• Sonuç bulunamadı

İnflamatuvar Barsak Hastalığında Erken Kanser Tanasına Güncel Yaklaşım

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İnflamatuvar Barsak Hastalığında Erken Kanser Tanasına Güncel Yaklaşım"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güncel Gastroenteroloji

‹nflamatuvar Barsak

Hastal›¤›nda Erken

Kanser Tan›s›na Güncel

Yaklafl›m

Mehmet BEKTAfi, Hülya ÇET‹NKAYA

Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi, Gastroenteroloji Bilim Dal›, Ankara

nflamatuvar barsak hastalıùı (úBH); benzer pa-togenetik mekanizmalara dayanan, nedeni

halen tam olarak aydınlatılamamıü

immünolo-jik, genetik ve çevresel faktörlerin karmaüık

iliükisi-nin sorumlu tutulduùu, farklı klinik antitelerle

karüı-mıza çıkan Crohn hastalıùı (CH), ülseratif kolit (ÜK)

ve indetermine koliti içermektedir (). Muhtemel

bakteriyel orijinli bir antijen tarafından mukozal

inflamasyon tetiklenir ve oluüan inflamasyon bazı

mutasyonlara yol açarak kanser geliüimine neden

olur (2).

KOLOREKTAL KARS‹NOGENEZ‹S

Her doku veya organ kendi spesifik genlerine

sa-hiptir ve bu genler tarafından regüle edilmektedir.

Barsak epiteli homeostazisinde hücre

proliferasyo-nu, diferansiyasyon ve ölüm arasında çok ince bir

denge vardır (3). Normal eriükin kolonunda 05

epitel hücresi vardır ve bunların /6’sı ile /3’ü her

24 saatte deùiüerek lümen içine atılmaktadır.

Bar-sak epiteli kolonda liberkhün kriptlerinin alt k

ıs-mında lokalize kök hücrelerinden köken alır.

Nor-mal koüullarda stem hücreler asimetrik bölünerek

bir kök hücre ve ondan bir kardeü hücre doùar. Bu

kardeü hücre daha sonra diferensiye olarak göç

eder. Her göç eden hücre ortalama 4-6 kez

bölüne-rek kriptlerin üzerindeki dıü mukozayı kaplar. Stres

durumlarında kök hücre simetrik bölünür ve iki

kardeü kök hücre ortaya çıkar. Bilinmeyen

meka-nizmayla ortaya çıkan bu durum belki de

tümöro-genezis için bir hedef olabilir.

990 yılında Vogelstein ve arkadaüları kolorektal

kanser (KRK) geliüimi için multiple modelini ortaya

koymuülardır (4). Bu hipoteze göre Adenomatous Polyposis Coli (APC) tümör süpresör geni tümör

ge-liüiminin baülaması için anahtar rolü

oynamakta-dır. APC gen mutasyonları ve hipermetilasyon

er-ken dönemde, takiben K-ras mutasyonları;

Dele-ted colorectal cancer (DCC) ve geç dönemde p53

gen mutasyonları oluüur (ûekil ). Tümörogenesis

çoklu basamaklar içermektedir. Her basamak

nor-mal kolon hücresinin nor-maligniteye dönüüümü

sıra-sındaki genetik deùiüiklikleri gösterir (5).

Hiperproli-ferasyonun herediter ve sporadik kanserlerin olu-üumu için preneoplastik formu olan adenom oldu-ùuna inanılır. Bu süreçlerin her ikisinde de etkili olan gen APC genidir. APC’nin fonksiyonunun

kaybı kript homeostazinin regülasyonunun

bozul-masına yol açar.

1RUPDOKFUH 'LVSOD]L (UNHQDGHQRP *HoDGHQRP .DQVHU 0HWDVWDWLNNDQVHU

$3&FDWHQLQ .UDV 3 +FUHDGH]\RQX"

'L÷HUQHGHQOHU

ûekil . Kolorektal kanser geliüim modeli

(2)

APC genindeki mutasyon küçük benign tümörlerin

oluüumu için yeterlidir, fakat tümörün progresyonu

ve daha ileri formlara dönüüümü için yeterli deùil-dir. Bunun için ilave genetik ve epigenetik

araçla-ra ihtiyaç vardır. Son zamanlarda kolorektal

kan-serlerin geliüiminde genetik instabilite gösterilmiü-tir. Bu genetik instabilite anoploidi ile kromozomal deùiüiklikleri içeren kromozomal insitabilite ve

mik-rosatellit insitabilite gibi iki grup moleküler de

ùiüi-mi içermektedir (6,7).

‹NFLAMATUVAR BARSAK

HASTALI⁄INDA D‹SPLAZ‹ VE KANSER

GEL‹fi‹M‹

Son zamanlarda kronik Crohn kolitiyle birliktelik

gösteren kanserler tanımlansa da kolorektal

kan-serler ÜK ile daha sık birliktelik gösterir. únce

bar-sak tutulumu olan CH vakalarında düüük oranda ince barsak kanseri görülür. ÜK’li hastalarda KRK genel populasyondan 20-30 kat daha fazladır ve

kanser geliüimi klasik adenom kanser iliükisinden

çok displazi yoluyla olur (3, 8, 9) Aktif kolit dönem-lerinde yapılan biyopsi örnekdönem-lerinde rejeneratif

epitel ile displaziyi birbirinden ayırt etmek çok

zor-dur. Bu nedenle akut inflamatuvar mukozal deùi-üiklikler gerileyene kadar incelenme

ertelenmeli-dir. Çoklu inflamatuvar kaskadın kanserin

baülan-gıcı ve metastatik tümör haline gelmesinde rolu

olabilir. únflamasyon sırasında ortaya çıkan

ser-best radikaller, araüidonik asit metabolitleri, sito-kinler, büyüme faktörleri, matriks metalloprote-inazlar, adezyon molekülleri ve integrinler DNA hasarı ve hücre replikasyonunda gerekli olan kritik

genlerin mutasyonuna yol açarak inisiasyon; ba

ü-langıç kök hücrelerin ekspansiyonu ve gen

eksp-resyonu ile progresyona; heterozigotidenin kaybı,

tümör süpresör aktivitenin kaybı, displazi, kanser,

invazyon ve metastaz ile promosyona etki

etmek-tedir (ûekil 2). únflamasyona raùmen her ÜK

olgu-sunda ve deneysel kolit geliütirilen bütün hayvan-larda kanser ve/veya displazi görülmemektedir.

úBH iliükili kanserlerde de-novo geliüim söz konusu

deùildir (0). Ancak bunlarda bazı genetik

deùiüik-likler gözlenebilmektedir. Bu genetik dengesizlik

sporadik KRK ve herediter KRK geliüimine

benze-memektedir (8,9). Burada allel kaybı, delesyon,

germ line veya tümör protoonkogenlerin somatik mutasyonu veya p53, K-ras, DCC ve APC gibi tü-mör supresör genlerinde mutasyonlar ve DNA "missmatch" tamir genlerinin polimorfizmi (MSH) vardır. Ayrıca p6, p27, TGF beta  tip II reseptör, cadherinler, ve catenin gibi proteinlerin ekspres-yonundaki deùiüikliklerde etkendir (-3) .

D‹SPLAZ‹N‹N MOLEKÜLER

TEMELLER‹

. Büyümenin stimülasyonu devresi: Onkogenler

normal hücre genlerinin mutant versiyonlarıdır,

hücre bölünmesini stimüle eden proteinleri içerir-ler. Bu proteinler: büyüme faktörleri ve/veya büyü-me faktörleri için reseptörler, K-ras, c-myc ve siklin-ler ile fosfotazlardır. Büyümeyi stimule eden

ajan-lar arasında K-ras sıklıkla gastrointestinal sistem

kanser ve displazi geliüiminde yer almaktadır

(5,6). Ras proteinleri düüük molekül aùırlıklı

GTPaz’lardır. Plazma membranında GDP’ye

baùla-nınca inaktif, GTP’ye baùlanınca aktif olurlar. Ras

proteinleri insan kanserlerinde en fazla araütırılan

mutant onkogenlerdir. Bu protein, hücre

büyüme-sinde promotor etkiye sahip olup yoùun ve

uygun-suz sinyal iletimine neden olur. APC/ β -catenin yo-lu gastrointestinal sistem kanser ve displazilerinde büyümeyi sitimüle eden tümör supresör

gen/onko-gen yoludur. Normalde β-catenin, APC ve GSK-3

beta ile kompleks halindedir. Bu kompleks

β-cate-ninin fosforilasyonu ve yıkımına yol açar. APC’nin

veyaβ-cateninin mutasyonu iki proteinin

interaksi-yonunu önler. APC/ β-catenin yolunun kesilmesi

serbestβ-cateninin artıüına ve nükleusta akümüle

olmasına yol açar. Bu artan β-catenin T cell faktör

ile birlikte c-myc, cyclin D ve c-jun gibi

gastroin-testinal sistem epitelinin transformasyonu ve proli-ferasyonu için gerekli olan bir çok genin transkrip-siyonuna neden olur.

2. Büyümenin inhibisyonu devresi: Tümör süpresör

genler hücre büyümesini sınırlayan genlerdir.

Bun-ların fonksiyonlarının kaybı sonucu büyümenin

durdurulması için gerekli sinyale karüı direnç

geli-üir. Bu genlerin fonksiyonunun kaybı genellikle

nokta mutasyonu, allel kaybı ve DNA metilasyonu

gibi mekanizmalar sonucu oluüur. ûekil 2. únflamasyona baùlı geliüen deùiüiklikler

ø1)/$0$6<21 $UDúLGRQLNDVLWPHWDEROLWOHUL 6LWRNLQOHU %\PHIDNW|UOHUL 6HUEHVWUDGLNDOOHU 0DWULNVPHWDOORSURWHLQD] $GH]\RQPROHNOOHULYHLQWHJULQOHU '1$KDVDUÕKFUH UHSOLNDV\RQXYHNULWLN ED]Õ JHQOHUGHPXWDV\RQ .|NKFUHQLQ JHQLúOHPHVL .ORQDODúÕUÕoR÷DOPD *HQHNVSUHV\RQXQGDGH÷LúLNOLN øODYHJHQHWLNROD\ODUÕQDNWLYDV\RQX +HWHUR]LJRGLWHQLQND\EÕ 7P|UVSUHV|UDNWLYLWHQLQND\EÕ øQLVLDV\RQ 3URJUHV\RQ 3URPRV\RQ

(3)

match repair gen mutasyonları gösterilmiütir (25).

Burada çeüitli basamaklarda bir veya daha fazla

proteinin kaybı veya inaktivasyonu söz

konusu-dur. DNA missmatch repair sisteminin de

ùiümesiy-le tümör içinde APC, K-ras, ve p53 mutasyonları

oluüur (26).

ÜLSERAT‹F KOL‹T HASTALI⁄INDA

KANSER GEL‹fi‹M‹

I. Ülseratif kolit’de kolorektal kanser oluüumunu

etkileyen risk faktörleri:

A. Hastalıùın süresi ve yaygınlıùı: Hastalık süresi 8

yıldan az olanlarda kanser oranı son derece azdır.

Takip eden yıllarda her yıl için kanser riski %0.5 ile

% arasında artar. 20 yılın sonunda meta analizler-de oran %8 bildirilmiütir (27). Pankolitli olgularda 8

yıl, sol kolon tipi olgularda 2-5 yıldan önce

kolo-noskopik inceleme önerilmemektedir. 20 yıldan

sonra kanser riski %5-0, 35 yıldan sonra ise %30 dur. Risk tamamen hastalıùın süresi ve yaygınlıùı

ile iliükili olup; aktivitesi, atak sayısı ve remisyon

dönemleri ile iliükili deùildir. Pankolit, sol kolon tip

ve proktit için rölatif risk sırasıyla 4.8, 2.8 ve .7dir. úBH’da kanser aynı yaü grubunda úBH

olmayanlar-dan daha erken yaüta oluüur, oluüan kanserin

lo-kalizasyonuúBH olmayan kiüilere benzer.

B. Hastalıùın üiddeti: Oluüan ciddi inflamasyon

ho-meostazisi bozar ve genetik mutasyonların

oluüu-muna katkıda bulunarak neoplazi riskini artırır.

únflamasyon artıüı ve kanser riski arasındaki iliükiyi gösteren veri olmamakla birlikte inflamasyonun

natürünün deùiümesi ve kiüinin remisyonda

kal-masının kanser riskine katkısı azdır. Çünkü hastalık

aktivitesi artan hastaların kolektomiye maruz

kal-ması daha muhtemeldir. Bu durum bu kiüilerde

kanser geliüme oranını rölatif olarak azaltır.

Pinc-zowski ve arkadaüları her yıl birden fazla akut

alevlenme epizodu geçiren hastalarda KRK riskini göstermede yetersiz kalmıülardır (28). Proktit ve proktosigmoiditli olgularda da KRK riskinin

artma-sı beklenirken datalar bu birlikteliùi göstermemiütir

(29).

C. Hastalıùın baülangıç yaüı: úsviçre’den

yayınla-nan bir çalıümada hastalık ne kadar erken yaüta

baülarsa kanser oranının o derece arttıùı

belirtil-miütir (30). Karlen ve arkadaüları 955-989 yılları

arası 547 ÜK’li olguyu takip etmiüler hastalık

baü-langıç yaüı 29 yaü altı populasyonda 29 yaü üstü

populasyona göre kanser geliüim riskini yüksek

bulmuülar. (3). Ekbom ve ark. ise 4 yaü altı, 4-29

yaü arası ve daha yukarı olmak üzere üç grubu Allel kaybı; "LO"H veya heterozigotide kaybı

ola-rak bilinir. Gastrointestinal sistem displazilerinde

yaygındır.

Anormal DNA metilasyonu; sıklıkla promotor

spesi-fik genin DNA metilasyonunda artıü vardır. Bu

dev-rede deùiüen gen sıklıkla pRB (retinoblastoma

ge-ne product) ile iliükilidir (7-20). Bu yolun hemen bütün malign ve displazik olaylarda kesilmiü oldu-ùu düüünülür.

Bu devredeki deùiüimler;

• pRB’nin kendisindeki mutasyonu sonucu E2F’ye

uzun süre baùlanaması,

• Human papillom virüsü veya adeno virüs gibi viral proteinlerin baùlanması sonucu pRB geninin inaktive olması

• pRB geninin normal regülasyonunda de

ùiüiklik-ler olması

3. Apoptozdan kaçıü: Apoptoz programlanmıü

hücre ölümüdür. Apoptotik yol saùlıklı hücrelerde

normalde durgundur. Fakat hücresel stres veya DNA hasarı sonrası hızlanır. Apoptoz kontrolünde yer alan tümör supresör gen p53’dür. p53; DNA ta-miri için genleri içeren bir transkriptör faktördür. Bu

genin fonksiyonlarının kaybı mutasyonlar, viral

inaktivasyon, MDM2’nin normalden fazla

ekspres-yonu ve allel kaybı (LOH) sonucu oluüur. Mutant

p53 biyolojik olarak inaktif olmasına raùmen nor-mal yapısından daha stabildir ve gastrointestinal sistem displazilerinde aüırı salınımı vardır. Artan p53 düzeyleri ve p53 hedef geninin transkripsiyo-nunun aktivasyonu, DNA tamir, apoptoz ve hücre

siklus ölümüne veya duraklamasına yol açar

(2-23).

4. Cheating the generational clock "Jenerasyon saatinin kandırılması": únsan hücreleri devamlı proliferasyon için ikiden fazla engeli yenmelidir. úlk bariyer p53 ve pRB tümör süpresör yoludur. Bu

yolların inaktivasyonu sonucu yaüam uzar, ancak

ölümsüzlük söz konusu deùildir. Normal hücrelerde

tekrarlayan DNA replikasyon zincirleri sonucu telo-merler 50-200 baz arasında kısalır. Bu kısalma krize kadar devam eder, bu durum kromozomal insita-bilite ve hücre ölümüyle karakterizedir.

Telomerle-rin stabilizasyonu, telomeraz aktivasyonu taraf

ın-dan saùlanabilir (24). Bir çok insan displazi

formla-rında ve kanserlerinde telomeraz over

ekspresyo-nu vardır.

5. "DNA missmatch repair genler": Son yıllarda erken kanserlerde ve displazinin oluüumunda

(4)

mis-da KRK insimis-dansı mis-daha fazla bulunmuü. Cleveland

Klinikte yapılmıü kohort tipi çalıümada 976-994

yılları arası 32 hasta izlenmiü PSK+ÜK ile tek

baüı-na ÜK olan olgular randomize seçilerek kar

üılaütı-rılmıü. ÜK+PSK olanlarda KRK %3, kontrol

grubun-da ise %3 bulunmuü (35). úsveç’te populasyonun

tamamı seçilerek yapılan bir çalıümada ise

964-99 yılları arası 04 PSK+ÜK hastası 0-20-30 yıl boyunca takip edilmiü kümülatif kanser riski

sıra-sıyla %0, %33 ve %40 bulunmuü. Oranlar tek

baüı-na pankoliti olan ÜK olgularına göre yüksekmiü

(36). ÜK+PSK olgularında KRK için kolonoskopik ta-rama erken baülamalıdır. Marchesa ve

arkadaüla-rı 85 úBH’lı olgu ile birlikte sklerozan kolanjit

göz-lenen 27 olgu içinden kolektomi yapılanların

ko-lektomi materyallerini karüılaütırmıülar, displazi oranı ÜK+PSK %59.5 kontrol grubunda ise %.5

bulmuülar (37).

H. Ailede sporadik kolon kanseri varlıùı: Birinci

derece yakınlarında KRK olan bireylerde hastalık geliüme riski iki kat fazladır. Peki úBH’lı olan bireyin

birinci derece yakınında KRK varsa kendisinde risk

ne kadardır? úsveç’ten yapılan bir çalıümada

94-995 yılları arası 9876 ÜK’li bireyde birinci

derece-de akrabalarında kanser olanlarda ÜK + ailesinde

kanser hikayesi olmayanlara göre rölatif risk 2.5

bulunmuü (38). ÜK veya CH’da 50 yaüından önce

. derece akrabasında KRK görüldü ise rölatif risk

9.2 bulunmuü. Eùer aile hikayesinde 50 yaüından

önce kanser geliüimi varsa risk daha da yüksek

olabilir. Birinci derecede yakınında 50 yaü altında

KRK olan úBH’lı olgulara daha sık ve daha erken

dönemde tarama baülanmalıdır.

I. úleal poü-anal anastamoz varlıùı: ÜK’in altın

standart tedavisi ileal poü anal anastomoz ile

res-toratif proktokolektomidir. Bu prosedürde rezidüel

kolonik epitelin içeriùi anal mukozektomi

yapılma-dıkça anal transisyonel zondan (ATZ) ayrılır.

Sade-ce bir retrospektif çalıümada hastaların %3.’inde

ATZ üzerinde low grade displazi geliütiùi

gösteril-miütir (39). Orijinal kolektomi materyalinde KRK

ve-ya displazi oluüan kiüilerle ATZ’de kolorektal

kan-ser veya displazi oluüumu oranı artar. Kesin bir

uy-gulama olmamakla birlikte her 2-3 yılda bir bu

bölgeden biyopsi alınması ve biyopsi örneklerinde

low grade displazi saptandıùı zaman sıkı takiple

gelecekte tekrarlayan multiple biyopsiler yap

ıl-ması gerektiùi belirtilmektedir. Eùer persistant

disp-lazik mukoza veya high grade displazi saptanırsa

mukozektomi ya da laser ablasyon tedavisi uygu-lanabilir. Öyküsünde orijinal kolon segmentinde kanser saptananlarda gelecekte displazi geliüme karüılaütırmıülar; 4 yaü altında hastalık

baülayan-ları yüksek risk, 4-29 yaü orta risk ve 30 üzerini

dü-üük risk üeklinde sınıflamıülardır. Multi-varyant

analizde hastalıùın baülangıç yaüı baùımsız faktör

olarak bulunmuü (30). Danimarka’da yapılan baü-ka bir çalıümada da 0-9 yaü arası için KRK

geliüi-mi için risk 20-39 yaü grubuna göre yüksek

bulun-muü (32).

D. Striktür varlıùı: Striktürü olan ÜK olgularında

displazi ve kanser geliüimi daha fazladır. Gumaste

ve arkadaüları ÜK hastalarında striktür oranının

%5, bu olgularda kanser geliüme oranını ise %24

bulmuülar (33). Striktür bu olgularda 20 yıllık

hasta-lık süresinden sonra oluümaktadır. Sol kolon ve rek-tumda oluüan striktürler daha benign özellik

göste-rir. Splenik fleksuranın proksimalinde 20 yıldan

sonra striktür oluümuü ve obstrüksiyon

semptomla-rıda varsa olay maligniteye baùlıdır. Bazı ÜK

va-kalarında striktür olmasına raùmen alınan

biyopsi-lerde displazi saptanamamaktadır, ancak bu

va-kaların bir kısmında ilerleyen zamanda ileri

evre-de kanser görülmektedir. Burada sorulan soru strik-türü olan ve displazi saptanmayan olgulara kolek-tomi uygulanıp uygulanmayacaùı ve bunların ne

kadar sıklıkla takip edileceùidir. Kolonoskopi

sıra-sında saptanan striktür eùer yeterince

deùerlendi-rilememiü ise bu olgulara kolektomi uygulanabilir.

E. Perianal fistüller: Rektal karsinomlar kendilerini akut anal fistül gibi gösterebilirler. Biyopsi alma-dan görünümüne bakarak fistülün benign veya

malign olduùu söylenemez. Fistüllü hastada

prog-resif aùrı, medikal tedaviye raùmen iyileümenin görülmemesi, rektal striktür ile birliktelik varsa

ma-ligniteye sekonder olarak geliütiùi düüünülmelidir.

F. Uygulanan tedavinin kanser geliüimi üzerine

etkisi: Uzun süre azotiyopürin veya 6-merkaptopü-rin tedavisi alanlarda neoplazi geliüim oranı

kul-lanmayanlara göre artmaktadır. 775 hastalık bir

seride immun süpresif tedaviye baùlı karsinom

ve-ya non-Hodgkin lenfoma saptanmamıü (34).

Pros-pektif olarak yapılan bir çalıümada 86 hastaya 2.5 ay gibi süre boyunca 2 mg/kg/gün

azotiyopü-rin verilmiü ve olgular ortalama 9 yıl takip edilmiü.

Hem immün süpresif tedavi alanlarda hemde

al-mayan olgularda kanser saptanmamıü. únfliximab

tedavisinin sonuçlarıyla ilgili kısa süreli takipler ol-ması nedeniyle malignite geliüimi üzerine etkisi

hakkında yeterli bilgi yoktur.

G. Primer Sklerozan Kolanjit (PSK): ÜK’li olgularda

PSK %5 oranında görülür. Yapılan bazı

(5)

olanlar-riski yüksektir. Bu olgulara anal anastomoz ileal poü yapıldıùı dönemde mukozektomi yapılması önerilmektedir. Ancak mukozektomi her

proktoko-lektomi yapılan hastada endike deùildir. Çünkü

bu iülem istirahat sfinkter tonusunu azalttıùı için

nokturnal inkontinans ve pet kullanımının

artması-na neden olmaktadır.

ú. Hastalıùın lokalizasyonu: Pankolitli olgularda

vaka kontrol çalıümalarında 20 yılık süre için

öne-rilen kümülatif kanser insidansı %5.5-%2

arasında-dır (40). Populasyon temelli çalıümalarda ise

kü-mülatif kanser riski 20 yıl için %2- %6 iken; 30

yıl-dan sonra %30 dur (4). Bu kadar geniü daùılımın

olması yapılan kolektomi oranına baùlı olabilir.

Pankolitli ÜK olgularında KRK için rölatif risk

2.75dir.úsveç’te yapılan kohort tipi bir çalıümada

rölatif risk oranı 5.7 dir (42). Meta analiz sonuçların-da kümülatif risk 0 yılık süre için %2, 20 yıl için %8, 30 yıl için %8 olarak bildirilmiü (27). Sol kolon

koli-tinin orta derece (intermediate) risk oluüturduùu

düüünülür ki vaka kontrol çalıümalarında 20 yıllık

süre için oran %-5 arasındadır (42,43).

Prokto-sig-moidit veya proktitli hastalarda KRK riskinin

belir-gin olarak artıùını gösteren veri yoktur. Gilat ve

ark. çalıümalarında 20 yıl için kümülatif kanser

in-sidansını proktit için %0 ve prokto-sigmoidit için ise

%5 rapor etmiüler (44). Bütün yapılan

çalıümalar-dan çıkan sonuç sol kolon hastalıùı için kanser

ris-ki pan- kolonik tutulum ile karüılaütırdıùında /3 ile

/5 arasındadır.

II: Ülseratif kolitli hastalarda kanser takibi: Kolonoskopik takipteki amaç low grade displazi veya high grade displaziyi kanser geliümeden ön-ce araütırmak ve bulmak, kanser oluümuü ise onu erken evrelerde yakalayarak tedavi edip kolayca kür saùlamaktır. Kolonoskopik inceleme için öneri-len yol pankolitli ve sol kolon koliti hikayesi olan

olguların hastalıùın baülangıcından 8-0 yıl sonra

incelenmeye baülanmasıdır. Hastalık süresi 0-20

yıl arasında olanlara 2-3 yılda bir, 20 yıldan

sonra-da her yıl kolonoskopik inceleme yapılmalıdır.

Bi-yopsiler saù kolon, transvers kolon, inen kolondan

her 0 cm’de bir; rektosigmoid kolon ve

rektum-dan ise her 5 cm’de bir dört kadran olarak al

ınma-lıdır. Aktif hastalık döneminde rejenerasyon

göste-ren epitel düüük gradeli displazi olarak

yorumla-nabileceùi için biyopsi alınmamalıdır.

AsemptomatikúBH’lı olguları displazi veya kanser

araütırması için kolonoskopik incelemenin gerekli-liùini inandırmak oldukça zordur. Burada hasta eùitimi önemlidir. Belki gelecekte úBH iliükili KRK

ta-raması için hastaların araütırma sıklıùını ve riskini

azaltıcı daha sensitif ve güvenilir tarama

yöntem-leri bulunabilir.

Kolonoskopik takip ne sıklıkta olmalı? Yapılan

ça-lıümaların çoùunluùu eùer hastalık splenik

fleksu-rayı aüıyorsa ve hastalık baülayalıdan beri 8 yıl

ve-ya daha fazla süre geçmiü ise tarama çalıümaları

baülamalıdır üeklindedir. Eùer splenik fleksurayı

aümıyorsa 2-5 yıldan itibaren kolonoskopik takip

baülamalıdır. Bu çalıümalarda önerilen takip sıklıùı

ise yılda birden 3 yılda bire kadar deùiümektedir.

20 yıldan sonra takip her yıl yapılmalı, proktit,

proktosigmoidit için ise takip önerilmemektedir.

Burada önemli olan nokta inflame veya hasarlı

mukozanın üzerindeki low grade displazi ve high

grade displaziden kanserin ayrımıdır.

Klinisyen kolonoskopik takip sırasında nasıl

dav-ranmalı? úülemin yapılacaùı kolon yüzeyi yaklaüık

-.5 m2 dir. Displazi yama tarzında olabilir veya

makroskobik olarak tanınmayabilir, böylece

anor-mal bölgeler gözden kaçar. Washington

üniversi-tesinden yapılan prospektif bir çalıümada fokal

displaziyi %95 doùrulukta göstermek için 56 jumbo

biyopsi; kanseri %95 doùrulukta ortaya koymak

için ise 64 biyopsi yapılması önerilmiütir. Onlara

göre kanser veya displazi araütırmak için en az 8

biyopsi gereklidir (45). Bugün için geniü ölçüde

ka-bul gören görüü çekumdan desenden kolona

doù-ru her 0 cm’de bir, sigmoid kolon baülangıcından

itibaren ise her 5 cm’de bir dört kadran biyopsi alınmasıdır. Çünkü yapılan çeüitli çalıümalarda ÜK

iliükili kanserlerin %50 den fazlasının distal kolonda

geliütiùi rapor edilmiütir. Bu rejim kullanılarak her

hasta için ortalama 44 biyopsi alınmalı ve iülem

-.5 saatlik süreyi kapsamalıdır (46,47) (ûekil 3).

3DQNROLW!\ÕO

.RORQRVNRSLNWDNLSVÕUDVÕQGDKHUFP¶GHQNDGUDQEL\RSVL 6LJPRLGNRORQGLVWDOLQGHQKHUFP¶GHQNDGUDQEL\RSVLDOÕQÕU

'ø63/$=ø

7DQÕPODQDPDPÕú LQGHILQLWH

1HJDWLI /RZJUDGHGLVSOD]L+LJKJUDGHGLVSOD]L

D\VRQUDNRORQRVNRSLWHNUDUÕ .ROHNWRPL

ûekil 3. únflamatuvar barsak hastalıùında kolonoskopik

(6)

High grade displazide ise sitolojik atipi daha yo-ùundur ve bezin bazalinin yarısından fazlasında nükleer stratifikasyon vardır. Ek olarak nükleer

ple-omorfizm ve hücrenin polaritesinin kaybı da

önemli iüarettir. Low grade displazi ile high grade

displazi arasında kesin çizgi çizmek problem

olabi-lir, belki de bir veya iki kript temeli üzerinde yap

ı-lamayabilir. Melville ve arkadaüları high grade

displazi ile displazik olmayan doku ayırımında

pa-talogların çoùunluùunun hem fikir; low grade

displazi ile indefinite displazi ayırımında ise fikir

ol-madıklarını rapor etmiülerdir (5). Flow-sitometri ve

çeüitli moleküler markerlar olmasına raùmen hiç

biri henüz altın standart yöntem olan

histopatoloji-nin yerini alamamaktadır.

Displaziyi tanımlamadaki zorluklardan biri de

uy-gun örneklem alınmasıdır. Her kolonoskopi iülemi

sırasında %90 oranında displazi tanımak için

mini-mum 33 biyopsi alınmasını gerekir (45). Amerikan

Gastroenteroloji Derneùinin önerisi ise mukozal

dü-zensizlik ve polipoid lezyonlara ilave olarak her 0

cm’de 2-4 random biyopsi alınmasıdır (52).

IV. Kolonoskopik takip sırasında saptanan

displaziler nasıl tedavi edilmeli?: Low grade

disp-lazinin tedavisi tartıümalıdır. Low grade displazinin

kansere dönüüümü için gerekli süre ortalama 6.3

yıldır. St. Mark’s Hospital verilerine göre low grade

displazilerin 5 yıl içinde %54’ünün high grade veya

kansere dönüütüùü rapor edilmiütir (47). Bernstein

ve arkadaüları ise %29 oranında high grade

dönüü-tüùünü göstermiüler (53.) Bu yüzdelere

bakıldıùın-da kolektomi uygulamanın yararlı olacaùı

söyle-nebilir. Low grade displazi saptanan olgular için

diùer önerilen bir nokta ise kolonoskopik

tarama-nın 6 ayda bir yapılmasıdır. Washington

üniversi-tesinde8 low grade displazili hasta prospektif

ola-rak incelenmiü. 8 ayda olguların /3’ünün

prog-resyon gösterdiùi ancak hiç birisinde kanser

sap-tanmamıütır. High grade displaziye dönüüen bu 6

hastaya yapılan kolektomide kansere

rastlanma-mıü. Bu hastalar muhtemel üç veya daha fazla

bi-yopsi yapılan ve genç yaütaki hastalardan

oluütu-ùu bildirilmektedir. Progresyon saptanmayan 2 olgunun bazılarında gerileme olmuü ve 3 yıllık

ta-kipler sırasında yapılan biyopsilerde displazi

nega-tif bulunmuütur. Bu nedenle Washington üniversi-tesi low grade displazili olgulara kolektomi öner-memektedir (54). Amerikan Gastroenteroloji

Der-neùinin önerisi low grade displaziye kolektomi

ya-pılması üeklindedir (55). Displazilerin araütırılmasında önerilen baüka bir

yöntem ise laser induced florasan spektroskopidir. Bu yöntem barrett özafagus ve özafagus

kanserle-rinde de kullanılmaktadır.

III. Histopatolojik deùerlendirme: Lamina

propri-aya infiltrasyon göstermeyen neoplastik epitel de-ùiüikliùine displazi denilir. Çekirdek, hacmi, üekli ve hücrenin temel bazı yapılarında deùiüiklik söz

konusudur. Çoùu araütırmacılar yanlıü olarak

disp-lazinin preneoplastik süreç olduùuna

inanmakta-dırlar (48). 948 yılında Warren ve Sommers CH’da

kanseri ve 949 da ÜK’li olgularda öncü

prekanse-röz lezyonları tanımlamıülardır (49). 967’de

Mor-son ve Pang KRK geliüiminin bir marker olarak

bi-yopsilerde displazik deùiüiklikleri göstermiülerdir.

Riddell ve arkadaüları ise 983’de endoskopik

bi-yopsilerde displazi için konsept tanımlamıülardır.

Bu konsept küçük deùiüiklikler olmasına raùmen

halen kullanılmaktadırlar (50). Aktif hastalık

döne-minde alınan biyopsideki reaktif epitel

deùiüiklikle-rini displaziden ayırt etmek son derece zor ve

he-men hehe-men imkansızdır. Riddell ve ark. bu

lezyon-lar için "indefinite" terimini kullanmaktadır (50). Bu

kategoriüimdilerde iki alt gruba ayrılmıü olup

inde-finite displazi muhtemel negatif, indeinde-finite displazi muhtemel pozitif üeklinde tanımlamaktadırlar. Po-zitif displazi için ise low grade veya high grade te-rimini kullanmaktadırlar. Hastalıùın aktif

dönemin-de yoùun mukozal hasar vardır ve bu hasarın

ta-miri mukozada displaziye benzer proliferatif de

ùi-üikliklere yol açar. Rejeneratif epitelde

çekirdekte-ki mitotik aktivite artar, nukleolus belirginleüir ve

müsin yapısı azalır. Eùer bu deùiüiklikler mevcut

ise displazi için tanı indefinite’dir.

Low grade displazide hafif nükler hiperkromazi ve mukozanın yüzeyinde stratifikasyon vardır.

Sitolo-jik atipi mukozanın yüzeyinde daha belirgindir. Bu

deùiüiklikler çoùu kolon adenomlarında da

gözle-nir (50) (Tablo ).

Negatif Normal mukoza únaktif kolit Aktif kolit Sınıflandırılamayan (indefinite) Muhtemel negatif

(muhtemel inflamatuvar Bilinmiyor

Muhtemel pozitif Pozitif High grade displazi

Low grade displazi

Tablo . únflamatuvar barsak hastalıklarında displazi

(7)

High grade displazi ve DALM "displasia associated

lession or mass" (displazi ile iliükili lezyon veya

kit-le);225 kiüilik hasta grubunda yapılan taramada

DALM, high grade displazi veya low grade

displa-zi ile iliükili olsun veya olmasın malignite riski %40;

düz mukozadaki high grade displazide ise %42-67

arasındadır. DALM ve/veya high grade displazide

kanser riski yüksek olduùu için tedavi olarak

ko-lektomi yapılması önerilmektedir (53) (ûekil 4).

üide birlikte adenom var ve hasta 40 yaü altında

ise polip tamamen çıkartılamamıü, nüks olmuü,

düz mukozada displazi pozitif bulunmuü, hasta

uyumlu deùilse ve kolonoskopi yapmak zor ise

ko-lektomi yapılabilir. Ancak sadece bir tek inceleme

ile hastada saptanan iyi görünümde veya 3 mm’-lik tubuler adenom ile total kolektomi gibi bir ope-rasyona vermek oldukça zor bir karardır. Çünkü

saùlıklı bireylerde 55 yaüından sonra adenom

ge-liüme oranı %20-%30’dur (56). Bir çalıümada 48 ÜK‘li

hastada adenomatöz veya displastik polip sapta-nan ancak displazide ilerleme olmayan veya komüu yüzeyel mukozada yayılım göstermeyen

olgular takibe alınmıütır. Baüka bir çalıümada da

benzer özellikte 25 hasta ortalama 3.5-4. yıl takip

edilmiü, poliplerde %48-50 oranında nüks ve

özel-liklerinde deùiüiklik saptanmıütır. Düz mukozada

veya polip üzerinde displazi saptanan olgular

ope-rasyona verilmiütir.

CROHN HASTALI⁄INDA KANSER

GEL‹fi‹M‹

I. Crohn hastalıùında kanser riski: CH’da kanser

geliüim oranı ÜK’e benzerdir. Primer karsinom fistül

traktında, barsaùın devre dıüı kalan kısmında

ve-ya ince barsakta görülür. Gillen ve ark. hastane

te-melli çalıümalarında yaygın CH ve ÜK

hastaların-da kümülatif insihastaların-dansı 20 yıllık süre için sırasıyla %8

ve %7 rapor etmiülerdir (57). Yazarlar %90’dan

faz-lası yaygın kolitli 259 hastayı takip ettiklerinde

ay-nı süre için insidansı %3 rapor etmiülerdir (58).

Bu-da göstermektedir ki yaygın kolitli CH veya ÜK

hastaları kanser geliüimi için benzer riski

taüımak-tadır. Bir popülasyon çalıümasında CH’da KRK için

rölatif risk .36-2.64 arasında bulunmuütur (59).

Ek-bom ve arkadaüları kolon ve terminal ileum

tutu-lumu olanlarda kanser için rölatif risk oranını 3.2;

sadece kolon tutulumu olanlarda ise 5.6 rapor

et-miülerdir (60). Hastalık sadece ince barsakta sınırlı

ise kanser riski taüımamaktadır. Hastalıùın

yaygın-lıùı, süresi, lokalizasyonu ve baülangıç yaüı

popü-lasyon çalıümalarında KRK geliüimi için risk

faktö-rü olarak belirtilmiütir. CH’da saù kolon kanserleri

daha fazladır, bu da CH’nın ileokolitli hastalarda

saù bölgeyi tutmasıyla iliükili olabilir. Striktür olan

CH’nda malignite oranı %6.8 iken striktür olmayan hasta grubunda ise %0.7’dir. CH olan ve ailesinde KRK olanlarda CH olup ailede kanser hikayesi ol-mayanlara göre rölatif risk 3.7’dir.

II. Crohn hastalıùında kolonoskopik takip: Çeüitli

populasyon temelli çalıümaların sonuçlarına göre

yaygın kolon tutulumu olan CH’da ÜK’e benzer

üe-%L\RSVLVRQXFX

1HJDWLI øQGHILQLWH /RZJUDGH +LJKJUDGH

\ÕOVRQUD

NRORQRVNRSLWHNUDUÕ NRORQRVNRSLWHNUDUÕ.ÕVDDUDOÕNODUOD

.ÕVDDUDOÕNODUOD HQGRVNRSLWHNUDUÕ 6SRUDGLN 7DQÕ\ÕGR÷UXOD .ROHNWRPL 7DQÕ\ÕGR÷UXOD .ROHNWRPL +DVWDJHQoLVH NROHNWRPL

ûekil 4. Kolonoskopik takipte saptanan displazilerin tedavi stratejisi

$'(120

h.WXWXOXP\HULGÕúÕQGD h.WXWXOXPE|OJHVLQGH .RORQRVNRSLNWDNLS (QGRVNRSLNYHNOLQLNWDQÕ VSRUDGLNDGHQRP

7DPDPÕQÕoÕNDUWG]PXNR]DGDQEL\RSVLDO 'LVSOD]L 

7DNLSHW

ûekil 5. Ülseratif kolitli olguda adenom varlıùında tedavi yaklaüımı

Kronik ÜK ile birlikte olan adenomların tedavisi;

adenomla birlikte olan kronik ÜK’li olguların

teda-visinde bazı sorunlar vardır. Bu lezyonlar DALM’ın

sub tipi olabilir. Sporadik adenoma ile DALM’ın

ay-rımı önemlidir. Eùer lezyon kronik ÜK daùılım

yeri-nin dıüında bir yerde oluümuü ise ( örnegin hastalık

sol kolon tipi lezyon saùda) sporodik adenom

ka-bul edilmeli ve kolektomi yapılmamalıdır. Lezyon endoskopik ve histopatolojik olarak sporodik ade-nomu düüündürüyor ve ÜK daùılım bölgesinde yer

alıyorsa tamamen çıkartılmalı, düz mukozadan

multiple biyopsiler alınmalıdır. Düz mukozadan alı-nan bölgelerde displazi negatif ise kolektomiden

(8)

ki-13. Taylor BA, Pemberton JH, Carpenter HA et al. Dysplasia in chronic ulcerative colitis. Implications for colonoscopic surveillance. Dis.Rectum 1992; 35: 950-6.

14. Murthy S, Flanigan A, Clearfıeld H. Colorectal cancer in inflammatory bowel disease: molecular and clinical featu-res. Gastroenterol Clin N Am 2002; 31: 551-64.

15. Ellis Ca, Clark G: The importance of being K-Ras Cellular Signaling 2000; 12: 425-34.

16. Rommel C, Hafen E: Ras: A versatile cellular switch. Curr Opin Genet Dev 1998; 8: 412-18.

17. Hinds PW. Weinberg RA: Tumor supresor genes. Curr Opin Genet Dev 1994; 4: 135-141.

18. Hunter T, Pines J: Cyclins and cancer II; cyclin D and cdk inhibitors come of age. Cell 1994; 79: 573-582.

19. Morgan DO: Principles of cdk regulation. Nature 1995; 374: 131-134.

20. Donnellan R, Chetty R: Cyclin E in human cancers FASEB J. 1999; 13: 773-780.

21. Vogelstein B. Lane D, Levine A. Surfing the p53 network. Nature 2000: 408: 307-10.

22. Sherr CJ: The pezcoller lecture: cancer cell cycles revisited. Cancer Res 2000; 60: 3689-3695.

23. Bullock AN, Fersht AR: Rescuing the function of mutant p53. Nat Rev Cancer 2001; 1: 68-76.

24. Stewart SH, Weinberg RA: Telomerase and human tumori-genesis. Semin Cancer Biol 2000; 10: 399-406.

25. Lynch HT, Smyrk T: Herediter nonpolyposis cancer. An up-dated review. Cancer 1996; 78: 1149-67.

KAYNAKLAR

1. Özderin Y, Ülker A. İnflamatuar barsak hastalıkları Gast-roenteroloji 2002 283-287.

2. Bruce E. Therapy of inflammatory bowel disease Gastroen-terology 2000; 118: S68-S82.

3. Lewin B. Inflammatory bowel disease and colon cancer. Cancer 1992; 70: 1313-6.

4. Fearon ER, Vogelstein B. A genetic models for colorectal cancer tumorogenesis. Cell 1990; 61: 759-67.

5. Gunter C. The molecular genetics of cancer: down the rab-bit hole. Hum Mol Genet 2001; 10: 655-6.

6. Bienz M, Clevers H. Linking colorectal cancer to Wnt sig-naling. Cell 2000; 103: 311-20.

7. Taipale J, Beachy PA. The hedgedog and Wnt signaling patways in cancer. Nature 2001; 411: 349-54.

8. Day DW, Morrison DC: The adenoma-carcinoma sequen-ce. In: Morrison DC, editor. The pathogenesis of colorectal cancer. Philadelphia: W.B. Saunders; 1978. p 81-94. 9. Cooper HS. Benign intestinal neoplasms. In: Ming SC,

Goldman H, editors. Pathology of gastrointestinal tract. Philadelphia: W.B. Saunders; 1992.p.786-815.

10. Bitt JH, Morrison B. Dysplasia and cancer in inflammatory bowel disease (editorial). Gastroenterology 1981; 80:865-8. 11. Connel WR, Lennard-Jones JE, Williams CB, et al. Factors affecting the outcome of endoscopic surveillance for can-cer and ulcan-cerative colitis. Gastroenterology 1994; 107: 934-44.

12. Ranshoff DF, Riddell RH, Levin B. Ulcerative colitis in colo-nic cancer. Problems in assessing the diagnostic usefulness of mucosal dysplasia. Dis. Colon Rectum 1985; 28: 383-8.

arasında ise 2 olguda saptanmıütır. Bu oranlar

top-lumdaki ince barsak kanseri görülme oranından

farklı olmadıùı için CH’da ince barsak kanseri için

rutin tarama önerilmemektedir.

ÖZET

úBH’da kanser riski normal populasyona göre yük-sek olup hem hekimlerde hem de hastalarda

ank-siyete yaratmaktadır. Kanıta dayalı tıpta

pankolit-li ÜK olgularında KRK riskinin sol kolon tutulumuna

göre daha fazla olduùu gösterilmiütir. Hastalıùın

süresi, hastalıùın baülangıç yaüı, PSK varlıùı ve

bel-ki de ailede KRK hikayesinin olması risbel-ki

arttırmak-tadır. Hekimler kolonoskopik takip sırasında çok

dikkatli olmalı ve lokalizasyona göre deùiümekle

birlikte, biyopsi alımı maksimum düzeyde

yapıl-malıdır. Yaygın kolon tutulumu olan CH’ında KRK

riski ÜK’e benzer üekilde olması nedeniyle

kolonos-kopik takip yapılmalıdır.

kilde KRK risk olduùu için hastalık baülangıcından

sonraki 8. yıldan itibaren tarama programlarının

baülaması üeklindedir (59,60). Eùer hastalık ince

barsakta sınırlı ise kolon kanser riski normal

popu-lasyona benzer olduùu için kolonoskopik takibe

gerek yoktur.

III. Crohn hastalıùında ince barsak adenokanseri

taraması: Çeüitli popülasyon çalıümalarında

CH’nın ince barsak kanserleri için bir risk teükil

etti-ùi belirtilmektedir. úsrail’den yapılan bir çalıümada

396 CH ortalama 9.5 yıl takip edilmiü ve ince

bar-sak kanseri saptanmamıütır (6). úsveç Registry

ça-lıüması 965-983 yılları arası yaklaüık 4000 yaygın

hastalıklı CH ve ÜK’li hastayı ekstra kolonik

kanser-ler yönünden incelemiüler ve bu kanserler için

ris-kin arttıùını göstermede yetersiz kalmıülardır (62).

CH’nda ince barsak kanseri için beklenen risk 3,33

dür.únce barsak kanseri 25 olgu arasında

(9)

26. Chung DC, Rustgi AK: DNA mismatch repair and cancer. Gastroenterology 1995; 109: 1685-99.

27. Eaden JA, Abrams KR mayberry JF. The risk of colorectal cancer in ulcerative colitis: A meta-analysis. Gut 2001; 48: 526-35.

28. Pinczowski D, Ekbom A, Baron J et al. Risk factors for colo-rectal cancer in patients with ulcerative colitis: a case-control study. Gastroenterology 1994; 107: 117-20. 29. Eeaden JA, Mayberry JF. Colorectal cancer complicating

ulcerative colitis: A review. Am J Gastroenterol 2000; 95: 2710-9.

30. Ekbom A, Helmick C, Z<ack M et al. Ulcerative colitis and colorectal cancer: a population –based study. N Engl J med 1990; 336: 357-9.

31. Karlen P, Lofberg R, Brostrom O et al. Increased risk of can-cer in ulcan-cerative colitis: A population-based cohort study. Am J gastroenterol 1999; 94: 1047-52.

32. Mellemkjaer L, Olsen JH, Frisch M et al. Cancer in patients with ulcerative colitis. Int J Cancer 1995; 60: 330-3. 33. Reiser JR, Waye JD, Janowitz HD et al. Adenocarcinoma in

structures of ulcerative colitis without antecedent dyspla-sia bycolonoscopy. Am J Gastroenterol 1994; 89: 119-22. 34. Connel WR, Kamm MA, Dickson M et al. Long term

neop-lasia risk after azathioprine treatment in inflammatory bowel disease. Lancet 1994; 343: 1249-52.

35. Shetty K, Rybicki L, Brzezinski A et al. The risk for cancer or dysplasia in ulcerative colitis patients with primary sclerosing cholangitis. Am J Gastroenterol 1999; 94: 1643-49.

36. Kornfeld D, Ekbom A, Ihre t. Is there an excess risk for co-lorectal cancer in patients with ulcerative colitis and con-comitant primary sclerosing cholangitis? A population based study. Gut 1997; 41: 522-5.

37. Marshesa P, Lashner BA, lavery IC et al. The risk of cancer and dysplasia among ulcerative colitis patients with pri-mary sclerosing cholangitis. Am J Gastroenterol 1997; 92: 1285-88.

38. Askling J, Dickman PW, Karlen P et al. Family history as a risk factors for colorectal cancer in inflammatory bowel di-sease. Gastroenterology 2001; 120: 1356-62.

39. Ziv Y, Fazio VW, Sirimarco Me et al. Incidence, risk factors, and treatment of dysplasia in the anal transitional zone after ileal pouch-anal anastomosis. Dis Colon Rectum 1994; 37: 1281-5.

40. Prior P, Gyde SN, Macartney JC et al. Cancer morbidity in ulcerative colitis. Gut 1982; 23: 490-7.

41. Langholz E, Munkholm P, Davisen M et al. Colorectal can-cer risk and mortality in patients with ulcan-cerative colitis. Gastroenterology 1992; 103: 1444-51.

42. D’Haens GR, Lashner BA, Hanauer SB, Pericholangitis and sclerosing cholangitis are risk factors for dysplasia and cancer in ulcerative colitis. Am J Gastroenterol 1993; 88: 1174-8.

43. Mir-madjlessi SH, Farmer RG, Easley KA et al. Colorectal and extra colonic malignancy in ulcerative colitis. Cancer 1986; 58: 1569-74.

44. Gilat T, Fireman Z, Grossman A et al. Colorectal cancer in patients with ulcerative colitis: A population study Israel. Gastroenterology 1988; 94: 870-7.

45. Rubin Ce, Haggitt RC, Burmer GC et al. DNA aneuploidy in colonic biopsies predicts future development of dyspla-sia in ulcerative colitis. Gastroenterology 1992; 103: 1611-20.

46. Choi PM, Nugent FW, Schoetz Jr. DJ et al. Colonoscopic surveillance reduces mortality from colorectal cancer in ulcerative colitis. Gastroenterology 1993; 105: 418-24. 47.Connell WR, Talbot IC, Harpaz N et al.

Clinicopathologi-cal characteristics of colorectal carcinoma complicating ulcerative colitis. Gut 1994; 35: 1419-23.

48. Crohn BB, Rosenberg H: The sigmoidoscopic picture of chronic ulcerative colitis (non-specific). Am J med Sci 1925; 170: 220-227.

49. Warren S, Sommers SC: Cicatrizing enteritis (regional en-teritis) as a pathologic entity: Analysis of one hundred and twenty cases. Am J Pathol 1948; 24: 475-501.

50. Riddel RH, Goldman H, Ransohoff DF et al. Dysplasia in inflammaotory bowel disease: Standardized classification with provisional clinical applications. Hum Pathol 1983; 14: 931-66.

51. Melville DM, Jas JR, Shepherd NA, et al. Dysplasia and de-oxyribonucleic acid aneuploidy in the assesment of pre-cancerous changes in chronic ulcerative colitis. Observer variation and corelations. Gastroenterology 1988; 95: 668-675.

52. The role of colonoscopy in the management of patients with inflammatory bowel disease. American Society for gastrointestinal Endoscopy. ASGE publication 1013 prin-ted 1986. revised 1998.

53. Bernstein CN, Shanahan F, Weinstein WM. Are we telling patients the truth about surveillance colonoscopy in ulce-rative colitis ? Lancet 1994; 343: 71-4.

54. Brentnall TA. Dysplasia surveillance programs. In bayless TM, hanauner SB editors. Advanced therapy of inflamma-tory bowel disease. hamilton: BC decer 2001. p 251-5. 55. Korbulth A, Sachar DB, Ulcerative colitis practice

guideli-nes in adults. American College of gastroenterology. Prac-tice parameters Committee. Am J gastroenterol 1997; 92: 204-11.

56. Imperialle TF, wagner DR, Lin CY, et al. Risk of advanced proximal neoplasms in asymptomatic adults according to the distal colorectal findings. N Engl J med 2000; 343: 169-74.

57. Gillen CD, Walmsley RS, prior et al. Ulcerative colitis and Crohn’s disease: A comparision of colorectal cancer risk in extensive colitis. Gut 1994: 35; 1590-2.

(10)

61. Fireman Z, Grossman A, Lios P et al. Intestinal cancer in patients with Crohn’s Disease: A population study in cent-ral Israel. Scand J Gastroenterol 1989; 24: 346-5. 62. Ekbom A, Helmick C, Zack M et al. Extra colonic

malig-nancies in inflammatory bowel disease. Cancer 1991; 67: 2015-9.

58. Friedman S. Rubin PH, Bodian C, et al. Screening and sur-veilance colonoscopy in chronic Crohn’s colitis. Gastroen-terology 2001; 120: 820-6.

59. Bernstein CN, Blanchard JF, Kliwer E et al. Cancer risk in patients with inflammatory bowel disease: A population –based study. Cancer 2001; 91: 854-62.

60. Ekbom A, Helmic C, zack M, et al. Increased risk of large –bowel cancer in Crohn’s disease with colonic involve-ment. Lancet 1990; 323: 336: 357-9.

Referanslar

Benzer Belgeler

Scaled Robotics adlı firma tarafından geliştirilen mi- ni otonom araç ise çok daha farklı bir iş için kullanı- lıyor. İnşaat sahasında engellere takılmadan kendi ba-

tionship between inflammatory bowel diseases and serum neopterin levels, a relationship with clinical significance was demonstrated between neopterin levels in active andre-

Conclusion: Eosinopenia may be used as inflammatory marker in evaluation of response to treatment and for predicting the need to repeat ERCP during clinical follow-up of patients

The coronary angiography (CAG) of the patient showed that the patient’s left anterior descending (LAD) artery was irregular, dissected, and recanalized spontaneously

等人,自 1984 年起,至今約有 337

Gövde anatomisine baktığımız zaman, Otsu gövdeden alınan enine kesitlerde en dışta tek hücre sıralı epiderma dokusu bulunmaktadır.. Epiderma üzeri kalın bir

memleket Siyaset Yönetim (MSY) is a YAYED publication; this publication is free... Memleket Siyaset Yönetim dergisinin 32. Sayısı ile karşınızdayız. Bu sayı- mızı,

Recently, radical prostatectomy (RP) with extended lymphadenectomy (LND) has become popular for the treatment of high-risk PCa with good prognosis in selected patients