• Sonuç bulunamadı

Ahlak meselesi etnografya ile hallolur mu?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahlak meselesi etnografya ile hallolur mu?"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TURK

FOLKLOR

ARAŞTIRMALARI

K U B C L U Ş Ü : A Ğ U S T O S 1949 A Y D A B İ R D E F A İ S T A N B U L D A Ç I K A R , H A L .K B lL .G tS I D E R G İ S İ S A H İ B İ V K Y A Z I İ S L E R İ M E S ’ U L M Ü D Ü R Ü : İ H S A N H I N Ç K B N o: 82 M A Y IS 1956__________________ Y IL : 7 — CİLT: 4

Ahlâk Meselesi Etnografya İle Hallolur mu?

Eski felsefeler ahlâk meselesini mücer­ red kaideler hâlinde koyarlardı: Ahlâkın «iyi. lik», «adalet», «saadet», «vazife», vs... pren­ siplerine dayandığını söyledikleri zaman ay­ nı mücerred kaideden hareket ettikleri için, bunlardan hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu tâyin etmek güçtü- Bu mücerred ah­ lâk prensipleri birbirine karşı aynı istidlâl, aynı zihin diyalektik’i ile müdafaa edildiği için birinin ötekine tercih edilmesi ancak on­ ların devirler ve ihtiyaçlara göre hüküm sür­ mesinden ileri geliyordu.

Buna karşı ahlâk meselesini müşahede­ den çıkarmak istiyen ve ilmi olduğunu iddia eden cereyan belirdi. Bu cereyan, delillerini esas itibariyle etongrafya’dan almaktadır. Hedefi ahlâk prensiplerini örf ve âdetlerden çıkarmaktır. Âdetleri inceleyen başlıca bilgi ise etnografyadır. Bu araştırma tarzı bütün zamanlar ve mekânlarda sâbit, umumî bâzı ahlâk kaidelerini tecrübeden önce ileri sür- medense, muhtelif kavimlerde ve onların ay­ rı ayrı zamanlardaki âdetleri tetkik suretiyle insan ahlâkının geçirdiği istihaleleri incele­ mekten ibaretti- Bazan «âdetler ilmî», «âdet, ler sosyolojisi» adını da alan bu araştırmalar henüz tam bir ilim olmadan önce, etnograf­ yanın verilerinden faydalanarak bâzı kanaat, lere ulaşmada idi- Bu kanaatler henüz insan ahlâkının hangi İçtimaî şartlara bağlı olarak hangi istihaleleri geçirdiği, yâni âdetler ilmi­ nin umumî kanunlarının neler olduğunu söy­ lemekten uzaktır- Ancak şimdilik umumî hat.

Yazan: Prof. Hilmi Ziya Ü LK EN

lariyle âdetlerin şu veya bu tarzda bir değiş­ me geçirdiğinden bahsedilmektedir.

Fakat asıl mühim nokta şudur ki, etnog­ rafya veya kültür antropolojisi çalışmaları bu meselenin esasında birbirinden hayli farklı is. tikametlerde bulunmaktadır; 1) Tekâmülcü etnolog ve antropologlar bütün malzemeyi bu hâkim faraziyeye göre tefsir etmektedirler. Tekâmülcülere göre yeryüzündeki kültürler arasında mükemmeleşme ve ilerleme diyebi­ leceğimiz sürekli bir değişme vardır. Kültür­ lerin mukayeseli tetkiki örf ve âdetlerin de tekâmül etmekte olduğunu gösterir. Meselâ Westermarck «Ahlâkî Fikirlerin Gelişmesi» veya «Evlenme» adlı büyük kitaplarında bü­ tün etnografya malzemesini bu faraziyeye gö­ re tefsir etmektedir. Westermarck’a göre âdetler zaman içinde tedricî bir yumuşama, insanileşme göstermektedir, iptidaî kültür, lerde âdetler umumiyetle vahşî, sert ve gay. riinsanîdir: Yamyamlık, insan öldürme, kır­ baçlama, dinî âyinler sırasında vücudu türlü işkencelere sokma, dağlama, derileri yüzme, v s- şekillerindeki korkunç âdetlerin bugünkü şefkat, merhamet, yardım ve ahlâk duygula­ rımızla uzlaşır bir tarafı yoktur. Fakat bu âdetlerin tedricî yumuşaması asırlar zarfında onların kan kardeşliği, sünnet olma (hitan), v.s. şekillerini almasına, ve sert âdetlerin ye. rine sembolik muadillerinin geçmesine sebep olmuştur.

2) Fakat bu görüşün tam zıddı olan bir antropoloji cereyanı daha vardır. Başlıca

(2)

1298 TÜRK FOLKLOR

Boas, Lovie v s- taraflarından temsil edilen bu cereyana göre tekâmül faraziyesi müdafaa edilir durumda değildir. Adetlerin zaman içinde mükemmelleştiğinden bahsedi­ lemez. Her kültür kendi çevresi içinde hu. susî karakterlere sahiptir. Bundan başka bü­ tün kültürler arasında sırf beşerî olmak bakı, ramdan müşterek bâzı vasıflar da vardır. Bu vasıflar en ileri saydıklarımızda olduğa gi- bu en «iptidaî» dediğimiz kültürlerde de mev­ cuttur. Kültürler arasında vakıa değişmeler vardır- Fakat bunlar kültürlerin birbirine te­ sirinin ve iktibasların (emprunt) eseridir- Kültür değişmesine mutlaka tekâmül mânası vermemelidir. Modem Avrupa kültürünün teknik bakımından ötekilerden üstün olma­ sı yüzünden, her bakımdan en ileri ve üs­ tün kültür olduğunu söylemek yanlış olur- İptidaî dediğimiz öyle kültürler vardır ki ak­ rabalık terminoloji ve bâzı sanatları bakımın­ dan Avrupa kültüründen daha kompleks, bel­ ki daha üstün bir seviyededir. Ahlâk ve âdetler için de aynı şeyi söyliyebiliriz. «İp­ tidaî» dediğimiz bâzı kültürlerde örf ve âdet­ ler bizimkilerden daha ince, daha hassastır ve hiç değilse başka bir bakımdan aynı de­ recede İnsanîdir.

3) Âdetlerin değişmesine gelince, bu meselede de birbirine zıd iki kanaatle karşı­ laşıyoruz. Etnolog ve antropologlardan bir kısmına göre her kültür kendi çevresi içinde maddî ve mânevî icadları ve keşifleriyle ge­ lişmekte ve değişmektedir. îcad kabiliyeti umumî ve beşerî bir kabiliyettir. Bundan ta­ mamen mahrum hiçbir cemiyet ve kültür yok­ tur- Bundan dolayı kültür değişmelerini açık­ lamak için tesirler, iktibaslar, araştırmak lü. zumsuzdur- Bu kanaatin tam zıddı olan gö­ rüşe göre insanlar esas itibariyle değişmeğe ve yeniliğe düşmandır. Her yenilik insanlık için çok mühim ve çok ârızî bir şeydir- İn­ sanlar yeniliğe karşı mukavemet ederler. Fa­ kat bir defa yayılmağa başladı mı, yeniden bir şey icad etmektense icad edilmiş şeyleri başkalarından kolaylıkla almayı tercih eder­ ler, Bunun için kültür değişmesinin esası ftrı. zî icadlar ve yenileşmelerin etrafa yayılma­ sıdır- ötekinin tam zıddı olan bu görüşe di- ffussionisme denmektedir. Bugün etnograf ve antropologlar arasında bu görüşlerde henüz hiç bir birleşme hâsıl olmamıştır- Her tür. iü faraziyeyi bir tarafa bırakarak yalnızca malzeme toplayan ve bu malzemeyi izaha

kalkmıyan tarafsız etnograflar da vardır. Fakat bu nevi araştırmaların İlmî bakımdan mühim hiç tesiri olmamaktadır- Çünkü niha­ yet onların malzemesi fotografik bir takım bilgilerden ibaret kaldığı için, başka antro­ pologlar onları mutlaka tefsire ve izaha kalk­ maktadırlar.

4) Nihayet antropologlardan bir kısmı kültür malzemesini görmekte olduğu biyolo. jik rolü, yâni fonksiyonunu tetkik ediyorlar. Bunlara göre bir kültürü teşkil eden unsur­ lar ve komplekslerdir. Her birinin muayyen bir hayatı fonction’u vardır: Ahlâk ve âdet­ leri de bu bakımdan ele almalıdır. Başlıca Malinovreki’nin temsü ettiği bu nazariyeye fonctionalisme denir. Buna karşı bir kısım antropologlar, kültür unsurları ve kompleks­ lerinin karşılıklı tesir neticesinde birbirini tamamladığı ve bu kültür bütünlerinde man. tiki birlik olamıyacağma kanidirler. Yukarı­ daki görüşlerde olduğu gibi bunlarda da kar. şılıklı pek çok deliller vardır- Bu şartlar al. tmda etnografya ve etnoloji verileri henüz ahlâk meselesine umumî bir cevap vermek­ ten çok uzak

bulunmaktadır-M İLLÎ O YU N LAR FESTİVALİ

Geçen ayın 26 sında Şan Sinema­ sında «Türk Göçmen ve Mülteciler Der­ neği Federasyonu» tarafından tertiple, nen Millî Oyunlar Festivali büyük ilgi toplamıştır.

Federasyon Reisi Ragıp Sipahi’nin kısa bir açış konuşmasını takiben, Şair Behçet Kemal Çağlar Türk Halk Dans­ ları konusunda çok güzel bir konuşma yapmış daha sonra sıra ile, Vardarlılar Yardımlaşma Derneği, Kuzey Kafkas Türk K. ve Derneği, tdil - Ur al Türkleri Kül. ve Sos. Y. Derneği, T- M. Talebe F- Sivas Kolu, Türkistanlılar Yardımlaşma Demeği, Kırım Türkleri Y. Demeği, T. M. T. F- Ege Kolu, Azerbaycan Yar. ve Kül- Tanıtma Demekleri ile T. M. T. F. Erzurum Kolu üyeleri, mahallî ve millî oyunlarını oynamışlar, şiddetle al­ kışlanmışlardır. Şan Sineması ağzına kadar dolmuş bulunuyordu.

Türk.Göçmen ve M. D- Federasyo. nu’na bu hizmet ve başarısından dolayı şükranlarımızı sunarız. T. F. A.

Referanslar

Benzer Belgeler

Buna göre, tip 1 lezyonlar dural sinüse akar, antegrad akış yönüne sahiptir ve leptomeningeal vene drenaj bulunmaz; tip 2 lezyonlar (a) leptomeningeal vene drenaj olmadan bir

İzzet Bey bunu Recai Bey ile Gülfem Hanım’ın tanışacağı bir buluşma olarak tertip etmiş idi, Sefir Bey’in bulunması her ikisini de hayrette bıraktı fakat kork-

Bana göre ise ahlâki eğitim, bir kimsenin ahlâki gelişimini etkileyen aile ve okul gibi kurumların ahlâki eğitime direkt veya dolaylı olarak müdahalesidir.. Bu

AHLAK EĞITIMI Ahlakî eğitimin amacı insanların ahlakî değerleri bilmesi ve değerleriyle tutarlı davranışlar ortaya koymasıdır.. Ahlak eğitiminde ise ahlakî gelenek, adalet,

2007 yılında yapılan ölçümlerde yöneye göre TEA değerlerinde istatistiki olarak % 1 düzeyinde farklılıklar olduğu, rakım etkisinin ise istatistiki açıdan önemsiz olduğu

If the procedure given by the Kempe is applied on red and green combination which is not connected by a Kempe chain (case 1) then after applying the red-green Kempe chain which

İsmi üstünde, dolap gibi ama kapağı üstten inen, kalkan, sabah geldiğinizde kapağı kaldırdınız mı anında alış verişe hazır, dükkana göre ufak, bir

“be” fiili yardımcı fiildir, “go, come, start” gibi ana fiilimizin olmadığı zamanlarda cümle kurmamıza yardımcı olur.. “be” yardımcı fiili geniş zamanda ve