4
C ı piyes vesile-!
sile bir fıkra
i
M aarif Vekâleti güzel san’at - i lar umum müdürlüğünün bu kış ve şimdilik haftada bir defa ol mak üzere temsiller vereceği bil dirilen Devlet Tiyatrosu reper- tuvarı için tercüme ettirip hazır ladığı piyesler arasından birer perdelik ilk on eser, gayet zarif bir şekilde bastırılıp neşir sah a-, sına konuldu. Bunların hiç b ir i; telif değildir. Bu keyfiyetin; Türk sahne edebiyatının vaziye- i ti ve inkişafı namına biraz hü - i
zün verici olduğunu itiraftan.; sonra eserlerin hakikaten güzel bir intihab mahsulü olduklarım Mussot, Macterlineh ve Çelıof gibi ehliyet ve şöhretleri büyük üstatlarından Charles Vildac gibi yeni sahne kıymetlerine kadar müteaddid değerli kalemlerin eserlerini lisanımızın bu sayede ve çoğunu ilk defa olarak ka zanmış bulunduğunu söylemek bir borçtur.
Romana nisbetle hikâye ne ise bir kaç perdelik tiyatroye nisbetle tek perdeli piyes ay ni mahiyeti haizdir. Yâni hikâ ye' romanın yaptığı gibi büyük bir hayat parçası ihtiva ve teş hir etmek iktidarından mahrum olduğu için asgarî imkânlar da hilinde azamî tesir halkedebil - mek çarelerini temin etmeğe na sıl mecbursa, tek perdeli piyes
de ayni mecburiyetler içinde kıvranan biraz da nankör bir sa hadır. Bundan dolayı da, b öyle; tek perdeli piyesler arasından muvaffak numuneler bulmak ta- ( bii ki müşkül bir işti. Güzel, san’atlar umum müdürü ve k ıy -! metli muharrir Suud Kemal j
Yetkin bu on piyesi in - i i tihabda isabet gösterdiği i
gibi mütercimleri seçmek - j te de -bunların biri müstes -! ha- muvaffak olmuş. İntihabın da m uvaffakiyet gösterilmemiş mütercim ise ben olduğuma gö re, bu sözü söylerken ne k ad ar, samimî olduğum da teemmüle muhtaç bir keyfiyettir.
Fakat işi şahsî hıısusata döktüğüme göre bâri ilâve ede yim ki, bu on eseri tetkik eder ken, ilk önce mütercimlerin isim leri hiç konulmamış sandım. Ga liba dördüncü sâhifedeki ince bir satır.içinde adımı keşfede - bilmek için bir hayli aranmam icabetti. Şüphe yok ki, bu hal bir aksülamelin neticesidir. Zira bence tercüme eserlerde, bay mütercimlerimiz biçare müellif - leriflerin gurur ve heybetiyle sa ğına kurulmakta ve hatta, bu hain mahlûkları yanlarında görmeğe tahammül edemiyerek -bu on piyes münasebetiyle mü tercimlerin başlarına geldiğ,i gibi- zavallı müellifleri iç sahife lerin farkedilmez köşelerine at maktadırlar. Haddizatında ise, Racine’in bir piyesinde ve pek başka sebeblerle dendiği gibi,
c
C x Q x n - f i
mütercimler ne o kadar san ve itibara lâyıktırlar, ne de bu dere ce tezyif veya tevazua muşta - hakktırlar. Vazifesini hüsnüm - yet ve ciddiyetle ifa etmiş bir ı mütercim müellifin yakınında ve yanında değilse tam altında mev ki almağa, elbette ki, hak ka - zanmıştır.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi