• Sonuç bulunamadı

Ali Ekrem Bolayır

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ali Ekrem Bolayır"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

PAZARTESİ KONUŞMALARI

Ali EkremBolayir

Onun ölümü bende derin bir acı uyandırdı. Niçin? Bunu kendime ıs­ rarla sordum ve dikkatle inceledim. Ben, onun eserlerinde büyük bir şair­ lik, vatanperverliğinde söz halinde kalmamış fedakâr bir hareket gör­

memiştim. Ne şahsî dostluğum, ne

de kendisine - uzak, yakın - talebeli­ ğim vardı. Dil ve edebiyat mevzuun­

da onun düşüncelerinden çok ayrı

fikirlere inanıyordum. Bir, ikiyi geç- miyen görmem ve görüşmemde onu, kendini çok beğenen, lüzumsuz ve yersiz mağrur, eserlerini başkalarına dinletmek hastalığından bile bu gu­ ruru kurtaramıyacak kadar nefsini tenkidden mahrum bulmuştum.

Demek merhum Ali Ekrem, benim için ne büyük şair, ne büyük vatan­ perver, hattâ ne de kemaline hayran olduğum bir şahsiyetti. O halde bu acı nereden geliyor?

Bu acı, yaptığım inatçı bir tahlil­ den sonra anlamış bulunuyorum ki, onda ölen, onun faniliğinde ebedîli­ ğinin zerrelerinden bir kaçını daha

kaybeden aziz bir varlık içindi;

oğulda ölen, baba için... A li Ekre-

min maddesinde ve mânasında Na­ mık Kemalden bize intikal eden kü­ çük parça bile, bu büyük vatanper­ veri bilen ve tanıyan her Türk için

kutsal bir mevcudiyettir. 908 meş­

rutiyetini yapanları, yarattığı bir

mefhumun, vatan mef kür esinin ışı-

ğile bütün Abdülhamid devri bo­

yunca besleyip büyüten Namık K e­ malin :

Ölürsem görmeden millette ümit ettiğim feyzi, Yazılsın sengi kabrimde vatan mahzun,

ben mahzun!

Sözünü, mensup olduğum nesil gi­ bi benim de bin bir acı ile idrak et­ tiğim meşrutiyet ve mütareke devir­ lerinde tekrarladıkça ona ne kadar

acırdım? Onun İlâhi hüznüne, be­

nim küçük varlığımın ezalarını ka­

rışmış hissederdim. İstiklâl savaşile

açılan mesud Atatürk devrinde on­ dan gelen bu acıları unuttum. Oğ- lnunun ölümü bana babasını, baba­ sının mahzun ve mahrum ölüşünü tekrar hatırlattı. Ona, hayatında gör­ mediği bu güzel günlerin bütün ru­ hunda duyduğu yoksulluğunu düşü­ nerek, bugün de acıyorum.

A li Ekrem merhum, bir noktadan

daha kendisine acmdırsa yeridir.

Fransızca çok iyi bilirdi, eski edebi­

yatım ızı yakından tanımış ve oku­

muştu- Edebî kültürü çok kuvvetli

idi. Fakat ihtiyarlığında gençliğin­

den, gençliğinde ihtiyarlığından da­ ha çok eski idi. Onun nazmında ve nesrinde Nefi olmadan haşmet, Na­ mık Kemal olmaksızın azamet vardı. İfadesi, yıldırmışız bir gök gürültü­ süne benzetilebilir; yakmaz, fakat baş ağrıtır. Yarım asırdan fazla (Lisanı Osmanî) vâhimesile yaşadı. Hattâ ayni vâhime içerisinde öldü

di-yebüiriz. Tanrı, her ikisine de rahmet

eylesin. **-;■*•■

(Serveti Fünun) mektebine A. Nâ­ dir adile girmiş, tıpkı onun gibi müs- tear bir isim kullanan H. N âzım la birlikte Menemenli Tâhir beyi de be­ raber alarak buradan Baba Tâhirin

(M alûm at) m a hicret etmişti. Tev- fik Fikret, bu hicreti şöyle anlatır:

Ayın Nâdir hakaret gördü gitti, H. Nâzım başka hikmet gördü gitti, Sezâî fazla hürmet gördü gitti, Hele Tahir beyin ahvali malûm O Tâhirle Karabet gördü gitti.

Ali Ekrem de ayni vakayı Recai zade için verdiği bir konferansta şöyle nakletmişti:

«Tevfik Fikretle benim aramızda bir meselei edebiyeden dolayı hususî bir mübahase başladı. Bahis, sahaifi matbuata intikal ediverdi. DeLıi di­ rin üdebadan olduğu veçhile birbi­ rimize tarizler, tahkirler yağdırdık. Ben Serveti Fünundan ayrıldım.»

O zaman sarayın müdahalesile bi­ ten bu çetin münakaşalar gibi, bu­ gün, merhumun kendisi kadar eser­ leri de susmuştur. Ne Ruhu Kemal, ne Zilâli İlhan, ne Lisanı Osmanî, ne de Ordunun Defterinden yarm a in­ tikal edecek bir sahife vardır sanırım. Yalnız Ali Ekremden bir şiirin kedisi değil, fakat hatırası edebiyat tarihi­ mizde şerefli bir yer alacaktır: Va- siyyet. Serveti Fünun «nüshai müm- taze» sinde çıkan bu manzume, bi­ zim ve bizden önceki neslin hâfızala- rımızda 1897 Yunan muharebesinin Şehnamesi olarak yaşamıştır. İçin­ deki:

Siyahı gazanfer - Veş âvâzı top Riyahı heyakil - Berendâzı top

Gibi çetrefil ve türkçe olmıyan mısralar bulunmasına rağmen mev-

zuundaki samimîlik ve bilhassa

köylü mektubunu aynen alan parça­

lardaki m illî ruh bu manzumeyi

uzun seneler yaşatmış ve merhumun ilk şöhretini yapmıştır. Ölümünden sonra Ali Ekremi anmak için, kendi­ sini en iyi hatırlatacak olan bu şiir­ den bir kaç mısra okuyalım:

Ağaçlı bir tepenin kuytu bir kenarında Buluştular iki hemşehri kahraman asker: Çemişkezekli Memişle bölükemini Ömer Gel arkadaş bakalım gel, şu mektubu anlat — Babam nasıl — Eyidir.

— Çok şükür... Nasıl Emine’m? Yeminlidir, bana korkma yalan demez ki

ninem. Çarık takındığımız gün ağırca hasta idi, Memiş, eğer ben ölürsem sakın acınma dedi. — Baban selâm ediyor, Daltaban selâm

ediyor: Bekir selâm ediyor, Pehlivan selâm ediyor; Ninen selâm ediyor, emmi kızların hakeza, Çoban selâm ediyor

— Bak hele, diyindi bana Bizim kadın nice olmuş, bizim kadın Emine?

O dağ kadar topa karşı göğüs geren asker Yıkıldı bir haberin sadmei nihânı ile

Emin imiş gibi Allahına vusulünden Hazin vasiyyetini başlamıştı takrire: Ne var ne yoksa satıp savmalı, bahâsiyle Emineye yakışır bir taş almadır emeli;

(Devamı 9 uncu sahifede)

Haşan - Â li Yücel

İXJ>.JC. M I*V K _1U C 1 U 0 Ü M I DC.İV.S,,

Referanslar

Benzer Belgeler

The findings of digital subtraction angiography (DSA) and MRI contributed to the diagnosis of ASPS.. Especially dynamic contrast-enhanced MRI was useful for evaluating the effect

Araflt›rmac›lar bunun- la kalmay›p, havadan iletilen baz› kimyasallar› bu bölgede (buras›, burun mukozas›ndaki koku epi- tel hücrelerinin içinde bulunan

Musayr Formasyonu’nun sığ deniz ortamında çökelmesinden sonra Midyan Havzası Sina Yarımadası’nın yükselmesiyle ilişkili olarak aniden derinleşmiş ve ilk aşamada

“Kim İslam’da güzel bir uygulama (sünnet) başlatırsa ona hem kendi mükâfatı ve hem de kendisinden sonra o işi devam ettirenlerin mükâfatı, hiçbir şey eksiltilmeksizin

Objective: To compare the preoperative fine-needle aspiration biopsy (FNAB) and postoperative histopathologic findings in parotid masses and to deter- mine the diagnostic

Verilen bilgi çöyledlr: 2547 sayılı Yüksek öğrenim Kanunu’ nun verdimi ek sı­ nav haklarından yararianabUmeleri için, 1 Ocak 1982’de okullarına kayıtlı

el-Bakara sûresini bir bütün olarak ele aldığımızda kaynaklarda belir- tildiği üzere ilk yüz küsür ayetin muhataplarının Yahudiler olduğu anlaşıl- maktadır. Bu

Bu sebeple onları şereflendirme ve onlara itibar etme olduğundan dolayı kâfirlere ilk önce selâm vermek câiz değildir. Fakat eğer bize selâm verirlerse,