• Sonuç bulunamadı

Tanzimatın 150'nci, ölümünün 111'nci yıldönümünde bir Türk aydın:Ali Suavi'yi yeniden tanımak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tanzimatın 150'nci, ölümünün 111'nci yıldönümünde bir Türk aydın:Ali Suavi'yi yeniden tanımak"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

z - .“- ’«t _ ( \t.t ; ?. j},«. “t

Tanzimatın 150'nci, ölümünün H T In c i

yıldönümünde bir Türk aydın

Ali Suavi’yi

yeniden tannnak

Dr. İsmail D O ĞAN

Y üksek Ö ğrenim ini A nkara Ü n iversitesi “Eği­ tim in S osyal ve Tarihi T e m e lle ri (E S T T )" ile “ İslam F e ls e fe s i” alanlarında tam am ladı. Ay­ n ı ü n iversitenin S osyal B ilim le r E nstitü sü E S TT A n abllim D alı'nda Yüksek Lisans (1984), E ğ itim P rogram ları ve Ö ğ re tim A n a b ilim Da- •lı'n d a doktora yaptı. H alen, O ndo kuzm ayıs Ü niversitesi E ğitim Fakültesi Eğitim Bilim leri B ö lü m ü 'n d e ara ş tırm a görevlisi.

T

ANZİMAT Hareketi, içinde bulunduğumuz 1989 yılında 150’nci yılını tamamlamış bu­ lunmaktadır. Ürerinde uzun yıllar tartışılan Tanzimat’ın bu yıl içinde çok geniş bir şekilde gündeme gelmesi beklenmekte­ dir. Özellikle AT’a girme girişiminin güncellik ka­ zandığı bir devrede 150’nci yıldönümünün daha bir anlamlı olacağı söylenebilir.

İHMAL EOİLEN YÖNÜ

Tanzimat aydmtan, dönemin aydın karakterist­ iklerinden olarak felsefeden tarihe, politikadan eko­ nomiye ve çevre sorunlarına kadar çok değişik ko­ nularda düşünce üretmelerine rağmen, her durumda eğitimci amaçlarını korumuşlardır. Tanzimat ay­ dınının asıl ihmal edilen yönü budur. Ne ki, bu aydın da daha başlangıçta siyasal kimlik arama çabalan, asıl kimliği şekillendiren kültürel kapua- nn aralanmasını ve anlaşılmasını güçleştirmekte­ dir. Böyle bir çaba doğal olarak bu konuda ilk elde önyargılarla yapılan değerlendirmeler sonu­ cunda üstat - öğrenci çizgisinde oluşan “ kalıp yargı" geleneğinin ortaya çıkmasına neden olmuş­ tur. Batılılaşmayı kültürel planda algılayan ve ya- pılmao gerekeni siyasal a'andap çok bu alana çek­ meye çalışan aydınların bir kısmı bu kalıp yargı­ lar nedeniyle unutulmuş, bir kısmı da bazı haksız eleştirilere hedef olmuştur.

ALİ SUAVİ

Tanzimat döneminin önemli fikir adamların­ dan olan AH Saavi (1839-1878), işte bu kalıp yar­ gı geleneğinin kurbanlarından biridir.

Davutpaşa İskelesi Rüştiye Mektebi’ni bitirdik­ ten sonra. Anadolu ve Rumeli’de medrese ve rüş­ tiye öğretmenlikleri ile adını duyuran AH Saavi, asıl şöhretini I8F7 yılında Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi diğer Osmanlı aydınlarının da yer aldığı "Yeni Osmaah (Jöatürk)" hareketiyle yapmıştır. O, siyasal nitelikli “ heni üsmanb” hareketıyie • tutu lyıMkkuu kaynağı oturak gördüğü eğitim ve m um '’ sevgisin, ihvual „ıııtdiği giöi, gerçekte outun dikkat ve enerjisini ö t bu alanda yoğunlaş­ tırmıştır. Öyle ki, “ Yeni O sm anlI'ların saltanata yönelik muhalefet gazetesi olarak çıkarılan Lond­ ra Muhbir (Le Mukbbir) bile AH Suavi tarafın­ dan “Doğa insanının eğitim ve ırgatlıkla ilerle­ mesini gerektirecek" bir yayın olarak sunulmuş­ tur. Saavi, bununla da kalmayarak, daha sonra Paris’te tek başına çıkardığı Utanı ile Kamas'al- lilam V’ei-Maarif gazetelerini döneminin diliyle tam bir "Maarif dergisi niteliğinde yayınlamışur.

AH Saavi, Miaif Paşa, Hakkı Paşa. A. Ye­ tik Paşa, Ahmet Mithat ve çağdaşı olan diğer Tan­ zimat aydınlan gibi OsmanlInın Batı karşısında geri kalmasının cn önemli nedeni olarak eğitim ve bili­ me imkân veren basılı kültür ürünlerinin sınırlı ol­ masını göstermektedir. Bunlardan söz gelimi Ma­ nii Paşa 'nın devlet adamlığı sınınnı zorlayarak ga­ zete yazarlığına yönelmesi, AH Saavi’nin en zor şartlarda bile —taş baskısıyla da olsa— gazete çı­ karmaya çalışmasının temelinde yatan toplumda­ ki eğitim ve bilim eksikliğinin bir an önce telafi edilmesi düşüncesi olsa gerektir. Bu yüzden bir­ çok Tanzimat aydını, Avrupa bilgi ve kültürünün afcianımasn; büyük bir zevkle üstlenmişlerdir. An­ cak çok farklı sosyo-kültürel çevreden gelen AK Saavi, Batı kültürünün ülkeye girmesinde Miinif Paşa ve diğerlerinin gösterdiği telaşı göstermemiş­

tir. Siyasal plandaki aceleci ve eylemci kişiliğine karşılık, kültürel plandaki bu soğukkanlı, hatta ta­ raz da seçmeci tavrı ilk bakış'a şaşırtıcı gelse de, bu onun en istikrarlı yanıdır.

KALIP YARGI GELENEĞİ

Ne var ki, yukarıda sözü edilen "kahp yargı geleneği’', Tanzimat aydınları içinde en belirgin bir biçimde AH Saavi için işlemiştir denilebilir. Bu çerçevede kısa bir süre “Yeıi Osmanlı " hareketi içinde yer alan Kâoi Paşazade Ahmet Rıfat Bey'in İstanbul hükümeti ile arasının düzelmesi adına ka­ leme aldığı "HaidkalH Hal Der Def-i İhtiyaT adlı bildirisinin doğrudan muhatabı olan AH Saavi, ara­ dan 100 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen bu bildirideki iddialarla eleştirilmektedir. Bir di­ ğer deyişle, geçen bunca yıla rağmen AH Suavi aley­ hindeki yazıların seviyesi, bu bildiride yer alan ya­ zıların seviyesini aşamamış,,r.

ÇIRACAN VAKASI

20 Mayıs 1989, AH Saavi’nin tarihe "Çırağan Vakası” olarak geçen olayda hayatını kaybettiği ölüm yıldönümüdür. Henüz siyasal tarihçilerin ke­ sin hüküm vermediği olay, bu son derece üretken Osmanlı aydınının başta II. Abdülhamit dönemi olmak üzere, uzun yıllar ciddi hiçbir araştırmaya konu olmamasının nedeni olarak gözükmektedir. Oysa o “Şark Meselesi", Rusların Otta Asya’da "Hive Hanlığı” dolayısıyla başlattığı yayılmacı­ lık politikası, Karadağ (Monténégro), Girit gibi ülke sorunları üzerinde 1870’li yıllarda kaldığı Paris ve Londra’da adeta bir kamuoyu gibi çalışarak, bü­ yük bir kısmı Fransızca olan eserler vermek sure­ tiyle Batı'ya karşı ülkesini kültürel tezlerle savun­ muştur. Ama bütün bu tezler içinde, onun asıl te­ zi Batı ülkelerinin ortak bir çıkar çevresinde birle­ şebileceği düşüncesidir. Saavi, gündelik politika­ da bütün eleştirilere, tereddüt ve kuşkularına rağ­ men Batı’yı bir bütün olarak düşünmekten ve Os­ manlIyı bu “ittifak” içinde değerlendirmekten ken­ dini alamamaktadır. "Şark Meselesi" dolayısıyla “ İpek Yola, bağımsızlık ve egeneatik gibi ortak çıkar (,..)"iar çevresinde Avrupa ülkelerinin işbirliği yapmaları gerektiği düşüncesinde bugünün Avru­ pa Topluluğu'na yol açan düşüncenin izlerini bul­ mak mümkündür. Avrupa, bu ortak işbirliği dü­ şüncesine ancak İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıntı­ larından kısa bir sürede kurtulma isteği ile yönel­ miştir.

SONUÇ

Şimdi ne yapılmalıdır? Bir yanda Suavi’ye ya­ pılan eleştiriler, öte yanda eserleri, birçoğu okun­ mamış, hatta açılmamış kitapçık ve makaleleri. Sa­ avi, bütün eserleriyle okunmalı, gün ışığına çıka­ rılmalıdır. Ama Saavi konusunda yapılacak bü­ tün toptancı tercih ve değerlendirmeler, kısa öm­ rüne “Osmıah MüeUifleri” adlı esere göre 23, bi­ zim araştırmamıza göre 52, kendi ifadesine göre 127 adet eseri sığdırabilmiş, ülkesinin eğitim, kül­ tür ve siyaset sorunları üzerinde düşünmüş tespit ve önerilerde bulunmuş bir kimsenin önemini azal­ tamaz. Saavi, bütün eserleriyle nesnel bir tahlil­ den geçirilmedikçe, hakkında yapılan ve yapılabi­ lecek değerlendirmeler bütünüyle eksik kalacaktır. Ölümünün l l l ’inci yıldönümünde, hayatı bo­ yunca ülkesinin çıkarlarını savunan, devamlı ola­ rak eğitim ve bilim diyen bu önemli Tanzimat ay­ dınını bu konuda oluşan önyargı geleneğini bir ke­ nara bırakarak yeniden tanımak zorundayız.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

黃帝外經 膽腑命名篇第十九 原文 胡孔甲問于岐伯曰:大腸者,白腸也,小腸者,赤腸

önemli yasalarndan kabul edilen bu yasa ile Katolik Kilisesi, her ne kadar kendi- sini Petrus’un halefi olarak görse de, kendisine mensup olmayan dier hristiyan- larn da

Maçka Sanat Galerisi, Sanatsal Baskılar sergisi, iş Bankası, Öğretim Elemanları sergisi.. Maçka Sanat Galerisi, kişisel

Kuzguncuk Camisi ile yanyana duran Surp Krikor Lusaroviç, kubbesi olan tek Ermeni Kilisesi İstanbul’un.. Ayia THas

Bundan bin iki yüz sene evel Or- hon vadilerinde Türk halkı için dü­ şündüklerini, taşların, devamlı hatırası­ na emanet etmiş olan (B ilgi Han) kendi­ ni

Çekilen bilgisayarlı paranazal sinüs tomografisinde eks- pansil, sağ maksiller sinüsü tümüyle dolduran bir kemik doku kitlesi ve sağ maksiller antrumun inferomedialinde ektopik

bal, Recep Bilginer, Refik Dnrbaş, Ilhan Berk, Yaşar Ke­ mal, Can Yücel, Şükran Kurdakul, Adalet Ağaoğlu, Necati Cumalı, Nazım Hikmet’in kızkardeşi Samiye

Necla benim için lezbiyen olmuş, olmamıştan önce, o hare­ ket içerisinde ne gibi zaaflar taşıdı ve o sapmada özellikle, kadını e- zen baskıh toplumun,