• Sonuç bulunamadı

9-1-938 tarihinde Halkevinde lise Türkçe öğretmeni Bay Hayri Özdemir tarafından verilen konferans:Yunus Emre

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "9-1-938 tarihinde Halkevinde lise Türkçe öğretmeni Bay Hayri Özdemir tarafından verilen konferans:Yunus Emre"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

' * ü ı ? 3 * 3 V '

— L

9 - 1 - 938 Tarihinde Halkevinde Lise Türkçe öğretmeni

Bay Hayri ÖzJemir taralından verilen konferans

T O M ® ® 1 8 »

Kayseri Halkevi Başkanı

AVUKAT

NA6D

@z§>m

Tarafından 15-1-938 Cumartesi saat 2 0 de Halkevi

salonunda Tarih Kurultayı ve eserleri hakkında

verilen konferans

Seri 4 - 5

Kayseri Vilâyet Matbaası

(2)

9 - 1 - 938

tarihinde Halkevinde Lise Türkçe

öğretmeni Bay Hayri Ozdemir tarafından

verilen konferans

V

y

iM

O

S

İM

ISİ

îsiâmiyetle beraber hemen bütün İslâmî akide ve ananeler bize Arablardan doğrudan doğruya gelmemiştir. Acemler Arablardan aldıkları ve öğrendikleri bütün bilgileri bize nak­ letmekte hiç müşkilât çekmediler işte Arablardan doğan İslâmiyet başta olduğu halde daha pek çok şeylerde bize Acem yoluyle intikal etmiştir. İslâmlıktan sonra edebî bakım­ dan başta vezin ve şekli görürüz. Divan edebiyatının nazım ölçüsü olan aruz vezni işte buna en başlı misâldir. Bizim aruzumuz Arabm yarattığı aruz değil Acemin tahriş ettiği özüne sindirdiği ( Acem aruzu ) dur bunun gibi tasavvufta bize yine aynı yol ile gelmiştir.

Milâdî 13 - 14 ci asırlarda Anadoluda yayılmaya başlıyan tasavvufun nüfuz ve tesiri bütün halka müessir olmuş ve herkezde Tanrı aşkı daha kuvvetle vücut bulmuştur. Bu kuvvetli aşkı meydana getiren ne tarikat banisi Ahmet Yesevi mesnevi sahibi Mevlâna Celâlettini rumunin nede ( Enelhak diyen Hallaç Mansurundur. Bu ancak ve ancak tasavvufu öz dilimizle terennüm eden halk şairlerimizindir. Bunu başında hiç şüphesiz Yunüs Emrenin İlâhî ve manevî aşkını görüyo­ ruz Yunüs Emrenin aşkını hem görüyoruz hem duyuyoruz. Bu görüş ve duyuşu bize yine o veriyor zira tasavvufun ruhuna nüfuz eden bu İlâhî şair Allaha vasıl olmayı ancak ve ancak aşkile tayin ediyor. O kâinatı Allahın bir tecellisi olarak görüyor; biliyor ve inanıyordu gördüğünü gösterdi bildiğini öğretti inandığına inandırdı hep özlü ve içli İlâhi­

(3)

2

Yünüs için ( ikilikten geçip hali kaiden seçmek ancak aşkile mümkindir:

Mana bahrine daldık vücut seyrini kıldık İki cihan serteser cümle vücutda bulduk Gece ile gündüzü gökde yedi yıldızı

Levhde yazılan sözü cümle vücutda bulduk Musa çıktığı turu gökde beytülmamuru İsrafildeki suru cümle vücutda bulduk Tevratile İncili Furkanile Zeburu

Bunlardan hem beyani cümle vücutda bulduk Yedi gök yedi yeri dağları denizleri

Uçmak ile Tamuyu cümle vücutda bulduk Yünüsün sözleri hak cümlemiz dedik sıtdık Kande ister isen bak cümle vücutda bulduk diyen Yunüs inandığına bizide inandırmıyorum.

Bu parça doğduğu yer ve yıl katiyetle belli olmayan Y ü­ nüsün ümmî olmadığımda bize pek âlâ göstermektedir.

O kendi tabirde dervişlikte ümmî idi yoksa Mevlânanın mesnevilerinden zevk alacak kadar Acemce, Şark menakibine nüfuz edecek kadar şark bilgisine sahibdir.

Yunüs dili, vezni hatta düşünüşü itibarile tamamen Türkdir. Divanında halk dilimizin en munis kelimelerini kullanmış ve yine Türkün öz malı olan hece veznini asla ihmal etmemiştir. Bundan Yunüs aruzla yazmıştır manası çıkarılmasın zira o hece vezninin bütün şekillerini kullanmış hatta edebiyatımızda çeşidi pek az olan on ve on iki hecelileri dahi kullanmıştır.

Yunüs ğönül işlerindede bir çok Acem mutasavvuflarından daha çok muvaffakiyet göstermiştir. Ezcümle:

(4)

Aksakallı bir koca Hiç biimezki kim hal nice Emek vermesin; hacca Bir gönül yıkar ise

Sagıreşitmez sözü Gec sanır gündüzü Kördür münkirin gözü Alem münevver ise Gönül Çalabın tahtı Çalapjgönüle bahtı Dört kitabın manası Budur eğer varise

Diyen manzumesi öz ve değer itibarile onlarınkinden hiçde aşağı değildir en kısa bir ifade ile ( kalpden doğan kalbe akan ) diye tarif ettiğimiz lirizmi ancak Yünüs Emrede bu­ luruz zira o ülküsüne bağlı ve sadık inanan ve inandıran bir varlıktır.

Onun inandığına bizde inanıyoruz biz inanmak istemezsek bile o hoş edasile karşımızda bir söylemeğe başladımı biz benliğimizi unutuyor ona bağlam veriyoruz. Onun öyle sami­ mî bir açışı vardırki bu derin samimiyeti insan ne eski dos­ tundan hatta nede hayatında en çok sevmeğe ve onun tara­ fından da sevilmeğe muvaffak olduğu yavuklusından göre bilir.

Yunüsü çok seviyoruz diyoruz niçin diyenlere bir an susup kalıyoruz bu cevabın yokluğundan değil çokluğundan ve ehemmiyetinden dir. O anda bütün fikirlerin birden hücumu bizi teretdüde düşürüyor ve susturuyor. Bir çoklarının (sükût) entabı şiir dedikleri şeyide bize yine Yünüsün büyüklüğü ve ehemmiyeti ilham ediyor.

Yünüsün büyüklüğünü ve özlüğünü iki noktada hülâsa et­ mek icabederse.

A - Öz ki ( İslâmlık - Meoplatenizm ) unsur, tasavyuftur. B - Şekilki dil ve vezindir.

İşte bu iki millî unsur onuda millileştirmiştir.

Sanatki hissedilmeden meydana gelir işte Yunüste sanatını, dahasmı bilmeden hissetmeden fakat duyarak yaratmıştır.

İşte biz ona ancak millî şair hatta halk edebiyatımızın öz kaynağı diyoruz eğer o yaptığı işin farkında olsa idi, başka bir tabirle o çok mükemmel şeyler yaratmağa çalışsa idi

(5)

kudreti dahaya erişemez sanatı tasannuu geçemezdi.

Onu çok seviyoruz şundanda belli ona memleketin muhtelif yerle rinde muhayyel mezarlar ve türbeler yaptırıl­ mıştır. Halk onu kendinden biliyor ve ona mezar ve türbeler yapmaktan çekinmeyen filhakika onun adına bu mahdud türbe ve harabeler değil hemen her Türkün ruhunda ve kal­ binde muazzam tahtlar ve abideler yapılmıştır. O tahtımı soruyorsunuz:

Divanı, o abidelerimi isteyorsunuz. mısrağlar?...

Yünüsün ozaman basılmamış bir şiiri

4

Yine yaz ayları geldi Garip bülbül sana noldu Gülün yanağında al var Sahar vaktmda çok hal var Domurcuk güle konarsın Sahar vaktında ötersin Karlı karlı dağlar aştın Yünüsün bağrını deştin

Hasretin bağrımı deldi Söyle canan bülbül söyle Var hudaya bülbül yalvar Söyle canan bülbül söyle Alemin bağrın yakarsın Söyle canan bülbül söyle Nice deryaları geçtin Söyle canan bülbül söyle

(6)

Kayseri Halkevi Başkanı

MIUmCATT HAV IMACİ ©ISAM

TARAN BORAN US nfl - §3© CyMMTISD İÂ M

R I

HAILKIVİI SALONUNDA TARİH KÜRULTAYI

Y I BSIRLIRİ

hahckinda

y i r

D

ilin

Sayın Bayanlar, Baylar : Halkevimizin tertip ettiği kon­ ferans serileri meyanında bir konferansta benim hisseme dilşmöş ve bilhassa mümessil olarak gitmiş olduğum ikinci Türk tarih kurultayı ve eserleri hakkında izahat istenmiştir.

Türk tarih kurultayı ve eserleri okadar değerli ve okadar yüksek tarihsel bilgi ve neticeleri ihtiva etmektedirki bunun kıymet ve değerini ve ilimsel neticelerini burada temamile

arz ve izah etmeğe benim ne ihtisasım venede iktidarım

müsait değildir. Ancak halkevimizin emirlerini yerine getir­ mek ve bu büyük kurultayda görüp duyduklarımı bir has- behal tarzile arzetmek için huzurunuza çıkıyorum. Bu büyük mevzu hakkında arzi malumat ederken aczim ve ihtisassızlı- ğım yönünden vaki olacak hata ve kusurumun hüsnü niye- yetime bağışlanarak mazur görülmekliğimi reca ederim.

Kurultaydan ne sıfatla bahsetmek istediğimi muhtasaran arz edeyim.

Türk Tarih kurumu ikinci Türk Tarih kurultayının tertip ve onun üyelerini tesbit ederken yirmi beş halkevindende birer mümessil gönderilmesini tensip etmiş ve bu yirmi beş

halkevi arasındada Kayseri halkevindende bir mümessil

gönderilmesini istemiş olduğundan bu mümessilliğe Kayseri Halkevi Yönetim Kurulu beni seçmiş ve göndermiştir. İşte

bu şerefli bir vesile ile içinde bulunmuş olmakla hayatımda

unutamıyacağım bir zevk ve iftihar duymuş olduğum Tarih Kurultayından bu münasebetle bahsetmek fırsatını elde etmiş bulunuyorum.

(7)

— e ■—

-kurumu nevakit ve ne maksatla kurulmuştur.

Arkadaşlar : Türk milletini düşmanların istilâsından; Sul­ tanların istipdadmdan kurtararak ona lâyık olduğu istiklâl

ve saadet yallarını açan ve bu milleti her gün yeni bir

refah ve medeniyet derecesine çıkaran büyük önderimiz

Atatürk Türk milletinin Sultanların sakladığı AvrupalIların

görmek ve göstermek istemediği şanlı ve şerefli Türk

mazisini Türk medeniyetini İlmî çalışmalarla

bütün dünyaya tanıtmağa karar vermiş ve bu kararının

ilk tatbikatımdan olmak üere 1 2 - 4 - 9 8 1 tarihinde Türk

Tarih kurunuinu kurmuş ve hami reisi bulunduğu bu ilimsel

cemiyetin başında Türk tarihinin yazılmasına ve Türk tari­

hinin en esgi devirlere ve ilk çağlara kadar giden ve izle­

rini gösteren yüksekliklerini bulmağa ve bunu aleme tanıt­ mağa başlamışlardır.

îşte bu suretle ve büyük Atatürkı'in 'işaretiie kurulan

Türk Tarih ■ kuronumun gayesi İlmî belgelere dayanarak

Türk tarihini tetkik etmek ve elde edilen neticeleri bütün

aleme neşreylemekten ibarettir. *

İşte ikinci Türk Tarih kurultayıda Türk Tarih kurumu­ nun kurulduğu tarihten beri yaptığı* tetkikleri ve elde eyle­

diği mühim ve çok değerli neticeleri yerli ve ecnebi yüz.

lerce murahhaslar* profesörler gazeteciler, ve tarihçiler huzu­ runda neşrü ilân etmek ve tarihsel tezleri izah ve isbat et­

mek üzere açılmıştır. 20 - 9 - 937 tarihinde açılarak sekiz

gün devam eden ve îstanbulda dolma bahçe sarayında

kurulan bu büyük ikinci Türk Tarih kongresinin şekil ve çalışmalarındada bir parça bahsetmeyi faydalı bulmaktayım.

Türk Tarih kongıırası dolmabahce sarayının muazzam bir

salonunda açılmıştır. Üyeleri bütün lise ve orta mektep­

lerin Tarih öğretmenlerde sayın savlalarımız ve tarih kuru­ mu üyeleri ve ecnebi beynelmilel şöhret ve salâhiyet sahibi

olan otuz kadar ecnebi profesörden mürekkep olarak

tahminen hin kadardı: Bu muazzam kurultayın en dikkat

ve kiyrhete değer tarafı en şerefli ve en heyacanlı safhası her gün yüksek huzurlarile bütün kurultay heyetine şanlı ve *

(8)

muntazam devam ve okunan tezleri lütfen istima buyurmuş

olmasında idi. Büyük Önderin büyük kurultayının her gün

başında bulunuşu bana şu hisleri telkin etmekte idi.

Atatürk kongredeki çok şerefli ve çok manalı yüksek hal ve lavrile ifade ve işaret etmek istiyordiki ey sayın Türk

milleti sizin İstiklâlinizi şeref ve haysiyetinizi ve bütün

varlığınızı zalim ellerden kahir pençelerden nasıl kurtarmış ve size bu günkü İstiklâl ve saadet güneşini nasıl ğöstermiş isem ta esgiden dünya kurulalıdan beri varken bu zalim pençelerin kahri ve kuvvetile bir müddet gizlenmiş olan şanlı Türk mazi ve medeniyetini bulup çıkarıyor ve bu eski

Türk medeniyetinin bütün delillerini ve eserlerini bütün

aleme yeni baştan tanıtıyorum ve Türk milletinede dünyanın en eski bir medeniyet beşiği olduğunu bütün alem nazarında işte burada isbat ediyorum.

Bayanlar Baylar: Hakikaten Türk Tarih Kurultayında

okunan tezler gösterilen deliller ve izerler ile sabit olmuş- turki bir zamanlar sırf kendi entirikalarını çevirmek maksa-

dile Avrupamn barbar dediği Tü.rkler bir barbar değil

bütün dünyaya ilim sanat numunesi veren bir medeniyet

babasıdır. Avrupamn eli silahlı başı külâhlı vahşi bir kavim gibi tehayyül ve tevehhüm ettiği insanlar kendi hayallarında tasni ederek Türke karşı yaptıkları kuru bir isnat ve iftira­ dır. Türkhr bü günkü elde edilen eserlere göre kablet tarih beş bin sene evvelinden beri medenî doğmuş medenî yaşar mış ve medeniyete hizmet etmiş dünyada insanlığı insanlara öğretmiş en asil ve en yüksek bir millettir.

Arkadaşlar : Kurultayda göğsümüzü kabartan bir man­

zara vardıki bu da dünyanın her tarafından gelmiş ve Türk kongresinin müzakere ve kararlarına iştirâk etmiş olan ecnebi

profösörlerdi bu profösörlerin herbiri büyük Avrupamn

muhtelif ünversitelerinî temsil ediyor ve büyük salâhiyetle söz söylüyorlardı bu profösörler sıra ile Almanya, Fıransa Avusturya, İtalya, İngiltere, Yunanistan, Bulgaristan, Çekos­

lovakya, Rusya büyük devletlerin Unvefsitelerinde tarih

hocalığı yapan ve herbiri beynelmilel şöhret sahibi olan

(9)

ki gözlerinin gerek mensup oldukları milletlere ve gerek Türk milletine karşı büyük bir değer ve önemi vardı işte

bu profösörlerdiki kendi milletlerinin vaktile barbar dediği

Türk milletinin barbar değil medeniyet babası sanat anası bilgi ve görgü hocası olduğunu kurultayın ve tarih ktırumu- nun keşif ve neşrettiği eserlerden temamile anlamış ve inan­ mış olduklarını söylemiş olmalarıdır. Bu profösörler Türk

tarih kurumunun senelerden beri memleketimizin muhtelif

yellerinde yaptığı ilmi kazılarla elde ettiği eski eserleri

tetkik etmiş \e bu eserlerin Türkün binlerce seneler evvel

dünya medeniyetine hizmet etmiş olduğu hakkındaki tezlerini kabul etmişlerdir.

İşte bu manzara bizim için çok şayanı iftihar bir manzara­

dır. Türk medeniyetini bütün dünya medeniyetinin en

başında geldiğini idda eden yalınız Türk tarih kurumu değil bütün dünyanın en büyük tarihçileridir.

İşte Türk Tarih kurumu ve kurultayı bu yıl bu büyük hakikati birkez daha bütün dünya alimleri huzurlarında isbat etmek suretile Türk milletinin candan minnet ve şükranlarını

kazanmıştır.

Şimdi Türk Tarih kurumu bu eserleri nasıl bulmuş ve

bu neticeleri nasıl elde etmiştir. Birazda bunlardan bahset­

mek isterim .

Tarih kurumu bu yüksek neticeleri en ziyade memleket işinde yaptığı kazılarla elde etmiştir.

Tarih kurumu çok mütehassıs ellerle açtırdığı toprakların altında Türk medeniyetinin en büyük eserlerini ve en büyük

delillerini bulmuştur. Tarih kurumunun kazı yaptırdığı

yerler Karaca höyük, Turnova ve Ankara ve civarıdır. Buralardan bilhassa karaca höyükte bulunan saray enkazi inşaat malzemesi ve lalıitler Eti Türklerinin sanat ve fen aleminde en yüksek dereceye vardıklarını isbat ettiği gibi Turnavada bulunan kiymetli eserler Türk medeniyetinin

Yunan Medeniyetinden daha evvel başlamış ve yükselmiş

olduğunu göstermiştir. Buralarda elde edilen çok kiymetli

ederler kismen tarih sergisinde teşhir edilerek bütün ziyaret­ çilerin gözleri önüne konmuştur. Bu eserleri görenler eski

(10)

Türk medeniyetinin dünyaya ve bilhassa orta Avrupaya örnek teşkil edecek kadar esaslı ve kuvvetli olduğunu tastik etmektedırlar.

Şimdi Türk tarihinin onbinlerce yıllık cereyanını gösteren ve adeta bu azemetli ve parlak tarihsel devirlerin pek cazip

ve pek değerli bir fihristini teşkil eden tarih sergisindende

Hülasalan bahsedeceğim.

Dolmabahçe sarayının muazzam muayene salonunde teşkil edilmiş olan bu sergi ilk çağlardan itibaren Türk Cumhuri­ yetinin kurulduğu çağlara kadar onbinlerce yıllık Türk tari­ hinin hemen her devresini canlı ve şanlı ve imanlı durum- larile bütün alem huzurunda anlatan, isbat eden bir şaheser olmuştur.

Serginin tanzim ve tertip tarzındaki intizam ve mükem­

meliyet ve bilhassa teşhir olunan eserlerin bulunuş ve

gösterişindeki mnvaffakiyet her türlü hayret ve taktirin fev-

kındadır. Sergide Türk ırkının bedeni teşekküllerini ve

bırakısefal olduğunu gösteren kemikler resimler başlar ve iskeletlerden tutunuzda bunların tekâmül devrelerini gösteren her türlü teşakküllerine büstler ve heykellerine varıncaya

kadar hepsi bulunmuş ve ziyaretçilerin gözleri önüne arz

olunmuştur. Burada dünyaya unutulmaz şan ve heybet

salan Türk ırkının bütün ırklardan üstün güzel mütenasip

ve kuvvetli olduğuna her gören göğüsleri kabararak kani

olmaktadır. Diğer taraftan Türkün eserleride muhtelif çağ­

lara ve devirlere görede ayrı ayrı tasnif ve teşhir edil­

miştir.

Meselâ : Taş devri, Tunç ve bakır ve demir devirleri ve bu devirlerden yaptıkları silâhlar aletler ve sair eşya göste­ rilmektedir. bu devirlerin hepsinde Türk sanatı üstünlüğünü g ö s te re c e k tir muvaffakiyet elde etmiştir. Tarih sergisi Eti Türklerinden başka Selçuk ve Osmanlı Türklerinin sanat veImedeniyete hizmet yolunda vücuda getirdikleri kiymetli

eserlerdefayrıca tezin edilmiştir. Selçuk Türklerinin kuvvetli

zamanlarında yaptıkları şayanı hayret silâhlar halılar ve ev eşyası?gösterildiği gibi Osmanlı Türklerininde en yüksek teali ve istila devirlerinden itibaren inhitat devirlerine kadar

(11)

yaptıkları fildişi altun gümüş ipek vesair maddelerden mamul çok kiymetli silâhlar kalkanlar kılınçlar ev eşyası, halılar ve çiniler ayrı ayrı gösterilmiştir,

Tarih kurulunun bu tarihsel sergisi okadar zengin ve

okadar muazzamdırki bunu değil böyle bir konferansta izah

etmek ciltlerle yazı yazmakla bile temamen arz ve izah edilmesi mümkün değildir. Bu büyük şaheseri ancak ve ancak gidüp bizzat ziyaret etmek ve günlerce müşahede

eylemekle belki anlamak mümkün olabilir. Bu aczimden,

ötürüdırki bu pek büyük ve pek değerli sergi hakkında

fazla izahat vermek de mazur görmenizi dilerim.

Sayın arkadaşlar Tarih Kurultayı ve tarih sergisi hakkın­ da verebildiğim bu izahatım onu maddi ve manevi hazineler taşıyan ve baha biçilemiyen çok kiymetli mevzuu ve eserleri

yanında bir zerre kadar bile değildir, Bu eser, başındaki

hami başkmı büyük Atatürkün işaret ve ilhamile kurulan

ve Türk ırkının onbinlerce yıllık bütün şanlı hayat ve sana­

tını ve dünyaya örnek olan medeniyetini içinde taplayan

emsalsiz bir Türk senfcmludur.

Bu büyük senbulu ziyaret etmekle duyduğum kurur ve şükranımı sizlere arz ederken bütün dünya nazarında Türk göğsünü birdaha kabartan bu değerli ve ilimsel kurultay ve serginin amilleri olan muhterem tarih kurıımuna va burada

canla başla çalışarak Türk ulusunun cidden minnet ve

şünranını kazanan kurum azalarına teşekkürlerimi sunarım.

— *

10

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ermeni teröristlerin baskını üzerine G enelku rm ay İkinci Başkanı Necdet (h.torun, 4. Kolordu ve Ankara Sıkıyönetim Komutam Recep Ergün derna! olay yerine

Oynayanlar: Emel Sayın, Ediz Hun Yönetmen: HulkiSaner Yapım Yılı: 1972.. İKİ aile, çocuklarını beşik kertmesi yaparlar, sonra

Yine lağv kelimesinin Kur’an’da genellikle dinlemek anlamında “semia” fiili ile birlikte zikredildiğini ve buralarda kelimenin daha çok boş, faydasız söz ve

Büyük ressamın 35 inci sanat yılında kendi eserlerinden seçilmiş 300 tabloyu, Güzel Sanatlar Akade­ misinde açmış olduğu sergide, re­ sim meraklılarının

There is also no significant correlation between the detection of high flow color Doppler signals and the age, receptor status, tumor size, lymph node metastases, or clinical stage

Ulusal Meksika Özerk Üniversitesi’nin fizik bölümü baflkan› Arturo Menchaca da, Mexico City yak›nlar›ndaki antik Teotihuacan kentindeki Günefl Tap›na¤›’n›n gizli

ETS’de gerçekleşen eğitime maliyet eklemek için öncelikle gerçekleşen eğitim görüntüle sayfasından ilgili eğitim bulunmalıdır ve güncelle butonuna

Sarayda, saray orkestra şeil İken, İzm ir zaferini müteakip İstiklâl Mar şını bestelemiş ve,bunu duyan Ata­ türk, Zeki Üngörü Ankaraya düve t ederek