• Sonuç bulunamadı

Safiye Ayla'nın anıları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Safiye Ayla'nın anıları"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Safiye Ayla anlattı, Necatı Güngör yazdı

_________________________________________ TT- 5£. L l t o ^

Safiye Ayla'nın Anıları

Bir dönemin ünlü sesi Safiye Ayla , anılarını anlattı, Necati

Güngör de kaleme aldı. Bir dönemin içinden süzülüp gelen

anıları zevkle okuyacaksınız.

BEHZAT AY

E

fsanevi ses sanatçısı Safiye Ay- la’nın anıları, sıradan bir şarkıcı­ nın anıları değildir. Atatürk’ün de yakınında olmuş olan Safiye Ayla, Naci Sadullah, Kemal Tahir, Ömer Rı­ za Doğrul, Nâzım Hikmet, Cevat Şa- kir, Hüseyin Cahit, Doğan Nadi, Rıza Tevfik, Yahya Kemal gibi yazar ve şair­ lerin de dostu olmuştur. Tümüyle de ilginç anıları var.

Atatürk’e saldırıların yoğunlaştığı günümüzde, O’nu bakın nasıl değer­ lendirir:

“Şarkılar, türküler onu pek duygu- landırırdı. Bu türkülerin başında da, “Havada bulut yok, bu ne dumandır” geliyordu. (...) Türkü biter, gözlerinin yaşını kurular, kadehinden bir yudum rakı alır ve yanındakilere şöyle derdi: ‘Nasıl kıymışlar bu toprakların çocuk­ larına. Yemen neresi, Anadolu neresi! Harcanmış Anadolu çocukları! Çöller­ de kurutm uşlar genç fidanları... Bu yurdun çocukları, bu topraklar için ölür ancak...’

Kore’ye asker gönderildiği günlerde Ata’nm bu sözleri kulaklarımda yankı­ lanıp durdu hep. Atatürk yaşıyor ol­ saydı, bu yurdun tek bir çocuğu bile Kore’de harcanmazdı. İzin vermezdi böyle bir şeye. Anadolu’nun dört bir yanından toplanmış taze bahar dalı gi­ bi körpecik gençlerin, kilometrelerce uzaklarda telef olup gitmesine göz yummazdı!”

İşte sanatçımız, “Yurtta barış , dün­ yada barış” diyen önderimizi böylesine güzel bir örnekle değerlendiriyor.

1938’de Nâzım’ı Yakacık Prevantor- yumu’ndan almaya giderler. Nâzım’ın ayakkabılarının giyilmeyecek denli eski olduğunu söyleyen Naci Sadullah, ona ayakkabı almalarının gerektiğini söyler. Alırlar. Gerisini sanatçımızın anıların­ dan alıntılıyorum:

Nâzım Hikmet'i tanımak “Yattığı odanın penceresinde sabır­ sızlıkla bizi bekliyordu üstat. Tıraş ol­ muş, giyinip kuşanmıştı... Ama ayakla­ rında terlik vardı. Tabanı delik, dikişle­ ri sökük ayakkabılarını da, ne olur ne olmaz diye boyayıp hazır etmişti. Bizi görünce, gözlerinde sevinç ışıkları be­ lirdi. Beni beklemediğini, ama gelişime çok sevindiğini söyledi. Çektiği çile yü­ züne bir demet kutsal ışık gibi düş­ müş, adeta bir ermiş havası vermişti ona.

Yakacık’tan yola çıktığımızda, bay­ ram yerin e giden

çocuklar gibi şen­ dik! Özgürlüğün ta­ dını çıkaran Nâzım , insanlara, evlere, ağaçlara, ku şlara, bulutlara, gözleriyle okşar gibi bakıyor­ du.

Yakacık’tan sonra doğruca Serteller’in evine gittik. Nâzım’ı burada başka dost­ ları da bekliyordu. O gece Serteller’de, Nâzım Hikmet’i da­ ha yakından doya doya tanıma olanağı buldum . Sofrada b izlere, Kurtuluş

Savaşı Destanı’nı ezberden okudu.

Koca bir destan şiiri, döne döne, tadı­ na vara vara okudu. Bir kez daha, bu büyük şairi Atatürk’ün dinleyememiş olmasına, ona sahip çıkmamış olması­ na derinden üzüldüm. Üstelik Naci Sa­ dullah, Nâzım içerdeyken bu destanı yayımlatmak istemiş; ama kendisi iste­ memişti. ‘Bu destan yayımlanırsa, Ata­ türk’ten merhamet dilemek için bunu yazdı diye düşünenler olur demiş Nâ­ zım. Bu destana böyle bir gölge düşür­ mektense, hapiste olmak daha iyidir.

O gece hep birlikte benim evde sa­ bahı bulduk...

Ne yazık ki, ayaklarındaki pabuçlar eskimeden, Nâzım yeniden hapsedildi. Fevzi Çakmak, Adli Tıbbın verdiği ra­ pora karşı çıkmış. Böyle bir raporun, askeri hastaneden verilmesi gerektiğini ileri sürmüş. Nâzımsa; “Benim hürri­ yetime Mareşal’in emir kulları kıydılar. Canımı, onun doktorlarına emanet edemem’ diyerek rapor almayı redde­ der ve yeniden hapishaneye döner. ”

Anılardan alıntılar

Sanatçımızın anılarından bir başkası­ nı alıntılamak istiyorum.

Bodrum’da Cevat Şakir’in yanında bir hapis cezasından kaçak yaşayan Na­ ci Sadullah’ı almaya gider ve orada baş­ larına gelen bir olayı anlatır:

“Cevat Şakir’in konuğu olarak bura­ da yaşadığımız unutulmaz birkaç gün, anılarımın en güzel sayfasını oluşturur...

Bu arada, B elediye Başkanı Dr. Mümtaz Bey, birkaç gün sonra CHP yararına yapılacak olan baloda küçük bir konser vermemi önerdi. Ben de ka­ bul ettim. Balo gecesi, yanıma Cevat Şakir’le Naci’yi de alıp gittim. Önlerde bir masa ayrılmıştı bize. Oturduk. Bir süre sonra ortada tatsız bir hava esmeye başladı. Yanımdaki iki erkek öfkeden kızarıyorlardı, ama ben durumun far­ kında değildim. Geceyi düzenleyenler­ den birkaçı, ‘Aramızda komünistler var, onlar gitsin!’ diye.tutturmuşlar... Ama bu direnişi, gelip de açıkça bize bildirmiyorlardı. Çok geçmeden, Naci, ‘Buradan gid elim !’ demeye başladı. Gitmek üzere ayağa kalkınca, biz de onu izledik.

Ama o gece, Bodrumlular’ın bana gösterdiği sevgiyi asla unutamam! Biz cıkınca, başka insanlar da boşaltmaya başladı orasını. Geceyi düzenleyenler, boş masalarla başbaşa kaldılar.

Cevat Şakir, deniz kıyısındaki evinin bahçesini açtı. Bizi izleyenler bahçeye doluştular. Denizi de kayıklar çevirmiş­

ti. Bir masanın üstü­ ne çıktım. O gece, hayatımın en içten konserini verdim . Bizi yalnız bırakma­ yan Bodrum lular’a şükran borcunu, sa­ atler süren keyifli bir konserle ödemeye çalıştım. ” S a n a t ç ı m ı z d a n yaptığım alıntılar anıların güzelliğinin kanıtıdır... Safiye Ayla’nın Anıları/ Hazırlayan: Necata Güngör/ Mil­ liyet Yayınları/ Eylül

em

S A Y F A 19

O

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

E¤er atom, ›fl›na do¤ru hareket edi- yorsa, ve ›fl›n›n atom taraf›ndan alg›lan- mas› isteniyorsa, ›fl›n›n dura¤an bir atom için gerekli olan frekanstan

Bu nedenle büyük araflt›rma laboratu- varlar› bile, halk›n ilgisinin (dolay›s›yla da devlet yard›m›n›n) sürmesi için za- man zaman "dünyan›n en küçük

Bu çalışmada, böyle bölgesel magnetik alanlı bir demet-plazma sis­ teminde de toplam plazma, elektron siklotron ve iyon siklotron gibi karakteristik frekanslara

Ferahda misli yok, âbı havada bî nazir elhak Nedeğlu iltifat olsa seza ender seza oldu Boğaz içre nice nüzhetgehi şahane var. amma Bu nev tarhı mücessem

Şehrin büyük ve sayılı meydan­ larından biri olan Beyazıd meydanı, bügün Beyazıd camii, medresesi ve bunlara yakın olarak da hamamla Şimkeşhane ve Haşan

Şimdi bu genç mücadelecinin hayatı­ nın, konumuzla ilgili safhasına geliyo­ ruz. Mütarekeden sonra memleketin ileri gelen vatansever kişileriyle bir müdafai hukuk

Hayat’a göre 13 yaşında iken saraya gi­ ren bu afet-i cihan orada musiki dersleri ve­ ren Hacı Arif Bey’e gerekli dersi, ilk “tenef­ füs” sırasında vermiş

Erksan bu fil­ miyle sinemamızda ilk gerçekçi köy film i de­ nemesine girdi ama sansürün de hışmına uğ­ radı ve film o kadar çok makas yedi kİ, film olmaktan