HESAPLAŞMA
BURHAN ARPAD______________
%
ı . «9
Küçiiksu Anıları
Niyazi Berkes’in ölümü beni yetmiş yıl gerilerin Küçüksu ça yırına götürdü.
Burhanettin çocuğun omuzuna ulaşan iri papatyalar ve alev alev gelincikler arasında yürüdüğü günlere!
Ne var ki, Küçüksu çayırı o yıllardan günümüze nice saldırı lar ve yok edilişler yaşadı.
Birinci Dünya Savaşı’nın yoksulluk yıllarında o güzelim koru, ısı açığını karşılamak için, kestirildi. Yıllar sonra köy fidanlarla az buçuk yenilendi, ama İstanbul’a özgü saldırılardan payını al makta gecikmedi. Birinci köprü, sonra da ikinci köprü ayakları nın hazırlanmasında açık hava atölyesi olarak kullanıldı. Son kez belediyenin 500 milyon aldığı yazıldı. Beykoz Belediye Başkanı bunu öğüne öğüne anlattı.
Bunca yıldır kopamadığım Küçüksu ve çevresinin özel yaşa mımda önemli bir yeri vardır. Sadece o güzelim doğasından ötürü değil. Düşünce ve kültür dünyama kimi katkılarından ötürü.
1913-1953 yıllarında uzun, ya da kısa sürelerle Eski Hisar’da, ya da Yeni Mahalle semtlerinde kimi ev, kimi köşk yavrusu ko nutlarda. Hepsinde, izlenimler edindi ve hiç unutmadı. Fakat Yeni Mahalle Kuyulu sokakta sadece iki yıl oturduğumuz iki katlı evi, bahçenin yemiş ağaçlarını, Nevzat Hatko’yla uzun sürede dikip yetiştirdiğimiz çeşitli sebzeleri unutamam! Ama kırk yılın sınır ladığı “ Hisar’da yaşamak mutluluğunun bütününde öylesine de ğişik ve güçlü 1943 ve 1944 vardır ki, hiç unutamam.
Nedenini anlatmaya çalışacağım.
Özetle şöyle: Sonuna yaklaşmakta olan ikinci Dünya Sava- şı’nın zorunlu kıldığı yeni bir dünya ve daha özgür bir insanlık zorlamaları Türkiye’de de esmeye başlamıştı. Aydın kesimlerde kıpırdamalar göze çarpıyordu. Beyazıt ve Beyoğlu çayevleri ve pasta evleri heyecanlı aydınlarla dolup taşıyordu. Ne var ki, sa vaş sonrası aydınlık dünyasının sözcülüğü Ankara’daydı. O gün lerin deyişiyle Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi’nin genç doçent lerinde!
Yurt ve Dünya, Adımlar dergileri çevresinde toplanmış olan Dr. Muzaffer Şerif Başoğlu, Dr. Behice Sadık Boran, Pertev Na ili Boratav, Adnan Cemgil o günlere göre çok değişik ve aydınlık görüşler savunuyorlardı. Bundan ötürüdür ki, bir süre sonra gö revlerine son verildi ve kimileri tutuklandı.
Yurt ve Dünya, sonraları Adım larla düşünce alışverişim hikâ ye, çeviri, yazı yayımlayarak başladı. Sonra kişi olarak tanıştık. Dost oluverdik.
1944 yaz aylarının Küçüksu çayırı ve plajı, Muzaffer Şerif Ba şoğlu ve Behice Boran’la daha bir başka oluyordu. Yemekler, bahçe, yol, deniz, kumlar daha bir başka oluyordu.
Behice Boran’la yakınlığımız uzun yıllar sürdü. Yurtdışına gi dinceye kadar. Bayan Boran’la söyleşmek çok ilginçti. Değişik bir sesi vardı. Karşısındakini etkileyiveren bir sesti. Muzaffer Şerif Başoğlu, Boran’dan daha duygusaldı. Çabuk heyecanlanırdı.
Muzaffer Şeriften kimi anıları hiç unutmadım. Denizde aşırı süre kaldığı için derisi kabarmıştı ve acı veriyordu. O günlerde iki yaşında olan oğlum Ahmet’i sırtında taşımayı seviyordu. C a nı yandıkça: “ Of, Ahmet! Of..” diyordu. Bunu öyle sık yineledi ki, Ahmet de onunla konuşurken 'Of amca! demeye başlamıştı. Şim di Almanya’da yaşıyan Ahmet’e, Muzaffer Şerif öldü deyince, se nin of amca! açıklamasını da ekledik.
1944 aralık ayının son günleri bize uğramıştı. Amerika’ya gi derken son kez görüşmek üzere. Açık renk ve eski bir trençkot vardı sırtında. Ayrılırken pardösüsünü göstererek eşime” . Ameri ka yolcusu profesörün pardösüsüne bak Semiha Hanım!” de mişti gülerek! Bir daha dönmeyeceğini sezmiş gibiydi. Muzaf fer Şeriften küçük bir anım daha var. Kişiliğini göstermesi bakı mından. Küçüksu'da, kıyı kahvesinde konuşuyorduk. Bir gece önce avukat Esat Adil Müstacablıoğlu'yla tartışmasını anlatıyor du. "Adam bir ilmi hukuk tutturdu” demiş ve açıklamıştı: “ İlmi hukuk dediğin varlıklıların buyruğundadır”.
Bir nebze de olsa az buçuk tanıdım; Muzaffer Şerif duygulu insandı, ülkesinin insanlarını severdi. Yarım yüzyıla yakın sü
ren suskunluğunun altında yatan giz, umarım günün birinde açık lığa kavuşur.
Küçüksu’da söyleştiğim yürekli ve sevimli dostların hepsi öldü. Niyazi Berkes İskoçya’da. Muzaffer Şerif Başoğlu Birleşik Ame rika’da. Behice Boran - Hatko Belçika’da.
Hepsi yurtdışındaöldü. Bu acımasız kuralı Dr. Behice Boran -Hatko değiştirdi. Çok sevdiği ülkesinin topraklarına gömüldü. Türk bayrağına sarılıp tabutu önünde saygı töreni yapılarak. Bi ricik oğlu Dursun Boran’a ne mutlu!
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi