• Sonuç bulunamadı

Eski Boğaziçi'nin zevk ve eğlence panayırları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eski Boğaziçi'nin zevk ve eğlence panayırları"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Eski

ve eğlence panayırları

Göksu deresinde sandal safaları

GÖKSU DERESİ Jy SKİ Eoğaziçinin eğlenceleri a-

rasında panayırların önemli . hic yeri vardı. Arnavutköy, Kuzgun­ cuk, İstinye, Yeniköy, Çengelköyü ve Göksu panayır yerleri temmuz orta­ larında başlar, eylülün onunda, yani tam kestane fırtınasının ilk gününde biterdi. Ve ondan sonra Boğaziçin- de hiçbir yerde panayır kurulmazdı.

Panayırlar muhtelif tarihlerde baş­ lamakla beraber ilk günleri muhak - kak pazartesiye rastlar o gün kuru­ lur, üçer gün devam ederek sona e - rerdi. Fakat panayırlar bugünkü anlama göre kurulmazdı. Ticaret bahis konusu değildi. Maksat, eğlen­ mekten, zevkten, felekten bir gün çalmaktan, oynayıp gülmekten, mu­ sikiden ve kahkahadan ibaretti.

Panayırlar kurulduğu köyün hal - kiyle yakın sayfiyelerden, İstanbulun muhtelif semtlerinden, bilhassa ekal­ liyetlerin oturduğu yerlerden gelen­ lerle dolar, mahşer halini alırdı.

Paralı hovardalarla kibarlar, ka - ^ lanturlar gazinolara kurulurlar. Dö - ııer, mastika, bira şişelerini, konyak karafakilerini önlerine koyup demlen meğe başlarlardı. Mezelerin de seçme olmasına dikkat ederlerdi: İstakoz, mevsimine göre balık, — lüfer, bar - bunya, kalkan, limas, kılıç— havyar, karides, balık yumurtası gibi..

Gazinolarda — bilhassa Arnavutkö- yünde akıntı burnundaki gazinolarla Kuzguncukdaki Köyiçi gazinoların - da— İstanbulun en meşhur icrakârla- riyle okuyucuları — o günlerin tâ - biriyle— "icrayi ahenk,, ederlerdi. Evvelâ işi ağırdan alırlar, taksimle, kârla, peşrevle işe başlarlar, ağır şar kılardan tuttururlar, Ahmet ağanın:

Nar-î hasret bende her dem AhU efgan gündüz geceni Hele başım hoş değildir, Sevda yeli itti sersem! Söyle kuzum yanağından Kiraz gibi dudağından Hiç mi yoktur benim hissem?

Göniil mahnnır nigâba hak. Biraz zanmm çakıştırmış. Gönülsüzdür o yaramaz, Adasına dayatılmaz, Bu keyfine paha olmaz, Biraz zanmm çakıştırmış. Esir eyler dili cam. Aman vermez o müjgânı,

Yerinde neş’esî şanı: Biraz zanmmca çakıştırmış!

Nev-eser şarkısına varıncaya ka-

j

dar klâsik eserleri okurlar, ve sonra göbek ve uçkurda karar kılarlardı:

Çeribaşınıu gelini Pek ince sıkmış belini, Bugün bana neler îtti, Boynuma atıp elini. Mangiz nanay! Habe nanay! Yavrum spyfnanay! Hoplayın kızlar hoplayın, Etekleri toplayan, Gelin göğüslere yaslayın, Beyler, mangiz toslayın! Mangiz nanay!

Kabe nanay, Yavruriı şey i nanay!

Zurnacılar, kılarnetciler, lâternacı­ lar, kerizci denilen çingene takımları da koltuk meyhanelerine girip çıka­ rak kadehlerini yudumlıyanların yüz­ lerine "gelelim m i?„ der gibi bakar­ lardı.

Ufak bir işaretle hemen sandal­ yelere çökerek kaba bir taksimden sonra geçer akçe şarkılar, kantolar okurlardı. Ve nihayet işi kerize dö­ kerek karşılama, kasap havası, sirto çalarak dinleyicileri oynamağa mec­ bur ederlerdi.

Bir kısım eğlence düşkünleri dc Göksu deresinin kenarlarına, ihtiyar ağaçların gölgelerine, kuytu köşelere

p --- Yazan:

- |

j

M. S. Çapanoğlu

j

Aşk müşküldür çeken bilir, Fırakiyle gam çekilir, Amade ol şu mecliste, Belki dilber şimdi gelir. Söyle kuzum yanağından, Kiraz gibi dudağından, Hiç. mi yoktur benim hissem?

Nihavend şarkısından, ekmekçi Bağdasann:

Gülüm takmış f.kıştırmış, Ne giydiyse yakıştırmış, Bütün halkı bakıştırmış Biraz zanmm çakıştırmış Yaman ebrü o gül yanak, Aksın bugün daha parlak,

evlerden getirdikleri kilimleri seccade leri — yahut kır kahvecilerinden al­ dıkları hasırları— sererler, nevale se­ petlerini açarlar, bir gün evvelinden evlerinde hazırladıkları kuru köfte­ leri, söğüşleri, zeytinyağlı dolmaları ve mezelikleri sıralıyarak çekmeğe başlarlardı.

* * * *

OĞAZIN en meşhur panayır­ lar: Göksu ile Arnavutköyün- de olurdu, öteki panayırlar bunların yanında sönük ve silik kalırdı. Gök­ su deresi sandaldan geçilmez, çayır, dağ, tepe, yamaç, gölgelikler, iğne a- tılsa yere düşmiyecek bir hal alırdı.

Kalabalıklar arasında göze en çok batanlar, Tatavlanın, Yenişehrin, Fenerin, Kılburnunun, Kıranmalaçı - nın, Galatanm,' Glavantm, Arnavut - köyünün, Yeniköyünün, Zibanın gü­ nahkâr kadınlariyle, lâtenacı palikar yalardı. Mecidiye kalıp feslerinin yan tarafından perçemleri fırlamış, çipitıklı, Trablus kuşaklı, camadanlı, kabadayı kırıkları!

Kadınlar zurna ve çifte naralarla şıkır şıkır göbek kıvmrlarken, öte ta­ rafta, bir başka lâtem aya ayak uy­ durarak, polka, kavril oynarlar, bu tarafta bir ermeni kafilesi hora te - perdi.

Çingene kadınları, şarkılar, kanto­ lar, maniler söylerler, göbek atmaya çalışan bir sarhoşun etrafını saran çingene çocuklariyle bıçkın' güruhu "bir hoca Alim var, her gece? Ela ela heyyy!,,

Naralariyle alay ederler, zavallı yı sarataya alırlardı. Herkes neş’eden kahkahadan kırılır, bir curcunadır giderdi.

Çayırdan bir ki kilometre içeride

bir (Göksu tuğla ve kiremit fa b ri­ kası) vardı. Hatırımda kaldığına göre bir şirketin malıydı. Şöyle bir markas -ıvardı: Mustafa ve Şürekâsı.

Panayıra gelenler kafaları tütsü - ledikten sonra buraya gitmeğe kal­ karlardı. Fabrikanın dekovili hazıı olduğu için bir hücum başlar, bir ik i kişinin yürüttüğü vagonlar balık istifi dolardı. F akat kadınlar ayrı, erkekler ayrı binerlerdi. Hattâ yer kapmak için, karşısının dilberleri saçsaça, başbaşa gelirler, kiifürün sunturlusunu, yakası açılmamışını savururlardı.

Panayır yerlerinde atlı karıncalar, salıncaklar kurulur, nişan atılır, cam­ bazlar oynar, kukla oynatılır, lo- teryacılar fırıldak çevirtirler, “bir koy, üç al„ cılar petalyalarını kura­ rak adam tavlayıp ökseye düşürürler, çadırlarda bandomima oynatırlar, velhasıl çeşit çeşit eğlence yerleri a- çılırdı. Panayırlar, yalnız büyükler için değil, aynı zamanda küçükler çocuklar için kurulurdu. Maamafih, en neş’elenenler ve keyif çatanlar bü­ yükler, yosmalar ve külhanbeyi pa­ lazlarıydı.

Panayırcılarla panayırlara giden - ler, rahatlarını kaybettikleri için bir kaç gün kendilerini toparlıyamazlar- dı. Dermansızlıktan ayakta duramı- yacak bir hale gelirlerdi. Fazla içki­ den elleri titriye titriye dolaşrlar, midelerinin bozukluğunu bir kadeh limonlu konyak, yarım bardak suya boşaltılmış sade bir kahve ile düzel­ tip kendilerini toplamağa çalışırlardı. Buna dışarıdan keşfine imkân olmı- yan kese hafifliğini de eklersek eski Boğaziçi panayırlarının içyüzü mey­ dana çıkar.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tüzel kişi ise; imza sirküleri, faaliyet belgesi (son üç ay içerisinde ilgili ticaret odasından alınmış), ticaret sicil gazetesi, varsa tadil gazeteleri (adres, isim, ortak

TÜRKÇE Verilen kelimelerin zıt anlamlarını karşılarına

lıkta holde yaptıkları gibi arada başımı da oynattım. Ama yine hiçbir şey hissetmedim. Eva'nın ağzı açılır gibi oldu, ben daha kuvvetle daha ısrarla yapıştırdım

Kanser ovası olarak da anılan Dilovası bir tarafı çöp, bir tarafı da yeni kurulmu ş Kömürcüler Organize Sanayi Bölgesiyle (OSB) adeta kuşatılmış durumda.. 44 bin 500

(Belli mi olur, evlenirsen; evlatların da hayırlı çıkarsa, bizim gibi buralarda sürünmez- sin. Fakat sana sükunet tavsiye ederim...) Dedim ya beyamca, şikâyetçi değildim

● DENİZ UÇAĞI ile TRANSFER UPGRADE FIRSATI İç hat uçuş ve sürat teknesi ile havalimanı – otel – havalimanı arası transferler fiyata dahil olup, dileyen

1950’lerin başlarında NACAR ile tanışan Konyalı Saat, 70 yıl önce başlattığı ticari birlikteliği sürekli güçlendirdi ve 1988 yılında markanın tüm dünya

Çalışmamızda KGS tanısında önem taşıyan gözyaşı osmolaritesinin günün herhangi bir zamanında tek ölçümünün yeterli olup olamayacağını belirlemek için KGS’li