Tarihçi Profesör Bernard Lewis’in davasında, Fransız mahkemesinin
vereceği karar, Fransız adaleti için bir sınav sayılıyor
Paris'te yargıçlar var im?
İ
smail
S
oysal
|
M
İLLİYETİN 3 - 4 Haziran nüshalarında, ünlü tarihçi Prof. Dr. Bernard Le- w is’e karşı Ermeni- lerin Pariste açtığı üçüncü dava ile ilgi li bilgiler bir Türkolarak bana vicdan azabı verdi. Ona atfedilen suç, 1915 yılında
OsmanlI hükümetinin Doğu A- nadolu’da Ermeniyerin katledil mesi yolundaki iddianın doğru olmadığmı ortaya koyup, verilen emrin Ermenilerin Suriye’ye sü rülmesinden ibaret olduğunu yazmasıdır. Biz bu yazımızla bir yargıcın yerini almayı düşün müyoruz. Sadece Levvis’in dü şünce ve ruh yapısını anlatmaya çalışacağız.
Çağdaş büyük yazarlarından Toynbee ve Braudel gibi bir üne sahip olan Bernard Levvis’in 35 yıllık dostu sıfatıyla onun ne den li dürüst bir bilim adamı olduğu nu, Türk tarihine duyduğu ilgi ve sempatinin temelinde bile gerçek çilik yattığını bilen bir kişiyim ve bununla onur duyuyorum.
Kendisini 1961 yılında Lon dra’da Başkonsolos bulunduğum sırada tanıdım. Londra Üniversi- tesi’ne bağlı Ortadoğu ve Asya incelemeleri Yüksek Okulu’nun Direktörü idi. Tarihe olan mera kım ve onun Türk tarihi konu sundaki derin bilgisi bizi birbiri mize bağladı. Dostluğumuz, be nim Londra’dan ayrılmama ve o- nun da bir süre sonra ABD’de Prirceton Üniversitesi’ne göç et mesine karşın, yazışmalar ve çe şitli vesilelerle, karşılaştığımız zamanlarda konuşmalarımızla kesintisiz sürdü. Kitaplarını yol ladıkça onları ilgi ile okuyor, notlar alıyordum. Bana “tarihçi gerçeği arayan adamdır” diyor du. Derleme (campilation) yapan tarihçileri de pek tarihçi say mazdı. Arşivlere, belgere ve kay nak yapıtlara önem verirdi. Lon dra’da bizde ve onun Hemste- ad’deki evinde ya da
Pica-dilly’deki klübünde Türk tarihi üzerindeki analizlerini ilgi ile dinlerdim. Arasıra, konuşmala rını renklendirmek için, anlattı ğı siyasal ve sosyal nitelikteki esprili hikayeleriyle beni güldü rünce mutlu olurdu.
TÜRK KATKISI
Bernard mükemmel bir e- ğitim görmüştü. Üniversite yi Ingiltere’de bitirdikten sonra Paris’te Sorbonne Ü- niversitesi’nde doktorasını yapmıştı. Seçtiği çalışma a- lanı Ortadoğu tarihi idi. 0- nun içindir ki, Arapça, Fa risi, Türkçe ve mensub ol duğu toplumun dili Ibrani- ceyi daha gençliğinde öğ renmişti. Ana dili İngilizce idi. Bu dili Ingilizleri bile hayran bırakacak güzellik te kullanırdı. Araştırmala rının bir gereği olarak Fransızcadan başka, Al manca, Latince ve Italyan- cayı da öğrenmişti.
Okuduğum ilk kitabı 1958 yılında basılan “Tarihte A- raplar” (The Arabs in His- tory) olmuştu. Bu küçük ki tap Arapça dahil pek çok di le çevrilmişti. Bir gün bana “İsmail, bu kitap sayesinde Regent Park semtinde bir daire sahibi oldum” dediği ni anımsıyorum. Kitapta, 7. - 11. yüzyıllarda Arap - İslam uygarlı ğının Batı’ya üstünlüğünü ve bu uygarlığa Türklerin de katkısını objektif bir yaklaşımla anlatıyor du. Kendisi İslam dinine saygılıy dı. Bunu görmek için “ İslam” ad lı iki ciltlik kitabına bakmak ye- terlidir. (Londra, Harper, 1974).
1961’de ünlü kitabı “Çağdaş Türkiye’nin Doğuşu” (The Emer- gence of Modem Turkey” çıktı. Kitap birçok dillere ve bu arada Türkçeye de çevrildi. Bernard bu yapıtta Türklerin son iki yüz yıllık çağdaşlaşma sürecini anla tır. Batı’nm önyargılarından a- rındırılmış olarak bir yabancı nın yazdığı objektif ve bilimsel ilk kitap, yanılmıyorsam, budur
ve değerini bugün de korumak tadır.
Levvis’in Osmanlı tarihi ile il gili en ilginç bilimsel girişimi 1980’li yılların başlarında Prin- ceton Üniversitesi’nde “Osmanlı imparatorluğumda Hıristiyanlar ve Museviler” adlı sempozyum dur. Osmanlınm farklı din ve
Emekli Büyükelçi İsm ail Soysal, bazı fanatik Erm enile rin Türklere yönelik saldırılarına rağm en, Erm enilere karşı düşm anlık duygusu içinde olm adığını, çünkü orv lann çoğunun bu saldınları onaylam adığını söylüyor.
kültüre bağlı azınlıkların (Rum, Ermeni, Yahudi vb. milletleri) kültür ve kimliklerini tanıması, onlara hoşgörü ile bakıp anlayış göstermesi bu toplantıda ortaya konulmuştur. Sempozyumda, başta Lewis olmak üzere, büyük tarihçilerin sundukları bildiriler 1983’te New York’ta iki kitap ha linde yayımlanınca Batılı tarih çiler bu gerçeği kitaplarında dile getirmeye başlamıştır.
İKİ ÖRNEK
Son zamanlarda, İslam dünya sında köktendincilik yayılmaya başladığı sırada Lewis’in “ Çağ daş Türkiye’nin Doğuşu” yapıtı nın Fransızcası Paris’te yayım landı (1988, Fayard). Kitabın ka
pağına Türk bayrağı ile birlikte “İslam et Laicite” başlığı konul muştu. Eklediği 10 sayfalık yeni bir Önsöz’de Atatürk Türkiye’si nin ortaya koyduğu modeli anla tıyor ve son paragrafında şöyle diyordu: “Türkler uzun tarihleri boyunca şimdiye dek iki kez or taya birer örnek koydular ve on ları uyguladılar. OsmanlI lar zamanındaki örnek mi litan bir İslam idi. Kemal Atatürk dönemindeki ör nek ise laik bir vatanse verlik. Eğer, karakter ve kişiliklerini yitirmeksizin, liberal bir ekonomi, özgür bir toplum ve demokratik bir rejim içinde bunu ger çekleştirmeyi başarırlar sa, ki buna çalışıyorlar, birçok millete yeniden mo del olabilirler.”
Bernard Lewis aynı ko nuda geçen yıl Middle East Quarterly adlı yeni bir dergide (Philadelphia, March 1994), “Why Turkey is the Only Muslim De- mocracy?” (Neden Türkiye Tek İslam Demokrasisi dir?) başlığını taşıyacak u- zun makalesinde, bu ayrı calığın temelini Türklerin Islama bağlı kalmakla bir likte, din ile devleti birbi rinden ayırmasında gör mektedir.
Bernard Lewis, Ortadoğu’nun geçmişi ve geleceği konusunda ki değerlendirmelerinde, hem din hem milliyetçilik taassubun dan uzak durur. Özellikle ırkçı lığı insanlık dışı bulur ve ondan nefret eder. Böylesine düşünsel yapıya sahip bir entellektüelin Ermeni konusunda tarafgirlik etmesi mümkün değildir. Ko nuşmalarında ağzından Ermeni- leri kötüleyen tek sözcük çıktığı nı görmedim. Türk tarihine duy duğu ilgi Ermenilere haksızlık etmesini gerektirmemiştir.
19. yüzyılda bir yandan milli yetçiliğin yayılması, öte yandan yabancı güçlerin kışkırtmala rıyla Müslüman olmayan azın lıkların isyanları Türkleri şa
ş ı r t m ı ş t ı . Ama “ sa dik teba” diye bil diği Er m enilerle yüzyıllarca iç içe ve dost ça yaşamışlardı. Onların isyanına inanmak istemişler di. Ne var ki, tarihin emrine karşı çıkılamayacaktı.
LİZBON SUİKASTI
1980 - 1983 yıllarında Lizbon Büyükelçiliği yaptığım sırada idari memurumuz ve eşi Erme ni tedhişçilerin kurşunlarıyla öldürüldü. 1983 Temmuz’un- da Büyükelçilik binasında ba na yöneltilen bombalı bir sal dırı, bir hafta önce emekli o- larak yurda döndüğüm için, maslahatgüzarın eşinin ölü müyle sonuçlandı. Bu gibi o- laylara rağmen gene de Er menilere karşı düşmanlık duygusu içinde değilim. Çün kü onların çoğunluğu bu sal dırıları onaylamıyordu.
Ermeniler, Sovyetler Birli- ği’nin çökmesi üzerine ken di devletlerini kurdular. Komşu olduk. Öyleyse ister istemez dost da olmalıydık. Ermeniler yetenekli insanlardır. Bölgemizde bu yeteneklerini çok geçmeden kanıtlayacaklardır. Böyle bir dostluğu bünyesinde yüz binlerce Ermeni’yi barındı ran Fransa’nın da teşvik edece ğinden, hatta etmekte olduğun dan kuşkum yok.
Prof. Lewis’in yargılanmasın da Fransız yargıçlarının, Erme nilerin Orly Havalimanı baskını üzerine 1985 Mart’mda verdikle ri kararda olduğu gibi, adil dav ranacaklarına inanıyoruz. Tüm dünyada “Berlin’de yargıçlar var” diye bir söze sığınılır. Biz “Paris’te de yargıçlar var” dij" ruz. Sevgili Bernard, gönlünü hoş tut, Türkiye’de milyonlarca dostun Fransız yargıçların kara rını Türk - Ermeni düşmanlığı nın sonu olarak beklemektedir.
Ünlü tarihçi Bernard Lewis, Ortadoğu’nun geçmişi ve geleceği konusundaki değerlendirmelerinde, hem din hem milliyetçilik taassubundan uzak duran bir bilim adamıdır. Özellikle ırkçılığı insanlık dışı bulur ve ondan nefret eder. Böylesine düşünsel yapıya sahip bir entellektüelin Ermeni konusunda tarafgirlik etmesi mümkün değildir.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi