455/ 1\1.1063)'in veziri Amid al.Mulk Ebfı ~asr Muhammed b. Mansur al.Kunduri (Ölm. H. 4.56/ i\Ll063) zamanında ele geçirdi 36. Zira adı geçen Vezir, Mu'. tezile mezhebine inanıyordu.

Tuğrul Bey'den sonra Selçukluların başına Alp Arslan geçince, Aınid al.Mulk gözden diiştü ve bir yıl sonra da katledildi H.456! M.I06:~. Alp Arslan Nizam al.Mulk'ü vezir yapmakla Süııni sistemi de yeniden hakim kılmış oldu. Zira yukarda da bahsettiğimiz gibi Nizam al.Mulk, Ehl.i Sünnet'i savunmak üzere hirçok medreseler yaptırch. Onun hu çabaları artık İslam aleminde Sünniliğin iyice yerleşmesini sağladı.

Sonuç olarak diyebiliriz ki hieri beşinci yüzyılın başlıca karakteristik vasıfları şunlardır: 1- Haçlılar . Müslümanlar mücadelesi.

2- İslam Ülkelerinde Türklerin hakimiyet kurması ve İslamiyeti koruması. 3- Siyasete ve kültüre dinin hakim olması.

4- Selçukluların kültürel faaliyetlere önem vermesi ve Nizam al.Mülk'ün -Eniversite ka. rekteri taşıyan medreseler yaptırması.

5- Ehl.i Sünnet'in Batıniler ve diğer sapık mezheplerle çe~işmesi.

6- Bu çekişme sonunda sünni sistemin Müslümanların geniş ekHeriyeti tarafından beniııı. Henrnesı .

.12 Bak. İthaf as-Sade, I'. VIII, s. H5.173.

3.1 Bak. Kitalı Fadilih al-Biıtıniye. s. 29-30; al-Bid,iye Va'n-Nihiıye, c. XII. s. 165. .

31 Bak. Ebü Bekr Ah~ed b. Ali al-Hatib al.I3af!dadi. Tarih-i Bağdad. c. IV, 5.'7-.18, Mısır 1931. 35 Bak. Zuhdi Hasan CarulIah, al-Mu'teıile, s. 2l.1. al-Kahire l.166 !l917 .

Referanslar

Benzer Belgeler

Enstitü kütüphanesinde kitap adedi. Master de­ recesi için çalışan hukukçuların ve ziyaretçi yabancı hukukçuların rahat çalışabildiği bu müracaat kütüphanesinde

a) Her dâva mahkemesi gerek resen, gerekse taraflardan biri­ nin isteği üzerine somut yargı denetini harekete getirme yetkisine sahiptir. b) Anayasa mahkemesine işin kim

karineler gelip katılıyordu. Muyart de Vouglans bu emareleri genel ve bağzı suçlara özel emareler olmak üzere ikiye ayırır. Aralarına çok gariplerini sokuş­ turduğu

Bunun için kitabın Amerikalı (Henry P. de Vries) ve Fransız (Rene David) yazarlan hukuk sistemlerindeki an'ane, bünye ve karar verme metod ve tekni­ ğini mukayeseli

raflar arasında menfaat ziddiyeti bulunan ve binaenaleyh tehlike arzeden hallerde umum kaide olarak «selbstkontrahieren» e mü­ saade edilmemesi lâzım gelir. Fakat,

(2) Bona adventicia, ana tarafından, bilhassa ana nın usulünden gerekjniras, gerek hibe suretiyle intikal eden mallan da ihtiva eder. Nişanlı ve alieni jürisin kansmdan meşru

bir hükmün mevcut olmaması şüphesiz bunun caiz olduğunu göstermez. Mevzuat ve içtihatları yayanlar için metinleri değiştirmemek hem devle­ te, hem de okuyuculara karşı

Ayıp icar müddeti içinde vâki olsa müstecir ya ücretten tenzili ve­ ya akdin feshini isteyebilir. Mucir ayıbın husulünde hiç bir kusuru 1- madığım ispat ederse tazminat