• Sonuç bulunamadı

"Osmanlı" gibi müze

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share ""Osmanlı" gibi müze"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

%

76

+

C u m a rte si 4 Ocak 2003

C U M A R T E S İ

%

M illiye t

tarih

"Tarihçi yazar, tasarımcı eler..."

■ Yurtdışındaki benzer müzeleri gezdiniz mi?

Bu müze tam manasıyla finans ya da banka müzesi değil. Bankayı vesile olarak kullanıp topluma, siyasete yani çevresine bakmaya çalıştım. Toplumsal tarih bana daha ilginç geliyor ve bu arşiv buna müsait. Yurtdışındaki müzeler daha spesifik olarak banka müzesidir. Orada toplumsal müze istemediğiniz kadar var, bizde yok. Böyle bir boşluk olduğu için bankanın dışına taştım. Biraz toplumsal müze olmasını istedim.

■ Müze için Bülent Erkmen ile çalıştınız. Onunla nasıl başladınız?

Belgeleri ben seçebilirim, belirli bir kurgu mantığıyla dizebilirim ama sunumu aşamasında

»

başka birinin devreye girmesi gerekiyor. “Nakden Tarih” sergisinde ilk kez Bülent Erkmen’le çalıştım. Sonra yaşlı karı-kocalar gibi olduk.

■ Aranızdaki uyumun sırrı nedir?

Birbirimizi dinlemek. Bütün mesele bir pazarlık meselesi. Tarihçi mümkün olduğu kadar çok belgeyi doldurmaya, metin yazmaya çalışıyor. Tasarımcı ise elemeye. Bu kavgaya da dönüşebilir. Ama tarihçi baştan bir serginin ya da müzenin ilk önemli unsurunun görsellik olduğunu kabul ederse kolay oluyor. Tasarımcı çok iyi bir fren mekanizması görevini görüyor. Tabii bu müze için bir de mimari tasarım gerekiyordu. O aşamada da İhsan Bilgin bize destek verdi.

Müşterilerinden biri II. Abdülhamid'di. 6 bin kişilik personeli arasında

Bedri Rahmi Eyüboğlu da vardı. Osmanlı Bankası arşivi gün ışığında...

NİLÜFER OKTAY

noktay@milliyet.com.tr

T

arihçi Edhem Eldem 1989 yılında Bulgur Palas’ta işe koyuldu. Palasın soğuk bodrum katında onu bekleyen Osmanlı tarihinin en önemli

kuramlarından birinin, Osmanlı Bankası’nm arşiviydi. Sultan II. Abdülhamid’in hesap dekontu, “mütavazı mudilere” ait müşteri kartları, aralarında Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun da bulunduğu 6 bin Osmanlı Bankası çalışanının fotoğraflı dosyaları, kasa defterleri, tahviller... Edhem Eldem, bankanın o zamanki Fransız yönetiminin isteğiyle çalışmaya başlamıştı. Arşivin envanteri beş yılda çıkarıldı ama proje son bulmadı. 2002 Aralık ayında artık Osmanlı Bankası’nın kendisi olmasa da bir müzesi vardı. Prof. Dr. Edhem Eldem işte bu süreci anlatıyor. Ama sadece müzeden değil tarihten, tarihçilerden, arşivin zenginliğinden, müzecilik anlayışından söz ediyor, iyi de yapıyor... Tarihin sadece ciddi değil, renkli yüzünü de gösteriyor.

"Osm anlı”

mııze

Bankanın 1890-1930 arası

arşivinden bir personel fotoğrafı...

■ Uzun süre bu proje üzerinde çalıştınız. En zor yanı neydi?

Biz tarihçiler genellikle metin

insanlarıyız. Yazdıkça yazarız. Entelektüel olarak en zora farklı bir formatta çalışmak oldu. Malzemeyi mümkün olduğu kadar geniş kitleye, görsel ağırlıklı ve daha hazmedilebilir bir metin olarak sunmak. Bir tarihçi için bunun sıhhatli bir egzersiz olduğunu düşünüyorum. Başka türlü ifade etme zorunluluğu, başka türlü bakma zorunluluğunu da getiriyor. Bu hem çok zor hem de hoştu.

Kadınlar itaatkar...

■ Daha teknik sıkıntılar nelerdi?

1989’da başladım çalışmaya. Cerrahpaşa'da Bulgur Palas adlı, “perili köşk” gibi bir binada. Çalışma şartları felaketti. Bodrum katında, dondurucu soğukta çalıştım. Zordu ama en keyifli dönem de oydu, tikti, heyecan vericiydi. Artık bu arşiv yeni değil benim için. Hâlâ çok sevdiğim, üzerinde çalışmak istediğim bir konu ama artık sürpriz yok. Bulgur Palas’ta elime aldığım her belge benim için yeniydi. Tarihçi keşfetmeyi sever. Ben hep “Tarihçiler fetişisttir” diyorum.Kağıdın eskiliğinden üzerindeki imzaya, pula kadar her şey keyif vericidir, ikinci keyfi

kullanım aşamasında yaşarsınız. En entelektüel, mükemmel keyif odur. Üçüncü keyif ise sunmaktır.

■ Artık sürpriz yok dediniz. Bulgur Palas’ta nasıl sürprizlerle karşılaştınız?

Abdülhamid’in hesap dekontunu bulduğunuz zaman biraz gözleriniz

yuvalarından fırlıyor. Bu, sansasyonel diyebileceğim türden bir sürpriz. Daha sağlam sürprizler ise aslında sansasyonel değiller. Galiba en ilginç bulduğum şey personel dosyaları. 1890 ile 1930 arasında çalışmış 6 bin kişinin dosyası var. Bu benim için bir hazine. Çünkü tarihte çok yakalayamadığınız insanlar onlardır. Ne bilgilerine ne de

fotoğraflarına ulaşmak kolaydır, anonimlerdir. Bu dosyalarla tarih açısından 6 bin kişiyi bir veri tabanı olarak kullanıyorsunuz. Modernleşme sürecindeki kentli bir orta elitin, ortanın altı elitin genel portresini çizebiliyorsunuz, toplumsal analizini yapabiliyorsunuz.

■ Nasıl bir portresi var Osmanlı orta elitinin?

Dosyalarda her kişi için standart bilgiler var. Doğum tarihi, milliyeti, dini, mesleği, evli olup olmadığı, eğitimi gibi. Bir de bankanın

değerlendirmesi; giyimi kuşamı, karatkerinin özellikleri... Orada mesela görüyorsunuz ki kadınlar için kullanılan terminoloji erkekler için kullanılandan farklı. Müspet kadın portresinin temel özelliği itaatkarlık ama bir erkekte kullanılan itaat terimi farklı. Bunlar zihniyet tarihi açısından çok önemli şeyler. Kişi hakkında bir şey söylemez ama değerlendirmeyi yapan ataerkil toplumun

değer yargıları ve bakış açısını veriyor. 6 bin kişinin bu kadar standart biçimde mukayese edebileceğiniz bilgileri var. Buna ilaveten yorumlaması daha güç ama daha heyecan verici olan boy fotoğrafları bulunuyor. Kısacası siz bütün bu kriterleri birbiriyle inanılmaz zenginlikte bir örnekleme için ilişkilendirebilirsiniz.

Mesela poz ile bankadaki konumu arasında ilişki kurabilirsiniz. 40 yıllık bıyık modasını bile takip

edebilirsiniz. Hangi arşiv size bu imkanı verir? Bütün bunlar bir tarihçi için bulunmaz nimettir. Hiç şüphesiz mükemmel ve zengin bir seri bu.

■ Müzeden önce de arşivle ilgili sergileriniz oldu. Nasıl tepkiler aldınız?

1997’den bu yana malzeme türlü şekillerle ortaya çıkarıldı. İlk sergiyi

1997’de yaptım. Müzenin mantığına çok yakın bir sergiydi. Arşiv ilk kez sergileniyordu ve banka ziyaretçilerin görüşleri için bir defter açmıştı. İlginçtir, iki çok uç bakış açısı da iltifat ediyordu. Kimisi “Kaybolan geçmişi canlandırdınız”, kimisi de “OsmanlI’nın ne kadar sömürüldüğünü ortaya çıkardınız” diyordu. Bu bence önemli bir şey. Ziyaretçiyi kendi yorumunu getirmekte serbest bırakıyorsunuz. Demek ki yeteri kadar nötr olmuşum. Yazıyla verdiğinizde o kadar nötr olamıyorsunuz. ■

Müzenin bulunduğu, 1892'de yapılan binanın mimarı Alexandre Vallauri.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Siyah TEHDİT EDİLMİŞ Piyonunu At GELİŞTİREREK koruyor, ve Beyaz diğer.. merkez

Kılıcın demirden yapılan namlusu üzerinde gümüş kakma tekniğinde yapılmış çeşitli geometrik şekiller ve papatya benzeri bitkisel motiflere yer verilmiştir.. Kılıcın uç

Onlarca kişinin hayatına dair bilinmeyenleri ortaya çıkarmışken ve aynı zamanda yaş itibarıyla Cumhuriyet tarihinin dörtte üçünü kapsayan bir döneminin yaşayarak

Bu geliĢmelere paralel olarak tarih öğretimi geliĢti, Ahmed Refik gibi dönem tarihçi-eğitimcileri ders ve dersin öğretimi-ders kitapları konusunda

Bu çalışmada, Mirza Haydar Duğlat Babür’ün teyzesinin oğlu, Sultan Said Han’ın yardımcısı ve Keşmir fatihi kimliğinden farklı olarak birey ve tarihçi

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

En az yüz yıllık perspektifi olan; Bir Kuşak - Bir Yol Projesinin, Asya, Afrika ve Avrupa’yı kara deniz ve demiryolları ile entegre edeceği, projenin hat üzerinde bulunan

dblTprofesseur avait demandé na%pour que nous allions demeurer guère la main de Christine, mais"quelques jours dans sa villd L de au moment où elle allait