• Sonuç bulunamadı

Demirperde'de 30 yıl:Rusya'ya kaçan bir subayın hikayesi:Nazım açık açık aldatıldığını anlatıyor ve şöyle diyordu:Tuzağa düşürüldüm

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Demirperde'de 30 yıl:Rusya'ya kaçan bir subayın hikayesi:Nazım açık açık aldatıldığını anlatıyor ve şöyle diyordu:Tuzağa düşürüldüm"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SúWto

Hürriyet

Sayfa:

27

B

İZ salonda N a zım ­ la konulurken biri genç, elinde bir de fotoğ­ raf makiııası bulunan ö- teki biraz daha yaşlı, iki misafir geldi. Genci:

— “ Dünyaca tanınmış bir komünist şair olarak sizin için bir kitap yaz­ mak istiyoruz.” dedi, “ Bunun için rahatsız edi­ yoruz.”

Nazım:

— “ Ben değil, asıl siz rahatsız olacaksınız” diye karşıladı bu arzuyu.. Kah­ veler içildikten sonra ön­ ce bir sürü resmini çekti­ ler. Yandan, önden, sa­ londa, kütüphanede..

Konuşmaya başlama­ dan önce Nazım bir şart koştu:

— “ Ama bütün söyle­ dikle rimi olduğu gibi ya­ zacaksınız. Çünkü daha önce birçokları sözlerimi değiştirerek ve kısıntılar yaparak yayınladılar. Nerdeyse beni, şairliğim bir yana Türkiye’deki ih­ tilâlci eylemlerin ilhamcı- sı, kahramanı yapmışlar­ dı”

Genç yazar:

— “ Gerçeği yazmışlar,” de­ di, “ Kuşkusuz biz de bu ger­ çekleri yazacağız. Hem bunu yalnız biz değil, dünyadaki bütün ilerici insanlar da ka­ bul ediyorlar.”

— “ Beiki işitmemışsinizdir, söyleyeyim de öğrenin,” dedi Nazım, “ Buraya geldikten, herşeyi görüp anladıktan son­ ra önceki kanaatlerimi tama- miyle değiştirdim.”

Yazar, ya bu sözden bir şey anlamamış, ya da öyle görünmeyi uygun bulmuştu. Sair devam etti:

— “ Hele sîzler yazar oldu­ ğunuz halde neden gerçeği görüp kabul etmiyorsunuz ? Komünizm en başta sınıfsız toplum demektir. Şimdi so­ rarım size Rusya'da sınıfsız

llllllllllllllllli!

Nazım

açık açık

aldatıldığını

anlatıyor

Nazım Hikmet, satılmışların ken­ disini komünist yapmak ipin uğ­ raştıklarını, ken­ disine bu konuda bol bol kitap ta­ şıdıklarını söylü­ yordu. Lonln, Na­ zım Hikmetin komünizmi öğren­ diği kistlerin ba­ sında geliyordu.

ve şöyle

bir toplum var m ıd ır?” Yazarın, “ Vardır, burada herkes emekçi” gibi bir ce­ vabı Nacım’ı

kızdırdı-— “ Demek oluyor ki, se­ nin gibi partililerle partisiz­ ler arasında hiç bir fark yok, yani komünist olanlarla ol­ mayanlar eşit öyle m i? ”

Yazarın cevabı ilginçti: — “ Evet, partililerin tümü eşittir. Partisizlere gelince on­ lar arasında da hiç bir fark yoktur. Hepsi de eşit haklara sahiptirler.”

Nazım müthiş bir kahka­ hayla karşıladı bu cevabı. Ya­ zarlar bozulmuşlardı. Konuyu değiştirip, Nazım’ın hayat hi­ kâyesine gelmeye bir hayli

çalıştılar, fakat şair uğradığı hayal kırıklığının acılarını, kendisinin de vaktiyle Maya- kovski’ye inanarak yalancı, if­ tiracı şiirler yazdığını, şimdi kendileri gibi yazarların da gene aldatmaya devam ettik­ lerini yüzlerine karşı söyledi ve sözünü şöyle bağladı:

— “ Bunu söylüyorum. Çün­ kü sizin gibi ben de milleti­ mi aldattım, kandırdım. Bu­ nu da ancak şimdi anladım. Bu yüzden de vicdan azabı çekiyorum.”

Yazarlar biraz sonra. “ Bugün biraz sinirli oldu­ ğunuz anlaşılıyor. Bir başka gün rahatsız ederiz.” diyerek çıkıp gittiler.

Onlar ayrıldıktan sonra: — “ Yahu korkmuyor mu­ sun böyle konuşmaktan? Ya bir kötülük yaparlarsa sa n a ?” diye sordum.

— "Beni öldürürlerse Türki­ ye'de ve başka yerlerde ağır tepkisi olur diye korkarlar..” dedi.

Bu sırada Gala girdi içeriye. Suratı her zamankinden da­ ha asıktı:

— “ Şaşıyorum,” dedi koca­ sına, "Üniversiteli çocuklar gelince güzel güzel konuşuyor­ sun, fakat tanınmış komünist, lere çok kaba davranıyorsun. Onları tahrik ediyorsun. Bu hareketlerin yüzünden senin yerine ben utanıyorum.”

Nazım ağır sözlerle payladı Gala’yı.. O dışan çıkınca da bana:

— “ Bu beyni yıkanmış ka­ dını çoktan dehleı-dim ama, dedi, hastanede bana iyi bak­ mıştı. Onun hatlıma tutuyo­ rum. Ama böyle giderse da- yanamıyacağım.”

NAZIM TN ŞAİRLİĞİ

Ben konuyu değiştirmek i- çin sordum:

— “ Şiir yazmaya nasıl baş­ ladığını bir kitapta okumuş­ tum ama, senden dinlemek daha başka.. Anlatamaz mı­ s ın ? ”

— “ Ben şairliğe aşkı, sev­ dayı, doğa güzelliklerini dile getirmekle başladım. Zaten aslında şiir bu demektir. İn­ sanların ruhunu okşayıcı ya­

ratma sanatıdır. Komünizm, faşizm gibi sözler ortaya atıl­ madan önce şairler de öteki sanatçılar da politika ile asla meşgul olmuyorlardı. Ama bu rejimler, sanat dahil her şeyi, politikaya bulaştırdılar. Bu arada benim gibi birçok şair­ ler de çığırlarından çıkıp siya­ set üstüne, yani benimsedik­ leri veya benimsemedikleri re­ jimler üstüne, artık bunlara şiir dem iydim de, medhiye- lcr ya da yalan, iftira ve kü­ für yağdırma yarışına girişti­ ler. Bugün, şiirleriyle insanla­ rın ruhlarını okşayan pek az şair vardır.”

— “ Ya se n ?”

— “ Ben kendimi artık şair saymıyorum. Bence bir sanat­ çı siyasete atıldığı günden i- tibaren arlık şair değildir. Ben de şiirlerimde haksızlık­

lara, adaletsizliklere, köylüle. rin, işçilerin durumlarına yer vermeye başladıktan sonra farkına varmadan şairlik y ö­ nünden ayrılıyordum.

O zamanki ortamın etkisini de unutmamak gerek. Türki­ ye’de cumhuriyet kurulur ku­ rulmaz komünistler de faşist­ ler de çalışmalara başladılar. Bir zaman geldi ki, genç ay­ dınlar komünist . faşist d ye iki gruba ayrıldı. Atatürkçü gençliğin bölünmesi o zaman­ dan başlar. Yabancı propagan­ dalar daha çok şöhret düşkü­ nü, maceracı, gururlu gençle­ ri birbirine saldırtma metod- lan kullanıyorlardı ve Ata­ türkçü aydınlar bu suretle komünist, ya da faşist batak­ larına düşüyorlardı.

"SATILM IŞLAR

ETRAFIM I

SARM IŞTI,.

Her iki taratın da yerli, ya­ bancı basını büyük rol oyna­ dı bu bölünmede... Yazılan yayınlıyor, kitapları basılıyor­ du. Benim gibi genç, şöhrete düşkün aydınları göklere çı­ karıyorlar, başlarını döndürü­ yorlardı.

Satılmışlar işi daha ileri götürdüler, beni önce telâş­ landırmaya koyuldular.

— “ Seni tutuklayacak, öl­ dürecekler, ne duruyorsun burada.. Moskova’ya göndere­ lim seni, orada okursun, şa­ nın şöhretin yayılır. Vatana daha faydalı olursun,, dediler.

Bir yandan da bana durma­ dan Marks’ın, Engels’in, Le- nin’in kitaplarını taşıyorlar, komünizmi öğretmeye çalışı­ yorlardı. Doğrusu bunları o - kudukça heyecanlanıyordum. Derken satılmışlar, bazı m a­ ceraperestlerle birlikte beni Moskova’ya gönderdiler. Son­ rası malûm...”

SONU FOS ÇIKAN

HAYAL

Biraz dinlendikten sonra bı­ raktığı yerden devam etti:

— “ O zamanlar ben dört başı mamur, göz kamaştırıcı bir güzel dünyanın ve mutlu bir hayatın varlığına kendi­ mi öylesine kaptırmıştım ki, komünizm propagandasının, yani Rus propagandasının se­ ve seve borazanlığını yapıyor­ dum. Gerçekten de böyle bir dünyada kim yaşamak iste­ mezdi: Sınıf ayırımı, milliyet farkı yoktu.. İnsanlar söm ü­ ren ve sömürülen diye ikiye ayrılmayacaktı.. Herkes eşit­ ti ve her türlü özgürlüğe sa­ hipti.. Kısaca insanlar mutlu bir hayat yaşayacaklardı.»

fşte ben buna inanmıştım. Değil yalnız Türk milletinin, bütün dünya milletlerinin böy­ le bir hayata kavuşması için canla başla çalışıyordum.

Fakat sonunun nasıl fos çıktığım hep beraber gördük.”

— “ Yani Marks’m ve öteki­ lerin teorileri sence bir hayal m i? ”

— “ Evet! Hattâ bunun ha­ yal olduğunu Ruslar bile an­ ladılar ve gördüğün gibi, kal­ dıracaklarını ilân ettikleri ka­ pitalist düzene döndüler.

Nazım Hikmet bu düşünce­ lerini örnekler vererek açıkla­ dıktan sonra, biraz da üzgün bir sesle:

— “ Ama ne yazık ki, Tür­ kiye’de de, başka yerlerde de, aslında mevcut almayan bu uydurma düzene hâlâ ina­ nanlar var, yazık!..”

Nazım Hikmet, birçoklan gibi, Rusya’daki bu kölelik dü­ zeninin yıkılması için ele geç­ miş büyük bir fırsatın kaçı­ rılmış olduğuna da bayağı ü- zülüyordu:

— “ Çörçil ve Ruzvelt tari­ hin affedemiyeceği hatayı iş- lemeseydiler. Ruslann bu k o­ münizm düzeni çoktan yıkılıp gitmişti.”

YARI N:

“ Anlattıklarım ı

T ü rkiye'd e herkese

duyur,,

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Cenazesi bu­ günkü 11 Mart Cumartesi günü öğle namazını mütea­ kip Fatih Camiinden kaldı­ rılarak Edirnekapı Şehitliği­ ne defnedilecektir.. Mevlâ rahmet

Hürriyet gazetesinde : «İstanbulu korumadığımız için Avrupa bizi suçluyor» başlıklı çı­ kan yazıda; Dünyanın en ünlü mimari dergisi olan Architectural

Nüfusu milyondan pek de u- zak olmayan Istanbulda, sade kış mevsiminde oynayan bir dram ve bir komedi tiyatrosu mevcuttur; Ankarada devlet tiyatrosunun çe­ kirdek

"C'est avec la plus grande sympathie et une profonde admiration que le peuple hongrois et moi suivons les efforts remarquables par lesquels la nation soeur Turque fait preuve

TYS eski Başkanı Aziz Ne­ sin’in cumartesi günü genel ku­ rulda Tomris llyar hakkında söylediği sözler altı yazarın protestosuna yol açmış Nezihe Meriç, Ahmet

Ve ayrıca askeri mahkemedeki yargılamaları öğretmenler adı­ na izleme olanağını bulduğum için, şehit Kubilay’ın yakın arkadaşı olduğum, olaydan beş-altı saat önce

Bu araştırma bize düşük öyküsü, kürtaj öyküsü, iç çamaşırların yıkanması, devamlı ara bezi kullanma, idrar sonrası temizlik, adet gününde kullanılan materyal, aile