• Sonuç bulunamadı

Başlık: TOPLUMUN SIRF DİNİ TEŞKİLATLANMASIYazar(lar):WACH, Joachim;çev. AYAS, M. RamiCilt: 19 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000500 Yayın Tarihi: 1971 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: TOPLUMUN SIRF DİNİ TEŞKİLATLANMASIYazar(lar):WACH, Joachim;çev. AYAS, M. RamiCilt: 19 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000500 Yayın Tarihi: 1971 PDF"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TOPLUMUN

sıRF

DINİ

TEŞKİLATLANMASI*

JOACHİM WACH

çEvilmN: M. RAMİ AYAS

ı.

Zümreleşnwnin yeni bir ilkesi: Sırf dini zümreler:

Dinı ve ietimaı teşkilatın özdeş örneklerini (type) söz konusu ederek, bu öz-deşliğin daha az karmaşık kültürlerde hakim olduğuna işaret ettik. Bu durum-da, şu iki etken bir değişikliğe yol açmaktadır: Toplumun kiiltür, siyaset ve sosyolojik yapısında artan farklılaşma vefert ve zümrelerin dini tecrübeleri-nin zenginleşmesi. Her iki sürecin başlangıçları ilkel toplumlarda açıkça ayırdedilebilir. Aile, klan ya da kabile gibi herhangi bir sosyolojik birliğin sa-yıca artması, zarurı olarak dinı durumunu (status) değişıirmezse de, onu, tapınma ilc ilgili kaçınılamaz şekilde bölünme ve alt bölünmelere götürür. Aslında, üyelerini büluğ çağmın hak ve vazifelerine tamamiyle iştirake hazırlamak, arkadaşlık ve birlikte yaşamak isteklerine cevap vermek gayesini taşıyan yaş zümrderi, zamanla daha çok farklılaşmağa gider. Mal mülkde, iş-güçte ve ietimaı seviyı~de gün geçtikçe artan farklar da, dini düşünce, eylem ve örgütte karşılıklı değişmeleri kolaylaştırır. Nihayet, halkın hayatında savaş, ve-ba ve haşka musıbeıler (portenta) gibi eiddi olayları karşılamakta seçkin kıla-vuzların önayak olması, zümrenin dinı lavır ve ona tekabül eden ifadesini, bu ifadeyi daha önceki muayyen kalıplara uydurma eğilimini gösteren dini dü-şüncedeki tutucu geleneğe rağmen, büyük çapta etkiler.

Bununla birlikte, bu, madalyonun sadece bir tarafını ortaya kor. Biz, ev-velee belirtildiği üzere, yalınızea herhangi bir halkın siyasi ve ictimai yapısın-daki gelişme ve değişmeler ilc, onun geleneksel din üzerindeki etkisini değil, fakat, başlıbaşma dini gelişmeyi de aynı derecede göz önünde tutmak durumun-dayız. ilkel toplumda dini faaliyetin başka zümre fonksiyonlarından ayrıl-mış olup olamıyacağı söz konusu edilebilir, ancak, olayın dikkatli bir araştır-ması bizi, daha küçük medeniyetlerde bile dini tecrübenin kendine özgü hir

dia-• Bu yazı, ]oachim Wach'ın Chicago üniversitesi'nce yaylıı:I~nan Sociology of Religion adlı eserinin IV. böliimündcn (altıncı baskı, 1951) çevrilmiştir. Bk . .Joachim Wach,Sociology ~f Religion, The University of Chicago Press, Chicago, Illinois, U.S.A., 1951

(2)

176

M. RAMİ AYAS

lektiği olduğuna inandırır. Bundan başka, ferdi hareketlerin ve dini r,~hberlerin ortaya çıkması gösteriyor ki, dini ve sosyopolitik faaliyetlerin çoğu zaman özdeş olmasına ve iç i(;e girişine rağmen, din, başlıba~ına önemli bir gelişmeyi devam ettirmektedirl•

Gerçi meueniyet tarihi hoyunea yaygın ol:;a da her zaman yeteri kadar tanınmış olmayan hir yeni 7.i.imreleşme örneği ortaya çıkar. Bu yeni birliklerde gelişen dayanışma uuygusu bir dereceye kadar devrimcidir'. Bu dayanışma şuuru değişecek, yeni lıirliğin gelişme~,jyle artacak ya da azalacaktır. nu yeni 7.ümreleşme şekli, manevi babalık ve manevi kardeşlik gibi ya km lık kavramıyla vasıfIandırılır. Yeni cemaat, tabii zümrelerden yalnız teşkilat türü, törenler ve inançlar hakımından değil, fakat herşı;yden önce yeni bir hirlik ruhu yönünden oe farklı olacaktır. Göruük ki o, bıı ruhun doğuşunu sağlıyan organik büyüme olmaktan çok, onun ortaya çıkışını karakterlenıliren tabiat bağları ve ma7.iden belirli bir kopma olarak kendisini gösteriyor. Bu kopma ne kadar (;ok aşikarsa, yeni birliğe o kadar kesinlikle sırf diııi zümre diyebiliriz. 11kd kültür seviyesiil-de hile şuurlu olarak tecrübe edilegelmekte olan bu kopmanın işaretleri hideı-yete erme, yeniden doğuş, canlanma gibi kavramlar ve ilgili ayiıılerılir. Ya toplu halde ya da daha ziyade çok defa ferdi olarak hu tecrühcyi geçiren kimseler, yakın arkadaşlıkta bir araya gelmeğe tahrik ve teşvik edilirler. Yeni dini tec-rübenin bu mahremiyeti yeni yoldaşlığın mahremiyetini sağlar. İlkin o, sade-ce birkaç kişi ara"ında yeni bir bilgi alışveri~inden iharet olabildiği gibi, gitgide daha çok şagird ve salikler toplayabilir ve sonra, kuvvetle kaynaşmış bir ce-maalta üyelerini sıkı sıkıya hirleştiren ve kendi,ini helli hir hayat tarzını takibe bağlıyan sürekli bir toplum olur. Burada, eski dünyada hüküm sürüp şimdi ge-ride kalan türlü ayrılıklarm ortadan kalkması amaç edinilmiştir. Onlar, her nekadar yeni eemaatın büyümesiyle yeniden ortaya çıkabilirlerse de, açıktan açığa ya da üstü kapalı bir şekilde reddedilmişlerdir. Nazari olarak, hiçbir yeni ayrılık ve temayüzün gelişmesine müsaade cdilmiyeceği konusunda aynı fikir-de olunahilir; ancak, tatbikatta, onlar ortaya çıkaeaklardır. Ekseriyetle yeni

1 Maalesef. din t a.ilıi dergisinde, dini tecrübenin şiddetini arttırmasına kesin bir ağırlık veren Jacob \Vilhelm Hauer'in araştırması tamamlanmamıştır . .Taeob Willıelm Hauer, Die Re-ligionm: 1/lr Werden, iltr Sinn, iltre Waltrheiı (Berlin: \'::. Kolılhammer, 1923), Vol. i: Das reli-gioese Erlebnis nrifden un/eren Sıuferı. Bu eser dalıa ileri ilkel cemiyctlerdeki dini kavram ve ku-ruluşlann en yiiksek türlerini pek kavrayıcı bir tartışmayla sona erer (Karşılaştınnız: Özellikle clıap. viii) .

. 2 Bu olay Arthur D:'Nock'ca, açıklıkla güriilmiiş ve ifade edilmiştir. Bk. Arthur D. Nock, Corıl'ersiorı (London and Kew York: Oxford I.'niversity PreS', 1933), chaps. i and ii. Özelliklc e,ki medeniyet!e ilgili olarak s.2B.

(3)

TOPLUMU": SIHF DINI TE!iKİr-.:\TLANMASI

177

zümreler, onları eiddiyetle ve ~erbe~tçe temel olarak ortaya koynıuş ve tanıya-gelmişlerdir. Cin~iyet farkının hiçbir değeri olmadığı yerlerde, tabii bağlara göre örgütlenmiş dünyadan kalan başka bir fark te~bit edilecektir ki, o da yaş farkıdır. Dini karizma'yı tanıma şeklinıle teeelli eden en önemli ayırım ölçü-sünden bahsedeceğiz. Hemen hemen bütün hallerde izIcnebilen herhangi bir en küçük farklılaşmağa rağmen, yeni zümreye bir dayanışma ruhu hakim olur. Yeni bir tecrübeye ~ahip olma, onun mensuplarını sıkı bir şekilı!e birleştirir ve tamamlar. Fakat o, aynı zamanda onları, henüz kenıli>;ine katılmayan alem halkından ayırır. Ona iştirak etlirınek, sırf dini ziimre'nin aşağı yukarı belir-lenmiş amacıdır. ilu kitabın dördüncü bölümünde >;ö:r.konum eLLiğimiz iizdeş cemaat'la bunlar arasındaki en önemli farklardan hiri, bunların kuvve halin-deki misyonerlik vasfıdır. Misyonerlik ilgisi, başlıca sınırlı vı~ya bilkuvve evren-selolabilir. Evvelkiııi yalını:r. herhangi bir etnik, dini ya da ba!;ka türlü helir-lenmiş halk azınlık veya çoğunluğuna açık olarak düşünülen bir tecrübe yoluy-la birleşmiş :r.ümrd(~rdc görmekteyiz: Dini seçkinler (ki, şüphe~iz, siyasi ve ie-timai sel,'.kinlerdeıı tamamiyle farklı olabilir).ilirinri durumda eşyanın tabii düzeni yeni dini telakkide bir dereceye kadar yer alabilir; ikinei>;inde (yani, dini ölçü), aşağı yukarı içeren ve dışarıda lmakan nihai düaİizm iı;in bir teo-lojik açıklama gereklidir. Göreceğiz ki, ~özde birtakım fırka zümrelerinin in-hi~arcılığı böyleee haklı gösterilmekte(~ir. Herhangi bir sırf dini ~ümrenin kendi mahiyeti, önemi ve bildirisiilin yorumlanmasına göre, dışarıdaki kimselere karşı va:r.iyet alışı değişecektir. Eğer <i, mizaç. itibariyl.~ s(~çiei ise, ~üstakbel mühtedilerle kalbieri döndürülemı~miş olanlar arasında fark gözetecektir. Birinci~ine ihtimamla ("muhtemel kardeş"), ikincisiııe karşı umursamazlıkla ya da saygısız ca davTaııılacaktır'. Göreceğiz ki, gi:r.li cemiyetler, sır cemiyetle-ri ve bazı fırkalar bu çift davranışı gösterirler. Kendi amacı (bilkuvvc n~ya bil-fiil) e\'Tensel ise, sırf dini zümre, mensupları ve men~ul' olmayanlar ile alış-verişlerde, ikincilerin karşısında gerçek bir ü>;tünlük duygusunu açığa vurmak veya çift yönlü bir. hareket tarzı gütmek kolayolsa da, esas itihariylı~ hiçbir ayrı ~eçiye müsaade etmeyecektir. Rinnenethik (yalınız içerid"kiler için geı;erli ahlak), din tarihiilin göstı~rdiği üzere, ke~inljkle bu vasıfları haiz olan tabii zümrelere özgü değildir.

Şimdi, ilköIice daha karışık ve kaba şekillerden başlayarak daha mükemmel olanlara varmcaya dek, sırf dini zümrderin farklı örıı(~klerini incelemeğe döne-ceğiz. Kolayca anlaşılabilir ki, iki çı~şit vardır: Kaynağını tarihi araştırmalarla

(4)

178

M. RAMİ AYAS

ayrıntılı şekilde izleyebildiklerimiz ve başlangıçları yalınız mensuplarına değil, aym dereeede bizden de gizlenmiş olanlar.

2. Gizli cemiyet:

Bu bölümde araştırılan ilk teşkilat örneğini gizli cemiyet diye adlandıra-cağız. Gizli cemiyetlerin tarihi üzerine birçok yazı yazılmıştır; ancak, bu terim, ekseriyetle açıklıkla belirlenmiş değildir. Yeni hir araştırma', söz gelişi, sır kültlerini, mesleki-dini bir zümre olan Druid'lerin cemiyetlerini, Tapınak ko-ruyucuları Templars tarikatını, birkaç felsefi ve tamamiyle siyasi cemiyeti içine almaktadır'. Gizli cemiyetler, ne dördüncü bölümümüzde söz konusu edil-miş bulunan yaş ve cinsiyete göre zümreleşmeyle, ne de altıncı hölümde araş-tırılacak olan mesleki zümrelerle karıştırılmalıdır. Hususi bir tecrübe ya da başka şartlar esasında ehliyet kesbeden insanlara açık bir zümre olarak 0, söz

gelişi, din görevlilerininki gibi aynı meslekten insanları kuşatan iş-güç dernek-leri çeşidinden kapalı bir cemiyet değildir. Gizli cemiyet, pekçok ilkel toplum-da görülmüştür. Radin, söz gelişi, Winnebago kızılderilileri arasında", aynı de-recede iyice gelişmiş yaşayış ve ayiıılerle ilgili olarak, dört dini zümre çeşidini tasvir eder:

ı.

Ayin ve mcrasimlerinde yalınız üyelerinin hazır bulunmasına müsaade edilen tabii zümre ve klanlar; 2. Özel bir ruhun inayetini kazanan kimselere mahsus dini cemiyetler, ya da, bizim terminolojimizle, (her nekadar bazan kalıplaşmış olsa da) ferdi tecrübelere dayanan sırf dini cemiyetler; 3. Ancak üyeliğe kabul edilmiş olanlara açık sihirbaz zümreleri, ya da başka bir deyişle, sır cemiyeti; 4. Yarı sürekli örgütler (özel ayinlerin yürütümünde müstesna başarıları kendilerine itibar sağlayan savaşçı dernekleri)'. Böylece burada, tabii zümrelerin yanı sıra, ortaya çıkmalarını, tamamiyle, geleneksel birliklerdeki hayatıyetin zayıflama ve silinişine bağlıyabileceğimiz zümreleri

görmekteyiz.

Klasik medeniyetlerin araştmcıları, geleneksel kültlerin çöküşü ve yeni dini vaziyet alışların ortaya çıkması ilc birlikte görülmekte olan büyük değiş.

4 John Heron Lepper, Famous Seereı Socieıies (London: S. Low )larsıon and Co., 1932). 5 (Çaı;daş) .iyasi ~izli eemiyet!er üzerine son sıralarda yayınlanıııış en iyi inceleme: Franz Sehweyer, Po/iıishe Geheim"erbaende: B/icke in die V,;rgarıgenheiı und Gegerıu:arı des Geheimbımd-we.••n (Freiburg i. Br., 1925).

6 Paul Radİn, The Winnebago (BAE, :'Iio. 37, 1915-16 (19231), p. 317. Gene karş. Clark Wİssler, "General Dİseussion of Slıaman and Daneing Soeİctie" " Anıhro. Papers AAlNH, XI (1916), 853 ff.

(5)

TOPLUMU:'/ sıRF DIj\! TEŞKİLA.TLA~MASI

179

meleri açıklamağa uğraşırkcn daima şaşırıp kalmaktadırlar'. Gerçekten, sadece tabii ölçülere dayanan geleneksel topluma karşı duyulan memnuniyetsizlik yüzünden Eski Yunanistan'da bir yeni zümreleşmcnin ortaya çıktığını görmek-teyiz. İhtimal ki, hususi tanrılar kültüne kendilerini adamış kimseleI'in dernek-leri olan ve hiç olmazsa altıncı yüzyıla dek süregelmiş bu'lunan Yunan orge-onları", dini ehemmiyeti haiz iş-güç derneklerinden olduğu kadar, kendi din-lerinden olmayanların cemiyetlerinden de (thiasos) tamamiyle farklı idiler. Asclepiadai, şifa tanrısı'na tapanlar, Amerikan Tıp Derneği'nin Yunan'daki benzeri değillerdi ama, Poland'a göre, bu tanrı'nın seçkin kullarının mahrem zümreleri idi' 0. Bu cemiyeticI'in kurucuları bilinmemektedir. İmperatorluk

günlerinde, Homa'da, yabancı kült zümreleri arasında, milli ve mesleki olarak mütecanis zümrelerden başka, başlıca bir dini' ya da mistik tecrübe ile birleş-miş zümreler de vardı!!.

Bununla birlikte, ortaya çıkan dini zümreleşme bütünü, kendiliğinden di- ' ni, zihni ve ahlaki gelişme olarak anlaşllmamalıdır.Yeni iman, eskideki çöküşün tamamı tamamına sonucu değildir. Geleneksel kültün çözülüşü ve çöküşün se-bebi ne olursa olsun, ccmiyetin yeni ilkesi, daima, dini tecrübedeki bir yaratıcı atılımı ortaya çıkarmaktadır. Gizli cemiyet gibi, yeni bir sırf dini kuruluşun kurucusu veya kurucuları ya bilinebiiiI', ya da toplum onun kaynağına bulanık ve puslu mazidc sahip olmuş olabilir ve hatta, onun hatırasını kutlamak için layık bir gelenek muhafaza ediIememiş olabilir. tikel toplumda bu iki ihtimali daima göz önünde tutmalıyız. Amerika kızllderiliIeri' 2ve AfrikalıIar arasında,

dini cemiyetler kurmuş olduklarına inanılan kimseleri duyarız; ancak, onların

8 Paul }ı'françois Foucart, Des Associations religieuses che:;;fes grecs: thiasc$, eranc.~,orgeon." (Paris: Klincksieck, 1873), Paul F. Foucart'ın araştırmaları Erich Ziebarth ve Franz Poland ta-rafından doğrulanmış ve tarlil edilmiştir. Erich Ziebarth, Das griechische Vereinıvesen (Leipzig: S. Hirzel, 1896); Franz Poland, Gcschichıe des griechischen Vereinıve .•en.' (Leipzig: B. G. Teubner,

1909).

9 Georg Busolt, S/aa/ .•kunde (3d ed.; München: C. H. Heck" 1920), pp. 525, 253, 958-59. Karş. William S. Fcrgusson'un Orgeon'lar üzerine araştırması.

10 Poland, Vereinwesen, pp. 209.10.

II Bk. Bu eserin, see. 3. Karş. George la Piana, "Foreign Groups in Rome during the First Centuries of the Empire," Vol. XX, I-lThR (1927), chaps, ii-v.

12 "Tütün cemiyeti" nin bir VaS!ta Karga tarafından kuruluşu hakkında karş. R. H. Lowie, Primi/ive Religions (New York: Boni and Liveright, 1924), pp. 3 ff.; Köpek adamlar ce-miyeti'nin kuruluşuna diiir bk. G. A. Dorsey, The Cheyenne (FMNII, Vol. IX [19051), pp. 22 ff.; ve birtakım monografiler: Reo Franklin Fortune, Omaha Secre/ Socie/i".. ("Columbia University Contribulions to Anthropology," ~O. 14 [19321), esp. chaps. iv, v; Ruth Bunzel,

(6)

180

M. RA!IIİ AYAS

gerçek yaratıcılar veya kurucular olup olmadıklarından, ya da eski bir dini geleneğc yeni bir hayat aşılayıp aşılamadıklarından emin olamayız.

MacLeod, savaşda ve kış raksları boyunca tabii zümrelerin far:ıdı .bir dü-zene yerini bıraktığı Kuzey Amerika'daki Kwakiutl Kızılderililerinin ilgi çeki-ci teşkillitma işaret eder: "Esasen, insanlar, müşterek bir mistik tecrübeteme-linde, derhal siyasi ve ictimai olarak birleşmekte; kutsal cemiyetlerde teşkilat~ lanmaktadır"".Slrf dini saiklarla kurulmuş cemiyetler, bazan öbür, yaş, mesle-ki durum, mülkiyet vc ietimai mevkiyc istinad eden zümrelerle kaynaşırlar.Asıl dini maksadı, ikinci dereceden amillerle böylesine ortadan kaldırma olayı, bazı Amerika, Okyanusya ve Afrika toplumlarında kendisini göstermektedir.

Afrika gizli cemiyetlerinin tahlili ye muhtasar eserinde, Hambly, aşağı. daki çeşitleri belirtir: 1. Yaşa ve cinsiyet ilişiklerine dayananlar; 2. Bir kablıl töreni ile ilgili olanlar: 3. Üyelerinin hayat ve mülkiyetleri üzerinde tasarruf hakkı olan, siyasi gaye ve önemi bulunanlar; 4. İktisadi farklılaşmaya dayanan ve giriş ücretlerini gerektirenlerı'. Yalınız ikinci örnek, hakiki gizli cemiyet-lerdir. Yazar, kronoloji ve sınıflandırma meselesini ele almamaktadır. Afrika üzerinde çalışan bir başka bilgin, Rutt Thompson, incelediği Batı Afrika cemi-yetlerinin çok çeşitli türlerinin bir kronolojisini teshit etmeğe uğraşır ve on-ları, dini (şer'i, dini, ruhbani, yasaklayıcı, koruyucu, arıtıcı cemiyetler), yurt-sever (ziraı, işbirliğiyle ilgili, spor, ticaret, savaş cemiyetleri) ve yıkıcı cemiyet-ler diye bölümlere ayırır".

Sözü edilen Gizli cemiyet, sırf dini teşkiliitın nisheten gelişmemiş şeklidir. Gizli cemiyetin mensupları, zorunlu olarak hısım veya aynı yaştaki kimseler değildir; fakat onlar, cemiyetin koruyucusu oldukları sanılan bir özel tanrılar kültünün gelişmesine ve ilgili ayinleri n icrasına rehberlik eden müşterek dini tecrübelere iştirak ederler. Böylece teşkil edilmiş cemiyet, oldukça süreklidir ve çok defa güçlü ve mütencvvidir. Herskovits, Dahoıncy kült züınrelcri

hak-13 Karş. Bu eserin, n. 36.

14 William Christie MacLeod, The Origin and History of Po/iıics (New York: J. Wiley Sons, 1931), p. 119.

15 Wilfrid Dyson Hambly, Source-BClok for African Anıhrop%gy (FMHN, Vol. XXVI [Chicago, 1937]), pp. 49:l ff.

16 Çeşitli cemiyet türleri Robert H. Lowie tarafıııdan söz konıısli edilmiştir. Robert H. Lowie, Origin ofıhe Sıaıe (New York: Harcourt Brace and Co., 1927), Chap. v; sözgelişi, Batı Af-rika'da Kpelle'nin Poro cemiyeti. Hetmamı Sdıurtz, Hutton \'i'ebster ve Jacob \l;'ilhelm Hauer'in klasik araştırmalanna başvurunuz. Gene lık. "Secret Sodetİes" (art.), in:A.JS, XIII,

621 ff.

(7)

TOI'LL'~ıuı-; SIHF Dıı-;İ TEŞKİLATLANMA~I

181

kmdaki mükemmel tahlilinde, tapınağı, papaz adaylığı devresini, genel öğreti-mi, rakslar öğrenimini, papaz adaylarının belirli bir denemeden ge~'ır.e~ini içine alan özenilerek düzenlenrr.iş giriş ayir.lerini, tanrı Vodu papazlığını tas-vir eder". Dahorney'de, bu kült zürnrchri üyelerinin dört tabakası bilinmekte-dir: 1. Put'un sahibi olan Vodııno; 2. Put'u taşıyan Hunso; 3. Put'un hizme-tine adanmış olan Vodunsi; 4. Tanrı Vodu'nun kudretinin insan şeklinde tecessümü olan Legban'lar. Batı Afrika topluluğu Yoruba hakkmda, Lowie, "Oro cemiyetinde bütÜn insanları birleştiren Şı~y,belli bir tanrıya birlikte ta-pınma ve birtakım ölü gömme törenlerinin, hısımlık ve komşuluğu göz önün-de tutmadan müştereken yapılmasıdır" 20 demektedir.

Gizli cemiyetıerin birtakım ayinleri, toprağın ya da hayvanlarııı verimli-liğinin artmasını, onun bütün mensuplarınca büyük bir i)nem taşıyan

tan-Tlnın inayeti'ni amaç edinir. Onlar aynı zamanda, hasta ve ölmüşIcre ihti-mam etmeği gerektirmekte veya belki de ebedi mutluluk ya da ölümsüzIiikle ilgili bulunmaktadır'I. Biitün bu durumlarda cemiyete yönelen esas saik, sihri 'ya da dinidir. Uu cemiyetıcrin yapısı ekseriya yanlış anlaşılmıştır. Bazı hilgin-ler, onların "ictimai" niteliği üzerinde ısrarla durmaktadıriar, fakat, arta kal-mış münkariz şekillerin istisnası ilc, sadece ictimai ilişikler herzamanki gibi, ehemmiyet bakımından ikinci derecede gelmektedir". Eleştirmc, gene bazı-larına giire, hısımlığa dayanmayan zünırelerin teşekkülünc götüren biraraya getirici üzel bir toplum içgüdüsü veya dürtüsü hakkında daha derin hir naza-riyeye yöneltilmelidir23• Gizli cemiyetıerin tamamiyle dini olduklarını söyle-mek istemiyoruz; kudret ihtirası, sağlık, zenginlik ve koruma arzusu gibi amil-ler, gizli cemiyetıerin daha soysuzlaşmış şekillerini karakterize eder. Bi)ylccı~

18 Karş. Hauerin Mclanesia, Polynesia, Batı Afrika ve Kuzey Amerika gizli cemiyetlerini mütiileası (Vie Religionen, pp. 424 ff.). Gene kar. Edwin

,İ.

Loeb, Tribal Iniıia/ion. and seereı Socieıies (Calif. Pı.b., Vol. XXV '1931').

19 :\I.clville Jean Herskovits, Dahame)': An Anei,,,,/ We.ı Afriean Kingdom (NewYork: J . .T. Au~ustin, ı938), Vol. ıı,ehaps, x';vi ff., esp. xxix.

20 Lowie,.Origin of ıhe SUlıe, pp. 74--75. Oro cemiyeti hakkında karş. Leo Frolıenius, Di" aılanıiseh" Cötterlehre (.Tcna: Eugen Died"riehs. i926), pp. 49 ff.

21 Loeb, Tribal Iniıiaıions, pp. 259 ff., 261..

22 Krş. HuUon Webster, Primiıive Secr"ı Soeieıies (2d cd.: New York: 'bemillaıı and Co., 19.32),ehap. viii: "Dedine ofTribal Societies"; Lowie, Primiıive Soeieı,}',1'1'. 19 ff.; N. Millcr, ESS, XIII, 621'de bu cemiyetıerin dini ehemmiyetini küçiimsemek/edir.

23 Bu, Heinrich Sdııırtz tarafından ileri siiriilen görii'ldiir; Hans Blueher de onu destek le-miştir. Heinrieh Sehurtz, Allersklassen ,md l\fannerbuende: Eine Darstellung der Crundformen der Cesellselıafı (Berlin: George Reimer, 1902); Hans Blueher, Di" Hall" da Ero/il< in dcr mann-liehen Cesellsehafı (Jena: Ellgen Diederichs, 1921).

(8)

182 M. RAMi AYAS

Adalar toplumunun meşhur Arioİ cemiyeti, bir komedi oyuncuları zümresi içeri,inde soysuzlaştı. Onların temsilleri, aslında, bir şahsi tamıya aid gizli ayinler idi. Gizli cemiyete girer..lerin farklı sekiz mertebesi, dövmeler ve kılık-lar ile ayırdedilirdi ". Huth Benedict'in, "din bir vasıta idi ", "onun görevi birşey başarmaktı ve o, herşeyden önce başarı için bir teknikti" sözü, şüphesiz bu ve benzeri durumlar için doğrudur; ancak, incelediğimiz zümre çeşidi ba-kımından genelolarak geçerli değildir". Maııevilik ve faziletlerin, ietimaİ ha-yatı yaşama süresince keşfedilen iki ictimai değer olduğu -aynı yazarın yaptığı gibi- sonucuna ulaşmanın doğru olup olmadığı, gene, şüphelidir. İhtimal ki onlar yeniden keşfedilmişlerdir.

Yaylaların kızılderilisininki ile Melanezya gizli cemiyetlerinin karşı-laştırılması ilgi çekicidir". Her iki medeniyetin değişik örnekte cemiyetleri bol-dur. Melanezya Sukwelerinde cemiyete girme, giriş ücretlerinin ödenmesine bağlı şahsi bir meseledir". eemiyette bir mertebeler hierarşisi görüyoruz; bü-tün mertehelerin mensupları Suku'e'yi teşkil eder ve aynı cemaat merkezi ya da insanlar evini başkalarıyla paylaşırıar. Yaylaların Kızılderilileri (Plains In-dians) cemiyetinde, bununla beraber, üyelik yaşa göre hirlikte kararlaştırılır; özel faaliyetlere ve müşterek olan, nitelik bakımından ferdi olmayan görevlere katılma imtiyazı verilir". Önıek bakımından, Melanezya cemaat evlerinin tersine, her zümrenin kendi ayrı evi vardır".

Gizli cemiyetler olarak teşkilatlanmış hütün zümrelerde üyelik, tabii zümrelerdeki gibi olağan birşeyolmayıp, ancak bir ayırma ve se~~mesonucudur. Onların geleneği, ayin ve merasimi, cemiyete girenlerin kendilerine özgü hak. larıdır. Gizlilik, ekseriya öyle sıkı muhafaza edilmiştir ki, dışarıdakiler, içlerine giren bilginler, bu zümrelerin gerçek yapısı, maksat ve karakteriyle ilgili ola-rak tamamiyle yanlış yola saptırılmışlardır30• Ancak seçilmiş üyeler, ekscriya

24 Teuira Henry, Ancienl Tahiıi ("Nemice Bishop Mus. BuB.," Vol. XLVII 'Honolulu, T. H.. 1928'), pp. 230 ff., 234.

25 Ruth Benedict in General Anıhropolog)', cd Franz Boas (Bostan: D. C. Heath and. Co., 1938), p.633.

26 Lowie, "Societies ofPlain lndians," in Anıhro. Pap",s, AMNJI XI, No. 13 (1916), 96lff. 27 William H. R. Rivers, The Hi.,tar)' of l\"elanesian SocielV (Cambridge: University Pre>s, 1914), Vol. Il, chap. xxiv; Lowie, Primiıive Socieı)', pp. 275 ff.

28 Lowie, "Sucietie' of pJain Indians," p. 979. 29 Ibid., p. 981.

30 Karşılaştırma için bk. Herhert Liboron, Die Karpocraıianische Gnosis ("Sludien zıır Reli-gionswissenchaft," ~o. 3, ed. F. H. Lehmann 'Lcipzig: Jardan Gramberg, 1938'). Sır zümreleri için hk. Bu eserin, see. 3.

(9)

183 bir sınanma döneminden soura, yavaş yavaş kavramlarm hakiki manasına ve cemiyetin adetlerine vukuf kazanırlar. Şiddetli denemeler gittikçe artarak, ehliyet kazanmış olanların eemiyete ve özellikle onun iç halkasma kaLillleri için liyakat temin eder. KabilI müsaadesi, zümrenin maksat ve hedefinde, "ölüm" ve "yeniden doğuş", hayat bulma, belki yeni bir isim seçme ve kutlu dilin bir bilgisi ile sembolize edilen büt.ün hir öğretim devresinden sonra elde edilebilir J1. Bu ef~miyetler, üye olmayanlara karşı değişik davranırlar. Fazla mütereddi olanlarda, kendi topluluklarlIlın dışındaki kimseleri hakir görme ve onlara karşı eza ve cefa derecesine varan bir düşmanlık görüWr. Kaybolmasın veya tahrif edilmesin diye, herhangi bir gizli cemiyetin dini geleneği, hemen herzaman öğreti, ıiyinler ve teşkilat esasınrla d üz(~denir. Mito-lojik özel kavramlar, cemiyet. gürcvIiIerinin ödevlerini ve niteliklerini, teşki-lat usill ve adetlerini, kutlu yerlerin ser;imini, çalgıların kdlanılışını, tapmma eylemlerini meşru kılar ve açıklar. Üyelik ve hizmet için gereken şeyler, ustilre (myth) ve öğretide ifade edilmiş olan gelenekle belirlenmiştir. Görevli-ler ve hatta üyelerin, vecdi tecrübeye kabiliyetli olmaları talep edilir. Cemaata girmemiş olanların elde edemiyeeckleri olağanüstü tecrüheler, böylece, üyeler için hazırlanmıştır. Veed, Afrika, Kuzeydoğu Asya ve Amerika yerlilerinin gizli cemiyetlerinde hayat.i bir roloynar; hem burada hem de başka yerde dua, kur-ban ve taharet; dramatik t(~msiIler, kutlu rakslar ve özellikle maskeli rakslarla tamamlanır.

Bu faaliyetler, eğitim ve öğretimi!ı ilk esaslarını gerektirdiği sürece, ha-tırı sayılır bir kültürel manaya sahiptir ve mümkündür ki, zümrenin iktisadi ve siyasi hayatını belirleyen am iller olmaktadırJz. Onlarııı, hukuk ve gürenek üze-rindeki et.kisi, ister iyi ister kötü olsun, hiç de az önemli değilL)ir. Din, bu dini teşkilat çeşidinden, özelolarak onun daha ileri şekillerinde, bi'_yük ölç.iide et-kilenegelmiştir. Kutlunun gerçek tecrübesini işleme, huşil ve hürmeti teşvik, uygun şekilde yetiştirmeğe itina, riyazat, mur:ikabe ve inzivadan ileri gelen beden ve zilıin disiplini, dini hayat.ın daha kaba başlangıçlarmdan yüksek şe-killerine doğru tekamülde büyük değer taşır.

Amerika Kızılderililerinin dini cemiyetleri, diğer halklarıIlkinden daha üs-tün görünmektedir. Okyanusyanın alçaltıc! pragmatizmi hurada ,'aha az de-recede göze çarpar; daha yüksek ve daha incelmiş teliikkiler, daha ağırbaşlı

31 Batı Afrika için bk. Blltt-Thoffiı"on, Secreı Socieıies, chaps, ii, iii, ix. Mufassal mcratib 6iIsilcsiyle ilgili olarak: ibiıl., ehap. v.

32 Lo",;c, Origin of the Sıaıe, p. 94, Low;e, Kızılderili yayla cemiyetlerini ve onların siyasi geli~IIleylc ilişiklerini belirtir.

(10)

184.

pratikler ve daha sıkı bir di~ipliıı vardırll. Bu yerliler arasınua, çok daha yük-sek bir dini cemaat çeşidinin habereisi ii.; yönlü bir temayül görürüz. Birinci karakteristik (ızellik, "ilk Peygamberler"l4 denilen (ıııemli, nüffızlu kişilerin35

oynamış ol dukları roldiirJ6• Kendi rü'yctlerinden mülhem olarak onlar,

kendi-lerinin ilahi vasıtalar alfluklarına inanırlar. Özel eğilimler ve belirli bir yetişme tarzına sahip olmakla bıı rehberlcr, insanların olağanüstü kavrayış kabiliyet-lerini geliştirir ve kendi halkları arasında huşfı veren bir itibar3? kazanırlar. "Peygamher"l8 ya da kahin, tecrid euilmiş bir şahsiyet olarak kalabilir veya bir salikler zümresini yönetir; faaliyeti aralıklı ya da sürekli ve bir meslek şek-linde olabilir. :Meşakkat ve hatta ıstırap olabilir, günlük kazancı. Böylesi şart-lar altında, dini tecrübe daha dolgun, daha zengin olmağa ve müşterek hayata bolca katkıda bulunan daha çok ferdi bir karakter kazanmağa yüz tutar. Ferdi rehber, saliklerini biraraya getirmekle, sürekli dini inkişafı ve başlattığı hareke-tin gelişmesini sağlar.Yoldaşlarma müstesna derecede bir hayranlık ve se~gi

tel-33 Hau"r, Die Rcligiown, jJp. 424.ff.. 452 ff.; Loeb, Kuzey Amerika'daki gizli cemiyetıerin yayılma merkezl"riııin 1'u"blo ve Cüııey Kaliforııiya bölgesi olduğuna inanmaktadır.

31 Max WeLer tarafından yapılan, karizrnatik ,'c gelenehcl otorite ara"ndaki ayınm için lık G.A., I, 269-70.

35 Kuz"y Amerika Kızılderilileri tarihi bilhassa öğretici örnekler arzeder. Bk. James Moo-ney'iıı kla,ik mnnografisi, The Glrosl.Danee RrligioTl and Sioux Outbrrak of 1890 (RA E, No. 14 [Washington, 1896]). pp. 65:{ ff., ve snn zamanlarda yayınlanan. Alexaııder Le,"er, The Paw-nce Ghosı-Danee Hand Came: A Study in Cultııml Change ("ColumLia Uııiversity Studics in Anth. ropnlogy," Ynı' XVI [New Ynrk: Cnhımlıia Univcrsity Press, 1933]. esp. pp. 53 ff., 105 ff.; ve Leslie Spier, The Prophct Danec of ıhe Northwcst and iıs Derivativcs (Menaslıa, Wis.: George Ban-ta l'ulı. Co., 1935). Genc, Kat P. Phister, "The [ndian Messiah," AA. IV (1891).105 ff.; Verne F. Hay, "The Kulaskiıı Cult: A Prophetieal Mo' ement nf 1870," AA, XXXVIII (1936), 67 ff.; A. L. Kroeber, Handbook of ıhe Indians of California (Washington: Government 1'rinting Office, 1925), pp. 855 ff.; Jaime de Angulo, "A ::"iewHeligious Movement in l\'orth Central Ca[ifornia," AA, XXXI (1929), 265 ff.; Hııth Shonle "Peyole, the Civer of Visions," AA, XXVII (1925), 53 ff.; Radin, The Winnebago, pp. 388 ff.

36 Yakın ~eçmişıeki Afrika peygamberleriyle ilgili nlarak lık. Karl Alden, "The Prophet Movement in eongo," 1101, XXY ([936), 347 ff.; lIuer, Die Religionerı, pp. 458 ff., 472.

37 İlkel kiilt rehberliği ilc Amerika :Vegro kiiltlerininki ara,ında bir karşılaştırma için bk. Raymond Juliııs Jones, A Conıparative Sıudy af Religious CilIı Behaviour among Negroes ("Studies

in the Social Sei"ııees," :Vo.2lWa,hington, D.

c.:

Howard Vniversity, 1939 J), pp. 7 ff. (rehberi n şahsiyeti), pp. 17 ff. (teknikler).; Hobert Allerton Parkcr, The Ineredible Mcssiah (Boston: Jjttle, Brown and Co., 1937).

38 "Peygamber" sözü burada geniş anlamda kullanılmıştır. lleride (bu kitabın 8. bölümü) çeşitli dini otorite iirneklerinin bir tahlili verilecektir. Gene karş. Lowie, "Lcadership", in Seien-ıific Aspeets ofıhe Rac" Problem. cd. H. S. .Jennings (Washington, D. C.: Catholic University of Arneriea Pess, 1911), pp. 220 ff.

(11)

'ı'OPlliMUN SIHF Dhi TEŞKİLA.TL ..\"öMASI

185

kin eden eski çağların kamil insan'larının şahsiyet ve kültü, aydınlatıcı bir araş-tırma konusu olmuş bulunmaktadır39• Yunanlar ile Yahudilerin dini rehberlik

teLikkisi arasında önemli fark vardır; bununla birlikte, her iki tCıiikki, dini ka-rizma ve ehliyetin daha ilkel tasavvurlarıııa kadar izlenebilir. Doğu Asya bize bir benzerlik sunar. Resmi devlet did Shinto, Japonya'da lB82'de resmen milli-leştirilip, özel Shinto'dan ayrıldığında; çeşitli kültlerin zümrd€şmesiyle ilgili anlayış, öncekinin "ferdi kurucuların yardımı olmaksızııı millet hayatında ken-diliğinden gelişmiş olduğu düşüncesi idi"; halbuki Kyo1clı'lar (K)'okai), tarihi kuruculam inançlarının hakim olduğu özel cemaatlerdi"40.

Ferdi rehberliğe ilave olarak, gizli cemiyetin gelişmesinde ikinci bjr yön farkedilebilir: Belli bir dini zümre içinde, gittikçe daha karmaşık örgüt yapı-Iışlarına doğru eğilim. Bünyevi ve kazanılmış oları ferdi farklar, yapıları Vt~

ihtiyaç duyulan dini görevlerin çeşidi, merteLe ve itibar bakımından farklı-laşmanın temelini teşkil ed"r. Üçüncü bir eğilim, gizli cemiyetlerdekinden çok, t.amamiyle sır külıleri'nde gel:şmiş olan hierarşiye ait eğilimdir ki, daha önce Afrika ve Polinezya ile ilgili bölüm,le oldukça anlatılmışt.ır.

3. Sır cemi)'eti: Eski Yunanistan ve Roma

Sır eemiyeti, sırf dini teşkilatın ikinci Lir örneğidir. Sır dini terimi, çok defa t.amamiyle serbest şekilde kdlanılmışt.ır41. Onun birtakım teolojik özel-likleri çeşitli zümrelerde müşterek olduğu için, ayırdedid özelljkler nlamıyor.

Sözgelişi coşkunluk, yeniden doğuş ve ölümsüzlük fikri, şarapla ekmek yeme ayininin yapılışı; milli kült zümrelerince, özel bir tanrıya t.apınanlarııı serbest. cemiyetlerince ya da ort.ak bir soya, barıni bilgi veya mesleğe bağlı belirli üyelerin seçkin zümreleri gibi çok farkh zümrelerce müşt.ereken benimsenmek-tedir. Bununla birlikt.e, sır eemiyttleri, farklı bir dini cemiyet örneği göstermek-te ve Polinezyahlar gibi ilkel kültürlerde bile bulunmakt.adır42. nu

cemiyet.-39 Lndwig Bieler, Theios Aner: Da.' Bild des görrliı:hen ,>rensehen in Spetan/ike und Früh. ehristenlum (Wien: Oscar Hoefels, 1935). Thei"s telakkisin;n Homeros'dan Ari,loleles'e değin gelişmesi l, 10 ff. ve Ahd.i Atik'in Tanrı Elçileri ll, i ff.

40 Holtom, Faiıh of Japan, pp. 67 ff., 189 II.

41 Bu terimin }orıınılarıııııı karışık biı cetvelini Samuel Angus verir. Bk. Samuel Angııs, The M.ysıery-Religions and Christianir)' (New York: Charles Scribner's Sons, 1925), p. 77. Aşağı-daki 49. dipnotla karş.

,12 Karş. HoberL ,foou Williamson. Religion an,I SocialOrganization in Cerılral Polyrıesia (Cambridge: Univcroity Press, 1937), pp. 268 ff. ("Oyun Tanrıları").

(12)

186

'If. HAMİ AYA!>

lerin üyel~ri: mcnşelerini ilahi başlangıçlara değin çıkarırlar, atalarının ruhla-rına derin bağlılık gösterirler, cemiyetin mukaddes ayinlerine katılmakla ölüm-den sonraki mutluluğu paylaşmağa hazırlanırlar.

Sır cemiyeti, birçok bakımdan gizli eeıniyete benzer. Bununla birlikt.e, o, ekseriya daha karmaşık kültürlerde gelişir ve ustüreler, akide ve ilahiyat gibi daha yüksek derecede farklılaşmış nazar! fikirlerle, zümre faaliyetinin rnana ve maksadının tarifinde ifadesini bulan daha bir incelikle düzenlen-miş ayin ve daha derin ve açık Lir dayanışma duygusu ile t.emayüz eder. Cemiyetin menşeini ckseriya ustürevi hir kumeuya bağlamak, zarur! ola-rak gizli cemiyetin değil ama, sır cemiyetinin kendine özgü bir nitcIiğidir. Orpheus'un, Orphie sır cemiyetine admı veren kahramanın meveud olup olma-dığını tesbit etmek için birı;ok çalışmalar yaplldl43• Dini zümre hayatının

geliş-mesinde üçüncü bir durum, kurucusu olan ılir.ın durumu, ilk haşlangıçlarının beııi tarihi şahsiyetler olduğuna inanan dini zümrelerle kendi~ini gösterir. An-' cak, önceki teşkilih örnekleriyle bunun arasında hiçbir kesin ayrılık yoktur.

Şimdi bir :sıl"cemiyetinin örgütlenmesini sağlayan kültür şartlarını ele ala-lım. Kendine özgü bir niteliği olan siyasi ve wsyolojik şartlar, gelişimi için daha bereketli toprak aramağa tem'ayül eder. Nisbeten karmaşık nit.elikte ve aşağı bir derecede veya hir d(~reeey(~ kadar zayıflamış dini merkezleri olan bir coğrafi ya da siyasi birlik, böyle bir gelişme için istenilen zemini Iıazı~lar. Son devir Roma kült zümreleri'" ve çoğunluğu Buddhist. ve Taoist etkiler göste-ren bazı Çin cemiyetleri" böyle bir toprakta kök salmışlardır.

Bütün sır zümreleri, yaş zümrelerinden veya sırf meslek ziimrelerinden açık;ça farklı olduğu halde, türlü çeşitli olabilir. Kimileri yalmızea dini nitelik taşır; kimilerinin bir de siyasi, ietimai veya iktisadi gayeleri vardır. Bu eemi-yetler, gerek ferdi gereksc müştcrek, hakiki dini ilcalardan doğar ve seçkin mü-rid zümrelerini biraraya getirip, onları kardeşlikte birleştirerek gelişir. Onlar, mahalli ve kabilevi dine katkılarda hulunabilir ya da ondan bir kaçış olarak roloynar. Ağırlık: ya geleneksel dinin nazari görünüşünü bozmaksızın zülıd ve takvaya verilmiş olabilir ya da ustfıre veya teolojinin açıklama ve gelişmesine taaııuk eder. TeşkiUıtın yeni ilkeleri, salikleree, nazari ve ameli yapıda birtakım 43 Viltorio D. lIlacchioro, Zagreııs: Sıııdi inlana all'orfismo (Firenze. ~930); EriehFa,c1ıer, Propheıes: Eine sprach- Ilnd religians~eschichılicl", (Giessen: A. Toepelmann, i927), pp. S4 ff.

44 İetimiı; zeminlerinin mükemmel bir tavsifi için bk. La Piana, "Foreign Group'." 45 ilk. Kenneth Seoll Latouretle, The Chincsl!: Thdr Historyand Cııllıırc (New York: Maemillan Co., In4), ll, 169 ff., 199 ff. Buddhist Çin cemiyetleri için bk . .foseph Edkins, Chine .•" Bllddhism (Basıon; 1880), chap. xvi, ve bu eserin, ehnp. vi, see. 7,

(13)

TOI'LUMUr; SIHF J)hi TEŞKİLATLAr01Ası

187

değişiklikler yapılarak veya değiştirmelere gidilmeden gdiştirilir. Böylece, tabii bölünme ve sosyopolitik yönelişin düzeni,dini nitelik ve ~eçme ilkelerince deği. şikliğe uğratılır. Klasik sırlar (mysterics) hakkında denilmiştir ki, "onlar, dini yalınız gayrı miııi bir şekle sokrnadılar, fakat aynı zamanda onu hemen evrensel ve ferdi, kozmik ve şahsi bir hale sokarak bir şahsi seçme meselesi yaptılar" ~ı;.

Geleneksel otorite, açıkça dini nitelik taşıyan yenice yaratılmış bir otorite ile yer değiştirir veya tamamlanır. Yeni ideolojide, yeniden doğuş kavramı önemli bir roloynar". Sır kültleri, geçici olabilir ya da değişmez bir zeminde sıkıea yerleşmiş bulunabilir. Kültlerine bağlı gizlilik; saliklerin ~eçirrıindeki titizlik, öğretilerinin batıni (esoteric) tabiatı, ayinlerinin pek hususi oluşu ve bir bütün olarak cemaatlarına bağlılıklarıyla açıklanabilir. Genişleyen eemaatin, esasta veya özel sebeplerle topluma karşı çıkması gerekiyorsa, eziyete karşı güvenlik ve bir korunma vasıtası olarak gizlilik arzusu artırılacaktır. İslam'da, Karma-tiler teşkilatı bu hususu açıklayan bir örnektir". Onlar başlangıçta etnik ola-rak ayrı bir zümreydiler, fakat, sırları öğrenmenin özel dereceleri, tuhaf bir teoloji ve esnaf loncası töresi ile hir kült eemiyeti oldular. Onlar, toplumun sırf dini örgütleriyle tabii veya gelenek~el örgütleri arasıııda bir karşıtlık, daha karmaşık kültürlerde tamamiyle olağan olan bir bozulma, kopma örne-ğidir.

Eski sır kültleri, eskiYunan-Homa dünyasında görülmektedir49• Bugünkü

bilim anlayışı onların, dinlerdeki gerçek yerini ve mahiyetini açıklamağı ol-dukça başarmıştır. Gerçekte, onlar, dinlerden töremiştir ve böylece, dini tec-l"übe çeşitleriyle ilgili araştırmaya önemli öl(;üde yardım etmişlerdir".

l~leu-16 Samuel Angus. The Reli~ioıı .• Qııesı of ıi", Grerk.Roman World (London: J. Murray, 1929), p. 79.

1,7 Francis Macuonald Coruford, "Mystery Reli~ions," CA H, LV (1926), 524.

4B El, II, 767 ff. Giriş 3}ini formülleri için krş. Ibid, p. 770.

49 Gustav Anridı, Das antikt~ Mysterienwesen urul sein Einfluss au! das Christt!n.dunı

(Göuingen: Vandenhoek Rupprecht. i 119i); Kicola Turehi, Le Rcligioni misıeriosofiche dı'! man-da anıico (Rome, 1923); Hichnrd Reinı.zensı.ein, Die hellerıisıischen Mysıerimreligionerı (Leipzig: B. G. Tcubner, 1927); Angus, My.<ler)'.lIdigions 0,,,1 Rdigious Quesıs, chp. v; La Piana, "Foreign Groups," esp. chaps, iv-v. Gene karş. OUo Keru, Di" ReligioTl a", Grircl,,'rı (Berlin: Weiumann, 1926), esp. I, 7; II, 6; lll, 9.; Comforu. "Mystery ReIi~ions," pp. 522 ff.; Julius Sanıtcr, Fam;-limfesıe (Berlin: G. Heiner, i901), pp. 97 ff.; Lepper, Famous Secrcl Soeieıi"s, chaps, i-v.

50 Erwin RamsdeII Goodcnough. By Lighı, Lig/ıı: The Mysıic Gospel of Hcl/misıi" Judııism (New Haven: Yale l:niversity Press; Lonuon: Oxford University Press IHumphrey Milforul, 1935). Goodenou&h'ın bu eserinde, Hdlenisı. Yahudi sır kültlerinin temel kavram ve kuruluşları-nın anahatlarını vermek üzere ilgi çekici bir teşebbüste bulunulmuştur. Karş. Benjnmin \Visner Bacon, The Gospd ofıhe llelIenisl.<, eu. CarI H. Kraeling (New York: Henry Holt anu Co., i n.1),

chaps viii, x; Gene karş. Wilhelm Bousset, Die Rdi~iorı des Juaenlums im spaıhelleTlisıischcrı Zeitaller (3u ed., Tübingen: .T. C. B. Mohr 'Paul Siebcck', 1926), chap, xxiii.

(14)

188

M. HAMi AYAS

sis sır kült.ü, aslında, "hir zamanlar, ailenin arzusuna göre teşekkül etmiş ve bir çevreye ınünhasır aile ayinlerinden i~tisnai Lir şekilde geliştirilmiş bir sır kül-tüdür ki,"51 helki de Yunanist.an'da hu, sırf dini te~kilat. çe~idiniıı en eski ör-neğidir52. 0, içerisinde doğduğu yerle hağlıdır5} ve eski bir kabile karakterinin

i:derini t.aşır. A.yinlerinin Çinli, Meksikalı ve Kızılderililer gibi daha ilkel top-lumların zirai ayinleriyle müşterek birçok özellikleri vardır.

Gilbert Murray, ~ır diııi~ıiıı gdişmesiııdeki dört. safhayı belirtir. Birinci devrede, sırlar, sırf diui zümrelerin değil, fakat "bütün bir çoban ya da ilkel çiftçi topluluğunun dini" idiler. İkinci devrede onlar, toplumun en aşağı ta-hakasının dini oldular. i)çüneüsüııde, unlar, (reli/{iones liciıac'ye hağlı olarak ve Aşağı YunaEİstan'da Orphism'in ha~langıeından Caligula gününe değin geçen zaman boyuııca) husus! cerniyetlı~r olarak yerleşt.iler. ~ihayet., dördüncü dev-rede, imperaturluk günlerinde evrenselleştiler".

Eleıısis kültü, dini tecrübesinin daha zı~ngin malıiydi, hu t.ecrübenin yo-rumlanması ve panhell(~ııik bir hareket.le kendi bölgesel sınırlarının ötesinde yayılması bakunından, sır cemiyetlerinin umım:i görünüşünden önemli ölçüde ayrılır"" ilgi çekicidir ki, zümrenin felsefi öğret.ileri, deriuleştirilmjş dini tec-rübe ve ahlak şuuru için yeniden c1veri~li yorumlarnalara müsaid olan eski usturcIerden ([)cmeıer-J(ore) çıkmıştır. Nihson'a göre; "Apollo dini, misyoner bir nit.elik taşıması bakımından, hütün önceki Yunan dinlerinden ayrılır"56.

SI Martin Nilsson, Hisıory of Gree" Re1igion (Oxford; Clarendon Press, 1925). p. 245 S2 Dinin Im türü hakkında kla,ik bir mono/!,rafİ: Erwin Rohde, l'syche: The enlı of Souls and Beli'f in [mmorıaliı)' among 1/", Gre,,"s, trans. \'1'. B. Hillis (New York: Harcourt, Brace and .Cn., 1925); Xil"on. op. cit., chap. vi; Angııs, Mysl"r)'.Religions. 1'1'.10 ff.; Kern, op.cil.. Vol.n,

ehap. vi; Cilbcrt Cl-lurray, Fi"" Sıage of Greek lle1igion (New York: CohınıbiaUniwf'ity Press, ınO), ehap. iii; ~ock. Co""",sion, esp. cbap. ii.

S3 !liinos devrinde Girit',le Küçük Asya dinleriyle bağlantılı sır kiiltleri vard •. Karş. Hel. Jlıııt Berve. Gricehische Geschichıc (FreillUrg: im Breisgaıı: Herdcr and Co., 1931), I. 27-28; Nils. son, op. ciı., dıal" v. und Th" Minoan.Mycenaea" RcliJ!ion and lls Surı'iı;al in Greck Reliııio" (ı'ıınd: C. W. K. Gleerey'. i'127). pp. 506 ff.• 558 ff.

5.1 Kaş. yukarıdaki 52. not ve Angus, Mysıay.Religion.<. p. 14. Akılcı Grek felsefesiyle ha.

zırlarınıış olan "yeni kozmopolitlik" ve "teokru!"i" nİn ortaya çıkışında İskender devriııin etkisi,

Aııgus tarafından söz konusu edilmiştir. Angus,Ibid., pp. lO ff., 15 ff. Gene karş. Paul Wendlanı!, Die hcllmisıisehe Kullur in ihr"" B"zi"hu"gen zll J"d""ı"", "nd Chrislrrıl"m (3d cd.; Tübingen: J. C. B. Mohr, 1912). "bap', vi.ix.

55 Yahancıların Eleusis kiiltüne temayili ederek din değiştirme,inde heliren Hellen top.

lumunu hbcnimscrne" lık. La Piana, hForeign Groups", p. 325.

56 Nil,.on, Greek Re1igion, 1'.203. Karş. Fritz Wehrli, "Die 1Ilyslericn von Eleusis", A H W, XXI (1931), 77 ff.

(15)

TOPLmWN SıRF DINi TEşKİLA.TLAxMAsı

189

Yunan sır dinlerinin ikinci bir örncği Orphism'dir ki, onun geleneğinde, usturevi kurucu önemli bir roloynar". Burada, Dion)'sııs kültündeki58 gibi,

us-turevi kavramların yeniden yorumlanması daha çok remzidir"; onun yanında yer alan dini meriisim de üyeleri tamamiyle kendine özgü nitelikte bir dini cemiyettc birleştiriroo• Kozmogoni, antropoloji, eskatoloji ve soterioloji temel

öğreti konuları idiler ve en sonunda bunlar, ferdin kader ve tabiatı hakkında bir mistik öğreti niteliğini aldılar. Bu merhalc, geleneksel kolektivizmin bıra-kılışını ve sırf dini bir örgütlenmenin ortaya çıkışını gösterir.

Yunan Orgeon'ları, Foucart, Ziebarth ve Poland'a göre61, galiba

başlan-gıçta bölgesel serbest tapınma dernekleri idiler ve geleneksel başka din zümre-leşmelerinden farklıydılar. Hakları ve ödevleri zaten Solon kanununca tesbit edilmişti. Ziebarth, Peiraeus'da, Hhodes ve Delos'daki J1agna Mater Orgeon-larının yönetmelik, tapınak, mali durum, toplantı ve görevlileriyle birlikte teşkilatını tasvir etmektedir62• 8)'lıodoi ıherapeuton ile eski özdeş kült cem

aat-larını biribirinden ayırdetmek oldukça güçtür. Öncekiler, Küçük Asya'da kuv-vet kazanmış görünüyor6J• Kimi s)'mbioseis yalınızea genç erkekleri, kimileri de

yalınız aynı meslekten olan erkekleri içine alırdı. Sonrakiler, müstesna derecede kapalı topluluklar olmuş görünüyor (symbiosis philia).

Doğuya aid, aslmda mahalli ve akrabalığa dayanan kültler, sır kültleri olduklarından dolayıdır ki, Yunanistan'a, Roma İmperatorluğu'ıia6', hatta

57 Jane Elleıı Harrison, Prolegomena lo ıhc study of Grcek Religion (Camuridge: Univer. sity Press, 1903); :llurray, ap. ciı., chap. iii; Nilsson, Greek Religicn, pp. 213-214; Rohde, ap. ciı., ehap. x; Vittorio D. Maeehioro, Zagreus, from Orpheus lo Paul: A HiSlAr) ofOrphism (i'iew York Henry Holt and Co., 1930); Kern, ap. cil., Vol. lll, ehap. ix: "Altc und neuc Mysterien"; :'{oek, Conversion, pp. 26 ff.; Martin Nilsson, "Early Orphism aııd Kindred Religious Mavements,"

HThR, XXVlll (1935), 182 ff.

58 "Dionysos" (ad!.), in RLM, I, 1029 ff.; :'oiilsson,Greek Religion, pp. 205 ff.; Poland, Vereinswesen, pp. 196 ff.; Kern, ap. cit., III, 190 ff.; Lewis Richard Farnell, The Culıs ofıhe Slaıe .• (Oxford: Clarendon Press, 1909), Vol. V, ehap. iv; Greek Hero Cı.lıs and Ideas of Immorıaliı.y ("Gifford Lectures" [Oxford: Clarendon Press, 1921 J), ehap. xiv.

59 Angus, My .•ıery-Religions, pp. 49 ff.

60 Bugünkü Kabir'lerin sırlım hakkında: Kern, ap. ciı., III, 208 ff.

61 Poland, Vereinswcsen, pp. 8 ff., 16 ff. Karş. yukarıdaki 8. ve 9. notlar ve aşağıdaki 74. not.

62 Zieuurt, Das griechische Vereinswe .•eıı, pp. 193 ff.

63 Ibid., p. 205; Poland, Vereinswesen, p. 35: Nock, Conversion, ehaps. iii, ib.; Kurş. Sterling Dow, "The Egyptian Cults in Athens," HThR, XXX (1937), 183 ff.

64 Franz Cumont, Die orienlalischen Religionen im ramischen Heidenlum (1914), English trans. (Chicago: Opcn Court Puulishing Co., I91I); Reitzcnstein, Die Mysıerienreligiunen;

(16)

190

111. RAlIIİ AYA5

Roma şehrine bile sokulmuşlardı. Onlar, kendi öz ülkelerinde bütün kabileye veya nüfusun belli bir hölgedeki kesimine aid inanı;lardı". Büyük Ana ibadeti, Küçük Asya'nın mahalli ve kabilev! dinlerinin bir özelliği idi; ıUithra'lann yurdu han'daydı, Serapis bir milli Mısır tanrısıydı". Bu tapınmalar milli kültler olarak ortaya çıktılarsa da, kendilerine sülfık etme bir yakınlık veya aynı soydan gelme meselesi olmaktan ziyade şahsi arzu ya dayanan sır cemi-yetleri haline geldiler. Onlar, çok defa yerleşik kültlerden biri oldular.'. Ken-disine, sonraki Roma dini zümreleşmesinin en iyi tahlilini borçlu olduğumuz La Piana, gerek din araştırmacısı, gerekse sosyologun bakış açısıııdan, Roma'-ya göç sürecini •• ve Cumhuriyet günlerinden İmperatorluk çağma değin haş-kente yabancıları iskan olaylarımn gelişimini ayrıntılarıyla araştırmıştır. O, haşlıhaşma dini mahiyeti olan cemiyetlerle, keııdüinde başka etkenlerin (mes-leki, ictimai) kesin roloynadığı cemiyetleri biribirindeli vazılı bir şekilde ayırır. Önceki çeşitden cuilOres, bizim için alabildi~iııe ilgi çekicidir. Onların çift yön-lü amacı, milli kült gereklerini yerine getirmek ve ölüye ihtimam etmekti.'. Herhalde, tamamiyle milli kültler ile evrensel eğilimli olanlar arasında bir fark gözetilmelidir. Yabancı tanrılar kültüne karşı genel mukavemetin kırılması ve bir ilgi doğmasıyle -ki, bunu La Piana, İmperator Claudius'un siyaseti ve Roma şartlarına doğu kültlerinin kısmen uydurulmasına bağlar- yabancı bir tanrıya tapınanların herhangi bir sodaiitas'ına milli olmayanların katılması ve hatta papazlığa girmeleri için yol açıldı' 0.Ancak, farklı milli çeşnideki

(Frik-ya, Mısır, Afrika vs. ye ai d) kültler değil ama, kurtuluş öğretisiyle bağlı sır kültleri daha geniş bir çağırıya sahipti. "Roma'ya yabancılarla sokulan ve on-larca geniş ölçüde talim edilen sır kültleri, evrensellik iddia etmekte ve merte-belerini kozmopolit şehir nüfusunun çeşitli zümrelerinden adaylara a(;ık tut-makta gecikmedi".7! La Piana, asli ve milli karakteri muhafaza eden dinlerIc "gerçekten evrensel" olan dinler arasındaki çatışmanın "sürekli gerginliğini" belirtir. Birinci eğilimin ortadan silinmesi uzun sürdü. Gerçek bir

evrenselci-65 Yahudi sır dini hakkında karş. E. R. Goodenoııgh. By Light, Lighı, esp. chaps. ix. x; La Piana, ap. cit., chaps. vi.vii.

66 Karş. Reitzcııstein, Afy.terienreligion"n, pp. 23 ff., 28; La Piana, ap. ciı., chap. iv. 67 Nock tarafında" önemle belirtilmiştir. JIk. Nock, Conver.ion, pp. 57-58 ("ihtida" dan ziyade "kabul etme").

68 La Piana, ap. ciı., 20,ı ff. Roma'da yabancılann iskan edildiği yerler hk; pp. 235 ff. gizli derneklerin tarihi hakkında.

69 Ibid., pp. 272 ff.

70 Ibid., pp. 298 ff. Daha sonraları bile Isi,e tapınan !\lısır uyrııkhılann çoğunluğu teşkil etme_iyI e ilgili bk. pp. 324, 336.

(17)

TOPLUMUN sıRF DINI TEŞKİLATLANlIfASI

191

liği hazırlayan şartlar, aynı yazarca tamamiyle açık bir şekilde anlatılmıştır. O'na göre bu, "böylesine bir din için, kişinin ve müşterek hayatın bütün faali-yetlerinde etki ve karşilıklı nüfuzu, siyasi ve ictimai hareket tarzının ölçü ve programlarını açık ve kesin olarak irade etmeği, kendi öğreti ve amcliyclerini gelecek hayatın umutları kadar, bu hayatın bütün gerçekliklerine yaymağı mümkün kılabilen, evrensel değerde bir dini ahlak muhtevasının ve bir dini teşkilatın tasarrufunu" tazamınun edern.

Hellenistik Mısır'da Yunan örneğindeki kült cemiyetleri, ıhiasoi synodoi, herkesçe bilinirdi. Bununla birlikte, bunlarda, yalınızea Mısır tanrılarına da tapılırdı. Onlar bir prosıates ya da Hiereus'ea yönetilirdj13. Seleflerininkinden daha çok geliştirilmiş bir ilahiyat (theology), öteki dünya bilgisi (escha-tology) ve kurtuluş öğretisi (soteriology) nin ilham ettiği hakikatlerde müş-terek ve çoğu kez ateşli bir inaııçla birleşip, incelikle icra edilen dini ayin-lerle kaynaşmış olan salikler, derin dini tecrübeleri paylaşırlardı".

Therapeuıai ve Mysıai, nitelikleri bakımından biribirinden farklıdır; Di-onysus müridIerinin ne dereceye değin güçlü bir örgüte sahip olduklarını belirle-mek güç". Cemiyetin dışındaki kimselerle malıremi olan kişilerin tasvirleri kadar orijinal malzemeler -theologoumena, ilahilcr, topluca okunan dualar-1•

elimizde bulunduğu için, İmperatorluk Roma'sı dininde bu cemiyetlerio oy-nadığı rolü değerlendirebiliriz". SalikIerin dini tecrübesi, şüphesiz ki,

gelenek-72 Ibid., p. 356.

73 Genellikle bu derneklerle ilgili olarak, ve özellikle onlardan biri olan ıkinci Yüzyılın Basilisto'ları hakkında bk. Walter Custav Albreeht Otto, Priester cmd Tempe/ im hellenistischen Agypten (Leipzig: B. G. Teubner, 1905-8), I, 125 ff.; Colin Hoberts. Theodore C. Skeat, and Arthur :"'rock, "The Guild of Zeus Hypsistos, "IlThR, XXIX (1936), 39. Bu, bir mesleki zümre değil, gerçekten bir ibadet zümresidir.

74 San Nieolo, Ag)'ptischerı Vereinwe .••n.

75 Poland Vereinı."sen, pp. 36 ff. "Teehnitai Dionysou" üzerinde karş. Famell, Cu/ts of the Greek -"tate.•, V, 146 ff.

76 Karş. Albreeht Dietrieh,.t:ine Mithras/iturgie (2d ed.; Leipzig: B. G. Teubner, 1910); Richard Reitzenstein, Poimalldres: Studien zur griechischen, ügyptischen und frühchrist/ischen Literatur (Leipzig: B. G. Teubner, 1922); Das iranische Er/oesungmysterirım, Religionsgeschichl. liche Untersuchungen (Bonn: A. Markus and E. Weber, 1921).

77 Bu zümrelerin dayaııışma gizliliği (onlar kendilerini ruhani bir aile sayarlardı) Arthur Noek tarafından örnekleriyle açıklanmıştır. Bk. Arthur Noek, "The Historical Importance of Cult.AssociatiollS," C/assica/ Review, XXXXVIII (1924) 105 ff. Nock, haklı olarak, yabancı tan. rılam ibadetin, hiçbir şekilde zaruri olarak "ihtidfı" ya işaret etmediği gerçeği iizerinde ısrar eder. Karş. O'nun Convesion adlı eserinde, İmperatorlukta doğu dinlerinin nisbi gücünü Toutain'in de. ğerlendirmesini tartışması, Coversion, p. 130.

(18)

192

M. RAMi AYAS

sel ayinleri icra edenlerinkinden daha derin ve nüfUz edici idi. Bu yeni zümre-lerde ilahiyatın özünü ferdi ölümsüzlük düşüncesi, ibadetin özünü de üyeliğe kabul merasimi ve ayiııler teşkil etmiş gibi görünüyor. Tamamiyle manevi otorite esasında bir topluluğun örgütlenmesi, gitgide, ister istemez karizmatik üstünlüğe dayanan hif~rarşiye varmaktadır.

En gözalıcı bir sır dini örneği Mitiıra kültüdür. Cumont'un parlak araştır-maları bu dinin tarih, ınahiyet ve ehemmiyetini çok iyi aydınlatmıştır". Ge-leneksel İran dininin bir bakıma karanlık bir süreç i/;erisinde çöküşünden son-ra, Mithra kültü, Zerdüşt dini unsurlarını muhafaza etti. Birtakım teolojik kavram ve kült göreneklerini atıp, yeni unsurlar ekliyerek ve belli başlı itikad esaslarının daha manalı bir yorumunu geliştirerek, o, Küçük Asya'dan geçip Batı dünyasında yer tuttu". İran dilinin yerini .Ararnca, sonra Yunanca, daha sonra da Latince aldı. Kurtarılmış kurtarıcı Mithra'nın şahsiyeti ön plana ge-çerken, yüce tanrı Alınra -Mazda kültü sönüp gitti. Ekmek ve şarap ayini, zümre arkadaşlığının sembolik ifadesi olduğu için, Yunan nazari düşüncesi Aion öğretisine önem verdi 80. Topluluk, pater patrum makamında son bulan

yedi mertebeye ayrılmaktaydl81• Başka cemaatlerde karşılaşılması olağan bir

görünüş olduğu halde, resmi devlet dini ile Mitlıra arasında hiçbir çatışma çık-mamış gibi görünüyorııı. Tersine, imperatorlar bile, yeni dini geleneksel dinle mezcederek veya hiç olmazsa kendi şahsi ibadetlerinde ötekisinin yerine ta-mamiyle Mithra dinini koymakla, üyeliğe kabul edilirlerdi". Üstelik, Homa ordusunun subay vc askerleri de Mithra ibadetine, topluca ya da tek başlarına katılırlardı.

78 Franz Cumo nt, Texles el nwnııments figur.s aux mysıeres de Mithm (Bruxelles: H. La martin, 1896 ff); The Mysıeries of Miıhm. Gene karş. A. Koek. Conversion; "Mit.hras" (arL), in PWRF:, XV, No. 2, 2131 ff.; Nyberg, Die Rcligionerı, chap. iiii.

79 PWRE, XV, 2B4 ff. •

80 Heinrich F . .Junker, "Übcr iranische Quellen der hellenistischen Aion-Vorstellung," in Sludien der Biblioıhek Warburg, ed. :Fritz Saxl (Leipzig: B. G. Teubner, ı923, 1925); Cumont, Mysıerien, pp. 107 ff.; "Aion" (arL), in Gerhard Kittel, Theologisches Wörıerbuclı, I, 197 ff.; Art. llUr Darby Nock, "A Vision of Mandulis Aion," IlThR, XXVII (1934), 53 ff.

81 Mithra ile ilgili mertebeler için bk. Cumont, Mysıeries, pp. 152 ff.; Onların rahiplikle ilgisi şüphelidir. (PWRF., XV, Part II, 2142).

82 Noek, Mithrnism'in gizli fakııt tamamiyle tasvip görmüş bir kült olarak kalması ger-çeğini beş seheple açıklıyor (umversio", p. 75).

83 Cumont, My.leri"., pp. 85 ff. 84 Chap. vi, see. 7.

Referanslar

Benzer Belgeler

rine eklemek suretiyle meydana da getirmedik. Telif bir kitap yazdık 2. 10) Makalelerde ve kitapda bazı yerlerin atlanılmış olduğundan da dem vuruluyor? Atlama ancak tercüme

Muhbir sonradan mütehemden bir şey istemediğini yani bir talepte bulunmadığını bildirir; şahit gösteremez veya şikâyetini geri alır ve taral olmaktan çıkarsa takip

Mümtaz bir hilkatin yarım asırlık faal irfan hayatında titiz itinalarla derlediği ilim hazinesinin birden bırakacağı boşluğun telâfisi zor olacak­ tır. Ancak, şahsında

Sene için (62) öğrenci lisans (8) öğrenci doktora seminer çalış malanna iştirak etmiş, (2) öğrenci doktora imtihanlarını muvaffakiyetle vermiş, (3) öğrenci de Hukuk

bir boşluğa yazı ilâve edilmiş ise suç &#34;evrakta sahtekârlık&#34; teşkil edecektir ( 1 3 ). 2) - Buna muka­ bil imzalı ve bir muameleyi ifade bakımından eksik

52) Aksi fikir için Bk.. tevası sahte olabilir. Bu takdirde, bahis mevzuu olan hakikat tahrifi, 340 inci maddede işaret edilen, &#34;gayri sahih bir keyfiyeti sahihmiş gibi

kadar sıkı değildir. Roma hukukçularının ifade ettikleri gibi &#34;Dicat tes tator et erit lex&#34;. Müphem herhangi bir hüküm karşısında vasiyette bu­ lunanın iradesini

Suçluda ise tehlikeli olan ve cemiyet için bir tehlike teşkil eden cihet onun işleyip bitirmiş olduğu suç değil, şahsiyeti, onu her an yeni yeni suçlar işletebile­ cek